GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
Nice mutlu yaşlara GeceKuşu
Temeni ve dilekleriniz için teşekkür ediyorum sevgili dostlar... yaşamınız huzur, mutluluk ve sevgi dolu olsun... Sevdiklerinizle kazanımlarınızda çoğalmanız dileğiyle... *tna
-
30 AĞUSTOS Zafer Bayramı ve TSK Günü
Formu okuyan ve takip eden "AKP-ABD-AB-KÜRTÇÜ-LİBERAL" görüşü benimseyerek yorum yapan, görüş belirten arkadaşlardan ... Ulusumuzun en önemli tarihi ile ilgili görüş ve yorum belirtmemelerini şaşkınlıkla demiyeceğim...sessizce izliyorum... Ama daha... 30 Ağustos yarın... vardır bir bildikleri o zaman ve sonrasında yazmayı da düşünüyor olabilirler... Ne yapacaklarını ve ne düşündüklerini bilerek sessizce izliyorum... "Durmak yola devam"- "Değişim başladı" diyerek ajitasyon çekenlerin... Yorumsuz ve sessiz kalacaklarını da ( ! ) *tna
-
30 AĞUSTOS Zafer Bayramı ve TSK Günü
GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL YAŞAR BÜYÜKANIT'IN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI MESAJI ( 27 Ağustos 2007 ) Değerli Silah Arkadaşlarım, Tarih sahnesinde görüldüğü andan itibaren bağımsızlığı ile tüm dünyaya örnek olmuş yüce Türk ulusunun, vatanının işgal edildiği bir dönemde bu güçlere karşı verdiği onurlu mücadeleyi zaferle taçlandırışının bugün 85'inci yıl dönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz. Türk ulusunun bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz bir anıtı olan bu zafer, Türk ordusunun yüksek kudret ve kahramanlığının bir göstergesi olmakla kalmamış ulusal birlik ve beraberliğin ne kadar büyük ve zinde bir güç olduğunu da ortaya koymuştur. Türk ulusunun zayıf zannedildiği dönemde kazanılan bu zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanaklarının ne derece sağlam ve sarsılmaz olduğunun en açık ifadesidir. Yokluğun ve teknik imkânsızlıkların kol gezdiği bir dönemde, düşman karşısında dimdik ayakta durma cesaret ve kararlılığı gösteren kahraman Türk ordusunun dokusuyla, bugün Bilgi Çağının gerekleri ile donanarak harp yeteneklerini üst düzeye ulaştırmış Türk Silahlı Kuvvetlerinin dokusu arasında en ufak bir fark yoktur. Bu doku, Türk ulusunun "doğuştan taşıdığı kabiliyet ve kudret" ile şekillenen ve Ulu Önder Atatürk'ün İlke ve Devrimleriyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatacak dinamik gücün temeli olmaya devam edecektir. Unutulmamalıdır ki, Atatürk Devrimi, demokratik bir niteliğe sahiptir. Padişahlığı ve halifeliği yıkarak yerine ulus egemenliğine dayanan Cumhuriyeti getirmiştir. Atatürk Devrimi, özünü Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan almıştır. Türk Milletinin bu büyük savaşı, hem Anadolu'yu ele geçirmek isteyen dış düşmanlara, hem de bu düşmanlarla iş birliği yapan Padişahlık ve Halifelik düzenine karşı verilmiştir. Bu mücadele dışarıya karşı bağımsızlığı, içeride de ulusal egemenliği amaçlamıştır. Bilime ve akla dayanan Atatürkçü Düşünce Sisteminin esaslarını kavrayamamış birtakım kötü niyetliler tarafından; Türk ulusunun birlik ve beraberliğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik yapısını bozmak ve çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen sinsi planlar ne yazık ki her geçen gün farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Üzülerek ifade ediyorum ki, yaşadığımız günlerde hem ülke içinden hem de ülke dışından Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan saldırılar artmış bulunmaktadır. Bu saldırıların amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları tarafından çok iyi bilinmektedir. "Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını içine sindiremeyen bölücüler"ile "laik yapısını sistematik bir yaklaşımla aşındırmaya çalışan şer odaklarının" yaklaşımlarını,tüm ulusumuz çok açık olarak izlemektedir. Bu tehditler karşısında, hiçbir etnik temele dayanmayan ve Anayasamızda açıkça belirtilen, soydaşlık değil yurttaşlık esasına dayanan ve Ulu Önderimiz Atatürk'ün: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk ulusu denir." veciz ifadesinde yerini bulan Atatürk milliyetçiliği ve laiklik, bilim ve aklın parlak ışığı ile bütün bu karanlık güçleri boğarak bizi aydınlık bir geleceğe ulaştıracaktır. Bir hususu, Kurtuluş Savaşı'nın esas kahramanları olan yüce Türk ulusunun bilmesi gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerini, tüm dünyaya örnek olan çelik gibi disiplinini, birlik ve beraberliği ve Atatürk'ün ideolojiden uzak, bilim ve akla dayanan dinamik ve çağdaş Düşünce Sisteminin takipçisi olan personelini, bu tür saldırılar ve ihanetler yıldıramayacaktır. Bu direnç, Türk Silahlı Kuvvetlerinin genlerinde mevcuttur. Türk Silahlı Kuvvetleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup kollama görevini Atatürkçü Düşünce Sisteminin rehberliğinde gerçekleştirirken kararlı duruşundan asla taviz vermeyecektir. Bu bilinçle hareket eden kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ülkemizi bölmeye çalışan terör örgütü ile vermiş olduğu mücadelede başarılar diliyor, tüm kahraman evlatlarımızı ve onların komutanlarını sevgiyle kucaklıyorum. Unutmayın, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün: "Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedir olmalıdırlar." özdeyişi daima rehberimiz olacak ve bize güç verecektir. Bu duygu ve düşüncelerle; başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere yurdu ve ulusu uğruna seve seve canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, kahraman gazilerimizi şükranla anıyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her kademesinde görev yapan, general/amiral, subay, astsubay, uzman erbaş, erbaş ve erlerimiz ile sivil memur ve işçilerimizin Zafer Bayramı'nı ve TSK Günü'nü kutlar; aileleriyle birlikte sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim. Büyük Zafer'in 85'inci yılı kutlu olsun.
-
Erdoğan Bekir Coşkun'u kurtardı!
Bekir Coşkun'dan Başbakan'a cevap... Yarınki yazımda vereceğim dediği esas cevapta aşağıdaki alıntıda; "yüzeysel bakış açısıyla okuma zahmetine katlanarak... "Bekir Çoşkun ve benzeri bir kaç kalem, sövmeyi, hakarat etmeyi, aş....lam ..yı fikir hürriyetiyle karıştırıyorlar." diye görüş belirtenlerin okuması dileğiyle Cyranonu'nda dillendirdiği gibi Demokrat olmak zor iştir... Eğer "Tramvay demokratı"ıysanız demokrasi lafsıyla yapılan çarpıtmalar bile ağızlara yakışmaz...
-
Değişim Başladı
Bu sıcakta kömür verdiler, su veremiyorlar...
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
-
Yarışma Bölümünde Yeni Bir Yarışma Oluşturuldu...
Resim Tahmin Yarışması doğru tahmin ettim ilk denememde! Kazandığım puan 50 Puan!
-
Değişim Başladı
Yaşamın Gerçekleriyle, niyetler arasında oluşan sanalllığı haklılık olarak göstermek... Özünde farklı niyetleri değişim olarak lanse etmek... Ya aslında yazmadıklarınızı nasıl anlayacağız..? Değişim diye bahsettiğiniz gerçeklerin arkasında neler olduğunu...? Özgürlük diye sözü edilenin aslında nasıl bir esarete, ötekileşmeye uzandığını da yazmak gerekmez mi? Esas bunları da yazdığınızda.... " Şaşırmayınız, bozan yazmıştı;" demenizin bir anlamı olabilir ancak...
-
EMİN ÇÖLAŞAN'IN İŞİNE SON VERİLDİ!
Anlamayana...Kavrama zorlukları yaşayanlara... Özellikle anladığı halde inatla anlamamazlıktan gelenlere... Bir şeyleri anlatabilmek çok zor dostum çok zor... İfadelerin o kadar açık ve anlaşılır ki; "Zira demokrasi, sadece bir kesime yapılan haksızlıklara karşı çıkmak değildir. " "Demokrasi ya herkes için olur, yada hiç kimse için olmaz. " Yinede yorumsuz diye yanıtlar gelebiliyor...
-
Dini Konular Başlığı Altındaki Yazılar Sizi Nasıl Etkiliyor?
Objektif bir yaklaşım...
-
ÜLKE SOYULUYOR...
Görüyorumki; Bozanı ses tv nin istatistikleri çoşturmuş... Ağa babaları kazanacağına göre istatistiklerde... "23 temmuz sabahı görüşmek üzere ..." dilekleriyle... Estirip gürler durur...
-
Güç meselesi
Kendi doğru ve inançlarımıza soru sorulmasına,sorgulanmasına karşıysak... Doğal olarak sorulmaması gerekmez mi? Çünkü bu noktada karşılıklı olarak...Düşünmek,yorumlamak ve sorgulamak yerini dayatmaya bırakmış olur...
-
2007 Millletvekili Seçiminde Oyunuz Hangi Partiye..!
o sermayenin ve yerli işbirlikcilerinin bir an önce ülkeyi terketmesi için... Akp'ye oy vermeyecegim...
-
Güç meselesi
"Bu tür hatalar hoş olmuyor..." diyorsun Ali... Hoşluk noktasında bir sonuca varmadan önce... Bence,önce brain'in...sonra ipeğin...Ardından benim yazdıklarımı bir arada, ilişkili oldukları için birlikte tekrar ele almalısın ... Aslında tümünün özeti olarak aşağıda alıntıda yazdıklarım yanıtı içinde barındırıyor...
-
Güç meselesi
Sevgili Ali; Mantık hatası nerededir?... Mantıksız bulman kendi inançların ve kabullerini öne çıkarırsak elbetteki o inanışa sahip kişiler için öyle... Yaradan yaratılamaz...İnanış bunu ön görüyor... Ön görüşleri ve inançlarını bir kenara bırakır da tekrar değerlendirirsen..Tarafsız olarak... Yaratanın yaratanı olmayacağını kesin bir koşul ve şart olarak öne sürebilirmiyiz... *** "Yaratan da, yaratılan da Doğa'dır." diyen bir yaşam görüşüne... Doğayı yaratan tanrıdır yaşam görüşüyle yanıt üretirseniz eğer... Her ikiside yorumlayan ve inanan kişiler için genel doğru olduğuna göre; Kendi mantığı içinde "Peki tanrıyı kim yarattı" sorusu mantık sınırları dışında değil... Ama yinede benim değerlendirmelerim dışında, yukarıda belirttiğim içeriğe dayalı olarak, senin mantıksız bulduğun bir nokta varsa açıklaman ve benim kavrayabilecek olmam oldukca mantıklı... *** Nasılki; "Yaratan da, yaratılan da Doğa'dır." düşüncesini üreten ve doğru kabullenerek değerlendiren bir beyin söz konusuysa ve belli inanış sahipleri bu görüşe karşı çıkıyorsa... Aynı şekilde; "Yaratan tanrıdır" düşünceside bazı beyinlerin düşünce ve ön görüş ürünleri olabilir... Nasılki; Bir inanış ve kabule ,doğayı yaratanda tanrıdır sorusu yöneltilebiliyorsa... Diğer görüşün Aynı mantıkla tanrıyı yaratan doğadır..yada kimdir sorusunu yöneltmesi kadar doğal bir karşılık olamaz... Ve bence Düşünen ve yorumlayan insanın yaşam ve beyinsel gelişiminde yanıtlayamadığı ve kavrayamadığı bilinmezlerine... Yine yaşamı yorumlayışına göre... Yaratan tanrıdır...Yada yaşamın kaynağı doğadır ön görmeleri... Doğal ve ikiside kendi içinde mantıklı yaklaşımlardır... Ama birilerimiz kendi düşünsel ve inançlarına dayalı doğrularını diğerlerine dayattığı ölçüde yaşamsal ve kişisel problemler oluşmaktadır... Ve ne yazık ki, çoğunluk psikolojisi ile yaptığımız değerlendirmeler...Azınlıkta olduğunu kabul ettiğimiz görüş ve düşünceler doğru yada yanlış olduğuna bakmazsızın reddedilme ve yadsınma olarak karşılık buluyor... Ve yine bence tanrı yada tanrılar... İnsan beyninin ürünleri... Sonuç olarak tanrı yada tanrıları yaratan insan oğlu... Oysa üzerinde yaşadığımız doğa... Bize değerlendirebildiğimiz ölçüde iyi bir yaşamı sunuyor... Ama biride diyebilirki...Dogayı ve yaşamı düzenleyen tanrıdır... Oda onun doğrularıdır... Esas mantıksız olan karşılıklı dayatmalardır... Doğrular biz reddetsekte,yanlışlar kabul etsekte değişmez...
-
Güç meselesi
Sevgili İpek; Brain demiş ki, "Yaratan da, yaratılan da Doğa'dır." Bu onun Yaşamı algılarken onun yorumu...Ve onun için doğru bu... Sen Kendi pencerenden "Yaratan tanrıdır" dan yola çıkarak yukarıdaki soruyu yöneltiyorsun... Senin yürüttüğün mantıkla yola çıkarsak tanrıyı ele aldığımızda... senin yaklaşımınla şu soruyu yöneltmemiz gerekiyor... "arkadaşım tanrıyı kim ve nasıl yarattı saygılar" Yukarıdaki sormuş olduğun soru kendi pencerenden ne kadar doğruysa... Sorunun bu şeklide sana yöneltildiğinde o kadar doğru... umarım farkedebilirsin...Çünkü inanış ve yorumlamalara göre mantık aynı...
-
SIVASTA INSANLAR NEDEN YAKILDI
Etmiş diyorsunuz... "alenen" olsa gerek... Kavrayamadığım bir şey var ve ben okuyamadım...Siz bu kitabı okuduktan sonra mı hakaret etmiş olduğuna karar verdiniz?... Yoksa birileri bize haret etmiş dediği için mi "Etmiş" diyorsunuz? Aklı selim düşünen biriyim dediğiniz için bu soruyu yöneltmek ihtiyacını hissettim... Küçükken Tv'lerde izlemiş ve şimdi büyümüş olmalısınız ve daha tam olarak şeriatçı olmamışsınız belli... Ama görünen o ki; takiye yapmayı şimdiden öğrenmişsiniz... Yakın gelecekte bu "aklı selimle" düşünmeye ve "...mişli" yaklaşımlara devam ederseniz... Her alanda şeriata hizmet anlamında potansiyel adaylardan olma şansınız oldukca yüksek... ***
-
Güç meselesi
Gerçi Size ifadeleriniz üzerine merak ettiğime dair bir yazı yazmamıştım... Üstelik genele hitabende değildi... *** Yanıt olarak ileri sürdüğünüz ve varsayım olmayan... Nedir?...İnançta yaşanmışlıklardan gelen... Hangi deneyimlerden geliyor?... Kim hangi soru üzerine hangi cevabı vermiş... Bir önceki mesajda çok güzel anlatılan varsayım olmayan şeyler nedir?... *** Size göre böyledir.. Peki ya yaşanan gerçekler... İnsanların hergün yaşadığı duygusal ve bilinmezliğe dayalı olmayan deneyimleri... Onları ne yapacağız peki?.. *** İnançlar bir çok maddi gerçeği gözetmeksizin varsayılan ön kabullere dayanır... Ruhanidir...İnanan kişiden ve aynı varsayımlara inanlardan öte kimseyi bağlamaz... Buna rağmen sizin gibiler çıkar sizin varsayımlarınıza,dayatmalarınıza karşı duruş ve görüşlerini öne sürenlere... Sırf sizin varsayımlarınızı, ön kabullerinizi kabullenmediği için... Allahın sevgili kulları yaklaşımlarıyla ahkam kesmekte sakınca görmezler... *** İnançlar ve ön kabullere dayalı varsayımlar kim tarafından hangi ulvi ve ruhani değerleri arakasına eklesende... Kişiselliğini aramak ve run dinginliğini sağlamak için geçerli görülen inanç bazındaki inanışlar o kişiyi ve ona hak verenleri bağlar... Ve siz herhangi bir inanışa sahipsiniz diye öne sürdüğünüz görüşlerinize soru yöneltilmesine tepki duyma hakkına da sahip değilsiniz... Ya öne sürülmez, yada tartışmaya açılıyorsa gelen düşünsel yaklaşımlara bu tür sen anlamazsın... Yaşanmışlık...Deneyim ahkamları kesmeden yanıt vermek zorunluluğunuz vardır... *** Ama bu zorunluluğu yerine getirebilmekte zor elbette... Öne sürülenler, subjektif bakış açısına, varsayımlara dayalı görüş ve yaklaşımlar olduğu için... Diğerlerinin objektif olmak zorunluluğu vardır ve yaşanmış, yaşanan maddi gerçeklere dayalı olunmalıdır diyen yaklaşımlarına... Mantık bazında yanıtlar vermek hedeften, inançlardan sapmayı gerektirir... Tek bir çıkış yolu var... merhamete, ve merhamet dilenmeye dair kesilecek ahkamlar... *** Ben yinede tekrarlıyorum...Düşünce ve inanışlarınız sizi bağlar... Ve inanışlarınız ön kabullere dayalı dayatmalarla doludur... Ve hem kendi kendinize hem de diğerlerine dayatılır durulur... Olaki inanan yada inanmayan farklı bir düşünüş yada bir karşı görüş öne sürerse... Sus günahkar tövbe et denerek düşüne bilmesinin önü kesilir.. Ardından ruhani ve insanın acizliğine dayalı bir sebep ve yanıt muhakkak bulunur... *** *tna
-
Ayın Kitabı: “KAR” Orhan PAMUK …
1- Hiç kimseye bir şey anlatmadım... 2- Kimseye bir şey anlatmıyorum... Yazarın bu kitabını kim hangi bakış açısıyla okursa o şekilde yorumlar... Ama kim hangi bakış açısıyla yorumlarsa yorumlasın... Yazar kitabını kendi bakış açısıyla yorumlamış ve kaleme almış... önemli olan onun bakış açısını kitabı okurken kavrama çabası içerisinde olabilmek... ötesi katılırsınız yada katılmazsınız o kişiye ve bakış açısına kalmış... Kitabın anlatımı dışında kişisel olarak tartışacak bir şey olduğunu... Ya da şahsıma eleştiri yapmanıza gerek olduğunu sanmıyorum sayın seyrekler... Bu yaklaşımınıza yorumum ve yanıtım yok; Sorunuzu kavramış değilim neden sorduğunuzu anlamak içinde bir çaba harçamadım... "cevabımız nedir" dediğiniz için sizde dahil yanıtlanmasını istediğinize göre ... Yanıtınıza bakıp ne amaçla sorduğunuzu değerlendirebilirim diye düşünüyorum.. Ama genel anlamda bir soru yöneltmekse amacınız.., bildiğim bir şey var ... Herkes kendi içinde bir çok çelişkiler yaşar... Önemli olan bu çelişkilerinin farkında olup olmadığı... Çelişkilerini göz ardı edip kendini kandırıp kandırmadığıdır... Bu durum benim, sizin ve herkes için hayatın her alanında geçerlidir...
-
Güç meselesi
Size ne zaman ve nasıl bir cevap verdiğini merak ediyorum doğrusu?... Hayal dünyasında ve varsayımlara dayalı olarak konuşmak... Aslında sizi kınamıyorum... inançlarınız size bu cümleleri yazdırıyor... Fakat sizin için geçerli olan ve sizin inançlarınız nedeniyle bu yazdıklarınızı diğer herkese gerçekmiş gibi iletmeniz... Sizin için olmasada bunların inançlara dayalı varsayımlar olduğunu anlayan ve fark edenler için bir anlam ifade etmediğini bilmenizde gerekiyor... Gerçekten merak ediyorum sevgili sedat...İnançlarınızın size önerdiği varsayımları bir kenara bırakarak... Her ne sebeble olursa olsun dilekleriniz karşılığında size ne cevap verildiğini... Kulağınızla duyduğunuz, gözlerinizle gördüğünüz maddi gerçekleri.., size ne yanıt verildiğini yazın lütfen...
-
Hepinize iyi seçimler...
"Anlamamaya gayret eden" dememelisiniz sayın bozan... Sizi gayet iyi anladığımı siz de iyi biliyorsunuz... Aslında bu ifadelerinizi okuyanların şunu bilmesi gerekiyor... Yaşama ve yaşadıklarımıza siz farklı ben farklı bakıyor, algılıyor ve yorumluyoruz... Bu bakış açılarımızın sonucunda yaptığımız değerlendirmelerde zaman zaman çakıştığımız... Zaman zaman da çatıştığımız düşüncelere sahibiz... O nedenle beni "anlamamaya çalışan" bir kiş olarak tanımlamanız, yazdıklarınızı takip edenleri tarafınızdan kasıtlı yada yanlış yönlendirmeye neden olduğu için bu ifadenizi tekzip ediyorum... Eğer Bu yaklaşımınıza neden olanan ifadenizi düzeltirseniz benimde size bir teşekkür borçlu olacağımı düşünüyorum...
-
Cimaya bak veledini tanı
Görmemezlikten gelinecek bir ortam yok ki, her şey ortada... Siz düşüncelerinizi ortaya koydunuz... Herbirimizde kendi görüşlerimizi... Kendi ifadelerinizi "söylediğim bu", benim ifadelerimi de "Sizin ithamınız bu" olarak değerlendirmeyi tercih ediyorsunuz... Sonuçta bu bakış açısıyla tartışıyor olamamızın ne yararı olabilir? Siz hala haklı olabilmek düşüncesiyle yaklaşımlar üretirken varılacak nokta nasıl haklı yada baskın çıkabilirimden öteye gidemez... Kimsenin sizin fikirlerini çürütmek gibi bir Kaygısı olduğunu da sanmıyorum... En azından benim açımdan sizin fikirlerinizde yanlış gördüklerime karşılık kendi doğrularımı yazabilirim... Ve sonuç kişisel algılamalarımıza bağlı olarak değişir... Ya inatla haklılılığımızı savunuruz...Yada doğru değerlendirmelerle kişisel gelişimimize katkılarda bulunuruz... O nedenle bir önceki iletimde belirttiğim gibi..." *** tartışmanın yararlı olacak bir tarafı olduğunu sanmıyorum... " En azından bana yararlı olacak bir tarafı kalmadı... İllaki, haklılıksa sizi kendi haklılığınızla baş başa bırakmayı daha uygun buluyorum... Ama yinede Kırıcı ve dayatmacı olmadan, farklı düşüncelerin diyalog içinde olması gerektiğine inanan bir kişi olarak... Olumlu yada olumsuz vardığımız bu noktada sizinle tartışıyor olmaktan sevinç duyduğumu belirtmek isterim... *tna
-
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
İşte, tersine çevirip süreyi erkeğe şart koştuğumuzda ne değişimler olacak görelim istenmişti... "Bu işin tekniği zaten o dur.." deyip... Hala;"Yazılanları anlamlandırabilmek, bütünün parçaları yerine tümünü değerlendirip ne anlatılmak istediğini kavramak için" okumuyor olmak..? Neyse; Alt yazıda şunlar yazılıyordu... Bütün ve parçalarını bir arada değerlendirmek isterseniz tekrar okumak yararlı olacaktır diye düşünüyorum...
-
Cimaya bak veledini tanı
İlk yazdığınıza kanıt olacak cümleler kurmak yerine yaklaşımlarınız "sen - ben" e dönüştü... *** tartışmanın yararlı olacak bir tarafı olduğunu sanmıyorum...
-
Kuranda kötü bir uygulama yok diyenler
228) Boşanmış (ERKEKLER), evlenmeksizin üç ay hali boyunca bekleyeceklerdir: Çünkü eğer Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorlarsa, Allah'ın (Kendilerini boşayan KARILARININ) rahimlerinde yarattıklarını gizlemeleri meşru değildir. yukarıdaki satırları okuyunca "(Kendilerini boşayan KARILARININ) rahimlerinde yarattıklarını" ifadesinden ne anlam çıkarabiliyorsun... "erkeğe birde rahim, yumurtlama organı ve birde çocuk doğurma işlevi" yanıtını mı?... Yazılanları anlamlandırabilmek, bütünün parçaları yerine tümünü değerlendirip ne anlatılmak istediğini kavramak için okumalısın...