Zıplanacak içerik

gloria

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gloria tarafından postalanan herşey

  1. -Ş- Şal Kabağı: Cucumis trigonus Roxb. Bir yıllık otsu, sürünücü ve sarı çiçekli bir tür. Meyveler 2-4 cm çapında, acı ve lezzetli küçük bir kavun görünüşünde. Silifke bölgesinde bulunur, bölgede müshıl olarak kullanılır. Yabani kavun, acur, ancur, gıta, hıta, hıttık, hıtti, hıyar, salatalık da denir. Şamdan oluşumu: Tepe sürgünü çeşitli nedenlerle ve çok kez kırılmış, tahrip edilmiş olan ağaçlarda tepe sürgünü olmaksızın yan sürgünler gelişir. Böylece bitkinin tepe kısmı şamdanı andıran bir şekil alır. Bu olaya şamdan oluşumu denir. ( Kandelaberbildung/candelabre tree ) Şaşırtılmış fidan: Fidanlıklarda özellikle orman fidanlıklarında, ekim yastığında bulunan sık durumdaki fidanların, esas dikim alanına götürülmeden önce, bu yastıklardan çıkartılarak, daha geniş aralıklarla ve mesafelerle başka başka bir yastığa dikilmesi ve böylece daha iyi gelişmesinin sağlanması için yapılan işleme, ormancılıkta ?şaşırtma?, bu fidanlara da ?şaşırtılmış fidan? denir. ( verschulte Pflanze/transplant stock ) Şevketibostan: Cnicus benedictus L. 35 santime kadar yükselebilen, bir yıllık, tüylü, sarı çiçekli ve otsu bir bitkidir. Toprak üstü kısımları İzmir pazarlarında satılır ve sebze olarak kullanılır. Akkız, bostan otu, mübarek dikeni, Şevket otu olarak da bilinir. Şimera: Deneysel yönlendirme sonucunda, iki veya daha çok sayıda farklı genom hücresinden oluşan organizma -T- Taksonomi: Organizmanları sınıflandırma bilimi ( Taxonomy ) Termosfer: Atmosferin 80-400 km yükseklikleri arasındaki katmandır. Bu katmanda sıcaklık tekrar hızla yükselir. ( Thermosphäre/thermosphere ) TFAP: Tropikal Ormanlar Eylem Planı (BM/FAO) TRAFFIC: Ticareti yapılan bitki ve hayvanların ticaret kayıtları analizi. Doğal yaşam ve doğal yaşam ürünlerinin küresel ticaretini denetleyen uluslararası kurum. Kurum özellikle CITES anlaşmasının düzenlemeleri konusunda çalışmakta ve devletlerin CITES hükümlerine uyup uymadıklarını denetlemekte, bu yasaların daha düzgün uygulanması için baskı oluşturmaktadır. Transjenik: Normal genomu, gen aktarılarak veya başka bir türün DNA'sının eklenmesi gibi müdahele edici bir teknikle değiştirilmiş bir organizmayı tanımlamak için kullanılan sözcük. -U- Ulaşım Yollarını Koruma Ormanı: Şevlerden düşecek kaya ve taşlara, yamaçlardan gelecek çığlara ve toprak kaymalarına karşı yolları ve taşıt araçlarını güvence altına almak için yetiştirilen ve yararlanılan ormandır. UNCTAD: Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Programı UNEP: Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme) Uzaktan algılama: Elektromanyetik enerjinin bulunmasıyla sözgelimi havadan fotograf çekme gibi, fiziksel özelliklerle ilgili uzak mesafelerden bilgi toplama yöntemi. ( Remote sensing ) Uzun gündüz bitkileri: Çiçeklerinin çabuk oluşumu için günlük 14 saatten daha çok ışığa gereksinme duyan bitkilerdir. Gündüzlerin kısalığı, çiçeklenmeyi engeller, daha çok vejetatif gelişmeyi sağlar. Uzun gündüz bitkileri, gündüz uzunluğunun belirli bir sınırın altına düşmesi halinde (bu sınır bazı araştırmacılara göre 10 saat olarak kabul edilmektedir) çiçek açamazlar.
  2. -P- PEBC: Pasifik Havzası Ekonomik İşbirliği Pelemir: Cephalaria syriaca (L.) Schrader (Dipsacaceae) 100 cm kadar yükselebilen, bir yıllık, tüylü ve pembe çiçekli bir bitkidir. Tohumlarından yağ elde edilir ve tohum unu lezzet vermesi için ekmek ununa karıştırılır (Kayseri, Erzincan, Diyarbakır). Sıkma ile elde edilen yağa Belemir yağı da denir. Acımığ, acımıh, acımık, acımuk, acimik, belemir, belemür, melemür de denir. Pestisid: Bitki ve hayvanları zararlılardan korumak için mücadele amacıyla kullanılan kimyasal ilâçlar ve etki maddelerinden hepsini birden ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bütün "herbisid" ve "insektisid"leri kapsamakta olup "biosid" karşılığı kullanılan bir terimdir. ( pesitizid/pesticide ) Petrokimyasal: Petrolden türetilen madde veya malzeme, bir tür hidrokarbon. Hidrojen ve karbon atomlarından oluşan kimyasal. Modern kimya endüstrisinin kalbinde petrokimyasallar yer almaktadır. Bir çok "mucize" ürünün ve önemli miktarda kimyasal çevre kirliliğinin özünde petrokimyasallar yatmaktadır. En çok tanınan petrokimyasallar arasında, asetik asit, aseton, benzin, formaldehit, etilen, etilen diklorit, metanol, fenol, polietilen, polivinil klorid, stirin, vinil klorid vs. Sayılabilir. Plankton: Havuz, göl, akarsu, deniz, okyanus gibi sulara ait ekosistemlerin herhangi bir derinliğindeki su tabakalarında, su hareketleriyle sürüklenen veya çok yavaş olarak yüzen, hayvan ve bitkilerden oluşan mikroskobik büyüklükteki organizmalardır. -R- Radyoaktif Atık: Düşük veya yüksek düzeyde radyasyon yayınlayan atık. Atomik çağın başlangıcından bu yana, radyoaktif atıklar çözülememiş ve büyüyen bir sorun oluşturmuştur. Günümüzde de bu sorunların çözüme yaklaştıklarını söylemek mümkün değildir, sorunların boyutu da daha net anlaşılmıştır. Nükleer silahlar üretilirken, kullanılan yakıtın işlemden geçirilmesi sonucunda ortaya yüksek düzey radyoaktif atık denilen bir atık çıkmaktadır. Bu atıklar genellikle sıvı, kimi zaman katılaştırmış biçimde saklanmakta ve binlerce yıl boyunca çevre için tehlike arz etmektedirler. Tıbbi ve endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan düşük düzey radyo aktiflerin de dikkatli olunmadığı takdirde, tehlikeli olabildikleri bilinmektedir. Radyoaktif serpinti: Radyoaktif parçacıkların yer yüzüne inmesi; ya da radyoaktif parçacıkların kendisi. RDF: Bölgesel Kalkınma Fonu (CARICOM) Rekombine DNA: Genetik mühendislik tekniklerinden, farklı birey veya türlerin DNA'larını birleştirmeye kadar uzanan değişik tekniklerin ürünü Rüzgar profili: Rüzgar hızındaki değişimlerin, yüksekliğin ve mesafenin bir fonksiyonu olarak grafik halinde gösterilmesi. ( wind profile ) -S- SAARC: Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü Sahel: Sahara çölünün güneyinde, Senegal'den Moritanya, Mali, Yukarı Volta, Nijer, Nijerya, Çad, Sudan ve son yıllarda Etopya'yı da içeren araziyi içeren, yarı çöl yarı otlak bölge. 1960'lı yıllardan beri büyük nüfus artışı ve bölgeye su sağlamak için kuyu kazma girişimleri, bölgenin sosyal yapısını değiştirmiştir. Göçebe hayvancılık yapan toplumu, hayvan yetiştiren ve tarım yapan bir topluma dönüştürme çabası sonucunda aşırı otlatma ve büyük bölgelerin çölleşmesine yol açmıştır. Çölleşme kıtlığa yol açmıştır. Savan: Belirgin kuraklığa sahip tropik yaz yağışları zonunun (Muson) göreceli homojen bitki toplumlarıdır. Bazı bölgelerde düşük yıllık yağış miktarından, bazı bölgelerde de yüksek yıllık yağışa karşın (1000-1500 mm) çok geçirgen kum topraklarından dolayı kuraklığın egemen olduğu yetişme ortamlarının bitki toplumlarıdır. Savan vejetasyonu yoğun bir ot tabakası ile bunun üzerinde seyrek-çok aralıklı teker teker bulunan ağaçlar, çalılar veya ağaç grupları ve çalı gruplarından oluşur. Eğer üzerindeki ağaç topluluğunun kapalılık derecesi ortalama 0.5'e erişirse FAO tarafından bu savan bitki toplumu "orman" olarak isimlendirilir. Siyah yağmur: Petrol döküntüsü, petrol kuyusu veya orman yangını gibi nedenlerle atmosfere dağılan kurumun yağışla yeryüzüne inmesi Süper türler: Aralarında herhangi bir şekilde, doğal melezlenme meydana gelmemiş bulunan, coğrafi bakımdan izole edilmiş yerlerde yaşayan bir akraba tür grubudur.
  3. -N- NEA: OECD Nükleer Enerji Kurumu Nemoral: Sıcak, göreli olarak yağış bakımından zengin 4-6 aylık vejetasyon periyodu olan iklim kuşaklarıdır. Nemoral iklim kuşağında yayılış gösteren yazın yeşil, geniş yapraklı ormanlar bol miktardadır. Bunların yayılış bölgeleri Batı ve Orta Avrupa, Doğu Asya, Doğu ve Kuzey Amerikadır. Nitrat: Genellikle bir nitrojen, üç oksijen atomundan oluşan (NO3) azot içeren bileşiklerdir. Nitrojen döngüsünün doğal bir parçası olarak nitritlerin dönüşümüyle oluşurlar. Nitrat, bitkinin büyümesi için hayati önem taşıyan elemanlardan biridir. Doğal ve suni gübrenin temel maddesi nitrattır. Fazla nitrat ise çevre kirliliğine yol açar. Kolayca çözülebilen bir madde olan nitrat, topraktan geçerek yer altı sularına karışabilir. Nehir, göl ve diğer su kaynaklarında aşırı nitrat birikmesi bitkilerin, ekosistemi çökertecek ve kimi zaman deniz yaşamını sürdürecek kadar çok büyümesine yol açabilir. Nival yükseklik zonu: Yüksek dağ bölgelerinin en üst bitki örtüsü basamağıdır. Bu zon sürekli olarak karlarla örtülüdür. Başka bir anlatımla klimatik karlı bölgenin üstündedir. Alplerde 2700-3100 metre üzerindedir. Buralarda bireysel veya grup şeklinde yosun ve likenler ile bazı otsu bitkiler bulunabilir. ( Nivale Stuffe/nival zone ) Nötr Gündüz Bitkileri: Çiçek açma aktiviteleri bakımından günlük ışın alma süresine (gündüz uzunluğuna) bağlı olmayan bitkilerdir. -O- OECD: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Oksidant: Oksijen içeren ve oksijenin yeni maddeler oluşturmak için kimyasal reaksiyona girmesi kolaylaştıran madde. Orografik yağışlar: Bir dağ yamacını izleyerek yükselen nemli hava kitleleri soğuyarak, içlerindeki nemi yağış halinde bırakırlar. Engebeli arazinin veya dağların neden olduğu bu tür yağışlar "orografik yağışlar" olarak isimlendirilir. ( orographische Niederschläge/orographic precipitation ) Ozon (O3): Üç oksijen atomundan oluşan molekülleriyle Zehirli, renksiz bir gaz. Sıvı halde lacivert rengini alır. Atmosferin üst katmanlarında yer alan ozon, dünyayı güneşten gelen morötesi radyasyona karşı korur. Ozon çok tehlikeli bir maddedir. Yeryüzünde ise gözleri, burnu ve boğazı tahriş eden ozon, solunum sistemini tahrip eder. Güneş ışığında fotokimyasal tepkimeye giren egzos gazları, kirli havadan oluşan duman bulutlarında ozon ve nitrojen dioksit bulunur. Çok az insan ozonun ne kadar öldürücü olduğunun farkındadır. Bir gramın iki yüzde biri miktarda ozon almak öldürücü olabilir. Bir saç spreyi kutusuna saf ozon konsa, bu kutu tam 14.000 kişiyi öldürür. Ozon tabakası: Zararlı morötesi radyasyonu süzen, ozon içeren üst atmosfer katmanı. CFC türünden kimyasal maddelerin atmosfere bırakılması sonucunda ozon tabakasının zayıfladığı, bunun ise cilt kanserinde artışa neden olacağı hesaplanmaktadır. -Ö- Ölüm hızı: Belli bir nüfustaki ölümlerin sayısı. Değişik biçimlerde hesaplanır. Bir hesaplama yöntemi olan kaba ölüm hızı, belli bir coğrafi alanda beher 1.000 kişi başına yıllık ölümlerin toplam sayısıdır. Ömür otu: Sedum sempervivoides Bieb. (Crassulaceae) 20 cm kadar yükseklikte, tüylü, kırmızı çiçekli, iki yıllık ve otsu bir bitkidir. Dip yapraklar, rozet biçiminde bir araya toplanmıştır. Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişir. Camuskulağı, kaya koruğu, ikbal otu, ikbal çiçeği, ömür çiçeği de denir. Öncü bitkiler: Çıplak alanlara ilk olarak gelip, orada bir bitki örtüsü meydana getiren türler. Bunlar, ekstrem yetişme ortamı koşullarına dayanabilen (aşırı sıcaklık, kuraklık, don, su ve besin maddesi eksikliği, vb.) bitkilerdir. Örneğin, orman yangınlarından sonra, yanık alan topraklarına otsu bitkiler, titrek kavak gibi odunsu bitkiler öncü olarak gelir, yerleşir. Boş bir habitatta yerleşen ilk bitkiler de bu şekilde nitelenir. Ötrafikasyon: Bir ekosistemin tamamında veya ekosistemin belirli kısımlarında besin maddelerinin artması, zenginleşmesi olayını niteleyen bir terimdir. Bir ekosistemde besin maddeleri verimini ve fotosentez ürünlerini arttırma hususunda etkili olan tüm süreçlerin toplu ifadesidir. Önrekler: Deterjanlı sularla göllerde fosfatın artması ve buna bağlı olarak su bitkilerinin biyolojik kitlesinin artması, gübreleme ile toprağın besin elementlerince zenginleşmesi ve dolayısıyla bitkisel ürünlerin artması gibi. ( Eutrophierung/eutrophication )
  4. -K- Kapalı kıyı suları: Açık denizlerle bağıntısı olan kapalı kıyı suları. Özel jeomorfolojik kıyı şekillerinden birinin içindeki durgun su yüzeyleri bu şekilde isimlendirilmektedir. ( astuare/estuary-estuarine ) Katalitik dönüştürücü: Hava kirliliğini azaltmak için otomobil gibi motorlu araçlara takılan araç. Makineden çıkan egzos gazı dönüştürücüden geçirilir, dönüştürücü kimyasal reaksiyonları hızlandırarak, birleşim atmosfere salınmadan önce, çevreyi kirleten kimi maddelerin başka maddelere dönüştürülmesini sağlar. Kemosentez: Bazı bakteriler, güneş ışınları olmadan, inorganik maddeleri oksitlemek suretiyle, kendileri için gerekli, enerji bakımından zengin organik maddeleri elde ederler. Buna kemosentez denir. Kuraklık: Belirsiz zamanlarda meydana gelen ve canlıların (özellikle bitkilerin) yaşamını tehlikeye düşürecek veya onları zarara uğratacak kadar azalmış bulunan su kıtlığıdır. Bu tanımlamadan anlaşılacağı üzere, belirli bir iklimin karakteristiği olarak belirli mevsimlerde su kıtlığı ? kuraklık? değildir. Herhangi bir yılın, herhangi bir mevsiminde meydana gelen alışılmışın dışındaki su noksanlığıdır. ( Trockenheit/drought, dryness ) Kükürt dioksit (SO2): İşlem görmemiş kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtlarının içerdiği kükürdün yanması sonucunda ortaya çıkan zehirli gaz. Yakılan her yüz ton kömür ve kokun ortaya üç ton kükürt dioksit çıkardığı bilinmektedir. Metallerde paslanmaya neden olmasının yanı sıra, solunum sistemine de zarar verir. Asit yağmurunun baş suçlusu kükürt dioksittir. -L- Lâbada: Rumex alt cinsine bağlı bazı Rumex ( polygonaceae ) türlerine verilen genel ad. Çok yıllık, otsu bitkiler olup yapraklar ok veya mızrak biçiminde değildir. Yaprakları pazarlarda satılır ve sebze olarak kullanılır. Erzurum bölgesinde yapraklar saç örgüsü şeklinde örüldükten sonra kurutulur ve kışın kullanmak için saklanır. Meyveleri (gığış) çay gibi hazırlanarak çay yerine içilir (Tokat). Yaprakları ile yapılan et dolmasına Efelek dolması denir. En çok aşağıdaki türlerin yaprakları kullanılmaktadır. Avelik, develik, düvelik, ebelik, efelek, evelek, evilik, everek, geğeş, ılıbada, ılıbıda, ılıbıdı, ilabada, ilebeda, ilibada, ilibade, klibade. Rumux alpinus L. - Dağ pazısı (Anzer-Rize). Emirdağ (Afyon) yayla köylerinde ışgın adıyla tanınır. Yaprak sağı çiğ olarak yenir. Yapraklarından dolma yapılır veya ıspanak gibi pişirilerek yoğurt ile yenir. Osmanlı döneminde bu türün Uludağ'dan toplanan kökleri Papaz ravendi veya Ravend-i Rumi (Anadolu ravendi) adı altında İstanbul aktarlarında satılır ve ravent kökü yerine kullanılırdı. R. conglomeratus - Murray-Labada R. crispus L . - Evelik. Sığırkuyruğu (Azdavay-Kastamonu). Doğu Anadolu (Erzurum) bölgesinde sebze olarak kullanılır. R. obtusifolius L. - Evelik, yabani pazı (Van). R. olympicus Boiss - Ebelek, İlâbada. Uludağ'da (Bursa) yetişir. Yapraklarından et dolması sarılır. R. patentia L. - Evelik, develik (Ilıca-Erzurum) R. pulcher - Van bölgesinde Tirşo adıyla tanınır ve kökü yara iyi edici olarak kullanılır. Lagün: Bunlara "sahil baraj gölü" de denir. Deniz dalgalarının sürüklediği kum ve çakıl materyali, kıyıda bir set oluşturur. Bunun arkasında da sular birikerek bir göl meydana gelir. Böylece denizden ayrılmış bir kıyı gölü meydana gelir. Eğer buraya bir akarsu dökülürse tuzluluğu çok azalabilir. Lamarkizm: Lamark tarafından canlı türlerin değişimine ilişkin olarak ortaya atılan varsayım. Bu varsayıma göre, bir canlının yaşam faaliyetinin gereği çevre koşullarına uymak için kullanılan organlarda yeni gelişmeler meydana gelebilir veya kullanılmayan organlar ortadan kalkabilir ve bu değişimler, genetik sürekliliğe sahiptir. Ancak yapılan araştırmalarda, henüz bu varsayımı doğrulayan veriler bulunamamıştır. Latent: Sözcük anlamı, bağlı ve hareketsiz, göze çarpmayan, hissedilmeyen demektir. Daha çok, herhangi bir şekilde göze çarpacak yaşam ve fizyolojik aktivite belirtileri görülmeyen biyolojik olayları ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Limnoloji: Tatlısu göllerinin fiziksel, kimyasal ve meteorolojik özellikleriyle, içindeki canlıların biyolojisini inceleyen bilim dalıdır. -M- MA: İnsan ve Biyosfer Programı (BM/UNESCO) Maki: Akdeniz iklim koşullarının bulunduğu yetişme ortamlarında yayılış gösteren çalı ve alçak boylu ağaçların oluşturduğu odunsu bitki toplumudur. Ağaç fundası, kocayemiş, mersin, sandal, harnup (keçi boynuzu), kermes meşesi, pırnal meşesi ve defne makinin başlıca odunsu bitki cins ve türlerini oluşturur. Genellikle hepsi sert yapraklı ve herdemyeşildir. Yazları kurak ve sıcak, kışları ılıman ve yağışlı Akdeniz ikliminin tipik bitki örtüsüdür. Kaliforniya'da "chaparral", Avusturalya'da "mallee scrub" olarak isimlendirilmektedir. ( Macchie/maccihia, maquis ) Manganez (Mn): İnsanlar da dahil olmak üzere bir çok canlı için gerekli bir ağır metal. Eksikliği büyümenin sınırlanmasına yol açabilir, ama çok miktarda alınması da sinir sistemini etkileyebilir. Metan: Bataklık topraklarda, lağım sularında ve ayrıca kömür madenlerinde organik maddenin anaerobik koşullarda ayrışmasından oluşan, genellikle bataklık gazı olarak adlandırılan, doğal ve renksiz gaz. Atmosferde yoğunluğunun artması "sera etkisi"ne katkıda bulunur. Mutlak Yoksulluk: Uluslararası yoksulluk düzeyi olarak belirlenen günde 1 dolardan az gibi sabit bir standarda göre tanımlanan yoksulluk.
  5. -I- IFAD: Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu Ilıman Bölge Yağmur Ormanı: Mevsimlere dengeli bir şekilde dağılış gösteren bol yağışların düştüğü ılıman bölgelerin ormanlarıdır. Göreli olarak bitki türü sayısı az, fakat aynı türden olan bitkiler veya ağaçlar topluluğu geniş populasyonlar oluşturur. Bu populasyonlar "yosun ormanları," "subtropikal orman," "defne ormanları" gibi isimler alır. Irk: Bir tür grubu içinde, örneğin populasyonda, genetik bakımdan fizyolojik ve morfolojik karakteristikler itibariyle belirli farklar gösteren bireylerin oluşturduğu gruplardır. Bu karakteristikler doğal koşullara uyum sonucu da olabilir. Bu karakteristikler altında kazanılmış dış görünüm, aynı ekolojik koşullarda gelecek generasyonlarda da aynen tekrarlanmaktadır. Isırgan: Urticae ( Urticaceae ) türlerine verilen genel ad. 5-150 cm yükseklikte, yakıcı, bir veya çok yıllık otsu bitkilerdir. Genç dalları pazarlarda satılır ve ıspanak gibi pişirilerek sebze olarak yenir. Tek başına veya yumurta ile birlikte yağda kavrulduktan sonra üzerine yoğurt dökülerek hazırlanan yemeğe Borana (veya Borani) denir. Türkiye'de 5 Urtica türü bulunmakta ve bunların genç dalları bir ayırım yapılmadan sebze olarak kullanılmakta ve bunların genç dalları bir ayırım yapmadan sebze olarak kullanılmaktadır. Halk dilinde ağdalak, cımcar, cıncar, cılagan, cızgan, cincar, çinçar (Şavşat-Artvin), dadırkalak, dala diken, dalagan, dalayan diken, dalgan, dalıgan, erinç, gezgez, geznik (Doğu Anadolu), gıcıkdan otu, gidişgen, gidişken otu, ısırgı, dancak otu, sırgan, sırgan otu, yığınç olarak da bilinir. Urtica dioica L. - Acı ısırgan. Bütük ısırgan otu. 30-150 cm. Yükseklikte ve çok yıllık bir türdür. U.pilulifera L. - Kara ısırgan otu. 30-100 cm. Yükseklikte ve bir yıllık bir türdür. Tohumları aktarlarda ısırgan otu tohumu veya kara ısırgan otu tohumu adı altında satılmakta ve tedavide kullanılmaktadır. U.urens L. - Küçük ısırgan otu. Tatlı ısırgan. 10-60 cm yükseklikte ve bir yıllık bir türdür. Izgın: Eruca cappadocica Reut. (Cruciferae) 10-50 cm yükseklikte rozet yapraklı, sarımsı renkli çiçekli, bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Tohumlarından yağ çıkarılır. -İ- İleri arıtma: Biyolojik arıtma sonrası atık suyun kalitesini arttırmak için uygulanan fiziko-kimyasal süreçlerin tümü. ( Advanced treatment) İnsani yoksulluk: Cehalet veya yeterli derecede beslenememe gibi gerekli insani yeteneklerden yoksun olma. İntersepsiyon: Yağışların bir kısmının, bitkilerin toprak üstü kısımları tarafından tutularak tekrar buharlaştırılması sürecidir. Bu yolla, toprağa varmadan tekrar atmosfere dönen yağış suyu miktarı, özellikle ormanlarda yağışın yüzde 30'una kadar varabilir. ( Interzeption/interception ) İşitme zararları: İnsanlarda işitme zararları 65 dB (desibel) ses şiddetinden sonra başlar. Bu zararlar sinirlenme ve vejetatif sinir sisteminin tahrip edilmesi gibi kısa süreli reaksiyonlara neden olur. Ses şiddeti uzun süre 90 dB üzerinde devam ederse insanda organik işitme zararları meydana gelir. İtai-İtai Hastalığı: Çevre kirlenmesi sonucunda besin zincirine geçmiş bulunan kadmiyumun, bu besinlerle sürekli olarak alınması sonucunda, vücudun önemli fonksiyonları zarara uğrar, özellikle kemiği oluşturan maddeler çözünür ve insan vücudu eğilip, bükülür. Itai itai hastalığı denilen bu rahatsızlık insanı sonunda ölüme götürür. Bu hastalık ilk olarak Japonya'da görülmüş, ismini de bu ülkede almıştır. -J- Japon hurması: Kara hurma Japonika: Hint yağı ağ. Jeomorfoloji: Yeryüzüne ait dış görünüm şekillerini (düzlük, çukurluk, girintili çıkıntılı yapı, vb.) niteleyen bir terimdir. Jeosfer: Yeryüzünün belirli bir yaşam mekânını ifade eden bir terimdir. Bu mekânda litosfer (taşküre), hidrosfer (suküre), atmosfer (havaküre), ve biyosfere (canlılar dünyası) ait kesitler bulunmaktadır. Sabit bir sınırlama yapılamaz. ( Geosphere ) Jeotimik çevre: Yerkürenin katı dış kabuğuna (litosfer) ait kimyasal özellkleri kapsar. (çeşitli kimyasal bileşimdeki mineraller ve bunların ayrışma ürünleri olan kimyasal elementler) ( geochemische Umwelt/ geochemical environment)
  6. -F- Fabrika Çiftlikler: Hayvanları et, süt veya diğer ürünleri için aşırı kalabalık esaret koşulları altında yetiştirmek. Geleneksel et ve süt çiftliklerinde, hayvanlar açık havada serbestçe dolaşabilir, doğal veya yarı-doğal bir barınakta barındırılırdı. Son yıllarda hayvanlar giderek daha dar mekanlara hapsedilmeye başlandı. Günümüzün modern fabrika çiftliklerinde hayvanlar, kaçma veya yaşam koşullarını ve hatta pozisyonlarını değiştirme şansı olmadan bütün yaşamlarını bütünüyle zincirlenmiş veya daracık bir mekana hapsedilmiş olarak geçirmeye zorlanmaktadırlar. FAO: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Fauna: Yeryüzünde ekolojik olarak sınırlanabilir bir yaşam mekanında bulunan bütün hayvanları ifade eden bir terimdir. (orman faunası, çayır ve deniz faunası gibi). Fesleğen: Ocimum basilicum L. (Labiatae). 10-40 cm. Yükseklikte, beyaz veya pembe çiçekli, özel ve kuvvetli kokulu, otsu ve bir yıllık bir bitkidir. Bahçelerde ve saksıda yetiştirilir. Baharat olarak kullanılır. Dağ Reyhanı, fesliyen, ırıhan, peslan, rahan, reyhan olarak da bilinir. Fosfat: Doğal olarak bulunan fosfor içeren bileşikler. Bitkilerin büyümesi için gerekli maddelerden biri olan fosfatın fazlası, aşırı çevre kirlenmesine yol açabilir. Göl, nehir ve benzeri su kaynaklarında aşırı fosfor birikmesi, bitkilerin sudaki yaşamı kesintiye uğratacak kadar çok büyümesine yol açabilir. Bu sürece de ötrofikasyon denir. Nitrat gibi fosfat da gübrenin temel maddelerinden biridir. Ama çevre kirliliğine yol açan temel fosfat kaynaklarından biri deterjanlardır. -G- GEF: Küresel Çevre Fonu (Birleşmiş Milletler/Dünya Bankası) Genetik mühendislik: Bir organizmadan alınan genleri izole etmek, bu genleri yönlendirmek ve başka bir organizmaya katmak için kullanılan teknolojiler. Bilim adamları, 1973 yılında DNA'yı kesip yapıştırmayı öğrendiler. Ticari genetik mühendislik firmaları ise 1976 yılında kuruldu. Gezici Orman Tarımı: Özellikle ülkemizde orman arazileri üzerindeki doğal vejetasyon kaldırılarak, tarla ve bahçe tarımı yapılır. Fakat çoğunlukla yamaçlarda olan bu tarlalar 2-3 yıl sonra fakirleşip verimsiz hale gelince terk edilir, yeni tarla elde etme için yeni ormanlar ortadan kaldırılır. Onun için buna "gezici orman tarımı" da denmektedir. Gölet: Genellikle gölden küçük ve havuzdan büyük, doğal ya da yapay olarak yapılmış su oluşumu ( pond ) Gürültü şiddeti: Ses dalgalarının neden olduğu hava basıncına göre değerlendirilen ve dB(A) birimine göre belirtilen gürültü değerlendirmesidir. Örneğin sakin bir konuşmanın şiddeti 50 dB(A), tren geçişinin çıkarttığı gürültünün şiddeti ise 100 dB(A)dır. ( Lärmstärke/loudness -H- Halojen: Kimyasal yapı açısından benzerlik gösteren ve hepsi çok çabuk tepkimeye giren, kimi zaman bilinen en zehirli kimyasallar olan klorine hidrokarbonlar ve sentetik organik kimyasallar gibi yeni bileşenler oluşturan ve beş elementten oluşan grup. Florin, klorin, bromin, iyot ve astatin bu gruba dahildir. Bir veya birden fazla hidrojen atomunun yerine halojen atomun geçtiği bileşiklere halojenleşti denir.) Heptaklor: Çok zehirli bir böcek ilacı Homeostasis: Bir canlı sistemde bulunan, kendi kendini ayarlama ve bazı hallerde onarım gücü olan mekanizma ve yetenektir. Bu sibernetik sistemlerdeki "geri bildirim" (feedback) mekanizması olarak da nitelenebilir. Humus: Bitkilerin yetişmesi açısından büyük önem taşıyan, topraktaki ayrışma sonucu oluşan koyu renkte madde; lağım suyu arıtma işlemlerinde biyo-kimyasal süreç sonunda ortamda kalam karmaşık organik madde atığı ( Humus ). HWRP: Hidroloji ve Su Kaynakları (Birleşmiş Milletler/WMO)
  7. -Ç- Çernobil Olayı: İkinci Dünya Savaşında Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılmasından bu yana yaşanan en kötü nükleer felaket. 25-26 Nisan 1986'da güvenlik sistemleri denenirken bir dizi insan hatası soncunda Priapat Nehri üzerinde bulunan Çernobil nükleer santralinin 4 numaralı reaktörü istikrarsız bir hale geldi ve kontrolden çıktı. 26 Nisan sabahı, saat 1:23'te güçlü bir buhar patlamasıyla reaktörün içindeki su buharı 1.000 tonluk metal kapağı havaya uçurmuş, kalın beton duvarı delmiş ve çok zehirli radyoaktif bir buharın oluşmasına yol açan büyük bir hidrojen patlamasına yol açmıştır. Radyoaktif serpintiler Sovyetler Birliği'nin doğusu, doğu ve güney, batı ve kuzey Avrupa'da ciddi bir kirlenmeye yol açmıştır. Çevresel Etki Değerlendirmesi: Yeni gelişme ve projelerin çevreye olabilecek sürekli ya da geçici potansiyel etkilerinin, sosyal sonuçları ve alternatif çözümleri de içine alacak biçimde analizi ve değerlendirilmesi. (Environmental impact assesment) Çıplak Don: Donmuş topraklarda buz oluşumu nedeniyle toprağın hacminin genişlemesi sonucunda fideciklerin veya fidanların, normal toprak yüzeyinden yukarı kaldırılmaları, don olayı geçtikten sonra, toprak yerine oturunca, köklerin açıkta kalmasına neden olan don olayı. Çölleşme: Doğal iklim değişimleri ya da insanın doğayı tahribatı sonucunda kurak bölgelerin, çöl koşullarını taşıyan ekosistemlere dönüşmesi olayıdır. ( Vervüstung/ Desertification ) Çöplerin Değerlendirilmesi: Yeni ürünlerin elde edilmesi amacıyla cam, çinko, plastik, kâğıt ve benzeri özel çöplerin değerlendirilmesi ve organik çöplerin kompost haline çevrilmesini ifade eden bir terimdir. (Abfallverwertung/waste treatment, waste recycling) -D- DAC: OECD Kalkınma Yardımı Komitesi DDT: Dikloro difenol trikloroethan. Çok zehirli ve inatçı bir böcek öldürücü. Kolayca vücut dokusundaki yağlarda çözülür ve gıda zincirinde birikmeye başlar. 1939 yılında keşfedilen DDT, dünyada en yaygın biçimde kullanılan böcek ilacıydı. Balıklar ve kuşlar için çok öldürücü olduğu anlaşıldı. Kuşların yumurtalarının kabuklarını zayıflattığı ve üremelerini sonuçsuz bıraktığı için az kaldı bir çok türün, soyunun tükenmesine yol açacaktı. 1970'li yıllarda ABD ve Avrupa'da yasaklanmış, yavaş yavaş çevredeki DDT değerleri düşmeye başlamıştır. Demografi: İnsan topluluklarının istatistik karakteriyle ilgilenen sosyoloji ve antropoloji dalıdır. Özellikle toplam nüfus, yoğunluk, doğum ve ölüm oranları, göçler, evlilikler vb olayları inceleyen bilim dalıdır. Demografik Geçiş: İnsan toplumlarında, yüksek doğum-ölüm oranlarının belli aşamalardan geçerek, düşük doğum-ölüm oranları haline gelmesi sürecidir. Dışsallıklar: Başkalarının etkinliklerinin bir sonucu olarak bir toplumsal grubun ödemek zorunda kaldığı sosyal maliyet ya da elde ettiği sosyal fayda. Direnç: Bir organizmanın abiyotik ve biyotik baskı faktörlerine karşı (su noksanlığı, sıcaklık ekstremleri, hava kirliliği, zararlılar) dayanma yeteneği. ( Resistenz/Resistance ) -E- Ekosfer: Yeryüzünün canlıları içeren bölümü, biyosfer ve karşılıklı etkileşimin söz konusu olduğu atmosfer, hidrosfer ve litosfer. Ekoturizm: Kişisel tatil ve çevreye verilen önemin bileşimi. Doğa turizmi, çevre tatili de denmektedir. Ekoturizm tabiri, soyu tehlikede olan türler veya yağmur ormanı gibi bir çevresel özellik nedeniyle bir yere giden bireylere ortak bir dizi faaliyeti anlatmak için kullanılmaktadır. En geniş anlamıyla ekoturistler doğal güzellikleri tanımak ve onların tadını çıkarmak amacıyla bağımsız olarak veya bir acente ile seyahat eden kişilerdir. Bir çok çevreci, doğa turları konusunda uzmanlaşmış olan acenteler aracılığıyla seyahat etmeyi tercih etmektedir. Elektromanyetik Radyasyon: Elektrikli aletler ve enerji nakil hatlarından yayılan radyasyon. EMBO: Avrupa Moleküler Biyoloji Örgütü EPA: ABD Çevre Koruma Kurumu ( Environmental Protection Agency )
  8. gloria şurada bir başlık gönderdi: Çevre Bilimi - Ekoloji
    -A- Aktif Çamur Süreci: Atık su arıtma tesislerinde kullanılan, aerobik biyolojik arıtma süreci (Activated Sludge Process ). APEC: Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü. Asbestos: Yalıtıcı özellikleri nedeniyle, özellikle 19 yüzyılda inşaat malzemesi, su boruları ve elektrikli aletlerde yaygın olarak kullanılan, doğal olarak ortaya çıkan lifli silikatlar. Asbestos doğada üç ayrı biçimde bulunur. Beyaz (chrysotile), mavi (crocidolite) ve kahverengi (amosite). Son yıllarda asbestosun sağlığa zararlı olduğu ve akciğer kanserine, mesothelioma adlı kansere ve asbestosis denen akciğer rahatsızlığına yol açtığı anlaşılmıştır. Aşırı Yoksulluk: Genellikle minimum gıda gereksinimi karşılayamamak olarak tanımlanan yoksunluk durumu. Atığın Yeniden İşlenmesi: Yeniden kullanmak amacıyla atık maddelerin toplanması ve işleme tabii tutulması; kağıdın, camın, alüminyumun ve plastiğin yeniden işlenmesi ( Waste Recycling ) -B- Bakterisit: İstenmeyen bakterileri öldürmek için kullanılan kimyasal bileşik. Benthal: Denizin tabanındaki toprağa ait yaşam mekanıdır. Biyoteknoloji: Mayalama veya atık yönetimi gibi belirli bir amaç için mikro-organizmalar geliştirmeyi veya bitki veya hayvan, ürün yapmak veya bunları değiştirmek için canlı organizmaları veya bu organizmaların parçalarını kullanan teknik. Bölgeleme: Belli amaçlarla bölgelere ayırarak toprak imarının denetlenmesi. ( Zoning ) BSEP: Karadeniz Çevre Programı. -C- Cadı Halkası: Belirli ağaçların altında (ormanda) ve çayırlarda meydana gelen halka (çember) şeklinde sıralanan mantarlara veya bu şekildeki mantar sıralanışına verilen isimdir. Bu oluşum şu şekilde açıklanmaktadır: Elverişli toprak koşullarında bir mantara ait miseller bir noktadan çevreye doğru ışınsal (radyal) olarak ve eşit boyutlarda gelişir. Çevrenin en dışındaki uç kısımlarında üreme organlarını oluşturur ve buralardan yeni mantarlar meydana gelir. Böylece bu mantarlar bir çember üzerinde bulunur. (Hexenring/ fairy circle) CASE: Güneş Enerjisini Geliştirme Merkezi. Ceviz: Juglans regia L. (Jugalndaceae). 25-30 m. kadar yükselebilen ve kışın yapraklarını döken bir ağaçtır. Anadolu'da yabani olarak bulunduğu gibi, park ve bahçelerde yetiştirilir. Tohumları yenir. Ceviz içinin iplere dizildikten sonra dut pekmezine batırılıp kurutulması ile "Ceviz sucuğu", şeker ile kaplanması sonucu ise "Orcik şekeri" elde edilmektedir. Ünlü Ahlat bastonları, Van bölgesinde yetişen ceviz ağaçlarından elde edilen keresteden yapılmaktadır. Cıva (Hg): Çok zehirli, gümüş rengi sıvı formunda bulunan bir ağır metal. Oda sıcaklığında sıvı halde olan tek metaldir. Buharları çok zehirlidir. Hafıza zayıflığına, baş ağrısında ve sinir hastalıklarına neden olur. Doğada cıva insana zarar vermeyen istikrarlı bileşikler içinde görülür. İnsanoğlu 3500 yıldan beri endüstriyel ve tarımsal amaçlarla cıvayı kullanmaya çalışmaktadır. Cıva mantar öldürmede de kullanılır. Cıva bileşikleri tarım ve kağıt endüstrisinde, plastik, pil, boya sanayiinde kullanılmaktadır. Kömür ve petrol gibi fosil yakıtlarının kullanımı, madencilik, metalürji, çelik ve çimento üretimi de cıvanın ortaya çıkmasına yol açar. Cojenerasyon: Enerji üretim sürecinde sadece elektrik enerjisini değil, aynı zamanda üretim süreci sırasında ortaya çıkan ısıyı da kullanmaya dayanan uygulama. Geleneksel enerji santrallerinde benzin, türbinleri çalıştırmak için buhar üretmek üzere suyu ısıtmakta kullanılır. Türbinler elektrik üretmekte kullanılır. Bu süreçte ortaya çıkan ısı çevreye bir atık olarak bırakılır. Cojenerasyon uygulamasında ısı toplanır ve sıcak su veya başka amaçlarla kullanılır. Cojenerasyon, benzinin çok daha verimli ve ucuza kullanılmasını sağlar, yerel binaları ısıtmak için gerekli ısı miktarı düştüğünden, elektrik talebi de düşer. Türkçe birlikte üretim, beraber üretim de denmektedir.
  9. gloria şurada yorum gönderdi gloria'nın blog başlığı içinde şeb-i yelda...
    Babam beni tıpkı haberlerdeki o çocuklar gibi kaçmayayım, yine kaybolurum falan diye bir süre sonra iple bağlamaya başlamış... Sanırım ben biraz fazla denedim bu babaannemin evini bulma mevzusunu Artık o evi kaybolmadan bulabiliyorum denizkızıcım ama şimdi de babaannemi bulamıyorum Yok, gitmiş... Yıllar önce ben onu nasıl bırakıp gittiysem o da beni bırakıp gitti anlayacağın... Tam 7 yıl oldu... Ve 7 yıldır gittiği yerden geri dönmedi... Bu 7 yılda ben çok tatiller gördüm ama onu hiç göremedim... Ve onu çok özlüyorum... Onu değil de onun orada oldugunu söyledikleri o toprağı görmekten de inan çok sıkıldım... Bazen tırnaklarımla o toprağı kazıp, onu göresim geliyor ama delilik bu biliyorum... ben ona her tatilde döndüm ama o bir gitti, bir daha da dönmedi, dönmeyecek, haince dimi?
  10. ßir Ağustos günü başladı herşey ve ben daha 7 yaşında miniminicik bi kız çocuğuydum... 7 yaşındaydım, miniciktim ama içimdeki üzüntü ve keder ne yaşıma ne de miniminicikliğime yakışıyordu... Ben tam 7 yıl boyunca annemle babamı ve kardeşlerimi sadece yaz tatillerinde gördüm ve her yaz tatili bittiğinde onları unuttum, yüzlerini, kim olduklarını, benim için ne ifade ettiklerini... Sonra her yaz tatili geldiğinde onları yeniden hatırladım... Yabancıydılar onlar aslında bana, koskoca bir yılın sadece 30 günü gördüğüm yabancı anne baba ve kardeşlerimdi onlar benim... Ama bu yabancılar bir Ağustos günü geldikleri gibi gideceklerken bu defa beni de yanlarında götüreceklerini söylediler... İnanasım gelmedi ilk önce...Herşey saçma sapan bir şaka gibiydi ama eşyalarımın intizamlı bir şekilde katlanarak doldurulduğu o valiz, bunun gerçek olduğunun en bariz göstergesiydi... Babaannem gunlerdir gizli gizli ağlıyordu, bunu onun boncuk mavisi gözlerindeki kızarıklıktan anlıyordum... Ağlıyordu çünkü ben okula gidecektim ve okul denilen o şey bizim bir süreliğine ayrılmamızı gerektiriyordu. Ve ben onun güzel gözlerinden akan o yaşlara hiç ama hiç dayanamıyordum... İçim ayrılacak olmamızın acısıyla inim inim acıyordu... Ben gitmeyi istemiyordum kiiii...Bunu onlara da söyledim, "Gitmek istemiyorum" dedim ama beni dinlemediler... "Artık 7 yaşındasın ve okula başlaman gerekiyor" dediler... "Ama babaannem" dedim... "O da Gelsin..." Onun şimdilik bizimle gelemeyeceğini söylediler ama okulun devamlı birşey olmadığını ve tatillerin olduğunu, istersem tatillerde babaannemin yanına yeniden gelebileceğimi söylediler... İkna olmuş gibi davrandım fakat olmadım çünkü biliyordum, onlar babaannemle benim birer yabancı olmamızı istiyorlardı... Oysa ben babaannemle yabancı olmak istemiyordum, o her dakka yanımda olsun istiyordum, beni hep sevsin, öpsün istiyordum... Gece olunca yine onunla birlikte uyuyayım istiyordum ama olmadı... İşte ilk o zaman öğrendim hayatımda istediğim herşeyin olamayacağını... Sevdiğim insanların sonsuza dek benimle kalamayacağını... Ve sonunda işte o başta bahsettiğim "Bir ağustos sabahı" ne yazık ki geldi ve ben artık içimdeki üzüntüyü içimde tutamaz hale dönüştüm... O artık içimdeki üzüntüm değildi, o artık gözlerimdeki yaştı... Doldu, aktı, doldu, aktı, yeniden doldu, yeniden aktı... Ne çok üzüntüm varmış benim meğer!!!! Ve ucu bucağı olmayan koca şehir İstanbul... Oysa benim büyüdüğüm yer ne kadar da küçüktü... Bir ucu bucağı vardı, görmüştüm biliyordum, kaybolmazdım, beni bıraksalardı evimin yolunu bulabilirdim... Ama bu İstanbul koskocamaaaaaaandı, oysa ben miniminiciktim ve sadece 7 yaşındaydım... Okul denilen o şeye gitmek için buraya gelmiştim... Okul, 7 yaşına gelince mutlaka gidilmesi gereken bir yerdi...Annem, babam ve kardeşlerim ise bana yabancıydı, onları hiç ama hiç tanımıyorduuummm... Alışmak zor olacaktı ama idare edecektim çünkü bu geçici birşeydi önce okula gidecektim, sonra okullar tatil olacaktı ve sonunda ben babaannemin yanına gidebilecektim... Peki ya bu okul nasıl birşeydi? 7 yaşındaki çocuklarla dolu bir yer olduğu kesindi ama... Şu okul denilen şeyi ilk gördüğümde yanlış bir yere gelmiş olmalıyım diye düşündüm... Çünkü burada 7 yaşından büyük çocuklar da vardı... Belki de onlar yanlış gelmişti ama ben bu istanbul'u hiç bilmiyordum, büyük ihtimalle onlar değil ben yanlış gelmiştim amaaaaan herneyse işte amaç okula gelmek değil miydi ben de geldim işteeee... Şimdi tek istediğim bir an önce tatilin gelmesiydi, ondan sonra istediğim an babaanneme gidebilecektim... Pazartesi geçti, salı geçti, çarşamba geçti, perşembe geçti ve cuma geldi... Yine okuldaydım, 7 yaşından büyük başka çocuklar da vardı burada ama benim olduğum sınıfta sadece 7 yaşındakiler vardı... Bir de öğretmenim vardı, defterlerim vardı, kalemlerim vardı... Kalemimle, defterime çizgiler çizdiriyordu öğretmenim... Bu çizgileri iyi çizebilirsek, yakında kitaplardaki yazıların aynısından yazabilir ve o yazıları okuyabilirmişiz... Birinci ders bitti, ikinci ders bitti, üçüncü ders bitti, dördüncü ders bitti, beşinci ders bitti... Öğretmenim dedi ki; "İyi tatiller" İyi tatiller mi? Bitti mi yani? Tatil mi olduk biz şimdi? Bu kadarcık mıydı? Yani şimdi tatil oldu ve ben artık babaanneme gidebilecek miydim? Gidebilecektim evettttt... Peki ne zaman gidebilecektim? İstediğim zamaaaannn... O zaman şimdi, hemen gitmeliyim, çok özledim babaannemi, bir an önce, vakit kaybetmeden... Ama nasıl gidecektim? Yolu bulabilir miyim ki? Çok da emin değilim aslında ya bulamazsam... Yok, yok kesin bulurum... Ne var ki hem bulmakta, önce en aşağıda mavi minibüsün olduğu Sülmanların Hüseyin Abinin evini bulacağım, sonra biraz yürüyüp, Toraman Amcamın bakkalı, sonra caminin minaresini göreceğim. Camiyi buldum mu karşısında mezarlık var... Anneannemlerin evinden mezarlık görünüyor, zaten az yukarıda da anneannemlerin evi var... Tevfik Amcanın fırınını geçeceğim sonra cinli viraj gelir... Cinler bazen buradan geçenleri korkutmak için taş atıp duruyorlarmış ama bana daha önce hiç taş atmadılar çünkü bu genelde geceleri oluyor ve ben oradan gece hiç geçmedim. Muhtemelen bugün de gece olmadan oradan geçmiş olurum... Mollugillerin evi, Alukızı Yengemin evi, Hacağmetleri de geçtik mi az yukarıda da Babaannemlerin evi.. Biliyorum işte, bulurummmmm kesinnn Ama önce bahçeye çıkıp, sıraya girmemiz ve İstiklal Marşını okumamız gerekiyormuş... Ve sonunda İstiklal Marşı bitmiş ben de nihayetinde yola koyulmuştum, az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiştim ki sonunda annemler beni buldular Kaybolmuştum... "Neredeydin, saatlerdir seni arıyoruz çocuğum, çok korktuk" dedi annem... Ağlıyordu... O zaman farkettim ki onun da tıpkı babaannem gibi ağlayınca içleri kızaran masmavi gözleri vardı... Ben belki de bu kadını sevebilirdim, sanki sevmeye mi başlamıştım ne? -Eee, ben, ben, şey, ben babaannemin yanına gidiyordummm amaaaa
  11. gloria şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Offff offfffff aklıma neler getirdi bu yazın bi bilsen... Bunlar senin babaannen ve deden mi? Sen babaannenin sırçası mıydın? Babaannem bana "SIRÇAM demese de ben de onun sırçasıydım biliyor musun? Babaannemle dedem büyüttü beni de, yıllarca annemden babamdan uzak kaldım belki ama bu değil de asıl okullar açılıyor ve ben okula başlayacağım diye annem ve babamın beni yanına alması dokunmuştu bana... 7 yaşındaydım ve ne yalan soyleyeyim annemin, babamın ve iki kardeşimin hiç ama hiç önemi yoktu hayatımda... Cunku onları hiç ama hiç tanımıyordum... Durrr uzun zamanoldu blog yazmıyordum, oysa bu konuda yazılacak cok şeyim var benim... Ben gerisini bloguma yazacağımmm ama önce HOUSE başladı onu seyredeyim
  12. gloria şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Şşşşttttt gizemli insan (mışşşşşş) Hööyyytttt o da nerden çıktı şimdi yawwww Yok öyle bişi, sen hiç uymuyorsun gizemli tanımına güzel Radyacım, senin için dışın bir, ne varsa ortada, herşeyini paylaşıyorsun, sıcacıksın, senden gizemli kadın mı olur beee Gizemli kadınlar soğuk olur, hep birşeyler saklarmış hissi olur onların, fethedilip gizemleri çözülünce de hiçbir anlamları kalmaz bu kadınların... Ama sen oyle misin Birtaneciğim? Sen her zaman anlamı kalacak, her zaman anlamı olacaklardansın... Sen gizemli değilsin bebeğimm, sen anlamlısın Benden söylemesi Hem şekerim matematik mucizelerle doludur, olmayacak diyeceğin şeyler olur matematikte... Örneğin; 0! = 1' dir şekerim...
  13. gloria şurada bir başlık gönderdi: Bilim Dünyası
    "İcat edilebilecek hersey icat edildi." (Everything that can be invented has been invented.) Charles H. Duell, Commissioner, Amerikan Patent Dairesi Vekili, 1899 “Radyonun geleceği yok.” (Radio has no future.) Lord Kelvin, Iskocyali fizik adamı, 1899 "Ucaklar hos oyuncaklar. Ama askeri bir degerleri yok." (Airplanes are interesting toys but of no military value.) Marechal Ferdinand Foch, Strateji Profesörü - 1911 "Artistlerin konusmalarini kim duymak ister ki?" (Who the **** wants to hear actors talk?) H.M. Warner, Film endustrisi yoneticisi, 1927 “Patlayıcı maaddelerin uzmanı olarak söylüyorum; bomba hiçbir zaman atılmayacaktır.” (The Atomic bomb will never go off, and I speak as an expert in explosives.) Admiral William Leahy, Amerika Atom Bombası Projesi, 1943 "Bilgisayarlar gelecekte belki sadece 1,5 ton agirliginda olacaklar." (Computers in the future may weigh no more than 1.5 tons.) Popular Mechanics, 1949 "Sound'larını beğenmedim, ayrıca gitar gruplarının modası geçti.) (We don't like their sound, and guitar music is on the way out.) Bir Plak Firması Beatles’ı reddederken, 1962 "Insanlarin evlerinde bilgisayar bulundurmalari için herhangi bir neden goremiyorum." (There is no reason anyone would want a computer in their home.) Ken Olson, Digital Equipment Corp. firması başkanı, 1977
  14. Bu benim en sevdiğim şiirdir, hele bir de Ahmet Kaya ise seslendiren, içim sanki bu şiiri dinlerken ölür ölür dirilir... Böyle güzeldir de burada görmek içimi bi hoş etti... özlemiş miyim bu şiiri ne, sağol paylaştığın için Ruacım
  15. Ben Mesut Bey'in niyetini anladım anladım da anlamazlıga vuruyorum ve nitekim bunu anladığımı belli ettiğim anda arıza tarafım ortaya cıkacak ben böyle saf ayağına yatmayı daha uygun buluyorum Teşekkür ederim guzel iltifatınıza ayrıca Bu arada girerken ellerinizi yıkadınızdı dimiiiiii
  16. Heeee bende bit var, bi de ayrıcaaa arızayım ben arıza Ruacım sen de çık canım burdan, ne olur ne olmaz? Biz de çıkalım, sadece temiz olanlar gelsin bi de rua az once senin alnında bit gordum ben, galiba sanırsam ki bit gecti sana burdan
  17. Mavicimmmm, bu sayfaya girerken el yıkama mecburiyeti var, yıkadın mı ellerini? xxmesut beyefendi buraya sadece temiz bayanların girmesine izin veriyo daaa ondan dedimdi Ruacııımmmm, sen hemen gelmeseydin yaaaa, şimdi ne bileyim daha bu erkek meselesini çözebilmiş değiliz? temiz mi pis mi olacaklar, temizlerse onların bu sayfaya giriş izni var mı falan belli degil daha.... Aaaaaa kahretmesiiin gene ellerimi yıkamadan gelmişim hemen cıkıyorummmmm pardooooon xxmesut beyefendi, pardonnn... (ayy böyle yapınca alnım da yere değiyo, bitler sayfaya geçmiş olmasın sankiiii )
  18. Bi dakika arkadaşlar lutfen cıvıtmayalım, burada gayet ciddi bir durum var, önce meselenin özünü bir kavrayalım bakalım... pardon xxmesut beyefendi, Acaba temiz derken hangi anlamda temizden bahsediyorsunuz? Yani, evi temiz olanlar mı yoksa eli yuzu temiz olanlar mı? Pekiiiii "Temiz bayanlar burdayım sizi de beklerim" derken eğer bayan pisse o zaman siz burda olamıyor musunuz? Bir anda mesela yok mu oluyorsunuz? Neden ki? Pisliğe alerjiniz mi var? Ya da siz burdayken sadece temiz bayanlar da burda olsun istiyorsunuz ya mesela ya erkekler? Onlar gelmesin mi? Yoksa erkekler için pis temiz farketmiyor mu? Siz erkekleri PİS VEYA TEMİZ diye ayırt etmiyor musunuz yoksa? Hııııııı? Ne oluyooooooo beyefendiiiii hooop diyoruz burada bi durun yaniii, araba mı arıyorsunuz da temizine bakıyorsunuz? Meta mı yahu bu kadınlar? Var mı arkadaşlar aramızda TEMİZ BAYAN? , Ben çok pisim meselaaaa, pislikten yanımdan geçilmezzzz meselaaaaaaa İlginçççç... keşke sosyoloji, psikoloji falan okusaymışım bu insanların psikolojisini araştırmak enteresan olurdu? O kadar çoklar ki... ve ayrıca burası bir forum, biz burada kadın erkek ayırt etmeden herşeyi paylaşır ve tartışırız, Pisine temizine bakmayız!!!! Yani anlayacağınız burası size göre değil galiba beyefendi... Biz sizi Radya'nın da dediği gibi Turkish-Media'mızın http://www.yuzoku.com 'una doğru bi gonderelim bakalım... Yolunuz açık olsun... Bitli Gloria (Biz zaten buradakilerin çoğu bayanlar yani bitliyiz, hem size burdan bit geçer, sizin de pisliğe alerjiniz var belli aman bitler size de geçmeden kurtulun bariii)
  19. gloria şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Bu arada böyle bir şarkı gerçekten de var mı yoksa onu da mı sen uydurmuştun
  20. gloria şurada yorum gönderdi Radya'nın blog başlığı içinde RA'NIN RUH SESİ
    Güzel olmuş canım Çok begendim çok hoş... değişik bir tadını var bu yazının... Hoş gerçekten de... Şimdi sen buraya yazınca o şarkının sözlerine dikkat ettim de sanırım şarkının tam da boyle bir hikayesi vardır... Ben bu sözlere dikkat etmediğimden galiba şarkı falan ezberleyemiyorum Ben bi "Sil Baştan" ı biliyorum zaten başka da bişi bilmiyorum... Yok yaa, onun da sözlerini ezbere bilmiyorum Yazamıcamm daha bugun cok başım agrıyo
  21. KÜTÜPHANEDEN KAÇIŞ İşte size en süperinden bir hapis oyunu daha... Çok zorlayıcı bir oyun hatta benim en zorlandıklarımdan birisi... Ama sonunda bitti Kendimi süper hissediyorum... Konusu: Bu ilginç binanın içinde kütüphane odasında kapalı kalmış durumdasınız, kapıyı açıp kurtulmak için kendinize bir yol , bir çıkış bulmanız gerekiyor, etrafınızdaki eşyaları ve bulabileceğiniz ip uçlarını değerlendirerek kaçış yolunu bulabilecek misiniz. İyi eğlenceler.. KÜTÜPHANEDEN KAÇ-OYNA
  22. Bazen aklı başında yazılar okumak iyi geliyor insana
  23. Ola ki yürürüm bir başka aşka, yada yürürüm mavi olmayan bir gülüşe, Unutmaki tek aşk olduğum sensin aşık olduğum degil... Karanlıkla süzülüyor içime yıkım dur diyorum yıkılıyorum, Uçurumlari baş ucuma koyuyorum sonra okşuyorum saçlarını rüzgarda , Sıcak ılık bir koku sınıyor yüreğimi , Gitme diyorum gitmeee... düşüyorum , Sonra beni soruyorlar bana tanımıyorum diyorum daha hiç karşılaşmadık diyorum, Aynı çizgide bilge susumu dinliyorlar.. Yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar, Önce bir bir sonra hepsi, sonra bir uçurumlar kalıyor birde yıkımlar , Verilen herşey bir borçmuş gibi alınıyor önce bir bir sonra hepsi , Sonramı bir ben kalıyorum birde yalnızlık... Uçurumlar , yıkımlar, ben ve yalnızlık . Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi yatıyoruz yan yana , Öpüşüyoruz sevişiyoruz da hatta, hersey oyunun yasaklarına uygun günah oluyor , Tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz telli kanlı düğün işte , Üşüyor saçların biliyorum , dargınmısın bu baharda mayısta bıraktığım gibimisin hala , Vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün , Hala kaçiyormusun zamansız gözlerini bırakarak birinde , Hala ellerinden tutup sevgileri dipsiz kuyulara salıyormusun ağlayarak , Küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyormusun , Kendim kadar aklımdasın hala öyle savruk bir gök , Ve aşkını şaşırmış bir tanri , çoğalan sızısıyla mutlu bir yara , Öylemisin mavi gözlü sarı saçli yoldaşım öyle bıraktığım gibimisin , Gerçeği yakmada hala ustamısın yoksa çırakmı yanarken yaramda , Saçlarıma dolanan aydınlığımsın somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirde, Anlattıkça eksi,len tek anlam, anlatıkça eksilen tek anlam , Hala bıraktığım gibimisin yoksa beni bıraktığın gibimi , Kaç mevsizmsiz kar düştü toprağima , Kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma benim. Hala bıraktığım gibimisin...
  24. GİZEMLİ EV Oynadığım en iyi oda oyunlarından birisi de Gizemli Ev... Sizin de en az benim kadar begeneceğinizden eminim İpucu: İlk olarak evin bahçesinde bir yerlerde saklı olan sopayı bul ve ağacın üzerindeki kağıt uçağı yere düşür. Uçağın içinde gizli bir şifre bulacaksın. Bulduysan artık seniniçin gizem başlamış demektir. Kolay gelsin GİZEMLİ EV-OYNA
  25. Danışmanlığını Naim Dilmener ve Hülya Demir'in yaptığı albüm için sanatçı Sezen Aksu, bir de yazı yazdı. CD kitapçığında yer alan yazısında, şiddetle mücadele için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini ifade eden Aksu,şunları kaydetti: "Kimi zaman ekonomik, sosyal ya da ruhsal bir eksiklik duygusuyla gücün ispatına girişilen, esip geçilen, dahası tahakküme varan bu otoritenin kültürel değerler dahilinde kabul gördüğü, kimi zaman da koşulsuz sevginin sonuna dek sömürülebildiği, kırılan kolun yen içinde bırakılması dayatılagelmiş bir yer olduğu için kaynağına yakın yerde kaynar şeytanına uyanların kazanı... Hele kaynak aile içindeyse, ki çoğunu bilmediğimizden eminim, korunmasızlık kim bilir kaça katlanır. Sığınılacak tek adresten kaçıp gitmeyi isteyen, sosyal bir varlık olmasına karşın aidiyetsizlik batağında kaybolan ne çok insan vardır kim bilir. Görünen o ki, insan özünde pusuda bekleyen bu enerji, doğru bir formül ileyönetilmediği, yönlendirilmediği ve türlü şekillerde beslendiği sürece, çocuklarımızın potansiyel birer şiddet uygulayıcısına, kendimizin de birer şiddet mağduruna dönüşmesi içten değil."

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.