gloria tarafından postalanan herşey
-
Her kadın biraz Budisttir, çünkü mutlaka bir Öküze tapmıştır...
Kesinlikle katılıyorum canım bu yoruma, bu olduğu gibi saçmalığın daniskası Hindiuzm ile Budizm birbirine karıştırıldığından olsa gerek buradaki bu sacmalık da Hinduizm, aynı zamanda Brahmanizm’dir ve çok tanrılı bir dindir. En önemli tanrıları ise 1-Brahma (dünyayı yaratan) 2-Siva (yaşam ve ölümü yaratan) 3-Vişnu (dünyayı koruyan) dur. Ayrıca insanlar Hinduizm de insanlar çeşitli sosyal sınıflara ayrılırlar. Buna ‘kast’ sistemi denir. 1-Brahmanlar (din adamları) 2-Prensler ve askerler 3-Çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanlar 4-İşçiler, sanatkarlar ve köleler. Ve tabii bir de hiçbir sınıfa dahil olmayan paryalar var ki onlar en aşağı tabaka sayılırlar. Karma yasalarına bağlıdırlar ve geçmişte yapmış oldukları her şeyin gelecekte karşılığını göreceğine inanırlar aynı zamanda reenkarnasyona inanırlar, ruh onlar için ölümsüzdür. Kişi ölür ve başka bedenlerde yeniden can bulur. Bu can buluş sadece insan bedeninde değil, kimi zaman hayvan veya bitki bedeninde de olabilir. Bu yuzdendir ki hayvan ve bitki canına kıymak insan canına kıymak kadar kötü bir şeydir Hinduizm’de… Ölülerini gömmezler küllerini yakarak Ganj Nehrine savururlar bu yuzden Ganj nehri Hinduzim’in en kutsal yerlerinden birisidir… İnekler onlar için kutsal hayvanlardır, ineklerin yanı sıra başka hayvanlar da vardır kutsal olan ki onlar bu hayvanların ya hayvan bedenine girmiş birer tanrı ya da değişik tanrıların habercileri olduğuna inanırlar… Hindu dinine sonradan geçmek mümkün değildir. Yani Hindu olabilmek için Hindu anne ve babadan doğmak gerekmektedir. Yani hani bazen derler ya Allah’a tapmıyorsan öküze tap diye, böyle bir şey maalesef mümkün değildir. Cahilce yapılmış bir öneridir bilginize Budizm ise Hindistan’ın ikinci büyük dinidir ve Hinduizm’deki puta tapma inancına tepki olarak doğmuştur. Bu dinin kurucusu Guatama (Buda) adında bir prenstir. Bu dinin en önemli yanı ki bu özellikle onun Hindistan’da ikinci büyük din olmasına sebep olmuş olan kast sistemini reddetmiş olmasıdır. Budizm de sınıf ve ırk ayrımına da izin vermez. Böylece alt sınıflarda bulunan insanlar arasında bu din hemen yayılmış bu da sürekli bir biçimde Brahmanlar ile Budistler arasında şiddetli kavgalara sebebiyet vermiştir. Yani Budizm ile öküze tapmak denilen durumun birbirleriyle bir alakası yoktur...
-
KABADAYI
Bu film keşke biraz daha Şener Şen in yanına yakışan oyuncularla oynanmış olsaydı... Konusu ne kadar güzeldi oysa ama basit oyunculuklarla film neredeyse bitirilmiş... Olmamış işte olmamış... Bir Şener Şen usta bir de Sürmeli... Bu filmde başka da sözü edilecek tek bir kimse yok...
-
Tecavüz mü daha günah kürtaj mı?
Tam bir trajikomik olay... Anne ve doktor afaroz edilmiş yani dinden çıkarılmış... Böyle bir karara imza atan din yetkilileri ve inananları asıl afaroz edilse, bu dunyada belki bu kadar çok ateist olmazdı... Bu ve buna benzer sacmalıklar yuzunden ben de dini kendimden afaroz ettim zaten... Şimdi daha rahatım...
-
Gloria
Senin de bitanem senin de kutlu olsun... Hakkıyla hakedenlerden birisi de sensin...
-
GEL DE DÜŞÜNME...
"O polis önüme geçtiğinde,seçme şansım vardı,onu sollayıp bas gaza diye şarkıma devam ederdim.Ama ya sonra! Ve istemeden düşündüm şöle olsaydı diye,düşündüğüm manzaradan irkildim,uzun sürede kendimi toparlayamadım." hayatı kaderimizle değil seçim haklarımızla devam ettiririz... Ve hayat bir kader silsilesi değil bir kelebek etkisidir benim gözümde... Kararlar veririz ve vrdiğimiz kararlarla hayatlar değiştiririz... Yani dünyanın bir ucunda bir yerlerde bir kelebek kanat çırpar ve onun kanadını çırpmasıyla bir hava dalgası oluşur, bu dalga büyüyerek yolunu alır ve dünyanın bir başka ucunda bir kasıtga meydana gelir... Yani hiçbirşey amaçsız değildir, yani herşeyin bir sebebi vardır ve bu sebepler birbirini tetikleyerek hareket eder....Ufacık bir değişim hiç alakası olmayan başka birşeye etki eder... Yani bak gülüm yazının sonunda demişsin ya hani; GEL DE DÜŞÜNME... Ve düşündüğün şu şey; "Ya seçim şansını eskordumdan ayrılmakla yapmış olsaydım"mıydı? Eğer böyle yapmış olsaydın sen belki de o arabanın yerinde mi olurdun mesela, bunu böyle mi düşündün sen? Cıııks bence şöyle de düşünülebilirdi, eskordundan ayrılmış olmakla vereceğin karar, bu sonucu hiç yaratmayabilirdi belki de.... belki de o kazayı bile engelleyebilirdi kimbilirrr tabii.. Butun bunlardan anladığım tek şey var ki bir polis sana kalkan oldu ve seni bir kasırgadan kurtardı ... Yani sen o kazanın ne kelebeği idin ne de kasırgası... bence hiçbirşeyi değiştiremezdin ve sen hiçbir şekilde bu kazadan etkilenemezdin... Onun için böyle şeyler düşünme bebeğim.... O kazayı oluşturan etki kimbilir hangi kelebeğin nereden yola çıkmış da gelmiş etkisiydi... Hangi kelebek nerede kanat çırptı da o kaza meydana geldi... Böyle bu da farklı bir bakış açısı işte...
-
Kayganlıktı, Ötesindeydi, Bulaşık yıkamam gerekiyordu
Sahaja Yoga
-
KADINLARIN ADI...
HOŞGELDİN 365 GÜNÜN SULTANI... Verilmiş değil kazanılmış bir gündür 8 Mart... Anneler günü veya sevgililer günü değildir yani bugün... O yüzden hediye değil derdimiz, çiçek böcek değil, tek taş pırlanta değil, seks objesi olmak, seksi görünmek, çekici olmak, güzel geçinmek değil derdimiz, kadın olarak bir erkekle eşit haklara sahip olmak, üstünlük yarışına sokulmak zorunda kalmamak, hakkımız olana sahip olmak yani BİREY olmaktır... BİR BİREY OLARAK GEREKEN SAYGIYI GÖRMEKTİR... Tüm kadınların 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun... Emekçi kadınlar günüdür bugün ama sanmayın ki çalışmayan kadınlar emekçi değildir... Emek vermek, bir işin yapılması için beden ve kafa gücü harcamaktır. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'dür bugün çünkü kadına olduğu kadar kadının her alanda gösterdiği emeğe de saygı şarttır.
-
İtiraf Edin!
İtiraf ediyorum; tezle ilgili daha hiçbişi yapamadım ama tez danışmanım en son yabancı yayınlar için çevirileri yaptın mı dediğinde "evet, hepsini bitirdim" dedim offffffffff offffffffffff ne bitirmesi yaaaa ortalıkta daha ne makale var ne kitap... Daha ciddi bir itirafta bulunuyorum, eğer bu tez bitmezse kendimi asla affetmeyeceğim, bu şu an benim en buyuk endişem... Ohhh itiraf ettimmm... Ama niyeyse hala rahatlayamadım Halbuki "itiraf et, rahatla" da derler ama
-
Geçmişinizdeki Kapanmayan Yara Nedir?
Hayatınızda ilk defa, aşkı bulduğunuzu düşünmüşsünüz, ilk defa birisi için 'o olmazsa yaşam çok tatsız olur demişsiniz' ve ne yazık ki o bir şekilde hayatınızdan çıkıp gitmiş. Ama isteyerek, ama onun da elinde olmayan sebeplerle sizi yapayalnız bırakmış ve hayatınızdan çıkıp gitmiş. Onun yerine koyacak birisini bulmak o kadar zor ve o kadar imkansız gibi gözüküyor ki size karşınıza çıkan her insanda hala onu arıyorsunuz. Bugün Leman Sam'ın "Anladım ki hiç kimse sen değil!" şarkısını son bir kez dinleyin ve hayatınızda yeni bir sayfa açın. Hayatınızın başrolünde siz varsınız, yardımcı oyuncular sandığınız kadar da vazgeçilmez değiller.
-
Jülide Özçelik-Yalan Dünya
Ah Yalan Dünya Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın, Bende gülmedim yalan dünyada Sen beni gönlünce mutlu mu sandın Ömrümü boş yere çalan dünyada. Ah yalan dünyada,yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada Sen ağladın canım ben ise yandım Dünyayı gönlümce olacak sandım Boş yere aldandım, boş yere kandım Rengi gönlümde solan dünyada Ah yalan dünyada yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada Bilirim sevdiğim kusurun yoğdu Sana karşı benim hayalim çoğdu Felek bulut oldu üstüme yağdı Yaşları gözüme dolan dünyada Ah yalan dünyada yalan dünyada Yalandan yüzüm gülen dünyada
-
Geçmişinizdeki Kapanmayan Yara Nedir?
Çok güzel bir test arkadaşlar... Bu testte karşınıza 10 adet fotoğraf çıkacak bu fotoğraflarla ilgili yorumlarınız sizin geçmişte kapanmayan ve sizi hala rahatsız eden hesabınızı belirleyecek. Unutmayın bir sayfa kapanmadan yenisini açmak mümkün değildir. Geçmişle yüzleşmenin tam zamanı! Test sonuçları bilimsel değer taşımaz. GEÇMİŞİNİZDE KAPANMAYAN YARA NEDİR? Sonunda size bir de şarkı çıkarıyor... Bana çıkan şarkı, Leman Sam'dan Anladım ki Hiç Kimse Sen değil... Hahhhaha Anladım ki Hiç Kimse Sen Değil Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe Sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe Sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim Tanıdık bir huzur aradım şaşkın bakışlarında dün Bildik bir söz bekledim eskiden kalma öylesine Konuştu bir şeyler söyledi beklediğim sözler bunlar değil Yüzüme baktı gözlerime ama senin gibi değil Anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil Hiç kimse senin gibi canımdan öte can değil Anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil Hiç kimse senin kadar fikrime huzur değil Anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil Hiç kimse senin kadar umuduma yol değil Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe Sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim Tanıdık bir huzur aradım şaşkın bakışlarında dün Bildik bir söz bekledim eskiden kalma öylesine Konuştu bir şeyler söyledi beklediğim sözler bunlar değil Yüzüme baktı gözlerime ama senin gibi değil Anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil Hiç kimse senin gibi canımdan öte can değil Anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil Hiç kimse senin kadar fikrime huzur değil
-
Çocukça (mı acaba?)
Herhalde usulune uygun yaptık dimi yani herşeyi devamını da anlatayım fareyi gömdüm, başında 3 ihlas bi fatiha okudum, Allah'tan fareyi gunahları için affetmesini istedim. Ertesi gunu merakımı yenemeyip, mezarını açtım ama fare orda yoktu, muhtemelen bir kedi, tavuk vs falan alıp götürmüştü ama ben onun melek olup uctuğunu düşündüm. Fare için sayemde cennete gitti diye de son derece mutlu oldum...
-
merhaba
gloria şurada cevap verdi: Evlin başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımHoşgeldin yeniden o halde Sormak ayıp olmayacaksa eski nickin hangisiydi?
-
YUSUF HAYALOĞLU'NU KAYBETTİK!
Yusuf Hayaloğlu ve Ahmet Kaya.... Onlar bir bütünün parçasıydılar ve artık sonsuzlukta birleştiler.... En sevdiğim şarkıların yaratıcı olan yüreğimin bu iki kahramana selamlar olsun... Üzülmüyorum çünkü şarkıları hala duruyor, onlar hala en sevdiğim şarkılarda yaşamaya devam ediyorlar... Git Demek şimdi gidiyorsun; Yazdığımız son şiir öyle yarım kalacak! Demek şimdi gidiyorsun; Kuşlarımız acıkacak, saksılarımız artık sulanmayacak! Demek öykümüzü bir ruj lekesi gibi yapıştırıp aynanın sahtekâr yüzüne -Oy benim yaralım- Demek şimdi gidiyorsun; Beni böyle toz gibi dağıtıp merdivenlern dibine! Her şey tamam diyorsun, git... Beni viran bir şehir gibi terket... Haydi git! Dışarısı ispiyon...Dışarısı ihanet... Seni bir gören olmasın, dikkat et! .. Dostlukmuş...ölüme yürümekmiş... Üstüne titremekmiş...vefaymış! .. Aşk dediğin, zavallı bir kapıyı duvara çarpıp Çıkıncaya kadarmış! .. Bana komaz deyip Sancını bir kilo rakıya gömsen de gece yarıları, -Oy benim yaralım- Asıl sancı, uyandığında Bütün odaları boş görünce koyarmış! . Gitmek istiyorsun, git... Bir savaşçı asla vedalaşmaz! Durma git! Dışarısı dinamit...dışarısı enkaz! Şunu cbine koy, ne olur ne olmaz.. Eylül mağdurlarıydık, kimsemiz yoktu, Yaralarımız aman vermiyordu canımıza.. Kimseye kıymamıştık oysa, masumduk.. Rahatsız ediyordu bizi bu yalancı tarih! Yırtılan bir pankart gibi Şehirlerin ortasına çığ düşürdüyse öfkemiz; -Oy benim yaralım- En az bir karıncanın yüreği kadar Namuslu ve çalışkandı ellerimiz! Artık bitti diyorsun, git.. Kırılsın kapı-çerçeve, kırılsın bu cam.. Sorma git! Dışarısı panik..dışarısı izdiham! Biliyorum, seni vuracaklar bu akşam... Ne çok fire verdik üstüste.. Ne çok arkadaş yitirdik bu tozlu yolculukta.. Kimliği tespit edilmemiş, Ne çok ceset vurdu zeytin güzeli akşamlarımıza! Büyük ütopyalar ve büyük dağlar gibi İçerden çürümüşüz meğerse... -Oy benim yaralım- Her gelen ölüm yazmış, Her giden ayrılık işlemiş bu talihsiz gergefimize... Kendini arıyorsun, git.. Aptal bir hayat kur, içinde beni barındırmayan Kalma git.. Dışarısı barut..dışarısı gardiyan! Yine bir tek ben olurum sana parçalanan.. Demek şimdi gidiyorsun; Sonunda bizi de çökertiyor bu kancık zelzele! Demek şimdi gidiyorsun; Yıkılan bir duvar gibi; ömrüme devrile devrile.. Demek mecburi istikametlerin, Ayrılığı gösteren o adaletsiz kavşağında -Oy benim yaralım-maralım Demek şimdi gidiyorsun, Ve bana bir tek secenek kalıyor: güle güle! Beni öldürüyorsun, git.. Kalmasın sende kahrım, kalmasın derdim Bakma git Kafamı yumruklayıp ardınsıra ağlarsam namerdim... Yusuf Hayaloğlu
-
Ademin kovulduğu cennet bahçesi bulundu
Fırsattan istifade Şanlıurfa da yakında Maliye Bakanımız Kemal Unakıtan tarafından özelleştirilip, yabancılara satılmaz umarım...
-
Çocukça (mı acaba?)
Bi de kanatsız da uçabiliyorlar mı acaba diye kanatlarını kopardığım sinekler Gece lambası niyetine kavanozlara doldurduğum ateş böcekleri (ki içeride kalan hava bir sure sonra bitiyor, onlar da ölü gece lambası oluyorlardı, önlem için kavanozun kapağına delik delmeye çalışmıştım ama gücüm yetmemişti) Kuran kursunda öğrendiğim cenaze namazını uygulamaya geçirmek maksadıyla öldürüp cenaze namazını kıldığım farecik Sizlerden de özür diliyorum....
-
DTP'li adayi diri diri yaktilar
Canım kardeşim gerçekten de bunun direkt olarak Kürtlükle veya DTP ile hiçbir ilgisini bulamadım. Bu bildiğimiz standart 3. sayfa cinayet haberi başka birşey değil... Kürtlükle veya DTP ile ilgisi sadece kişinin DTP adayı olması ya da kürt olmasından dolayı ama cinayetin bu sebeple işlendiğini gösteren hiçbirşey yok ki... Bu da insaniyet namına zaten Türk Kürt ayırtetmeksizin her birimizin kınaması gereken bir haber diger bütün cinayet haberleri gibi... Eğer bu konuya bir Kurt olarak yaklaşırsan sadece taraflı davranmış ve olayı aslından uzaklaştırmış olursun... Bu düpedüz bir cinayet haberi başka birşey değil... Siyasetle bağlantısını göremedim... Şu aşağıdaki haberden bir farkı yok; Adana'da 28 Ağustos 2008 günü domuz bağıyla bağlanarak başına vurulup öldürülen işadamı Ali Yasin Sönmezler'in (50) katil zanlısı olarak yanında çalışan muhasebeci Gürkan Kulle (24) ve ustası Arman Arı (23) tutuklanmıştı. Kulle'nin "İşadamını bana karısı öldürttü" demesi üzerine gözaltına alınan Şehnaz Sönmezler de tutuklanarak cezaevine gönderildi. Savcılık araştırmasında Şehnaz Sönmezler'in olay günü eşinin telefonundan, tutuklanan Gürkan Kulle'yi aradığı belirlendi. 'KİMSEYİ AZMETTİRMEDİM' Nöbetçi mahkemeye çıkarılan kadın tutuklandı. Suçlamayı reddeden 3 çocuk annesi ev hanımı Şehnaz Sönmezler'in, "Mutlu bir evliliğimiz vardı. Zanlılar eşimin yanında çalışan oğulları gibi sevdiği kişilerdi. Bana maddi ve manevi olarak zarar vermek istenmektedir. Gürkan'ı da eşimi sormak için aramıştım. Şirketi ele geçirme gibi bir düşüncem olmadı. Kimseyi azmettirmedim" dediği öğrenildi. Kaynak: Sabah Tarih: 01:19:21 14.10.2008
-
TENYA YUMURTASI İLE ZAYIFLAMAK
Tanrım, korkunç... Eğer aklından bunu denemeyi geçiren varsa sakın ama sakın denemesin benden soylemesi... Sonrasında hayatınız, asla ama asla unutamayacağınız goruntulere sahip olabilir... Tenya yumurtası mı yuttun da biliyorsun diyeceksin aslaaaaaa, hiçbir kuvvet bana onları yutturamaz, öleyim daha iyi.. Sadece, sağlıklı bir çocuk degildim ben, tenyalarla da ciddi sıkıntım vardı ve neler yaşanılabileceğini çok iyi biliyorum...
-
Aşk Tarifi (2007)
NO RESERVATIONS (AŞK TARİFİ) Yönetmen Scott Hicks Senaryo Carol Fuchs, Sandra Nettelbeck Yapımcılar Susan Cartsonis, Bruce Berman, Sergio Aguero Görüntü Yönetmeni Stuart Dryburgh Prodüksiyon Tasarımı Barbara Ling Kostüm Tasarımı Melissa Toth Kurgu Pip Karmel Özgün Müzik Philip Grass Yapımcı Stüdyo Castle Rock Entertainment Türkiye Dağıtımı Warner Bros. Gösterim Tarihi 7 Eylül 2007 Oyuncular Catherine Zeta-Jones, Aaron Eckhart, Abigail Breslin, Patricia Clarkson, Jenny Wade, Bob Balaban, Lily Rabe Manhattan'daki bir restoranın baş aşçısı olan Kate Armstrong, işinde oldukça başarılı, disiplinli ve son derece katı kuralları olan ve özel hayatında da bu kurallarından asla taviz vermeyen bir kadındır. Öyle ki özel hayatını da tıpkı aşçısı olduğu mutfağı yönetir gibi yönetmektedir. Fakat hiç beklenmedik bir anda ve hiç beklenmedik bir şekilde Kate’in hayatına 2 farklı insan girer ve Kate’in mükemmeliyetçi düzenini bir anda alt üst olur. Bu kadar özet yeter… Diyeceğim şudur ki eğer romantik komedi severlerdenseniz kaçırmamanız gereken bir film… Ben çok eğlendim… Gayet eğlenceli, hoş bir o kadar da duygusal… Öyle ki bazı sahnelerinde gözümden yaş gelmedi desem şimdi yalan olur…
-
Bir Rüya İçin Ağıt (2000)
Konu tek kelimeyle bağımlılıklar diye ifade edilebilecek bir konuyken, konunun anlatımı tek kelimeyle ifade edilebilecek gibi değil... Umut yok, teselli yok, gerçekler insanların kafasına vura vura, ağzından burnundan getire getire anlatılmış... Bağımlılığın her türlüsü, en basiti olan televizyon bağımlılığı bile korkunç bir son hazırlamış kahramanına... Dramın bile dibine vurulmuş... Requiem for a Dream, ey insanoğlu, sarsıl ve kendine gel meselesi yani...Uyuşturucu kadar da etkili... Öyle ki Harry nin kolu çürürken sizin de içiniz çürümüzse ben de Gloria değilim... Daha ne diyeyim, zaten spoiler manyağına çevirdim yorumumu... Ne edeyim olmuyo başka türlü, izlemeyen okumasın benim benim yorumumu...
-
Çocukça (mı acaba?)
ßir soru; Çocukluğumuzun, içinde, aynı anda barındırdığı saf sevgiyi ve saf acımasızlığı hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm, yaklaşık bir yarım saattir aklıma gelip giden bir sürü çocukluk anısının içinde dolanıp duruyorum ve düşünüyorum… Bazıları bir korku filminin sahnesi gibi… İnanılmaz… Dehşet verici… Okuyunca “Ne var ki bunlar da, bunlarda bir şey mi?” diyebilirsiniz ama şimdiki aklımızla hiçbirimiz bunları yapmaya yeltenmiyorsak, bunlar da bir şeydir aslında… Ve dehşet vericidir… Sizler de düşünün, gözünüzün önüne getirin, hatta daha etkili olması açısından fona bir de korkunç bir müzik yerleştirin (playlistim de korkunç bir müzik yok ama 5 numarayla "Phantom of the Opera" ismi açısından korkunç gibi, daha iyi bir alternatifiniz yoksa idare edebilir belki onu alın fona ) Neyse işte bu müzik eşliğinde düşünün çocukluk anılarınızı... Anı demek de tuhaf aslında manyaklık desek daha iyi olur gibi sanki Şimdi ben düşünüyorum mesela, aklıma bir tane geliyor... Sümüklüböcek avcılığı... Sümüklüböceğin üzerine tuzu atarsın , sonra da onun envai çeşit renge bürünüşünü izler ve bundan zevk alırsın ama attığın o tuzdan dolayı sümüklüböceğin eriyip yok oluşunu hiiç umursamazsın… Ya da kuş yumurtasının tadını merak ettiğin için bir kuş yuvasını dağıtırsın... Sonra da metal çay tabağına kırdığın yumurtayı pişirip, yersin… Hiç de düşünmezsin bir yumurtayı değil de bir kuş yavrusunu yediğini çünkü o anda önemli olan kuş yumurtasının nasıl bir tadı olduğunu merak ettiğindir ? Amacın da sadece merakını gidermektir… Çok uzatmayacağım, bu ve buna benzer bir sürü örnek işte, saf acımasızlıkla tam da kastettiğim bunlardır aslında… Duygu yok… Duygusuzzzzcaaaa yani… Fakat şimdi bunları düşününce tuhaf bir iç cızırtısı kaplıyor içimi kimbilir belki o zaman da hissetmişimdir bu cızırtıyı ama umursamamışımdır herhalde... Şimdi umursuyorum... O yüzden üzerine tuz döktüğüm tüm sümüklüböceklerden, yumurtasını yediğim zavallı anne kuştan ve dünyaya gelmesini engellediğim o yavru kuştan çok ama çok özür diliyorum... Beni affedin... Çocukçaydı (galiba)... Bilmiyorum... ßu kadar…
-
ISLIK
muzikten çok guzelmiş beeeeee
-
ISLIK
Bu ıslık hatırladığım en guzel anlarımdan birisine aittir ki işte bu yuzden bir ıslık sesi duyduğumda "o anım" tıpatıp aynısıyla gözümün önünde belirir. Arkamda aramam yani canım çünkü arkamı donersem ıslığın sesi kaybolur...
-
ISLIK
Ben de hatırlarım bir ıslık... Hiç gitmeyen kulaklarımdan
-
Bir Rüya İçin Ağıt (2000)
BU filmi çok merak ediyorum ama bir turlu bulamıyorum... Muziğine hayranımmmmm... Yine aklıma düştü, bugun bi bulmaya calışayım bu filmi...