gloria tarafından postalanan herşey
-
Erkek adam duygularını saklar
Hoşbuldukkkkk
-
Erkek adam duygularını saklar
hayır be GORA :godzillanın go'su, gloria'nın go'su ve radyanın ra'sından oluşur bu üçlünün adı GORADIR
-
Erkek adam duygularını saklar
işte bu yuzden şairlerin çoğu erkektir
-
Türk Üniversitelerinin Dünya Sıralamasındaki Yeri ve Dünya Sıralaması
Türk Üniversitelerinin Dünya Sıralamasında Yeri Prof.Dr.Nadir PAKSOY Sitopatolog, Serbest Hekim, İzmit- Kocaeli Üniversite ve Toplum Mart 2008, Cilt 8, Sayı 1 Türk üniversitelerinin dünya üniversiteleri arasındaki yerine ilişkin veriler zaman zaman gündeme yansır. “İlk 500 üniversite arasına” Türk üniversitelerinin niye giremediği sorgulanır. Newsweek'e dayandırılan bir başka haberde ise birkaç üniversitemizin ilk 500'de yer aldığı belirtilir; ancak her iki kaynaktaki göstergelerde uygulanan yöntem ve değerlendirme ölçütleri farklıdır. Bu konuda akademik çevrelerde kabul gören 3 ayrı sıralama sistemi vardır: 1- “Dünya Üniversiteleri Akademik Sıralaması”: Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şanghay Jiao Tong Üniversitesi tarafından formüle edilen sıralama sistemidir. Değerlendirme ölçütleri; üniversitenin mezunlarından / çalışanlarından Nobel almış olma, Nature ve Science gibi en makbul bilim dergilerinde yayın koşulu ve Science Citation Index'e giren uluslararası makalelerdir. Listenin ilk 200 ve ilk 500'ünde yer almak önemli kabul edilir. Her yılın ağustos ayında liste tazelenir. 2007 Ağustos sıralamasında, ilk 500'e giren tek bir Türk üniversitesi vardır: İstanbul Üniversitesi. İ.Ü anılan listenin 471'inci sırasında yer almaktadır. 2- THES-QS adı verilen değerlendirme sistemi: İngiliz The Times gazetesi eğitim bölümü tarafından hazırlanır. Uluslararası hakemli dergilerde (peer review) yer alan öğretim üyesi sayısı ve uluslarası yayınlara ağırlık verilen bir yöntemle hesaplanır. İlk 400 üniversiteyi önemser ve web sitesinde yayınlar. 2007 listesinde ilk 400'ün arasına girmeyi başaran tek bir Türk üniversitesi bulunmaktadır: İstanbul Teknik Üniversitesi. İTÜ listenin 390. sırasında yer almaktadır (Newsweek dergisindeki bir habere atfen geçen aylarda basında yer alan "İlk 500'e giren Türk üniversitelerinin sayısında artış oldu" şeklindeki yazıların temeli THES-QS değerlendirmesidir.400. sıradan sonra ilk 500 arasında bir kaç Türk üniversitesinin daha adı geçmektedir. Ancak THES-QS web sitesinde ilk 400 üniversitenin listesini yayınlamaktadır). 3- Dünya Üniversiteleri Webometrik sıralaması: Bu sıralama İspanya Ulusal Araştırma Konseyi'nin Sibemetrik Laboratuvarı'nda yapılmaktadır. Temel aldığı ölçüt, dünya üniversitelerinin yapmış oldukları her türlü bilimsel çalışmanın (uluslararası /ulusal yayınlar, ders notları,bilimsel toplantı sunumları vb) internet ortamında bilim arenasına aktarılmasıdır. İnternet ortamında paylaşılan bilimsel çalışmalar ve etkinlikler değerlendirmeye alındığından , gelişmekte olan ülkelerin lehine olan bir yöntem olarak kabul görmektedir. Dünyada ,üniversite tanımlamasına uyan 13 bin yüksek öğretim kurumunu değerlendirmeye alan ‘Webometrik Sıralaması', bunlardan 4 bin'ini (%30) internet sitesinde sıralamaya değer bulur (Bkz: Wikipedia'nin Webometrics sayfası). Dünyadaki 13 bin üniversitenin ilk 4 bin'i içinde Türk üniversitelerinin yeri şöyledir: İlk 500'te 2 üniversitemiz yer almaktadır: Bilkent (475) ve ODTÜ (482). İlk 1000'e giren üniversitelerimiz Boğaziçi (525), İTÜ (789), Ankara (852) ve Hacettepe (915)'dir. Webometrics sıralamasında belirtilen 4000 üniversitenin arasındaki diğer Türk üniversiteleri ve sıralamadaki yerleri aşağıda belirtilmiştir: Ege (1002), Anadolu (1068), Gazi (1145), Sabancı (1371), İstanbul (1397), Doğu Akdeniz (1401), İnonü (1412), Yıldız Teknik (1479), Bilgi (1510), Çukurova (1521), Uludağ (1612), Selçuk (1655), Koç (1703), Isparta (1731), Akdeniz (1736), Başkent (1769), Erciyes (1847), Karadeniz Teknik (2103), Marmara (2153), Gaziantep (2157), Trakya (2166), Doğuş (2360), Afyon (2414), Sakarya (2432), K.Maraş (2441), Aydın (2461), Çankaya (2478), Çanakkale (2503), Fatih (2606), Yeditepe (2683), Dicle (2701), Cumhuriyet (2734), Van (2888), Fırat (2901), Balıkesir (2946), Samsun (2953), Mersin (2960), Pamukkale (3003), Galatasaray (3073), Atatürk (3101), Kültür (3153), TOBB (2168), Osmangazi (3203), Abant (3261), Manisa (3295), Zonguldak (3423), Harran (3511), Muğla (3586), Beykent (3626), Atılım (3697), Bahçeşehir (3747), GATA (3846), Maltepe (3965) ve Niğde (3978). Bu yıl yeni kurulanlar dışında, vakıf-devlet 80 kadar üniversitemizin 60'ı ,ilk 4000'lik listede yer almaktadır ;bunların yarıdan fazlası ikinci 2000'lik dilimdedir. Webometrik sıralamada dünyada ilk 10'u, ABD'nin bilinen saygın üniversiteleri (Stanford, MIT, Berkeley, Harvard vb) paylaşmaktadır. Avrupa üniversiteleri arasında ilk 10'nda yer alanlar ve bunların dünya sıralamasındaki konumları şöyledir: Cambridge (21), Oxford (40), Zurih Teknik (41), Helsinki (44), Edinburg (45), Oslo (46), Londra (55), Linkoping-İsveç (62), Trier-Almanya (64) ve Viyana (67). Bu tabloyu, hiçbir yorum getirmeksizin YÖK ve üniversitelerimizin yeniden Türkiye'nin gündemine girdiği şu günlerde, yüksek öğretim ile yetkili/ilgili tüm kişi, kurum ve kuruluşların bilgisine sunmak istedim. Not: Bu yazıya verdiği ilhamdan dolayı Çukurova Üniversitesi'nden Sn Prof Dr İbrahim Ortaç'a teşekkür ederim. İlgilenenler yukarıda aktardığım bilgilere, internet'ten Wikipedia English sayfasını açıp 'ara' kutusuna 'universities ranking' sözcüklerini yazmak suretiyle ulaşabilirler. . (Wikipedia'daki ilgili sayfadan...) Universities. The main worldwide list of 4000 universities build from a catalogue of over 15000 institutions is also offered as regional lists: * North America * Europe o Eastern Europe o Spain * Asia o South East Asia o Indian Subcontinent * Middle East * Africa o North Africa + Middle East * Latin America o Iberoamerica * Oceania * BRIC - Research Institutes. Top 1000 from a catalogue of over 5000 are published - Research Councils. Individual data for CNRS, CNR, CSIC, Max Planck, Fraunhofer CSIRO and NIH Top 50 universities in the January 2008 Ranking
-
taraf tutulmasın artık....
Aman tanrımmm yaaaaa! tıpkı benim gibi dusunuyorsun, illet olurdum ben de surekli bir biçimde Tom'un jerry peşinde koşmasından... bir de tweety meselesi var, hazır mevzuyu ele almışken bu işi de bi halletsek Ruyalarıma giriyordu ben cocukken bu durum yaaaaa... Bu işkence bitsin artık sana katılıyorum...
-
HOŞÇAKAL...
Hoşçakal OLMAYACAK DUAM Hoşçakal... Hoşçakal bana anlamsız umutlardan başka hiçbirşey vermeyen ve vadetmeyen TANRI, sen de HOŞÇAKAL
-
Sizce birisi bu mesajı neden atar
kendini bende unutmuşsun demiş sana hadi bi koşu al gel
-
ŞU HAYATTA NELER ÖĞRENDİK...
Korkmamayı...
-
para size ne ifade ediyor?
İki ucu ..... değnek deyimi paraya çok yakışıyor... Olsa da dert olmasa da
-
yardım lütfen bir erkeğe alınacak en güzel hediye nedir?
Sigara içiyorsa benim favorim bir zippo cakmaktır
-
ŞEKER değil RAMAZAN BAYRAMI olmalıymış... "ulema” edasıyla konuşan RTE “Şeker Bayramı” değil “Ramazan Bayramı” olmasını geretiğini belirtiyor...
Evet tatile başladım çok şükür... Hayırlı tatiller size de afedersiniz iyi bayramlar
-
ŞEKER değil RAMAZAN BAYRAMI olmalıymış... "ulema” edasıyla konuşan RTE “Şeker Bayramı” değil “Ramazan Bayramı” olmasını geretiğini belirtiyor...
eski köye yeni adet işte Bu zamana kadar şeker bayramı dedik de ne oldu, yozlaştık mı? Şimdi Ramazan diyeceğiz de ne olacak yozlaşmadan mı kurtulacağız... Hayır yani duyan da Ramazan bayramına Halloween dedik sanır İnadına şeker bayramıııı, var mı? İnadına... Son halife'nin fetvasına bir daha bakalım, ne demiş; “Bayram adını değiştirdi. Ne oldu bayramın adı? Tatil... Olmaz! Adını bir başka türlü de değiştirmişler şimdi: Şeker Bayramı. Bu dört dörtlük bir Ramazan Bayramı, ne Şeker Bayramı... Bunlara fırsat veremeyiz, vermemeliyiz” Ne demiş? "Şimdi" demiş yani bu zamana kadar hiç şeker bayramı demiyorduk, hep ramazan bayramı diyorduk tabii... Ehhh Bizim şaşkınlığımız, ağzımızdan kaçmış, afedersin haşmetlü devletlûm Bundan sonra Şeker tatili deriz biz de Yok tatil de demeyecektik dimi? O zaman biz de bundan sonra 4X4 Ramazan Bayramı deriz, nasılsa buna izin veriyor Şimdiden itibaren şeker tatili, şeker bayramı, ramazan şekeri, ramazan tatili gibi söylemlerin ağzınızdan kaçmamasına dikkat edin, aksi takdirde içki satanların başına gelenler, sizin de başınıza gelebilir, amannn haaaaa!!!!!!!!!
-
Yaşadım Diyemezsin
Bana senin soyledigin hiçbirşey boş gelmiyor Godzicimmmm, aksine hoş geliyor Bunlar da hoş geldi, hoş geldi sefa getirdi hattaa Aldım yureğimin ta içine yerleştirdim bu sözleri, teşekkur ederim Ve Halil Cibran'dan; Bırakın bugün, maziyi hatırayla istikbali hasretle kucaklasın... Sonuç mu? Bugünümü artık serbest bıraktım, o artık özgür, geçmişe bağlı değil... Geleceğe mecbur değil... Geçmişi sadece hatırlar, geleceği de sadece bekler, düşmanca değil ama dostça... Gelecek,mutlaka gelecek ve geldiğinde onu dostça bir sarmalamayla kucaklayacağım Geleceğe kin duymuyorum artık.. Ne güzel değil mi?
-
Yaşadım Diyemezsin
Bana dimi burada yazılanlar? Durduk yere üstüme alınmadım dimi Bunları okuyunca aklıma bir film geldi, izlememişsen bir bulmaya çalış, mutlaka izlemeni isterim. Filmin adı, "Milo'nun Doğumu" Dur bakayım konusu yazıyordur bir yerlerde, olmazsa buraya yapıştırayım Buldum, bu filmi en iyi anlatan özet şu bak: Evrende bir yerlerde her bebeğin ruhu oturup doğacağı günü bekler. Tek tek, "Büyük Kapı"dan geçerek doğru zamanda doğru anne babaya kavuşurlar. Ama birgün tam doğumunun gerçekleşeceği anda Milo adında bir oğlan çocuğu korkar ve dünyaya gelmek istemediğine karar verir. Bu arada New York'ta genç ve heyecanlı bir çift, Elizabeth ve Kevin, hayatlarının bu muhteşem olayının gerçekleşmesini beklemektedirler. Birdenbire Elizabeth'in doğum sancıları -Milo'nun kararı sayesinde- ortadan kalkıverir. Bütün bunlar olurken, öte dünyada bir ruh olan, Milo'nun koruyucu meleği Elmore, Milo'yu dünyaya götürüp bir günlüğüne insan yaşamını denetmeyi kabul eder. Elmore'un Milo'yu ikna edip "Doğmak istiyorum" dedirtmesi için 24 saati vardır. Eğer başarılı olursa Elmore bir kere daha insan olarak dünyaya dönme şansı verilmek suretiyle ödüllendirilecektir. (http://beyazperde.mynet.com/film/847) Eminimmmm, benim için ne karanlık bir limanda ne aydınlık büyük bir kapıda dünyaya gelmeyi bekleyen bir bebek yoktur, Eskaza olsa bile o da son dakkada aynı bu filmdeki gibi vazgeçer Ne yapacak ki beni? Ben anlayışsızın tekiyim ne de olsaaaa... Bu dunyada bana tercih edilen daha anlayışlı insanlar var o bebek onların hakkı... Benim degil.... Benim hakkımı da alsınlar, benim yerime de onlar anne olsunlar Ben artık birşey istemiyorum Üzme kendini benim için bu kadar Radyacığım, ne olur üzme, sizi kırdıkça ben daha çok üzülüyorum cunku Sen benim canımsınnnn, sen benim hayatımda bu kadar değer verdiğim sayısı azıcıkklarla kısıtlı nadir insanlardan birisin... Üzülmeeee...
-
Gloria
An gelir işte böyle canımız acı ile dolar, herşey, yaşamak da dahil bize ağır gelir, işkenceden farksız gibi... An gelir hiçbirşey yokmuş gibi davranılır, yüzünü gülen bir maske takarsın ve sadece o maskeyi çıkardığında gözündeki yaş gözle görülür hale dönüşür. Halil Cibran'a sarmaşık gibi dolaşıktım zaten, daha da sıkı sarıldım bugunlerde... Okuyorum, okudukça feyz alıyorum... "Hala alınacak feyzler varmış demek ki hayatta" diye acı acı gülümsüyorum sonra... Diyor ki; "Kadın, yüzünü tebessümle peçeleyebilir." Vayyyy diyorum ardından... Oysa ki ben hiç cinsiyete göre ayırmazdım , "yüzünde tebessüm, içinde acı olanları".. Hiç de dikkat etmemiştim bunun kadınlara mahsus bir özellik oldugunu... O söylemiş, ben de az önce okumuşum, şimdi ise düşünüyorum, EVEEET diyorum, tabii yaaaa, ben daha önce hiç yüzünde tebessümün bu kadar aşırı durduğu bir erkek görmedim ki... Benim gördüklerim hep kadındı... Bir kadın hatırlarım, geçmiş zamanımdan... Yüzünde kocaman kocaman tebessümler olurdu hep... Onu daha ilk gordugumde anlamıştım, içinin de kocaman kocaman acılarla kaplı oldugunu... Sonra tanıştık, sonra çok sevdik birbirimizi, ayrılmaz olduk, içinde olduğunu tahmin ettiğim o acılarını da gördüm sonra... Ben de onun gibiyim biliyorum, siz de onun gibiyseniz bilirsiniz zaten gülerken birden ağlamanın nasıl birşey oldugunu Onu da özledim, şimdi uzağımda... Çok çoook uzağımda... Artık yüzündeki gülümseme daha sakin yani sır verir gibi değil artık gülümseyişi... Çünkü mutlu artık... Hayatımın ikinci baharı dediği çok mutlşu bir hayat sundu ona Tanrı... Onun tanrısı Seviniyorum onun için, mutluluk denilen şeyden vazgeçmişken, onu bulabilmek özel insanlara mahsus birşeydir biliyordum... O gerçekten özel bir insan ve mutluluk onun hakkı... Hak verilmez alınır, derler ama kimi zaman verilebiliyormuş da demekki... Gelelim bana... Ben bu zamana kadar olanca inancımla kendimin özel olduğunu hissedenlerdendim... Oysa biliyordum aslında inanç denilen şeyin batıldan başka bir şey olmadığını... Ve nitekim, hayat bunu bana bir kez daha gösterdi... Hayat denilen şey oyunlardan ibaretmiş ve hiç tercih etmesem de bir oyunda rol almak bana da kısmetmiş Oynandı bitti... "Oynandı bitti" dedim de aklıma geldi, çocukluğumdan hatırlıyorum, bir tekerleme vardı, belki siz de hatırlarsınız, artık eve gitme vakti geldiğinde bu tekerlemeyi tuttururduk dilimize... Evli evine Köylü köyüne Evi olmayan Sıçan deliğine... Özel olmak bana mı kalmış ki beee... Gunlerdir yazıyorum, herşey Mavi'min Godzi'ciğime sunduğu bir burma tatlısı ile başladı aslında... Bir burma tatlısı beni aldı ve şu ana dek getirdi... An, hayatı sorgulayış, özümü arayış anı... Bana göre çok şey var yazdıklarımın içinde, yılların bitiremediği veya çözemediği, üst üste biriktirdiği, bana sunduğu veya benden götürdüğü bir çok şeyin hesabı... Anlayacağınız hayata karşı birikmiş hesabım var ve ben borçlu kalmak istemiyorum... Kara kaplı defterleri açıldı hayatımın, "bir bakkal defteri gibi" de diyebiliriz buna... Ne almışım, ne kadar vermişim, kaçının üzerine çizik atmışım, kaçı hala çizilecek şekilde bekliyor... Ne kadar borcum var hayata, ödemiş miyim, ödeyecek miyim, ödeşmiş miyiz yoksa? Yani son birkaç gundur yazdıklarım kısa vadeli hesaplarım değil aslında, uzun vadeli birikimlerim... Buraya yazdıklarımla belli bir kişiden veya belli bir olaydan bahsetme kaygısı taşımıyor, herşeyden dem vuruyorum... Toplam sonuca ulaşmaya çalışıyorum anlayacağınız... Geliriyle, gideriyle, netiyle, brütüyle TOPLAM SONUÇ... Umarım sonunda bu sonucu elde edeceğim, şu ana kadar olanlar ARA TOPLAM halihazırda Lütfen beni yanlış anlamayın, lütfen yazdıklarımın altında bunlardan hariç bir anlam aramayın... Üzülürüm... Özlem üzerine düştüm, aşktan bahsettim, ayrılıklardan konuştum ama bunlar sorunun kendisi değil aslında, bunlar sorunumun yan kolları... Bunlar denize dökülen ırmaklarım yani... Hesaba başlarken, Halil Cibran'ın bir sözünü eklemiştim bu yazının başına, şimdi yine onun bir sözüyle ara veriyorum yazdıklarıma; ARA TOPLAM: "Acınız aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı iyileştirmek için sunduğu "ACI" ilaçtır. Doktorunuza guvenin ve verdiği ilacı sessizce ve sakince için; Çünkü size dert ve haşin de gelse onun elleri "görülmeyenin" şefkatli elleri tarafında yönlendirilir." Ben bu cümlede yazılanlara inanmak istiyorum... Acıyı, bana içimdeki doktorun, içimin kırılan, dökülen, incinen yerlerini iyileştirmek için verdiğine inanmak istiyorum... Ama inanmaktan da korkuyorum artık Ben hala yaşıyorum, yaşadıklarımı başkaları da yaşıyor, aynı olmasa da tıpatıp benzemese de görüyorum ki Mavi'm beni hissediyor, Radya'm ise her zaman hissetti... Hisler karşılıklıymış derler ya evet sizi de ben çok iyi hissettim... Uzağımdasınız biliyorum ama çok yakınıma gelmiş gibi oldunuz... Gözümden akan yaşları gördünüz biliyorum, ben de sizinkileri gördüm... İkiniz de tüm samimiyetinizle, tüm içtenliğinizle yanımda oldunuz... Kimi zaman Radya'mın bir kaç ileti öncesi yaptığı gibi gelecekten bahsettiniz bana, kimi zaman Mavi'min sustuğu gibi sözlere gerek yok, herşey anlaşılır halde zaten dediniz. Daha da önemlisi ne biliyor musunuz, siz ikiniz bana yalnız olmadığımı ve yalnız bırakılmadığımı hissettirdiniz... Çok daha önemlisi de ne biliyor musunuz, tüm bunları yazdıkça kendimi yine değer verilen biri gibi hissetmeye başladım... Teşekkür ederim, benimle kaldığınız için çok çoook teşekkür ederim... ***Al işte, bunlar, dönüp dönüp bakacağım, unutmamak üzere buraya bıraktığım kulağıma küpelerim... Umarım bu küpeler tekrardan asılmaz kulaklarıma, yoksa bu defa alır o kulakları, tavandan aşağı asarım
-
Gloria
Canımmm, Sarı lale senden kaldı bana... Bir çığ gibi, senden dağıldı herkese... An oldu ben Gloria'yı unuttum, sarı lale oldum Senin tekelinde kalamadı doğru ama ne guzel işte, ne guzel yakıştırmışsın demek ki herkes benimsedi bu hitabı... Ben sarı laleyi cok seviyorum... Teşekkür ediyorum
-
Gloria
Ağlat benii Radya, ağlat... Ben yaşadım... Daha da sevmek istemiyorum dedim, özlemek istemiyorum dedim... Cunku eger bir kez daha seversem ve özlersem bu yükün altından kalkamayacağımı sen benden çok daha iyi biliyorsun... Çocuk istemiyorum, hiçbişi istemiyorum... Sadece istediğim tek bişi var artık hayatta, yeni şeyler değil, gözüm yok yenilerinde, bende olanlar, benimle olanlar benimle kalmaya devam etsinler, istediğim bu... Ben onları kırmamak ,çin elimden geleni yapıyorum, yaparım da... Üzmemek için son derece özen gösteriyorum, gösteririm de ama ne olurrrrrr onlar da artık beni kırmasınlar... Üzmesinler... Boyle oldugunda canımın nasıl acıdığını bir bilen sensin... Sen beni anlarsın... Radya, ben bana değer verdiğini söyleyip de, beni önemsediğini söyleyip de canımı acıtmaktan haz alan insanlardan yoruldum artık... Radyaaaa, midem kaldırmıyor artık benim bunları... Oynayan insanlardan sıkıldım ki ben ilişkilerimi oyunlar üzerine kurmam sen bilirsin... Radyaaaa, ben çocuk muyummm? Radya ben çocuk muyum da insanlar beni çocukmuşum gibi kandırmaya çalışıyorlar, neden yalan söylüyorlar... Neden dürüst olamıyorlar Radya... İnsanız dimi? İnsanız evet, doğarız, emekleriz, yürürüz, yeriz, içeriz, seviniriz, üzülürüz, ağlarız, severiz, aşık oluruz, büyürüz, yaşlanırız ama gerçeklerden neden kaçarız Radya? Sevmiyorsan sevmiyorsundur, başkasına aşık olmuşsan başkasına aşık olmuşsundur, mutsuzsan artık mutlusundur ama neden bunlar söylenmekten korkulur... Çok mu zor, seni artık istemiyorum hayatımda demek... Değil radya!!!! Değil, kabahati başkalarının üstüne atmadıktan, karşındakini anladıktan, sorumluluklarını bildikten, hatalarını farkedip, kabullendikten, herkese hakkını verdikten sonra özgürsündür git gidebildiğin yere... Ama kendin olarak git... Kendini kabullenmiş olarak git... Önce kendini affet, sonra ben seni affedeyim, en son da Allah affetsin dimi Radya? Neden Allah beni affetmesin kiiii? Ben ne yaptım kiiiiiiii? Karıştı, karman çorman oldu biliyorum, cozuttum yine, ne gelirse yazdım işte... Bugun olanlar, dun olmuşlar, yıllar önce olmuş olanlar hepsi birbirine girdi Allah beni affetsinnnn....
-
Gloria
Özlem be, özlem yürek yangını olmuş içimizde de haberimiz yok, haberleri yok... Özlenen bu kadar çok, bu kadar delice özlendigini bilse kalkar gelir be canım... Kalkar gelir, hem de nereden olsa kalkar gelir... Dayanamaz da gelir... Özlem ölümden korkmadığımı öğretti demişsin ya, ne guzel bi laf etmişsin... Ölümden korkmamak için çok sebep var bu hayatta... Öldük de öldüğümüzü mü gördük kü korkalım zaten... Bazen ölüm yumuşacık geliyor bana...Ölürsün, sevdiğin için ölürsün, özlediğin için ölürsün, dayanamadığın için ölürsün... Ölürsün, ölmemekle kalmaz, ölmeyi de özlersin... Ölmek de özlem kimi zaman... Ölmeyi özlemek de özlem... Biliyor musun, hiç duydun mu, Romalılar, birisi öldüğüne bunu tanıdıklarına söylemek için, "o öldü" ya da "o artık yaşamıyor" demezlermiş, "YAŞADI" derlermiş... Ne güzel bir ifade değil mi? YAŞADI... Yaşadım mavi... Yaşadım ben, bazen daha fazlasına gerek yok diyorum... Daha fazla yaşamaya gerek yok diyorum... Yaşadım, gördüm, sevdim, özledim, daha da sevmek istemiyorum, daha da özlemek istemiyorum... Hayatı sevdim, annemi sevdim, babamı sevdim, kardeşlerimi, dostlarımı, arkadaşlarımı sevdim, hayatımı paylaştığım insanı, insanları sevdim, doğayı sevdim, kuşları, börtü böceği sevdim, en çok da sevdiğimi sevdim, Fazlasına gerek yok gibi geliyor... Bir gün öldüğümde arkamdan kimse "ÖLDÜ" demesin istiyorum çünkü ben YAŞADIM... "Sana senden daha değerli gelecek bir şey olabilir mi?" işte yıllarca bu soruyla mücadele ettim... Artık etmiyorum, çünkü bu sorumun cevabı var artık... "Sana senden daha değerli gelecek bir şey olabilir mi?" EVET... OLABİLİRMİŞ... OLABİLİYORMUŞ... SEN, SANA DEĞERLİ OLANIN GÖZÜNDE HİÇ AMA HİÇ DEĞERLİ OLAMASAN DA, ASLA HAKETTİĞİN DEĞERİ GÖREMESEN DE, AKSİNE SANA KENDİNİ SON DERECE DEĞERSİZMİŞ GİBİ HİSSETTİRSE DE, O YİNE DE SANA, SENDEN DAHA DEĞERLİ GELEBİLİYORMUŞ... YANİ OLABİLİYORMUŞ MAVİ'M... İŞTE BU SORUYU AŞTIĞINDA DA İNSAN ÖLÜMDEN KORKMAMAYI ÖĞRENİYOR... ÖĞRENDİM... ARTIK KORKMUYORUM... UMURSAMIYORUM DA... BİRİLERİ ARKAMDAN ÖLDÜ DEMEYECEK BİLİYORUM... ÇÜNKÜ BEN NİHAYETİNDE SADECE YAŞADIM... YAŞAMANIN ANLAMINI VE AYNI ZAMANDA ANLAMSIZLIĞINI ÖĞRENEREK YAŞADIM....
-
Gloria
- Her Kadın Biraz Zalimdir Aslında......
Kadın biraz zalimdir aslında... Doğru... Zalimdir ama kendine karşı da aynı zamanda... İşkence karşısındakine değil, kendisinedir aslında... Ne diyeyim ki, yazmak istediğim neler var aslında... Neler nelerrrr... Ama olmuyor ki... İyisi mi, bırak içimde kalsın...- Jönümüz 24 yaşında...
Canım kardeşim, doğum gunun kutlu olsuuunn Mutluluk dolu musmutlu yıllar diliyorum sana.. Hep ama hep mutlu ol Pastanı kahveli yaptım Afiyet olsunnnnn kardeşime- sadece öneriler...
Ne dion sen sdlna yawww, nolmushkih Turkcheye... shashırdım falan yaneeee.. Kal geldiiih wallaaa!!! hehehehe *** Burada geçen kelimelerin neredeyse çoğununTürkçe ile uzaktan yakından ilgisi yok... Peki bu kelimeler neden böyle kısaltılıp, Türkçe bu şekilde eciş bücüş hale getirliyor? Sorun ne? Zaman meselesi mi? Yani zamanız mı yoktu bunları yazarken? Yoksa bu sayfa da tıpkı cep mesajları gibi 160 karakter ile mi kısıtlı? Değil! Burada istediğiniz kadar uzun iletiler yazabilirsiniz.. Unutmayın dil bir kültürdür; dil, bir ülkenin en önemli öğesidir. Dil, geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe herşeyi aktarabileceğimiz en önemli aktarım aracıdır. Dilimiz konusunda daha dikkatli olmak zorundayız... Bu her birimizin ciddi anlamda dikkat etmesi gereken bir sorundur. Belki şimdi kullanmış olduğunuz bu Türkçemsi dili anlıyoruz ama ileride maalesef anlayamayacağız. Neden biliyor musunuz? Türkçe'nin böyle devam ederse bilinçsizce yozlaştırılıp, tanınamaz hale getirilecek olunmasından... Sonunda Türkçe diye bir dil kalmayacak... Saygılar- Gloria
özlem, duyguların atlatılması en zor olanı... Asla bitmiyor sanırım... Hiç beklemediğin bir anda, tam da unuttun sanırken, gunlerce, aylarca, yıllarca aklında bile yokken, bir anda gelir ve yerleşiverir beyninin taaaa içine... Atmak istersin atamazsın, kaçmak istersin kaçamazsın... Özleneni koklamak, duymak, tatmak, görmek istersin, ona dokunmakistersin, hem de delicesine... Hele bir de kaybetmişsen, asla dokunamayacak, asla göremeyecek, asla duyamayacaksan işte o zaman özlem bilinen en büyük acı olur... Bunu bilmek de ölmektir...- Gloria
Teşekkur ederim Mavi'm, hiç aklıma gelmezdi bir gun babaannemi bu tatlıyla anacağım Ne ilginç değil mi? Bir resmin, bir kokunun, bir şarkının, bir mekanın, bir şiirin bize hatırlattıkları... Bazen kimseye hiçbirşey ifade etmeyen bir nesne, bir kişiye neler çağrıştırıyor, o kşiyi alıp nereden nerelere götürüyor... Geçmişe yolculuk illa zaman makinesiyle mi olur, geçmişe yolculuk bunlarla da oluyor...- GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
Burma tatlısını görunce geldi aklıma, babaannem cok guzel yapardı onu en sevdiğim hamur tatlılarından birisidir o... Ben de yapabiliyor muyum diye bir kez denedim oldu gerçi ama yine de babaanneminkiler gibi olmadı... Bugunlerde nedense hep onun yaptığı yemekleri özler oldum... Neden acaba? Acaba ben babaannemi çok mu özledim? Görmek, yanına gitmek ister gibi bir hal sezdim kendimde ama hadi hayırlısı... O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, Arkalarında doldurulması mümkün olmayan Boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, En güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer. Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, Çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, İnsan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, Hiç bir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, Kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, Öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, Göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, Son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, Meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, Beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, Yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, Son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, Her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, Dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, Namuzsuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, Dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, Sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, Kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında Bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde "Onca ayrılığın birinci dereceden failidir." denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, İhanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde Amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, Ya, canım ellerini tutmak isterse... Evet sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa Tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! Can Yücel. - Her Kadın Biraz Zalimdir Aslında......
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.