Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • İçerik Sayısı

    5.905
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    52

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Duyuru

    Evrensel-İnsan mucidi, Evrensel-İnsan Zihniyeti yaratıcısı, Bilişsel Felsefeyi ilk defa ortaya atan çağımızın çağdaş kişilerinden Evrensel-İnsan lakablı babamızı kaybettik. Ailesi olarak sizlere bunu bildirmeyi görev bildik. Evrensel-İnsan severlerin ve bizlerin başı sağ olsun.
    İlgilenenlere duyurulur.

  2. şuna kadar
    Nâzım Hikmet Kültür Merkezleri, Kadıköy, Maltepe, Ankara, İzmir, Adana ve Diyarbakır'da düzenlediği etkinliklerle komünist şair Nâzım Hikmet'in 114'üncü doğum gününü kutluyor. NHKM'den yapılan açıklamada, "Şimdi yeniden ve inatla, yokluğa, yoksulluğa, hırsızlığa, düşmanlığa, ölümlere, yalana, talana, adaletsizliğe, sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı, özgür, eşit ve gerçek barışın yaşanacağı bir gelecek için Nâzım Hikmet Olunmalı" denildi. Yeni yıla “Nâzım Olunmalı” çağrısıyla giren Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, İstanbul Kadıköy ve Maltepe’de, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Diyarbakır’da düzenlediği etkinliklerle komünist şairin 114. yaşını kutluyor. ETKİNLİK PROGRAM VE TARİHLERİ ŞÖYLE: KADIKÖY NHKM 14 OCAK PERŞEMBE 20.00 SES TİYATROSU Nâzım Hikmet 114 yaşında #NazımHikmetOlunmalı Okuma Tiyatrosu 15. yıl Memleketimden İnsan Manzaraları Yazan: Nâzım Hikmet Oyunlaştıran: Tuncer Necmioğlu Yönetmenler: Metin Coşkun - Orhan Aydın Yönetmen Yardımcısı: Eylem Aydın Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz Oyuncular: Cezmi Baskın - Metin Coşkun - Levent Özdilek - Orhan Güner - Levent Ülgen - Cansu Fırıncı - Ender Yiğit - Ayşegül Alpak - Ali Gül - Orhan Aydın 15 OCAK CUMA 20.30 RUHİ SU SALONU Film Gösterimi: Aynı Mahalleden İki Delikanlı (1957) Senaryo: Nâzım Hikmet Yönetmen: İlya Gurin, Ajdar İbrahimov Oyuncular: Vadim Medvedev, Semyon Sokolovskiy, Fateh Fatullayev, Tamara Kokova, Amina Nagiyeva, Sergey Bondarçuk Yapım Yılı: 1957 Ülke: SSCB Süre: 93 dk. Çeviri: Semir Arslanyürek-Gülay Ertekin-Cafer Caferov 16 OCAK CUMARTESİ 15.00 RUHİ SU SALONU Nâzım Hikmet ile aynı safta olmak Konuşmacılar: Asaf Güven Aksel - Mehmet Kuzulugil MALTEPE NHKM 21 OCAK PERŞEMBE 20:00 #NâzımHikmetOlunmalı SEVDALINIZ KOMÜNİSTTİR Açılış Sunumu: Hikmet Yaman Nâzım Belgeseli Maltepe NHKM Oda Korosu (Emine Koçak yönetiminde) Nâzım Hikmet Şiirleri , Nâzım Hikmet Şarkıları (Maltepe NHKM Müzik Atölye Eğitmenleri Eşliğinde) ANKARA 11 OCAK PAZARTESİ 20:00 Söyleşi: Nâzım'ın Siyasal Evreni 12 OCAK SALI 19:00 Film Gösterimi: Aynı Mahalleden İki Delikanlı 13 OCAK ÇARŞAMBA 19:00 Söyleşi: Nâzım'ın Şiirinde Gençlik, Gençlik İçin Nâzım 14 OCAK PERŞEMBE 19:00 Belgesel Gösterimi: Nâzım'ın Küba Seyahati 15 OCAK CUMA 19:00 Kutlama: Nâzım 114 Yaşında Dinleti: Kuvay-i Milliye Destanı'ndan Bölümler ve Seferberlik Türküleri Bağlama/Vokal: Tuncer Tercan- Klarinet/Vokal: Emir Ali Tercan Okuma Tiyatrosu: Özgür Sahne NHKM Oda Korosu: Nâzım Şarkıları NHKM Edebiyat Topluluğu: Nâzım'ın Şiirsel Devrimciliği ve Nâzım Şiirleri 16 OCAK CUMARTESİ 20.00 Müzikli Şiir Dinletisi: Grup Maya - Nikbinlik Dergisi Şiir Dinleti Grubu - "Fevkalede Memnunum Dünyaya Geldiğime" ADANA 16 OCAK CUMARTESİ 18.00 Açılış konuşması Nâzım Şiirleri (NHKM Şiir Grubu) Praksist Müzik Kollektifi Ustaya Mektuplar 17 OCAK PAZAR Saat 14.00 Film Gösterimi: Aynı Mahalleden İki Delikanlı Saat 16.00 Okuma tiyatrosu: Memleketimden İnsan Manzaraları (video gösterimi) İZMİR 22 OCAK CUMA 19.30 İZMİR MİMARLAR ODASI Nâzım Hikmet 114 yaşında ‪#‎NazımHikmetOlunmalı Konuşmacılar: Nihat Behram Asaf Güven Aksel Ahmet Çınar Karanlığa Karşı Dans Ediyoruz (NHKM İzmir Tango Atölyesi) Nâzım Şiirleri Dinletisi (NHKM İzmir Şiir Okulu-Cevdet Yüceer, Nilgün Yener, Yalçın Kutluyurt, Halim Yazıcı) Okuma tiyatrosu: Memleketimden İnsan Manzaraları (video gösterimi) DİYARBAKIR 17 OCAK PAZAR 14:00 DİYARBAKIR KP İL ÖRGÜTÜ Yurtseverlik ve Şiir İki Komünist İki Şair Nâzım Hikmet ve Cegerxwîn OKUMA TİYATROSU 15. YILINDA NHKM'den yapılan açıklamada, şu cümlelere yer verildi: Hayata bıraktıkları insanlığın geleceğine ışık tutan, yalnız bizim değil tüm dünya insanlığının ortak mirası Komünist şair-yazar Nâzım Hikmet’in 114. yaş gününü selamlıyoruz. Toplumsal çürümenin dibe vurduğu, umutların tüketilmesi için olmadık hokkabazlıkların yaşandığı; acının, kederin, hüznün, ölüm ve katliamların, talanların, yalanların, ayrıştırmanın üstümüze yağmur gibi yağdırıldığı şu acımasız günlerde Nâzım’a ses katmak umuttur, aşktır, eşitliktir, özgürlüktür, barıştır. 2001 yılında, şimdilerde gericilik tarafından ölüme terk edilen Atatürk Kültür Merkezi’nde Okuma Tiyatrosu ile başlattığımız selamlamanın ilk metni, Memleketimden İnsan Manzaraları adlı o uzun soluklu şiirle olmuştu. Aradan tam 15 yıl geçti. Bu zaman diliminde ustanın bilinmeyen tiyatro oyunları ülkenin yetkin tiyatro sanatçılarının katkılarıyla, aynı teknikle hayata katıldı. Amaç; hem oyun yazarlığı alanındaki daralmaya geniş bir yer açmak hem de ustanın şairliği yanında, kendinin de çok önemsediği oyunlarını hayata katarak tiyatro hayatımızı zenginleştirmek, bilinmeyenlere ışık olmaktı. Yönetmen-yazar-çevirmen Yılmaz Onay ustanın genel yönetmenliğinde 15 ayrı yapıt sahneye taşındı. Bu sürece 98 oyuncu katkı sundu ve her seferinde yüzlerce seyirci SES Tiyatrosu salonunu doldurdu. Şimdi 114. yaşını selamladığımız Nâzım’ın; umuduna, aşklarına, sevinçlerine, hüznüne, eşitlik ve özgürlük tutkusuna yeniden el sürüyor, ilk yola çıkışımızda sahneye taşıdığımız Memleketimden İnsan Manzaraları’nı bu kez, Nâzım oyuncularının ve Kültür Merkezimizin bir parçası olan Tuncer Necmioğlu’nun oyunlaştırdığı haliyle sunuyoruz. Şimdi yeniden ve inatla; yokluğa, yoksulluğa, hırsızlığa, düşmanlığa, ölümlere, yalana, talana, adaletsizliğe, sanat ve sanatçı düşmanlığına karşı, özgür, eşit ve gerçek barışın yaşanacağı bir gelecek için Nâzım Hikmet Olunmalı. Bugün, yarın ve daima. 14 Ocak saat 20.00’de SES Tiyatrosu’nda, 15 Ocak’ta Ankara ve İzmir’de ve Anadolu’nun her köşesinde, Nâzım’a ses olanlara selam olsun.
  3. Evet oyle, yalniz burada verilen anlam, yikandiktan sonar gececek zamana iliskindir. Cunku yikanmak sadece saglik ile ilgili degildir. Bir eylemin baslangici ve bir dahaki yikanmaya kadar gecen zaman icindir. Yikanmanin saglik ile baglantisinin toplumumuzdaki algisi "dini" iceriktedir. Cunku, araplar genelde yikanmazlar. Burada yikanmayani yikanmaya bir tesvik icin "sihhatler olsun" denilmistir ve Turkcedeki kullanimi ve bilineni de budur.
  4. Sen "evrenin genislemesinden" ne anliyorsun? Evrenin bugun mekansal boyutlari biliniyor mu ki genisliyor diyebiliyorsun? Evrenin bugun sekli biliniuyormu ki de sen genisliyor diyorsun? Evrenin boyutlari nedir? Bu boyutlarin "genisledigi" hangi olcum ile belirtilmistir? Mesela diyelim, evren bir elips olsun ve cevresi belli olsun. Simdi bu elips nasilgenisliyor, NERDE GENISLIYOR? Kuran'da ki ayette belirttigin “Biz göğü kudretimizle bina ettik ve şüphesiz biz onu genişletiyoruz.” cumlende, genislemeden once verilen olcum nedir ve bunun ustune genisledigini belirten olcum nedir? Ayrica NEREDE, NASIL VE NE YONLERE DOGRU GENISLIYOR? Sen bunlari yanitla, ben sana bilimsel olarak "evrenin genislemesi" nin ne oldugune ve bu soylem ile bilimsel olarak ne demek istendigini izah edeyim.
  5. Ben, daha once AKP savas ve terror devleti ve hukumetinin gudumundeki basinin, Turkiye'de bilhassa katliamlarda fiili olarak yerine gelen gercek rakamlari vermedigini daha once soylemistim. Zaten hic bir zaman katliamlarda katledilen siviller verilmiyor. Yalniz son zamanlarda bir kac ornekte goruldugu gibi, bu basin artik gercege iftira atmak ile kalmiyor, gercegi carp;tiriyor, kendine gore uyarliyor ve bir de hic bir sey olmamis gibi, baskalarini sucluyor, ya da "goz gore gore" inkar ediyor ve "gozunun icine baka baka alay ediyor. Bugunku en buyuk alay etme,diktatorun gazeteci gunu ile ilgili yayinladigi mesajdi. Bugunun en buyuk yalani ve gercegi saptirmasi da, bugun gun boyu Sur'da suren catismalardaki sehit sayisi da 2 degil,m 17 idi. Artik yeni cikarilan yasa ile polis, cenazeleri ailelerine haber vermeden gommeye ve kacirmaya basladi. Bu kacirilan cenazeler en az iki haftalik. Cenazesini isteyen ya da "benim oglum/kizim A nerde?" diye soranlara da direk olarak "biz gomduk" yaniti veriyorlar. Evet, dun Beyaz Show'da da oldugu gibi, ulkeyi "gulluk/gulistanlik gostermeye" eger haber duyulursada, haberi duyani, duyurani terrorist ilan etmeye, tehdit etmeye ve hakaret etmeye yoneliyorlar. Son bir yalanlari da, "Besik'a da turk askeri ve ISID olumu" uzerineydi. Bunu da Irak bizzat yalanladi. Eger herkes biraz insanlik biraz vicdan tasiyorsa ve hakikaten ulkesinde ne olup bittigini ogrenmek istiyorsa, hic bir sekilde bu yalan/dolan haberlere kanmasin, ulkenin "gulluk/gulistanlik oldugunu sanmasin. Emin olsun ki, gunde ve hergun en az onlarca gozalti en az bunun yarisi tutuklama, bir yerlere baskin, ve sayilari degisken, sivil asker katliamlari var. Daha once belirtmistim, artik bu dictator gudumlu AKP savas ve terror hukumeti, INSANLIGIN VICDANIN VE HALKIN YANINDA OLANLARIN YANINDA GUVENINI KAYBETTI. Eski bir deyim ile "Allah bir" dese bile artik kimse inanmasin. Ayrica politikalari da daimi geri tepiyor. Cunku ulke sessiz degil. Hergun bir yerde bir konuda eylem var. Mesela bugunku eylemler, Ankara katliamin 3. ayi ve gazeteciler gunu eylemleriydi. Ayrica protestolar da devam ediyor. Bugun tek bir bayan, KanalD onunde "ben Ayse Celik ogretmenim, cocuklar oldurulmesin" eylemi yapti. Diyanetin sehvet fetvasini protesto edenler alanlardaydi. Bugun de diyanet kurtaj uzerine bir fetva Verdi. Kisaca takip etmerkisteyene, AKP savas ve terror hukumetinin her turlu baski altina direktif altina alma, korkutma, tehdit etme, sindirme politikasi yalan iftiraci hipokritik soylemleri devam ederken, fiili yasamda da devlet teroru hem sokaga cikma yasagi olan bolgelerde hem de gozaltilar tutuklamalar olarak ev baskinlarinda yargisiz infazda ve buna mukabil olarak sivil halkin direnisinde eylem ve soylemlerinde devam ediyor. T.C. tarihine, belkide tarihinde yasamadigi olaganustu bir donem yasatiliiyor. Ayrica bu basin oyler bir hale geldi ki, her turlu ahlaksizligi yalanciligi ayyuka cikmis haberleri bile savunuyor ve sahipleniyorlar. Yani ve ne yazikki, AKP'ye biat edenler, daha bir orgutluler. Ayrica her turlu yetki ve guc de ellerinde. En ufak bir yasanmis fiili gercege, "AKP'ye ters dustu" diye, dort bir koldan saldiriyorlar.
  6. Demokrasi bilincinden ziyade, demokrasi kasvramina verilen anlam ve icerigin" neye gore verildigi" cok onemlidir. Cunku demokrasi sadece bir kurulum ya da bu kurulumu kullanarak bir yerlere gelmek degildir. Demokrasi ancak islerlikte ve uygulamada kendini bulur. Bu da ilginc olarakyoneten ve yonlendirenlerin bir uygulamassidir. Ne yazikki bu temeldeki demokrasi anlayisi "sadece kendi politik cikarina ve degerlerine democrat" olarak isler. Bu da zaten demokrasinin ayni paranin digger yuzu gibi, diktatorlugudur. Kelime anlami olarak "halk idaresi" olan ve genelde ilk ayagi "cok partili system" temelinde parlementer olarak gelen demokrasinin, sadece bu yonu ile degil, gelenin demokratikligini de icermesi gerekir. Yoksa demokratik yolla gelen, "simdi siz beni sectiniz, bundan sonar ne soylersem yapacak, neyi yaparsam da Kabul edeceksiniz" seklinde bir diktaya ve bu diktayi da fiili hale getirmeye yonelebilir. Iste bu anlamda demokrasi, ayni zamanda devlet hukumet yasama, yurutme, yargi meclis temelli BIR P[OLITIKA GUTMEMESI, IKTIDARIN EMIR KULU OLMAMASIDIR. Bu da demokrasinin gizli anlami olan halk IRADESINI gerektirir. Iste bu irade niteliktir ve toplumun algi bilinc direnis hak ve ozgurluk olarak bunu talep etmesi ve talebinin de nicel olarak ses getirmesi kadar, digger hak ve ozgurluklerin taninmasi temsili ve ihlal edilmemesini de getirir. gerekir. Aksi, demokrasi en kolay su istismar edilebilen ve diktatorluge donusebilen bir kavramdir. Bugunku Turkliye'de oldugu gibi.
  7. Orda bir bolge var mesafe olarak Kimilerine cok yakin kimilerine cok uzak vicdan olarak kimilerine cok yakin kimilerine cok uzak insanlik olarak sorma arkadasim gorunmesi bile yasak kimileri der "uzaksa, orda birak" kimileri ise "uzagi, yakin yaparak" el ele tutusarak kim, kime ne der? Kendine ne der? En azindan sormaz mi? Nerde bu yer? kimileri biz Kimileri onlar bolgedekiler mi? onlarda, sunlar. biz mi sunlariz Onlar mi sunlar? Islenen katliamlar ihlaledilen haklar kadinlar, yaslilar, cocuklar. Ne yazik ki bu dunya Ya bize ya onlara dar Biz ve onlar olma, Olmada sunlari sar Tutuklamalar, gozaltilar Acaba kime rastlar? Kader mi/kismet mi? katledilen cocuklar orda ne bir ekmek ne de bir su var Hastalar, yaralilar Tedavi arar Kursun havada ucarken, Rastgele bir can arar Tanklar, tufekler, bombalar Adres sormadan can arar. Ha biz, ha onlar ha da sunlar yok oluyor canlar Insanoglu degilmiyiz, hepimiz? Nedir bir birimizden derdimiz? Neden biribirimizi "yeriz?" Kendimizi kendimiz boleriz. Insanoglu tasiyorsa vicdan Neden eder dunyayi Kendine zindan Can alip verdikce Ondan bundan sundan Sonucta akittigi kan Yasami da bir husran Kan mi candan, can mi vicdandan? Bu siir de size evrensel-insan'dan
  8. Aslinda yukarida diktatorun gercek "amaci/yuzu" kendi soylemleri ile ve fiili uygulamalari ile aciklanmis. Yalniz, dediklerini yapabilmesi icin gelmesi gereken mercilere gelebilmek adina ve bugun ise mercilere geldikten sonra onlari inkar etmesi adina, bazi tarihi soylemleri var. Yani diktatoru "demokratik, sosyal, cozum onerici" gosteren soylemler. Kisaca hipokritik eylem ve soylemleri Bunlardan ilki, tam da bugun kendi bugun guneydogu anadolu'da yaptiginin benzerini yapan, o devrin iktidarina yonelik soyledikleri; Iste tam da bugun guneydoguda olanlar ile ilgili, diktatorun kendi partisinin devleti hukumeti icin kendi agzindan soylenecek sozler. Ikinci bir ornek, HDP soyledi diye suc duyurusunda bulundugu ve dokunulmazliklarinin kaldirilmasi icin anayasayi ihlalederek, yargiya talimat verdigi ozerklik konusu. Bakin kendisi bu konuda ne demis? Son ornek te, genelanlami ile "kurd sorunu" uzerine. Kendisi daha once baslattigi "cozum surecini" iktidara tek basina gelemedigi icin, fiili olarak durduran ve 180 derece donerek "kurd sorunu yoktur" deyip; 7 haziran sonrasi ve 16 Agustos sonrasi anayasaya aykiri olarak ve de orduyu katarak baslattigi fiili "guvenlikli bolgesi/sokaga cikma yasagi bolgesi" ilan ettigi yerlerde, yasam suren kurd kokenli halkin uzerine silahli polisi ve askeri surmesi,sivil katliamlara emir vermesi, sehirlerin ilcelerin her turlu yapisinin bombalanmasina emir vermesi ve insanligin en bas hakki olan yasam ve gunluk ihtiyac saglama hakkini elinden almasi ve hala bunun fiili yasami gundemde iken, kendisi bakin gecmiste kurd konuisu ile ilgili HDP'yi aratmayacak neler soylemis. Bugunku diktatorun ve onun gudumundeki AKP savas ve terror devleti ve hukumetinin kurd nufusunun oldugu bolgelerde uyguladigi her turlu insan hakkini ve anayasayi ihlal eden ve yasam ve gunluk ihtiyac cenaze alma ve gomme hastalarin tedavisi v.s. gibi uluslararasi haklari bile ihlal eden, bebekleri cocuklari katleden fiili durumu gordukce ve yasadikca, yukarida soylenenlerin soyleyeninin dictator olduguna kimsenin inanasi gelmiyor. Demekki diktatorun tum politikyasami bir yalan ve kandirmaca imis. Bu gun gectikce ve uygulamalarina baktikca, daha bir netlikkazaniyor. Aci olan ise, yukaridakilerini soyleyebilecek kadar bir beyne sahip olan diktatorun, kendi yaptiginin kendi elestirdiginin yaptigini "fersah fersah asmasi" Politikada biatin itaatin ekonomik cikarin yayinda bir de guven olmasi gerekir. Iste ben asil, AKP'ye destek verenlerin, AKP'ye guven konusunda ne dusunduklerini merak ediyorum.
  9. T.C. tarihinde ve belki de Anadolu'nun tarihinde, tum partilere yolsuzlukta, hirsizlikta, yalanda, iftirada, din istismarinda ve her turlu etik deger istismarinda, gozaltilarda, tutuklamalarda, sivil katliamlarda, baskinlarda, hukuksuzlukta, yargisiz infazda, herhangi bir olayi carpitmada ve farkli yansitmada, basina konulan yasakta, gizli tanikta, yayin yasaginda, hipokritiklikte, ve her turlu anayasa ihlalinde ve bu ihlali devlete, hukumete ve kurum ve kuruluslara ettirmede, piskinlikte, sorum ve yukumlulugu uzerinden atmakta, baskalarini suclamakta ve magduru oynayip kendini acindirmakta kisa akla hayale gelmeyen politik doneklikte "ACIK ARA FARK ATAN" ve bu insanlikdisi, vicdan disi ve etik disi soylem ve eylemlerde "ACIK ARA ONDE GIDEN" AKP, yine hukakta, anayasada "akillara durgunluk verecek sekilde" bir ilke imza atti. Soylenene gore, 3 ILE MILLETVEKILI ATANACAK. Yani, meclisteki milletvekillerinden ucune, kendi illeri disinda bu uc ili verecek ve 3 milletvekili "iki il temsil eden" milletvekili unvani kazanacak! Herhalde, bu uc ilde halkin sectigi milletvekillerini de "terror orgutu uyesi ve terror orgutune yardim etmek" sucundan tutuklayacak. Gerci AKP daha once secilmis devlet gorevlilerini tutuklatarak, bir ilke imza atmisti. Ayrica zaten milletvekillerinin dokunulmazliklari da fiili durumda pek islemiyor. Polis, asker pekala basta guneydogu bolgeleri olmak uzere milletvekiline dokunuyor ve hatta milletvekili oldugu ortama pervasizca, tazyikli su s1k1yor, biber gazi s1k1yor ve gaz bombasi atiyor. Yani birakin dokunulmazligi, milletvekillerinin can guvenligi bile yok. Bakin bu atamayi, kukla basbakan nasil "dusunceli" acikliyor? Ne guzel degil mi, karar al ve uygula. Neymis efendim, o illerdeki vatandaslar sahipsizmis" Dogru ya, o illerde halkin sectigi partinin milletvekilleri "bostan korkulugu" Aslinda ben de merak ettim, "nasil olmus ta bu uc ilden AKP'ye milletvekili cikmamis!" Aslinda merak ettigim, "nasil olupta digger 78 ilden AKP'ye milletvekili ciktigi!"
  10. Beyaz Show’a telefonla bağlanan Diyarbakır’daki bir öğretmen konuklara ve Türkiye’ye seslenerek medyanın gerçekleri göstermediğini, doğuda doğmamış çocukların öldürüldüğünü söyleyerek ses çıkarmaya çağırdı. Beyaz Show’a 8 Ocak’ta telefonla bağlanan Diyarbakır’daki Ayşe Çelik isimli öğretmen, programa konuk olarak katılan sanatçılara ve Türkiye’ye seslenerek Kürt illerindeki savaşı anlattı. “Doğu’da neler oluyor farkında mısınız?” diye soran Ayşe öğretmen, izleyicilerden alkış alırken, medyada gösterilenlerin gerçek olmadığını söyleyerek doğmamış çocukların öldürüldüğünü hatırlattı. Öğrencilerini bırakıp giden öğretmenlere de seslenen Ayşe Çelik, “Bir daha oralara nasıl dönecekler?” diye sordu. Ayşe öğretmenin sözlerinin sosyal medyada yankı bulması üzerine karşı propagandaya geçen Yenişafak ve Sabah Ayşe Çelik’i hedef gösterdi. Sosyal medyada Ayşe öğretmene yönelik “tepkileri” toplayan yandaş medyaya yanıt yine sosyal medyadan geldi. #AyşeÖğretmenYalnızDeğildir etiketiyle destek mesajı gönderenler uzun süre TT listesinde üst sıralarda kaldı.
  11. Anlasilan sen de PKK=KURD HALKI=TERORIST algi operasyonunun kurbanisin. Bak sana bazi rakamlar vereyiom de, "ic guvensizlik paketinin/makulsuphelinin/" ne oldugunu iyi algila. 2015 Yılı İlk 9 Ay İnsan Hakları İhlalleri Raporu Bu rapor, Bu senenin Ekim, kasim, Aralik aylarini kapsamiyor. Simdi, soralim "neyin formalitesi bunlar? Ama sen istersen, turk milliliginin verdigi kurd inkari temelinde kurdleri distalamaya ve korktugun bolunmenin bu dusuncen sayesinde basina gelecegi senaryo ve korkusunu yasamaya devam et. Ekim, kasim Aralik ve bu senenin Ocak ayi itibari ile yukaridaki rakamlar katmerli sekilde katlanmistir. Unutma sen turkmilliligi temelinde kurdleri distalar ve inkar edersen, elbet ya kendileri hak ve ozgurlugunu arar, ya da birileri onlara bunu verir. Kendi AKP devletinin, ordusunun, hukumetinin yasam hakki tanimadigi kurd kokenlilerin, nereye siginmasini kimlerden yardim almasini oneriyorsun? Ben burada askeri,m polisi, ozel timi katleden kurd terorunden bahsetmiyorum. AKP savas ve terorunun katlettigi KURD SILAHSIZ/SIVIL VARLIGINDAN bahsediyorum.
  12. Son zamanlarda diyanet eliyle dini istismarlar gundemden dusmedi. Bunlar diyanet sitesinde "diyanete sorular" adi altinda "sorulan sorulara verilen yanitlar" olarak yansidi. Guncellik sirealamasina gore ilk konu " ‘Nişanlıların rahat görüşebilmek için nikah kıymaları uygun mudur?’ sorusuna verdiği yanıt" oldu. Ikinci konu ise Alevileri ilgilendiriyordu. Ucuncu ve hala guncelligini koruyan soru ve yanit ise "ensest iliski" uzerine Daha sonar konunun twitter de bir Numara olmasi ve gelen kitlesel tepkiler uzerine "ozru kabahatinden buyuk" denecek sekilde bir yanit Verdi ve "soru/cevap" bolumunu kapattigini soyledi, bun icin de soru ve verilen yaniti elestirenleri ve bunu haber yapanlari sucladi.
  13. Daha once de belirttigim gibi, Turkiye'deki rejim ve sistemde; hic bir zaman "kendi basina/politikadan bagimsiz/iktidardan bagimsiz/ Tum toplumun farkli degerlerini temsil eden, koruyan" bir devlet olmamistir. Anayasa da soyle yazar. Yukarida ozellikle koyulastirilmis nitelikler, T.C. Devleti tarihinde pratikte uygulamada ve islerlikte hic bir zaman vuku bulmamistir. Milli dayanisma- Pratikte, 1980'lere kadar surmustur. Ataturk milliyetciligine baglilik- 2003'ten itibaren gunumuze kadar giderek yokolmustur. Baslangicta belirtilen- Birinci madde, yani "Turkiye devleti bir cumhuriyettir." Maddesindeki "cumhuruyet" ten ne algilandigina bagli. Cumhur, bugunku anlami ile halk demektir. "yet" eki de, "idare" demektir. Yazili olana degilde, uygulamaya bakildiginda "halk idaresi" sadece ve sadece niteliksel olarak halkin sectigi iktidar dir. SECIMDEN SONRA IRADE TAMAMEN SECILENME VERILMISTIR. Dolayisi ile halk sadece PARTI SECER, KISI SECMEZ. Secilen parti, eger nicelik olarak parlementoda cogunlugu saglarsa, DEVLET TE HUKUMETTE PARTININ ELINDEDIR. Laik- Laiklik "devletin dini olmamasi, din uzerinde bir tarafi olmamasidir." Bu da carpiktir, Cunku Diyanet direk devlete baglidir ve vatandasin parasi ile islem gorur. Ustelik sunni mezhepcidir ve dinde sunniligi hakim ve ustun kilar. AKP iktidari ile birlikte, diyanet ve din cok daha belirgin baskici hale gelmis ve one cikmistir. Bu acidan, kim nerede ve nasil devleti kullanarak bir elestiri ya da devletin uygulamalarina karsi cikis gosteriyorsa, bu DEVLETE DEGILDIR. CUNKUI BAGIMSIZ BIR DEVLET ULKE DE HIC OLMAMISTIR. Bugunku fiili olarak guneydogudaki "devlet terorune" yani devlet bunyesindeki ordu ve polis ve de ozel tim temelli silahli guclerin ablukasina ve saldirilarina ve de yine "devlet teroru" olarak, devlet yetkililerinin ve basta polisin, ulke bunyesindeki anayasayi ihlal eden, toplanti saldirilarina, gozaltilara, baskinlara, tutuklamalara verilen cezalara, mahkemelere ki buna anayasa mahkemesi de dahil, baktigimizda DEVLETI DEGIL, DEVLETI KENDI POLITIK VE EKONOMIK CIKARI ICIN KULLANAN IKTIDARA, ONUN HUKUMETINE, MECLISINE Kisaca AKP'ye bakmak gerekir. Iste bu yanilgi, ister istemez kiside ya da kurumda "devlete karsi gelme" algisi yarattigindan, ister istemez cikari olanlar "devlete karsi olmak" istemezler. Nitekim, KANAL D Beyaz Show'unda yasanandan dolayi "ozur dilemis" ve biz provakasyona geldik, biz devletin yanindayiz" demister. Bugun ozelde tum devleti, hukumeti ve her turlu bu temeldeki kurum ve kuruluslari POLITIKA YONLENDIRMEKTE VE KULLANMAKTADIR. Bu da 2002'den beri AKP iktidari ve git gide totoliterlesen ve otoriterlesen ve bunu da baskanlik adi altinda anayasaya tasimakisteyen RTE'dir. Cunku, uluslararasi olarak ici rahat degildir. Yaptiklari ve soylediklerinin hemen hemen hepsi, anayasa sucudur. Yoksa, ulke icinde zaten kendi ifadesi ile "parlemento buz dolabina kalkmis/rejim fiili olarak degismistir." Yani T.C. devleti artik bir cumhuriyette degildir ve ikinci maddesindeki nitelikleri de tasimaz. Fiili olarak politik guc tek bir kisinin eline gecmistir. Isleyis diktatorluk,istenen baskanlik ise bunun anayasalkilifidir. Parlementonun islemedigini ise hep beraber 7 haziran sonrasi gorduk. Yani RTE=AKP=DEVLET=HUKUMET=ORDU=YASAMA=YURUTME=YARGI=MECLIS=MAHKEME=GOZALTI=TUTUKLAMA=GIZLILIK=YAYIN YASAGI=TUTUKLAMA=SIYASET tir. Tabi fiili olarak butun bunlar; =ANAYASA/HUKUK/HAK/OZGURLUK/ADALET/ESITLIK IHLALLERI O DA = KATLIAMLAR INSANLIKDISI VE VICDAN DISI ALGI OPERASYONU Goruldugu gibi, iktidarin vermeye calistigi; PKK=KURD HALKI=TERORIST O da =Biat etmeyen/bertaraf olan/baris isteyen/insanligi ve vicdani olan/direnen/karsi cikan/hak ve ozgurluk, hukuk, adalet isteyen Yani iktidarin karsi cikma donemine gore taktigi her turlu lakap "parallel, ulusalci,militarist, baazci, Esadci, Ruscu, hain, ihanet eden, din dusmani, Birde iktidarin esitlerine son olarak "etik olma" temelindeki etik olmayanlari ekleyelim. =YOLSUZLUK=HIRSIZLIK=GOREVI KOTUYE KULLANMA=KULHAKKI YEME=YALAN=IFTIRA= Kisaca "politik/ekonomik cikar ugruna her seyi mesru ve mubah kilma/baskalarini kullanarak, sorumluluk ve yukumlulukten kacma/baskalarini suclayarak kendini temize cikarma/"beni kandirdilar" siari ile de herdaim magduru oynama. Zaten hic bir olayda hic bir devlet ya da hukumet yetkilisinin gorevinden istifa etmemesi de bunu gosterir. Neden etsin ki, oolaydan sorumlu/yukumlu olan o degil ki! Yalniz gorevden alma ve baskasini atama ise tamamen "kendine kayitsiz/sartsiz biat/taraf" temelindedir. Ne olsa insanoglu hali, bugun kendine kayitsiz/sartsiz biat eden ve taraf olani, ya gun gelir; iktidar "kendine ayak bagi olmasin diye" bertaraf eder, ya da gun gelir, eskiden taraf olan, degerleri, yaptiklari ve soyledikleri ile artik biat etmemekte ve taraf olmamaktadir, o zaman da yerinden alinarak bertaraf ettirilir. Buna en guzel ornek, ulusalcilar ile paralelin yer degistirmesidir. Paraleli kullanarak, ulusalcilari iceri atan iktidar;daha sonra ulusalcilari kullanarak paralelcileri iceri atmistir. Her iki durumda da sorumluluk/yukumluluk uslenmemis "beni kandirdilar" diyerek magduru oynamistir. Yaziya donersek, Turkiye'de devlet yoktur; iktidarin devleti vardir ve devleti kendi politik/ekonomik cikari icin kullanir ve harcar. Iktidara karsi eylem ve soylemleri de "bak devlete karsi geliyor" olarak lanse eder. Yarin herhangi bir sorunda diyelim sokaga cikma yasaklari konusunda, hic suphesiz yine sorumluluk/yukumluluk almayacak, direktif verdigi valiyi/kaymakami ve emniyet ile orduyu suclayacak ve "beni kandirdilar" diyecektir.
  14. Iste burdaki fark "memeli" fizikselfarki degil, "zihinsel" soyutlayan beyin farkidir. Insanoglu turu memelilerden hayvandan yas da baska bir turden fiziksel ve evrimsel olarak degil, beyinselve zihinsel soyutlama yetisi degeri ve bunlari somutlastirabilmesi ile farklilasir. Ayrica ve zaten tum bu etigin etnik farklari da, insanoglu zihninin bir urununun, davranisa yasam ve iliskiye somut olarak ve sahiplenme olarak tassinmis halidir. Insanoglu disindaki baska bir turde, soyutlama yetisi ve soyutu somutlastirma becerisi henuz yoktur.
  15. Insanoglu turunun birinin, iki turlu yasam ve iliskisi vardir. Kisisel Toplumsal Bu her iki yasam ve iliski cesidi de, sadece metafizik (varliksal, fiziksel, somut ve niceliksel), etik (degersel, zihinsel/davranissal, soyut, niteliksel) ve estetik (dissal, gorunussel, fiziksel, somut) uzerine dayanir. Halbuki tum yasam ve iliskisi, aslinda zihinde bicimlendirdigi ve davranisa somuta tasidigi degerler uzerinedir. Kisisel olarak bir kisinin her turlu yasam ve iliski degeri, ona; topluma uyum saglasin diye dogustan itibaren verilir. Insanoglu kisisinin, toplum bunyewsindeki yasami da cesitli yonlendirim ve yonetimlere tabi tutulur. Bu da en basta kisiyi ve toplumu yonetenm ve yonlendiren, politik guctur. Burada konumuz bilim ve felsefe oldugundan, aslinda politik olarak hic sorulmayan su soruyu soralim. Politik gucun kaynagi nedir, politik guc nereden gelmektedir? Zaten bu soru bize, simdiye kadar toplum,umuzca hic bilinmeyen ve kelime, kavram ve islerlikolarak ta akilda hafizada hic olmayan ve politik olarak sadece tek bilinen (hiyerarsik model) modele, rakip ikinci modeldir. Bu modelin, politika ve politikbilimdeki original adi " Percolation-up model" dir. Bu ne turkce de ne de Turkiye toplumunda hic mevcut olmamis bir modeldir. Bu modele gecmeden once, tum dunyaca bilinen ve uygulanan tek modeli ortaya koyalim. Bunun da original adi " Drip-down model" dir. Burada ki fark sadece kelime ve kavramlarda degil, ISLERLIKTE VE UYGULAMADADIR. Ilki "up" ikincisi "drip-down" olarak pratikte uygulamada ve islerlikte farklilasir. Bu turkiye'nin hic bilmedigi ilk modele deginmeden once, herkesce bilinen ve dunyada uygulanan, ikinci modele gecelim. Ikinci model "Yukaridan asagiya dogru sarkan ve damlayan ve de damlarken de genisleyen hiyerarsik modeldir. Yani politik guc, liderlerde yoneticilerdedir ve liderler yoneticiler, halka kendi kurallarini dayatirlar ve halki bu dayattiklari kurallar ile organize ederler. Bu kurallarin en belirgini, anayasadir. Diger yasalar bu anayasaya bagliolarak sekillenir. Bu bilinen modele gore, rejimler cesitlidir. Tek kisinin toplum uzerindeki idaresi- otokrasi Bu monarsi olabilir, yani babadan ogula gecer, ya da diktatorluk olabilir, tek kisi tum politik gucu eline gecirir. Bir zumre, aile, grup v.s. nin idaresi- Oligarsi Burada da tek kisi yerine, tum toplumu kapsamayan bir kesim vardir. Burada ilkrejim, otoriter bir system iken, ikincisi totoliter bir sistemdir. Simdi sozde yani ozde olmayan demokrasinin, bu hiyerarsik modeldeki yerin e bakalim. Bu liderlerdeki politik gucu, devcirmek Adina; halka secim hakki verilmistir. Iste demokrasi bu anlamdadir ve sistemin adi parlementer sistemdir. Buradaki demokrasi de ISLEYISTE DEGIL, SADECE KAGIT UZERINDEDIR. Ayrica, bu parlementer sistemde, parlementonun, meclisin kimi ve kimleri temsil ettigi de demokratikligin islerligi duzeyidir. Bu da halk Adina ve kesimleri Adina, katilimci demokrasiye kadar cikar. Iste buradaki "CIKMAK" FIILI KILIT NOKTA YANI ILK MODELDEKI "UP" NOKTASIDIR. Kisaca ikinci secenekteki hiyerarsi de, DEMOKRATIK UYGULAMA ve ISLEYIS lidere baglidir ve halki icermez. Yani, CUMHURIYET YA DA DEMOKRASI OLARAK, HALKIN TEMSILCILERININ IRADESI VARDIR, HALK IRADESI YOKTUR. O yuzden de "halk idaresi" olarak gecer. Yani irade liderde, ama halkin sectigi liderde dolayisi ile idare de ondadir. Tek gostermelik demokrasi, halkin secim ile nicelik ile liderini degistirebilme hakkidir. Gorundugu gibi, hersey nicelige dayanir. Yani HALKIN IRADE OLARAK NITELIGI SOZ KONUSU DEGILDIR. LIDER HANGI NITELIGI ISTERSE ONU DAYATIR, HALK TA BUNU BEGENMEZSE BASKA LIDER SECER. Simdi gelelim, demokrasinin, tarih sahnesine nicelik olarak degil de, islerlik uygulama ve nitelik olarak cikisina. Iste bu birinci modeldir. Simdi birinci modelimizin, hiyerarsik ve tek bilinen ikinci modelden farki. Politik guc VATANDASLARIN ELINDEDIR. VATANDASLAR BU POLITIK GUCU, SECTIKLERI LIDERE VERIRLER. Iste burda direk demokrasi baslar. Yalniz bu dogru degildir, cunku; tum tarih boyu, SECILEN LIDERLER KALICI VE GUCLU HUKUMETLERI ILE, VATANDASLARINI GALE ALMAZLAR. Aslinmda burada da demokratik baslayip, demokrasinin islerlikte kaybedilme tehlikesi vardir. Yalniz boyle bir modelin olabilmesi icin, anayasa dahil; hic bir hiyerarsik yasanin olmamasi gerekir. Mesela Birlesik Krallik'ta bir anayasa yoktur. Monarsi olmasina ragmen, parlementer demokrasi yururluktedir. Yani ilk modele cok uygundur ve zaten tarihindeki rejim degisikliklerri de bu temelde olusmustur. Cunku alttan gelen direncin gelisimini onleyecek bir anayasasi yoktur. Tarihte bu ilk modele ornek, ABD'nden verebiliriz. Afrika kokenli amerikalilar, kendilerinin 2. sinif vatandas yerine konmasina itiraz ettiler direndiler ve elde ettikleri sivilguc ile, kendilerini sisteme Kabul ettirdiler. Esit vatandas hakkini kazandilar ve uygulamaya koydular. Fakat federe hukumet, elindeki gucu kullanarak yeni kanunlari ve mahkemelieri dayatarak, tekrar hiyerarsik ikinci modeli uyguladi. Burada ilginc bir nokta. Hiyerarsinin, karsiti olan herhangibir kelime ya da kavram henuz insanoglu olusturmamis. Zaten sorun da burda, ister ilk modeldeki gibi politik guc asagidan yukariya, ister ikinci modeldeki gibi, yukaridan asagiya olsun; sonunda bir yoneten ve onun hiyerarsisi mevcut. Simdi bazilarimiz, Sosyalizmdeki modeli, birinci modsel olarak dusunebilir. Yani "uretim gucunun, uretim iliskisine ters" gelmesini. Yani "devrim" I bir ilk model olarak dusunebilir. Yalniz unutmamak gerekir ki, devrimde de sosyalizmde de v.s. halen guc NICELIK VARLIKSAL SOMUT olarak vardir, yani NITELIK, DEGERSEL, SOYUT olarak degil. Yani sinifsal temelde, isci sinifinin burjuvaziye olan ustunlugu ve idaresi IRADESEL DEGIL, SAYISAL temeldedir. Yani sosyalizm gelse bile, bu ISCI SINIFI IDARESI ancak olabilir, ISCI SINIFI IRADESINI BILINCINI NITELIGINI TASIMAZ. Simdi sistemlere bakalim. Otoriter- monarsi, diktatorluk Totoliter- Oligarsi Parlementer- Cumhuriyetci ya da democrat Bu temelde uniter bir devlet, herhangi birisi olabilir. Ya da federative, birlesik, birlik devleti olabilme Adina parlementerdir. Buradaki parlementoya ya da halkin secim hakkina da pek aldanmayalim. Cunku monarsilerde oligarsilerde de parlemento ve halkin secimi olabilir. Bu temelde POLITIK OLAN AMA TUMTOPLUMUN DEGER FARKINI KAPSAMAYAN DEVLETLERE BAKALIM. Milli devletler- tek bir milli kokenin ustunlugu ve hakimiyeti soz konusudur. Dini devletler- tek bir dinin ya da mezhebin hakim ve ustunlugu soz konusudur. Uniter devletler- devletin tek bir dini mezxebi ya da etnik kokeni hakim ve ustun olarak yoktur. Ulke ve toplum bunyesindeki digger dini ya da milli farklarin da devlet korumasini ve guvencesini yasam hakkini saglar. Uniter devletler, federative, birlesik ve birlik de olabilir. Ozgur birey devleti de. Bu tip uniter devletlerde, devlet bireyi icin vardir. digger politik devletlerde ise, vatandasdevleti icin vardir. Simdi bir senaryo hazirlayalim. Bu senaryoyu da ulkemizin ve toplumumuzun farkli etik degerlerinden verelim. Elimizde, turk, kurd, sunni, alevi ve bunlarin disinda kalan (mesela ermeni hristiyan), sinif temelli (isci sinifi), dini ve milli kokeni olmayan (mesela ateist ve enternasyonel) bir toplum var. Yalniz burada verilen etik farklar, belirgin ve one cikan hakim ve ust farklardir. Politik olarak, politik gucu; tek birine versek- otokrasi, bir gruba versek oligarsi, olacak. Demokrasiyi one cikaralim ve parlementokuralim. Burada birisi nicel cogunlugu secse- devlet onun devleti olacak yani totoliter ve bu otokrasiye donusebilir. Demek ki bu degerleri bir arada yasatabilmek icin, OLAYA NICELIKSEL DEGIL; NITELIKSEL BAKMAK DURUMUNDAYIZ. Yani her bir degeri ESIT VE ANTIAYRIMCI TEMSIL EDEN BIR PARLEMENTO. DEVLETIN DE OZGUR BIREY DEVLETI OLMASI POLITIK GUCUN TOPLUMUN HER BIR FARKLI HALKININ VE ETIK DEGERININ ESIT VE ANTIAYRIMCI OLARAK ELINDE OLMASI HIC BIR ZAMAN POLITIK GUCU KENDISINI TEMSIL EDENLERE VERMEMESI Kisaca sadece HALKIN NICELIK OLARAK SECMISLERININ IDARESI VE IRADESI DEGIL; HALKIN KENDISININ IDARESI VE FARKLI DEGERLERININ ESIT VE ANTIAYRIMCI ADIL IRADESI. Iste bu da tum bu degerlerden insanlik ve insan olma Adina zihinsel ve davranissal olarak arinmis ve arinmayanlarin da her turlu hak ve ozgurlugunu vermis ve herhangibir degerin herhangibir degeri ihlal etmesini, mudahele etmesini ve de ustunluk ve hakimiyet kurmasini hukuk olarak onlemis tum degerleri kendi farklarinda hep beraber adil, esit ve antiayrimci vererek olusturmus bir irade. Yukaridaki Afrikali amerikan ornegi yerine, eger bu ulkemizde bilinmeyen model gecerli olsa; alttan direnis ile gelen ve toplumsal nitelige ulasan kurd ve alevi nufusun anayasal hak ve ozgurluklerine kavusmasini ornek verebiliriz.. Bu politik olmayan, ozgur birey devletinde ya da milliyetcilik (milli kokensel deger farki) bilincine sahip; uniter devletlerde mumkundur. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  16. Ya turk fasistler? Senin kurtluk ile ancak, kurtler turklugu kabulettiginde sorunun olmaz. Senin sorunun, kurt milliyetinin dile gelmesi ve hak ve ozgurlugunu istemesi ve bunun icin direnmesidir. Milliyetin ne oldugunu bilmeyen ve direk millet oloup digger milliyetler uzerinde hakim ve ustun olanin ve kendine turk diyenin, milliyetin ne oldugunu algilamasi; ancak bilinc isidir. Ne zaman bu bilince ererse, iste o zaman ancak milliyet sahibinin hak ve ozgurlugunu ustelik TEK BIR CATI ALTINDA SAVUNUR.
  17. Asimilayson baskadir, adaptasyon baskadir, zorla bir kimligi Kabul ettirmek baskadir. Bir toplum etik sosyo etnik degerini sadece verildigi icin kabulleniyorsa, onu kaybetmesi kolaydir. Yok, bir toplum, sosyo etnik degerini sahipleniyor, bunun icin direniyore ve mucadele ediyorsa; onu kaybetmesi ancak zorla olur. Ustelik bu zor onu kaybettirmez, aksine percinlestirir. Turklugun, turkculugunu koruyamamasi, iste tarihsel olarak turk olamamasi, sadece tepeden inme turk yapilmasi ve demesidir. Yani turkun milliyetini yasamamistir. Sadece bir millet turk adi verilmistir. Kisaca turk milliyetsiz millettir. Kurt ise, milletsizmilliyettir. Tarihin akisi ise, ancak milliyetlerin millet donusmesidir. Milliyeti olmayan milletler, milli birligini koruyamaz, ancak baski ile zor ile devam ettirir.
  18. Evet, herhangibir olaya fiili duruma bir anlam ve icerik vermek, tamasmen algi, bilinc yaninda insanion insanligi ve vicdani mi yoksa, insanoglunun degerleri mi? farki meselesidir. Su an Guneydoguidaki her turlu fiili durumun algisi da bilinci de bu iki farkli bakisa acisi temelindedir. Alisilagelmis olan bakis acisi, degersel bakis acisidir. Yani; DEGER, INSANLIK VE VICDANDAN USTUN VE ONDEDIR. Iste bu bakis acisinda, KURD=PKK=HDP algi operasyonu vardir. Guneydoguda olanlara karsi cikan ve bunu insanlik ve vicdan Adina degerlendiren herkes, bu algiya gore "PKK'li ve terrorist" tir. Yine bu algida, katledilenlerin "katli vacip" tir. Sadece onemli olan duygu somurusu olarak olen devlet gucleridir, bunun disinda katledilen sivil cocuk, bebek, kimsenin degeri ve yasam hakki yoktur. Devlet teroru yoktur, sadece PKK terorunu ortadan kaldirmak icin devletin verdigi mucadele vardir. Kisaca devlet kimi katlediyorsa, "iyi yapiyor" dur. Devlet silahli gucunu katleden zaten "terrorist" tir. Kisaca sivil, halk, cocuk, yasli, Kadin v.s. algisi yoktur. Buna en guzel ornek; gecenlerde "Beyaz Show" daki, Diyarbakir'dan bir ogretmenin canli yayina baglayarak, guneydoguda fiili durumdaki sivilhalkin bebegiyle, cocuguyla, yaslisiyla icine dusuruldugu durum ve yasam haklari idi. Hemen, yukardaki algi devreye girdi ve ogretmenin "PKK propagandasi yapan bir terrorist" oldugu, orada hic bir cocugun olmedigi, bunun sadece bir "devlet karsiti propaganda oldugu" gundeme geldi. Iste boyle insanliktan ve vicdandan nasibini almamis olanlar, insane insanliga kisilige ve kimlige deger vermezler. Cunku bu degerler " devletin yaptigina terstir, turk degildir, biat etmez, hakkini ve hurriyetini arar" v.s. O yuzden "kurd sorunu" bir terorizmin konusu mudur, yoksa bir "hak/hukuk ve ozgurlukler konusu" mu dur? Buna en basta insanligin bilinc ve algi duzeyi karar verir. Maalesef, Turkiye'de insanoglu zihinselve davranissalolarak henuz bu duzeyde bilinclenmemistir.
  19. Ayrica diktatorun zaman icinde nasil cark ettigini ve bugun dokunulmazliklarini anayasayı ihlal ederek kaldirilmasini istedigi es baskanlar ile ayni cizgide oldugunu da gorelim. Once 2013'te soyledigi Birde 1990'lar da soyledikleri ve kurd sorunu olarak diktatorun onerdikleri var. Goruldugu gibi, bugun DTK'nin onerdigi ve HDP' nin de kabul ettigi 14 maddeden pek farkli degil, diktatorun o gunku onerdikleri.
  20. Bu yayinlayan 14 maddenin neye karsi yayinlandigini anlamak icin ve mukayese edebilmek adina, DTK' nin da aciklamasini burada verelim.
  21. evrensel-insan

    Keşfedilen 10 canlı

    Her yıl bilim insanları ormanlara, çöllere ve müze koleksiyonlarına hayvanları incelemek için gidiyorlar. Eğer şanslılarsa da, yeni türleri keşfedebiliyorlar. Her yıl bilim insanları ormanlara, çöllere ve müze koleksiyonlarına hayvanları incelemek için gidiyorlar. Eğer şanslılarsa da, yeni türleri keşfedebiliyorlar. Örneğin, 2015 yılında bilim insanları, Avustralya kıyılarında kırmızı bir deniz ejderi türünü, Galápagos Adaları’nda dev bir kaplumbağa türünü ve Çin’de 30 ayaklı antik bir solucan türünü tanımladılar. Bilimfiili sitesinin LiveScience'tan aktardığı habere göre, bilim insanları 10 ilginç canlı türünü keşfetti. İşte o canlılar: 1. AKSIRAN MAYMUNLAR (RHİNOPİTHECUS Bu canlının lakabı size ilginç gelmiş olabilir. Fakat bu canlı takma adını, yağmurlu günlerde yağmur suyunu toplayan kalkık burnundan alıyor. Bu alışılmadık siyah-beyaz maymun, Myanmar’ın kuzey bölgelerinde ve Himalayalar’ın doğusunda yaşıyor. Araştırmacılara göre, 7 milyon yıldır yeryüzünde yaşamını sürdüren bu canlıdan Dünya’da yalnızca, yaklaşık olarak 400 adet kaldı. Yağmurlu havalarda da, bu canlının aksırmalarının sesleri net bir şekilde duyulabiliyor. Yerel halka göre, bu sesleri takip ederek rahatlıkla aksıran maymunları bulabilirsiniz. Bu canlı ayrıca yağmurlu havalarda kafasını dizlerinin arasına kıvırarak, burnunun arasına su girmesini engellemeye çalışıyor. Bu canlının keşfedildiği, ilk olarak 2010 yılında duyurulmuştu. Fakat, 2009 ile 2014 yılları arasında bu canlının 211 yeni türünün keşfedildiği, 2015 WWF raporunda duyuruldu. 2. DÜNYA’DAKİ EN KÜÇÜK SALYANGOZ Çin’de keşfedilen küçük bir salyangoz türü olan Acmella nana; parlak, yarı saydam beyaz kabuğu ve yaklaşık 0.7 milimetre boyu ile Dünya üzerindeki en küçük salyangoz ünvanını aldı. Tropik adalarda, kireçtaşı tepelerde yaşayan bu canlının, çıplak gözle görülebilmesi neredeyse imkansız. Bu sebeple, bilim insanları, bu canlıyı gözlemleyebilmek için tropik yağmur ormanlarından topladıkları toprak örneklerini mikroskop ile inceliyorlar. Bu küçük salyangoz, ıslak kireçtaşı üzerinde yetişmiş bakteri ve mantarlar ile besleniyor. 3. DEV KUŞLAR 3 metre boyunda, avlarını kanca benzeri gagası ile yakalayan korkusuz bir kuş hayal edin. 50 milyon yıl önce ortaya çıktığı düşünülen bu dev kuşların en son 1.8 milyon yıl önce görüldüğü düşünülüyor. 2015 yılı nisan ayında keşfedildiği duyurulan bu canlı (Llallawavis scagliai) Arjantin’in batı kıyılarında yaşıyordu. Bu canlıya ait en detaylı fosil kaydı ise 3.5 milyon yıllık ve kemiklerinin %90’ını içeriyor. Bu canlının gökyüzünden avlayacağı canlının ayak sesleri gibi düşük frekanslı sesleri duyup, avlayabildiği belirtiliyor. 4. RUH EMİCİ YABAN ARASI Ampulex dementor olarak adlandırılan bu canlı lakabını, Harry Potter kitaplarındaki insanların mutlu düşünceleri ve ruhları ile beslenen yaratıklardan alıyor. Çünkü, bu canlının hamamböceklerini yemek için kullandığı korkutucu bir yöntemi var. Avını karın bölgesinden zehirleyen bu yaban arısı, onu hareketsizleştiriyor. Fakat bu zehir, avı öldürmüyor. Yani, bu canlı avını öldürmeden, canlıyken yemeyi tercih ediyor. 5. DÖRT AYAKLI YILAN Modern yılanlar, gövdeleri üzerinde sürünerek hareket ederler. Fakat, 120 milyon yıl önce şimdiki yılanların atalarının 4 ayakları ve her ayaklarında 5’er parmakları vardı. 6. DOMUZ BURUNLU, VAMPİR DİŞLİ FARE Başlığından da anlayabileceğiniz gibi bu farelerin (Hyorhinomys stuempkei), domuza benzeyen burunları ve vampirleri kıskandıracak dişleri var. 20 milimetre uzunluğunda dişlere sahip olan ve Endonezya’nın adası olan Sulawesi’de yaşayan bu canlı, toprak solucanları ve larvalarla besleniyor. 7. T-REX’İN OTOBUR DİNOZOR EŞİ Chilesaurus diegosuarezi adı verilen bu yeni dinozor türü 145 milyon yıl önce yaşamını sürdürüyordu. Bu dinozorun özelliklerinin çoğu T-Rex’e benziyor fakat bir farkla- bu yeni dinozor türü etçil değil, otçul. 8.DEVASA DENİZ AKREBİ Adından da anlaşılabileceği gibi devasa boyutlarda olan bu canlı (Pentecopterus decorahensis), midye gibi çift kabuklu canlılarla ve yumuşak yılan balığı benzeri canlılarla beslenmeyi seviyordu. Yaklaşık 460 milyon yıl önce yaşayan bu canlı, yaklaşık olarak modern bir insan boyutundaydı. P. decorahensis antik bir eklembacaklı ve atnalı yengeci ile örümceğimsilerin yakın akrabası. 9. SKELETORUS VE SPARKLEMUFFİN Bu iki canlı, doğanın görsel sanatının bir örneği: Skeletorus ve Sparklemuffin. Bu iki tavuskuşu örümceği, adlarını parlak renklerinden ve dansa benzeyen flört ritüellerinden alıyorlar. Skeletorus (Maratus sceletus), siyah ve beyaz işaretleri ile karikatür bir iskelete benzerken(sağda); Sparklemuffin (Maratus jactatus) kırmızı ve mavi renklere sahip(solda). Bu iki örümceğin de bulunduğu yer Avustralya. 10. HİPOPOTAM BOYUTUNDA VAKUMLU TEMİZLEYİCİ Bu canlının lakabı size biraz garip gelmiş olabilir. Fakat, hakkını tam anlamıyla verdiğini söyleyebiliriz. Yaklaşık 23 milyon yıl önce yaşayan hipopotam boyutundaki bu canlı (Ounalashkastylus tomidai), sahillerdeki deniz yosunlarını ve deniz çayırını içerisine vakum gibi çekerek besleniyordu.
  22. T.C. Anayasasinin ve bunun isleyisindeki devletin, hukumetin, meclisin ve iktidarin rolunu bir ulke ve toplumunda belirliyenin demokrasi mi yoksa otokrasi mi oldugudur. Once bazi sorular soralim. Anayasa mi devletin rejimin icerigini belirler, yoksa devlet ve rejim mi anayasayi belirler? Anayasa devletin ve rejimin anayasasi midir, yoksa hukukun anayasasi mi? Yani hukukun ve yarginin temeli hangisidir, anayasa mi, yoksa devlet mi? Aslinmda burada "devlet" darken, hukumetten ve meclisten bagimsiz bir devletten bahsetmek gerekir. Yani bir ulus ve ulke de politik kurumlar ile hukuki kurumlarin farkini yazili kanunlar ile bu kanunlarin isleyisini farkini da cok iyi algilamak gerekir. Eger Turkiye cografyasi ulkesi ve toplumu temelinde konusuyorsak, ANAYASA DEVLETIN REJIMINI VE ISLEYISINI HUKUKI OLARAK BELIRLIYEN VE TUM YASA VER KANUNLAR USTU UYULMASI GEREKENDIR. Yani, Anayasa devletin, hukumetin v.s. degil, hukukun anayasasidir. Once buradaki demokrasi algisinin olmasi gerekenine bakalim. Anayasa yazili bir metindir ve en basta bu metinde yazanlarin degisiminin onerilmesi demokrasisi gerekir. Yalniz burada onemli olan, herhangibir anayasal degisiklik saglanmadan, herkesin hukuki olarak anayasada yazilana uymasi gerekir. Mesela uniter yapinin degisimini onermek, anayasa ihlali degildir; ama unitewr yapinin degisimini islerlige koymak, bir anayasa ihlalidir. Mesela dokunulmazliklarin kaldirilmasini onermek anayasa ihlali degildir, ama bu onerinin devlet ya da hukumet yetkilisinden gelmesi ve uygulanmasi anayasa ihlalidir. Mesela sokaga cikmas yasaginin degisimini onermek, anayasa ihlali degildir, ama; bunu valiler eliyle uygulamak anayasa ihl;alidir. Kisaca, Anayasada yazili olanlari kimse ihlal edemez, ederse hukuki suc isler. Yalniz, her yetkili anayasa da degisiklik onerebilir. O zaman anayasa mahkemesinin gorevi, DEVLETIN YAPTIKLARINI SAVUNMAK VE DEVLET MAHKEMESI OLMAK DEGIL, AKSINE HUKUKU SAVUNMAK VE HER TURLU ANAYASA IHLALINI ISLERLIGE KOYANI, HUKUI OLARAK CEZALANDIRMAKTIR. Ne yazik ki, AKP iktidari hukumeti ve devleti, anayasayi ihlal ederek islerligi fiili olarak uygulamakta ve anayasa mahkemesi de hukuki bir mahkeme oldugunu unutup, bu anayasa ihlallerini kendine ters duserek uygulamaktadir. Yani anayasaya bakildiginda, T.C. laik, sosyal, hukuki ve insan haklarina bagli bir devlet olamaktan fiili olarak cikmakta ve Anayasa mahkemesi de buna sessiz kalmaktadir. Yani iktidar bir hukuk adami gibi, devleti de meclisi de, hukumeti de, hukuku da kendi belirlemekte ve bunu yaparkende anayasayi ihlal etmekte ve anayasa mahkemesi de bu ihlali kabullenmektedir. Iste totoliter rejimler de boyle dogmustur. Devleti, hukumeti, hukuku ve yargiyi ele geciren iktidar, kendi politik soylem ve uygulamalarini kanunlasstirarak dayatmis ve boylece kendi disindaki herhangbibir soylemi eylemi ANAYASAYA UYGUN OLSA DA yasaklamis ve yargilamistir. Ayni zamanda kendisi ANAYASAYI IHLAL ETSE DE her turlu hukuksuzlugu isler ve fiili hale getirmistir. Totoliter rejimler, demokrasinin olmadigi sadece tek bir sese imkan taniyan rejimlerdir. Kendi sesleri disindaki seslere de her turlu baskiyi teroru uygularlar, bu da fasizmdir. Eger bu totoliterlik, bir zumre ya da sinif degil de, bir kisi eliyle uygulanirsa; bu da otoriter bir rejim olur, burada da eger krallik ise zaten monarsidir, degilse de oligarsidir. Kisaca bugun, T.C. cografyasinda fiili olarak vuku bulan, gozaltilar, tutuklamalar, saldirilar, polisin askerin teroru, sokaga cikma yasaklari, polisin her turlu toplumsal gosteride terror estirmesi, dinin politik kullanimi, devlet hukumet yetkililerinin yargi Adina hukuk Adina emir vermesi ve istemde bulunmasi, medya uzerindeki baski ve butun bunlar icin cikarilan kanunlar ve yasalar, HEPSI ANAYASA IHLALIDIR VE SUCTUR. Cunku diktatorun de dedigi gibi, oretasda fiili olarak degismis bir rejim vardir ve bu rejim ANAYASAYA TAMAMEN AYKIRIDIR VE ANAYASA MAHKEMESI BU FIILI DURUMU YARATANLARI CEZALANDIRMAK DURUMUNDADIR. Iste bunu yapamamasi, zaten bu mahkemenin BIR HUKUK VE YAZILI ANAYASA MAHKEMESI DEGIL, IKTIDARIN, DEVLETIN VE HUKUMETIN HUKUKSUZ MAHKEMESI OLDUGUDUR. Aslinda bu ayni zamanda tum devlet ve hukumet yetkililerinin, ordu ve emniyetin de anayasa sucu isdlediginin bir delilidir. Yani asker guneydoguda sanki bir anayasal OHAL ve de SIKIYONETIM karari alinmis gibi hareket etmekle anayasa sucu islemektedir. Meclis boyle bir karar almadigi halde, bu uygulamayi durduirmamakla anayasa sucu islemektedir. Vali, sokaga cikma yasagi ilan etmekle anayasa sucu islermektedir. Polis gosteri hakkini kullananlara saldirmnakla, gozaltina almakla, tutuklamakla, anayasa sucu islemektedir. Diktator, HDP esbaskanlari icin dokunulmazliklarinin kaldirilmasi direktifi vermekle anayasa sucu islemektedir Mahkemeler tutuklama karari almakla hapis karari almakla anayasa sucu islemektedir. Kisaca, ulke ve toplumda tum devlet, hukumet, ordu guc ve yetkilileri, GELEN DIREKTIFLE HAREKET EDEREK ANAYASA SUCU ISLEMEKTEDIRLER. Iste diktatorun magdurluk politikasi da budur. Yarin herhangi bir sorunda "beni kandirdilar, ben yapmadim" v.s. deyip ve donup bugunku bu direktifleri uygulayanlari cezalandirabilir. Ayni "parallel" yarattigi bir sucunu onlari da tutuklatarak cezalandirdigi gibi. Evet bugun Turkiye'de Anayasa her tuirlu ulke ve toplumun devleti, hukumeti, ordusu, meclisi,ve kurum ve kuruluslari eliyle ve GELEN DIREKTIFLER ILE ihlal edilirken, anayasa mahkemesi de yine GELEN DIREKTIF VE ATAMALAR ILE bunacanak tutmaktadir. Evet, Turkiye'de bir anayasa sorunu vardir ve asnayasa degisikligi onerileri de gayet demokratiktir, ama herseyden once KENDI HALIHAZIRDAKI ANAYASASINI IHLAL EDEN, BIR DEVLET, HUKUMET, MECLIS, ASKER, POLIS, MAHKEMELER VE KENDI ANAYASASINI IHLAL EDEN BIR ANAYASA MAHKEMESI VARDIR Nasil mi, tek bir diktatorun verdigi emirler atatigi yandaslar ve verilen emirlere ters dusenlerin tutuklanmalari v.s. ile. Yani, YALAN, KORKU, TEROR, BASKI ile. Kisaca bugun ANAYASAYA UYGUN HAREKET ETMEK SUC hakine gelmistir. Ustelik ANAYASA MAHKEMESI DE BU SUCU ISLEMEMEK ADINA, KENDI ANAYASASINI IHLAL ETMEKTEDIR. Peki NEDEN DIKTATOR, VE GUDUMUNDEKI DEVLET, HUKUMET, ORDU, MAHKEMELER, POLIS v.s. ANAYASAYA UYGUN HAREKET ETMEMEKTEDIR? Ya da NEDEN bir ihlal yerine, onu meclisten gecirdikten sonar anayasaya uygun hale getirmemektedir? Iste bu sorularin yaniti, ve cozumu zaten Diktator ve gudumundeki AKP'nin sonudur. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  23. Bana kurani harfiyen uygulayıpta iyi insan sifati almis ve iyiligi dunyaca kabul edilmis bir musluman ornegi ver.
  24. Bundan tam 9 yil once ara ara da duygusal yukselisler icerse de, guzel bir tartisma olmus. Kutsalin en buyuk sorunu bilimsel olmamasi ve sadece kutsal kilanin kutsalligidir. Tum kutsallar ya bir inanca ya da bir ideolojiye dayanırlar. Bu arada etik degerlerinde de kutsallar vardir. Aslinda kutsal kilmak dokunulmaz kilmaktir. Her hangi bir kavrami, bilgiyi, kisiyi ve soyut degeri kutsal kilan icin, o tartisma elestiri ve sorgulama disidir. Bu bile daimi dusunce ureten ve sorgulama temelli insanoglu beynine ve isleyisine terstir. Yalniz burada ince bir nokta var. O da hak ve ozgurluklerdir. Mesela namaz, ya da ORUC v.s kavrami kutsal olarak tartismaya kapatilamaz ve sorgulanir. Yalniz br kisinin namazına ya da orucuna fiziki mudahele, saygisizliktir ve hak ihlalidir. Yani saygi kutsala degil, kisinin uyguladigi kutsalinadir. Eger herkes kendince her inancini, ideolojisini kutsal kilsa, kimse bir seyi tartisamaz. Tarihi karakterlerin kutsalligi temelli saygi da onun kisiliginedir, yasamindaki soylem ve eylemleri ise elestiriye ve tartismaya aciktir.
  25. İstanbul Halkevleri, AKP’nin savaş politikalarına ve katliam çizgisine karşı yılbaşı akşamı üç meydanda eylem yapıyor Yeni yıla savaş politikalarının sona erdirmek için mücadeleyle girme çağrısı yapan İstanbul Halkevleri, yılbaşı akşamı 3 ayrı meydanda eylem yapıyor. Eylemler, Beşiktaş’ta Hakan Pastanesi önünde saat 17.00’da, Bakırköy Meydan’da saat 18.30’da Kadıköy Kilise Meydanı’nda saat 16.30’da gerçekleştirilecek.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.