Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
Hiç dertlerinizi anlatmakla karşıdakileri öldürmek arasında bocaladığınız oldu mu?
Hani içinizi dökersiniz de sonra kendi kelimeleriniz sizi sırtınızdan vurur.Yıkılır,kahrolur, yaralanır,yine de doğrulmaya çalışır ve onları bağrınıza basmaya, affetmeye dönersiniz,evet,kelimelerden bahsediyorum
Psikiyatristler biraz delidir derler.Bu tezden yola çıkarak deliler de biraz psikiyatristtir dersek eğer,kendi kendimi tedavi edebileceğimi düşünüyor olmam çok da abes bir düşünce olmamakla birli
Son kez..
Bize kalan yazilmis bir kac satir, hatirlatan bir kac sarki..
ve söylenmemis bir kac söz kaldi..
Neden bu kadar zordu senin gidisini izlemek.. ?
Oysa ben de biliyordum baska bir yolun olmadigini..
Sana cikmaz sokaktan bahsetmistim ya.. O sokaga girenler cikamiyor bir daha..
Benim gibi yari yolda kalmani istemem..
Devam et, senin yolun acik olsun..
Istemeyerekte olsa sana veda ettim,
gözlerimin dolu dolu olmasina aldiris etmeden,
sana bütün kalbimle mutluluklar diledim…
Kendimi bildim bileli yildizlara tutukluyum..
Aslinda cogu insan sever yildizlari biliyorum..ama ben daha baska seviyorum...
bir siirde yada bir yazida
yildizlardan bahsedilince benim icim gider..duygulanirim.
Gecen bir sarki dinledim ve bu cümle beni baya etkiledi diyebilirim..
'' simdi söyle bana sevgilim bir yildiz nasil yasar..hep kendini yakarak''
Evet...nasil yasar?
Bugün yine dinledim, bir kere daha dinledim ayni sarkiyi..
Sonunda ken
Karakol görevlileri ise şaşkındı. İhbar edilen gençlerin hemen hepsi eski saraya yakın ailelerin çocuklarıydı.
Örneğin basılan konağın sahibi Medine Muhafız Komutanı Ferik Osman Paşa’ydı. Oğlu Mehmed Şamil ve yeğeni Hüseyin (Bereket) gözaltına alınanlar arasındaydı.
Keza Fetgeriler, Gürcistan tahtına kadar yükselmiş daha sonra İstanbul’a göç etmiş, Saray’a yakın durmuş bir ailenin çocuklarıydı.
Neyse ki iş sonunda anlaşıldı. Gençler sadece beden hareketleri yapıyorlardı; o dönem kötü gö
Uzaklardan izliyordum seni.. Belli belirsiz, ulasilmaz gibiydin..
Meger o kadar yakinmissin ki bana, seninle göz göze geldigimde anladim..
Ilk defa bu kadar derin baktin gözlerime..… icimden cikardin biriktirdigim kaygilarimi, tereddutlerimi..
Sensiz kac yil gecip gitmis, haberim olmadan... Yasanmamis saydim hepsini.
.
Seninle daha önce karsilasmayi isterdim.. Bilemezdim ki, senin de aslinda beni bekledigini..
Bugune kadar cesaret edip gelemedim yanina.. Suc sende degil inan.. Sana uza
Özgürlüğün Resmi
Küçük kızın babası İspanya`nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu.
Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.
Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kı
Sonunda katil oldum.. Öldürdüm karıyı.. Bu mektubu da yazıyorum ki
bunalımdan çıkamaz intihar edersem beni anlayan birileri olur belki... Bakın
karıyı neden öldürdüm anlatayım.. Herşey 2 yıl önce bu mahalleye, daha
doğrusu apartmana taşınmamızla başladı... Karım yeni komşular edindi..
Altımız üstümüz geveze kadınlarla doldu, gelgitler günler münler başladı
bilirsiniz işte muhabbeti.. Bir gün alışveriş yaptım eve döndüm. Elimde bir
torba dolusu erzak Zaten trafik yüzünden burnumdan soluyoru
Bu sabah ise giderken hayatin güzelliklerini düsündüm, herseye ragmen umut etmek aslinda kendimize bir armagandir,
umut olmazsa nice hastalarimiz gününü nasil gecirebilir ki..? Ya da cocugu kaybolmus aileler..?
Ya da annesine kavusmayi bekleyen yetimler..?.. Bu duyguyu anlatmak icin cok örnek verebilirim aslinda..
Bazen diyoruz ya bir cümleye baslarken;
Belki, Bir gün, Olur ya. Kim bilir diye..
Neden soyleriz ki .. ? Eger biz ileriye dogru umutla bakmazsak ve düsünmezsek hayat bize da
Türkiye’de “ne sağcıyız ne solcuyuz futbolcuyuz futbolcu” klişesini yıkan, toplumsal konulara duyarlı bir taraftar grubu var; Beşiktaşlı Çarşı Grubu. Tribüne ünlü devrimci CHE posteri de asıyorlar; 1 Mayıs’ta Taksim’e de yürüyorlar. Nükleer santrallere de, ırkçılığa da karşılar. Son Galatasaray maçında açtıkları “Türkan Saylan Onurumuzdur” pankartı ise polis engeline takıldı. Peki Çarşı niye devrimci? Bu tavırları hangi siyasal hareketten miras kaldı?
Yıl: 1902.
Yer: İstanbul -Beşiktaş Serence
Beyin ne kadar harika bir yaratıktır ki,dosyalayıp kaldırdığı şeyleri en uygun zamanda en uygun ruh halinde,aklınıza dahi gelmezken çıkarıverir.
En çok şarkı seçiminde farkederim bunu,bazıları duyduğumuzda dilimize dolanır,ama bazen ki bana her zaman olur; tam da o anı,o an düşündüklerimi,hissettiklerimi en iyi ifade eden şarkıyı-ki belki kendim bulmaya kalksam günlerce analiz etmem gerekir-mırıldanmakta olduğumu hayretle farkederim..
Şu anki gibi...
Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir
Susuyorsam eger, kelimelerimin sana yetersiz kaldigindandir..
Icimde firtinalar koparken..
Bu sözlerimi senden esirgedigimi sanma..
Yalnizca gözlerim gözlerine dokundugunda görebilirdin aslinda...
Sustugum sözlerimin yerine bir bakisim anlatirdi…
bir yüregin nasil incinebilecegini…
aciyabilecegini. ve hic durmadan kanayabilecegini…
Bundan sonra herseye katlanabilecegimi sanmistim ama..
bu hayat yolundan gecerken, seni de taniyacagimi bilemezdim ki!
.Nasil bilebilirdim önced
r24_T-HOcyg
If you want a lover
Ill do anything you ask me to
And if you want another kind of love
Ill wear a mask for you
If you want a partner
Take my hand
Or if you want to strike me down in anger
Here I stand
Im your man
If you want a boxer
I will step into the ring for you
And if you want a doctor
Ill examine every inch of you
If you want a driver
Climb inside
Or if you want to take me for a ride
You know you can
Im your man
Ah, the moons too bright
The chains
Bu sabah bir cümle düştü ruhuma,belki öylesine,belki de okuduklarımın tesiriyle dedim önce...Cümle şu;
"Basit yaşayacaksın basit"
Bu şiiri herkes bilir ya,bende çok severim,açtım tekrar tekrar okudum...
Bugün bu şiir, sabah güneşiyle geldi bana,ruhuma görünmez birşey üfledi sanki o cümleyi...Asıl tuhaf olan şu,öyle şaşırdım ki görünce...Tarihte bugünü yaparken,bir de baktım ölüm yıldönümüymüş bugün.
Basit yaşayacaksın. BASİT
Mesela susayınca su içecek kadar basit...
Dör
Kendimi Farkediyorum..
Karanlik odamin bir kösesinde yere oturmus ve gozlerim kapali bir sekilde düsünüyorum.. Butun isiklari kapattim, karanliktan korktugum halde..‘’Bos ver karanlik olsun’’ diyorum sessizce, nasilsa icimdeki karanligi hic bir sey aydinlatamaz… Gökyüzünde ki yildizlar bile gülümsemiyor siyaha bürünmüs yüregime..
Dinledigim sarkidan olmasi gerek, agladigimi farkediyorum...
Odam buz gibi soguk.. Titriyorum, ellerimi isitmaya calisirken..bir yandan da gözlerimden akan ya
Resim:Gürbüz Doğan Ekşioğlu
Bir Zen ustasına müritlerinden biri yaklaşmış; “Usta, ben çok mutsuzum, mutsuzluğuma bir çare bul!” demiş.
Usta, adamın gözlerinin içine bakarak, “Çok mu mutsuzsun? Senden daha mutsuz biri olamaz mı yeryüzünde?” diye sormuş. “Şey, olabilir” diye yanıt vermiş mürit. “İyi öyleyse” demiş usta. “Git, senden daha mutsuz bir kişiyi bul, ona yardım et, mutlu olduğunu göreceksin.”
Ustanın önerisinin doğru olduğunu anlamak için bir kez bile denemek yeter. Herkes
Uzun zamandır forumdan kopuğum... Yoğun bir dönemdi her anlamda...
29 Mayıs doğumgünümdü.. ve 34 yıllık ömrümde belki de engüzeliydi...
Sabah çiçekler odamı doldurdu.. buna alışıktım ) ama bir de Uygar'dan kocamannn bir kartal heykeli geldi.. kendisi hastalık derecesinde Fener'li olduğundan şaşırmadım değil...masama çiçeklerin arasına koydum bu hafta çiçekler en çok ona yakışır diyerekten..
Sonra öğle yemeğine Pınar beni büroya çağırdı meğer süpriz parti varmış ) bi sürü şaklaban
Sessizligim, hayira delalet midir.. ?
Bir firtina öncesi yasanan,
huzursuz saatlerdeyim..
Topragin o nemli kokusu
beni benden alir..
Yarina kadar yasarmiyim bilemem..
Bu Sahte dünyanin degeri ne kadar ise..
Bana bedava verseler bile istemem..
Yagmurlar da dinerse bir gün..
En suskun yoklugumda.
Cagirmayin beni
yolum uzak gelemem..
Geceyle gündüzü karistirdim umarsizca..
Sahteyle gercegi ayiramadim birbirinden..
Eger bir gün gelir gökyüzü
Sessiz sayfalarim..
Günün en cok sevdigim vaktindeyim simdi, gündüz ve gecenin birbiriyle selamlastigi zamanidir simdi...
Gökyüzü kararsiz bir sekilde henüz alacakaranlik...
Günes son birikmis isiklariyla ay’dan aldigi gücle birlikte toparlarlanirken, ben disari cikip biraz hava almaya karar veriyorum...
Dalgin dalgin yürüyorum soguklarin yasanmadigi bir kis aksaminda, hafiften esen rüzgar saclarimi savuruyor özgürce…
Düsündükce derin bir nefes aliyorum, icimde öyle bir sizi var k
en bilimsel açıklama aşağıdaki geldi bana
Uyku geceye ait bir alışkanlık olabilir mi? Uyku araştırmacılarının babası olarak bilinen Nathaniel Klietman uyku haline geçebilmek için bir faaliyet sisteminde kritik bir seviyenin altında şiddetli bir durum olması gerektiği inancındadır. Bütün kainata ölçülü bir hareket,yani ritim hakimdir. Med-Cezir, güneş ve ayın doğup batmaları,mevsimler,dünyanın ekseni etrafında dönmesi ve daha pek çok düzenli ve maksatlı hareketler hep bu ritmi bize gösterir
Bir Masaldi..
Dün gece eski kitaplarimi dolaptan cikarirken, aralarinda sayfalari bos bir albüme rastladim..
cevirdim sonra her iki tarafini. bir ize, yazilmis bir iki kelimeye rastlarim diye düsündüm, ama nafile…
hangi tarihe ait olduguna dair, hic bir fikrim yoktu..
masanin üzerine koydugum albüme bakarken, hatirlar gibi oldum, bosluga gömülen anilarimi...
Gözlerimin önüne net olmayan bir görüntü belirdi. gri renklerin hakimiyetine esir olmuscasina, kaybolup gidiyordu derinlere...
özgürlük diye bişey varmıdır ki?
özgür olmak neye göre kime göre nasıl bir şeydir, herkes özgür olmak ister neden?..
sorumluluk denen erdem, özgür olmaya engelmidir mesela ?
elbette her insan bu hayatta ilk önce kendi için var yaşadığı müddetçe, kısıtlamalar olmadan dilediğin gibi yaşamak güzel bişey, sorumluluk duygusu olmadan sadece istediğini bildiğini yaparak belkide hiçbirşey yapmayarak.. belkide kafada bitirmek olayı sadece özgürlük..
özgür olmak sadece istediğin takımı tu
İçimdeki ağacın dalları yeşermedi,henüz bahar gelmedi,hangi kıştan kalmayım zaten onu da bilmiyorum.
Gidemeyişim yine..Gidemeyişlerim..kalakalışlarım öylece..ve de kalamayışlarım tezat oluşturuyor hala,beni düşürüyor.
Bir aldatmacayım baştan başa..Öyle ki; aynada kendime de gülüyor yüzüm ve gözlerimin içine bakamıyorum.Oradaki ufaklığa bakacak yüzüm,verebilecek hesabım yok..
Gündüzler resim sanki karşımda,renkli cazibeli,bazen hüzünlü..ama hareketsiz,sabit..Gecelerse zifir.
Sahib
Pavarotti - Ave Maria - Schubert
2uYrmYXsujI
müziğin sihirli küçük perileri
size sığınıyorum
sabahın ilk ışıkları gibi sarın etrafımı
kulağımdan girin usul usul
tertemiz bir nefes gibi dolun ciğerlerime
kalbimdeki çiçekleri sulayın damla damla
sakinleştirin ruhumu en derinlere işleyip
arındırın tazeleyin tüm bedenimi...
öbek öbek bulutlara yatırın,cennetin tınılarıyla tarayın saçlarımı
sadece sonsuz yeşilin ve mavinin olduğu bir kapıdan geçirin beni
AI (Yapay Zeka) Kendi Aklını Geliştirip İnsan Kontrolünden Kurtulabilir mi? İşte Bill Gates'in Cevabı
Microsoft'un kurucu ortağı Bill Gates, son zamanlarda OpenAI ve ChatGPT'nin öne çıkmasıyla dalgalanan yapay zeka devrimine daha fazla ışık tutuyor.
Ne Oldu: Gates, Financial Times'tan Gideon Rachman'ın bir noktada yapay zekanın kendi başına bir zihin geliştirebileceği, ne yapılacağı konusunda kendi fikirlerine sahip olabileceği ve insan kontrolünden kaçabileceği fikrinden endişe
Bu konuda bbcearth bir makale gördüm onu da buraya aktarıyorum
Doğuştan gelen bir ahlaki pusula ile mi doğuyoruz yoksa büyüdükçe geliştirdiğimiz bir şey mi?
İnsanların iyi mi yoksa kötü mü doğduğu yüzyıllardır filozoflar tarafından tartışılmıştır. Aristoteles, ahlakın öğrenildiğini ve “ahlak dışı yaratıklar” olarak doğduğumuzu, Sigmund Freud ise yeni doğanları ahlaki boş bir sayfa olarak kabul etti. “Sineklerin Tanrısı”nı okuyan herkes, çocukların bir tarikat başlatmak ve vahşice birbi
Ben admin'in yazısını okudum ve yazıyı bir erkek olarak yazdığını düşünmüyorum. Onu erkek olduğu için hemen yazıyı kadın-erkek ekseninde algılayarak yazısını kadın açısından sorgulamanız biraz garip olmuş. Yazıyı yazanın belirtmediği bir yönü sanki ona mal ederek konuyu başka bir yöne çekmişsiniz gibime geliyor.
Sevgimle