Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

democrossian

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.954
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    24

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Tahminim, ülkeyi bölünmeye götürenlerin yargılanma şansının olmayacağı. Fakat bu halkın ve başında tutmakta ısrar ettiği yöneticilerinin birlikte tarihin ezici çarkları arasında yargılanacağı ve mahkum olacağı. Neden böyle bir tahminde bulunuyorum, çünkü emperyalistler tuzağı çok iyi kurdu ve planlarını çok ustaca yürütüyorlar. Bu plandan vaz geçmeleri gibi bir durum da söz konusu değil. Gerçi önlerine ciddi bir pürüz çıktı. Suriye engelini aşamadılar. Suriye ordusu kahramanca ABD nin uşağı dinci teröristlere pabuç bırakmadı. Suriye ordusunda teröristlerle çarpışan her bir kahramanı bizim tebrik etmemiz gerekir. Çünkü emperyalizmin planlarını sekteye uğrattılar. Sıranın bize gelmesine engel oldular. Suriye'nin işgali, sıranın bize gelmesi demektir çünkü. O kahramanları kutluyor ve selam yolluyorum. Dinci ve emperyalist terörizme karşı başarılarını candan tebrik ediyorum. Suriye geçmişteki terörizm koruyucusu olma suçunun kefaretini böylece ödemiş bulunuyor. Artık Suriye bizim dostumuzdur. Dinci ve emperyalist teröre verdiği bu savaşla kefaretini fazlasıyla ödemiştir. Hatta borçlu çıktık. Bu borcumuzu bundan sonra dostluk ve yardımla ödemeliyiz. Tabii bu iktidardan kurtulabilirsek. Emperyalizmin planlarını bozanın halkımız değil, Suriye ordusu olması acı. Ama ne yazık böyle oldu. Darısı halkımızın başına... Ben bu halktan umutlu değilim. ABD Suriye engelini aşamazsa mutlaka B planı var ve devreye sokacaktır. Bu halk başında tutmakta ısrar ettiği iktidarı ile birlikte tarih önünde yargılanacak ve acı bir şekilde mahkum olacaktır diye düşünüyorum. Bu halk beni yanıltır, aklını başına alır, o başka... Ona diyeceğim olmaz. Ben tahminimi söylüyorum.
  2. 12 Eylül darbesi olmasaydı olacaklar ile, darbe sonrası olanlar kıyas bile kabul etmez. İç savaş ve paylaşım işgalinden bahsediyoruz. Şu anda Suriye'nin başına yaşadığı iç savaştan daha kötü ne gelebilir? İşgal edilip parçalanması. Afganistan'ın başına daha kötü ne gelebilirdi? Darbe sonrası halkın seçtiği parti ABD bağımlılığını başlatmıştır. Bunda Evren'in bir kabahati yok. Halk ilk seçim hatasını o kişiyi seçmekle yapmadıysa da gereğinden fazla iktidarda tutmakla yapmıştır. Tıpkı şimdi yaptığı gibi. Darbeden sonra Türkiye'de İslamcılık artış gösterdi. Evet böyle bir yan etkisi oldu. Tedavi olduğumuz ilaçların bile yan etkileri var. O darbe şakşakçısı dış güdümlü şahsın adından bile bahsetmek istemem. O kadar ikiyüzlü ve takiyyeci, sahtekar bir kişinin hiç bir yaptığı ölçü olamaz. O kişiyi gündemime bile alıp, adını bile anmam. Yok hükmünde, sıfır değere sahip bir şahıstır. Tankerin frenlerinin kasten bozulduğu senaryosu saçma. Kaale bile alınacak bir senaryo değil. Ben kimseye Kenan Evren'i eleştirmeyin demedim. Ben de eleştiririm. Ben yargılanmasına karşıyım. Dolayısıyla AKP yi elbette eleştiririm. AKP de anayasayı değiştirip referanduma koysa ve %90 ın üzerinde evet dense, AKP yi yargılama şansı da kalmazdı. AKP yi hem eleştiririm, hem sorumlular yargılanırsa yargılamayı desteklerim.
  3. Bana bir tek konuyu açıklayın: Moğol tehlikesi yaklaşırken bu adam halkı bilinçlendirmek yerine niye uyutucu masallarla uyuşturmuş? Moğollara karşı ne yapmış? Ben söyleyeyim: Moğollara övgüler düzmüş. Halkı uyutup uyuşturmaktan, masallar, hikayeler ve uydurmalarla avutmaktan başka hiç bir iş yapmamıştır. Tıpkı şimdi uzaklardan uyutma yapan şahıs gibi. Yaklaşan tehlikeye zemin hazırlamıştır. Şimdiki de aynı işlevi yerine getiriyor, yok bişey, uyuyun uyuyun, allahınıza şükredip uyuyun diyor.
  4. Gelişmiş ülkelerin geliştirdiği her şey mutlak anlamda kötüdür diye bir yargıya varmanın bir yolu yok...
  5. Yasa kavramına mutlak anlamda karşı olmanın bir yolunu göremiyorum. Yasasız toplum olamıyor. Aksi halde güçlünün zayıfı yok ettiği savana(*) yasası gündeme gelir. *Orman deyip klasik olmak istemedim.
  6. Konuları karikatürize ederek veya sloganlaştırarak gerçeği tam göremez, çarpıtırız. Gerçekler çoğu kez kabullenilmesi zor olgulardır. Buradaki gerçek, 12 Eylül 1980 darbesi yapılmasaydı, ülkeyi bir iç savaşın ve ardından süper güçlerin, hatta çevresel küçük güçlerin bile, paylaşım işgalinin beklediği gerçeğidir. Tıpkı Sevr gibi her yanından parça koparmak isteyen isteyene bir durum olacak, ülke bütünlüğü paramparça olacaktı. Burası stratejik bir köprüdür. Burada rahat yatmak, rahatsız edilmemek olası değildir. İçinde hiç çatışma olmayan bütünlük içindeki bir ülkeyi de ansızın bir sabah birileri işgal etmez. Önce iç çatışma başlatır, sonra körükler ve iç savaşa dönüştürür, sonra iç savaşı sona erdirmek adına işgal ederler. Emperyalizm gerçeği budur ve emperyalizmin doğusu batısı yoktur. Genelde kuzeyi güneyi vardır. Genellikle emperyalizm kuzeyden güneye doğru yayılır. Diğer yandan Sevr'in her zaman kapımıza tekrar dayanabileceği gerçeğini hiç unutmamamız gerekir. Yabancı bir uzaylı uygarlık dünyaya yaklaşsa, ilk olarak Anadolu yarımadası dikkatlerini çekerdi. Bu, her türlü jeosantrik tutuculuktan bağımsız, evrensel bir gerçektir. Ama kendilerine karşı gelişecek bir hareket açısından Kuzey Amerika bölgesine dikkat ederlerdi, onu da es geçmeyelim.
  7. Bir Van depremzedelerine ev yapamayan, bu kışı da konteynırlarda geçirmelerine göz yuman bir hükümet başka ne işe yarayabilir? Hayır açılımsa madem, bundan iyi açılım mı olur? Açılım adı altında lüzumsuz saçılım işleriyle uğraşacağına, al işte ne güzel açılım olur. Bu vatandaşları konteynır yaşamından kurtar, kimse yüzme havuzlu villa yapın demiyor. Başlarını sokacak bir ev sadece! Amaç muhalif iktidarlık, devleti yok etmek olursa, böyle olur. İmralı ile biz görüşmüyoruz, devlet görüşüyor diyenlerden başka ne beklenebilir? Bu söz, ben sürmüyorum, kamyon gidiyor demekten farklı mıdır? Kaza yapınca kamyon mu yaptı olacak? Kamyon mu sorumlu olacak kazadan? Aklın almayacağı işler oluyor ülkede, kimsenin de ne oluyor dediği yok... Bu gidiş gidiş değil...
  8. Aslında kış için bir hayvan barınağı yapmak çok kolay. İki plastik leğeni birbirine sıcak (veya soğuk) silikon ile yapıştırıp bir giriş kapısı açmaktan ibaret. Tabii tabanına bir strafor levha da konulabilir. Bunu hemen yarın yapardım ama, bunu nereye koyacağım ve nasıl yarın yerinde yeller esmesine engel olacağım? İnsanlar, henüz tamamen kuruyup ölmediği halde çöpe atılmış olarak bulduğum bir saksı bitkisine kıyamayıp bir şans daha tanımak için bahçeye dikmeme bile karşı çıkıp, bitkiyi söküp tekrar çöpe atıyorlar. Bir bitkinin bahçede, neye, kime zararı var? İnsanları anlamak güç. O bitkiye para ile ölçülen bir meta olarak bakıyorlar. Hayvanlara "mal" diyorlar, o da etini yiyorlarsa. Etini yemedikleri zaten mal bile değil. Sıfır lira değerinde zaten!
  9. Adı Sin mi, Bin mi, Tin mi, Cin mi orasını bilmem ama Ay'a tapılmıştır. Adı neydi ben ne bileyim? Bilmem mi gerekiyor? Bir şeye, bir şeylere tapmak arasında fark yoktur. Görünsün, görünmesin, bir olsun, beş olsun. Tapmak, insan zihninin köleliğidir. Zihinsel kölelik, en korkunç köleliktir. Prangaya vurulmuş bir forsanın bile aklında fırsatını bulunca kaçmak vardır. Ama zihinsel köleyi kovsan gitmez. Seni allah dövüyor diye bol bol dövebilirsin, sesi çıkmaz. Tarih böylesi korkunç ve kaldırılamaz, şifa bulmaz bir başka kölelik kaydetmemiştir. Dogma köleliği tarihin en korkunç insanlık erdemi düşmanı bir iblistir. İnsanlık dogma köleliğinden gördüğü zararı başka hiç bir şeyden görmemiştir. Deccal ise din dogmasının uyduruk efsanelerinden sadece bir tanesidir. Öyle bir şey yoktur.
  10. Ben deterministim, benim için belirsizlik yalandır ve hiç canım sıkılmaz... Raslantının (bile) nedenleri vardır. Tanrının olmadığı %99,99999... kaç 9 eklesem bilemedim ama, o kadar kesindir. %100 veya %1500 demeyişim, evrende hiç böyle bir kesinlik olamadığı için... Gerisi laf, güzaf... Beş paraya saymam bu gerçeklikten başka hiç bir safsatayı...
  11. Hukuk, hukuk olmadığını ilan ile itiraf etmiştir. Cemaat hukuku, dikta hukuku, dogma hukuku, emperyalist hukuku, adı ne konacaksa...
  12. 12 Eylül sonrası olan hiç bir şey, 12 Eylül öncesinin soğuk savaş döneminde iki süper güç arasında mengeneye sıkışmış bir ceviz gibi çatırdayan ve bölünmenin, iç savaşın arefesine gelmiş olan Türkiye'deki kardeşin kardeşinin kanını akıttığı korkunç ortamdan daha kötü değildir. 12 Eylül olmasaydı ne olacağını görmek isteyenler, Afganistan'a baksın...
  13. Bu tür geçim hesaplamaların yöntemi bellidir: Söz konusu edilen miktarın kaç kg. ekmek, kaç kg. şeker, kaç kg. un ettiği gibi hesaplar yapılır. Bu hesaplar hiç bir zaman kişinin paso kuru ekmek, avuç avuç toz şeker veya kaşık kaşık un ile besleneceği anlamına gelmez. Olabilir bir şey değil yani, insanlar kendilerini aşağılayan birine kucak kucak oy veriyorlar. Bu halkın dogmaya olan köleliği, sosyoloji tezlerine konu olacak acayiplikte bir olgu. Toplumsal mazoşizm, toplumsal cinnet hali gibi bir şey. Bir adamın sırf ağzından çıkmasından başka hiç bir özelliği olmayan dogmatik kelimelere kölelik... Bence dünyadaki en acayip, akıl almaz durum...
  14. Cinayetler işleyenlerin yanına kar mı kalacak? Bu halkın o çok övündüğü, kendisinden başka kimseciklerde olmadığına inandığı vicdanına ne oldu? Yoksa vicdan mı, ne vicdanı, o çoktan mı satıldı? Sıkıştırıldığı cüzdan köşesinden kayıp düşmüş mü? Hiç boşuna vicdandan bahis bile mi açmayalım? Galiba öyle...
  15. Görünmez tanrı inancı daha şiddetli kişilik bozukluklarına yol açar.
  16. Ortadoğu din üçlemesinin ortaya çıkışında Hint ve Mısır ortak etkisi olduğu belli oluyor. Hintlilerde güneşe karşı basbayağı bildiğimiz güneşin konumlarına göre vakitli namaz kılma var. Ama güneşe karşı kılıyorlar. Bu kültürden gelen birilerinin Mısır kültürü ile de tanıştıktan sonra, Arabistan'da da Ay'ın kutsal kabul edildiği, Ay tapınması olduğunu gördükten sonra, tanrının böyle doğan batan bir şey değil de, görünmeyen, uyumayan, her an gözetleyen bir şey olmasına karar vermenin daha iyi olacağını düşündükleri sanırım açıkça görülüyor. Bu önce Yahudi dinini ortaya çıkardı. Buraya kadar Hint etkisi baskın. Fakat bu din Mısır'ı terkedip Arabistan'a dönüşte reddedilme yüzünden çok katı ve sert bir hal aldı. Mısır'a geri dönemeyecekleri için eski yurtlarına tekrar yerleşmek için çok savaşlar verdiler. Bunu başardıklarında artık bu sert ve katı din gereksiz oldu, Hristiyanlık ortaya çıkarıldı ve din yumuşatıldı. Gel zaman git zaman Yahudileri yarımadadan tekrar kovmak isteyenler oldu. Bu amaçla da İslam dini icat edildi bu sefer. Tekrar Yahudi şeriatının katılık ve sertliğine geri dönüş yapıldı. Kuran çok büyük ölçüde Tevrat bazlı oluşturuldu. Olay kısaca böyle...
  17. Ben Mac Pro üstüne bilgisayar yok diye biliyorum.
  18. İlla tanrı var ve kötü bir tanrı diye direttin @@pach of neo. Ne yapalım, daha ısrar edemem. Umarım bu kötü tanrın ile başa çıkmak için bir planın vardır... Hayali bir düşman yaratarak başarı şansı sıfır olsa da başarılar dilerim.
  19. Bitmedi, daha 4/127 ayeti var. Bu ayet de açıkça kız çocukları nikahlamaktan bahsediyor. Ayette geçen "vildan" kelimesi, apaçık çocuk demektir. Peki kız çocuk olduğunu ne biliyorsun denilirse, apaçık bellidir. Vildan tabii ki çocuk demek ama kız çocuk demek değil. Fakat nikahlanmak istenenin kız çocuk olduğu "nisa" kelimesinden belli. Kadınlara ödenmesi farz kılınan mehiri çocuklara vermesek olmaz mı diye fetva istendiği için bu ayet yazılmış. Meali açıp bakan herkes bunu görür. Bu soruya cevap olarak ortaya atılan ayette "aynen kadınlara ödediğiniz mehiri kız çocuklara da ödeyeceksiniz" demiyor, diyemiyor. "Hayır olarak ne verirseniz" diyor. Yani üç beş kuruş atın, yasak savmak için demeye getiriyor. Kuran'da gördüğünüz insan hakları ihlallerine çözüm diye bulmaya çalıştığınız ayetler konuyu daha da kötüleştirir. İşte somut örneğini verdim. Bu kitabı insan hakları ile bağdaştırmanın hiç bir yolu yoktur.
  20. Mantığı beynin sol yarısı yönetir, duyguları sağ yarısı yönetir derler. Sağlam mantığa sahip olmak iyidir. Duygu yönü eksik mantık zayıftır. Fakat mantık yönü zayıf duygusallık daha kötüdür. En iyisi her iki yönünün de iyi çalışması. Bir tarafın baskın olmaması. İkisini de yerine göre çalıştırabilmesi iyidir.
  21. Nisa 6 da yaş konusu hiç geçmiyor. Dolayısıyla alaka yok. "İza belagan nikah" diyor, bu evlenecek yaşa gelmek değil, "nikaha erişmek" demektir, yaş diye bir sözcük hiç yok. Onu birisi nikahlarsa nikaha erişmiş demektir. Nikahlanma zamanına ait hiç bir belirleme yok. Bu nikahtan sonra bakın diyor, eğer malını idare edeceğine inanırsanız, malını verin. "Fe in" demesi, bu malını idare deceğine karar verme işinin nikahtan sonra olacağını gösteriyor. Yani tam tersine, bu ayet de nikah yaşında sınır konulmadığını kanıtlıyor. Nikahlandığında daha malını idare edecek yetenekte değil. Nikahtan sonra bakılıyor: İdare edebilir mi edemez mi karar verilip ona göre malı verilmiyor veya veriliyor. Ne yana çevirseniz, Kuran kızın nikahlanmasına sınır koymamıştır. Beşikten de alıp götürebilir. Tabii vahim bir insan hakkı ihlali. Kuran'ın tümünde olduğu gibi... Kuran, bir insan haklarını ihlal etme manifestosudur. İnsanın ne hakkı varsa hepsini ihlal eder.
  22. Kısaca söyledim bea! Uzatmak istenirse evet öyle olmalı... Film kültüründen sonra mantık kurgusunda da iyi olduğunu itiraf etmek zorundayım... Tam mantıksal kurgu dediğin gibi...
  23. Dogmatikler evrim geçiremez. Saplantılıdırlar. Devleti ise yönetemiyorlar, ABD yönetiyor.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.