Zıplanacak içerik

Bloglar

Seçilmiş Blog Başlığı

yolunu bulamamış ruh, tenine uyamamış can, yüzüne bakamamış göz, göğsüne yatamamış baş, düşünü çalamamış peri, parmaklarına dokunamamış el, rengini bulamamış gölge, doğamamış güneş, dolunamamış ay, kayamamış yıldız, tutulamamış dilek...   ayna tutuyorum boyuma etimi budumu arşınlıyorum kaç okka gelir günahlarım, sevaplarımdan bir kafes yapılabilir mi? timsahlardan korusun!   öc alma peşinde miydim? nefretten zırh kuşansam, intikam almakla uğraşamam... söve söve, saya say
Vakit tamam, seni terk ediyorum Bütün alışkanlıklardan öteye Yorumsuz bir hayatı seçiyorum Doymadım inan, kanmadım sevgiye.   Korkulu geceleri sayar gibi Birdenbire bir yıldız kayar gibi Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.   Aşk sabitti gülse hiç dermedik Bul kendine kuytularda hadi dal Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal canımın içi, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal.   Vakit tamam seni terk ediyorum
Farkında Olmalı İnsan... Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı. Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen... Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını Fark Etmeli. Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını Fark Etmeli. Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahirete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu Fark Etmeli. Henüz Bebekken 'Dünya Benim!' Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı
  • rina
Hayatlarında sürekli dört mevsim yaşayan insanlar vardır. Güneş sıcacık kavururken ansızın fırtına çıkabilir.Yada buz gibi ayaz üşütürken yüreklerini birden sımsıcak güneş ısıtabilir beklenmedik biranda. Sanırım benim hayatımda böyle; dört mevsimin heran görülebildiği bir hayat... Şimşekler çakarken bir umutla güneşi bekleyen bir hayat...   Hafta sonu güneş tüm pırıltısıyla ısıtmıştı bedenimi.Gökyüzünde yer yoktu belki güneşe ama benim içimi ısıtıyordu. Kayak yarışları vardı Erciyes'te yen
‘’Hoş geldin ‘’ dedin ve girdin hayatıma..   Birinin bana bukadar hoş gelebileceğini ummadığım biranda…   İyi ki geldim, iyi ki geldin…   ‘’Siz gelmezseniz ben de gelmem ‘’ demiştin Bolu’ya…   O uzun ve beyaz yolculuk benim geleceğimmiş meğer…   Daha üç gün önce tanımadığım biriyken ‘Bir daha Bolu tabelasını gördüğüm yerde sana evlenme teklifi   edeceğim ’’dedin… 14 Şubat’ta teklifin geldi ve bir aya kalmadan karın oldum..   Tostoy ‘’ Aşkla kutsanmış evlilik gerçek evliliktir ‘
ßir soru;   Çocukluğumuzun, içinde, aynı anda barındırdığı saf sevgiyi ve saf acımasızlığı hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm, yaklaşık bir yarım saattir aklıma gelip giden bir sürü çocukluk anısının içinde dolanıp duruyorum ve düşünüyorum… Bazıları bir korku filminin sahnesi gibi… İnanılmaz… Dehşet verici…     Okuyunca “Ne var ki bunlar da, bunlarda bir şey mi?” diyebilirsiniz ama şimdiki aklımızla hiçbirimiz bunları yapmaya yeltenmiyorsak, bunlar da bir şeydir aslında… Ve dehşet v
  • gloria
Öyle insanlar vardır ki,asla verdiğiniz değeri hak etmezler.. Birde siz biraz üzerine düşüp ona kıymet verdinizmi aman aman bir afra bir tafra,kendilerini bir şey sanmalar bir şekiller bir havalar.. İkide bir ruhi bunalıma girip ilginizi çekme çabaları ilgi gösterince kendine kapanıp susmaları, ilgilenmeyip "ne halin varsa gör" şeklinde davrandığınız zaman deli gibi peşinizde koşmaları.. Ne edeceğinizi nasıl davranacağınızı kestiremez şaşar kalırsınız.. Atsanız olmaz satsanız olmaz,tavır koy
İnsanoğlunun bulduğu en güzel enstrumanlardan biri de,ıslık diye düşünürüm her zaman...Nedense yaşama sevincimi tetikler,kabuğumdan çıkarır beni...   Hani gece mezarlık yanından geçerken kendi ıslıklarına sığınan insanlar vardır... Ruhlardan, cinlerden korkmam ama dünyevi korkularımı dağıtmak için ıslık çalarım çoğu zaman.E tabi keyfim yerindeyken de!   Islıkla harika "love story" çalan birini hatırladım... Yıllar yılı,o ses silinmedi kulaklarımdan...   Nerden geldi bu ıslık şimdi aklıma.
  • Radya
HANİ   Tunada Abdest Alacaktık Çin Seddinde Kılacaktık Namazımızı Eski Bir Türkmen Çadırından Uğurlayacaktık Fakir Soframızdaki Zamanı Sonra Bir Çamçak Kımızcasına Doyasıya Yudumluyacaktık Gün Batımını Altaylarda Toplanıp Bir Güz Gününde Sesimizi Dinliyecektik Viyana Kapılarında Hani Güneş Batmıyacaktı.. Tuğumuz Olacaktı,Gök Çadırımız Dağlar Yürüyecekti Ardımızdan Seferlere Romada Yapacaktık Son Düğünümüzü Kerkük Öyle Boynu Bükük Durmuyacaktı Tanrı Dağları Sessiz…
Hastanede hasta ziyaretindeyiz,odada manzara oldukça şenlik üç kişi koyu bir sohbetteyiz,hasta yatağında diğeri onun kaşlarını alıyor Güvenlikçi genç bayan kapıyı açıyor hastanın yattığı yatağa bakınca hayretle gülümsüyor "ilk kez hasta yatağında kaş aldıran birini gördüm"diyor.. Bizim hastamız biraz süslüdür diye cevap veriyoruz.Sonra bize dönüp ziyaret saatinin sona erdiğini söylüyor kibarca kovuluyoruz.. İtiraz etmeden toparlanıp"Ülker biz aşağıda,bahçede seni bekleriz işin bitince gelir
doğduğunu bilen ölmekten korkmaz o hesap korkmam ölmekten, aslında ne gökgürültüsünden ne karanlıktan hatta ne kavgadan ne de yalnızlıktan korkmadım hurafelere hiç inanmadım korktuğum incitilmekti, incitmemişken kırmadan, kırılmaktı, onlarıda kabullendim yeniden...   fakat hala bir korkum var özgürce çırpamamak kanatlarımı üstelik hava bahar havası olduğu halde ve bulutlar bembeyaz gök masmaviyken...   hayalerimden bir uçurtma yaptım kuyruğuna seni bağladım benimse zaten k
''Derin Okyanusların sessizliği büyüler beni. İçimi bir heybet hissi kaplar. Kalbim fırtınalarla dolar...''   İnsanların ve toplumların karakteri ya düşerlerken ya da yükselirlerken belli olur…   Bilgelerin, şairlerin, yazarların tüm öğretileri benliğimizi bulmamıza yardımcı olan öğretilerdir.   Su, kendine sırdaş arıyordu. Önce buluta verdi sırrını. Ağır geldi sır buluta. Sağnak sağnak döktü suyun tüm sırlarını… Sonra göle gitti su. Ona anlattı derdini. Bu arada bulut suyun sı
gözleri bir kara delik, baktıkça içinde kaybolduğun! neresinde duracağını bilmediğin! savrulup durduğun, tuhaf bir haz alarak, mahvolduğun...   gözleri bir kara delik, simsiyah... siyahtan daha siyah... kör edercesine, içine çekercesine, kendini teslim edercesine, tutulduğun...   kozmik bir aşk içinde her şey var, acı, ihtiras, kaçış, kavga savaş, barış, vefa, ve mezar...   mabeti bile var, ibadet edercesine tapındığın! tanıyacak zaman yoktur üstelik...   gözleri bir k
Kozmik temizliği duymuşsunuzdur mutlaka,duymadıysanız sizin probleminiz çünkü bizzat ben kendim bu konuyla ilgili çok eski tarihlerde bu forumda başlık açmıştım.Profesör Ahmet Maranki hani şimdilerde tv de kanal kanal gezip bu konuyla daha doğrusu alternatif tıpla ilgili bilgiler veren adam.. Türkiye adamı yeni tanıdı bendenizse bir kaç yıl önce keşfetmiştim hani çok okuyup araştırma durumları,neyse kendimi övmeyeyim.. Maranki vucudun 7 ana organının bu "kozmik temizlik"adı verilen yöntemle es
ah benim zavallı günlüğüm.günlük olmaktan çıkıp "yalnızlık" oldun sen.seni çok boşladım değil mi canım benim? hiç kimse de gelip bakmamış sana "nasılsın" "napıyorsun" diye.ahh böyledir bu hayat.aç susuz kalmışsın...iki kelam yorum da etmemişler sana ki senin suyun aşın kelimedir ...   olsun ben geldim bak yemeğini suyunu getirdim bol bol...sen hiç üzme kendini.   yanii bu kadar acılı hale getirilirr günlüğüme yazmamak neyse   HAY ALLAH İYİLİĞİNİZ VERSİN .
DOSTLUK Bir gün bunalırsan ve sıkıntını palaşmak istersen beni ara... İki elim kanda olsa gelirim, sıkıntını yok ederim. Bir gün ağlayacak gibi olursan da beni ara... Seni belki güldüremem ama,söz veriyorum seninle birlikte ağlaya bilirim. Bir gün uzaklara kaçmak istersen beni aramaktan çekinme... Seni belki durduramam ama, seninle birlikte koşa bilirim. Bir gün yüksek bir yerden atlamaya kalkarsan da beni ara... Seninle atlayamam ama, aşağıda bekler ,seni tutabilirim. Bir gün her hang
AŞK   Aşk hem kendinle hem de karşındakiyle didik didik savaşmaktır…   Dingin, sakin, barışçıl, uyumlu bir akış değil aşk, hani şu "karşılıklı sevgi ve saygı temeli"nde.   Tam tersine yıkıcı aşkın kimyası, yaratmaktan ziyade yok etmeye, alan açmaktan ziyade işgâl ve ilhak etmeye   yönelik, kimsenin muzaffer olmadığı bir savaş meydanı.   Yani sadece ötekiyle değil, kendinle de didik didik savaşmak demek aşk.   Aşk bu yüzden tekin olamaz. Ve tıpkı delilik gibi, o da yaptıkların
SONSUZ MAVİ Geri geleceğini bilsem , Vermez miyim canı mı? Sonsuz bir maviliğe uğurladık seni Sessiz gemine bindin ve gittin. Dönersin diye bekledim günlerce,aylarca Ama artık anlıyorum. Bu yolculuğın sadece gidişi var , Dönüşü yok. Bir gün ben de bineceyim o sesiz gemiye, Sonsuz bir maviliğe yelken açacağım. Ben de dönmeyeyeğim. Ama vardığım limanda, Sen beni bekliyor olacaksın. O gün yeniden doğacağım .O gün herşey eskisi gibi olacak. Sen ve ben... Kaldığımız yerden devam ede
ELLERİN Bir gün ellerinin fotokobisini çekmiştin. Ellerini anı olsun diyemi bıraktın annem. Kokusu bende kalsın diye mi* Göğsümde taşıyorum onları, Her gece kokluyorum doya doya, Senden kalan bir parça bana. Ellerin cerrah elleriydi annem, Öyle derdin sağlığında. Sana hamileyken babanın ellerine bakardım, Ellerin ona benzesin diye . "Neden gözlerine bakmadın? demiştin. Senin gözlerin benimkinden daha güzel annem. Ceylan bakışlı Özgür'üm benim. Gözlerim feda olsun sana oğlum Çı
195 DAKİKA " Nereden çıktı bu195 dakika?Kim çıkardı?Niye çıkardı?Neden çıktı?Ben de bilmiyorum.Ağabeyim ve ablamın yaşadıklarını gördüğüm için tek bildiğim şey stres ve gelecek korkusudur. Korku korku korku.... Ablam bu korkuyu bir yılda iki defa yaşadı.Soruların çalınmasından dolayı stres+stres içinde tekrar geleceği için mücadele etmek zorunda kaldı. Eskiden 185 dakika olan stres dakikaları 195 dakikaya çıkarıldı. Çözüm yolu olarak 10 dakika daha uzatılmış oldu.Ne deyişti?Yine st
İnsanlardaki ruhi ve ahlâki kirlenmeye bağlı olarak, insanlığın her kıymeti gittikçe infisaha uğruyor, her nimet kirlenip kokuşup bozuluyor. Her değer tefessüh ediyor. Hava, su, toprak, gıda; çevre, zaman, mekan; cemiyet, müzik ve lisan... Ufkumuzu bir dud-i muannid sarmış sanki... Kara, uğursuz inatçı bir sis... Göklerimizin mavi ve dinlendirici berraklığını örten, dağılmaya hiç niyeti yokmuş gibi gözüken bir inatçı duman altında yaşıyoruz.   Atmosferdeki bin bir çeşit atık gazlar, şehirlerin
bıçak kınında kalsın   söz yürekte   hakimin hükmü gibi kırdım kalemi   bir dağa verdim de ben sırtımı şimdi   topluyorum huzur çiçekleri   kurşun namluda kalsın   öfke geride   bir ummana attımda ben şimdi kendimi   dinlendiriyorum sularında yüreğimi   ok yayda kalsın   dün dün de   herşey olduğu yerde   ben kuşlarla birlikte sabaha koşuyorum şimdi   "güneşli günler, merhaba"... radya
  • Radya

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.