Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Tüm Japon tarihi boyunca Japonlar, savaş sanatı adını verdikleri BUDO nun özünün...O'nun ruhunda var olduğuna inanmışlardır.
AİKİDO nun kurucusu Morihei Ueshiba, fiziksel teknikler üzerine son derece yoğun inceleme ve araştırmalar yapmış olmasına rağmen... ruhsal eğitiminin pek çok acı tecrübe ve zorluklarla dolu olduğunu uzun yıllar içinde saptamıştır...fiziksel eğitimle kazandığı yenilmez gücün yetersiz olduğunu aklıyla algılamış....doygunluk ve uyum açısından ise ruhunun hala boş olduğunu
Taşralı biri olarak eskiden beri korkardım ben İstanbul’dan, hoş hala korkuyorum da son 2 tur gidişimde bi haller oldu bana nedense.?
İlk gittiğimde ki sene sene 97 filandı,hayal kırıklığına uğratmıştı beni şahaneleri,misalen ben Boğaz köprüsünü daha yüksek düşünmüştüm, sonra otobüsten indiğim yere otogar demiş olmaları filan bi acaibime gitmişti, lakin o vakitler yarı-manitam olan süper bi rehberim vardı ve suratımdaki memnuniyetsizliği farkedip beni doğrudan Rumelihisarına kahvaltıya göt
Bugün bize tuttuğun ışığın karartılmak istendiği bir ortamda olmanın üzüntüsü ve utancı ile;
SAYGI SEVGİ VE ÖZLEM İLE ANIYORUM SENİ...
BÜTÜN KALBİMLE ;
Ey Atam!
Türk gençliği olarak, varlığımızın en değerli parçası olan, bağımsızlığın, cumhuriyetin ve devrimlerinin yılmaz bekçileriyiz. Bu karar, onurlu ve ilkeli irademizin göstergesidir.
Bizi hiçbir kuvvet yolumuzdan döndüremeyecektir. Bizler, bütün gücümüzü senin emanetlerinden, ulusal tarihimizden ve ruh
Hani aklımıza takılan birşey olur da anı defterimizin uzun zaman açılmamış kapağına gider ya elimiz..
İşte öyle D sürücümün sayfalarına daldım..
bilgisayarımın D sürücüsü anı defterimden farksız
yılların birikimi notlar,yazılar ,şiirler, resimlerle şekil almış durumda..hard disk yenileneceği zaman bir
korku telaş kaplar içimi.. Bende en değerli varlıklar sayılan birikimleri
özenle flach belleğe geçirdim mi bir oh çekerim.Bu sabah anı defterimin sayfalarını karıştırıyordum,
Ben kibrit çöplerini insanların yaşantılarına benzetirim. Kibrit kutusu insanın yaşadığı toplumu ifade eder bir bakıma...
Bazı kibrit çöpleri vardır bir amaç için yanarlar,
kimi bir sigara yakar,
kimi bir ocak,
kimi boş yere yanıp tükenir
hiç bir işe yaramadan.
Kimi ise bir ormanı, bir evi,
büyük bir alanı yakar kül eder,kendisiyle birlikte.
Kibrit kutusunu açıp baktığınızda
hepsi aynı gibi gözükse de
birbirinden farklı kibrit çöpleri vardır.
Bazıları yanamayacak k
biri... öyle biri ki...
renkler yok...
umutlar gürültüyle kırıldı ama içimde çıt yok...
susuldu...
susandı yarın'a...
yarın nerde?
kayıp mı olduk, hiç mi yoktuk?
kim keşfetti bölündükçe çoğalan dertleri
ve
kim öldürdü paylaşıldıkça çoğalan sevgiyi?
herkes nerde?
bir yanlış üç doğru mu götürüyordu öteden beri?
herkes yalnız mı?
herkes kendi içinde kalabalık mı?
kaç kişiyim? diye ben değil, içimdeki binlerce "ben" soruyor ayrı a
Sevgim de üşüdüm
Avuç içlerim alev alev ,telefonun tuşlarına zorla basıyor parmaklarım.
Bana söyleyeceklerinden çok, sesini duymaya kilitlenmiş yüreğim
bedenime dar geliyor
Yutkunuyorum ve tekrar basıyorum tekrar tekrar.
Ardından büyük bir sessizlik.
Kapatıyorum.
Bitti evet bitti
Bittiğini biliyorum.
Ve buz kesiyor yanan vücudum..Sevgim de üşüyorum.
’Uyan bak ne güzel doğmuş bugün güneş’ ,diyordu uzaklardan bir ses bu sabah. Ona göre aydınlık getiriyordu doğan güneş, pozitif bakmasını sağlıyordu, mutlu ediyordu böylece kendini. Yeni güne sapasağlam başlıyordu her sabah. Ne kadar mutluluk doluydu tahmin edemezsiniz.
Sonra yine uzaklarda bir ses ’Hala uykum var kapatın perdeleri’, diyerek başlamıştı yeni güne bu sabah. Birileri bişeyler söylüyordu ama o duymuyordu bile bunları. Bir an sevdiğinin sözleri aksetti kulağına; ’Bak ne güzel do
Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir. Değiştiremeyeceği gerçekleri olduğu gibi kabul etmek ve bu değişmezlikten kendine yeni bir yaşam sevinci yaratmak da yürek ister; değiştirebileceğini değiştirmeye çalışmak da. Sanıldığı gibi insanı korkutan; dünya, zorluklar, yaşam koşulları ya da başkaları değildir. İnsan en çok kendisinden korkar; kendi duygularından
Hayatın Acıları Üzerine
Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir korku duygusuyla kaplıdır.
Çünkü, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark edilmiştir artık.
Aklı başında insanların, yakıcı zevklerden çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür.
Gençliğimde, kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve
kendi kendime, “Oh ne iyi! İşte yeni bir ola
Eflatun'a sormuşlar;
İnsan oğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir?
Eflatun tek tek sıralamış;
"Çocuklukta sıkılırlar ve büyümek için acele ederler ne varki çocukluklarını özlerler...Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.Ama sağlıklarını geri almak için para öderler.Yarınlarından endişe ederken bu günü unuturlar..Sonuçta,ne bugünü ne de yarını yaşarlar.Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar.Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler"...
Peki sen ne öneriyorsun?
Bilge yine sıralamış;
Hayal gücü dünyayı döndürürmüş,bunu Albert Einstein ile paylaşmamak,bu fikre bir sanatçı olarak katılmamak içten bile değil...
Hedefler,amaçlar,ilişkiler,beklentiler üzerine kurduğumuz şu kısacık yaşamımızda,bize sunulan bu olağanüstü gücün kullanımı ve geliştirilmesi konusunda düşünmeye başladım. Hayal etme gücümüzden uzaklaşıp,gündelik dertlerin ve bocalamaların içinde kaybolup gittiğimiz zamanlar da kendimize hayal kurmak için zaman ayırmalıyız.
Bir akıntıya kapıldım gidiyorum hayatın bana vereceğinden habersiz
Belki bir elinde mutluluk olacak bir elinde umut
Hangisini bana bahşedecekti hayat dedikleri şey
Mutluluk mu yoksa mutluluğa duyulan umut mu ?
Umutsuz mutluluk olmazdı ya zaten
Umut düştü benim payıma da umut etmek umutla yaşamak
Umut nedir ki peki
Bir mutluluk mu yoksa acı çekmek mi
Yoksa sadece bir çaresizlik miydi umut
Mavi bir denizin kıyısında siyah dalgaların arkasından gelecek
Sevda gemisini beklemek mi
-Kusura bakmayın kartınız limit yetersiz diyor.Başka kart var mıydı?
Kasiyer kız nazikti.Ama Zuhal kıpkırmızı oldu..
Ezikliğini gizlemek için azami gayret göstererek,
-Ek kart vardı haylaz oğlanda..Demek ki limiti doldurmuş..Ben yatırıp yarın
tekrar gelirim. Bu alışverişler kalsın şimdilik..
diyebildi.
Yedinci ayıydı işten atılmasının..Tükenmez kalem imalatı ve ihracatı yapan
büyük bir markanın imalat şefiydi..Kimyagerdi..Kriz var denilmiş toplam
kırk iki işçi dört idari pers
Gökkuşağı Renkleri
Dünyanın bütün renkleri birgün biraraya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya baslamışlar ;
YEŞİL demiş ki : "Elbette en önemli renk benim Ben hayatın ve umudun rengiyim Çimenler, ağaçlar ve yapraklar icin seçilmişim Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı"
MAVİ hemen atılmış: "Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben? Ben hem gökyüzünün hem de denizin rengiyim Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz
Soğuk havaları severim ben..
Bir dağ evi, yanan şöminenin ısıttığı sıcacık bir ortam.
Pencereye vuran yağmur damlalarınıda unutmamak lazım
Şıp şıp diye yağan yağmur sesine bir de sıcacık yudumlanan çayı da ekledim mi değmeyin keyfime...
Soğuk havaları severim ben...
Sallanan sandalyeyi koymuşsun camın önüne
Perden hafif aralık..
Dışarıda içindeki sevgiyi kucaklayan yemyeşil bir örtü..
Elindeki kitabı mı okusan yoksa bu manzarayı mı seyretsen diyen bir iç ses..
Masasını derleyip toparlamıştı...Sümenin altından, şiir karalamalarını yazdığı kağıtlardan birinin ucu görünüyordu ve benim için bırakıldığı belliydi.Ama hemen almadım...Bu kez değişik bir yöntem uyguluyordu çünkü...
Senede bir kaç kez böyle masasını toplar ve hiç bir iz bırakmadan çekip giderdi...sonra da dönerdi...Bıraktığı notun, bu kez gidişinin dönüşü olmayacağına dair olduğunu hissediyor ve bunun somut bir işaretle kanıtlanacağından çok korkuyordum...
Masanın yanındaki koltuğa ot
Mut'un bir dağ köyünde dostlarla birlikte gezerken yaşlı bir karı koca gördüm.
Baktım bir kanepenin üzerinde oturuyorlar...
İyice yaklaştığımda tezekten yapılmış evlerinin bahçesinde oturdukları kanepenin bir tarafının tamamen kırık olduğunu, kanepenin sağlam tarafına sıkışarak oturduklarını ve sohbet ettiklerini anladım.
Yüzlerinde bir tebessüm vardı.
Evin halinden ve karı kocanın kılık kıyafetinden maddi durumlarının hiç iyi olmadığı ve yeni bir kanepe alacak güçlerinin olmadı
HOŞÇAKAL KAPTAN
Fırtınalı denizlere
Ters esen rüzgarlara
Sislere,yağmurlara
Benimle yarışan yunuslara
Ve yalnızlığımı paylaşan yıldızlara
Veda etme zamanı geldi...
* * *
Yedi iklim, yedi cihan bilir ki,
Ben güvenli limanlara demir atmış
Ve çıpası yosun bağlamış
Gemilerden değildim bir zamanlar....
Uzak denizlere açılmak için
Yaratıldığımı bilir
Ve bir efsane gibi yaşardım....
Gittiğim her limanda korsanlarla dövüşür,
İşsiz gemicilerle şarabımı bölüş
Yazamıyorum uzun bir süredir, her gece içimde birşeyler birikiyordu. Kılıf uydurmayı denedim içimdekilere ama çok dar geldi kelimelerim, üzerine oturmadı içimde birikenlere.Evet hepimizin içinde birşeyler birikiyordu yaşadığımız heran da.Hayata dair herşeyi biriktiriyorduk içimizde...
Belki yine yazamazdım kelimelerle süslemezdim içimdekileri, ama çok eski değil sadece birkaç gün önceki son damlalar taşırdı içimdekileri.Öfke miydi,kırgınlık mıydı, neydi bu içimdekiler...
Ben ilkokuldayke
Geçenlerde bir arkadaşla konuşurken ne kadar çok ve farklı batıl inançlarımız olduğunu fark ettim.Nedir bu batıl inançlar ve en önemlisi de küçük birer ayrıntı olsalar da hayatımızda böylesine yer edinmeleri.
Meraklı araştırmalarımın sonunda batıl inancı şu şekilde buldum:
İlk çağlardan beri her toplumdan insanlar gerçeklik payı olmayan, korkuları, çaresizlikleri, eski gelenekleri gereği genellikle doğa üstü olan olaylara inanırlar. Bu inançlar batıl inançlar olarak isimlendirilir.
E
Ahmet ALTAN
Işıkların bütün berrak parıltılarına rağmen içlerinde bir küskünlük taşıdığı, akşam yağmurlarının aniden bastırdığı bu sonbahar günlerinde beni yalnızlaştırıp kederlendiren, adını koyamadığım tuhaf bir şey var.
Anlatması zor aslında.
Garip ve derin bir özlem duyuyorum ama özlediğim insanın bir adı, bir yüzü yok, bu özlem beni öylesine korkutuyor ki sahibini bulmaya, tanımaya, ona bir beden, bir koku vermeye çekiniyorum, camdan bir kuyuya düşer gibi ellerimi geçirece