gloria tarafından postalanan herşey
-
sekiz yaşında ve aşıksanız hayat gerçekten güzel
Aaaa sen o hareket nasıl yapılıyor bilmiyor musun yanii bak şimdi çok şaşırdım, dur gelirsen buraya ben sana gostereyim nasıl bişi olduğunu haaa bu arada gösterirken radyanın da yanımızda olmasına dikat edelim, çok seviyormuş o da bu hareketi hatta ben sana nasıl yapıldıgını da öğretirim ve ikimiz birden yapar, radyaya gosteririz Böööööö denmezse korkutuculuk etkisi yerini azıcık tiksinç bir etkiye dönüştürüyor o yüzden bööö diyoruz böylece amacımızın korkutmak oldugunu karşımızdaki insan daha iyi anlıyor yani tiksinmiyor, korkuyor
-
HER 'BAZEN'İN BİR ZAMANI VARDIR
Çok güzel bir yazı Rina'cımm ama sanki biraz üzücü, sanki bir parça hüzün var bu yazının içinde, canın birşeylere sıkılmamıştır ya umarım eğer sıkılmışsa MFÖ'ye kulak vermeli bazen de Güneş doğar, güneş batar Ama insan uyumaz bazen, düşünür Geceler kısa çabuk geçer Ama insan uyumaz bazen, düşünür Deniz masmavidir, ne güzel Ama insanlar görmez bazen Şiirler, şarkılar, masallar Ama insanlar duymaz bazen Üzme kendini, ümitsiz gibi Sevenin var, bak ne güzel Hıı Rinacııımm seviyorum seni, bak ne güzel
-
OBAMA DİYENLER!
Obama'nın başkan seçilmesi oldukça hoş ama Bush'un artık ABD'nin başında olmaması daha da hoş Ben o yuzden Obama'nın gelişinden çok Bush'un gidişine sevindim ne yalan söyleyeyim... Ha bir de unutmadan; Tanrım bize de bir OBAMA ver... Aminnnnnnnnnnnnnnnnnnnn!!!!
-
sekiz yaşında ve aşıksanız hayat gerçekten güzel
Ne guzel bir başlık, ne guzel bir konu... sanırım okuyan hemen ilk aşkısını anlatacak... Ben de eksik kalmayayım madem... Ben de aşkı ilk birinci sınıfta tattım... İsmi Başaran'dı... Çok akıllıydı çoooookk... Daha birinci sınıftan beri kriterim belliymiş benim, akıllı ve zeki insanlar her zaman tercihimdir zaten Herneyse mevzuyu dağıtmayalım efendim, Başaran farkıma varsın diye sürekli onun beslenme çantasını saklardım... Ama o benim bu hareketimdeki romantikliği asla ama asla algılayamaz ve her defasında beni öğretmene şikayet ederdi Şimdi düşünüyorum da o kadar da zeki degildi galiba Sonra biz oradan taşındık, 2. sınıfı ben başka bir okulda okudum... Fakat o da ne? Sınıfta Kaya diye bir çocuk var ve her gün beslenme çantamı saklıyor... Tabii ben keskin zekamla olayı hemen çözdüm... Ben Başaran'ın beslenme çantasını ona aşık olduğum için saklıyordum, demek ki kaya da bana aşıkkkkkkkk Sonrasında o sinirle yerimden kalktım, Kaya'nın yanına gittim. "Bana aşık mısın?" diye sordum. Çocuk aval aval suratıma baktı... "Ne bakıyorsun anlamadın mıı?" dedim, garibim hala suratıma bakıyordu... Bunun üzerine yeni bir çıkarım daha geliştirdim; "Evet bana bakıyor, demek ki bana aşık" dedim ve sonra çocuğun tam gözünün ortasına bir yumruk indirdim... Hemen arkasından da nedenini anlayamadığım bir hareket çektim çocuğa, sanırım benden korkmasını istedim... Hani bilir misiniz, kirpiğinizi işaret ve baş parmağınızla tutar, çekersiniz, sonra diğer elinizin işaret parmağıyla kirpiğini çektiğiniz gözkapağınızın uzerine doğru bastırırsınız. Ondan sonra da tuttuğunuz kirpiği kaldırır ve göz kapağınızın içini dışarı çıkarırsınız. Öyle bi müddet göz kapağınız kalır... Korkutucudur... Yanısıraa bir de BÖÖÖÖÖ dersiniz, daha da korkutucu olur Annem bakamazdı mesela, korkardı, Kaya da bakamadı zatennnn
-
Liderlik Egilimleri Anketi,üşenmedim yaptım
Ben de yaptım Hoşmuş, begendim bu testi Teşekkürler Sühedacımm GLORIA Bu karakter tipinin toplam içindeki yüzdesi: % 5.75 Dışa Dönük: % 62.5 İçe Dönük: % 37.5 Duyusal: % 37.5 Sezgisel: % 62.5 Düşünsel: % 75 Duygusal: % 25 Karakter Tipi : ŞSÜA Ş: Dışa Dönük % 62.5 Gereksinim duyduğu dış dünyaya yönelir. Dışarıdan gelecek telkinlere açıktır. S: Sezgisel % 62.5 Büyük resme bakmaya ve geleceğe odaklanmayı sever. sezgilerine güvenir. Ü: Düşünsel % 75 Olaylara mantıksal yaklaşır, etki ve tepki ölçümlerine dayanan analizler yapar. A: Algısal % 75 Alternatiflere ve tercihlere açıktır, esnek düşünebilir, anlık karar değiştirebilir. GLORIA Dışa dönük ve sosyaldir, duygularında açıktır, kuralları sevmez, alışkın olmadığı ortamlarda bile rahat davranabilir. Değişik şeylerden hoşlanabilir, farklılıkları sever. Dağınıktır, maceracı bir yaşam tarzını benimseyebilir. Korkusuzdur, tehlikeli işlerin üstesinden rahatlıkla gelebilir. Bir yerlere sürekli bağlı kalmaktan kaçar. Sunum yapmada beceriklidir, işe yönelik karar alma süreçlerinde agresif olduğu görülebilir. Dikkat çekmekten, ilgi odağı olmaktan ve farklılığını hissettirmekten hoşlanır. İlişkilerde uyumludur, kolay kolay alınmaz, kaygısız bir hali vardır, duygusal olarak istikrarı sever. Yaşam tarzı nedeniyle spontane bir hayat sürmeyi tercih eder. Doğaçlama yeteneği yüksektir, doğal bir oyunculuk ve drama yeteneği vardır. Çabuk ve dakiktir. Temiz yürekli, insancıldır. Birçok konuda beceriklidir. Arkadaşlarını kolaylıkla teşvik eder, yönlendirebilir. Her zaman tetiktedir, dikkatlidir, sözünü sakınmaz. Eğlence olsun diye veya kendini göstermek için bir tartışmanın her iki karşıt savını da savunabilir, bu anlamda pratik zekâlıdır. Yeni ve uğraştırıcı sorunları çözmede başarılıdır; ancak tekdüze görevleri boş verebilir. Birbiri ardına yeni ilgi alanlarına yönelir. İstediğini elde edebilmek için mantıklı gerçekler her zaman bulabilir. Dışa yansıyan yaşamında sezgisellik, iç dünyasında ise düşünsellik öne çıkar. Yetkinlik Analizi ÇözümVar Liderlik Eğilimleri Anketi ile katılımcıların aşağıdaki 16 temel kriterde yetkinlik seviyesi ölçülmektedir. Yetkinlik Analizi, 16 kriter üzerinden tüm katılımcıların kriter bazında ortalama seviyesine kıyasla sizin durumunuzu ortaya koymaktadır. GLORIA Karşılaştırmalı Yetkinlik Analizi Yetkinlik Kriterleri: Siz-----Katılımcı Ortalaması Liderlik Potansiyeli:5.3-----5.1 Takım Çalışmasına Yatkınlık: 5.7-----5.2 Planlı ve Organize Olma: 3.9-----5.4 Öğrenme Odaklılık: 8.5-----5.7 İnsan Odaklılık: 5.6-----4.8 Büyük Resme Bakabilme: 6.7-----5.0 Problem Çözme: 4.5-----5.3 İletişim Becerisi: 6.7-----5.2 Sonuç Odaklılık: 3.6-----5.0 Yenilikçilik: 5.5-----5.2 Vizyonerlik: 5.0-----4.4 Demokratik Yaklaşım: 6.4-----5.0 Yaratıcılık Potansiyeli: 5.7-----4.3 Statükoya Bağlılık: 1.0-----4.7 “Ben” Merkezlilik: 1.1-----4.3 Pratiklik: 8.2-----4.5 Bu tıpkısının aynısı benim... benimle ilgili inanılmaz diyebileceğim bir kopya, ipucu bu... Bence bu işin içinde Amerika var, bunlar kesin bizi tanıyorlar, takip ediyorlar, bu testlerle çözülecek iş degil bu, kesin bi bit yeniği var, benceeeee Big Brother mevzusu, yani biri bizi gözetliyor :D Kendimi psikopata bağladım... Süper bir test. Paylaştığın için teşekkur ederim... Bence tüm işverenler çalışanlarını tanımlamak için bu testi yapabilirler... Çalışanına tanımak ve aynı zamanda ondan iyi bir performans alabilmek için bu testin sonuçlarına göre hareket etmek de bir çözüm yolu olabilir bence Enteresan geldi bana.. Ben eger bir işveren olsaydım, bunu alır yarın bütün personelime yaptırır ve onların dosyalarına sonuçları yerleştirirdim...
-
İLK
Ben aslında neden böyle bir şey söyleme gereği duyduğunu anlayamadım onun içindi soru işaretleri... Yukarıda birileri beklemeyeceğinimi söyledi diye baktım ama göremedim... o yüzden di soru işaretleri... ??? Guzel bir yazı bu, hoşuma gitti, alt yapısı sağlam, ne yazacağını nasıl yazacağını veya ne kadar yazacağını bilemezken bile yazdıkları bana bilmediğim birşeyler öğretti, kimbilir belki de sonraki yazılarında okuyacaklarım şimdiden beni heyecanlandırdı ondan bu "başkalarını bilmem de" mevzusu...
-
en sevdiginiz kitap hangisi
Çok var ensevdiğim kitap ama bu başlığı görünce aklıma ilk YAŞAR KEMAL ve İNCE MEMED serisi geldi.. demekki en cok onları seviyorum
-
İLK
tamam seni de biliyorum sen de beklersin oldu mu başkalarını bilmem ama admin ve ben bekleriz yazılarını demek istemiştim, admini eklemeyi unutmuşum
-
İLK
Belki biraz sancılı olmuş ama bence çok guzel başlamışsın sevgili arkadaşım İlk adım atılmış ya sonraki adımlar da gelir nasıl olsa.. Başkalarını bilmem ama ben yeni yazılarını bekleyeceğim
-
HUZUR...
Bilemiyorum ki canım, bir zamanlar varmış demekki şarkısını bile yapmışlar, öyle diyorlar... : Burası işin gırgırı canım, benim bildiğim ve inandığım huzurun aranarak bulunamayacağıdır... Huzuru aramak, tıpkı mutluluğu aramak gibi amaçsız bir eylemdir benim gözümde... O yüzden de artık ne mutluluğu ne de huzuru arıyorum, ben bekliyorum, biliyorum bir gün gelecek onlar bana... Bir gün huzuru bulacak benim içim de... Çok enteresan biliyor musun Radya, sabah ben de bu huzur konusunu dusundum... Bir kaç defa hatırlıyorum, çoook huzurluyum dediğimi ama sonraları kaybettim onu, tutamadım içimde işte... Huzurun asla ama asla anlaşamayacağı duygular vardır ya senin de dediğin gibi işte onlarla aynı anda barındırmaya çalıştığımdan olsa gerek kaybettim huzurumu... Ama var ya hissediyorum, yavaş yavaş tanecikleri dağılmaya başladı içime Sanki yavaş yavaş kavuşuyormuş gibiyim huzuruma yine
-
HUZUR...
Eskiden Kalamış'ta bolca varmış bu huzurdan, hatta tatlısını bile yaparlarmış, bakkallar falan da bu tatlı huzurdan satarlarmış... Kimbilir belki pazarlarda da satıyorlardır Tabii ben bilemeyeceğim benim yaşım musait değil... BİR TATLI HUZUUUUR ALMAAAYAAA GELDİİİK KALAMIIIŞTAAAAAAAN, AHH KALAMIŞŞŞTAN...
-
MASALIN BİTTİĞİ YERDE HAYAT BAŞLAR......
Teşekkür ederim canımmmmmmmmmm Ben de seni sen olduğun için seviyorum
-
Edith Piaf (2007)
Değişim inanılmaz gerçekten de... İnsan, filmi izlerken onun Marion Cotillard olduğuna inanamıyor değil mi? Sanki O Marian Cotillard değil de Edith Piaf'ın kendisiymiş gibi... Şu resimlerde mesela, sol taraftaki Edith Piaf'ın öz be öz kendisi - sağdaki ise Marion Cotillard'ın canlandırmış olduğu Edith Piaf... Neredeyse aynılarrr... Ve bu da Marion Cotillard'ın ta kendisi... İnanılmaz Oscar'ı hakettiğine şüphe yok, çok doğru bir karar bence
-
Bir Konuşabilse (2003)
Bu en komik sahne konusunda kesinlikle sana katılıyorum... Filmin en guldugum sahnesi burasıydı benim de Bir de tercüman bir kadın vardı o sahnede, yönetmenin dakkalarca anlattığını birkaç kelimeyle İngilizce'ye çeviren tercüman... Ben önce "nasıl yani yaaaaa" diye dusunmuştum ama sonra çözdüm sanırım mevzuyu, burada vurgulanmak istenen anladığım kadarıyla bu Japonların asla ama asla İngilizce'yi öğrenemeyecekleri, öğrenmeye çalışırlarsa da Beginner seviyesinden ileri gidemeyecekleridir Başka bir komik sahnede Bill Murray'ın otel odasını ziyaret eden Japon hatunun sahnesiydi. Hani yarım yamalak İngilizcesiyle ortalıklarda parande atan, ustunu başını parçalayıp fantezi yapmaya çalışan ama en sonunda Bill Murrayla yerlere kapaklanan kadın... Hatırladın mı?
-
Milyon Dolarlık Bebek - Million Dollar Baby (2004)
Allah aşkına böyle bir kadına çirkin denilir mi beee Muhteşem muhteşemmmmmmmmmm....
-
Melekler Şehri (City of Angels - 1998)
Evet bir Meg Ryan ve aynı zamanda bir Nicholas Cage hayranı olarak bu filmi izlemeden geçtiğim dusunulemez tabii.. Özellikle film muthis soundtrackleri ile aklımda kalmış filmlerden birisidir. Sırf onlar için bile izlenebilir bu film bence Bunun dışında filmin repliklerini hatırlıyorum da onlar da iyiydi aslında... Hani böyle edebiyat parçalanan filmlerden demek doğru olabilir bu film için... Hele bir de bir armut (ya bu da hakaret gibi oldu, başka bir meyve yokmuydu acaba, çilek falan desek daha bi hoş durabilirdi burada mesela ) sahnesi vardı ki, benim aklımda en iyi yer etmiş sahnelerden birisidir. Öyle ki kimi zaman bir insandan birşeyi anlatmasını istesem ve o insan da o şeyi boyle kısır bir şekilde anlatmaya kalkışsa hemen aklıma bu sahneyi örnek vermek gelir ve nitekim veririm de Guzeldi vesselam, ben filmi genel olarak sevdim Son olarak bir de filmin sloganını hatırlayalım derim, çunku bu aynı zamanda filmin kısaca özetini veren iyi bir slogandır "O meleklere inanmazdı taki o meleklerden birine aşık oluncaya kadar..." Aslında ben de bu filmi hala izlememiş olan insanların var olduguna inanmıyorum, sanki bu filmi herkes izlemiştir gibi geliyor bana
-
Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--
Okudum canım, okudum bana ithafen yazdığın masalını Çok guzel olmuş teşekkur ederim ellerine ve yureğine sağlık
-
MASALIN BİTTİĞİ YERDE HAYAT BAŞLAR......
Canımmm benim çok begendim masalını Hele sonunu, sonu çok güzel... Yalnız bir yerde anlaşamadım be canım, senin masalda sevgi diye bahsettiğin o kısımlar var ya onlar benim aşk dediklerim aslında... Ben hep derim ki sevgi dediğimiz onlarca çeşittir, bizler herşeyi sevebiliriz, annemizi, babamızı, kardeşimizi, arkadaşımızı, kuşları, ağaçları, şu an uzerine giymiş olduğun kazağı, tişörtü, bir köpeği, kediyi, işte aklına gelen herşeyi... Oysa aşk birdir, herkese aşık olunmaz, aşk tek kişiliktir, sadece bir kişiye aşık olursun... Herkesi, herşeyi sevebilirsin ama sadece bir kişiye aşık olursun... Arada bir yerde de kurbağayı öpme nevzusundan bahsetmişsin ya bu Kurbağa Prens masalı bana hep hayatın gerçeklerinden birisi gibi gelir... Aslında ilk başta etrafımızdaki herkes bizim için birer kurbağadır, sonra biz o kurbağalardan birisine aşık oluruz, onu öperiz işte o an o kurbağa bizim gözümüzde etraftaki tüm kurbağalardan farklı bir konuma taşınır, o artık bizim bir öpücüğümüzle prense dönüştürmüş olduğumuz bir Kurbağa Prens'tir. Ona olan aşkımız sona erinceye kadar da o bizim prensimiz olarak kalacaktır.. Aşk bittiğinde ise bir de bakarız ki o zamana kadar Prens sandığımız o kişi aslında gözleri patlak, derisi yeşil bir kurbağadan başka birşey değildir...İlgiinççç! Nasıl da farkedememişizdir ki bunları... Şimdi görmediğimiz tüm o olumsuzluklar gözümüze batmakla kalmayacak, ondan belki de tiksinmemiz bile gerekebilecektir... Offfffff gitttttt başımdannnn, pis kurbağaaaaaaaaaaaa!!!!!! Biz bir prense değil de bir kurbağaya aşık olduğumuzu ona olan aşkımız bittiğinde anlarız evet ama bazen de erişilmez kurbağalar çıkar karşımıza... İşte o zaman o kurbağaya yüklediğimiz anlam daha da bir yüceltir, tanrısallaştırır kurbağamızı, "ben başka kurbağa istemem, illa da o kurbağayı isterim" diye tuttururuz da tuttururuz. Bu aşamada ya artık kurbağa bizim olur ve ondan sonra ulaşamayacağımızı sandığımız kurbağa ulaşılır olduğundan yüceliği, tanrılığı biter gözümüzde ya da asla bizim olmaz ve tanrısallaştırılır içimizde... Ve sonrasında, Prens 100 yıldır uyuyan ve bir yakışıklı prensin öpücüğüyle uyanacak olan Uyuyan Güzel'in şatosuna kadar gelir. Tam onu öpmek üzeredir ki şeytan işin işine karışır ve Prensin aklı bulanıklaşır. Düşünür; "Ya Prenses uyandığında ona eskisi kadar aşık olamazsam. Çünkü aşk sessiz ve tek başına birşeydir. Aşk yalnızlıktır. Onu uyandırmalı mıyım, uyandırmamalı mı yoksa? Eskisi kadar aşık olmazsam ya... Belki de ona olan aşkım o uyandığında son bulursa. Çünkü arada o orman, o karanlık, o geçit vermez, o giz olmayacak artık. O artık ulaşılmaz değil, o artık ulaşılır... İşte burda tam karşımda, şimdi öpeceğim ve o hemen uyanacak... Pekiiii arada ormanın, o yüzyılın karanlığı olmadan ona hala nasıl aşık kalabilirim ki?" Olamazsın Prens, olamazsın, benden sana söylemesi, Bak Rina da söylemiş yani Rina' dan da söylemesi "Sen, Uyuyan Güzel'in kendisini değil, masalını seviyorsun ve masalın bittiği yerde hayat başlar."
-
Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--
Etme eyleme gözünü seveyim yaaa blushma
-
Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--
Ya biliyorum blushing blushing olacaksın yine ama söylemezsem ölürüm canım yaaa sen benim birtanemsin Canımsın canımmmmm Beni anladığını ve her zaman anlayacağını bildiğim muhteşem yürekli arkadaşım ben
-
Yüreğime Dökülen Yapraklar
Penceremin perdesini havalandıran rüzgar Denizleri köpük köpük dalgalandıran rüzgar Gir içeri usul usul beni bu dertten kurtar okudum da yazdıklarını bu şarkı aklıma geldi, düştü dilime işte... Ehh sayende bütün gün bunu mırıldanıp dururum artık Sonbaharı anlatmışsın, benim için de mevsimlerin en özelidir sonbahar, sadece benim için mi? Herkes için her şey için özeldir sanırım... Bir düşünsene bak; sonbahar, renk şöleni... Göçmen kuşların veda zamanı... Hüznün, ayrılıkların mevsimi... Sonbahar, mevsimlerin en ama en duygu samimisi... Seviyorum ben bu sonbaharı ya... "Saçları dökülen ağaçlar, büyüyünce aşk olacaklar." (Fisher)
-
Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--
Canımmmmm çook teşekkür ederimmm Beğenmene çok ama çok sevindim
-
Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--
Teşekkür ederim beğenmene sevindim... Gül ile bülbül ün aşkını bilmeyen yoktur ya ben de onlara kendimce başka bir aşk masalı yazıverdim Bu masal... Benim masalım... Yaşanmıştır belki... Yaşamışımdır belki
-
Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--
ßir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ülkelerden birinde yaşayan bir yakışıklı prens varmış... Saray ahalisi Prenslerini çok severmiş, onu yerlere göklere sığdıramaz, ona olan sevgilerini kelimelerle anlatamazlarmış. Lakin Prens yıllardır sarayın dışına çıkmadığından halkı onu asla göremez, göremediği gibi de sadece saray ahalisinden duyduklarıyla onu tanırlarmış. Prens sarayın dışına çıkmak istemediğinden değil aslında sadece çekindiğinden yapmazmış bunu… Bilirmiş çünkü, bu sarayın dışına çıkarsa olacağı bir kuştan ibaretmiş… Bu bir kehanet, taaa Prensin çocukluğundan kalma bir kehanetmiş… Prens bu kehaneti daha bir çocukken rüyalarına giren bir peri kızından öğrenmiş. Peri kızı her gece Prensin rüyasına girer ve ne olursa olsun ona saraydan dışarı adımını atmamasını salık verirmiş. “Eğer sarayın dışına çıkarsan sen bir kuşa dönüşeceksin.” dermiş. Prens istediği kadar sarayın dışını merak etsin, bu kehanete inandığından söyleneni hep yapmış... Bir gün sarayın bahçesinde dolaşan Prens, bir güle konmuş bir bülbülü görmüş. Bülbül tatlı tatlı ötmekte, gül ise efil efil esen rüzgarla nazlı nazlı salınmaktaymış… Bu ikisi öyle güzellermiş ki Prens yanlarına yaklaşıp, onları izlemekten kendini alıkoyamamış. Yaklaşmış… Yaklaşmış… Yaklaşmış…Daha da yaklaşmış… Yaklaştıkça fark etmiş ki bülbül sadece ötmemekteymiş aksine bülbül güle dil dökmekteymiş. “Gül’üm” diyormuş… “Gül’üm, beni sensiz bırakma, solma, gitme, ölmeeee… Sen susuz kalma diye ben bülbüllükten vazgeçer bulut olurum, sen güneşiz kalma diye ben sana güneş olurum Gül’üm ama ne olur beni bırakma” Fakat Bülbülün yüreğinden kopan bu feryat nafileymiş, Prens fark etmiş ki gül aslında ölmek üzereymiş… Gül’ün salınışı nazlılığından değil de hasta oluşundanmış… “Zavallı Gül…” demiş Prens içinden ve “Zavallı Bülbül…” Prens bir şey yapamaz mıymış? Gül ile bir de o konuşmayı denese acaba bir şeyleri değiştiremez miymiş? “Güzel Gül, neden bırakıyorsun Bülbül’ünü böyle sensiz” demiş Prens, “Neden bu vakitsiz gidişin, sevenini terk edişin?” Gül yere doğru eğdiği boynunu usulca kaldırmış, Prense dönmüş ve “Ben Bülbül’ümü hep çok sevdim ama aynı zamanda ona zarar vermekten de hep korktum” demiş. “Benim dikenlerim var, sevenime bile batar, daha fazla acıtamam onun canımdan değerli canını… Daha fazla acıtmayacağım da…” demiş. Sonra usulca kaldırmış olduğu o incecik boynunu yine usulca yere çevirmeden önce son bir kez bütün acısı ve aşkıyla Bülbül’ünün taaa gözlerinin içine bakmış. “Seni çok sevdim” demiş gözleri, sevdiğinin gözlerine… Ardından usulca kapamış gözlerini dünyaya… Bülbül anlamış ki sevdiği artık gitmiş, bir daha dönmemek üzere gitmiş… O halde yaşamanın ne önemi varmış ki bu dünyada… “Ben de gitmeliyim” demiş, “Gitmeliyim Prensim ama gitmeden sana anlatacaklarım var.” “Benim Gül’üm, yani senin rüyalarında gördüğün güzeller güzeli Peri’n… Bir zamanlar o tıpkı bir gül kadar güzel bir peri kızı; ben ise bir beyaz atlı Prens… Senin rüyalarına girdiği gibi benim de rüyalarıma girdi… “Çıkma sakın bu sarayın dışına” dedi, “Yoksa bir kuşa dönüşürsün…” Ama ben onu dinlemedim çünkü rüyalarımda ilk gördüğüm an ona vuruldum da kavuşmak için bedenimden vazgeçtim… Evet, doğru… Daha sarayımdan dışarı ilk adımımı attığımda ben artık bir kuştum… Bir bülbül… Fakat onu bulmalıydım… Prens olmasam da bülbül olsam ne yazardı ki, ne değişirdi… Bedenim değildi ki ona aşık olan, benim yüreğimdi… Çok aradım, çok yoruldum ama onu aramaktan hiç vazgeçmedim. Bir gün dinlenmek için geldim ve Gül’ümün olduğu bu bahçeye konuverdim...Geceydi… Her yer zifiri karanlık… Sessiz, herkes uykuda… Bir güller vardı bahçede uyumayan, bir de ben vardım uyumadığını bırak, burada olduğu bile fark edilmeyen… Sonra bir ışık süzüldü güllerin arasından, ardından bir parıltı… Bir gül vardı ki güllerin içinde, gül kokulu bir periye dönüştü sonrasında… Benim Perim, benim Gül’üm… Meğer bir gülmüş benim perim… Meğer bir gül… Ondan sonra dinlenmek üzere durduğum bu bahçeden bir daha da hiç ama hiç gidemedim… Hep korktum, ya Gül'üm solarsa... Ya beni terk edip giderse... Eveeet Prensim, böyle başlamıştı işte bizim masalımız ve gördün, böyle de bitti…” Prens duyduklarından şaşkın, Bülbül’e öylece bakakalmış, Bülbül ise son bir hamleyle Gül’üne sımsıkı sarılmış. Gül’ünün dikenleri Bülbül’ün yüreğine batmış ama o yüreği asıl acıtan onun dikenleri değil, bir daha dönmemek üzere gidişiymiş… Gül’ünün ardından Bülbülün yaşamı anlamsızlaşmış, anlamsızlaştıkça yüreğinin kanayışı artmış, yüreğinin kanaması arttıkça Bülbül Gül'üne kavuşmuş… Prens bu yaşananlardan sonra düşünmüş, “Benim de bir Gül’üm olmalı elbet” demiş ve sarayın dışa açılan kapısına doğru kararlı adımlarla yürümeye başlamış… Kapılar açılmış, Prens nihayetinde sarayın dışına ilk adımını atmış… O artık bir kuşmuş… O artık bir bülbül… Gül’ünü arayan bir Bülbül… (©ZTB-02.11.2008 ) ____________________@@ @ __________________________________________________ ____________@@@__@_@@@@_________________________________________________ ____________@@__@@_____@_________________________________________________ ___________@@@_@__@_____@________________________________________________ __________@@@@_____@@___@@@@@@________________________________________ _________@@@@@______@@_@______@@_______________________________________ ________@@@@@_______@@________@_@@_____________________________________ ________@@@@@_______@_______@ ___________________________________________ ________@@@@@@_____@_______@____________________________________________ _________@@@@@@____@______@_____________________________________________ __________@@@@@@@@_______@______________________________________________ __@@@_________@@@@@@@_@@______________________________________________ @@@@@@@__________@@_____________________________________________________ _@@@@@@@_________@______________________________________________________ __@@@@@@_________@@_____________________________________________________ ___@@@___@_______@@______________________________________________________ ___________@_____@__@_____________________________________________________ _______@@@@_@___@________________________________________________________ _____@@@@@@__@_@@_______________________________________________________ ____@@@@@@@___@@________________________________________________________ ____@@@@@______@_________________________________________________________ ____@@_________@ __________________________________________________________ _____@_________@___________________________________________________________ _____________@_@___________________________________________________________ ______________@@___________________________________________________________ ______________@ ____________________________________________________________ ______________@ ____________________________________________________________
-
Adam Olamayan...
Vayy bee, demek biz de adam değilmişiz Ne yaşıyorsun sen de yazıyorsun bu şiirleri inan merak ettim, her ne yaşıyorsan başka yaşayanlar da var bilesin... Yalnız değilsin yani... Adam olmayanlar kulübü mü kursak ne