gloria

Yaaa sen ne süper bir insansın yaaaa... Bak nasıl da hemen keşfetti içimdeki yazarlık potansiyelini evettt var ve ben burda o potansiyelimi açığa çıkarıyorum dimiiiii ayrıca o resimdeki benim dedeannem değil ama vallahi benziyor, resmi seçerken onu aynı dedeanneme benzetmiştim.

-*-Gloria-*- Ben artık yöntemi öğrendim, hay allah acaba ne yazsam diye düşünmüyorum, direk yazmaya başlıyorum. Nasılsa başlayınca gerisi çorap söküğü gibi geliyor Bakalım bakalım bu çorabı nasıl sökeceğim Çorap söküğü dedim de bak hemen aklıma geldi işte... Ben şimdi kendime terapi yapacağım… Şimdi lütfen ayaklarımızı uzatıyoruz, ve koltuğa doğru şöyleeee bir uzanıyoruz. Uzandık mı? O halde gözlerimizi kapatıp, taaaaa çocukluğumuza geri dönüyoruz… Soruyorum size, lütfen cevap verin sayın Gloria? Kaç yaşındasınız? - Cevap veyiyoyum, beç Evet tam üstüne bastım, şu an tam beş yaşındayım. Giresun’dayım ve orada dedem, babaannem, bir de dedeannemle birlikte yaşıyorum. Dedeanne kavramı size tuhaf geldi değil mi? Kesin tuhaf gelmiştir, nerden biliyorum? Çünkü ne zaman dedeanne desem, hep herkes bana tuhaf tuhaf bakıyor. Dedeannem, yani dedemin annesi, anlaşılmayacak bir şey yok, ama niye ısrarla ben dedeannem diyince insanların suratına o acayip bakış yerleşir anlamam bir türlü… Herneyse geç şimdi bunları Sayın Gloria, bunlar beş yaşındaki bir çocuğun sorgulayacağı şeyler değil, sizi mantığa davet ediyorum. Beş yaşındayım, babaannemi, beni evlatlık alan bir teyze, dedemi beni evlatlık alan bir amca, dedeannemi beni evlatlık alan amcanın annesi, kendimi de uçaktan atılmış bir bir evlatlık zannediyorum. Nedeni çok basit, çünkü annemi ve babamı tanımıyorum, hatırlamıyorum da… Onlar o zamanlarda çalışmaya çalışan ebeveynler olduğundan ancak ve ancak yılda birkaç ay gelip, beni görüyorlar, sonra da dönüp gidiyorlar. Eeeee çocuk hafızamla bir yıl önce gördüğüm bir kadınla bir adamı hatırlamamam da çok doğal… Evlatlık meselesine gelince bu aslında tamamen “güvendiğim dağlara kar yağdı meselesi...” Alık bir zamanıma denk geldi herhalde, bir gün hem de evin epey kalabalık olduğu bir gün, ağzımdan “Neden benim de diğer çocuklar gibi bir annem ve bir babam yok?” diye bir soru çıktı ve o kalabalığın içinden tanıdığım, sevdiğim ve hatta bana asla yalan söylemeyeceğini düşündüğüm bir insan, “Aaaaa çocuğummmm sana anlatmadılar mı? Seni uçaktan attılar, bu teyzeyle amca da sana acıyıp, seni evlatlık edindiler” diyiverdi… İşte o gün, hayatımın darbesini yediğim ilk günüm oldu… Bir şey itiraf edeyim mi? En az üç gece bu meseleyi kendime dert edip, uyuyamadım… Hatta beni uçaktan atan annem ve babama da acayip kızdım, gizli gizli, içli içli ağlayıp durdum… Ne günahım vardı benim beeeee, siz şimdi ne diye beni uçaktan attınız ki? Durun şimdi burada acıklı bir türkü girmek lazım… Evet girdim Ben bir yaralı ceylanııııımmmmmmmm (gerisi aklıma gelmiyor) Bu arada ben hala mevzuya gelemedim haberiniz olsun, sıkıldınızsa kusura kalmayın, başladınız bir kere okuyacaksınız artık… İşte ben o günlerde annem ve babamı sürekli hayal eder bir vaziyette hayalet gibi dolaşmaktayken, birden gözüm, dedeannemin ip eğirmek için kullandığı çıkrığa takıldı. Çıkrık nedir bilmeyenler için de aşağıya onun bir resmini koyuyorum ki herkes neden bahsettiğimi anlasın, ayyyy çok düşünceliyimmm beeeee Çıkrığı gördüğüm o an işte kafamda birden şimşekler çaktı… Meğer ben Uyuyan Güzelmişim…. Naaasıll yani dediğinizi duyar gibi oldum, söylim şöyle yani: Hani uyuyan güzel masalında kötü peri, prenses için “18 yaşına geldiğinde eline bir iğ batacak ve prenses ölecek” diyor ya ya işte babaannem bana bu masalı anlatırken, ben ona “iğ, ne demek” diye sorduğumda, o da bana, “dedeannenin ip eğirdiği, çıkrık var ya, işte iğ onun gibi bir şey” diye cevap vermişti. Tabi o zaman benim o tanımdan yola çıkarak kendimi uyuyan güzel zannetmem biraz imkansızdı, ama başıma gelen o melun uçak kazası olayı üzerine doğal olarak aklım birden başıma geldi yani… O zaman anladım ki, “Eveeet ben kesin uyuyan güzelim ve bir prensesim, kral annemle, kral babam da aslında iyi insanlar, sırf benim elime iğ batmasın diye, beni korumak için uçaktan attılar ama işte şanssızlık eseri ben yine içinde iğ olan bu eve geldim… Eyvaaaahh, şimdi o iğ benim elime batacak ve ben hemen uyuyacağım, sonra da tam 100 yıl boyunca uyanmayacağım… Eğer prens gelmezse de hiç uyanmayacağım, acaba prens gelir mi kiii Görüyorsunuz dimi, tüm 5 yaş fantezi sınırımı bir anda doldurduğum ve 1 yıl boyunca fantezi kurma hakkımı bir anda yitirdiğim yetmezmiş gibi bir de güzelim masalı kendimce bir korku filmi haline getirdim. İşte o günden sonra da uzunca bir süre, yani annemle babamın bir kral, kendimin de bir prenses olmadığını öğreninceye kadar o iğ denilen, uyku ilacına dokunmamak için ne derin çabalar sarfettim ama şimdi o çabayı ne siz bana sorun ne de ben size anlatayım **** Tamam Sayın Gloria, artık bugüne dönebilirsiniz... Sizinle görüşmemiz 1 saatti ve maalesef randevunuz bitti... Lütfen toparlanın artık ve ayaklarınızı da o koltuğun üzerinden aşağı indirin, sonra da ayakkabılarınızı giyip evinize doğru yol alın lütfen… Hadi canımmmm hadiiiiiii, hadiiiiiiiii... Offf aman iyi be gittik, pis cimriiii Ben biir küçüüük cezveyiim Köşe bucak gezmeeeeyim **** Bu da günümün karikatürü...

Ben artık yaşlandım, o blog bu blog dolaşıp, kendi blogumun yokluğundan yazma ihtiyacımı başka bloglarda gidermek istemiyorum... Bana da bir editorluk veriver, arada geleyim doktureyim, yazma ihtiyacımı gidereyim. Bu iş tutarsa ben de bi blog açarım, özgürlüğüme kavuşurum... yok tutmazsa boşuna blog kirliliği yaratmayayım... Hem tengeriin boşig insanının zaten bir blogu var neden ona editorluk veriyorsun ki, benim bir blogum bile yok, sen beni hiç düşünmüyorsun ahh ahhhhhhhhh biz de bacılık dedik bagrımıza sardık, oldu muuu bacımmmm... İlla ben mi soyliycem blogunda bana editorluk ver diye.. Gider pikadodan isterim, o verir bana editorluk hem o beni çok severrr Olmazsa Tengeriin bana editorluk versin, o da olmazsa ne bilim işte bulurum ben yazcak blog

hehehee "ER MEKTUBU GÖRÜLMÜŞTÜR" gibi olmuş bu ya

valla geçenlerde yazmış biryerlerde okudum, ben çok güzel kahve yaparım diyordu, ben o yuzden ondan istedim kahveyi ama bak hala gelmedi, yok buralarda, sabahtan beri kahve bekliyoruzzzz

Sevgili arkadaşım Godzi, Sen bu mektubu okurken sanırım ben yine çok uzaklarda olacağım... Sanırım diyorum çünkü ben de o uzak yerlere gidip gitmeyeceğimi henüz bilemiyorum.... Bugünlerde kendim için yeni bir gezi planlıyorum ama işte herşey planladığım gibi gitmeyebilir... Bu geziyi internetten falan çok araştırdım Godziciiim, turizm sitelerine falan da baktım, gerçi gidenler neredeyse hiç ama hiç yorum yapmamış ama okuduklarımdan yola çıkarak ben o yer hakkında epey bir fikir sahibi oldum gibi... Gidenlerin bir çoğu oraya tatil diye gitmiş, sonra dönmemişler, yerleşmişler... Orası için bazıları çok sıcak diyor, bazıları çok güzel diyor, bazıları boğucu bir havası var diyor, bazıları rahat diyor... Sanırım gittiğin bölgeye göre havası da değişiyor.... Ben daha hangi bölgeye gideceğime karar veremedim... Aslında herkes biliyor da orayı, tatil olarak pek düşünmüyorlar sanırım, genelde insanlar oraya yalnız gitmeyi tercih ediyorlar ama yine de kampanyaları falan takip etmekte fayda var... Kimi zaman toplu gidişler falan da oluyormuş, onları iyice öğrenmek lazım tabiii... gerçi bu toplu gidişlerin de süresi, zamanı falan pek bilinmiyor, birden HADİYİN GİDİYORUZ diyebiliyorlar, diyorum ya işte takip etmek lazım... Tek tek gidince biraz daha masraflı gibi... Çok ünlü birkaç turizm katalogu var, sürekli bu yerlerden bahseden... Üstelik bu turizm katalogunu hazırlayanlar, eninde sonunda bir gün herkesin oraya gideceğini söyleyecek kadar da iddialılar. Böyle iştee, beni de bir merak saldı bugünlerde yani anlayacağın... En cazip tarafı da çok ucuz oluşu Godziciğim, vallahi ne kadar kalırsan kal, otel masraflarıydı vs. hepsi bedavaya geliyor... Gerçi oteller bildiğim kadarıyla çok konforlu değil, odalar genelde dar, havasız ve karanlık oluyormuş ama uyumak için idealdir sanırım Öyle kıyafet falan da dert değil, tek bir kıyafet giyip gitsen oluyor, orada hiçbirşey parayla değil, o nedenle giderken yanına para alman da gerekmiyor... Valize de gerek yok, çünkü gümrükten geçerken neyin var neyin yok el koyuyorlar... Bak tek bir kıyafetle, tek kuruş ödemeden, gidip çoook uzun süre ddinlenebilecek bir yer burası... Gözünü kapatıyorsun, yatıp keyfine bakıyorsun... Düşündükçe daha da cazip geliyor... Neyse işte benim için dua et ki bu istegim kabul olsun İçimden geldi sana bir şarkı göndermek istiyorum Buralardan Gitme - Feridun Düzağaç Çok su verince ölür ya çiçekler. Çok ağlarım, çürür gözlerim gidersen eğer Ben senin gül bahçende oyunlarıyla mutlu Ve affedilmeyi çok seven yaramaz bir çocuğum. Sen ne güzel güldün, solmuyordun. Hem çok seviyordun hem beni yormuyordun. Çiçekler... Çiçekler sevildikçe büyür. Gitme diyorum sana gitme! Çiçeklerim benimle ölür. Buralardan gitme. Buralar gitsin, sen gitme. Gitmek çözecekse... Ve biri gidecekse... Buralar gitsin, sen gitme... Sen gitme. Ben şimdi gidim godzicim, sonra belki yine görüşürüz ha aklıma gelmişken sen balıkla kuş hikayesini bilir misin? Balık kuşa aşık olmuş,kuşta balığa, Ama ne balık uçabilirdi havada Nede kuş yüzebilirdi suda, Peki nerde buluşacaklar, Nasıl gezip tozacaklar, İşte bunun adı imkansız sevda... Geçen gün bir film izledim, çok güzeldi, tesadüfen bu hikayeden bahsetti... Da Vinci de vardı filmin kahramanları içinde ve dedi ki, balıkla kuş buluşsun diye demek ki biz de balığa kanat takacağız... Aman bugün benim sigortalar biraz gevşek, saçmalıyorum... Öyle bir tuhaf bugün benim aklım... Daldan dala işte... Bir hüzünlüyüm bugün, bu hüzün de mektubuma yansıdı Godziciiim, sayfanı kendimle, kendi kafa dağınıklığımla kirlettiğim için kusura bakma olur mu arkadaşım...

ben o tebeşirleri ilk gördüğümde ekmek sandım yaaa karnım mı aç acaba... Çok teşekkür ederim canım... Al bu pemboş kalp de senin ben çizdim, suyun kenarınaaaa ayy bu suda da koli basili mi ne var, öyle köpük köpükkkk, canım sen yine de kalbe dokunma, dokunursan da ellerini iyice yıka neme lazımmmm, hastalık mastalık kapmayasın Gloria'sı geliiiiirrr orayaa O ALP'inin yanaklarınııııı harttt diye ısırır, sonraaaaaaa o Gloria'ya gül veren elleri, öpüp öpüp koklar... Yerim ben onu. yer... (Kibar ol beeeeeeee, ne haşin insansın Gloria sen yaaaaaa ) Kibar olayım yyyy, çok teşekkür ederim Alp'im benimmmm Çok mercii, seni çok seviyorum Kibar oldu mu hiiiççç nooolllsunnnnnnnnnn, bişeeeey olduğu yok, yoksa bişi mii oluyooooo

Ahh godzicim, çok bi düşüncelisin Ne güzel yaaaaaa, ben sana minnettarım, bugün de böyle gizli üye olmadan girebildim sayende, boyle her gelişimde içimden sana dua etmek geliyor... Bu arada gönderdiğin mektubu ancak aldım, bizim postacı bugünlerde üstünüze afiyet biraz hasta olmuş o nedenden olacak bu defa mektuplar geç ulaştı elime... ama cevabı yazdım, kendisine verdim, umuyorum bu akşama elinde olur... Senin anı defterinin adresine postaladım... Ha bir de Rua ile bugünlerde aramız biraz bozuk gibi... O yüzden bizim adada da göremiyorum onu... Biliyorsun bizim adada fazla kişi yok, toplamda 46 kişilerdi, Ruayla ben de gidince 48 kişi olduk... (Okeye dörtlü için iki eksik olduğundan son iki kişi olarak da adaya rua ile beni almışlardı...) Neyse efenim işte, biz geçen gün hep birlikte yine bir okey masası kurduk, tabii benim ortak yine Rua... Herşey iyi hoş gidiyor, hiç bir sorun yok derkeeeeeeeen, sen rua tut yere okeyi at, oldu muuuu? Sonra tabii onun yere attığı okeyi rakip kaptı, onda da bir okey varmış meğer eli boştaymış ve okeye dönüyormuş, tabii yerden okeyi kapınca, biz yenildik... İşte o gün bugündür ona bir haller oldu... benimle doğru düzgün konuşmuyor, ileride bir gün adaya daha iyi okey oynayan birisi gelirse zaten biz onunla artık ortak olmayacakmışız, olsak olsak rakip olacakmışız... Zaten söylediğine göre ben iyi bir okey oyuncusu da değilmişim, o benimle ortak olmaya devam ederse biz asla yenemezmişiz... (Sanki bugüne kadar hiç yenmedik haaaaaa hep biz yeniyodukkk beeeeeee ) Halbuki ben hiç öyle düşünmüyordum... Neyse işte Godzicimm, şimdilik durumlar böyle idare ediyoruz işte, ha bir de ben artık bu hayatta hiçbirşeye çok şaşırmamaya başladım, artık sadece bakıyorum, "bakalım hayat bize neler gösterecek" diye... Oysa yaşam için heyecan yoksa, yaşam ne anlamsız değil mi? Yaşamak ne anlamsız değil mi? Ayy durrr yine sigortalarım gevşedi, toparlim ben hele bi onları...

ayyy thankk youuuuuu ruacımmmmmm, pek bi makbule geçtin allah senden razı olsun, merciiiiiii karnım doydu ohhhhhh kahve iyi gelir şimdi bana , godzi yok mu godzi duyduguma gore cok guzel kahve yapıyormuş, şöyle bana da bir kahve yapsa da keyifli keyifli içsem

Böcek yemekle ya da neden yemiyor olmamızla ilgili sana bir alıntı: Böcek yeme fikrinin insanda oluşturduğu tek duygu iğrenme duygusudur. İnsanların gıda tüketim alışkanlıklarını, kalori değerleri ve beslenme dengesi değil, dinler, gelenekler kısacası kültürler belirler. Günümüz insanları sadece birkaç omurgalı, yumuşakça ve kabukluları yemesine karşın, atalarımız böcek yiyici idi. Böcekler bol miktarda protein ve yağsız sığır etinden daha az yağ içerirler, içlerinde bol miktarda kalsiyum, demir, çeşitli mineraller ve vitamin vardır. Protein içeriği bakımından, çekirge yüzde 50-75, örümcek yüzde 64, karınca yüzde 24, tavuk yüzde 23, balık yüzde 21, sığır eti yüzde 20 ve kuzu eti yüzde 17 zengindir. Avrupalılar böcek yemez ama Afrika'da değişik çekirge türleri ve iri kelebek tırtılları yenir. Tayland'da bir tür iri su böceği, Yeni Gine'de ağustos böceği, Japonya'da kızartılmış yaban arısı, yalnız veya diğer besin maddeleri ile veya soslarla karıştırılıp yenmektedir. Halen dünyamızda, insan gıdası olarak 500 civarında böcek türü yenilmekte, bunun yüzde 40'ı Meksika'da tüketilmektedir. İnsanların böcek yeme alışkanlığını kazanamamalarmın sebebi muhtemelen, böceklerin boyutlarının küçük, dolayısıyla tüketim için gerekli olan miktarın temininin zor olmasından kaynaklanmaktadır. Bundan sonra söyleyeceklerimiz, bizi dikkatli okuyan ve evlerindeki kalorifer böceğinin ekonomik değerini anlayan okurlara; Eğer böcek yemeye karar vermişseniz, onları sağlıklı olarak yakalamalı ve derhal işleme koymalısınız, çünkü ölü böcekler çok çabuk bozulurlar. Karasinekler ve hamamböcekleri gibi böcekler çoğunlukla bakteri taşırlar, bunları yememek gerekir. Aslında öyle veya böyle bütün böcekler parazit taşıdıklarından, iyi bir pişirme gerekir. Tüylü böcekler boğazı tahriş eder, renkli böcekler ise çoğunlukla zehirlidir. ***** Ve devamı benden; Sevgili Bursercan, böcek yeme mevzusu eninde sonunda bizler için de kaçınılmaz bir mecburiyet haline gelecektir. Şöyle ki insan ömrü devamlı bir şekilde uzuyor ve nüfus son hızla artmaya devam ediyor. Yapılan araştırmalardan yola çıkarsak biliyorsun ki bir süre sonra yiyecek bulma sıkıntısı yaşamaya başlayacağız, (ekolojik dengenin bozulması yanı sıra küresel ısınma, artan nüfus vs. vs. sebepleriyle) kaynaklar gittikçe azalacak... Böceklerin birer protein deposu oluşları ve hem sayı olarak aynı anda çokça üremeleri hem de gerçekten hızlı bir şekilde üremeye devam etmeleri dediğim gibi bizim için eninde sonunda böcek yemeyi mecburiyet haline getirecektir. Dilerim o zamana daha çok vardır ama dünyanın bu nüfus fazlalığını taşıması sonsuza kadar mümkün değil... Açlık dünyanın çoğu yerinde baş göstermeye başladı bile... Ayrıca canını sıkma ıstakoz, karides, yengeç vs. vs. de biliyorsun ki birer böcek türüdür. Ve gerçekten de lezzetliler Ve ayrıca; Bir insanın yaşamı boyunca uykusu sırasında ortalama 70 böcek ve 10 örümcek yuttuğu söylenir. Kimvilir belki de bu insanlar için yeni beslenme ortamına uyum sağlamaları açısından bir hazırlama evresidir. ***** Bu konuyu depremden alıp buralarqa kadar getirdik, Allahtan forum başlığı çevre bilimiyle ilgili Neyse eğer devam edeceksek başka bir başlık açalım Bursercan

İnsan eti yemek??? Bu doğru değil sevgili Bursercan, ya bir yanlışın ya da eksiğin var... Hazır konu açılmışken şunu bir açıklığa kavuşturmakta da fayda var diye düşünüyorum... Bu internet hurafelerinin en geyiklerinden birisidir Aşağıdaki haberi okumanı tavsiye edeceğim, bu arada görüntüleri buraya yüklemek istemedim. İsteyen zaten google da bulur... İngiliz Channel 4 televizyonunda önceki gece dokümantal bir belgesel içinde Çinli bir adamın yeni doğmuş bir bebeği yediğini gösteren fotoğrafların yer almasına izleyicilerden büyük tepki geldi. Dehşete kapılan izleyiciler televizyon kanalı ve güvenlik birimlerinin telefonlarının kilitlenmesine sebep olurlarken, sözkonusu adamın yediği şeyin ördek olduğu ortaya çıktı. İzleyiciler, Çin'in neden sürekli olarak şok edici modern sanat yaptığının konu edildiği programda yer alan görüntülerin, sanat adına yapılmış olmasını kabul etmediler. Kanalda yer alan görüntülerde bebek yiyen 32 yaşındaki Çinli Zhu Yu, aslında koyu bir Hıristiyan olduğunı ifade etti. Zhu, hiçbir dinde bebek yemenin ya da yamyamlığın yasaklanmadığına dikkat çekmek istediği için böyle bir şey yaptığını belirtti. 2000 yılında Şangay Sanat Festivali'nde çekilen fotoğrafta Zhu, gerçekten bir bebeği yiyor gibi görünüyor. Ancak, Zhu'nun yediği şey aslında kızartılmış bir ördek. Bebek başı ise oyuncak bir bebekten alınarak ördeğe monte edilmiş. Bu görüntülerden sonra Scotland Yard ve FBI, Zhu hakkında çok detaylı bir araştırma yaptı. Hurriyet'ten alıntıdır. Velevki senin dediğin gibi olsun, o zaman da kimse emin ol buna tepkisiz kalmazdı... Çoğu insanın bunu senin yazdıklarından ilk defa okuduğuna eminim, kesinlikle böyle birşeyin olabilme ihtimalinin dahi olmadığına eminim... İlla var diyorsak da fotoğraflar bunun kanıtı olamaz çünkü bunların gerçek olduğundansa fotomontaj olduklarını söyleyebilmek daha mantıklıdır... ***** Diğer olaya gelince; yani canlı inek kıyma makinesi mevzusuna.... Oradaki inekler canlı değil, zaten kan falan da yok görüntülerde ve ilgili videonun başında da onların hastalıktan (muhtemelen deli dana hastalığı olma ihtiali var) ölmüş inekler olduğu yazılı, bu yöntem hastalıklı hayvanları imha etmek için kullanılan bir yöntem... Görüntülerde ineğe ait olduğu düşünülen sesler var ama inek hareket etmiyor, yani hayvan ölü ve ses de montaj... ***** Tüm bunlardan sonra ben Çin'deki deprem konusuna dönmek istiyorum. Yaklaşık 9 yıl once buna benzer korkunç bir deprem yaşadık, binlerce insanımızı kaybettik ki yine de çok şanslıydık, bu deprem gecenin bir yarısı oldu ve insanlar işyerlerinde ya da çocuklar okullarda değildi... O zaman bu depremin açacağı kayıpların belki de sayılarla anlatılması bile güçleşecekti... Çin'deki depremle neredeyse bir kuşak okullarda yok oldu, 500 kişilik okullarda yaşayan öğrenci sayısı 100 ü geçmiyor ki onlardaki psikolojik hasar da sanırım korkunç yıpratıcı olacak. Kendi adıma bu olaya öyle çok üzülüyorum, kim olursa olsun, nerede olursa olsun, bu çok acı ve çok büyük bir kayıptır, umarım Çinliler yaralarını bir an once sararlar ve toparlanırlar... Hani bazen söyleyecek bir sözünüz kalmaz ya bu da onun gibi birşey, anlatılmaz, yaşanır denir ya öyle birşey işte... Söylenecek birşey yok, buna benzer acılar yaşanmamışsa empati kurmak çok zordur... Ben bu acıyı ta yüreğimin içinde hissettim... Sabırları bol olsun..

Pes artık!!!! İnsanın boyle bir habere inanacağı bile gelmiyor, şaka gibi ya... Bu gerçekten artık haddini aşmak oluyor, başka birşey değil... İnsan haklarına ancak bu kadar saygısızlık yapılabilir, ancak bu kadar kötü niyetli yaklaşılabilir... Boğazı kirletmek öyle mi? Ne kadar da çevreciler bunlar böyle? Şimdi de Greenpeace'ciliğe soyunmuşlar. Vakit gazetesi beyleri bayanları, bu güne kadar boğaz tertemizdi değil mi? Bu dökülen küllerle kirlendi tabii... Devam devam, böyle devam, sayenizde her yer tertemiz olacak, zaten halkın da tepkisi büyükmüş bu halkın tepkisi acaba neye bu kadar büyük? Size mi yoksa küllere mi? Benim tepkim size büyük... Küllere tepki gösteremiyorum çünkü boğazı kirlettiğini düşünmüyorum, tepkimi size gösteriyorum çünkü dimağlarınızın kirli olduğunu düşünüyorum ve bu kir her yeri sarıyor... Yazıııkkkkkk!!!!!!

resimlerim açılmıyor

bi de gazoz verildiği daha yeni aklına gelmiş gibi, ancak gündeme düştü... bunlar herhalde gece yatmadan once düşünüyor, acaba yarın ne desem inanırlar diye, bizi deniyorlar aslında... olmazsa başka bi yalan uyduruyorlar demek ki... Bakalım yarın daha ne yalanlara gebe kalacak....

sensin süper şekeriimm herşey yolunda umarım

I LOVE YOU I LOVE YOU SAY LOVE YOU DO YOU LOVE ME burdan gerisi enteresandı hatırlamıyorum vallahii

Sevgili arkadaşım Godzilla, Sen bu mektubu okurken ben cok uzaklarda olacağım (niye böyle yazdım bilmiyorum sanırım izlediğim türk filmlerinin etkisinde kalıyorum, orda bütün mektuplar böyle başlar ) herneyse işte ben çok uzaklarda olacağım.... Geçen gün bana gönderdiğim MANİyi aldım. Çok beğendim... Hediyeni de çok begendim. MANİyi bana korumalarla göndermişsin, ben de şimdi o korumalar sayesinde buraya artık istediğim zaman gizlenmeden girebiliyorum... Nihayet özgürüm, kamuflaj gözlüklerimi bile takmadan burada rahat rahat dolaşıp, tepiniyorum. halimi bir sen anladın arkadaşım, senden başkasından bana fayda yokmuş meğer gördüm... Allah senden razı olsun, başka ne diyiiimm.. Ha bir de maşallah, 41 kere maşallah diyim (bunu da neden dediğimi bilmiyorum ama işte iyi dileklerimizden birisi ya ondan dedim ) Herneyse ben yine kaldığım yerden devam edim, eeeeee anlat godziciğimmm, daha daha nasılsın bakalım, orada havalar nasıl, sular akıyor mu? Arkadaşın Rua nasıl, iyi mi? Onu artık buralarda göremiyoruz, eeee ne de olsa artık kendisine ait bir defteri var, o artık kendi defterinin sularında yüzüyor... İşte godziciğim, hayat böööle, naparsın, bazı arkadaşlarımız bizi öyle ortada bırakır gider, böyleee kalakalırız... Halbuki nerde dimi o eski günler, eski dostluklar, eski arkadaşlıklar, aaaahhh ahhh... Eskilerin tadını artık hiçbiryerde hiçbirşeyde bulamıyoruz, sevmek de dostluk da falan filan hepsi eskilerde kalmış.... Silah çıktı ya godzicim, ondan sanırım.... herşeyin suclusu bence silah Eeee başka başka neler yapıyorsun anlat di hadi... Haaa bu arada gecen gün duydum ki Nuri Alço gene iş başındaymış, birilerinin çayına gazozuna ilaç neyim atıyormuş, en son da bizim ÜZMEZ var ya onunn gazozuna ilaç atmışlar.. çok üzüldüm vallahi billahii, yazık adamın başını yediler, iftira atıyolarrrrrr ona, çok günah dimi godzicimmm. Hiiiç yani dimi godzicim, koskoca adama, yaşını başını da almış öyle iftiralar atılır mı? Neyse işte burda herşey boyle, havalar da biraz soğuk, pek yağmur yağıyor bugünlerde, sular akıyor ama belki yazın akmaz, o yüzden yağmurların yağması iyiye alamet... Neyse bizde haberler bu kadar, korumaları teslim aldım diye bi haber verim istedim... Yalnız o kel kafalı ve yaklaşık 130 kilo olan 2 mt boyundaki koruma var ya çok yemek yiyo, onu nasıl doyuracağımı şaşırdım, ha bir de sorayım dedim, bu korumaların maaşını kim ödeyecek acabaaaaa Yani ben bugünlerde paraya pek sıkışım da ondan dedim di arkadaşım... Neyse mektubumu burada bitirirken büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyorum Acele cevap... ELMA ARMUT PORTAKAL ARKADAŞIM GODZİ HOŞÇAKAL... Not: Mektubu kokulu kağıda yazıp gonderecektim ama hiç kokulu kağıt bulamadım, onun yerine evde bahar kokulu LÜX sabunu vardı, kağıda ondan sürdüm, o nedenle ellerin köpürürse sakın panik olma, yıka geçer

ohhhhh kekler börekler tatlılar, birden ne kadar aç olduğunu farkettim karnımın ne ala ne alaaaaa... pekala, pek güzel, pekiyi, yok yok yıldızlı pekiyi.. neyse işte ondan yani... Ben şu yıldızlı kurabiyeden alabilir miyim kiiiii geldim gördüm gidiyorum, hadi eyvallah

biyendin mi ruaaaaa, biyendiysen bir dene de sen yazsana

Ne güzel şeyler gelmiş senin içinden birtanem benim Seni çok seviyorum Unutmadan birşey daha; Bana dostluğun anlamını hatırlatan nadir kişilerden birisin... Yerin ayrı herzaman, seni çok seviyorum...

Ohhh artık korumalarım var, sağolsun arkadaşım Godzila bana koruma tuttu, ben de bugün itibariyle artık foruma rahat rahat gireceğim, gizli girmek yok artıkk tişikkür ederimmm arkadaşım godzilla bu arada korumaların parasını sen ödiycektin dimiiiii

ha gayret ruaaa, vallahi olacak, az kaldı Bak Godzilla dahi yazmış güzel bir mani Bence sen de yazarsın, uğraş biraz hadi Bahar gelmiş sönmüş kaloriferler dimi yani Hıdırellezi yalnız kutlamana bu muydu yani mani alakaya maydonoz gel bize bazı bazı yapalım sana bir hipnoz yetiştirirsin biraz pazı

vallahi süpersinnnnnnnnnnnnn, koptum bağlayamıyorunm kendimi

Harbi Örümcek Adam Benim Alp'im, bi salıyor ağlarını üzerimize ve yakalandın mı daha da bırakamıyorsun, kopamıyorsun o ağlardan... Öyle tutuklu kalıyorsun Alp'e Öyle tatlı ki, maşallahhh, maşallahhh, maşallaaaah, binlerce kere maşalahh

Oyyy oyyy oyyy kurban olurum ben Alp'ime... Ne kadar tatlı çıkmış o yerim ben onu yaaaaaa Öptüm öptümmm öpücüklere boğdummm onu, ayy şimdi burda olsaydı da ben onu bir güzelllll sarılıp sarılıp öpseydim.. Çok özlemişim ben Alpciğimi yaaaaaa Çok güzel çıkmışsınız ikiniz de canım arkadaşım, güzel arkadaşım benim... Oğlun da sen de dünyalar güzelisiniz CANIM ALP'İM DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN... HEP AMA HEP ÇOK GÜZEL, ÇOK MUTLU, SAĞLIKLI, BAŞARILI GÜZEL AMA ÇOK ÇOK GÜZEL BİR HAYAT YAŞARSIN İNŞALAH SENİ ÇOK SEVİYORUM BENNNNNN BİRTANEM BENİMMMMMMMM