Sabah yağmur ve soğuk etkisiyle sokakta-metrobüste sadece işe ve okula gitmek üzere olanları farkettim... servisime binmek için bir metrobüs köprüsünden yolun karşısına geçiyorum her sabah gözlemlerim bundan mütevelli... şimdi bu sabah fark ettim ki 2 eniği eteğinde bir tanesi bebek arabasında eltisigile kahvaltıya giden sıkmabaş delikli triko hırkalı pembik gelin yok sokaklarda... fark ettim ki sadece dahiliye poliklinikte sosyalleşsin zaman öldürsün diye bilmem kaç köy ötede ki görümcesinin el
Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Bir Masaldi..
Dün gece eski kitaplarimi dolaptan cikarirken, aralarinda sayfalari bos bir albüme rastladim..
cevirdim sonra her iki tarafini. bir ize, yazilmis bir iki kelimeye rastlarim diye düsündüm, ama nafile…
hangi tarihe ait olduguna dair, hic bir fikrim yoktu..
masanin üzerine koydugum albüme bakarken, hatirlar gibi oldum, bosluga gömülen anilarimi...
Gözlerimin önüne net olmayan bir görüntü belirdi. gri renklerin hakimiyetine esir olmuscasina, kaybolup gidiyordu derinlere...
özgürlük diye bişey varmıdır ki?
özgür olmak neye göre kime göre nasıl bir şeydir, herkes özgür olmak ister neden?..
sorumluluk denen erdem, özgür olmaya engelmidir mesela ?
elbette her insan bu hayatta ilk önce kendi için var yaşadığı müddetçe, kısıtlamalar olmadan dilediğin gibi yaşamak güzel bişey, sorumluluk duygusu olmadan sadece istediğini bildiğini yaparak belkide hiçbirşey yapmayarak.. belkide kafada bitirmek olayı sadece özgürlük..
özgür olmak sadece istediğin takımı tu
İçimdeki ağacın dalları yeşermedi,henüz bahar gelmedi,hangi kıştan kalmayım zaten onu da bilmiyorum.
Gidemeyişim yine..Gidemeyişlerim..kalakalışlarım öylece..ve de kalamayışlarım tezat oluşturuyor hala,beni düşürüyor.
Bir aldatmacayım baştan başa..Öyle ki; aynada kendime de gülüyor yüzüm ve gözlerimin içine bakamıyorum.Oradaki ufaklığa bakacak yüzüm,verebilecek hesabım yok..
Gündüzler resim sanki karşımda,renkli cazibeli,bazen hüzünlü..ama hareketsiz,sabit..Gecelerse zifir.
Sahib
Pavarotti - Ave Maria - Schubert
2uYrmYXsujI
müziğin sihirli küçük perileri
size sığınıyorum
sabahın ilk ışıkları gibi sarın etrafımı
kulağımdan girin usul usul
tertemiz bir nefes gibi dolun ciğerlerime
kalbimdeki çiçekleri sulayın damla damla
sakinleştirin ruhumu en derinlere işleyip
arındırın tazeleyin tüm bedenimi...
öbek öbek bulutlara yatırın,cennetin tınılarıyla tarayın saçlarımı
sadece sonsuz yeşilin ve mavinin olduğu bir kapıdan geçirin beni
yaramaz çocuklar gibi kavgaşarlıktadır bedeninle ruhun, beyninse ikisine birden küs.. kendinide taşar insanlara kızarsın hani..ardından da bir tavşana , kimbilir..
koltukta otururken bir gün eşine ne kadar yabancı olduğunu düşünürsün, sonra kendine bile itiraf edemediğin yanların..suskunluğunu çıldırasıya paraladığın iç çığlıkların..annene kızarsın sonra..geçmiş sevgililerine..hatta terliklerine..yıllarca sevdiğin rengin kırmızı olmadığını anlarsın..şaşkınca ayna karşısında yüzüne bakarsın
-Beni önce o denizi görebildiğin, blogunda bahsettiğin cafe'ye götür.(Starwars'a )Oraya önceden gitmiştik ama o bahsettiğin yere oturmamıştık.
-Starwars değil hahaha starbucks...
-Dilimiz sürçtü kızım ya,hem köylüyüm ben bilmiyon mu sen alla allaaaaaaa
Ne çare ki denizin göründüğü o köşeye oturmak kısmet olmuyor yine, denizi göremiyoruz bir türlü,hey allahım duyanda hiç deniz görmüyorum sanacak beni...
Kuru bir tahta sandalyenin üzerinde denizi görsem nolur görmesem nolur.Bi s
Şehirler arası uzun bir yolda seyrediyoruz,arkaya yatırdığım koltuğa yaslanmış ayaklarım torpido üzerinde..
Bütün dikkatimi fonda ki müziğe vermişim,Volkan Konak söylüyor "aynalar"
aslında bu şarkıyı ben en çok Gülay'dan dinlemeyi seviyorum keşke o söylüyor olsaydı diye düşündüm..
Yolculuk esnasında konuşmayı hiç sevmem bu yüzden çok da iyi bir yol arkadaşı değilimdir.
En çok tek başıma yürürken ve arabada seyahat ederken düşünebiliyorum çünkü..Bu yüzden her ikisinide seviyorum..
Düşünmek
olduğu gibi kabul edersen sana sunulanları
hayat güllük, aşk gülistanlık, dünya halleri
doğuştan kusurluysan eğer,
bir türlü oturmuyorsa yerine taşlar
ağırıyorsa başın
fedakarlığının sınırı yok sanıyorsan
tükenmeyecek gibi geliyorsa sabrın
olmalı diyorsan,
daha iyisi
daha güzeli
ortalama olamıyorsan eğer
uçlarını seviyorsan duyguların
bıçak sırtında, çıplak ayaklarınla
dişlerini sıkıp, geçmesini istiyorsan zamanın
her defasında duvarlara toslayıp
açılan dil yaralarını, onarmak içi
Bir kitap olsaydı hayatın, gönül kütüphanesinin neresine koyardın onu? Tarih kitaplarının mı, felsefe kitaplarının mı, romanın mı, şiirin mi, yoksa günlüklerin arasına mı? Göze çarpan bir yerde mi durmasını isterdin veya dikkatle bakanların bile göremeyeceği bir yere mi yerleştirirdin onu? Sık sık açıp okur muydun hayatının kitabını, yoksa sadece ayda yılda bir, tozunu silmek için mi eline alırdın? Veya büsbütün unutarak onu gönlünün hiç bakmadığın bir köşesine mi atardın? Peki kitabını eline al
Yaşar Nezihe BÜKÜLMEZ, nam-ı diğer Yaşar Nezihe Hanım
unutmamak için tarihten zihnimize bir not düşelim
Nice bu hasret-i dildar ile giryan olayım
Yaşar Nezihe BÜKÜLMEZ, nam-ı diğer Yaşar Nezihe Hanım
(17 Ocak 1880 - 5 Kasım 1971)
İstanbullu şair, altı yaşındayken annesini kaybeder.
İzin almaksızın bir yıl süreyle okula gittiği için babası tarafından evden kovulunca okuldan ayrılmak zorunda kalır.
Üç kez evlenir.
Üç oğlundan ikisini yitirince, kendisini hay
Haftanın Erkeki Çeptır 4
Alt başlık : Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır...
İki ara bi dere ve de pek meşguliyetli zamanlarda,dar vakitlerde yine de sosyal sorumluluklarımın farkında bi cins-i latif olarak az bi gecikmeyle de olsa işte bu haftanın merakla beklenen erkeki yarenler :
Hopdediks (Orijinal Fransızca adı Obélix, Türkiye'deki yeni basım seride: Oburiks)
sizin de gördüğünüz gibi şirinlikte üstüne yoktur.
oburiks küçükken özel güç veren su ka
hayat çok karışık bir tiyatro sahnesi, kimi zaman iyimser ve sevecenken kimi zaman öfkeli ve sinirli olabiliyor insan bu sahnede. kimi zaman da vesaire...
her insan gece yattığı zaman dinler kendini yatağında, günahıyla sevabıyla, eğrisi doğrusuyla, bilir geçen günde yaptıklarını ve muhakeme eder kendince. çok zaman ego kollar insanı ama gerçek er yada geç çarpar tokat gibi yüzlere, şükürcülük kadercilik pişmanlık amansendecilik
yaşanmış olan yaşanmıştır pişmanlık niye, her insan doğru
Büyük bir meydandayım,etrafımda eski taş yapılar hiç kimse görünmüyor ortalıkta..Koca sutunlu binaların pencerelerinin ardından birileri tarafından gözleniyorum,görmüyorum ama biliyorum..
Sanki bilmediğim bir oyun içerisindeyim,benden başka herkesin bildiği,bildiği ve beklediği..
Öylece şaşkın bakınırken bir ezgi çalınıyor kulağıma küçük bir kız çocuğu şarkı söylüyor,çok eskilerden..
Duyduğum sesin güzelliğinden yüzüme kocaman bir gülümse yayılıyor gözlerimi kapatıp görüntüsünü canlandırıyoru
Altmışlı yılların sonunda ve yetmişli yılların ilk yarısında, tek başına dokuz kişilik ailesini geçindirmeye çalışan babamın yanında önce dolmuş, sonra da taksi durağında araba yıkadığımı hatırlıyorum. Yaşım "ilerlediğinde" yaptığım işler arasına otomobil lastiği onarmak da eklendi. Bunlar benim ilkokul, ortaokul ve lise yıllarımdı. Ders çalışacak zamanı ve koşulları olmayan, ancak iyi bir araba yıkayıcısı ve sadece öğretmenleri dinleyerek sınıf geçen, iyi sayılabilecek bir öğrenciydim. Öğretmen
Ahlak,insanın genel olarak toplumsal konumlanışını,yaşama bakışını,insan ve çevresiyle olan ilişkilerindeki değerlerini;kısacası yaşama karşı duruşunu belirleyen bir öze sahiptir.Ahlakı insandan ve insanın yaşama karşı duruşundan bağımsız olarak ,ideolojiler üstü görmek olanak dışıdır.Ya da böyle ele alınması bilimsel,tutarlı ve doğru değildir.
İnsanı insan yapan değerlerin insan merkezli ve toplumsal olarak duruşunun ifadesidir ahlak.Doğruluk,dürüstlük,namusluluk,onurluluk,hak ve hukuk bilirl
Başlık güzeldi değil mi? Evet öyle bir insanla yaşamak ne kadar zor hiç düşündünüz mü?
Size bir alıntı yapacağım, bu alıntı bir filmin tanıtımında geçmişti ama filmin ismini hatırlamıyorum:
Türkçesi: Dünyayı başkalarının gözünden görene kadar bütün yaşamını kim olduğunu bilmeden yaşayabilirsin..
Özellikle kendime baktığımda gerçekten o kadar ihtiyacımız varki bu alıntıya sadece denemek bile size bir çok şey kazandıracak ve herzaman gördüğünüz şeyleri değiştirecek.
Herzaman
Yürüyelimmi,diye sordu arkadaşım.Oluuurr dedim yürümeyi severim çünkü..
Yavaş adımlarla sohbet ede ede yürüyoruz epey bir yol katettikten sonra dirseğiyle dürttü beni..
Şu adam ne yapıyor?
Hangi adam dedim gösteridiği yöne bakarak..
Şu yolun karşısında ki kamyonun gölgesinde yere uzanmış olan
Daha bir dikkatle baktım...Gördüm
Fakat gördüğümü adamda gördü ve alenen ortalık yerde yaptığı normal bişeymiş gibi öyle pervasızca sırttıki bana..
Yürü çabuk uzaklaşalım,gerizekalı başka yer bula
Dimdik hatıra sonunda düşmüş yola,
usanmış beni bir geçmişi olmadan izlemekten,
unutulmuş yol kıyısındaki bir ağaçta
Uzaklara gideceğim, hatıra
parçalanarak ölünceye yolun taşlarında,
ve devam edeceğim, içimde
hep o gezginin acısı, yüzümde gülümseyiş.
Bu dönenen bakış ve güç
büyülü bir matador mendilinde.
Alıkoydu kaygı duymaktan tüm çıkarlara,
hep yitiren bir çizgi oldu benim eğrim.
Ve bakmak istemedim seni görürüm diye
beni isteksizce davet etmeni
mutluluğumun pembe boyalı toreros
Uyumaya gitmiştim ama geri geldim.Çünkü içimde bir şeyler biriktimi onları buraya bırakmadan uyuyamıyorum.
Bugün bir arkadaşım geldi,onunla çok ama çok özel bir an yaşadık.Ben ikimiz için kahve hazırlarken bir gün önce katıldığı bir cenazeyi anlatmaya başladı.Ölen uzaktan akrabası bir bayanmış.54 yaşındaymış daha,kansere yakalanalı bir yıl bile olmamış.Bunları atlatmaya başlamadan önce gündelik basit sıkıntılarımızdan bahsetmiştik birbirimize...
-"Ya işte didem, ölüm var o yüzden hiç bir
Hayatın yüzü; bazen bir dostun, bazen bir düşmanın
Bazen bir hasmın, bazen de bir sevgilinin yüzü gibi
Hayatın yüzü;
Gözü önünde olmalı insanın!
Dostum diyor ki bana:
İyi bak hayatın yüzüne!
Hayatın yüzü benim yüzüme benziyor; iyi bak benim yüzüme Benimkinde hayatın yüzünü görmeye çalış
İyi bak hayatın yüzüne
Önüne, arkana; sağına, soluna; üstüne, altına iyi bak
Ama Bir de “kalbine” doğru bak hayatın,,, hayatın gerçeğine doğru bak!
Baktığın sanılsın, diye değil;
Sadece sahip olduğu duygular kadar sevebiliyormuş insan..Hazneleri ne ile,hangileriyle doluysa onlarla,onlar kadar..
Kelimelerin ötesine geçilemiyormuş..O, sözcüklere gerek kalmadan,insanın gözlerini bırakın cildinin gözeneklerinden fışkıran aşk,sevgi masallara aitmiş.Adı üstünde masal..
İstese de sürükleyemiyormuş hiçbirşeyi,sözcüklerle şuradan şuraya hakikatte..Bunu yaparken asıl önemli olan karşıdakinin halet-i ruhiyesi imiş.
Birbirine baka baka,konuşa konuşa,ama bir kelimesini bi
Biliyormusun;
Dedi bir arkadaşım..Benim falanca arkadaşım varya iskambil kağıtları ile süper fal bakar
İyi de ben fala inanmam ki,hem baktırsam bile söylenilen şeylerin hepsi anında uçar gider aklımdan
Sen yinede onu bir dene
Konuştuk pek yanaşmadı uzun zamandır bakmadığını söyledi.Kabul etmemesi merağımı arttırınca ısrar ettim sonunda kabul etti.
Yalnız iskambil kağıdım yok dedi..
Sorunmu hemen tedarik ederim..
İş çıkışı bir süper markete girip aldım.Normalde unutmamam gereken şeyleri un