Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

democrossian

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.954
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    24

democrossian tarafından postalanan herşey

  1. Kurtuluş savaşını bırakıp güneye inmek hiç mantıklı değil. Atatürk böyle bir söz etmemiştir. Zaten o sırada Muhammed'in mezarını kaldırmak gibi bir girişim gündeme gelmemiştir. Böyle bir şeye İngilizler de izin vermezdi. Zaten önemli olan da böyle bir telgraf çekmek doğru mu yanlış mı. Çekilip çekilmediğinden önce bu konu önemli. Çekilmesi ise doğru bir tavır.
  2. democrossian

    Kedi

    Kedinin mi, köpeğin mi önce evcilleştiği sorusunun cevabı, tarım mı önce başladı hayvancılık mı sorusuna bağlı. İnsanlar önce avcı-toplayıcı idi. Sonra tarıma başladılar. Hayvancılık ise daha sonra başladı. Çünkü doğada hayvan boldu ve hayvancılığa ihtiyaç yoktu. Tarım ise çok daha gerekliydi, çünkü her bitki yenecek kıvamda değildi. İyilerini seçip yetiştirmek gerekiyordu. Hayvancılık yapmak için ise önce yetiştirilecek hayvanların evcilleşmesi gerekirdi. Buna ise zorlayıcı bir etken yoktu. Köpeğin avda yardımcı olması da düşünülebilir ama buna da ihtiyaç yoktu. İnsanlar toplu halde ve çeşitli tuzaklar kurarak avlanıyorlardı. Üstelik kedinin bir çaba olmaksızın kendiliğinden evcilleşmiş olması çok muhtemel. Hububat depolanınca fareler geliyordu, tabii kediler de peşlerinden. İnsanlar kedilerin gelmesine izin veriyorlardı, hatta gelmelerini teşvik ediyorlardı. Kediler de insanlara yakın yerlerde yavrulamaya başladılar. Bu yavruları insanlar seviyor ve koruyorlardı. Böylece kedi-insan ilişkisi kendiliğinden başladı. Köpeği ise insanlar evcilleştirmek için çaba sarfetmiş olmalılar. Besledikleri hayvanları korumak için. Kedi ile insanın besini ortak değil. Ama köpek ile ortak. Rekabetin ortadan kalkması ve ortaklık daha uzun zaman almıştır. Kedinin insan eliyle daha az değişmesi, özgür karakterinden kaynaklanıyor. Yani nankör diye nam salan yapısından...
  3. Bu çok iyi. Zaten amaç kırmadan dökmeden görüş alışverişi. Aslında bir liste yapsak Canraşit ile anlaştığımız ve anlaşamadığımız konular fifti fifti gelir. Yüzde elli ise iyi bir rakamdır. İtiraf edeyim bazen iş ciddiye biniyor. Benim hassas olduğum bazı konular var. Dogmalara karşı fazlasıyla tepkiliyim. Bunun farkındayım ve sadece burada değil, çevremde de bu işi bu kadar ciddiye alma diye uyarılar alıyorum. Diyorlar ki sonuçta hepimiz öleceğiz, ne olup ne olmayacağını göreceğiz. Herkesin saçı önüne düşecek. Ama ben konuya öyle bakmıyorum. Dogmalar öyle bir şey değil. Dogmalar her şeyin ama her şeyin üstüne çöreklenmekten başka derdi olmayan bir kabus. Karışmayacağı, zorlamayacağı, baskı yapmayacağı bir alan yok. Biraz tepene çıkmasına izin verirsen, tuvalete hangi ayakla gireceğine bile karışmaya kalkar. Dogma savunulunca iş ciddiye biner. Hayatta en sinir olduğun nedir deseler bir an tereddüt etmeden dogma derim. Tolerans payım sıfırdır. Vereceğim en küçük prim yoktur. İkincisi, Atatürk konusunda çok hassasım. Atatürk'e laf etmeye kalkan babamın oğlu olsa kalbini fena kırarım. Bir de bilim konusunda hassasım. Bilime sahte bilim karıştırılmasına, çarpıtılmasına razı olmam. Bunlar haricinde işi ciddiye bindireceğim bir konu olmaz. Felsefi inancıma laf eden olabilir, tolere ederim. "Ha yani tanrıya inanmıyorsun ama inanç açığını determinizme inanarak mı kapatıyorsun" diye dalga geçen olur. Pek aldırış etmem. Felsefede hoşgörülüyümdür. Bunları sorduğun için anlattım, aslında önemi yoktu. Kişisel yazıları blogda yazmak gerektiğine inanıyorum. Forumda kişisel konulara girilmemeli aslında. Blogda bir iki yazmayı denedim ama kendimden bahsetmek beni pek açmıyor. Kişilik yapıları çeşitlidir. Bazısı çok dışa dönüktür, kişisel dünyasını sonuna kadar açmayı sever. Ben öyle değilim. Ketum bir yapım var. Başkasının kişisel hayatını da hiç merak etmem. Hatta fazla bile uzattım...
  4. Belki o dogmalardan kurtuluş savaşıdır.
  5. Demek açık araya araya sonunda bula bula Hintlileri ateist zannettiğim zannına mı sarılınmış!!! Bu son günlerde duyduğum en tutarsız iddia. Buna yanıta kalkışmak bile tenezzüle değmez... Perşembe, cuma, cumartesi... Az kaldı. Bir gazete bulmaca eki tavsiye edeceğim yine... Ha, ama bir dakika... İşin ciddi bir yönü var aslında. Her toplum ve din mensupları arasında gizli veya açık ateistler mutlaka vardır. Bu kesinlikle kaçınılamaz bir şey. Biz ateistlerin sorunu, artık ateizmi açıktan ilan etmenin zamanının gelip gelmediği konusunda anlaşamıyor oluşumuz. Gerçekte o kadar çok ateist var ki, ama açıklamıyorlar. Çok bilinen öyküdür, papaz kardinale gidip "ben mahvoldum" demiş. Kardinal gayet soğukkanlı "ne oldu?" demiş. Papaz: "Tanrıya inancımı yitirdim. Ben şimdi ne yapacağım?" Kardinal hiç istifini bozmamış: "Yapacağın çok basit. İnanıyor görünmeyi sürdüreceksin!"
  6. democrossian

    Kedi

    Evet kedinin çok özgür bir karakteri var ve insana hiç minneti yok. Bu yüzden nankör olarak tanımlanıyor. Ama ben kedinin tam da bu özgür karakterine hayranım. Asla arabesk takılmaz. Onu sevdiğiniz sürece sizi sever. Kedi köpekten daha önce evcilleşti. Buna rağmen köpek çok değişim geçirdiği halde, kedi çok az değişim geçirdi. Bu da özgür karakteri sayesinde...
  7. Yanıtlamadığım iddia edilen soru son derece anlamsız. Sovyetler müdahale için bahane oluşturmak üzere Türkiye'de terör düzenliyordu. Rusya Suriye'de böyle bir iş yapmıyor ki nerden ABD müdahalesi haklı olacak? Bu kadar anlamsız ve alakasız bir soruya ne yanıtı vereceğim ben? Tersine ABD Suriye'de terör yaratıyor, Rusya engel oluyor. Burada kötü iş yapan ABD, iyi iş yapan Rusya. 12 Eylül öncesi Türkiye'de kötü iş yapan Sovyetlerdi, iyi iş çıkaran Kenan Evren oldu. Sırplara ırkçılık yapın, Boşnaklarla Hırvatları sizin ırkınızdan değiller diye katliama uğratın diye öğreten ABD idiyse, Sırplar da bu yanlış akla uymasalardı! Kabahat yine kendilerinin. Örneğin Saddam'a Kuveyt'i işgal et aklını veren ABD idi, ama Saddam akıllı olup tuzağa düşmeyecekti. Sırplar her ne sebeple olursa olsun, katliama başladıklarında müdahale gerekli ve haklı olur. Saddam her ne sebeple olursa olsun, bir ülkeyi işgale girişirse, müdahale haklı ve gerekli olur. Seyre mi bakılacaktı? Sovyetler Varşova paktına katmak için Türkiye'yi işgale girişse, ABD müdahalede haklı olurdu. Kenan Evren o fırsatı ikisine de vermedi. Türkiye NATO'ya işgal ile katılmamıştır. Tersine Stalin Kars, Ardahan ve boğazlar denetimini almak için sınırımıza asker yığdığı için mecburen katılmıştır. Sovyetler işgal ile, zorla Varşova paktını oluşturdular. Kimse gönüllü girmedi. Çıkmak isteyeni tanklarla ezdiler. Varşova zoraki, diktatoryal bir pakt idi. Layık olduğu şekilde yıkıldı gitti. Çok da iyi oldu. Özgürlük düşmanı böyle ceberut bir pakt insanlığın utancıydı.
  8. Adamın ne demeye çalıştığını anlayan varsa bi tercüme etse! Şey şey şey deyip durmuş. Ne "şey etmeye" çalıştığını biz anlıyoruz da, anlamayan olabilir, o bakımdan...
  9. Rusya emperyalizm yaparsa Rus emperyalizminden söz ederiz. Konu Amerikan emperyalizmi olduğunda Amerikan emperyalizminden söz edilir. Sovyet emperyalizmi söz konusu olduğunda Sovyet emperyalizminden söz edilir. Osmanlı emperyalizmi konu olduğunda Osmanlı emperyalizminden bahsederiz. Konuya ve muhabbetine göre değişir! ABD Sırp ırkçılığını önlediğinde de iyi bir iş yapmıştı. Rusya Suriye için Akdeniz'e donanma gönderince iyi bir iş yaptı. Mutlak iyiler ve mutlak kötüler yoktur. Yok öyle üç köfte beş kuruşa! Sovyetler Kars ve Ardahanı, boğazlarda kontrol yetkisini isteyecek, Türkiye'de terör yaratıp Varşova paktına katmak için tezgahlar düzenleyecek, biz de susacağız! Şimdi ise ordumuza çuval geçirdiği için de ABD emperyalizmi diyoruz. Demek ki diyormuşuz! Hayır demesem ki emperyalizmin doğusu batısı olmaz, hadi dememişim desem. Peşin peşin de dedim yani! Nerde açık bulurum diye değil de ne demiş diye okunsa! İki resim arasındaki yedi hatayı bulmak için pazar eki bulmacaları çözülse!
  10. Dawkins ne derse doğru söyler. Abimizdir. Saygılar kendisine...
  11. democrossian

    MU

    Dünyadaki tüm insanların kökeni Afrika'dır. Mu diye bir şey yoktur, Atlantis diye de bir şey yoktur. Bunlar tümüyle uydurmadır.
  12. "... vatandaşların şeylerini tarardı." "... gidiyorsun, sağı solu şey yapıyorsun." "Halkla şey yapmayacaksın ..." ???
  13. Telgrafın kanıtı olsun ya da olmasın. Koyulması gereken tavır odur. Veri sağlama olasılığı olan tarihsel hiç bir nesne, kaybolmamalıdır. Mezar olmasa da yeri yine bilinirdi diyemeyiz. Mezar kaldırıldıktan sonra da bir hac rantı oteli yapılır, temel kazılırken tamamen yok olurdu. Eğer Atatürk "yıkın gitsin, iyi olur" dese yanlış yapmış derdim. Aynen el yazması eski bir Kuran'ın tarihsel değeri olduğu, müzede titizlikle korunması gerektiği gibi. Sonuçta tarihsel bir nesne. Kutsal diye değil, tarihi olduğu için değerlidir. Tarihsel bırakımlara paha biçilemez. Değerleri parayla ölçülemez. Atatürk'ün de bir yanlış yaptığı iş bulabilsem de dişimi kırsam! Yok! Her ne yaptıysa yapılabileceğin en doğrusu! Böyle bir lideri daha tarih kaydetmedi.
  14. Askeri vesayet iddialarına hiç bir zaman prim vermedim. Fakat asker nasılsa her sorunu çözer diye gereğinden fazla bir güven oluştuğu doğru. Her işi berbat et, nasılsa asker gelir düzeltir şeklinde bir hazırcılık oluştu. Cafer yine yapacağını yaptı, koş asker bez getir'in artık bir sonu olacaktı. Olması gerekiyordu. Böyle zulümle, haksızlıkla, sahtecilikle, emperyalist direktifiyle önce suç uydurup sonra düzmece kanıt üreterek olmamalıydı tabii. Hangi bir işi düzgün yapabildik ki zaten, Atatürk'ten sonra? Haksızlık da etmeyeyim, akıllıca yaptığımız bir iş var Atatürk'ten sonra, o da 2. Dünya Savaşına bulaşmamak. Başka da pek bir şey göremiyorum. Aslında onu da Atatürk ölmeden önce güvenceye almıştı. Avrupa faşistleri ile yakın ilişki öngören bir kararnameyi şiddetli bir şekilde reddederek rezerv koymuştu. İnönü'yü bu yüzden fena halde haşlamış ve istifa ettirmişti. İnönü'nün aldığı bu ders, savaş çıkınca doğru siyaset izlemesinde yol göstermiş olmalı. Ne büyük bir liderdi Atatürk... Mirasını yiye yiye bitiremedik. Bitmek bilmiyor, bu kadar yemeye dağ olsa dayanmazdı. Hâla düşmanları bile ona açıkça karşı olamıyor, takiyyeye mecbur kalıyorlar.
  15. democrossian

    MU

    Mu diye bir şey yoktur.
  16. Rant için her şeyi yaparlar. Önce enerjiya fazla bir katkısı olmayacağını bile bile güzelim dereleri mahvederler, sonra "bakın dereler mahvoldu, nükleer yapmalıyız" demek için. O dereler de bir daha doğal haline geri dönemez, ranta kurban olur. "Küçük kurbağa, küçük kurbağa derelerin nerede? Dereler yok dereler yok ranta kurban gitti" şarkısı kalır elimizde... Doymak bilmez rant canavarına bütün doğal güzelliklerimiz teslim durumda...
  17. Bir linyiti kok kömürüne çevirip yakamayan, dışardan gaz ithal ederek elektrik üreten bir iktidardan ne beklenir? Linyiti koka çevirme tesisini bir kere kurarsın, yıllarca kullanırsın. Kömür de az atık, yüksek verimle yakılarak elektrik üretilir. Şimdi koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir kok kömürü dönüşüm tesisi kuramıyor ha? Sobalarda beleş linyit yakıyor! Ayıptan öte utanç! Yüz karası! Yahu bu linyiti belediye sınırlarından içeri sokmamak lazım! Dooğru dönüşüm tesisine, ordan termik santrale! Var mı böyle saçmalık yahu? Doğal gazdan elektrik, kirli linyitle beleş ısınma! Yahu yetmişli yıllarda kömürden gaz üretmişiz. 2010 lu yıllarda bir kok dönüşümü yapamıyorsak yuh artık, yuh! Hayır yerli doğalgaz kaynakların olur da, tamam. Biz ölmüşüz, üzerimize ölü toprağı serilmiş, ne farkındayız, ne de ağlayanımız var... Bu ülke hiç böyle tükenmemişti. Damat Ferit ve Vahdettin ülkeyi teslime hazır olsa da teslim etmeyen bir Atatürk vardı!
  18. Afganistan'da Sovyet işgali sırasında kimin iktidarda olduğu hiç önemli değil. Ben Afganistan'ı örnek verirken iktidar yapısını hiç dikkate bile almadım. Çünkü en küçük önemi yok. Önemli olan komünistlerle dinciler arasında bir iç savaş çıkması ve önce Sovyet, sonra ABD müdahalesinin gelmesi. Her iki güç de birer emperyalist piyonudur. Komünistler Sovyet, dinciler ABD piyonları idiler.
  19. democrossian

    Kedi

    Attack Cat tam bir teknoloji hastası. Titreşen telefona bayılıyor, klavyede gezinmekten ve abuk subuk şeyler yazmaktan, bilgisayarı bip bip bip öttürmekten zevk alıyor, üstelik yazdıklarını silmemi engellemek için klavyeye yatıyor, yazıcının üzerinde uyumak ise hobisi! Bazen de Assault on Terror oyununda teröristlere saldırarak bana yardım etmeye çalışıyor! Ne zaman yardım ermeye kalkışsa teröristler beni vuruyor ama neyse...
  20. democrossian

    Kedi

    Pamuk'un artık yeni bir adı var: Attack Cat. Bu adı hak etti. Oyunculuğunu kanıtlayarak ünvanı kaptı. En sevdiği oyun saklanmaca oyunu. Diz çöküp saklanıyorum ve sinsice yaklaşıyor. Eğer burnuma patisini dokundurmayı başarırsa bir puan kazanıyor. Başaramazsa ben bir puan kazanıyorum. Çok dikkatli davranırsam onu 10 - 8 filan yenebiliyorum. Çok sinsi davranırsa o beni yenmeyi başarıyor. Gözüne tırnağı gelirse filan diyen oluyor. Asla böyle bir şey yapmaz. Tırnağını asla çıkarmaz. Yüzüme daha tırnağıyla bir kere dokunduğu olmadı. Gerçi ben yine de saklanmacada milyonda bir olasılığa karşı gözlük takıyorum. Çünkü tırnakları gerçekten hiç bir kedide görmediğim kadar sivri ve kanca biçiminde. Ucunu bir milim kesiyorum, hemen sipsivri yeni bir uç çıkıyor ve iğne kadar sivri. Sakın fazla kesmeyin, kedinin tırnağı canlı dokudur. Ama elime karşı nadiren çok kızarsa acımasız olabilir. Ben de bazen çok kızdırıyorum. Önce sesini korkunçlaştırarak uyarıyor. Ses tonu cırmalamaya hazırlandığını belli ediyor. Ben aldırış etmeyip sıkıştırınca cart! Napıyım sıkıştırmadan sevilmiyor ki! Pamuk topu gibi, çok tatlı! Kendini sevdirmeyi başaramadığı kimse olmadı. Kediden aşırı korkan eşim bile kedinin çok tatlı ve iyi bir arkadaş olduğunu kabul etti. Pamuk (Attack Cat) türlü şakalar yaparak önceleri korkutsa da sempatisini kazanmayı başardı. Ne maskaralıklar yaptı sevimliliğini ona kanıtlamak için. İki ayak üzerinde ellerini açarak bile yürüdü! Bir de kediden bulaşan toksoplazma gondii paraziti hakkındaki ön yargıları yıkmam gerekti. Bu parazitin sadece hamilelikte bulaşması halinde tehlikeli olduğunu, daha önce bulaşmasının ise tersine aşı etkisi yapıp bağışıklık sağladığını anlatmam gerekti. Bunun sonucunda zafer Pamuk'un oldu, ev nüfusuna kaydolmayı başardı! Not: Toksoplazma gondii'nin tek ara konağı kedigiller. Ancak insanların doğrudan kediden alma olasılığı çok düşük. Dışkısı ile direk temas eden eli, yıkamadan ağıza götürmek gerekiyor. Daha çok, kedi dışkısı ile bulaşmış marul gibi salata malzemelerini yıkamadan yemekle bulaşıyor. Dikkat etmesi gerekenler ise hamile olan kadınlar. Cenine geçerse çok kötü etkiliyor. Hamile olunmayan durumlarda çok belirsiz semptomlarla atlatılıyor ve bağışıklık kazanılıyor. Dünyada çok daha korkunç parazitler var. Şistozit denen tatlı suda sadece yürümekle bile bulaşan bir parazit hastalığının yakaladığı dünyada en az yüzelli milyon insan var ve iç organları kemiren çok kötü bir parazit. Yine koyun - köpek döngüsünde bulunan ve insanlara bulaşabilen akciğer kisti hastalığı tedavisi çok zor bir hastalık. Tabii ki parazitli koyun akciğerini çiğ yemedikçe köpeğe bulaşmaz. Koyun akciğerinde parazit kistleri belirgindir. İnsandan insana bulaşan parazitler de var. İnsanlardan mı soyutlanacağız? Hayır. Sadece önlem alacağız. Hayvan dostlarımızda olduğu gibi... Parazitlerin olmadığı bir doğa en azından şu an için olanaksız.
  21. ABD nin B ve C planları A planından da kötü olabilir. Bilmiyorum bu halk bu kadar da teraziyi şaşırabilir mi ama, bir Türkiye-Suriye savaşı da kotarılabilir. Bel kıran, boyun büken generaller var oldukça, bu olası. Bu emperyalistlerin yürürlüğe koyamayacakları senaryo yok gibi. Böyle dini dogmatik kölesi, ağzından sadece allah bismillah çıkıyor diye, bunlar sadece ağzından çıkan laflar olmaktan öte hiç bir şey olmadığı halde, bir kişinin kılı kulu olan bir halk bulduktan sonra, ne senaryo yazsan uygulanma şansı olur. Hep söylediğim gibi, bu halkın akibetini gerçekten merak ediyorum. Suriye'deki durum, Türkiye'deki seçimler anahtarlar. Türk halkından beklentim yok. Suriye ordusunun başarılarının devamını ve dinci emperyalist teröre karşı kesin zaferini diliyorum.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.