Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

democrossian

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.954
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    24

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Konu kıyamete kadar getirilmiş ama kıyamet diye bir şey yoktur. Kıyamet din uydurması dogmatik bir inançtır. Güneşimiz bir milyar yıl daha dünyaya dostça ışıyacaktır. Bu da çok çok uzun bir süre. Öyle dindeki gibi kıyametin yakın olduğu filan anlatımları uydurmadır. Yakın olan filan bir şey yoktur. Evren ise çok uzun vadede elbette termodinamik denge ile son bulacak, ölecektir. Ama bunun da kıyametle filan alakası hiç yok. Tek bir evren oluşmuş olması aklen olanaksızdır. Evrenler de canlılar gibi oluşur, gelişir, yaşlanır ve ölür. Evrenimizden önce de evrenler vardı, sonra da olacaktır. Son diye bir şey olanaksızdır. Başlangıç da olanaksızdır. Zaman ve mekana başlangıç ve son biçemezsiniz. Bu aklen olanaksız. Var edilmedik, yok da olmayacağız. Döngü sonsuzdur. Çünkü bir son biçmenizin bir yolu yok. Tufana gelince, elbette Kuran'da anlatılan tufan hikayesi akla tamamen aykırı. Bu masalı evreni yaratmış adına allah denen bir gücün yazmış olması olanaksız. Böyle akıl dışı bir masalı ancak bilgisiz insanlar yazmış olabilir. Bundan allah diye bir tanrının olmadığını, bunu Arapların uydurmuş olduklarını net biçimde anlıyoruz.
  2. Tabii ki köpeklerin ezana havlamalarının din ile bir ilgisi yok. Ancak bu ilgiyi zorlama biçimde kuranlar müslümanlar. Çünkü kaynağı her ne ise, ki dogmatik düşünce olduğuna şüphe yok bu kaynağın, köpeklerin bizim göremediğimiz varlıkları görebildiklerine inanıyorlar. Tıpkı bizim duyamadığımız sesleri duyabilmeleri, bizim alamadığımız kokuları alabilmeleri gibi. Ezan okunurken şeytanın kaçtığına, meleklerin ise geldiğine filan inanıyorlar. O halde onlara göre ya kaçan şeytanı, ya da gelen melekleri görüyorlar. Köpek ulursa azraili gördüğüne inanan müslümanları ben gözümle gördüm. Mahallede köpek uluduğu için azrailin gelmiş olduğunu, o gece mahallede birisinin öleceğini düşünen ve o ölecek olan ben olmayayım sakın diye ciddi endişeye kapılan müslümanlar gördüm. Tabii ölen filan olmadı. Müslümanlar her ne kadar huzur islamda sloganını yaymaya çalışsalar da durum tam tersidir. İnanç bu insanları derin endişelere sürüklemektedir. Ölümden müslümanlar kadar korkan kimse görmedim. Çok fena tırsıyorlar. Bunun nedeni ise hocaların kabirde sual için ruhun cesede iade edileceğini söylemeleri. Bu empoze müslümanlarda derin bir klostrofobi bunalımına yol açıyor. Ölmek de muhakkak olduğuna göre, herkesin de sorgudan geçeceğine inandıklarına göre, bu derin ve korkunç bunalımdan çıkmalarının bir yolu yok. Elbette böyle bir şey olanaksız. Cesedin kendisine yapılan hiç bir şeyden haberi olması düşünülebilecek bir şey değil. İşte bilimi değil de dogmatik inancı temel almanın vahim sonuçları. Kabir sorgusuna inanıp da klostrofobinin pençesinde kıvranmayan bir müslüman olamaz. Çoğu kez korku içinde "daracık yerde nasıl sual edileceğiz" diye gözlerinin büyüdüğünü görmüşümdür. O yüzden huzursuzluk, endişe, psikolojik travmalar ve bunalımlar islamdadır. İslamda huzur filan olamaz. Gezi Parkı eylemcilerinin duvar yazılarında belirttikleri gibi, huzur isyandadır. İsyan insanın doğasında vardır. Hiç bir güce boyun eğmemek, bu güç isterse evreni yarattığı idida edilen sonsuz bir güç olsun, insanın doğasıdır. Bu doğaya karşı çıkan, bir güce boyun eğen kişi asla huzur bulamaz. Diğer yandan Kuran'da allahın kulu ile insanın kölesi anlamlarına ayrı sözcükler atanmamış olması çok önemli ve vahim bir eksiklik. Kuran'da allahın kuluna da abd denir, bir insanın kölesine de abd denir. İslamda köleler sahiplerine nisbet edilir. Örneğin Amr bin Hişam hür bir adamın adıdır. Hişamın oğlu Amr anlamına gelir. Ama Amr abdül Hişam bir köle adıdır. Hişamın kölesi Amr demektir. İslamda köleliğin geçerli olması ayrı bir kusur. Ama allahın kuluna da, insanın kuluna da abd denmesi, bu iki kavramın ayırt edilmemesi de çok önemli bir kusur. Fakat yerinde aslında,köle olduktan sonra bunun allaha mı başka birine mi olduğunun hiç önemi yok. Köleysen kölesin. Müslümanlar gerçek özgürlüğün allaha kul, yani köle olmakta olduğunu iddia ederler ki, kökten yanlış bir iddiadır. Köle olduktan sonra özgürlüğün yoktur. Kime köle olduğunun hiç önemi yok. Kölenin kişiliği, onuru, haysiyeti olmaz. Büyük bir güce köle olmak ise daha da kötü. Hiç bir özgürlük şansın yoktur. Allah diye sonsuz bir güç olarak vehmedilen bir kavrama kölelik ise köleliklerin en korkuncu. Hiç bir özgürlük şansın yok, sıfır yani. Bir kişilik, bir haysiyet, bir onur sahibi olman yüzde sıfır ihtimal. Öte yandan hiç allahın kölesiyim, allahın bulaşıklarını yıkadım, evini süpürdüm, kirli çamaşırlarını makinaya attım yıkadım diyen var mı? Yok. Bu kölelik allaha değil, zaten de olamaz. Çünkü allah diye biri yok. Bu kölelik allah adamıyım diyen sahtekarlara. O yüzden dünyada olabilecek en kötü kölelik, allaha köle olmaktır. Efendini hiç görmüyor, bilmiyorsun, onun elemanıyım diyenler onun adını kullanarak seni alabildiğine kullanıyor, sövüşlüyor, aldatıyor. İşte bu dünyada olabilecek en korkunç köleliktir. Belki bir köpek havlamasından buralara nasıl geldin diye soran olacaktır. Laf lafı açar. Konu, dogmatik inançların zararları ve bu zararlar basit bir köpek havlamasından taaa buralara kadar uzanıyor işte. Diyeceğim, dogmatik inançları kafanızdan izi tozu kalmayacak biçimde söküp atın. Dogmanın panzehiri bilimdir.
  3. İnsanların en yaygın dogmatik saplantılarından birisi, dinsiz ahlakın olamayacağı düşüncesidir. Ahlakın ancak allaha inanmakla sağlanabileceği savunulur. Halbuki gerçek bunun tam tersidir. Din tersine ahlaksızlıklara kılıf hazırlamak için çok rahatlıkla, yaygın ve kolaylıkla, pervasızca kullanılabilmektedir. Üstelik bunun nedeni, dinin özünde ahlakın kaynağı oluşu; ama kötüye kullanımı filan değildir. Bizzat din öğretisi insanları ebediyen bağdaşmayacak bir ayrıma, ötekileştirmeye tabi tutmaktadır. Bu ayrım sonsuza kadar bağdaşmayacak bir ayrım olunca, dine inanan bir kişinin dinine inanmayan kişileri ötekileştirmemesi, onların her türlü insanlık haklarından mahrum bırakılmasında bir sakınca görmesi olanaksızdır. Bununla da kalmaz. Din sadece kendisine inanmayanlara ayrım uygulamakla kalmıyor. Kendisine inananları da tam olarak inanmamak veya sahte biçimde inanmakla suçlayarak onları da bölüyor ve düşmanlaştırıyor. Böylece dinin insanları ayrıştırması, düşmanlaştırması ve ötekileştirmesinin bir sınırı olmuyor. Bu ayrım ne ebediyen bağdaşabilir özellikte, ne de tek bir inanç biçimi ile sınırlı. Teorik olarak dünyada insan sayısı kadar inanç biçimi olabilir. İnsanları tektipleştirmek, inanç kalıplarına sokmak insanlığa yapılacak en faşist baskıdır. O halde din her insanı bir diğer insana düşman etme kapasitesine sahiptir. Bu kapasite başka hiçbir etkende dinde olduğu kadar yüksek değildir. Çünkü dinin öngördüğü ayrım sonsuza kadar. İnanırlarına sonsuz cennet, inanmayanlara sonsuz cehennem öngörüyor. Dolayısıyla bu ayrımı ortadan kaldırmanın yolunu tümüyle kapatıyor. Başka hiçbir öngörü bu kadar ayrıştırıcı olamıyor. Peki ateist ahlak nasıl olur? Ateizm dinin ayrıştırıcılığını ortadan kaldırmakla zaten ahlakın önündeki en ciddi engeli kaldırır. İnsanları ebediyen bağdaşmayacak ayrımcılık dogmasından kurtarması başlı başına ahlakın kaynağıdır. Fakat bununla kalmaz. Bununla kalsa dinden başka dogmaları, örneğin ırkçılığı bertaraf edemezdi. Tüm dogmaları bertaraf etmek için bilime başvurmak gerekir. Dini devreden çıkarmak zaten otomatik olarak bilimi devreye sokar. Çünkü bilgiyi dogmatik kaynaklardan almayacaksak başka ne yol var, insan aklından almak. İnsan aklı ise şunu kesin olarak bilir: İyilik de kötülük de yayılan, yansıyan ve geri dönen şeylerdir. İyilik yaptıysak bu döner dolaşır, yansır, bize geri döner. Kötülük yaptıysak bu da döner dolaşır, yansır, bize geri döner. İnsan sosyal bir canlı olduğu için bu gerçeği kesin biçimde kavrar. İnsan sadece kendi iyiliğini de istemekle kalmaz. Önce çocuklarını, sonra yakınlarını, sonra toplumunun da iyiliğini düşünür. Bunlar doğal duygulardır. Hayvanlar bile böyledir. Korkak tavuk civcivleri için tilkiye saldırır. O yüzden insan kendi ölümünden sonra bile çocuklarının iyi bir dünyada yaşamasını ister. Yaptığı iyilik ve kötülüklerin kendi ölümünden sonra bile çocuklarına yansıyacağını bilir. Ahlakın kaynağı bu bilinçtir. Din kesinlikle ahlakın kaynağı olmadığı gibi din, ötekileştirme, düşmanlaştırma aracı olduğu için ahlakın kaynağı olamayacağı gibi, ahlaksızlığa yol açmanın baş aracıdır.
  4. Allah elbette yoktur ve olamaz. Bunun apaçık kanıtı Kuran adlı kitap denemesidir. Allah böyle bir kitap göndermiş olamayacağı için allah yoktur. Allah eğer olsaydı, doğru düzgün bir kitap gönderirdi. En basit örneklemeyle, allah demeye layık bir varlık, kısas emredip kısasın hüre hür, köleye köle, dişiye dişi uygulanacağını belirtmezdi. Böyle insanlık dışı ayrımlar yapan, insan haklarına tümüyle aykırı bir hukuk öneren, nasıl allah olabilir? Bu son derece vahim bir ayrımcılık ve insan hakları suçudur. Kısas ancak hüre hür uygulanabileceği için hür bir adam bir köleyi veya kadını öldürürse kısas yapılamıyor bu ayete göre. Böyle bir ayrımcılığı ise hiç bir insan kabul edemez. Böyle bir ayrımcılık suçu işleyen ise allah olamaz. İnanmayan çıkarsa kontrol edebilir, söz konusu ayetin numarası 2/178 dir. Arapça bilmeye gerek de yok, metin aynen şöyledir: "kutibe aleykumul kısas hurri bil hurri abdi bil abdi ve unsa bil unsa" İşte metin bu ve görüldüğü gibi anlamak için arapça uzmanı olmaya gerek yok. Kutibe yazıldı demek, farz kılındı anlamında. Hür zaten Türkçede de var. Abd köle demek. Ünsa ise dişi demektir. "Bil" eki de karşılığında, ona mıkabil anlamında kullanılmış. Anlam son derece açık ve net. Allahın olmayışı dini bir konudur. Tanrı ise felsefi bir konudur. Allah yok ama tanrı diye bir şey var mı konusu ayrıdır. Burada sadece Araplar tarafından ortaya atılmış bir tanrı olan allahın olmadığının sadece tek bir kanıtını verdim. Kuran denen kitap denemesi ve derlemesinde buna benzer sayısız kanıt vardır ki bunları yazanın allah veya herhangi bir tanrı olamayacağının kesin kanıtıdır. Adı allah veya başka bir şey olsun, tanrı olarak nitelenecek hiç bir şey, Kuran denen derlemede yazan şeyleri bildirmiş asla olamaz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.