evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Recep Tayyip Erdogan Fikralari
Tayyip Erdoğan ile Bush Tayyip ile Bush ilk buluşmalarında birbirlerine hava atarlar. Bush Tayyip'e : "bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der. Tayyip altta kalmaz ve o da; "bizdeki teknoloji çok farklı, partimizin bütün elemanları 100 metreyi, 3 saniyede koşmayı beceriyor" der. Türkiye'ye döndüğünde Tayyip'i bir düşünce alır. danışmanlarını çağırır ve attığı palavrayı anlatır; "haftaya Bush geliyor, yalanımız ortaya çıkarsa ne yaparız?" diye sorar. Danışmanlardan biri hemen cevap verir: - onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu? - hayır sormadık. - o halde hiç korkmayın başbakanım, alın Bush'u Anıtkabir'e götürün ve Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltemezse o rezil olur. yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!..
-
Milliyetcilik-Irkcilik Soyutunun, Somut Bagi
Var, Buyuk Britanya. Buyuk Britanyanin vatandasligi british'dir. Her vatandasin da kendi milli ve de etnik hem ulke hem de kisilik kimligi vardir. Ornek mi? Bir britanya vatandasi briton, mesela ingiliz etnik kimligine ve milletine sahiptir. Ya da bir baska briton, gallere, iskocya'ya, Irlanda'ya, Bengaldes'e, Somaliye, Hindistan'a, Jamaica'ya v.s. Ustelik isteyen hem bir briton hem de kendi ulkesinin vatandasi olarak cift vatandaslikta tasiyabilir. Hatta bu oyle yaygindir ki, eger bir bolgede bir etnisite ya da milliyet cogunlukta ise, devlet okullarinda o millitin dilinin dersi bile vardir. Mesela Londra'da TC vatandaslarinin yogun oldugu yerlerde devlet okullarinda, turkce ve kurtce ogrenme ve etniklere katilma/duzenleme olanagi vardir. Dernek kurabilir ve devletten maddi yardim alabilirler. Mesela yazili ehliyet imtihanina hem turkce hem de kurtce girilebilir. Iste devlet her turlu etik farkin farkini koruyacak kurumlara sahiptir. Herkesin etik farki onun kimlik degeridir ve tartisma disidir. Her turlu etik fark baskisi ustunluk gosterisi v.s. discrimination yani ayrimcilik olarak suca tabidir. Ustelik hic bir iktidara ya da hukumete etik farklarin politikanin araci cikari oy avi v.s. yapilmasina izin verilmez. Ayrica bir kisinin sartlara uydugunda britanya vatandasligini kazanmasi soydan, adaptasyondan ve tabilesmekten mumkundur. Ama bu o kisinin kendi kimlik degeri olan etik gecmisini unutmasi anlamina gelmez. Cunku o onun hak ve ozgurlugudur ve ihlali suctur. Din de oyledir. Herkes herkesin etik farkini her ne olursa olsun saygi ile karsilar ve tartismaz. Cunku bu farkjin onun hak ve ozgurlugu oldugunun ve evrensel hukuk ile devletin kurumlarinca korundugunun farkinda ve bilincindedir. O yuzden ETIK FARKLAR (aslen milliyet/etnisite ve din/dinsizlik ve diger farklar) HIC BIR ZAMAN TOPLUMSAL VE KUTUPLU (BIZ/OTEKI) DEGILDIR, BIREYSELDIR/KISISELDIR VE KIMSE KIMSEYI OTEKILESTIRMEZ. Iste farklarin farkindaliginin birlikte yasaminin antiayrimciligi budur. Ustelik bu bilince erismis bir toplumdan emperyalizm politik/diplomatik ya da ekonomik olarak hem nemalanamaz, hem de mikro ayrimci ulke ici kiskirtma ve orgutleme/orgutlenme gerceklestiremez.
-
BMC Işçilerinin Yürüyüşü 2. Gününde
10 aylık ücretlerini alamayan BMC işçileri, yürüyüşlerinin ikinci gününde. 1600 işçi, Manisa'dan iki gruba ayrılarak Ankara ve İstanbul'a doğru devam edecek. MANİSA- İzmir Pınarbaşı'nda bulunan BMC fabrikasında 10 aylık ücretleri ödenmeyen işçiler, Ankara ve İstabul yürüyüşlerinin ikinci gününde. BMC, 2012 yılı Mayıs ayında finansal kriz nedeniyle üretimini yavaşlattı. Aynı zamanda toplam 2500 çalışanına maaşlarını ödemedi ve işçileri ücretli izne çıkardı. BMC yetkilileri, işçilerin maaşları konusunda verdikleri sözleri yerine getirmezken, işçiler Eylül ayından itibaren eylemlere başladı. Çeşitli zamanlarda iş bırakma eylemi ve protesto gösterileri yapan işçiler, BMC'nin sahibi Çukurova Holding'in İstanbul'daki merkezinde de eylem yaptı. İşçilerin eylemleri sonucu Kasım ayında üretime yeniden başlandı ve maaşların bir kısmı ödendi. Ocak 2013'den itibaren geri kalan alacakların ve maaş ödemelerinin düzenli bir şekilde yapılacağı sözü verildi, ancak 10 Ocak'ta yapılması gereken ödeme gerçekleşmeyince işçiler yeniden iş bırakma eylemi yaptı. Şubat ayına kadar verilen sözler tutulmayınca, işçileri 4 Şubat'ta fabrika önünde çadır kurarak direnişe geçti. Bu şekilde de haklarını alamayan işçiler, Ankara ve İstanbul'a yürüme kararı aldı. 1600 BMC işçisi, dün öğle saatlerinde İzmir'den yola çıktı. Manisa'ya varan işçiler, geceyi burada geçirdi. İşçiler, Manisa'da basın açıklaması yaptıktan sonra 750'şer kişilik olarak iki gruba ayrıldı. Yürüyüşçülerin İstanbul kolu, bugün Balıkesir'e ulaşmayı planlıyor. Geceyi Balıkesir'de geçirecek olan işçiler, yarın Bursa'da, 21 Şubat Perşembe günü de İstanbul'da olacak. İşçiler, Levent'teki Çukurova Holding'in genel merkezi önünde haklarını isteyecek. Yürüyüşün Ankara kolu ise Uşak ve Afyon güzergahından geçerek, 21 Şubat'ta Ankara'ya varacak ve TBMM önünde seslerini hükümete duyurmaya çalışacak.
-
DHKP-C Operasyonu: 167 Kişiye Gözaltı
KESK'e bir yılda dört operasyon Örgütlenme çalışmalarına 1989 yılında başlayan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfedarasyonu (KESK), 8 Aralık 1995'te 20 sendikanın bir araya gelmesiyle kuruldu. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve iletişim gibi 11 kamusal işkolunda örgütlü olan KESK'in Türkiye genelinde 250 bin civarında üyesi bulunuyor. Bu sayı, kamuda çalışanların yaklaşık %15'ine karşılık geliyor. KESK, 21 Aralık 2011'de ve 23 Mayıs 2012'de, grevli ve toplu iş sözleşmesini içermeyen sendika yasasına karşı iki genel grev düzenledi. Son bir yıl içinde KESK üyelerine yönelik büyük polis operasyonu sayısı ise dördü buldu. Bu operasyonların ilki, 13 Ocak 2012 tarihinde yapıldı. Bir kişi gözaltına alındı. İkincisi aynı tarihten bir ay sonra, 13 Şubat 2013'te gerçekleştirildi. Bu operasyonda tamamı kadın 15 KESK'li gözaltına alındı ve tutuklandı. 15 kişini tamamı tutuksuz yargılanıyor, dava sürüyor. Üçüncü operasyon ise "KCK" kapsamında 25 Haziran'da gerçekleştirildi. Operasyonda başta KESK Genel Başkanı Lami Özgen olmak üzere çok sayıda yönetici ve üye gözaltına alındı, bazıları tutuklandı. Bu operasyon sonrasında soruşturma açıldı. Geçen hafta iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. Avukatlar iddianameye itiraz etti. İtiraz sonrası 6 kişi tahliye edildi. Bu davada şu an 22 KESK yöneticisi ve üyesi tutuklu bulunuyor. Davanın ilk duruşması 10 Nisan 2013'te yapılacak. Dördüncü operasyon ise bugün "DHKP-C operasyonu" adıyla gerçekleştirildi. Operasyon kapsamında 167 kişi hakkında gözaltı kararı bulunuyor.
-
DHKP-C Operasyonu: 167 Kişiye Gözaltı
Türkiye'de pek çok ilde bu sabah hakkında gözaltı kararı çıkarılan 167 kişi operasyonlarla gözaltına alınıyor. Gözaltına alınanlar arasında KESK Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek de bulunuyor. Antalya'da bulunduğu sırada gözaltına alınan Akman Şimşek'in evinde ve KESK'teki odasında arama yapılıyor. KESK operasyonlarla ilgili yaptığı açıklamada, "konfederasyona bağlı sendikaların yönetici ve üyelerinin de olduğu çok sayıda insan gözaltına alındığını" söylüyor. '59 yönetici ve üyemiz hapiste' Açıklamada son bir yılda yapılan operasyonlarla 59 sendika yöneticisi ve üyesinin "sendikal faaliyetler gerekçe gösterilerek" tutuklandığı belirtiyor. KESK soruşturmaya ilişkin gizlilik kararı nedeniyle toplam kaç kişi hakkında gözaltı kararı alındığının bilinmediğini ancak sayının 100'ün üzerinde olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor. KESK ayrıca, "Bunlardan kaçının bağlı sendikalarımızın yöneticisi veya üyesi olduğu konusunda henüz net bir bilgiye sahip değiliz," diyor. Bu operasyonların demokratik muhalefete yönelik olduğunu vurgulayan KESK'in açıklamasında, "KESK olarak tüm demokratik muhalefete, üye ve yöneticilerimize yönelik yıldırma ve sindirme uygulamalarına son verilmesini, gözaltına alınan arkadaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını istiyoruz," deniliyor. Gerekçe: DHKP-C örgütü adına faaliyet KESK'in avukatlarından Öztürk Türkdoğan BBC Türkçe'ye yaptığı açıklamada gözaltı kararında "Yasadışı DHKP-C örgütü adına faaliyet gösterme"nin yazıldığını belirtti. Avukat Türkdoğan ayrıca Ankara'da bir sağlık çalışanı olan Leyla Durmaz'ın, bir hastanede kanser tedavisi için kemoterapi gördüğü sırada gözaltına alındığını söyledi. Ayrıca KESK'liler bu akşam TSİ 18.00'de başlayacak eylemle Adalet Bakanlığı'na yürüyecek. Haber ajansları 167 kişiyi kapsayan operasyonun 28 ilde yürütüldüğünü, İstanbul'da 50 kişinin gözaltına alındığını belirtiyor.
-
Sendikalara Baskına Tepki
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) ve bağlı sendikalara yapılan polis baskınına üyelerden tepkiler büyüyor. Salı sabah saatlerinde KESK’in Ankara’daki genel merkezi başta olmak üzere birçok ilde eşzamanlı operasyon düzenlenmiş ve DHKP-C üyesi oldukları iddia edilen 142 kişi gözaltına alınmıştı. KESK Genel Merkezi’ndeki polis aramalar sırasında ÇHD’den Avukat Fahriye Aytül Kaplan, Avukat Eylem Hakverdi, Eğitim-Sen Avukatı Mehmet Rüştü Tiryaki ve KESK yöneticilerinden Baki Çınar gözlemci olarak hazır bulundular. Aramalar sırasında yaşananları BBC Türkçe’ye anlatan avukatlar, arama zaptındaki birçok maddeye itiraz ettiklerini belirttiler. Avukatlar, “Öncelikle genel arama kararına karşı çıktık. Çünkü önce suçlu ilan edip sonra delil arıyorlar” diyor. Avukatlar, genel merkezdeki aramanın sakin geçtiğini ama zaman zaman tansiyonun yükseldiği, polislerle tartıştıklarını söylüyor. Tartışmanın özellikle Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Akman Şimşek’in odasına girecek polis sayısında yaşandığını belirtiyorlar. Arama kararı Aramaya gözlemci olarak katılan avukatlar, gerek arama kararında gerekse tutanakta yanlışlıklar ve kesin hükümler olduğunu iddia ediyor. Avukatlar, her iki belgede de “DHKP-C terör örgütünün açık alan yapılanmasının memur alan yapılanması, devrimci memur hareketi içerisinde faaliyet gösteren şüphelilerin aranması” diye yazılı olduğunu söylüyor: “İddia edilen denmesi yerine kesin ifadelerin kullanılmasına hemen itiraz ettik ve şerh koydurduk.” “Dikensiz gül bahçesi yaratmak istiyorlar” Öte yandan sendikal hareketler üzerine çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Aziz Çelik de operasyonların meşru olmadığını öne sürüyor. BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Çelik, KESK’e karşı bilinçli bir kampanya yürütüldüğünü ve topluma sunulan “terör örgütlerinin arka bahçesi algısının” yanlış olduğunu söylüyor: “KESK yüz binlerce üyesi olan bir sendikal örgüt ve doğal olarak içinde farklı siyasal yaklaşımlara sahip insanlar ve gruplar olacaktır. Bunun neresi rahatsız edici. Yapılmak istenen KESK’i kriminalize ederek demokratik sendikacılığı zayıflatmaktır.” Çelik ayrıca “hükümet ve yargı mekanizmasının sistemli bir biçimde demokratik toplumsal muhalefeti sindirmeye çalışmak, dikensiz gül bahçesi yaratmak istediğini” belirtiyor. KESK üyeleri Ankara ve İstanbul’da eylemde KESK üyeleri ve yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen operasyona karşı sendika üye ve yöneticileri Ankara’da ve İstanbul’da eylem yaptılar. Ankara’daki eylem, Kızılay’da Güvenpark’ta başladı. Yaklaşık 700 kişi, toplanma yerinden 100 metre ilerdeki Adalet Bakanlığı önüne sloganlarla yürüyüşe geçti. Burada KESK Genel Başkanı Lami Özgen ve Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Devrim Kahraman konuştu. Bilgin ve Kahraman konuşmalarında AKP’nin bilinçli bir sindirme operasyonu ile karşı karşıya olduklarını söyledi. KESK Genel Başkanı Lami Özgen, “Dün KCK, bugün DHKP-C bahane gösterilerek sendikamız itibarsızlaştırılmak isteniyor. Ne zaman emekçilerin haklarını savunmak için kitlesel eylemliliğe girişirsek ardından operasyonlar geliyor” dedi. Polisin operasyonlarını tamamlamasının ardından gözaltına alınanların sayısı ve bağlı oldukları sendikalarla ilgili bilgiler geldi. Gözaltına alınanlar arasında özellikle “İşyeri Temsilcileri”nin yoğunlukta olması dikkat çekici bulunuyor. Tüm yurtta gözaltına alınan KESK’e bağlı sendikacıların dağılımına göre 88 kişi ile en çok Eğitim-Sen’e üye sendikacılar gözaltına alındı. Avukatların tespit ettiği bilgiye göre, KESK’ten bir kişi, Büro Emekçileri Sendikası’ndan 22 kişi, Sağlık Emekçileri Sendikası’ndan: 14 kişi, Tüm Bel Sen’den: 9 kişi, Haber-Sen’den 4 kişi, Yapı Yol-Sen’den: 3 kişi, Tarım Orkam Sen’den 1 kişi gözaltına alındı. Operasyondan önce KESK’e yönelik bir yıl içerisinde üç operasyon yapılmıştı. Bu operasyonlar kapsamında pek çok sendika yöneticisi ve sendika üyesi yargılanıyor. KCK kapsamında 25 Haziran 2012’de KESK’e yönelik açılan soruşturmanın ardından geçen hafta iddianame mahkeme tarafından kabul edilmişti.
-
Ateistin Ninnisi
ATEİSTİN NİNNİSİ Uyu, uyu, ninni.. Tanrı yok. Hayat, karmaşık Bazen tuhaf.. Ama baban seni hep seviyor. Yukarıda gökyüzü canavarı Tanrılar yok... Uyu tatlım.. Rüyalarda uçarız. Uyandığın an: yeni bir macera. ve bizim aramızda yalanlar olmayacak. Vastleft ve Kevin Hammer tarafından ateist anne babalar için hazırlandı..
-
Sevan Nişanyan'ın "Kuran'ın Kültürel ve Terminolojik Kaynakları" Konusmasi
Düşünbil ve Libido dergilerinin katkılarıyla ve ODTÜ Felsefe Topluluğu'nun organizasyonuyla 15-16-17 Şubat 2013 tarihlerinde yapılan 1 Teoloji Sempozyumu
-
Kedi
Gule gule buyut. Ben son kedimi, bundan bir kac yil once kaybettim. 16 yil yasadi. Su an kedisizim.
-
Bugun Insanlik Adina Ne Yaptiniz?
Bu baslikta her yazar kendi gununde insanlik iyilik bilim v.s. adina kendince yararli olarak ne yaptigini paylasabilir. Ben bugun bir markette, benden "ben suraya uzanamiyorum, sunu benim icin alabilir misin?" diyen bir teyzeye istedigini ordan alip ona vererek, yardim ettim.
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Ben "kaptim" bile.
-
Kedi
Ben neredeyse yasitim kedimiz ile buyudum. Bir gun ablam nereden fikri aldiysa, hamile kalinca kendinin de cok sevdigi kedimizden dogacak cocuguna zarar gelmesin diye "kurtulmak" istedi. Aile de ona katilinca-ben haric- ondan kurtunulmaya karar verildi. Benim gozler iki cesme. Neyse birgun ben agabeyim amcam ve kedimiz, kedimizi dogaya bir yere birakmak uzere yola ciktik. Ben o siralar 10 yaslarindayim. Belirli bir mesafe kat ettikten ve hava karardiktan sonra, issiz ve ormanlik bir yerde durduk. Ben kedimizi kucagima aldim ve agabeyim ile arabadan inip, ormanlik alanda yurumeye basladik. Kendimizce onu birakabilecegimiz bir yer ariyorduk. Neyse, epey yurudukten ve yine kendimizce birakicagimiz yerde yasamini devam ettirebilecegini kendimize inandirdiktan sonra, ben onu yere biraktim ve sarildim. Ne kadar sarili kaldim bilmiyorum, agabeyim omzuma dokundu ve "artik vedalasma vakti, geldi." dedi. Yavasca dogruldum ve geriye dogru yurumeye basladim, bir baktim arkamdan geliyor. Agabeyim araya girdi ve ben yurumeye devam ettim. Sonra agabeyim yanima geldi ve baktim kedi gelmiyor. Agabeyim ile goz goze geldik. O bana "merak etme bir sorun yok" der gibi hafif gulumseyerek basini one dogru egdi. Arabayabindik ve ordan uzaklastik. Evde sanki bir yas havasi vardi ve ben hala uzuntumu atamamistim ve ustelik ablama "dis biliyordum" o da buna cok uzuluyordu ve beni kendince "yigeninin sagligi icin" seklinde teselliyecalisiyordu. Gerekce suydu. Kedi kili kis yaparmis ve eger ablamda bu kis olusursa, cocuguna etkiler ve cocuk ozurlu dogabilirmis. Kendisi o siralar tipta okuyordu. Neyse, kedimizden ayrilali kac gun ya da ay gecti tam hatirlamiyorum, ama; o yas hali ve benim uzgunlugum devam etmekteydi. Iste oyle gunlerden bir gunun aksami evde ailecek otururken ben bir kapi tikirtisi duydum. Genelde kedimiz eve geldiginde kapiyi tikirdatir biz de kapiyi acinca iceri girerdi. Etrafima baktim, ayni tikirtiyi annemin de duydugunu fark ettim. Annem bana eli ile "otur" isareti yapti ve kapiya yoneldi. Biraz durup dinledi ve tekrar bir tikirti duydugunda da kapiyi acti. Bir de ne gorelim, kedimiz karsimizda. Yalniz bitik, ac, sefil ve zayiflamis bir halde. Ustelik uzerinde de kan vardi. Belli ki bogusmus. Hemen iceri aldik. Annem kedi uzmanidir, ona bakti ve onu iyilestirdi. Ablam da dusuncesinden pismanlik duyarak ve cayarak kedimizin evde kalmasini kabul etti. Ben o zamanlar bunun aciklamasini "kediler yildizlari saya saya evinibulur" olarak, almistim. Ayni kedimiz bizle birlikte bir kac sene daha yasadi ve bir gun hemen hemen bir hafta surecek sekilde, herkesin kucagina gitti, kimseden kacmadi. Hatta babam kediye fazla sokulmamasina ragmen, onun kucagina bile cikti. Sonrada bir gun kayboldu. Bunun da aciklamasini o zamanlar yani 12/13 yaslarimda "kedi olecegini evine gostermez" diye almistim. Yani bizden temelli ayrildiginda 13 yasindaydi.
-
üsteki üyeye ot , çiçek veya ağaç ismi ver...
Papatya.
-
KISMETTE NE VARSA
"Neyi nereye baglamaya calistigimi" anlayamadin. 42 dedim ki bir anlami olsun. "Ben maraton kosusu yaptim" yerine "ben maraton mesafesi atladim" densin.
-
Etik Degerler Uzerinden Siyaset Yapilmaz!
Benim onerim , asagidaki baslik; http://www.turkish-media.com/forum/topic/293719-farkin-farkina-varmakmikroayrimcilikantiayrimcilik/ Eger bu baslik sence tum tartismalari iceren ortak bir icerige sahip degil ise, senin secececin baska bir baslik olabilir. Sonucta herturlu farkin ya farkina varirsin, ya da varamazsin. Eger varirsan da ya farklarin farkinda farklarin birligini esitligini ve birlikteligini farklarin hak ve ozgurluklerini algilayarak tanirsin- insan haklari evrenselhukukun hak ve ozgurlukleri. Ya da farklari biribirinden ayirmak biribiri ile savastirmak ve birini digerine yok ettirmek icin savasmalari adina her ikisine de her turlu maddi ideolojik inancsal kiskirtmayi ve ajitasyonu verir, onlari yonlendirir ve yonetir, parseyi toplar; onlari mikro temelde biribirinden ayirmaya calisirsin-emperyalist zihniyet/amerikan idealizmi ve soros ideolojisi. Iste konu budur. Bu temelde de ya politik cikar temelli milliyetcilik yaparsin ve emperyalizme yardimci olursun; ya da insan haklari temelli hak ve ozgurluk mucadelesi verirsin ve bu mucadeleyi desteklersin. Iste o yuzden linkini verdigim basligi sectim.
-
Zombi mi, Zonbi mi?
Zombi de yabanci kokenli bir kelimedir ve ordan aynen okunusu alinmistir. Bu tip yabanci koken olarak turkceye adapte edilmis kelimeler, herzaman sorun olur. Bu tip yabanci kokenli kelimelerin dogru kullanimini ogrenebilmenin en tutarli yolu; o kelimenin orijinal kokenine bakmak olacaktir. Bu sadece kelimenin dogrulugunu degil; kelimenin anlam ve icerigini de aciklayacaktir. Cunku bu anlam ve icerik, sadece yabanci kokenlikelimenin turkceye tercumesidir, yani turkce kokeni degildir.
-
Herkes mi, Herkez mi?
Herkes, her kez hata yapabilir.
-
Ne Mutlu Turk'um Diyene!
Ne mutlu insan olabilene.
-
Etik Degerler Uzerinden Siyaset Yapilmaz!
Demekki yazilanlar hala verildigi gibi algilanamiyor. Turkiyede ne irk sorunu vardir ne de irkcilik sorunu. Turk ve kurt etnisitesi ayni irkin etnik ideolojik ve inancsal farklaridir. Farkindaysan ayni konulari bir kac baslikta isliyoruz ve hem bir kopukluk doguyor hem de islenen basliklarin farki ortadan kayboluyor. Onerim hem tartismanin sagligi hem de okur ve yazar kitlesine yazma ve okuma butunlugu ve kolayligi saglama adina; ayni icerikteki tartismayi sadece bir baslikta yapmak. Benim acimdan farketmez. Senin sececegin bir baslikta devam edebiliriz. Yalniz ve lutfen o basliga sadik kalalim ve baska basliklarda yazacaksak ta, bunu o baslik her neyi dile getiriyorsa, ona sadik olarak yapalim. Boylece hem konular farki hem de tartisma farki dile gelmis hem de bir derli topluluk saglanmis olur.
-
Millet ya da Cemaat/Ummet Devletlerinin Politikligi ve Insanlik Cikmazi
Onemli olan bu farklarin tanim temsil aidatinin verilmesidir. Anayasada boyle bir aidat verimi yoktur. Cunku "ben turku ayirmiyorum/herkes turktur" demek zaten turk disinda kalanlari ayirmak ve turklugu onlarin ustunde gormektir. Cumle sudur "TC'de yasayan herkes TC vatandasidir. Bu TC cografya ve devletinin vatandaslik kimligidir. TC devletinin resmi dili turkcedir ve isteyen kendi etnik anadilini ogrenebilir, yasam ve iliskisinde kullanabilir. Her bir TC vatandasinin kendine kimlik aidati yapmis oldugu bir etnik kokeni vardir. Bu etnik koken onun hak ve ozgurlugudur ve KISISEL KIMLIGIDIR. Turkluk bir kimliktir dolayisi ile KIMLIGIN KIMLIGI OLMAZ. Yani bir TC vatandasinin ancak etnik kokeni turk olabilir. Bu da turk etnik kokenine bir ayricalikonculuk ve hakimiyet saglamaz. Cunku TUM ETNIK KOKEN VE ETIK FARKLAR TC DEVLETI ONUNDE ESITTIR. TC etnik ve etik farklari ile bolunmez bir butundur, baskenti Ankaradir. TC devleti ve ulkesi evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurluklere tanim ve temsil olanagi saglayan bir sosyal devlettir. Siyaset devletin degil; sadece hukumetlerin elindedir ve TC devleti hic bir hukumet ve iktidarin politikasina alet edilemez. Ayrica devlet basta hukumet ve iktidarin her turlu etik farki politika araci yapmasina ve bir farki digerlerine ustun kilmasina izin veremez. Boyle bir yanasim hak ve ozgurluk ihlali ve insanlik sucu olarak degerlendirilir" Tirnak icinde dile gelen dusunce ve bilgiye itirazi olan varsa, luffen itirazini vehangi temelde bu itirazini yaptigini dile getirsin.
-
Milliyetcilik-Irkcilik Soyutunun, Somut Bagi
Turk irki diye bilimsel bir fark ve ayrim yoktur. Anadolu da yasayan topluim ve farkli halklari beyaz irka dahildir. Beyaz irkin kollari olan sari ve kahverengi deri gorunumu de Anadolunun yerlisidir. Dolayisi ile irkj bazinda, Anadolu iklim ve tarihinde yasam surmus deri rengi beyaz ve kollari sari ve kahverengidir. Bu temelde bu irk farkina tum anadolu'nuin tum etik ve etnik farklari da dahildir. Anadoludaki fark IRKSAL DEGIL; YANI BIYOLOJIK DEGIL; TAMAMAN ZIHINSEL INANCSAL VE IDEOLOJIKTIR. Bu da sadece ve sadece tarihi ve kulturel etik farkidir. Bu temelde herkes devletin ve ulkenin vatandasidir. Her vatandasin da kendi kimliginin etik farki vardir. Bunun basinda da din ve etnisite gelir. Iste BU FARKLARI ZIHINDE AYRIMA VE BIRLESTIRIME TASIMAK VE DE SADECE BIR FARK TEMELINDE (TURK VE SUNNI) BUNU YAPMAK DIKTATORLUKTUR, BASKIDIR, ZORLAMADIR, MUDAHELEDIR VE INSAN HAKLARININ VE DE EVRENSEL HUKUKUN CAGDAS HAK VE OZGURLUKLERINE TERSTIR. Bu algilanamadikca da yapilan her turlu tartisma ideolojik inancsal ve politiktir. Algilanmasi gereken ise bu farklarin ideolojik inancsal ve politik degil; insan haklarinin evrensel hukukunun hak ve ozgurlugu oldugu ve taninmassi temsili gerektigidir.
-
Sinop'ta BDP'lilere saldırı
Karadeniz turu kapsamında Çorum,Sinop ve Samsunda bir dizi temaslarda bulunan HDK heyeti ve BDP’li vekillerin Karadeniz turunu iptal ettikleri öğrenildi.. Samsun’da HDK’ye Saldırı Samsun’da sayıları yaklaşık 100 kişi olan bir grup tarafından HDK heyeti protesto edildi. Grup, HDK heyetinin kaldığı otele doğru taş attı, polis göstericilerin otele yaklaşmasına izin vermedi. Sinop’ta Protetso ve Saldırı Barış ve Demokrasi Partisi’nin çözüm sürecine destek amacıyla çıktıkları Karedeniz turu kapsamında Sinop’a gelen milletvekilleri,meydana gelen provoke edilmiş saldırıda öğretmenevinde 9,5 saat mahsur kaldı.BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü saat 12.15′de girdikleri Öğretmenevi’nden saat 21.25′de polis panzerleriyle çıktı. Trabzon Gezisi İptal HDK ve BDP heyeti,Karadenizin Sinop ve Samsun ilinde uğradıkları saldırı ve Karadeniz halkının kendilerine karşı tutundukları tutum yüzünden Karadeniz gezisini iptal edip Trabzona gitmeyeceklerini açıkladı.. Karadeniz turu kapsamında iki ilde saldırıya uğrayan heyet, programlarını iptal edip bu akşam Ankara’ya dönecek.
-
Sinop'ta BDP'lilere saldırı
Çözüm sürecini anlatmak için Karadeniz turuna çıkan BDP'li heyet Sinop'ta protesto edildi. Toplantının yapıldığı öğretmen evinin önünde toplanan yaklaşık 2 bin kişi sloganlar atıp binayı taşladı, BDP'lilerin araçlarına saldırdı. BDP'liler 9 buçuk saat sonra zırhlı araçlarla binadan çıkarıldı. Halkların Demokratik Kongresi heyetiyle Karadeniz turuna çıkan BDP'lileri bir grup dün Sinop'ta protesto edildi. BDP'li Sırrı Süreyya Önder, provokasyon olayını twitter üzerinden anlattı. Önder, "İçeriye taş ve yanıcı madde atılıyor, Polis bir şey yapmıyor. Kendi önlemimizi alıyoruz" sözleriyle yaşananlara tepki gösterdi. BDP heyeti dün gece polis aracıyla Sinop'tan ayrıldı. Heyetin buradan Samsun'a geçeceği belirtildi. BDP heyeti dün basın toplantısı için Sinop Öğretmen Evi'ndeyken çevrede toplanan bir grup slogan attı. Binayı taşlayan gruptakiler, BDP'lilere ait araçlara da zarar verdi. BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü dün saat 12.15'de girdikleri Öğretmenevi'nden dün gece saat 21.25'de polis minibüsüyle çıktı. Heyet Vali Ahmet Cengiz'in görüşmesinin ardından polis minibüsleri ile çıkarıldı. 2 panzer, 2 minibüs ve bir polis aracıyla kentten ayrılan BDP heyeti, Samsun'a doğru yola çıktı. Öğretmen evinden çıkamadılar BDP'li milletvekilleri Sebahat Tuncel, Levent Tüzel, Ertuğrul Kürkçü ve Sırrı Süreyya Önder, dün saat 12.15'te Sinop öğretmen Evi'ne girip basın açıklaması yaptı. Daha sonra yaşanan olaylar nedeniyle dışarıya çıkamayan BDP heyeti, saat 13.00'da Sakarya Caddesi'nde esnaf ziyareti, 14.30'da Gerze İlçesi Yaykıl Köyü'ne gidip termik santral karşıtı çadır nöbeti tutan köylüleri ziyaret, saat 16.30'da KESK Sinop Şubesi ziyaret etmeyi planlıyordu. Saat 20.00'de de Öğretmen Evi'nde düzenlecek halk toplantısında vatandaşlarla buluşacaklardı. Ancak yaşanan gerginlik nedeniyle dün saat 12.15'de girdikleri Öğretmen Evi'nden dışarı çıkamadılar. Caddelere geceden Türk bayrakları asıldı. Öğretmen evinde toplantı yapıldığı sırada 200 kişi bina önünde protesto sloganları attı, milletvekillerinin otomobillerine taşlar atıldı. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik "Ortaya konan provokasyonu kınıyorum. Her siyasi parti çok rahatlıkla 81 ilde faaliyet yapabilmelidir" dedi. Çözüm süreci çerçevesinde Karadeniz’deki illeri ziyaret etmek için yola çıkan BDP’li 4 milletvekili, dün sabah karayoluyla Çorum’dan Sinop’a geldi. Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü’yü karşılamak için bir grup Derinboğanağzı Sokağındaki çay bahçesine gitti. Ancak işyeri sahibi grubun BDP’lileri karşılayacağını öğrenince, işyerini kapatıp karşılamaya gelenleri çıkardı. Ardından da işyerine Türk bayrağı asıp gitti. BDP'li Sırrı Sırrı Süreyya Önder Sinop'ta yaşanan olayları ve sıcak fotoğrafları twitter üzerinden paylaştı. Önder'in paylaştığı fotoğrafların birinde BDP heyetinin öğretmenevine sığınıp, camları sandalye ve masalarla kapattığı görülüyor. Önceki geceden Sakarya Caddesi’ndeki birçok işyerine Türk bayrağı asılırken, dün öğretmen evine gelen BDP’li vekiller, gezileri hakkında bilgi vermek için basın toplantısı yapmaya başladı. Bu sırada öğretmenevi çevresinde çevik kuvvet ekipleri ve sivil polisler geniş çaplı önlem aldı. Yaklaşık 200 kişilik grup ellerinde Türk bayraklarıyla öğretmen evinin önüne gelip, protesto sloganları attı. Otomobillerine saldırıldı Öğretmenevinin ön tarafında olaylar çıkarken, yaklaşık 10 kişilik bir grup arka taraftan bahçeye girip binanın giriş kapısından içeriye girmeye çalıştı. Ancak burada önlem alan çevik kuvvet polisleri grubu engelledi. Dışarıda milletvekillerinin otomobillerine saldırıldı, olaylar yaşanırken BDP’li vekiller öğretmenevinin toplantı salonundaki konuşmalarına devam etti. Tüzel: Polisin müdahalesi yetersiz kaldı Milletvekili Levent Tüzel, yaşanan gerginlikle ilgili olarak, "Dışarıdaki grup neden tepki gösterdiğini bilmiyor. Bunların arkasında başkaları var. Bunu Sinop halkına mal etmiyoruz. Belki buraya gelip karşımızda bizi dinleseler hak verecekler. Biz kan dökülsün istemiyoruz. Kan dursun istiyoruz. Emniyet bu olaylara müsade etti. Polisin bu konuda müdahalesi yetersiz kaldı. Barış çabalarımız aynen devam edecek. Bunu kimse engelleyemeyecek. Samsun ve Ordu ziyaretlerimizi gerçekleştireceğiz" dedi. Sebahat Tuncel ise, taşlı saldırıları Hakkari ve Diyarbakır'da her gün yaşadıklarını belirterek korkmadıklarını dile getirdi. Korkmadıklarını ve amaçlarının barış olduğunu ifade eden Tuncel, "Kan dökülsün istemiyoruz, barış istiyoruz. Bunu anlatmak için buradayız" diye konuştu. Hüseyin Çelik : Sinop’ta ortaya konan provokasyonu kınıyorum AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü’nün Sinop’ta tepkiyle karşılanmaları ile ilgili olarak Twitter’da açıklamalarda bulundu. Çelik, "BDP’lilerin Sinop ziyareti esnasında ortaya konan provokasyonu kınıyorum. Her siyasi parti çok rahatlıkla 81 ilde faaliyet yapabilmelidir" dedi. BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Sebahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü’nün Sinop’ta tepkiyle karşılanmaları ile ilgili olarak Çelik, "BDP’lilerin Sinop ziyareti esnasında ortaya konan provokasyonu kınıyorum. Her siyasi parti çok rahatlıkla 81 ilde faaliyet yapabilmelidir" dedi. Valilik: 14 kişi hakkında yasal işlem başlatıldı Sinop Valiliği, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) heyeti üyelerinin Sinop ziyaretindeki protesto eylemine yaklaşık 800 kişinin katıldığını, eylemler sırasında yaralanan 16 kişinin ise ayakta tedavi edildiğini bildirdi. Valilikten yapılan yazılı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı: "Bazı BDP milletvekillerinin ilimizi ziyaretleri sırasında ani gelişen protesto eylemlerine takriben 800 kişi katılmış, eylemler sırasında yaralanan 16 kişinin tedavileri ayakta yapılarak bu kişiler taburcu edilmiştir. Eylemler sonrasında 14 kişi hakkında yasal işlem başlatılmıştır. Süreçte güvenlik güçleri telafisi imkansız olayların olmaması için özen içerisinde görevlerini icra etmeye dikkat etmişlerdir. Bu saat itibarıyla ilimizde herhangi bir olumsuzluk olmayıp hayat normale dönmüştür."
-
Çağlayan'da avukatlara biber gazı ve dayak
Özel güvenlikçiler ve polis, Çağlayan Adliyesi'nde avukatlara sert müdahalede bulundu. İlk bilgilere göre 5 avukat gözaltına alındı, 6 avukat ise hastanede. Başsavcılığın yeni gözaltı için talimat verdiği ileri sürülüyor. Başsavcılıktan da açıklama var. İfadeleri alınan avukatlar serbest bırakıldı. İSTANBUL- Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi'ne bağlı yaklaşık 70 avukat, bir ay önce DHKP-C adı altında yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan 9 meslektaşlarının tutukluluk hallerine itiraz dilekçesi vermek Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanarak tutukluluk basın açıklaması yaptılar. ÖZEL GÜVENLİKÇİLER VE POLİS MÜDAHALE ETTİ "Devrimci avukatlar onurumuzdur" şeklinde slogan atan avukatlar, bir saatlik oturma eylemi yapacaklarını belirterek adliye binasına giriş yaptılar. Adalet Sarayı'nın giriş katındaki adalet heykellerin bulunduğu bölümde oturma eylemi yapan avukatlar sık sık slogan attı. Bu sırada adliyenin 3. katından "Tutuklu avukatlara özgürlük" yazılı büyük bir pankart açtılar. Pankart açılması üzerine polis ve adliyenin özel güvenlik görevlileri pankart açan avukatlara müdahale etti. Pankartı toplayan polis ve güvenlikçilerle avukatlar arasında arbede çıktı. Uzun süren arbedenin ardından pankart toplandı. Ancak bir süre sonra avukatlar yine pankart açmaya çalıştı. Avukatlarla güvelik görevlileri arasında arbede yaşandı. Çevik kuvvet ekiplerinin de adliyeye giriş yaptığı görüldü. KELEPÇELENDİLER yurtgazetesi.comçtr'ye konuşan avukatlar, polsin ve özel güvenlikçilerin avukatlara tekme tokat müdahale ettiğini ve biber gazı kullanıldığını söyledi. Avukatlar, bazı meslektaşlarına ters kelepçe takıldığını da bildirdi. Öte yandan gözaltındaki avukatların önümüzdeki saatlerde adliyeye getirileceği bildirildi. 41 AVUKATA GÖZALTI EMRİ Mİ? Öte yandan DHKP/C adı altında avukatların tutuklandığı operasyonda serbest bırakılan avukat Efkan Bolaç, “Başsavcılığın 41 avukat hakkında gözaltı emri verdiği” şeklinde bir duyum aldıklarını kaydetti. Bolaç, twitter hesabından yaptığı açıklamada, “İstanbul başsavcılığının uzun bir liste hazırlayarak yeni bir avukat gözaltısı hazırlığında olduğu söyleniyor. Muhtemelen akşama belli olur” dedi. Bolaç, Başbakan maalesef bu avukatları dışarıda savunan avukatlar var demişti. Şimdi sıra tutuklu avukatları savunanlarda. Şu avukatlar olmasa Adliyeyi nasıl idare ederdim anlayışı şleri demokri ile geliyor. Hayaldi gerçek oldu..." ifadelerine yer verdi. “SİZ DE ÖLECEKSİNİZ” Bolaç, bir başka twitinde ise müdahaleyi, “Onlarca avukat Adliyede polislere darp edildi. Avukatlara siz de öleceksiniz diyerek tehdit ettiler. Biber gazı kullanıldı, kelepçe takıldı” sözleriyle anlattı. İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NDAN AÇIKLAMA İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yaşanan arbedeyle ilgili olarak yazılı açıklama yapıldı. Açıklama şu şekilde: "18 Şubat 2013 Pazartesi günü saat 13.00 sıralarında, avukat cübbesi giymiş ve avukat olduğu tahmin edilen yaklaşık 100 kişinin İstanbul Adalet Sarayı'nda toplanarak, "Faşizm bizi yıldıramaz, tutuklu avukatlar serbest bırakılacak, tutuklu avukatlara özgürlük, devrimci avukatlar susturulamaz, devrimci avukatlar onurumuzdur..." ve benzeri sloganları attıkları, balkonlardan aşağıya doğru iki adet pankart astıkları, ilgili kolluk birimleri tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının ilgili birimlerine bildirilmiş, kolluk birimlerinin suç teşkil eden eylemlerle ilgili olarak tutanak tanzim ederek; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Müracaat ve Suçüstü Bürosuna bildirdikleri tespit edilmiştir. Bu eylemin yaklaşık 1 saat kadar devam ettiği, Adalet Sarayının ana girişindeki cam kapıların kırıldığı tespit edilmiştir. Mahkemelerin duruşma yaptıkları, Cumhuriyet Savcılarının soruşturma yaptıkları, Adalet Sarayı'nın içerisinde ve mesai saatinde, hakim ve savcıları etkileyecek şekilde izinsiz olarak eylem yapılması ve kamu malına zarar verilmesi iddiaları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Müracaat ve Suçüstü Bürosu'na soruşturma başlatılmış olup, bu eylemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca DHKP/C örgütü hakkında yürütülen bir soruşturmanın şüphelilerine destek amacıyla yapıldığı tahmin edilmekle beraber, olayın mahiyeti soruşturma sonucu anlaşılacaktır. Bu açıklama yanlış anlamalara meydan vermemek amacıyla yapılmış olup, kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla bilgilerinize sunulur." AVUKATLAR SERBEST “İzinsiz olarak eylem yapmak” ve “kamu malına zarar verilmesi” iddiası ile gözaltına alınan avukat Erman Öztürk, Halil Kocabaş, Arman Yılmaz, Özgür Esen ve Muhittin Köylüoğlu soruşturma savcısı Aydın Çevik tarafından ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldılar.
-
Naturalizm, Ateizm ve Darwinizm
Ayhan Sol: Orta Doğu Teknik Ünversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi. (Profesör). Doktora derecesini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden almıştır. İlgi ve çalışma alanları: Epistemoloji, Bilim Felsefesi, Biyoloji Felsefesi, Çevre Felsefesi, Etik. Alanında birçok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır.