Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Her gece ansızın..
Gelirsin aklıma sen..
Demir kapıların ardında..
Birgün özgürlüğümü alıp geleceğim sana..
Sakın ola beni unutma..
Unutma beni unutma..
Sakın ola unutma..
Unutulunca ölürüm yar..
Hatırla beni hatırla..
Her nefes alışında..
Güzel günler inan yakında..
Ah gençliğim ah..
Çürüyüp gittin bu yerlerde..
Dolmuş hertarafım kederle..
Umudun bile tükenip gittiği bu yerlerde..
Sakın ola beni unutma..unutma beni unutma..
Sakın ola unutma..
Unutulunca ölürüm yar..
Ayak topuklarımın sesi yankılanıyor ışıksız boş koridorlarda,bir adım ötesini görmekten acizken yolun sonundaki hedefe kilitlenmiş durumdayım..
Garip bir şekilde mutlu hissediyorum kendimi bugünlerde,sebebi yok..
Canımı acıtmıyor artık yaşadıklarımın hatırası belki bu yüzdendir.Bazı şeyleri gerçekten silip atmayı başarabilmişim demekki..
Kendime edindiğim hayat felsefem işe yarıyor aslında,her ne kadar kendimde inanmasamda..
"Affet ama asla unutma"bu benim işte..
Rüzgar yağmur damlalarını t
Seni artık hiç sevmiyorum anne!!!
Doğru değildir dimi bu
Bugün ilkokulda yazdığı bir şiiri buldum...
ANNEMİN DEĞERİ
Bel ki her zaman yanımızda olan annelerimizdir.
Bazen annemizi üzdüğümüzde kızan da annemizdir.
Ama o bir melektir.
Belki küçükken annemizin kıymetini bilmedik.
Çünkü küçüktük.
Ve büyüyünce annemizin farkına vardık!
Her zaman benim perim olmuştur annem.
Sevgi kaynağım olmuştur.
Annem neşe kaynağım olmuştur.(yaren)
Ben n
Herkese selam ve sevgiler değerli dostlar,
Geçen hafta ,fethullah gülen'e ait bir gazetenin genel yayın yönetmeni Bakırköy’de bir soru sormuştu sizce Gülen, bir din otoritesi değil mi diye..Ben de " o, bir din otoritesi değildir, olsa olsa siyasi bir otoritedir”.
Din de otorite olmaz bu otoritelik Yahudilik ve Hıristiyanlıkta geçerlidir. Çünkü Allah adına kimse insanlar için bir yetkili, aracı ve otorite olamaz. İslam dininde buradan da şu noktaya varalım: laiklik ve sekülerlik iki fark
Bir süre önce bir misafirim vardı.
Hani hatırlarsınız yine blogımda bahsetmiştim benim küçük canavarlarım (yeğenlerim) bir kuş alalım diye tutturmuştu ya bende kıramayıp bir yavru muhabbet kuşu almıştım onlara..
Bizim küçüklerin annesi rahatsızlanınca her zaman olduğu gibi ellerinde çantaları bende kalmaya geldiler.Tabi bu sefer yalnız değilllerdi yanlarında kuşları boncuğuda getirdiler.
İlk önceleri bayağı bir huzursuz oldum kuşu görünce,kuş besleyenler bilir etrafa yem saçar tüy döker,her k
EN HUMANİST YAZARLARIN İNANILMAZ MÜCADELESİ ve PKK YA KARŞI ÇIKANA FAŞİZT DİYEN ZİHNİYET
BÖLÜM -2
4.anne ben hümanist oldum kişisinin mücadelesi.
şimdi ve burada, kişisel sorumluluk, bireyin fenomolojisi falan durumları. ne? bunlardan haberin yok mu? neyse..
carl rogers :psikolojide hümanistik akımın öncülerinden olan, insanın hayatından sadece kendinin sorumlu olduğu görüşünü savunan ünlü freud un insan doğuştan kötüdür savına karşılık insanın doğasında iyilik vardır tezini savunmuştu
EN HUMANİST YAZARLARIN İNANILMAZ MÜCADELESİ ve PKK YA KARŞI ÇIKANA FAŞİZT DİYEN ZİHNİYET
BÖLÜM -1
Şimdi sıkı durun, şeklen de olsa, bir hümanist yazar gibi tanım yapıyorum, tanım yok diyen gammaz vicdansızdır. Biliyorsunuzki son bir kaç gündür bu polimiklerle uğraşmaktayım beni anlamayan zihniyet beni sildi gitti umurumda bile olmadı ama bu şekilde bir araştırma yapmak zamanının geldiğini gördüm , yaptığım bu araştırmayı ve bu yazdığım bu yazıyı siz sevgili dostlarımla paylaşmak istedim...
Çocuklukta başlıyor karakter...
Çocukken nasıl biriyseniz, yetişkin olduğunuzda da pek değişmiyor bu özellikler...
Bence hepsi kalıtsal, yani karakterimizi oluşturan özelliklerimiz...
Bana kimse sorgulamayı öğretmedi, çevremde hiç kimse sorgulayamazdı, çünkü korkarlardı...
Ben hep sorardım, birgün birileri bahçemizdeki ördeklerimizi öldürdü, neden öldürdü diye düşündüm aylarca... Ne istemişti ki ördeklerimizden, neden? Milyonlarca cevabı var belki ya da cevapsız...
Güneş tutu
Aşağıdaki yazıyı paylaşmak istedim.Okuduğum kitaptan alıntıdır...Aslında aşağıdakı bu yazıyı günlük hayatımıza uyarladığımızda çok şeyler çıkıyor...
Bir kasabada yaşayan bir mimarın portresini yapmak üzere tutulan bir ressam vardır.Ressam çok heyecanlıdır.Kendini çok iyi hissetmektedir;çünkü bu aldığı ilk bğyğk iştir.Aldığı işi kutlamak ve bir kadeh şarabın tadını çıkarmak için en sevdiği lokantaya gider.Orada oturup içkisini yudumlarken,yan masanın sandalyelerinden birinin üzerinde duran
Şımarık çocukluğum bu kentin sokak lambaları altında ölüme terk etti kendini..
Artık hayatın ciddiyetini idrak etme zamanı geldi.Aslında çokta uzun zaman önce değildi daha dün huysuz,şımarık karanlıktan korkan küçük bir kızdım...Ne yalan söyleyeyim hala huysuzum hala karanlıktan korkuyorum ama küçük değilim..
Bunun farkına varmam pekte zor olmadı ne zamanki ellerim buğday kokmaya başladı işte ben o zaman büyüdüğümün farkına vardım.
Sahi sen hiç gördünmü Anadolunun buğday tarlalarını?uçsuz,buc
ßen 15 yaşındaydım... Kış aylarıydı ve televizyonlar her akşam Körfez Savaşı ile ilgili haberler geçiyordu...
Teyzem gelmişti. Her kış gelirdi zaten, kışı birlikte bitirirdik ve her bahar Giresun'a ailesinin yanına geri dönerdi. Tıpkı Demeter'in kızı Persephone gibi...
Aramızda fazla yaş farkı yoktu teyzemle, zaten birlikte büyümüştük. Ondan olsa gerek bizimki teyze-yeğen ilişkisinden çok bir arkadaş, dost ilişkisi gibiydi...
Bir de kuzeni vardı teyzemin, kuzeninin de bir arkadaş
Işık
Cezaevi isyanı tüm şiddetiyle sürüyordu. Mahkumlar ele geçirdikleri ana kapıdan girişi engellemiş, güvenlik güçleri direnişin en kuvvetli olduğu yerden, iş makınalarıyla deldikleri dış duvardan içeri gaz bombaları atıyordu birer birer. Delikten dışarıya cılız silah sesleri yükseldi. Tüm mücadele isyanın kalbine açılan bu dar delikte yoğunlaştı. Aynı anda farklı yerlerden başlatılan operasyonlardan yükselen dumanlarla görünmez haldeydi cezaevi. İçeride kargaşa büyüktü. Göz gözü görmüyor,
bugün doğacak çocuklara isim :
Kız : emine
erkek : recep
(taylancım bey bu yukarıdakiler size ithaf olunur)
eveeeet bugünki sosyal sorumluluk ve mesaj kaygılı içerik görevimi de sağ salim yerine getirdikten soona sadece kendime yazdığım satırlarıma başlayabilirim okur kitle...
Tikkat tikkat : GÜNEŞİ GÖRDÜM
ben evet o filmi gördüm dün akşam 22:00 itibari ile.... Tabi insan Mahsun Kırmızıgül deyince (yazımızda bundan böyle MK olarak anılacaktır.) böle bi ajitasyon çıkacağını
Sevgi ve saygı duyduğum Radya-m bu blog senin için açıldı.Evet yanliş duymadın senin sayende açıldı.Hatırlıyor musun yolda ben sana ''korkuyorum ne yazacağımı bilemiyorum ''demiştim.Ve sen bana ''ya sercan sen yazmaya bir başla sonra alışıyorsun yazmaktan korkmuyorsun'' demiştin.Açıp açmamakta tereddüt ettim ve karar verdim yazmaya-yazmaya başlamaya.
Ben en küçük şeyden bile zevk alacak bir yapım var.Değerini vermeyide bilirim.Düşünüyorumda ablam gelip beni aldın,beni evime kadar göt
Ayetlerde Kişisel Gelişim mesajları
Binlerce yıllık insanlık birikiminin, tüm kişisel gelişim kitaplarının toplamının zerresi bile olamayacağı muhteşem kitap, Kur'an-ı Kerim'den, kişisel gelişime yönelik (bazı) notlar:
İsra 37: Kibirli olma, alçak gönüllü davran.
Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.
Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.
Bakara 156: Çaresizlik tuzağına düşme. Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma.
Beled 5-6: Her ş
Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa
ben koca bir hayat sığdırdım...
Beni sevmemene isyan edip kaçmak,
sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak,
ruhumun en büyük yanılgısıydı...
Hayat bana en acımasız yüzünü
sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi...
Ve şimdi asıl olmam gereken yerde,
hayata başladığım yerde,
kalbindeyim...
Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte:
Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum...
Bir tek seni sevdiğim doğruydu.Sen beni dışladığından beri beni se
ßugun de diğer günlerimden farksızdı, öyle geldi geçti işte...
Ta ki şu anıma kadar...
Tek birşey var benim için,
Berbat bir günü değiştirmeye yeten ve onu inanılmaz güzel bir gün haline dönüştüren...
Geçtiğim günü bitirirken orda olup, yeni günüme başlarken de henüz gitmemiş olan,
Dünü benimle bitiren ve bugüne benimle birlikte başlayan,
T
E
K
B
İ
R
Ş
E
Y
...
Şimdi hangi sebep bugünümün geri kalanında artık beni üzebilir ki?
Lütfen,
H
İ
Ç
B
İ
R
Ş
E
Yağmur gözlüm baharlarım yaz''ımsın
Sensizliğin çekilmiyor bölsene
Vazgeçemem inan alın yazı''msın
.....Kara sevda çekilmiyor bilsene
....Yağmur gözlüm bekliyorum gelsene
Yağmur gözlüm bilsen nasıl özledim
Gelir diye yollarını gözledim
Al kalbimi ölümüne sözledim
.....Kara sevda çekilmiyor bilsene
.....Yağmur gözlüm yaşlarımı silsene
Yağmur gözlüm nasıl hüzün doluyum
Seni sevdim aşka hasret yoluyum
İnsaf eyle ben de Allah kuluyum
....Kara sevda çekilmiyor bilsene
Güneş mecbur mu hergün ışıldamaya
Saklanamaz mı bir bulutun arkasına
Yeni doğan günün kime borcu var
Zorunda mı umut olmaya
Kuş şakımalı mı illaki
Çiçek yorulamaz mı açmaktan
Hep gülücem diye senet mi imzaladım hayata
Çıkmaz sokaklarda kaybolamaz mıyım
Kendimin efendisi olamaz mıyım
Sek rakı içmek niye yakışmaz bana
Dilime küfürler vuramaz mıyım
Kin barınamaz mı içimde
Bir gün şeytanla flört etsem kime ne
Tersine yaşamak istiyorum tersine
H
Evden son dakika çıkmıştım yine...Neyse olsun,"bas gaza" şarkısını söyleye söyleye yetişirdim ben nasıl olsa...Karşıyaka'nın çıkışına yaklaşırken,önüme motorlu bir trafik polisi geçti,tabi otomatikman bas gaza şarkısı dondu dudaklarımda.Polis ne sağdan gidiyordu ne soldan,zaten sollamayı düşünmedim bile...
Tam rampayı önlü arkalı çıktık (eskort'um ve ben) Altınyol'a inen yokuşun başında polis bana yavaşla diye işaret yaptı.Yokuşun en sonuna baktığımda ne göreyim,korkuluklara çarpıp kaza yapm
Bazen kendi ötesinden, berisinden, bir yerlerden kalkıp gelen o garip düşüncelerin içinde, rafting örneğinde olduğu gibi kayalara ve kendinden oluşan o azgın dalgaların arasında kaybolup giden suyun yolunu ararken bulduğu patika yolları ararken, geri dönüşlerimi kendime hatırlatıp, o kırılgan insana, hep bekle daha iyi olacak, diye hatırlatıp duruyordum.
Neden böyle yaptın, açıklarmısın! dediklerinde aklıma gelen ilk şey şu oluyor:
Kendimi herzaman kendime bile açıklayamazken, kendimi
Sen yokken çok değiştim sorma. Bir kaç günde değişir mi insan deme? Değiştim...
Çekildim kabuğuma, kapattım dışarıya açılan bütün pencerelerimi. Ne insan görmek istiyor canım, ne de insana dair bir şey duymak istiyorum.
Yarından umudum yok bugün.
Sen varken hatırlamadığım ve hatta unuttuğumu sandığım incinmişliğim, sen yokken yakaladı yine en zayıf yerimden beni.
Hangi kuyuların diplerinde olduğumu bilemezsin.
Oysa bende herkes gibi bir şeyler istedim hayattan ve herkes kadar. Alıp
hAYaT
Hayat sızısını iliklerine kadar hissettiğim bir acıymış
Hayat yalanmış
Hayat sonunu göremediğim yolda gözü kapalı gitmekmiş
Hayat çok nankörmüş
Hayat bir şeyleri istemekmiş
Hayat en umutsuz olaylarda dahi umut ile yaşayabilmekmiş, Umudun bittiği yerde yıkılmış bir kalple yaşamakmış
Yaşayabilmek sözcüğünde saklıymış hayat
Hayat yaşamayı becerebilmekmiş
Hayat kimi yerde güldürse bileağlamakmış
Hayat gözyaşı nehrinde bir gemiymiş... Geminin rotasını iyi belirleyebilmekmiş hayat..