Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Ben kibrit çöplerini insanların yaşantılarına benzetirim. Kibrit kutusu insanın yaşadığı toplumu ifade eder bir bakıma...
Bazı kibrit çöpleri vardır bir amaç için yanarlar,
kimi bir sigara yakar,
kimi bir ocak,
kimi boş yere yanıp tükenir
hiç bir işe yaramadan.
Kimi ise bir ormanı, bir evi,
büyük bir alanı yakar kül eder,kendisiyle birlikte.
Kibrit kutusunu açıp baktığınızda
hepsi aynı gibi gözükse de
birbirinden farklı kibrit çöpleri vardır.
Bazıları yanamayacak k
biri... öyle biri ki...
renkler yok...
umutlar gürültüyle kırıldı ama içimde çıt yok...
susuldu...
susandı yarın'a...
yarın nerde?
kayıp mı olduk, hiç mi yoktuk?
kim keşfetti bölündükçe çoğalan dertleri
ve
kim öldürdü paylaşıldıkça çoğalan sevgiyi?
herkes nerde?
bir yanlış üç doğru mu götürüyordu öteden beri?
herkes yalnız mı?
herkes kendi içinde kalabalık mı?
kaç kişiyim? diye ben değil, içimdeki binlerce "ben" soruyor ayrı a
Sevgim de üşüdüm
Avuç içlerim alev alev ,telefonun tuşlarına zorla basıyor parmaklarım.
Bana söyleyeceklerinden çok, sesini duymaya kilitlenmiş yüreğim
bedenime dar geliyor
Yutkunuyorum ve tekrar basıyorum tekrar tekrar.
Ardından büyük bir sessizlik.
Kapatıyorum.
Bitti evet bitti
Bittiğini biliyorum.
Ve buz kesiyor yanan vücudum..Sevgim de üşüyorum.
’Uyan bak ne güzel doğmuş bugün güneş’ ,diyordu uzaklardan bir ses bu sabah. Ona göre aydınlık getiriyordu doğan güneş, pozitif bakmasını sağlıyordu, mutlu ediyordu böylece kendini. Yeni güne sapasağlam başlıyordu her sabah. Ne kadar mutluluk doluydu tahmin edemezsiniz.
Sonra yine uzaklarda bir ses ’Hala uykum var kapatın perdeleri’, diyerek başlamıştı yeni güne bu sabah. Birileri bişeyler söylüyordu ama o duymuyordu bile bunları. Bir an sevdiğinin sözleri aksetti kulağına; ’Bak ne güzel do
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından
Hayatın Acıları Üzerine
Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir korku duygusuyla kaplıdır.
Çünkü, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark edilmiştir artık.
Aklı başında insanların, yakıcı zevklerden çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür.
Gençliğimde, kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve
kendi kendime, “Oh ne iyi! İşte yeni bir ola
Eflatun'a sormuşlar;
İnsan oğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir?
Eflatun tek tek sıralamış;
"Çocuklukta sıkılırlar ve büyümek için acele ederler ne varki çocukluklarını özlerler...Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.Ama sağlıklarını geri almak için para öderler.Yarınlarından endişe ederken bu günü unuturlar..Sonuçta,ne bugünü ne de yarını yaşarlar.Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler"...
Peki sen ne öneriyorsun?
Bilge yine sıralamış;
Hayal gücü dünyayı döndürürmüş,bunu Albert Einstein ile paylaşmamak,bu fikre bir sanatçı olarak katılmamak içten bile değil...
Hedefler,amaçlar,ilişkiler,beklentiler üzerine kurduğumuz şu kısacık yaşamımızda,bize sunulan bu olağanüstü gücün kullanımı ve geliştirilmesi konusunda düşünmeye başladım. Hayal etme gücümüzden uzaklaşıp,gündelik dertlerin ve bocalamaların içinde kaybolup gittiğimiz zamanlar da kendimize hayal kurmak için zaman ayırmalıyız.
Bir akıntıya kapıldım gidiyorum hayatın bana vereceğinden habersiz
Belki bir elinde mutluluk olacak bir elinde umut
Hangisini bana bahşedecekti hayat dedikleri şey
Mutluluk mu yoksa mutluluğa duyulan umut mu ?
Umutsuz mutluluk olmazdı ya zaten
Umut düştü benim payıma da umut etmek umutla yaşamak
Umut nedir ki peki
Bir mutluluk mu yoksa acı çekmek mi
Yoksa sadece bir çaresizlik miydi umut
Mavi bir denizin kıyısında siyah dalgaların arkasından gelecek
Sevda gemisini beklemek mi
-Kusura bakmayın kartınız limit yetersiz diyor.Başka kart var mıydı?
Kasiyer kız nazikti.Ama Zuhal kıpkırmızı oldu..
Ezikliğini gizlemek için azami gayret göstererek,
-Ek kart vardı haylaz oğlanda..Demek ki limiti doldurmuş..Ben yatırıp yarın
tekrar gelirim. Bu alışverişler kalsın şimdilik..
diyebildi.
Yedinci ayıydı işten atılmasının..Tükenmez kalem imalatı ve ihracatı yapan
büyük bir markanın imalat şefiydi..Kimyagerdi..Kriz var denilmiş toplam
kırk iki işçi dört idari pers
Gökkuşağı Renkleri
Dünyanın bütün renkleri birgün biraraya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya baslamışlar ;
YEŞİL demiş ki : "Elbette en önemli renk benim Ben hayatın ve umudun rengiyim Çimenler, ağaçlar ve yapraklar icin seçilmişim Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı"
MAVİ hemen atılmış: "Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben? Ben hem gökyüzünün hem de denizin rengiyim Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz
Soğuk havaları severim ben..
Bir dağ evi, yanan şöminenin ısıttığı sıcacık bir ortam.
Pencereye vuran yağmur damlalarınıda unutmamak lazım
Şıp şıp diye yağan yağmur sesine bir de sıcacık yudumlanan çayı da ekledim mi değmeyin keyfime...
Soğuk havaları severim ben...
Sallanan sandalyeyi koymuşsun camın önüne
Perden hafif aralık..
Dışarıda içindeki sevgiyi kucaklayan yemyeşil bir örtü..
Elindeki kitabı mı okusan yoksa bu manzarayı mı seyretsen diyen bir iç ses..
Masasını derleyip toparlamıştı...Sümenin altından, şiir karalamalarını yazdığı kağıtlardan birinin ucu görünüyordu ve benim için bırakıldığı belliydi.Ama hemen almadım...Bu kez değişik bir yöntem uyguluyordu çünkü...
Senede bir kaç kez böyle masasını toplar ve hiç bir iz bırakmadan çekip giderdi...sonra da dönerdi...Bıraktığı notun, bu kez gidişinin dönüşü olmayacağına dair olduğunu hissediyor ve bunun somut bir işaretle kanıtlanacağından çok korkuyordum...
Masanın yanındaki koltuğa ot
Mut'un bir dağ köyünde dostlarla birlikte gezerken yaşlı bir karı koca gördüm.
Baktım bir kanepenin üzerinde oturuyorlar...
İyice yaklaştığımda tezekten yapılmış evlerinin bahçesinde oturdukları kanepenin bir tarafının tamamen kırık olduğunu, kanepenin sağlam tarafına sıkışarak oturduklarını ve sohbet ettiklerini anladım.
Yüzlerinde bir tebessüm vardı.
Evin halinden ve karı kocanın kılık kıyafetinden maddi durumlarının hiç iyi olmadığı ve yeni bir kanepe alacak güçlerinin olmadı
HOŞÇAKAL KAPTAN
Fırtınalı denizlere
Ters esen rüzgarlara
Sislere,yağmurlara
Benimle yarışan yunuslara
Ve yalnızlığımı paylaşan yıldızlara
Veda etme zamanı geldi...
* * *
Yedi iklim, yedi cihan bilir ki,
Ben güvenli limanlara demir atmış
Ve çıpası yosun bağlamış
Gemilerden değildim bir zamanlar....
Uzak denizlere açılmak için
Yaratıldığımı bilir
Ve bir efsane gibi yaşardım....
Gittiğim her limanda korsanlarla dövüşür,
İşsiz gemicilerle şarabımı bölüş
Yazamıyorum uzun bir süredir, her gece içimde birşeyler birikiyordu. Kılıf uydurmayı denedim içimdekilere ama çok dar geldi kelimelerim, üzerine oturmadı içimde birikenlere.Evet hepimizin içinde birşeyler birikiyordu yaşadığımız heran da.Hayata dair herşeyi biriktiriyorduk içimizde...
Belki yine yazamazdım kelimelerle süslemezdim içimdekileri, ama çok eski değil sadece birkaç gün önceki son damlalar taşırdı içimdekileri.Öfke miydi,kırgınlık mıydı, neydi bu içimdekiler...
Ben ilkokuldayke
Geçenlerde bir arkadaşla konuşurken ne kadar çok ve farklı batıl inançlarımız olduğunu fark ettim.Nedir bu batıl inançlar ve en önemlisi de küçük birer ayrıntı olsalar da hayatımızda böylesine yer edinmeleri.
Meraklı araştırmalarımın sonunda batıl inancı şu şekilde buldum:
İlk çağlardan beri her toplumdan insanlar gerçeklik payı olmayan, korkuları, çaresizlikleri, eski gelenekleri gereği genellikle doğa üstü olan olaylara inanırlar. Bu inançlar batıl inançlar olarak isimlendirilir.
E
Ahmet ALTAN
Işıkların bütün berrak parıltılarına rağmen içlerinde bir küskünlük taşıdığı, akşam yağmurlarının aniden bastırdığı bu sonbahar günlerinde beni yalnızlaştırıp kederlendiren, adını koyamadığım tuhaf bir şey var.
Anlatması zor aslında.
Garip ve derin bir özlem duyuyorum ama özlediğim insanın bir adı, bir yüzü yok, bu özlem beni öylesine korkutuyor ki sahibini bulmaya, tanımaya, ona bir beden, bir koku vermeye çekiniyorum, camdan bir kuyuya düşer gibi ellerimi geçirece
Hani bazen kendini… Çok yalnız hissedersin ya,
Hani başını Bir dost omuza yaslayıp, Sessizce ağlamak Gelir ya içinden,
Hani bir şeyler içini karartır ya, Keşkesiz bir hayattır istediğimiz…
Keşke noktalama işaretleri kadar insaflı olsaydı parantez, içlerine sığdırmaya çalıştığımız hayat, Her noktanın ardından cümleler kurabilseydik yeniden…
Yaşamı virgüller ile uzatabilseydik keşke…
Tırnak içine alınmış hayatlarımız olsaydı…
Eskiler öyle yaparmış… SEVENLER,Sevdiklerine “Seni Çok Seviy
Gözüm; "Mustafa" Kaşım; "Kemal"
Sevdam; "Mustafa Kemal"
Gözüm; "Mustafa" Kaşım; "Kemal"
Sevdam; "Mustafa Kemal"
Bir millet delirmiş olmalı ki; Devletini ve onu yönetenleri sevmesin, saymasın,kin ve öfke beslesin
Ve bir devlet yönetimi düşünün ki; Gözün üstünde kaşın var diye fertlerine zarar versin
Bunca yıl her türlü zorluklara devlet ve millet olarak göğüs germişiz Ve yıllardır da bu mücadelemizi daha çağdaş bir Türkiye için veriyoruz
Peki şimdi ne oldu
Hani derler ya sonbahar hüzün mevsimidir diye...Bu şehirde sonbahar uzun sürer, acaba bu yüzden mi üzerimize bolca hüzün bulaşmıştır bizimde...
Bu mevsimde kaldırdığınız yerden ne kışlıklarınızı çıkarabilirsiniz ne de yazlıklarınızı toplayıp kaldırabilirsiniz...Bir çeşit arafta kalma hali.. Sokağa çıktığınızda aynı arada kalmışlığı sadece kendinizin yaşamadığını görür tebessüm edersiniz...Kışa adım adım yaklaştığımız şu günlerde havayı güzel görenler yazdan kalma terlikleri şortlarıyla kendi
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye
ağlayabilir; bir filme bir şarkıya bir yazıya... En az erkekler kadar
yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten
ağlıyorsa ağlatan
onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak
ki ağlatan gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz
nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını ç
AI (Yapay Zeka) Kendi Aklını Geliştirip İnsan Kontrolünden Kurtulabilir mi? İşte Bill Gates'in Cevabı
Microsoft'un kurucu ortağı Bill Gates, son zamanlarda OpenAI ve ChatGPT'nin öne çıkmasıyla dalgalanan yapay zeka devrimine daha fazla ışık tutuyor.
Ne Oldu: Gates, Financial Times'tan Gideon Rachman'ın bir noktada yapay zekanın kendi başına bir zihin geliştirebileceği, ne yapılacağı konusunda kendi fikirlerine sahip olabileceği ve insan kontrolünden kaçabileceği fikrinden endişe
Bu konuda bbcearth bir makale gördüm onu da buraya aktarıyorum
Doğuştan gelen bir ahlaki pusula ile mi doğuyoruz yoksa büyüdükçe geliştirdiğimiz bir şey mi?
İnsanların iyi mi yoksa kötü mü doğduğu yüzyıllardır filozoflar tarafından tartışılmıştır. Aristoteles, ahlakın öğrenildiğini ve “ahlak dışı yaratıklar” olarak doğduğumuzu, Sigmund Freud ise yeni doğanları ahlaki boş bir sayfa olarak kabul etti. “Sineklerin Tanrısı”nı okuyan herkes, çocukların bir tarikat başlatmak ve vahşice birbi
Ben admin'in yazısını okudum ve yazıyı bir erkek olarak yazdığını düşünmüyorum. Onu erkek olduğu için hemen yazıyı kadın-erkek ekseninde algılayarak yazısını kadın açısından sorgulamanız biraz garip olmuş. Yazıyı yazanın belirtmediği bir yönü sanki ona mal ederek konuyu başka bir yöne çekmişsiniz gibime geliyor.
Sevgimle