-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
"Bu tür hatalar hoş olmuyor..." diyorsun Ali... Hoşluk noktasında bir sonuca varmadan önce... Bence,önce brain'in...sonra ipeğin...Ardından benim yazdıklarımı bir arada, ilişkili oldukları için birlikte tekrar ele almalısın ... Aslında tümünün özeti olarak aşağıda alıntıda yazdıklarım yanıtı içinde barındırıyor...
-
Sevgili Ali; Mantık hatası nerededir?... Mantıksız bulman kendi inançların ve kabullerini öne çıkarırsak elbetteki o inanışa sahip kişiler için öyle... Yaradan yaratılamaz...İnanış bunu ön görüyor... Ön görüşleri ve inançlarını bir kenara bırakır da tekrar değerlendirirsen..Tarafsız olarak... Yaratanın yaratanı olmayacağını kesin bir koşul ve şart olarak öne sürebilirmiyiz... *** "Yaratan da, yaratılan da Doğa'dır." diyen bir yaşam görüşüne... Doğayı yaratan tanrıdır yaşam görüşüyle yanıt üretirseniz eğer... Her ikiside yorumlayan ve inanan kişiler için genel doğru olduğuna göre; Kendi mantığı içinde "Peki tanrıyı kim yarattı" sorusu mantık sınırları dışında değil... Ama yinede benim değerlendirmelerim dışında, yukarıda belirttiğim içeriğe dayalı olarak, senin mantıksız bulduğun bir nokta varsa açıklaman ve benim kavrayabilecek olmam oldukca mantıklı... *** Nasılki; "Yaratan da, yaratılan da Doğa'dır." düşüncesini üreten ve doğru kabullenerek değerlendiren bir beyin söz konusuysa ve belli inanış sahipleri bu görüşe karşı çıkıyorsa... Aynı şekilde; "Yaratan tanrıdır" düşünceside bazı beyinlerin düşünce ve ön görüş ürünleri olabilir... Nasılki; Bir inanış ve kabule ,doğayı yaratanda tanrıdır sorusu yöneltilebiliyorsa... Diğer görüşün Aynı mantıkla tanrıyı yaratan doğadır..yada kimdir sorusunu yöneltmesi kadar doğal bir karşılık olamaz... Ve bence Düşünen ve yorumlayan insanın yaşam ve beyinsel gelişiminde yanıtlayamadığı ve kavrayamadığı bilinmezlerine... Yine yaşamı yorumlayışına göre... Yaratan tanrıdır...Yada yaşamın kaynağı doğadır ön görmeleri... Doğal ve ikiside kendi içinde mantıklı yaklaşımlardır... Ama birilerimiz kendi düşünsel ve inançlarına dayalı doğrularını diğerlerine dayattığı ölçüde yaşamsal ve kişisel problemler oluşmaktadır... Ve ne yazık ki, çoğunluk psikolojisi ile yaptığımız değerlendirmeler...Azınlıkta olduğunu kabul ettiğimiz görüş ve düşünceler doğru yada yanlış olduğuna bakmazsızın reddedilme ve yadsınma olarak karşılık buluyor... Ve yine bence tanrı yada tanrılar... İnsan beyninin ürünleri... Sonuç olarak tanrı yada tanrıları yaratan insan oğlu... Oysa üzerinde yaşadığımız doğa... Bize değerlendirebildiğimiz ölçüde iyi bir yaşamı sunuyor... Ama biride diyebilirki...Dogayı ve yaşamı düzenleyen tanrıdır... Oda onun doğrularıdır... Esas mantıksız olan karşılıklı dayatmalardır... Doğrular biz reddetsekte,yanlışlar kabul etsekte değişmez...
-
Sevgili İpek; Brain demiş ki, "Yaratan da, yaratılan da Doğa'dır." Bu onun Yaşamı algılarken onun yorumu...Ve onun için doğru bu... Sen Kendi pencerenden "Yaratan tanrıdır" dan yola çıkarak yukarıdaki soruyu yöneltiyorsun... Senin yürüttüğün mantıkla yola çıkarsak tanrıyı ele aldığımızda... senin yaklaşımınla şu soruyu yöneltmemiz gerekiyor... "arkadaşım tanrıyı kim ve nasıl yarattı saygılar" Yukarıdaki sormuş olduğun soru kendi pencerenden ne kadar doğruysa... Sorunun bu şeklide sana yöneltildiğinde o kadar doğru... umarım farkedebilirsin...Çünkü inanış ve yorumlamalara göre mantık aynı...
-
Etmiş diyorsunuz... "alenen" olsa gerek... Kavrayamadığım bir şey var ve ben okuyamadım...Siz bu kitabı okuduktan sonra mı hakaret etmiş olduğuna karar verdiniz?... Yoksa birileri bize haret etmiş dediği için mi "Etmiş" diyorsunuz? Aklı selim düşünen biriyim dediğiniz için bu soruyu yöneltmek ihtiyacını hissettim... Küçükken Tv'lerde izlemiş ve şimdi büyümüş olmalısınız ve daha tam olarak şeriatçı olmamışsınız belli... Ama görünen o ki; takiye yapmayı şimdiden öğrenmişsiniz... Yakın gelecekte bu "aklı selimle" düşünmeye ve "...mişli" yaklaşımlara devam ederseniz... Her alanda şeriata hizmet anlamında potansiyel adaylardan olma şansınız oldukca yüksek... ***
-
Gerçi Size ifadeleriniz üzerine merak ettiğime dair bir yazı yazmamıştım... Üstelik genele hitabende değildi... *** Yanıt olarak ileri sürdüğünüz ve varsayım olmayan... Nedir?...İnançta yaşanmışlıklardan gelen... Hangi deneyimlerden geliyor?... Kim hangi soru üzerine hangi cevabı vermiş... Bir önceki mesajda çok güzel anlatılan varsayım olmayan şeyler nedir?... *** Size göre böyledir.. Peki ya yaşanan gerçekler... İnsanların hergün yaşadığı duygusal ve bilinmezliğe dayalı olmayan deneyimleri... Onları ne yapacağız peki?.. *** İnançlar bir çok maddi gerçeği gözetmeksizin varsayılan ön kabullere dayanır... Ruhanidir...İnanan kişiden ve aynı varsayımlara inanlardan öte kimseyi bağlamaz... Buna rağmen sizin gibiler çıkar sizin varsayımlarınıza,dayatmalarınıza karşı duruş ve görüşlerini öne sürenlere... Sırf sizin varsayımlarınızı, ön kabullerinizi kabullenmediği için... Allahın sevgili kulları yaklaşımlarıyla ahkam kesmekte sakınca görmezler... *** İnançlar ve ön kabullere dayalı varsayımlar kim tarafından hangi ulvi ve ruhani değerleri arakasına eklesende... Kişiselliğini aramak ve run dinginliğini sağlamak için geçerli görülen inanç bazındaki inanışlar o kişiyi ve ona hak verenleri bağlar... Ve siz herhangi bir inanışa sahipsiniz diye öne sürdüğünüz görüşlerinize soru yöneltilmesine tepki duyma hakkına da sahip değilsiniz... Ya öne sürülmez, yada tartışmaya açılıyorsa gelen düşünsel yaklaşımlara bu tür sen anlamazsın... Yaşanmışlık...Deneyim ahkamları kesmeden yanıt vermek zorunluluğunuz vardır... *** Ama bu zorunluluğu yerine getirebilmekte zor elbette... Öne sürülenler, subjektif bakış açısına, varsayımlara dayalı görüş ve yaklaşımlar olduğu için... Diğerlerinin objektif olmak zorunluluğu vardır ve yaşanmış, yaşanan maddi gerçeklere dayalı olunmalıdır diyen yaklaşımlarına... Mantık bazında yanıtlar vermek hedeften, inançlardan sapmayı gerektirir... Tek bir çıkış yolu var... merhamete, ve merhamet dilenmeye dair kesilecek ahkamlar... *** Ben yinede tekrarlıyorum...Düşünce ve inanışlarınız sizi bağlar... Ve inanışlarınız ön kabullere dayalı dayatmalarla doludur... Ve hem kendi kendinize hem de diğerlerine dayatılır durulur... Olaki inanan yada inanmayan farklı bir düşünüş yada bir karşı görüş öne sürerse... Sus günahkar tövbe et denerek düşüne bilmesinin önü kesilir.. Ardından ruhani ve insanın acizliğine dayalı bir sebep ve yanıt muhakkak bulunur... *** *tna
-
Ayın Kitabı: “KAR” Orhan PAMUK …
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
1- Hiç kimseye bir şey anlatmadım... 2- Kimseye bir şey anlatmıyorum... Yazarın bu kitabını kim hangi bakış açısıyla okursa o şekilde yorumlar... Ama kim hangi bakış açısıyla yorumlarsa yorumlasın... Yazar kitabını kendi bakış açısıyla yorumlamış ve kaleme almış... önemli olan onun bakış açısını kitabı okurken kavrama çabası içerisinde olabilmek... ötesi katılırsınız yada katılmazsınız o kişiye ve bakış açısına kalmış... Kitabın anlatımı dışında kişisel olarak tartışacak bir şey olduğunu... Ya da şahsıma eleştiri yapmanıza gerek olduğunu sanmıyorum sayın seyrekler... Bu yaklaşımınıza yorumum ve yanıtım yok; Sorunuzu kavramış değilim neden sorduğunuzu anlamak içinde bir çaba harçamadım... "cevabımız nedir" dediğiniz için sizde dahil yanıtlanmasını istediğinize göre ... Yanıtınıza bakıp ne amaçla sorduğunuzu değerlendirebilirim diye düşünüyorum.. Ama genel anlamda bir soru yöneltmekse amacınız.., bildiğim bir şey var ... Herkes kendi içinde bir çok çelişkiler yaşar... Önemli olan bu çelişkilerinin farkında olup olmadığı... Çelişkilerini göz ardı edip kendini kandırıp kandırmadığıdır... Bu durum benim, sizin ve herkes için hayatın her alanında geçerlidir... -
Size ne zaman ve nasıl bir cevap verdiğini merak ediyorum doğrusu?... Hayal dünyasında ve varsayımlara dayalı olarak konuşmak... Aslında sizi kınamıyorum... inançlarınız size bu cümleleri yazdırıyor... Fakat sizin için geçerli olan ve sizin inançlarınız nedeniyle bu yazdıklarınızı diğer herkese gerçekmiş gibi iletmeniz... Sizin için olmasada bunların inançlara dayalı varsayımlar olduğunu anlayan ve fark edenler için bir anlam ifade etmediğini bilmenizde gerekiyor... Gerçekten merak ediyorum sevgili sedat...İnançlarınızın size önerdiği varsayımları bir kenara bırakarak... Her ne sebeble olursa olsun dilekleriniz karşılığında size ne cevap verildiğini... Kulağınızla duyduğunuz, gözlerinizle gördüğünüz maddi gerçekleri.., size ne yanıt verildiğini yazın lütfen...
-
"Anlamamaya gayret eden" dememelisiniz sayın bozan... Sizi gayet iyi anladığımı siz de iyi biliyorsunuz... Aslında bu ifadelerinizi okuyanların şunu bilmesi gerekiyor... Yaşama ve yaşadıklarımıza siz farklı ben farklı bakıyor, algılıyor ve yorumluyoruz... Bu bakış açılarımızın sonucunda yaptığımız değerlendirmelerde zaman zaman çakıştığımız... Zaman zaman da çatıştığımız düşüncelere sahibiz... O nedenle beni "anlamamaya çalışan" bir kiş olarak tanımlamanız, yazdıklarınızı takip edenleri tarafınızdan kasıtlı yada yanlış yönlendirmeye neden olduğu için bu ifadenizi tekzip ediyorum... Eğer Bu yaklaşımınıza neden olanan ifadenizi düzeltirseniz benimde size bir teşekkür borçlu olacağımı düşünüyorum...
-
Görmemezlikten gelinecek bir ortam yok ki, her şey ortada... Siz düşüncelerinizi ortaya koydunuz... Herbirimizde kendi görüşlerimizi... Kendi ifadelerinizi "söylediğim bu", benim ifadelerimi de "Sizin ithamınız bu" olarak değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz... Sonuçta bu bakış açısıyla tartışıyor olamamızın ne yararı olabilir? Siz hala haklı olabilmek düşüncesiyle yaklaşımlar üretirken varılacak nokta nasıl haklı yada baskın çıkabilirimden öteye gidemez... Kimsenin sizin fikirlerini çürütmek gibi bir Kaygısı olduğunu da sanmıyorum... En azından benim açımdan sizin fikirlerinizde yanlış gördüklerime karşılık kendi doğrularımı yazabilirim... Ve sonuç kişisel algılamalarımıza bağlı olarak değişir... Ya inatla haklılılığımızı savunuruz...Yada doğru değerlendirmelerle kişisel gelişimimize katkılarda bulunuruz... O nedenle bir önceki iletimde belirttiğim gibi..." *** tartışmanın yararlı olacak bir tarafı olduğunu sanmıyorum... " En azından bana yararlı olacak bir tarafı kalmadı... İllaki, haklılıksa sizi kendi haklılığınızla baş başa bırakmayı daha uygun buluyorum... Ama yinede Kırıcı ve dayatmacı olmadan, farklı düşüncelerin diyalog içinde olması gerektiğine inanan bir kişi olarak... Olumlu yada olumsuz vardığımız bu noktada sizinle tartışıyor olmaktan sevinç duyduğumu belirtmek isterim... *tna
-
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
GeceKuşu şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
İşte, tersine çevirip süreyi erkeğe şart koştuğumuzda ne değişimler olacak görelim istenmişti... "Bu işin tekniği zaten o dur.." deyip... Hala;"Yazılanları anlamlandırabilmek, bütünün parçaları yerine tümünü değerlendirip ne anlatılmak istediğini kavramak için" okumuyor olmak..? Neyse; Alt yazıda şunlar yazılıyordu... Bütün ve parçalarını bir arada değerlendirmek isterseniz tekrar okumak yararlı olacaktır diye düşünüyorum... -
İlk yazdığınıza kanıt olacak cümleler kurmak yerine yaklaşımlarınız "sen - ben" e dönüştü... *** tartışmanın yararlı olacak bir tarafı olduğunu sanmıyorum...
-
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
GeceKuşu şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
228) Boşanmış (ERKEKLER), evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın (Kendilerini boşayan KARILARININ) rahimlerinde yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. yukarıdaki satırları okuyunca "(Kendilerini boşayan KARILARININ) rahimlerinde yarattıklarını" ifadesinden ne anlam çıkarabiliyorsun... "erkeğe birde rahim, yumurtlama organı ve birde çocuk doğurma işlevi" yanıtını mı?... Yazılanları anlamlandırabilmek, bütünün parçaları yerine tümünü değerlendirip ne anlatılmak istediğini kavramak için okumalısın... -
GÜLE GÜLE... *** Sizi Anlayan Anladı... Gerisi Anlayanlara Kaldı... Siz de yazılarınız boyunca iyi anlattınız doğrusu... Çevir Kazı Yanmasın...Herkes Bozanca Kavrasın... Bütün Sorumluluğu Anlayana da ...Anlamayana da Bırakıp "Hadi Eyvallah" Çekiverdiniz... GÜLE GÜLE...İyi Bozanlar...
-
Müthiş hokkabazın topu gibi yok olup sıyrılıverdiniz işin içinden... İddialarınızın doğruluğuna dair kanıtlarınızı göstermek yerine iyi bir manevrayla benden özetleme mi istiyorsunuz... Tebrikler... *** Oysa ben iddialarınızın geçersizliğini Onun yazılarından bir satır bile okudunuz mu acaba diye vurgulamaya çalışmış... Okuduysanız da bir satırlık bir algılamayla değerlendirmeler yaptığınızı anlatmaya çalışmıştım... Oysa siz aşağılandığınızı sanmışsınız... Tekrar tebrikler...
-
Siz ne düşünüyorsunuz?...Yanıtınız ve bakış açınız nedir?...
-
Dini inancınıza saygı gösteriliyor mu?
GeceKuşu şunu cevapladı bir başlık içinde Dini Konular - Din - Dinler
Tespit doğru ama Sonuç ve olması gereken düşünce ve tavırın ne olduğu eksik kalmış... *** Evet bu söylenenler "her suç-ceza ilişkisi için geçerlidir.." İşte bu nedenle bazılarımız İdam Cezasına karşıdır... El, kol kesilmesine, göz çıkarılmasına...Kısasa kısasa karşı dururlar... Bazılarımız da bu karşı olmayı, evrensel insani değerleri bir türlü anlamlandırıp kavrayamaz... Ortaya Çıkan/Çıkacak olumsuzluklara rağmen geçmiş uygulamalardan yana olurlar... -
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
GeceKuşu şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
Arkadaşın buraya alıntıladıklarında Kadınla Erkeği yer değiştirdim... Düşündüm ki; Allah Muhammed'e bu şekilde bildirmiş... Ya da Muhammed Kuranı oluştururken bu şekilde vaaz etmiş olabilirdi... Bir de Erkek hakim bir mantık yerine kadın öncelikli bir yaklaşımla ele alınırsa ne değişimler olacak görelim istedim... Bu yaklaşımı mı mantıksız bulanlar çıkabilir elbette... Sen Allahtan daha iyi mi bileceksin, Peygamberlerden daha mı iyi düşüneceksin diyenlerde... Ancak kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün... Gerçekte alıntının aslı ne kadar mantıklıysa, ortaya çıkan bu sonuçta o kadar mantıklı... -
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
GeceKuşu şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sayın bayan kavramların derinliğini anlatmaya çalışarak bu kadar zorlamayın kendinizi... Kısa ve öz olarak bakalım verilen haklara... Bir bayan olarak bırakın üçüncü bir kez...Eşinizi boşamak gibi bir hakka rastladınız mı inancınızda... Bir bayanın boşanarak, terkedilerek, tekrar gel seni alıyorum denerek itilip kakılması ve kadınsal onurun aşağılanması karşısında...Siz kalkmış kadını bir başka erkekle cinsel ilişkiye girmiş olması mundarlıktır mantığıyla ele alıp hiç bir erkek bunu kabul eder mi gibi soru yöneltebiliyor, müslüman erkeklerin kendi inançlarındaki kadınların karşısında hakim ve haklı konumda olmalarının alt yapısını oluşturan inanç ve arap kültürünün haklılığını savunacağım diye kendinizi paralayıp duruyorsunuz... Bir kadın,aynı inancı taşıdığı erkek tarafından horlanmasına sessiz kalıp, inançları bunu dayatıyor diye onuru ve iffetini bir kenara bırakıp inancı yoluyla sömürülmesine göz mü yummalı?... Yalnız dikkatinizi çekerim kafanızın bir kenarına yerleşmiş medeni hukukun kadına verdiği hakları bir kenara bırakıp...İslam huku ve inancının kadına verdiği gerçek değeri göz önüne alıp bana/bize değil kendinize yanıt verin... Sonuç olarak aynı tavır ve düşüncede olmayı tercih ediyor, bu yaklaşım ve arap kültürünün dayatmalarını inancımın bir parcasıdır diye değerlendirip ben buna inanıyorum diyorsanız yaşam sizin...Bunu kendiniz için yaşanabilir, katlanılabilir bir kavram olarak kabul edebilirsiniz... Ama bunu benim, kız kardeşlerim, kızlarım ve yaşamında yer alan benim gibi yaşamı değerlendirenlere kalkıpta "basite indirgiyorsunuz "diyerek onların onuru ve iffetine dayatmalarda bulunmaya kalktığınız zaman problem ve çatışma başlıyor demektir... Ben sizin, nedeni ne olursa olsun boş ol denerek, onurunuzun ayaklar altına alınmasını hazmedemezken...Bu yaklaşım ve inançların bir parçası olarak önerilen arap kültürünü, bizim yaşamımıza ne kadar inançsal ve ulvi bir yaklaşımmış gibi öneremez, dayatamazsınız... Böylesine bir tavrı ve yaklaşımı kendine hak ve reva görenlerin...Diğerlerinin bu onursuz ve aşağılayıcı haksızlıkları reddetmelerini "kavramları basite indirgeyenler" olarak dillendirme hakkı olduğunu düşünmüyorum... -
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
GeceKuşu şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
Sevgili Bilimselci, değerli paylaşımcı arkadaşım; Senin içtenliğini,samimiyetini, irdeleyip araştırdıktan sonra ortaya koyduğun düşünce ve yaklaşımlarını takdirle takip ediyoruz... Konu üzerindeki araştırmanı ve sonuçlarını merakla bekliyor olacağız... İnsanı ve insan sevgisini en üst değer olarak kabullenen herkesten de sana sevgiler... -
Yazının devamında belirtilen "Voltaire'in" Hayat felsefesini özetler misiniz Lütfen...?" ifadesini görmemezlikten gelip işin içinden sıyrılmak için... "Hayır okumadım öylesine atıyorum." ifadesi kolay kaçış yolu olarak karşımızda duruyor...
-
Ben sizi sıkıntıdan kurtarayım... Sizinle tartışmayı burada kesiyorum... Çünkü; Aşırı ön yargılı yaklaşımlarınız ve alt beyninizde oluşturduğunuz kişisel güvensizliğiniz, muhataplarınıza yaklaşımlarınızda küçümsemeye ve onları karalamaya varan tepkilere dönüşüyor... Bu ifade ve davranışlarınızla rahatladığınızı düşünüp, kendinizi haklı görmeye çalışıyor olabilirsiniz... Ama düşünce yapınızı, sizin gibi düşünmeyenlere bakış açınızı yazdıklarınızla sergiledikce batıyorsunuz.... Örneğin, sizin bilimsel ve çağdaş olamadığınızı belirtmek gibi bir yaklaşım göstermediğim... ve sadece kendi düşünce ve yorumlarımı belirtmiş olmama karşın, siz ön yargılarınız ve çelişkilerinizle değerlendirmeler yapıyorsunuz... Sizin inançlarınızı, varsayımlarınızı benimsemeselerde çevrenizdekilere olumlu bakın, iyi niyetli olmaya çalışın... Ve kendinize de iyi davranın... Size inanç ve iç dünyanızda huzur, mutluluk diliyorum...
- 505 cevap
-
- Ateizm
- Yaşasın Ateizm
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
"Aslında yazılanlara tek,tek cevap yazmayı düşünüyordum" diyorsunuz... Yazdıklarıma yanıt vermeden önce aşığıyada alıntıladığım yazıyla bağlantısını değerlendirmiş olsaydınız o soruların neden sorulduğunu kavrayarak abesle iştigal olmadığını farkedebilirdiniz... Felsefe yapıldığı da yok...Çok basit bir soru soruldu...yanıtıda kendi içinde... "Var olduğunu yada yok olduğunu ispatlayamazsanız" varsayımlardan öteye gidebilirmisiniz? Anlatmaya çalıştığımda buydu zaten...Kendinizi farklı sanıyor olmanız... "Bir "Varlığın" olduğuna inanmak "VARLIĞIN" var ettikleri ile irtibatlanır ve delillendirilir" dedikten sonra...Gül örneğini verdiğinize göre... Bize gülün varlığını gülün var ettiği şeylerle irtibatlandırıp delillendirmeniz gerekiyor... Ki bilinmeyeni elle tutulur bilinenlerle açıklama getirmeye dair varsayımlara dayalı argümanınız tutarlı olsun... Demagojiden bahsediyorsunuz da bu son iletiniz geçmiştede yaptığınız demogojik yaklaşımlarınızdan hiçte farklı değil... Argümanlarınızda, tipik inanan mantığıyla temcit pilavı gibi hep aynı polemik yaklaşımları tekrarlayıp duruyorsunuz... Şu son yazdıklarınızı okuyup tekrar gözden geçirin bakalım farkınızı farkedebilecekmisiniz.?.. Aslında Felsefi...Spekülatif...şuydu buydu laf kalabalığı yapacağınıza arkadaşın yerine uzatmadan siz yanıtlayabilirdiniz... "Bir varlığın olduğuna inanmakla,yokluğuna inanmak arasındaki fark nedir?" Ben sizi yormuyayım cevabı kendi içinde... Var olduğunu yada yok olduğunu ispatlayamazsanız varsayımlardan öte inanışlar üretemezsiniz... Sıkışıncada polemik yaklaşımlarla demogojiye dayalı yaklaşımlar göstermek zorunda kalırsınız... Fark nedir sorusuna "Farkta farkediliyor zaten" gibi havada kalan bir yanıt vermiş olursunuz...
- 505 cevap
-
- Ateizm
- Yaşasın Ateizm
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Ayın Kitabı: “KAR” Orhan PAMUK …
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
Kitaptaki olaylar ve şahısların değerlendirilmesi: Ka kendi içinde bazen entel bazen duygusal, kaliteli ve anlamlı şiirler yazan, ülkesini belki de yurtdışında yaşadığı için çok seven ama en azından hiç boş durmayıp ülkesine yardım eden kişi olarak göze çarpmaktadır. Olaylar sürekli Ka’nın etrafında döndüğü için diğer kişiler biraz sönük kalsa da sevgilisi ve otel sahibi İpek, bu akımlardan ve kafa yapılarından etkilenmiş İpek’in kardeşi Kadife ve sonu ölümle biten yüreği çok saf, tertemiz ve kandırılmış kişi Fazıl. Ka burada İpek’in sevgisinden çok Fazıl’ı sevmiş ölümüne üzülmüştür. Kitapta olaylar birbirinin devamıdır ve yazar kitabı 43 bölüme ayırmıştır. Bütün bölümlerde güzel tasvirler ve olayların tarafsızca aynen anlatıldığını, olan olayların ise Türkiye’nin kaderimidir bilinmez şu ankiyle aynı olduğudur. "Kitabım yine babadan kalma tanımla 'postmodern'dir; gülümseyerek söylüyorum bunu, kendi temsiliyet sorununu da sorguya çektiği için. Gerçekçi romanlarda olduğu gibi 'İşte gerçek, işte bunun aynaya düşmüş izdüşümü' demiyorum. Aynada gözüken şeyleri ve aynayı dürüstçe, mümkün olduğunca tartışıyorum." (Radikal Kitap eki'nde Orhan Pamuk ile yapılan konuşma'dan, 18/01/2002) Kitap hakkında kişisel görüş: Benim fikrim olarak kitap çok güzel ele alınmış, birçok araştırmalar yapılmış ve anlatılan bölge bilfiil görülüp yaşanarak yazılmıştır. Zaten 33 aya yakın süren çalışmalara da bunun bir kanıtı olarak görülmüştür. Karakterler sürekli değişiyor ve tanınmıyor gibi görünse de bizim içimizden çıkan karakterler olmuştur. Bize yol gösterdiklerini söyleyerek kandıran insanların asıl yüzlerini, sanki yeni bir heykel açılışında çekilen perdede olduğu gibi tamamen çarpıtılmadan ve sade bir şekilde anlatılmış ve okuyucuyu içine doğru çekmeyi başarmıştır. Kitabın Ana Fikri: Kitabın ana fikri birçok konu üzerine odaklanmış gibi görünse de ülkemizin doğu kesimlerinin gerçekten de yokluk, ilgisizlik ve eğitimsizlikten nasıl geri kalmışlığını, nasıl cahil düşüncelerin kabul edildiğini, bu tip düşüncelerin insanları nasıl hiçe saydığını anlatmaktadır. Aslında yöre halkının çok duyarlı, vatanına ve milletine ne kadar bağlı olduğunu ama nedense dış devletlerin veya dış kuvvetlerin belki de yörede güç sahibi olmak isteyen vatan hainlerinin nasıl yandaş topladıklarını, cahil halkı din duygularını kullanarak nasıl sömürdüklerini ve başörtüsü yüzünden halkımızla devletimizi nasıl karşı karşıya getirdiklerini anlatmakta, okuyucuya bu konularda güzel örnekli bir anlatım vermektedir. *tna *** -
Ayın Kitabı: “KAR” Orhan PAMUK …
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
Kitabın Özeti: Kitapta yazar, çok sevdiği arkadaşının anılarını anlattığını kitabın içinde değişik yerlerde vurgulamaktadır. Kitaptaki yazılar tamamen notlarındaki şeyleri anlatılmıştan ibaret olsa da bazı yerlerde kısaltılmalar ve birilerini veya bir yerleri rahatsız edeceği kuşkusuyla zorunlu olarak kesintiler yapılmıştır. Olaylar tamamen yurdumuzun doğu kesiminin Kars ilinde geçmektedir. Bir gazetede köşe yazarlığı yapan ve ünlü bir şair olan Kerim Alakuşoğlu (kitabın bütününde ondan “Ka” olarak bahsediliyor) Almanya’nın Frankfurt şehrinde geçirdiği onca senelerden sonra Türkiye’ye dönme kararı verir ve geldiği ayların flaş haberleri arasında yer alan “Kars’taki kadınların intiharı” konularının üzerinde gazetede yayımlayabileceği bir araştırma yapmaya karar verir. Bunun için ülkemizde kış aylarının en sert geçtiği dönemde Kars’a gitmeye karar verir. Yolda gördüğü çoğu Kars’lı olan doğulu insanlarımızı, giyinişlerini, konuşmalarını, yolların durumunu ve oradaki devlet anlayışını açık ifadelerler anlatır. Yolda hayatında hiç yaşamadığı bazı gülünç olayları ve yöre halkının candan ve sevecenliğini anlatır. Kars’a geldikten sonra üniversite yıllarından tanıdığı arkadaşlarını bulur hatta üniversiteden tanıdığı ve boşandığını duyduğu eski aşkı sayılabilecek olan İpek’in sahibi olduğu otele yerleşir. Bütün olanlar boyunca bu otelde kalır. Kente bir yazarın geldiğini ve o dönemde de bir seçim zamanı olması itibariyle kentin ileri gelen devlet görevlileri Ka’nın yanına gelerek ziyaret ederler, konuşurlar ve esas olarak neden Kars’a geldiğini öğrenmeye çalışmaktadır. Ka’nın Kars’a geliş sebebi intihar eden genç kızların ve kadınların neden bu yola başvurduklarını öğrenmek, bunları gazetedeki köşesinde yayınlamak ve yapabilirse halka intiharın kötülüklerinden bahsedip halkı bu yönden uzaklaştırmaktır. Tabi bölgeye böyle ünlü gazetecilerden ve sanatkârlardan fazla gelen olmadığı için halk önce onu yadırgar ama Türk halkının en büyük özelliklerinden misafirperverlikten de vazgeçmezler. Ka’nın şehre geldiğini duyan bazı din taraftarları ve yobaz kişiler onu kendi saklandıkları köşelere çağırır ve onlarla görüşmesini sağlarlar. Amaçları tabii ki kötü düşüncelerini ve geri kalmış fikirlerini ona da aşılamak ve Kars halkının daha da dikkatini çekmektir. Bu arada Ka araştırmalarına devam eder ve intihar eden kadınlarla öğrencilerin çoğunun bunalımda veya aşk acısından kendilerine kıydıklarını anlar. Fakat şöyle bir durum da vardır ki bu ölen şahıslar üniversitede okuyan ve başörtüsü taktıkları için okula alınmayan kimselerdir. Bunu fırsat bilen geri kafalı insanlar devletin dine karşı olduğunu, Kars’taki görevlileri ise ateistlikle suçlarlar. Ka da devlet görevlilerini biraz destekler gibi göründüğünden onu da ateistlikle suçlarlar. Bu gelişmelerin yanında birtakım cinayetler işlenir. En önemlisi ise üniversitede devletin kurallarını uygulayan bir öğretim üyesinin öldürülüşüdür ki bunu yapanlarda laik devlet düşmanı gruplardır. Ka tüm bu olayların üzerinde korkmadan bu tip insanlarla ilişki kurar, çete başlarıyla görüşür ve buradaki saf delikanlı erkeklerin ve bayanların kandırıldıkları anlar. Bir ara kendisini öyle olaylar ve davranışlar içinde bulur ki kendisinin de onlardan birisi gibi olacağını anlayıp kurtulur onlardan. İpek’e aşık olan Ka tüm bu olayların yanında kendinin ne kadar tehlikelerin içinde olsa dahi kendinin İpek’in yanında ve mutlu olduğunu hisseder. Ama bu mutluluğun gerçek mi yoksa zahiri mi olduğunu anlayamaz. Bütün bu olaylar yaşanırken halkın sosyal aktivitesini ve mutluluğunu, gece gündüz kar yağmasından dolayı düştüğünü ve halkın morale ihtiyacı olduğunu anlayan görevliler tarafından bir organizasyon düzenlenir. Bu organizasyonda laik cumhuriyet yanlısı oyunlar oynanır ve örümcek kafalıların amaçlarına ulaşamayacağı anlatılır. Gösteride bulunan çoğu beyni yıkanmış imam hatipli öğrencilerin ve hokkabazların laf atması, sataşması, cumhuriyet rejimini ve devlet memurlarını din düşmanı olarak adlandırmalarından dolayı olaylar çıkar. Olayların sonucu kentte sokağa çıkma yasağı ilan edilir ve ihtilal boy gösterir. Tabii bunu bir çok halk sevinçle karşılarken gericilerin çoğu ve ülkemize çomak sokmak isteyenler nezarethanelere konur ve sorguları alınır. Ka bu olayları pür dikkat inceler. Bir çok şiiri de bu olaylardan etkilenerek yazar. Olayları sıkıca inceleyen Türk polis ve askerinin bu durumlarda nasıl canla başla çalıştıklarını ve ülkeyi korumak için bu gericilere nasıl davrandıkları, ülkemizin bu konulardaki sorunlarına da yazar uzunca dikkat çeker. Ka bütün bunları yaparken bazı dinci lider ve elebaşlarının ifadelerini eline geçirir ve hayretle bir ürperti hissi duyar. Bu insanların kimlerce desteklendiklerini ve yaptıklarını öğrendikçe meğer ülkesinde neler olduğunu ve haberinin olmadığını anlar. Bu insanların Tanrı’nın adını kullanarak ne zalimce işler yaptıklarını, nice cinayetler işlediklerini ve utanmadan bunları Tanrı için yaptıklarını öğrenince büsbütün hayrete düşer. Ka olaylardan etkilenmişti ama korkmaya başlamıştı birazcık. Çünkü bazı dinci kesimler Ka’yı bir ajan olarak görüyor ve kendilerine vurulan darbelerin sebebi olarak onu görüyorlardı. Arada bir tehditler olmasına rağmen polisin Ka’yı koruduğunu zannedip düşüncelerinden vazgeçmişlerdi. Ka bütün olayları incelemişti ve Kars’ı “Dünyanın bittiği yer” olarak adlandırmıştı. Sevdiği İpek’in bile bazı geri kafalılarla işleri ve ilişkileri olduğunu öğrenince kendisini bu şehirde tutacak bir neden kalmayacağını düşünüp şehirden üzüntülü olarak ayrılıp İstanbul’a dönecekti. Ama artık hayattan umudu kesildiği için Ka düşüncelere dalmakta ve İpek’i düşünmektedir. Buna rağmen en sonunda hediyeler ve teşekkürlerle Kars’tan ayrılır. Kars tam olarak düzelmese de uygarlık ve rahatlıklara ilk adımı atmaktadır. -
Ayın Kitabı: “KAR” Orhan PAMUK …
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Kitap, Kitaplar, Edebiyat, Öykü ve Şiirler
Kitabın Özeti: On iki yılını Almanya’da sürgünde geçiren Ka Türkiye’ye dönüşünden dört gün sonra, bir röportaj için Kars’a gitmiştir. Burada yapılacak Belediye seçimlerini izleyecek ve intihar eden kızlar hakkında bir yazı hazırlayacaktı. Üniversite yıllarında delice aşık olduğu İpek, eşinden boşandıktan sonra ailesi ile birlikte Kars’ta yaşamaya başlamıştı.. Asıl amacı onu görmek ve aşkını itiraf etmekti. Ağır ağır ve hiç durmadan yağan karın altında İpek ve ailesinin kaldığı Karpalas Oteline yerleşti. Kars’ın sokaklarda yürüdü, işsiz Kürtlerle dolu kahvelerde oturdu. Hevesli bir gazeteci gibi elinde kağıt kalem seçmenlerle görüştü. Eski belediye başkanı, vali muavini ve intihar eden kızların yakınlarıyla görüştü. Ama aklı hep İpekte’idi. Yerel gazetenin sahibi Serdar onu Kars Emniyet Müdürlüğüne götürdü. Yabancıların şehre geldiklerinde ilk uğramaları gereken yer emniyetti. Otele döndüğünde İpekle karşılaştı. Hayal ettiğinden daha güzel bulmuştu onu. İçten bir karşılaşma yaşadı Ka. Bu onun umutlarını daha da arttırdı. Aşk ve mutluluk yakındı artık.... Şehire dışarıdan gelmiş ama kardan mahsur kalmış gezgin bir tiyatro kumpanyası vardı. Şehir hopörlerinden bu akşamki oyun ve şehre yeni gelen şair Ka’yı anons ediyorlardı. Yerel Kars Televizyonu da ilk kez canlı yayında bu oyunu gösterecekti. Şehir bu büyük olaya hazırlanıyordu. İpekle şehrin merkezindeki bir pastanede sohbet için randevulaştılar. Ka şehre geliş nedenini açık bir dille söyledi. Bu bir evlenme teklifiydi! Oysa İpek ona yardımcı olsun diye boşandığı eşi Muhtardan randevü bile almıştı. Muhtar eski bir solcuydu ama şimdi kendini dine vermiş ve Refah Partisinden Belediye Başkan adayıydı. Pastanede onlardan başka iki kişi daha vardı. Kars Kız Eğitim Enstitüsü Müdürü ile siyah elbiseli, ufak tefek yabancı bir genç oturuyordu. Birden silah sesleriyle irkildiler. Genç, müdüre bir kaç el ateş edip oradan uzaklaştı. Türbanlı öğrencileri okula almamakla yobazların tepkisine yol açmıştı. Her aydın gibi savunucusu olduğu ilkeler için taviz vermediği için öldürülmüştü. İpekle Ka oradan hemen uzaklaştılar. Randevu zamanı Muhtar’ın yanına gitti. Muhtar hala İpeği seviyor ve barışmak istiyordu. Ka’nın onu sevdiğinden habersizdi. Polis parti binası bastı ve Muhtarı sorgulamak için götürdüler. Karakolda biraz hırpalanacağı belliydi. Otele dönerken yanına yaklaşan iki genç, intihar eden kızlar hakkında bilgi sahibi biriyle tanışması için Ka’yı bir yere götürdü. Adam gizlilik talep etmek şartıyla röportaj yaptılar. Adının Lacivert olduğunu, aşırı dinci bir grup lideri olduğunu ve polis tarafından tüm yurtta arandığını sonradan öğrenecekti. Otele geldiğinde İpeğe ve babasına tanıştığı bu adamı sorduğunda her ikisinin de bu adam hakkında olumlu şeyler düşündüklerini sezinledi. Kimdi bu Lacivert? Ertesi gün onu Lacivert’e götüren gençler onu tekrar buldu. İmam Hatipte okuyorlardı Necip ile Fazıl.. Ka onları sevmişti. İyi niyetli kandırılmış buluyordu. Necip, her Karslı gibi şiir yazıyor; bilimkurgu yazarı olmak istiyordu. Yazdıklarının bir ünlü şair tarafından değerlendirilmesini istiyordu. Ka’ya platonik aşkından da söz etti. Lacivert’i emniyete ihbar etmediği için Ka’a güveniyorlardı. Şehrin başörtüsünü savunan kızların lideri Kadifeye aşıktı. Kadife ipeğin kız kardeşiydi. Ka bunu duyunca çok şaşırdı. İpek gibi bir modern kızın baş örtülü bir kız kardeşi olamazdı.... Otele döndüğünde kadife ile uzun uzun İslam ve bayrak haline gelmiş türbanı tartıştılar. Akşamki oyun tam da gündemi ilgilendiriyordu. Kara çarşaflara bürünmüş bir kadının oyun sonunda çarşaftan kurtulup, yakmasıyla bitiyordu. Salonun arkasında oturan bir grup imam hatipli gençle birlikte bir kaç kişi daha şiddetli protesto gösterisinde bulundular. İçeriye giren askerler bu grubun üzerine ateş açınca ortalık karıştı. Otele döndüklerinde polis ifadesini almak için Ka’yı emniyete götürdüler. Mit, herkesi olduğu gibi Ka’yı da takip ediyordu. Onun Lacivertle görüştüğünü de tespit etmişlerdi. Hatta pastanedeki cinayet sırasında orada olduğunu da. Ka’yı şok eden bir gerçeği de öğrendi orada. Lacivertle Kadife aşk yaşıyorlardı. Onu Laciverde götüren gençleri emniyette ve morkta tespit etmesi için götürdüler. Necib’i morkta görünce çok üzüldü Ka. Olaylar şehri karıştırmıştı. Tutuklamalar birbirini izliyordu. Lacivertte tutuklananların arasındaydı. O gece İpekle uzun uzun konuştular. Onunla evlenip Almanya’ya götürmek istiyordu. İpek sonunda kabul etti. Yollar açıldığında onunla birlikte gelecekti. Emniyet oyunun bir kez daha sergilenmesini istiyordu. İntiharlar ve türbanın son bulması için tek çarenin grup lideri olan Kadife’nin başını açması olduğunda birleştiler. Laciverttin serbest kalması koşuluyla Kadife teklifi kabul etti. Hapisteki Lacivertle konuşmak yine Ka’ya düştü. Anlaşma yapılmıştı. Tiyatrocu Sunay Zaim’le birlikte oynayacaklardı. Ka emniyette kendisini kahredecek bir gerçeği daha öğrendi. Lacivertle İpeğin ilişkisi vardı. Lacivert şehre geldiğinde onlarda kalırdı ve evlilikte mutsuzluk yaşayan genç kadın yakışıklı bu adama aşık olmuştu. ka her şeye rağmen İpeği istiyordu. Otele döndü ve İpekle tartıştılar. Tiyatro dönüşü birlikte bu şehirden ayrılacaklardı. Bavulunu hazırladı ve salona gitti. Oyunun sonuna doğru, rol gereği Sunay içi boş silahını çıkartıp masaya koydu. Rol gereği onu türbana bağlamak isteyen kocasını tabancayla vuracaktı. Kadife başörtüsünü çıkartıp, tetiğe dokunduğunda silah ateş aldı. Sunay ölmüş; salonda kargaşa çıkmıştı yine. Etrafı çığlıklar ve silah sesleri kaplamıştı. Polis Ka’yı alıp tren istasyonuna götürdü hemen. Şehirden ayrılması daha uygun olurdu. Ka istasyonda İpeğ’i görememişti.bütün hayalleri yok olmuştu. Çıkan olaylarda Lacivert öldürülmüştü. Kadife ise tutuklanıp hapise atılmıştı. İpek ve babası cezasını Kars’ta çeken Kadifeyi her Cumartesi ziyarete gittiler. İpek, Ka ile Almanya’ya gitmeyişinin nedenini kız kardeşine Lercivert’in yerini polise ihbar ettiği için olduğunu söyledi. Ka hayatının son sekiz yılını Frankfurt’ta geçirdi. Arkadan açılan üç el ateş sonucu vuruldu. Görgü şahitleri kaçan katilin siyahlar giyinmiş, ufak tefek bir adam olduğunu söylemişlerdi.