evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Öcalan’ın yol haritası
Abdullah Öcalan'ın 21 sayfadan oluşan mektubu Kandil'e ulaştı. İşte Öcalan'ın mektubunun ayrıntıları... İmralı'ya giden ikinci BDP heyeti, Öcalan'ın 21 sayfadan oluşan 4 aşamalı çözüm önerisini önceki gece Kandil'e ulaştırdı. Buna göre: 1- PKK, kaçırdığı kamu görevlilerini bu hafta içinde serbest bırakacak. 2- 21 Mart'taki Nevruz'a kadar eller tetikten çekilecek. 3- Mart-Haziran ayları arasında silahlı unsurlar dışarı çıkacak. 4- Silah bırakma müzakereleri başlatılacak. Yeni Şafak'ın haberine gore: Abdullah Öcalan ile MİT yetkilileri arasında kasım ayından bu yana sürdürülen görüşmelerin ardından, nihai çözüm için hareketlilik başladı. Uzun tartışmaların ardından, İmralı'ya ikinci heyet yollayan BDP, Öcalan tarafından dile getirilen 21 sayfalık görüşme notlarını gece yarısından sonra Kuzey Irak'ın Süleymaniye kenti üzerinden Kandil'e ulaştırdı. Aynı saatlerde Öcalan'ın hazırladığı 61 sayfalık 'Çözüm Planı' 3. bir kanal üzerinden Kandil'e ulaştırıldı. Örgüte iletilen 4 aşamalı plana göre, 21 Mart Nevruz bayramından önce örgütün elindeki devlet görevlilerini serbest bırakılarak, hükümetin ve Türk kamuoyunun sürece desteğine güven verilmesi sağlanacak. Ardından hükümetten resmi olmasa da filli ateşkes çağrısı beklenecek ve eller tetikten çekilecek. Mart-Haziran ayları arasında ise mevsim koşulları ve açılacak koridorlardan geri çekilmenin başlaması planlanıyor. 3 MESAJ HAYATA GEÇTİ Kaynaklar, Öcalan'ın BDP heyeti ile yaptığı ilk görüşmede ilettiği 3 önemli mesajın kısa sürede hayata geçtiğine dikkat çekerek, Öcalan'dan gelecek mesajların örgüt içinde hemen kabul göreceğini ifade ediyorlar. Kaynaklar, Ahmet Türk ve Ayla Akat'tan oluşan BDP heyetinin Öcalan ile yaptığı görüşmede, Öcalan'ın Suriye'de PYD ve PYD ile iş birliği yapan grupların Esed rejimi yanında yer almak yerine farklı bir konsepte yer almalarını istediğini ve bu önerinin hemen kabul gördüğünü, ardından eylemsizlik pozisyona girildiğini ifade etti. KUCAKLAYICI ANAYASA Öcalan'ın görüşmede yeni hazırlanacak anayasanın ülkedeki her kesimi kucaklayan ve nötr vatandaşlık vurgusu yapan bir anayasa olması, her kesimin kültürel haklarının korunması ve anayasal güvenceye alınması gerektiğini söylediği belirtiliyor. Öcalan'ın darbelerin Türkiye'de yarattığı sıkıntılar ve her darbe sonrasında Kürt sorunun daha çok derinleştiğini anlattığı vurgulanırken, demokrasi dışı güçlerin ve yapıların yeniden darbe ortamları oluşturamaması ve demokrasinin korunması için yasal düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç olduğu vurgusu yaptığı ifade edildi. Herkes barışa hazır Öcalan'ın, görüşmede, tarihi bir süreçten geçildiğini, bütün tarafların bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olması gerektiğine vurgu yaparak, 'Şehit anneleri, yakınları ve derneklerinden gelen destek çok anlamlıdır. Toplumun tüm kesimleri barışa hazır' dediği öğrenildi. Öcalan'ın, çatışma ortamının barış ortamına evrilmesi için tüm kesimin üstüne düşeni yapmasını istediği vurgulayarak 'Demokrasi güçlerinin sürece vereceği desteği önemseyin' dediği öğrenildi. Rehine yakınları İmralı öncesi BDP'lilerle görüştü Örgütün 18 aydan buyana elinde tuttuğu Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu, Astsubay Abdullah Sörfçeler, polis memuru Nadir Özgen, uzman çavuş Kemal Ekinci ve uzman çavuş Zihni Koç'un ailleri İmralı görüşmesi öncesinde BDP heyeti ile bir araya gelerek çocuklarının bırakılması için Öcalan'a bu talebin iletilmesini istedi. Heyet, ailelerin bu isteğini iletti ve Öcalan örgütün elindeki rehinelerin bırakılması için gerekli koşulların oluşturulması gerektiğini belirtti. Öcalan'ın bu istediği İmarlı dönüşü Kandil'e ulaştırılan ilk mesaj oldu. Rehinlerin mart ayının ilk haftasında bırakılması gündeme alındı. 4. Yargı Paketi'nden sonra ilk jest Önümüzdeki hafta için parlamentoda görüşülecek olan 4 yargı paketinin hemen sonrasından örgütün ateşkes kararı öncesinde 18 aydan bu yana elinde tuttuğu devlet görevlilerinin bırakılması için hareket geçilecek. Örgütün bir kaç gün içinde BDP'ye 'Tutsakları almak üzere muhatap olabileceğimiz kurumlarla diyaloga geçin' talimatı vermesi bekleniyor. Geri çekilmeler iki koridordan Samimiyet testinin ardından görüşmeler için start verilmesi planlanıyor. Örgüt, geçtiğimiz çarşamba günü itibari ile İmralı ile başlatılan sürece destek amacı ile Öcalan'dan gelecek olan mesajı beklemeden "Eller tetikten çekilsin, askeri operasyon alanlarından uzak durun" talimatı verdi. Nevruz sonrası Hakurk ve Haftanin hattına açılacak olan iki koridordan geri çekilmelerin başlaması sağlanacak. Bu bölgede PKK'lılar için herhangi bir sabotaj ihtimaline karşı Barzani kontrolünde bir merkez oluşturulacak. Fidan, 6 Ocak'ta Erbil'deydi MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın 6 Ocak'ta Erbil'e geldiği ve yeni Oslo süreci için Kürt yetkililerin nabzını tuttuğu belirtilirken, Kürt yöneticilerin ev sahipliğini yapmaya hazırız mesajı ile Ankara'ya döndüğü ileri sürüldü. Fidan'ın Erbil'de kimlerle görüştüğü konusunda açıklama yapılmadı. Fidan'ın kısa bir süre sonra tekrar Erbil'e gelmesi bekleniyor. Başlatılan görüşmeler süreci ile birlikte kanlı eylemlere bulaşmış ve talimatını vermiş isimlerin Kürt medya kuruluşlarına açıklama yapmamaları konusunda uyarıldığı belirtildi. Radikal isimler açıklama yapmasın Örgütün Kandil ayağı, geçtiğimiz Çarşamba günü itibari ile Türkiye kırsalındaki birimlerine askeri alanlardan uzak durmaları ve operasyonlar olmadıkça eylemsel durumuna geçmemeleri uyarısı yapıtı. Örgütün, "Görüşmeler süresince süreci sabote edecek her türlü olumsuzluktan uzak durun" uyarısı yaptığı belirtiliyor.
-
şeyyy meyaba ben geldimmm:)
evrensel-insan şurada cevap verdi: Yayamaz Kayımca başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımSitemize ve aramiza hosgerigeldin.
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Ataturk ya da turk milliyetciligi TC'de hic bir zaman yasanmamistir. Cunku MILLIYETCILIK, MILLET DEGIL; MILLIYET KOKENINDEN GELEN TOPLUMSALDEGIL, BIREYSEL BIR DURUSTUR. Olan ise ya TURK MILLILIGI YA DA TURK MILLETLIGI savasiminin, yani herkese TURK DEDIRTME/DEME savasiminin bir tezahurudur. Milliyetcilik ise bireysel bir hak ve ozgurluk savasidir ve ancak birey bilinci ya da kisilik milliyet ve etnisite kimligi baska bir milliyet ve etnisite kimligi tarafindan baski altinda ve hakimiyet altinda ise verilen bilincsiz bir TOPLUMSALSAVASTIR. Bilincsizdir cunku milliyetcilik bir etik durustur ve hak ve ozgurluk istemi bireysel degil, toplumsaldir. Bir terde toplumsal demokrasi savasimidir. Bu da insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler temelinde degil; toplumsal bir demokratik milliyet ve etnik kimligini bilincsiz isteme mucadelesidir. Bilincsizligi ise bunu kullanip kullanmamak ile paraleldir. Yani baski altinda oldugu milliyetin getirdigi aliskanligi ve adaptasyonu yikmak asimiliye olmamakta direnmek ve kendi aidati olan milliyetciligin gereklerini yapmakicin verilen mucadeledir. Iste bu temelde de ulkemizde bir kurd/laz/cerkez/ermeni milliyet bilinc ve farkindaligi bireysel bir hak ve ozgurluk olarak degil de; toplumsal bir demokrasi istemi olarak yansir. Buradan da sadece turkum diyenin ve herkese turkum dedirtmek isteyenin olmayan bireysel bilinc ve farkindaligi, aslinda diger milliyet ve etnik kokenlerde de yoktur. Iste o yuzden de hembir algi hem bir kavram kargasasi hemde bir ozenti ve doldurusa gelme soz konusudur. Bu temelde sadece turk degil hic bir milliyetciligin de milliyetcilik durusu bilissel degildir. Iste o yuzden de emperyalist zihniyet bunun bilinc ve farkinda olarak Turkiye dahil butun orta dogu da soros ideolojisi ile milliyetciligi milliyetleri biribirinden ayirmak ve biri biri ile savastirmak adina, cok kolay mikroayrimci olarak kiskirtabilmekte ve ajite edebilmektedir. Iste bu ajite ve kiskirtmanin kaosundan da nemalanmaktadir. Cunku turkiye dahil hic bir ortadadogu aydinin, elit kesiminin, devrimcisinin ilericisinin ve kamuoyunun bu kaosu yasatmanin bilinc ve farkina varmasi olan degildir. Zaten farkina varmak ve bilincine ermek bilisselligi milliyetler arasi birlik beraberlik butunluk ve uniterlik temelinde hak ve ozgurlukcu karsilikli saygili bir yasam ve iliskidir. Bu bilissellik gerceklesene kadar da emperyalist zihniyet mikroayrimci soros ideolojisinden ulkeleri icerde ele gecirmekten ve yonlendirip yonetmekten ve de ekonomik politik ve diplomatik nemalanmaktan va gecmeyecektir. Zaten gecmesi onun emperyalist cikarina terstir. Onu vazgecirecek olanda adi gecen bolgedeki milliyeti olmak ve diger milliyetlerle birlikte yasam ve iliski surmak bilisselligi olacaktir. Iste ancak o zaman emperyalist zihniyet gucu ne olursa olsun adi gecen ulkelerde kaos yaratamayacak ve nemalanamayacaktir.
-
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Toplumsal Kişilik
Bilindigi gibi dunyada ve batida milliyetciligin insanoglu tarafindan yine kendisine politik bir mucadele olarak duyurulmasi, 18. yuzyila rastlar. Osmanli Imparatorlugunun yikilisi da bu cagdasligi yakalayamamasinin bir urunudur. Yani Osmanli Imparatorlugu MILLET DEVLETLERININ MUCADELESINE KARSI KOYAMAMISTIR. Bilindigi gi 1923 te yani 20. yuzyilda, TC devleti 18. yuzyildaki yani cagdan iki asir gerideki bir durusu yani milliyetciligi kendisine pragmatist bir hedef secmis ve TC devleti siyasi cumhuriyetini Anadolu'nun tuk etnik kokenlerini tek bir turk catisi altinda toplayarak MILLET DEVLETINI kurmustur. Ataturk'un meshur "ne mutlu Turk'um diyene" sozu, aslinda birey ve bireysellesme cagi olan 19. yuzyilda baslayan bilinci yakaliyamamis ve "ne mutlu turk olana" yerine "ne mutlu turkum diyene" demistir. Yani Ataturk kendiside birey bilincine erememis olarak ve tum politikasini kendince ulke ve toplumun pragmatist politikasitemelinde "olmak" fiili yerine "demek" fiilini kullanmistir. Aslinda bu onemsiz gibi gorunen fark bilincli ve farkinda kullanim olarak toplumsal kisiligin birey bilinc yoksunlugu ile bireyin kendisini ortaya koyan bireysel bilinc farkidir. Cunku "olmak" kisinin kendi eylemi iken; "demek" kisinin kendisinden istenen bir eylemi uygulamasi demektir. Iste bu temelde turkluk BILINCLI VE FARKINDA OLARAK KISI TARAFINDAN ALGILANAMAMIS, SADECE ONDAN ISTENEN BIR EYLEMIN TOPLUMSAL OLARAK UYGULANMASI ANLASMINI TASIMISTIR. Simdi bir de bugun guncel konular bolumunde yazmis oldugum "Turkluk sorunu" olarak konuya yine bireysel ve toplumsal kisilik farki ve bunun bilinci ve farkindaligi olarak bakalim. Bilindigi gibi Ataturk milliyetciliginde turkluk MILLETIN ADIDIR. Yani TOPLUMSAL bir ad ve aidattir. Yani BIREYSEL DEGIL; TOPLUMSAL BIR KIMLIKTIR. Kisaca olan degil diyen turk olma durumundadir. Iste burda "dememe" bir yerde bireyin "ben milliyet ve etnisite olarak turk degilim ki, neden turkum diyeyim?" sorusunu sordururken, Turkum diyen bir kisi ise "herkes turkum dedigi icin ben de diyorum" demekte yani toplumsal bir soylemi ondan istendigi icin yerine getirmektedir. Zaten bireysel bilinc olmus olsa TURK OLACAKTIR, ayni Kurd/ermeni/laz v.s. olmak gibi. Iste bu temelde bireysel bilinc ve farkindaligin getirdigi MILLIYET VE ETNISITETEMELLI BIREYSEL AIDAT olarak turkluk yoktur ve olmamistir. Bu bir yerde "ne mutlu turkum diyene" sozunu soyleyenlerin turk olmak istemesi ya daturk oldugunun bilinc ve farkinda olmamasi anlamina gelir. Iste bir kisi ne zaman "ben turkum" cumlesini demek yerine oldugunu dusunur ve bunu toplumsallik yerine bireysellige tair ve turklugu millet toplumsalligindan birey kisiligine milliyet ve etnisite olarak indirger ise, yani TURK OLURSA; iste o zaman birey de olacaktir. Iste ancak o zaman "herkes turktur" genellemesi yerine "ben turkum" diyebilirken, "ben kurdum/ermeniyim/lazim/cerkezim v.s. diyeni de "demekki onun milliyeti ve/veya etnik kokeni benim gibi turk degil de; kurd/ermeni/laz/cerkez v.s." diyebilecek; Hem bir birey olarak turk olmanin hem de bir birey olarak turk olmayanin bilinc ve farkina varacak ve kendi milliyetinden ve etnik kokeninden olmayanlarla bu konuyu tartismadan uniter bir devlet yapisinda ve vatandaslik bagi altinda hak ve ozgurluklerin hukuk guvencesinde ve de her turlu farklarin esitliginde ve milleti olmayan ama tum milliyetleri kucaklayan devletinde diger milliyetler ve etnik kokenler ile birlikte ve beraberce BOLUNMEDEN/AYRILMADAN yasayacaktir. Eger bir kisi kendisine "ben turkum" diyor ve bunu "herkes turktur" e tasiyorsa; henuz NE TURK OLDUGUNUN FARKINDA VE BILINCINDEDIR, NE DE TURKLUGU KENDI ICIN DEMEKTEDIR. TURK OLMAK, BIREY OLMAKTIR. TURKUM DEMEK, TOPLUMSAL KISILIKTIR.
-
Bedbaht ve Bedhah kelimelerinin kullanımları
Bed aslinda olumsuzluk ekidir. Baht-bedbaht dua-beddua Aslinda ilginctir. Bu da ingilizcede olan kotu kelimesini andirmaktadir. Bad, bed. Yalniz ingilizcedeki bad kendi basina anlamli bir kelime iken bed- kotu icerigini veren bir onektir. Ingilizcedeki mal on eki ile es anlamlidir. Yalniz bedhahda bedin olumsuzluk eki olup olmadigini bilmiyorum. Oyle ise hahin bir anlami olmalidir. Sifatin anlam olarak negatif olmasi aynidir. Eger bu dogru ise ve mantik yurutulurse; hah iyi ve olumlu bir sifat olabilir.
-
İlgi ve Alakanıza Teşekkür Ederim.
Benim ile alakadar ol/olma. Benim ile ilgilen/ilgilenme.
-
Nüans Farkı
Nuans zaten halk arasinda pek kullanilmaz. O yuzden nuansi kullanmak isteyen halkimiz bunun fark oldugunu da bilmez. Yalniz "farkin farkina varmak bir kullanimdir. Cunku fark bir belirtis, farkina varmak ise fiil yuklemdir. Ayrica fark ayrim anlamina da gelmez. Cunku ayirmak ta bir fillidir. Dolayisi ile farklar sadece ayrilmaz eylem olarak birlestirilir de. Fark etmek ise farkina varmak ile yakin anlamlidir. Birisi anlik bir gozlem iken, digeri bir zihniyet surecidir. Yani ilki gozlem verebilirken, ikincisi algida kalabilir.
-
Geri İade Etmek
Bu durum aslinda banasikca yapilan ve nesil farkindan degisime ugramis fakat ayni anlami iceren iki kelimenin yanyana kullanilisini hatirlatti. "Mesela ornegin Ali gibi" Misal ve ornek esanlamlidir. Zaten dilimizin osmanli kokeni hem farsca hem arapcaya ve de bir miktar acemceye dayandigi icin ve de 1923 ile gelen yeni turkce ile birlikte bu hatalar her zaman olabiliyor. Hatta bazilari kitle olarak tutuyor ve kullaniliyor, bazilari ise tutmuyor ve kullanilmiyor. Hurriyet-ozgurluk (serbestlik degildir; ozgurluk ile serbestlik farklidir) Galibiyet-yengi!? pek tutulmadi ama; Maglubiyet-yenilgi tutuldu.
-
Delalet ve Dalalet kelimelerinin kullanımları
Burada sapkinlik temelli dogru yoldan ayrilma anlami yaninda, aykirilik terslik ve alternatiflik temelli "farkli bir yol" anlami da vardir. Yani anlam olarak sadece olumsuzluk icermez. Sonucta her konudaki her bir eskinin yenilenmesi dalalettir.
-
Süre ve Süreç Kelimelerinin Kullanımı
Surekli suregelen surec. Yani zamansal olarak basi ve sonu belli olmayan daimilik.
-
Direk ve Direkt kelimelerinin kullanımı
Iste yine ayni sorun, kok uzerine kjurulu turkcemizin koku olmadiginda kelimeyi direk yabanci dilden almasi ve bunun asli turkce kokenli bir kelime ile celismesi ya da kargasasi. Aslinda direktin daha iyi algilanmasi icin dilbilgisi olarak indirekti de aciklarsak, daha bir yerinde olur. Burada direkt ve indirektin turkce karsiliklari da vardir. Dilbilgisindeki bu kullasnim yapisina "etken ve edilgen catisi" denir. Bu konuda kitlesel olarak en cok bilinen ve kullanilasn cumleyi ornek verecegim. Direkt/etken kullanim. "Kedi eti yedi." burada kedi eti yiyen ozne olarak etken ve duz bir anlamdadir. Indirekt/edilgen kullanim- "Et kedi tarafindan yendi." Burada ise ozne olan kedi eylemi uygulayan olarak indirekt ve dolayli yani etken olarak yer almaktadir. Sonucta "etin yenmesi ve yiyenin de kedi olmasi" her iki catida da anlam olarak aynidir. Sadece eylemi yapan (kedi) ve uzerine eylem yapilan (et) hem direkt/duz hem de indirekt/dolayli aciklanmistir. Ozne olan kedi de eylemde etkin iken edilgen olarak yer almistir. Bunu daha iyi anlamak ve algilamak adina isteyen baska bir cumle ozne ve eylem secebilir.
-
İyiki Dogdun Deniz…
Aman dikkat, 3 altiyi yani 666 yi yakalarsan, omen olur.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
.tanrı olmak zorunda beni yaratmak zorunda başka bir mantıklı açıklaması yok Neden ve kime neye gore bu "zorunluluk?" Ayrica bu mantigin dayandigi temel nedir?
-
Numenal Devrim ve Asamalari
Devrim denilince akla politik, inancsal, ideolojik v.s. temelde bir izm onderliginde bulunan duzen ve sistemi guc ile yikarak; o izmin ongordugu temeller bunyesinde topluma ve cografyasina "yeni" bir duzen sistem getirmek ve devrimin izminin gerektirdigi her turlu kurumlasmayi ve kurumsallasmayi yapilandirmak ve yasama, yurutme, yargilama v.s. olarak toplum ve cografyaya sunmak akla gelir. Buradaki devrim; insanoglunun fiziksel/niceliksel olarak guc ortaya koydugu ve olan sistemi bu guc ile devirerek yerine getirdigi; dogal ve fenomenal zihniyetin devrimidir. Bunun yaninda, bilindigi gibi evrim ve evrilmekte, yine dogal ve fenomenal zihniyetin getirdigi bulgusal, olgusal, teorik, gozlemsel biyolojik/canli temelli bir canli turunun baska bir canli turune degisimi, donusumu baskalasimi ve olusumudur. Iste baslikta bahsedilen devrim; bu iki fenomenal/dogal zihniyetten farkli olan devrimdir. Yani numenal devrim. Numenal devrim, insanoglunun her turlu numenal yeti degerinin bilincaltisartlanmisliginin alisilagelmisliginden cikarilip bilincli ve farkinda olarak kisinin kendilik bilisselligi temelindeki kendi numenal yeti degerlerini kendisinin sorgulamasi ve numenal insanlik adina da sorun olanlardan arinmasi ve kurtulmasi ve beyninin her turlu numenal yeti kontrolunu bilincli ve farkinda olarak kendi ozgur iradesi ile kendi insiyatifine almasidir. Bu devrim tursellikten ziyade, birsellik icerir. Yani insanoglu turu birinin kendi kendine yaptigi numenal devrimidir. Bu devrim birey bilinci ve tursel duzeyinin numenal insanligina gore, bilimsel, bilgisel, bilissel bir devrimdir. Bu devrim cok yonludur ve sitedeki her turlu evrensel-insan zihniyeti ve lakabinin dile getirdigi konu ve kavramda gerek sorunun dile gelmesi gerekse evrensel-insan zihniyetinin sorunu dile getirmesi temelinde islenmektedir. Cunku evrensel-insan zihniyeti, zaten bir devrimdir ve insanoglu turu birinin kendi numenal yetisine kendinin yaptirdigi bir devrimdir. Bu konuda son bir onemli nokta da, devrimin her turlu algisinin, bilgisinin, ortaya koyumunun, mucadelesinin epistemolojik olarak sadece insanoglu turune ve birine ait oldugudur. Insanoglu turu ve biri disinda kalan hic bir canli turu, ya da insanoglu disinda kalan hic bir fenomen (evren, evrim, doga, dunya ve her turlu gorungu sahibi) devrim yetisine muktedir degildir. Devrim konusu gerek yazinin basindaki ilk algidaki sekliyle, gerekse numenal devrim sekliyle sadece ve sadece epistemolojik olarak insanoglu turu ve birine aittir ve onun yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisini icerir. Bu temelde devrimi algilamak; en basta insanoglu varliginin farkindaligini ve bilincini kavramak ve bu kendilik bilisselligine dogal ve fenomenal degil; numenal zihniyet ile erismek ile paraleldir. Iste bu devrim, insanoglu turu birinin kendilik bilisselligi ile kendi numenal yetisinin numenal insanlik devrimidir. Numenal Devrimi Gerceklestirme Asamalari Insanoglu turu birinin, birey bilisselligine erismis olarak kendi bireysel numenal insanlassmasini ve numenal devrimini gerceklestirebilmesi icin; herseyden once bilgisel, bilimsel ve bilissel zihniyetin vasfina ve vakfina erismis olmasi gerekir. Buradaki ilk asama; Yapilandirilmisligin bilisselligidir. Bunun icin serbest dusunurluk, yapilandirmaci epistemoloji ve qua felsefesinin matematiksel/mantiksal bilimsel, bilgisel ve bilissel algisi, kavranmasi,idrak edilmesi, farkindaligi ve bilinci gereklidir. Sorunun bilisselligi Ikinci asama ilk gerekliligin saglanmasinin getirdigi; yapilandirilmisligin her turlu bilisselliginin insanoglu turunun bir insanlasamama sorunu oldugunun algisi, kavranmasi, idraki farkindaligi ve bilincini getirir. Yani sorunun kaynaginin insanoglu dogal ve fenomenal zihniyeti oldugunu. Evrensel-insan zihniyeti Ucuncu asama da bu yapilandirilmis bilissel sorunun yapi ve isleyisinin yine matematiksel ve mantiksal bilgi temelinde her turlu ve her bir yapilandirilmislik temelindeki yapi ve isleyisinin analitik ve kritik analojik ve insanoglunun numenal insanlasmasina gore mana ve anlam cikarimi temelindeki cozumu, bozumu, ortaya koyumu asamasidir. Iste bu uc asamayi insanoglu turu biri bireysel olarak kendi oz iradesi ve matematiksel/mantiksal bilgisi ile ve bunlari her temelde konuda ve kavramda bilgisel bilimsel ve bilissel olarak surekli suregelen bir sure temelinde devrimci sorgulama ile yenilemesi, guncellemesi ve de cagdas kilmasi onun numenal insanlasma ve kendi beyninin numenal yeti kullanim/paylasim devrim surecidir. Bu surec bu devrimci sorgulamayi yapan birey tarafindan onun olumune kadar surdurulecektir. Cunku bu devrim insanoglu turu birinin yasam ve iliski devrimidir. Dogum ile teoride baslar ve olum (olmek) ile teoride biter. Yasam ise bunun pratigi, uygulanmasi, saglanmasi cabasi, gayreti, azmi, kararliligi temelindeki her turlu bireyin kendi kendi ve beyni ile verdigi bilgisel, bilissel ve bilimsel mucadelesidir. Bu mucadele de birey sadece kendinden kendi olarak sorumlu ve yukumludur. Bireyin her turlu sosyal, etik, ideolojik, inancsal v.s. iliskisinde ne baskasina boyle bir devrim bilinci verme gorevi, islevi, amaci, gayesi vardir; ne de baskasina bu devrimi kendi beyninde yerine getirsin diye; mudahelesi, baskisi, karismasi, zorlamasi, empozesi vardir. Zaten bunlar var ise; ortada egosal, akilci, duygusal temelli insandisi ve insanlikdisi olan dogal ve fenomenal zihniyet var demektir. Bunlar da hem bu devrim hem de asamalari acisindan bir engel ve gerceklestirebilme olanaginin olasiliginin mantiksal olabilirligi olarak ta bilissel noncognitivizm tasir. Yani birey bu devrime ve asamalarina ya hepsi ya da birine v.s. bilissellik bilgisellik ve bilimsellik olarak hazir degil demektir. Iste bu hazirlik baskalarini bir sey verme amaci tasimamak ve almalari icin zorlamamak bilisselligini icerir. Buradaki tek aman bireyin kendi yasam ve iliskisindeki kendi devrimini iceren ve ilgilendiren bir yasamak ve her turlu iliski kurmak adina; kendisini kendi hak ve ozgurlukleri olarak ifade etmek temelindedir. Buradan baskalarina uzanan yol; o baskasinin kendi insiyatifindedir. Yani bu bilissel devrimi alirsakendi alacak, ilgilenirse kendi ilgilenecek, onemserse kendi onemsiyecektir. Zaten bunun akli ne devrimci sorgulamadir, ne de numenal devrimdir. Numenaldevrim; tamamen insanoglu turu birinin kendi bireysel insiyatifinde, sorumlulugundaa, yukumlulugunde bilisselliginde isteminde arzusundadir. Baskasinin bu konuda kendini hak ve ozgurluk olarak ifade etmesi disinda bir rolu yoktur. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti
-
Evrimci ve Devrimci Sorgulama
Sorgulamanin evrimci(bilinc altinin, bilinci zorlamasi) ve devrimci (bilincin, bilinc altini zorlamasi) iliski, bag ve farklarini ortaya koyacagim. Herseyden once bir dogumun, dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, o toplumun verdigi tabu ve degerler ile kisinin yetistigini ve buyudugunu hatirlamak gerekir. Bir kisi, eger kendisine verilen bu deger ve tabularla buyurken, sadece verilenleri uyguluyorsa; mutlu, huzurlu ve rahattir. Eger bir huzursuzluk, rahatsizlik duymaya baslamissa, bu once bilincalti olarak meydana gelir ve kisiyi huzursuz, mutsuz etmeye baslar. Cun ku kisi bilincalti olarak denilenleri uygulamaktan bir rahatsizlik duymakta, bir terde aklinin be verilenlerin dogruluguna inandirmakta sorun yasamaktadir. Iste bu yasanan sorun, kisiyi direk olarak uygulamakta olduklarinin tam tersine, karsitinayoneltir ve kisi, inandiklarinin dogrulugunu teyit etmeye, kendini bu dogrulara inandirmaya yonelir. Ya kendi kendini tatmin eder ve tekrar, verilenlerin dogruluguna inanarak huzur bulur, ya da aklini verilen dogrularin tam tersini yapmaya yonelterek, dogruyu yapilanda degil; ona karsi cikmakta, onu red etmekte bulur. Toplumda bu sekilde bir dusunceye ve davranisa yonelmis kisiler, toplumun gozunde ve algisinda "aksi, isyankar, itirazci, soz dinlemez, yaramaz v.s." temelli toplumun "uygun gidisatina" uymayan kisiler olarak algilanirlar ve toplum genelde bu tip kisilere "suphe, endise v.s." ile bakar. Hatta bu kisiler, ya toplumsal bir sorun olurlar, ya ailelerinden ayrilmak zorunda kalirlar ve de genelde toplum tarafindan distalanirlar. Burada kisinin, boyle bir yasam ve iliskide nasil bir yol alacagi, tamamen kisinin, bu isi ne yone yonlendirecegi, ya da topluma uyarlayacagi temelinde degisiklik gosterir. Iste buraya kadar anlatilan kisim, sorgulamanin evrimci kismi ve bilincaltinin bilinci zorlama kismidir. Devrimci sorgulama ise, basta birey bilinci gerektirir. Yani kisinin, kendi varliginin bilincinde ve farkinda olmasi, kendi kararlarini kendine verildigi gibi degil de, kendi insiyatifi ile almasi ve kendi varligini yasam ve iliskilerinde ortaya dusunce ve davranis olarak koyabilmesi ve bu konuda kararli,azimli davranabilmesidir. Yani toplumsal kisilikten, vatandasliktan ve toplumun bir biri olmaktan kurtulmus bir bilinc ve farkindaliktir. Iste bu duzeye gelmis bir kisi, verilenlerin, karsitini dusunmek ve uygulamak yerine, verilenlerin ne oldugunu, neden uygulanmasi gerektigini, bunlarin kendisine ne saglayacagini v.s. sorgulamaya baslar. Iste bu sorgulama, devrimci sorgulamadir. Cunku burada, ne bir bilinc alti rahatsizligi vardir, ne de bir bilincalti zorlamasi. Burada olan, bilincin; kisiyi her yonuyle, ne yapmasi hakkinda verilenleri degil; kendi kararlarini uygulamaya yonlenme vardir. Iste bu yonlenim, ister istemez kisinin her bilincalti uygulamasinda, bunun kendi karari olup olmadigi sorusunu ortaya atacak ve kisiyi sorgulamaya itecektir. Iste bu noktadan sonra, bilinc; bilincalti bir uygulamayi yerine getirmeden once "bu benim uygulamam mi olacak?" sorusu ile bilincalti uygulamayi uygulamadan once, bilinciyle sorgulayacaktir. Bu asamanin bir ilerisi, artik uygulama oncesidir. Yani kisi daha uygulama asamasina gelmeden once, tum bilinc altini bilinciyle sorgulayacak ve bilincalti uygulamaya gecmeden, bilinci ile o uygulamayi onceden kendi karari ile kontrol edecek ve yonlendirecektir. Iste bu asama "bana dogumdan itibaren verilen hersey bir sorun" algisini getirecek ve kisi, bilincaltindaki her verileni bilinci ile sorgulayacaktir. Bu bilincin bilincaltini sorgulamasinin bitecegi yer,kisiye gore degisir. Ama, genelde biten yer; kisinin aklinin kendini inandirdigi dogrusunu uygulamadaki, sorunsuzlugu, rahatligi ve huzur/mutlulugudur. Bu devam ettikce de, sorgulamaolmayacaktir. Buradaki en buyuk sorun, kisinin kendisine verilen dogumdan itibaren her degeri sorgulamasi yaninda, kendi sorguladiklarini sorgulamayarak bilincaltina atmasi ve KENDI BILINC ALTINI BILINCSIZ OLARAK KENDI YARATMASIDIR. Cunku bu asama, kisiyi bencil, ayrimci, egoist, cikarci v.s. kisaca bireyci akilci kilacak ve kendi aklinin inandigi dogrularini sabitliyerek, sahiplenerek sorgulamadan bilincaltina atacak ve bu seferde bu bilinc altinin uygulama emri altina girecektir. O yuzden bilincin, bilincaltini sorgulamasi ve tekrar bilinc alti sorununu yaratmamasi icin, bu sorgulama sadece verilenler degil; kendi inandigi dogrularinin da sorgulanmasiyla devam ettirilmelidir. Yani, bilincin onu herhangibir aklin inandigi dogru ile tikanmamali ve sinirlandirilmamalidir. Bu da zaten, bireyin bilinc olarak surekli suregelen surec icinde bilinclenmesi demektir. Unutmamak gerekir ki, her mutluluk, huzur v.s. o konudaki sorunlarin, ertelenmesi ve bilincalti yonlendirimine birakilmasi demektir. Cunku insanoglunun her turlu yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisi sorundur. Bu sorundan da, ancak bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin evrensel koken ve temellerine erisilerek ve algilayarak ve de onlarin disina cikarak kurtulunabilir. Cunku, her noktalama, kesinlik, mutlaklik, sahiplik, sabitlik, dogruluk v.s. aklin inancidir ve sorunun ertelendigi ve de bilincaltinin yonetimi ele gecirdigi yerdir. Burada en onemli yol gosterici, ..e gore konusudur. Yani neye/kime gore sorundur, rahatsizliktir,zarardir? Iste burada, tum bu yapilandirilmis yapi ve isleyisin bir insanoglu urunu oldugunu algilarsak ve insanoglu disinda bir guc aramaz ve ...e gore belirlemezsek; herseyin ...e goresinin insanoglu turu oldugunu algilariz. Buradan da sorunun, insanoglu turunun zihniyet olarak insanlasamamasinin sorunu oldugu algilanir. Iste her birey bilinci almis kisinin,bilincli ve farkinda olarak bilinc altini bilince cikarmasinin altinda yatan neden, insanoglunun yapilandirdigi zihniyetin, insansal/evrensel yonlendirimi, sorgulanmasi ve degisimidir. Iste bir birey, bilincli ve farkinda olarak, zihniyetini insanlasmaya yonelttigi surece sorunu, rahatsizligi ve zarari algilar ve bilincalti devreye girmeden, bilincli olarak insanlasmaya yonelir. Bu da zaten bir surekli suregelen bir surectir ve noktalamali, huzur, rahatlik v.s. de sorun da soz konusu degildir. Cunku bilincin duraganligi degil; (mutluluk ya da rahatsizlik), surekliligi ve hareketi soz konusudur. Yani ne rahatsizliktan yola cikilmistir, ne de rahatliliktan; bilincli ve farkindalikli olarak insanoglunun yapilandirdigi yapi ve isleyisin zihinsel devriminden yola cikilmistir. Iste bu devrimin "oldu" su yoktur, sadece devrimci zihinsellik ile yasam ve iliski surmek vardir. Ustelik bu yasam ve iliski, kisiyi yonlendiren ve kontrol eden, bilincaltinin degil; aksine, kisinin bilincli ve farkinda olarak kendi kendini kontrol ve yonlendirmesidir. Zihnini insanlastirmaya yonelik. Iste birey bilincinin, tursel duzeyi ve farkindaligi bu bilinctir. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti
-
Serbest Dusunurluk-Free Thinking
Serbest dusunurluk, insanoglunun bilinir tarihinin her doneminde, ortaya cikmistir. Tabi ki, her donemin, serbest dusunurluk degerlendirilmesi; o donemin sinirlarinin disini asabilme ile mumkun olmustur. M.O. serbest dusunur olarak kabul edilen bir dusunurun, bugunun sartlariyla serbest dusundugunu soylemek bile abestir. Peki, bir kisinin serbest dusunur olup olmadigini algilamak, nasil mumkun olacaktir? Bu herseyden once, konunun icerigine ve o konudaki dusunce belirtimine baglidir. Burada, iki farkli noktayi dile getirmek gerekir. Kisi, ya bilmeden serbest dusunur, ya bilerek serbest dusunur,olur ya da serbest dusunmedigi halde, serbest dusundugunu sanar. Serbest, dusuncenin, onundeki en onemli engeller, dogustan beri verilen veriler ve bunlarin; inanc ve hatta iman sabitligidir. Bir kisi; milliyet konusuna; milliyetci bir inancla bakiyorsa; serbest dusunemez. Cunku, onun baktigi milliyetci inanc; serbest dusuncesinin onunde bir engeldir ve o da, bu inanci sorgulamamakla; bu konuda serbest dusunemez olmaktadir. Bu ornegi, din, tanri, ahlak ve bilimum ideolojiler ve teoriler icin verebiliriz. Eger, bir dusunur, herhangibir konuda konuya belirli sabitlerle ve bunlara inanarak yanasiyorsa; serbest dusunemez. Birey olmanin, en on sartlarindan biri; serbest dusuncenin duzeyidir. Eger, birey; bireysel olarak; kendisine verilenlerin inanci temelinde bir dusunce uretiyorsa; henuz o konuda bireysel bagimsizligini saglayamamis ve serbest dusunemiyor demektir. Buradaki, bir tehlike de; bireyin; sorgulayipta kendi adina sabitlestirdigi ve kendi cikarina kullanima sundugu dusunce ve davranislari; belirli bir inanc temelinde, -ki bu guc, erk, otorite v.s. olabilir-uygulamasi; onu bireyselden ziyade; bireyci kilar. Bilim adamlarinin da; serbest dusunur olup olmamalari; ilgilendikleri konulara; belirli bir dogruluguna inanilan temelde yanasip yanasmamalarina baglidir. Serbest dusunce duzeyi; dusunurun; konulara yanasim temelinde de kendini gosterir. Sorun olarak yanasmasi, onun o konuda serbest dusunebileceginin kaniti; dogru veya belirli bir kalipla yanasmasi da; inancin kanitidir. Serbest dusunebilen, bireyler; genelde, akil, zihin, us, an v.s. temelli beyin sagligina sahip kisilerdir. Beynin sagliklilik duzeyi ve derecesi; o beynin; ne kadar, kendine verilenlerden arinmis olmasina ve verilenlerin sorgulanip, kendi oz dusuncesi haline getirilmesine baglidir. Beynin, uretiminin ve uretkenliginin sagligi; serbest dusuncenin; bir konudan veya bilincsiz yansimasindan ziyade; o beynin; bilerek ve bilincinde olarak, bu dusunceyi yansitmasi ve bu dusunce seklini, inanca karsi kullanarak gelistirmesine baglidir. INANCIN OLDUGU YERDE, SERBEST DUSUNCE OLAMAZ. Serbest dusunce sahibi olarak kendisini tanitan bir bireyin; hemen hemen hic bir konuda; bir inanc sabitligine sahip olmadigini gorursunuz. Buradaki inancin anlami; verilenlerin dogrulugunun hicbir sorgulamaya tabi tutulmadan kabuludur. Ki, bu kabul; tum ideolojiler, teoriler, hipotezler v.s. icin gecerlidir. Ne kadar az inanc, o kadar serbest dusunce. Yada; serbest dusunceye beyni yatkinlastirmak icin; durmaksizin ve dogrulamaksizin, sorun temelinde herseyi nedenleme-sorgulama. Gunumuzde, yani 21. yuzyilda; hem birey olma, hemde serbest dusunce bilincine erisme, hem bilim, hem felsefe de artik elzemdir. Tarihsel surecteki; serbest dusunurler sayesinde, artik hic bir inanc kalmamis; butun inanclar masaya yatirilmistir. Eger, beyin fonksiyonunun, dusuncesinin, aklinin, zihninin, usunun, aninin v.s. sagligini istiyorsak; Serbest dusunce ve birey olma bilincine erismeliyiz. Bugun artik, insanoglunun dunden daha cok; bu sagliga ihtiyaci vardir. Bu saglik, bireysel duzeyde saglanamazsa; kisinin yasam ve iliskileri de; saglikli olamaz. Bu konudaki, en yaygin gorunen bozukluk; sizofrenidir. Oyuzden, bize beyin fonksiyonunun sagligini saglamayan, inanclaribiran evvel masaya yatirip; sorgulamak-nedenlemek gerekir. Bu fonksiyonun saglikli hareketinin temel tasidir. Freethought is a philosophical viewpoint that holds that opinions should be formed on the basis of science, logic, and reason, and should not be influenced by authority, tradition, or other dogmas.[1] The cognitive application of freethought is known as 'freethinking,' and practitioners of freethought are known as 'freethinkers. Freethought holds that individuals should not accept ideas proposed as truth without recourse to knowledge and reason. Thus, freethinkers strive to build their opinions on the basis of facts, scientific inquiry, and logical principles, independent of any logical fallacies or intellectually limiting effects of authority, confirmation bias, cognitive bias, conventional wisdom, popular culture, prejudice, sectarianism, tradition, urban legend, and all other dogmas. http://en.wikipedia....iki/Freethought Serbest dusunurlugun, algi, bilgi anlam ve icerik olarak iki farkli yonu vardir. Ingilizcede, birisi beraber yazilir, yani freethinker, digeri ayri yazilir, yani free thinker. Free Thinker: Aciklama olarak ilk mesajda verilen linkin tanimi olandir, yani;"gerceklik ile ilgili inanclarin, ideolojilerin, fikirlerin, dusuncelerin v.s. dayandigi temelinin sadece bilim, mantik ve nedensellik (buradaki nedensellik, reasoning denilen ve sadece insanogluna bagli bir nedensellik) olmasi gerektigi, dusuncelerin, fikirlerin v.s. dinden, otoriteden, hukumetten, dogmalardan gelmemis olmasidir." Freethinker: Bireye ve onun bireyselligine dayanan, bu yazilis seklinin ise "inanci sadece bilim olan ve tanri olmayan kisi" burada bilimsellik ile inancsallik farki, varliksallik, inancsallik, ideolojilik ile bilimsellik, bilgisellik, bilissellik farki vurgulanmaktadir. Ana temeli ise insanoglu oldugu ve insandisi ya da insanlikdisi olmadigidir. Bu da bize mesela bir kisi, Freethinking, yani serbest dusunme olarak free thinker olabilip, freethinker olmayabilecegi, ya da tersi olabilecegini algilatir. Yalniz bir kisinin dusuncesinin serbest olabilmesi icin, her ikisinin de kiside dusunce olarak yerlesmis olmasi gerekir. Cunku biri genel, digeri ozel olarak biribirini tamamlar. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti
-
Qua Felsefesi
Insanoglu fenomeninin numenal yetisi ile, disaridan bakis acisi ve notr algisi; Bilindigi gibi, felsefenin hangi dali olursa olsun, bir ideolojik inancsal tartisma alanidir. Felsefenin tartisma alani olmasinin tek sebebi, konu ne olursa olsun; onu ortaya atanin kendine bilincli, ya da bilincsiz olarak aldigi bir tartisma tabanindan konuya yanasmasidir. Orneklersek, eger konu varlik tartismasi ise, yani ontoloji; tartisma felsefesinin temel ve tabani tartisan kisinin kendi subjektif tabanidir. Yani, ya madde den yola cikar, materyalist, nesnel objektif yanasir. Ya dusunceden yola cikar, idealist, oznel subjektif yanasir. Ya pozitivizmden yola cikar, pozitivist, isimsel ve subjektif yanasir. Ya gercegi, nesnellestirir, ya gercegi oznellestirir. Bu her turlu etik tede boyledir. Ya otoriteden yana, ya egodan yana bakar, ya da nihilisttir. Ya marxist, sosyalist, emperyalist, fasist, anarsist, milliyetci, ulusal, liberal v.s. yanasir. Tanrinin varligi konusunda, ya teist, ya antiteist, ya ateist, ya da agnostik yanasir. Isin ilginci, yazar genelde hangi tabandan ve nasil yanastiginin kendi de bilincinde degildir. Tum bu yanasimlarin, ortak bir noktasi vardir; o da ideolojik ve inancsal, ayrimci yanasimdir. Yani kendi subjektif bakis acisindan yola cikarak, ya indirger, ya da butunler. Iste konu ne olursa olsun, bir oznenin bu yanasimi; ayrimci, ideolojik ve inancsal yanasimdir. Halbuki tum bu yanasimlari ortaya atanin kendisi olan insanoglundan yanasmak ise, butun bunlari icerir ve butun bunlara ayrimci bir ideolojik inancsal acidan bakmaz. Qua felsefesi, bir oznenin,oznesinin ayrimci ideolojik/inancsal bakis acisini konuya katmadan disaridan ve notr algili bakis acisidir. Mesela; Din felsefesinde, bir dini temelden, ya da dinsiz bir temelden degil de, dini felsefenin ne oldugunu tum felsefeleri ile birlikte ve hic birinde yer almadan, gozlem olarak ortaya koyar. Ayni sey teoloji icinde gecerlidir. Teolojik bir tabandan degil; teolojinin ortaya atilmis tabanlarinin gozleminden yola cikarak, teolojiyi gozlem olarak ortaya koyar. Ayni sekilde, ontolojinin de bir tabanindan degil; ontolojik olarak ortaya atilmis her tabanin gozleminden ve ontolojinin ortaya koyumundan yola cikar. Bu etik (milli, dini, ahlaki, siyasal, toplumsal, sosyal v.s.) her turlu yonlendirim ve yaptirimlar icinde boyledir. Yani, kisaca tartisilan her turlu tabanin bir taban olarak tartismasini yapmaz, aksine; tartismada yer alan tum tabanlari gozlem ile ortaya koyar. Qua felsefesinin, en onemli yani; eger basarilabilirse, oznenin her hangi bir sekilde tartistiginin tabaninin ne oldugunu ona algilatmaya calisir. Cunku, tartisan genelde, ya tartistigi tabani ad olarak bilmekte, ya da bilmemektedir. Kisaca ornek verirsek, mesela; kisi tanrinin varligini/yoklugunu tartismakta ama; nasil bir tanriyi tartistiginin bilincinde olmamaktadir. Ya da ateist oldugunu soylemekte, bunun antiteizm ile farkini algilayamamaktadir,ya da ateizmini sirf bir dini inanistan ayrilis uzerine kurmaktadir. Konu aslinda, bir insanoglu oznesinin tum yasam ve iliskilerindeki her dusunce ve davranisini iceren bir konudur ve bilinc, farkindalik gerektirmektedir. Qua Felsefesinin zihinsel olarak ve matematik/mantiksal bilgi temelinde ilk ortaya atan akim, bilincsiz ve farkindasiz olarak nihilizmdir. Cunku nihilizm oncesi, hersey ne'ye ve seyin neolduguna dayaniyordu.. En buyuk karsitlik ta, en son marx ve Engels'in ortak ortaya attigi emek/sermaye, uretim sahipligi/paylasimi, isci sinifi/burjuvazi karsitliklariydi. Diyalektik monizmin, Hegel monizmi idealizmi, Marx aciklamali materyalizme tasinmisti. Nihilizm oncesi olan Qui (Kim) felsefesidir. Fakat ilginc olan kimin degil, insanoglunun nenin uzerine yogunlasmasi, kendi ortaya attigi ne'yi temel ve taban almasi ne bakis acisindan yola cikmasiydi. E. Kant ilk defa, ne ile kim farkini fenomen ve numen olarak ortaya koymus, fakat ve maalesef kimi yani numeni Yaraticiya, tanriya bahsetmisti. Iste nihilizmin ilk defa neni sifirlamasi ve kimin bir soyutlamasi olarak ortaya koymasi hem qui felsefesinin, aslinda qua oldugunu ortaya koymus hem de bilimsel qui'nin nin onunu acmistir. Gerci nihilizm, insanoglu tarihinde dogal zihniyetin asli qui temelli fakat qua olarak algilanan her turlu bilgi temelini en buyuk karsitliga tasimis ve bu karsitlik diyalektik olarak insanoglu tarihini insanlik ve insan adina kana boyamistir. Cunku, nihilizm kim olarak insanoglu turu butununu degil, insanoglu turu biri olan bireyi one cikarmis ve onu turune rakip kilarak bireyci akilciligin dogal zihniyet olarak cikmazinin son duragina imza atmistir. Iste qua felsefesi nihilizm sonrasi, insanlik tarihinde neden kime donusumun, insandisi ve insanlik disindan insan ve insanliga donusumun zihinsel kapisiniacmistir. Cunku, Qui felsefesinin dogal zihniyetine aykiri ve tezat olarak, aslinda qui felsefesinin olmadigini ve qua felsefesinin ise olmayan qii felsefesinin bir soyutlamasi oldugunu ortaya koymustur. Hem ne olarak quayi yerine oturtmus, hem de qui ve numen olarak E. Kant'in tasnriya bagisladigi kimi, asil sahibi olan insanogluna geri dondurmus ve boylece kim sorusuna insandisi ve insanlikdisi bir guc aramadan ve gerek duymadan, insanoglunun kendisinin kim oldugunu ortaya koymustur. Bu aynizamanda dogal zihniyetin kim ozneli ne nesneli diyalektik yonteminin de sonudur. Sonucta kimin ortaya attigi neyin diyalektigini ortaya koyan dogal zihniyet, kime yanit bulamamistir ve en uc noiktasi kimi ortaya koymak yerine kimi ortaya atan E. Kant'in kimi yaraticiya, tanriya yok temelli ateist bir yaklasimla care bulmustur. Ustelik yok dediginin de ne oldugunu ve neye yok dedigini bilmeden ve bilincine varmadan. Iste qua felsefesine kadar, insanoglunun zihniyeti dogal olarak qui den yola cikmis, ama bunun bilincinde olmadigi icin, bunu yaraticiya vermis ve sadece ne uzerine yogunlasmistir. Qui konusunda kendi turunun ve birinin varligini algilayamamis ve kendi turu ve biri ustu bir gucu tarihler boyu her temelde yaratici ve tanri yapmistir. Iste qua felsefesi bu tersligin duzelticisi, kimin kim oldugunun aciklayicisi ve neyi ortaya koyan kimin bilimsel cevabini epistemolojik olarak vericisidir. Oyuzden qui si insan ve insanlik olmayan dogal zihniyet ile, quisi sadece ve sadece epistemolojik olarak insan olan qua felsefesi farki algilandiginda ve bilince ciktiginda da, dogal zihniyetin sonu olacak ve yerini insansal zihniyet ve asil neyi ortaya koyan kim alacaktir. Iste qua felsefesi, insanoglunun tarihinde kendine donus, kendini bulus, kendine varis, kendini algilayis ve kendinin qua'yi ne olarak ortaya koydugunun ve baska bir ortaya koyan bir qui olmadiginin farkina varis felsefesidir. Bu da ancak, epistemolojik olarak simdiye kadar insanoglunun dogal zihniyeti ile kendine ve algiladigi herseye verdigi zararin rahatsizligin ve sorunun temelini algilamaktir. Cunku neyi tartisan insanoglu, bu neyi tartisanin kiminin kendi oldugu ve bu tartismanin yaraticisinin kendi oldugu bilincine ve baska kim aramaya ihtiyac duymamaya ve kendi ustu bir kim gucu yaratmaya gerek duymamaya algi olarak varabilecektir. O yuzden, qua felsefesi, dogal zihniyetin kiminin kimin kim oldugunu algilamadan ortaya koydugu ve tartistigi neyi yerli yerine oturtmakta ve insan ve insanlik tarihinin insanoglu temelli dogal zihniyetinden arinis ve kurtul;usunun onunu acmaktadir. E.kant ile insanoglunun ufkuna giren, nihilizm ile en buyuk catismalara yol acan bu zihniyetin elde edimi icin insanoglu qua felsefesi ile farkina varacagi yasamini kazanacak ve yasayip, yasatma bilincine erecektir. Qua felsefesi, insanoglu tarihinde insanoglunun dogal zihniyetinden, insan ve insanligin zihniyetine donusumunun baslangic noktasidir. Iste insanoglunun insanligi ve evrenselligi ise, ancak bu bilinc ve farkindaliktan sonra zihinlerde sorgulama olarak yerini alir. Oyuzden qua felsefesi, insanin ve insanligin ve de onun her turlu soyutlamasinin ve de bilginin bilimsellik ile inancsallik farkini ortaya koyumunun felsefesidir. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti
-
Constructivist Epistemoloji-Yapilandirmaci Bilgi
"Türkçe kaynaklara baktığımızda constructivism kavramıyla ilgili bir uzlaşmanın henüz gerçekleşmemiş olduğunu görmekteyiz. Kimi araştırmacılar constructivism kavramına karşılık oluşturmacılık (Kara ve Özgün-Koca, 2004; Baki ve Bell, 1997; Gürol ve Tezci, 2001; Asan ve Güneş, 2000; Kılıç, 2001; Yıldırım ve Akar, 2004; Kabapınar, 2004; Gürol ve Atıcı, 2001; Semerci, 2003; Yanpar-Şahin, 2003) terimini kullanırken kimileri de yapılandırmacılık (Köseoğlu, Budak ve Kavak, 2002; Yurdakul ve Demirel, 2004; Şaşan, 2002) ve hatta yapısalcılık (Aşkar Aktamış,Ergin ve Akpınar, 2003), yapıcılık (Alkan ve a., 1995; Deryakulu, 2001), inşacılık (Muğaloğlu-Aktürk, 2001), kurgulamacılık ve hatta birden fazla terimi bir arada yapısalcı(oluşturmacılık) (Koçoğlu ve Köymen, 2002; Turan, 2001) önermektedir.-Alinti- ) Bu nedenden dolayi, yukaridaki numarasi verilen mesajlarin ve "yapisal" in "olusturmacilik-constructivism" olarak alinmasini oneriyorum. Cunku bu konuda yapilacak her hangi bir Turkce kaynak basvurusunda, yapisal yerine olusturmacilik netice verecektir. Ayrica "yapilandirmacilik olarak ta henuz Turkce'de gecerli olmaktadir.konstrüktivizm'de kullanilmaktadir. Yalniz, constructivism, constructionism, yani kurmacilik ile karistirilmamalidir. Daha once bu baslikta aciklamaya calistigim, constructive epistemoloji, yani yapilandirmaci epistemoloji ile ilgili, internetten buldugum bir link, ana hatlari ile konu ile ilgili tarihi ve kavramsal bilgi iceriyor. Buradan bir pasaj alintilayacagim. Eger konu ilginizi ceker ise, ve konunun daha bir netlige kavusmasi istenirse, o zaman gelen sorulara gore, yanitlar verebilirim. Yapılandırmacılık (constructivism), Bruner (1990), Kelly (1950), Piaget (1969), Von Glassersfeld (1993) ve Vygotsky (1978) gibi arastırmacılar tarafından etraflıca ele alınan (aktaran Young ve Collin, 2004), anlama ve bilgi konularına odaklanan epistemolojik (bilgi kuramsal) bir yaklasımdır (Savery ve Duffy, 1995). Bilgi felsefesi olarak da adlandırılan epistemoloji, bilginin olanaklı olmasına, dogruluguna, geçerligine, kaynagına, dogasına iliskin arastırmayı kendisine konu edinen bir felsefe disiplinidir (Çüçen, 2001). Dolayısıyla yapılandırmacılık, tek bir gerçeklik oldugunu ve bu gerçeklige ulasılabilecegini savunan indirgemeci (reductionist) ve belirlenimci (deterministic) nesnelci (objectivist) paradigmadan farklı bir biçimde (Stead, 2004), mutlak gerçekligin, varsa bile, bilgisine ulasılamayacagını ve her bireyin yasantısal dünyasını bilissel süreçleri aracılıgıyla olusturdugunu öne süren bir epistemoloji olarak tanımlanabilir (Young ve Collin, 2004). Yapılandırmacı görüsün ilk temellerinin, Socrates öncesi (Pre-Socratic) filozofların “bilginin bilen tarafından olusturuldugu” fikriyle ve Socrates’in “Bilgi Algılamadır” ifadesiyle, Demokritos, Anaksimenes, Anaksimandros ve Thales gibi erken dönem Yunan filozoflarından dıs dünyanın bilgisinin mutlak oldugu,devinimle açıklanabilecegi (Thomson, 1997) ve bu bilgiye ancak deney yoluyla ulasılabilecegini savunan maddeci görüslerden belirgin biçimde ayrılmasıyla atıldıgı söylenebilir. Bununla birlikte, bir bilgi felsefesi olarak yapılandırmacılık 18. yüzyılda yasamıs olan Napoliten felsefeci Giambattista Vico (1688-1744)’nun çalısmalarında belirginlesmektedir. Vico, Eski Italyan Bilgeligi (De Antiquissima Italorum Sapienta, 1710, aktaran Copleston, 1996:162) baslıklı çalısmasında, Descartes’in felsefesini elestirerek, “gerçekligin kuralı ve ölçütü onu yapmıs olmaktır” ifadesine yer vermis ve bilmeyle yapmayı özdeslestirerek bilginin dogasındaki öznellige isaret etmistir. Diger taraftan, söz konusu temel önermeler, literatürde sosyal (social constructivism), bireysel (individual constructivism) ve radikal (radical constructivism) yapılandırmacılık gibi farklı bakıs açılarıyla ele alınan yaklasımların da temelinde yer alan önermelerdir (Brooks ve Brooks, 1999; Yurdakul, 2005). Esasen, bu bakıs açıları yapılandırmacılık ekseninde yer almakla birlikte, farklı noktalara vurgu yapmaktadırlar. Örnegin, Piaget (1999)’nin ismiyle özdeslesen bilissel yapılandırmacılıkta (cognitive constructivism) bireylerin bilgiyi, deneyimlerini, bir bilissel analiz ve açıklama isleminden geçirdikten sonra yapılandırdıgı vurgulanarak, bilissel süreçler ön plana alınırken, Vygotsky’nin görüsleri etrafında biçimlenen sosyal yapılandırmacılıkta (social constructivism) bilginin sosyal uygulamaların ya da sosyal gruplar arasındaki etkilesimlerin bir ürünü oldugunu kabul edilmektedir.(Young ve Collin, 2004). Ancak ne bireysel yapılandırmacılık ne de sosyal yapılandırmacılık birbirlerini dıslamamakta, aksine tamamlamaktadırlar (Nuthall, 1999; Kitchener, 2004). Nitekim ne Vygotsky bilginin yapılandırılması sürecinde bilissel süreçlerin önemini yadsımıstır (Nuthall, 1999); ne de Piaget bilginin yapılandırılmasında sosyal etkilesimi dısarıda tutmustur (Kitchener, 2004).-Alinti- http://buje.boun.edu....3BDE2DBd01.pdf Asagidaki link cikmiyabilir, cikan sayfadan ustten ikinci linke ordan da olusturmacilik yazan yazinin ustune tiklayabilirsiniz. ) "Konstrüktivizm (öğrenme teorisi" için arama sonuçları - Vikipedi Turkiye, yukarda aciklandigi gibi, henuz constructive kelimesinin ne oldugunda karar kilamadigi icin hem yapilandirmacilik hem de olusturmacilik hem de konstruktivizmin (bir cesit constructive'in yazilis ve soylenis algisi) kullanimini iceriyor. Yapilandirmaci epistemoloji; http://en.wikipedia.....t_epistemology Yapilandirmaci epistemoloji, bilimsel bilginin tabiati hakkinda felsefedeki epistemolojik bakis acisidir. Bilimsel bilginin, dunyada bulundugunu degil; bilim kisileri tarafindan yapilandirildigini ortaya koyar. Yapilandirmacilar, her turlu algi deneyimimizi ortaya koyabilmek icin, bilimin kavramlarinin zihinsel yapilandirma oldugunu one surerler. Sosyal konularda ise, konuyu sosyolojik degil; psikolojik kavram olarak ele alirlar. Cunku bir bireyin, bilgiyi anlamlandirmasi, sosyal conteks bunyesindedir. bu temelde de constructionist, yani kurmacilardan farklilasirlar. Yapilandirmaci bilgi, genetik epistemolojinin bir koludur. Genetic epistemology - Wikipedia, the free encyclopedia Bilmenin yapiandirmacilik teorisini ve genetik epistemolojiyi ortaya atan, Jean Piaget'tir. Jean Piaget - Wikipedia, the free encyclopedia Hem episteolojiye, hem de psikolojiye yapisalciligi kazandiran bilim kisisidir. Kendisi ayni zamanda, notr algili ve disaridan bakis acili bir gozlemcidir ve teorisini cocuklari bilimsel gozlemleyerek ortaya koymustur. Piaget'e gore uc turlu bilgi vardir. Fiziksel, mantiksal/matematiksel ve sosyal. Natüralizm iki farklı felsefik görüşte incelenir: Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[1] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir. Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik natüralizm) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[2] metafiziki pozisyonuna sahiptir.-Alinti- http://tr.wikipedia....ralizm_(felsefe) Bilimsel Felsefenin Doğuşu Bilim felsefesinin temel taşı sayılan bu kitap, felsefenin, birbiriyle bağdaşmaz birtakım düşüncelerin bir çatışma alanı deği, bilimsel bir araştırma ve bilgi edinme yöntemi olduğunu vurgulamaktadır. Geçmişte ortaya atılan metafizik çözümlerin aldatıcı olmaktan ileri geçmediğini, felsefede ilerlemenin ancak bilimsel yöntemle sağlanabileceği tezini savunan yazar, bir yandan klasik felsefe öğretilerini acımasız eleştirirken, öte yandan uzay, zaman, nedensellik, evrim, atom gibi temel kavramları çözümlemekte, fizik geometri ve mantık alanlarındaki çağdaş gelişme ve anlayışlara ışık tutmaktadır. Okuyucu, bilimsel felsefeye giriş niteliği taşıyan bu kitapta bilimsel düşünme yönteminin en canlı ve sağlam örneklerini bulmakla kalmayacak, bilimin kavramsal yapısı yönünden genel kültür içindeki anlam ve değerini de görecektir. Reichenbach bu kitabı ile felsefenin spekülasyondan çıkıp bilime geçtiğini kanıtladığı savındadır. (Arka Kapak) -Alinti- http://kitap.antoloj...-dogusu-kitabi/ bilim felsefesi ile karıştırılmamalıdır. bilimsel felsefe metafiziğe karşı bir tavır olarak gelişmiş Viyana Çevresi felsefe anlayışının felsefeye biçtiği yeni bir kıyafet ve çizilmiş yeni sınırlardan başka birşey değildir. bilimsel felsefe, felsefenin bilimsel olması , yöntem ve alan olarak bilime ayak uydurması gerektiğini savunur. Constructivist epistemology is an epistemological perspective in philosophy about the nature of scientific knowledge[1 Yapilandirmaci epistemoloji, felsefedeki,bilimsel bilginin tabiati hakkinda epistemolojik perspektiftir. Constructivists maintain that scientific knowledge is constructed by scientists and not discovered from the world. Yapilandirmacilar, bilimsel bilginin, bilim kisileri tarafindan yapilandirildigini ve bilimsel bilginin dunyadan elde edilmedigini soylerler. they do not focus on an ontological reality, but instead on a constructed reality. Yapilandirmacilar, ontolojik gerceklige degil; onun yerine yapilandirilmis gerceklige odaklanirlar. Iste benim her seye bakis acim, gercegin yapilandirilmis oldugudur. Bu da insanoglu yapilandirilmisligidir. Ontolojik bakis acisi, hangi ideolojisi olursa olsun, hem bilimsel degildir, hem de felsefeye bilimsel bakis acisini vermez. Yapilandirmaci epistemoloji; empiricism, yani deneycilikten, objektivizm, yani nesnellikten, pozitivizm, yani olguculuktan, reductionism, yani indirgemecilikten, rationalism, yani akilciliktan farklidir. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti
-
Turkluk "Sorunu"
Burdan uniter bir devlet yapisini sinirlari ile birlikte koruma adinasu sonuc cikar. Eger devlet, millet devleti ise ya bir tum milliyetleri ve etnisiteleri iceren millet kavrami vardir ve devletin milleti tum milliyetlerin/etnik kokenlerin milleti olarak her bir milliyete esit mesafede hak ve ozgurluk savunu ve hukukunu uygulamaktadir. Ve millitin kavrami ayni zamanda hem milliyet ve de etnisite kavrami olamaz ve her bir milletin vatandasinin bir milliyet/etnik koken kimligi vardir. Buyuk Britanya gibi. Eger devlet milli devlet degilse, devlet uniter bir devlettir ve bu devletin milleti yoktur cunku her bir milliyete ve de etnik kokene esit mesafede hak ve ozgurlukcudur. Yine Birlesik Krallik gibi Her iki halukarda da ya milletsiz milliyetler birligi ya da milletli milliyetler birligi soz konusudur. Milletsizlik devletin politik icerigini yani ornekteki kralligi gosterir. Milletlilik de millet ust semsiyesini yani britisligi gosterir. Ingiliz, iskoc, galler, irlanda etnik kokenli milliyetlerdir ve hepsi de britis tir. Buna sonradandisaridan gelmis ve cografyada azinlik olarak yasayan british olan turkler, somalililer, jamaikalilar, cinliler, japonlar, her bir avrupa milliyeti de dahildir. Yani britis vatandaslik semsiyesine ait bir kisinin ister cografyanin yerlisi olsun, ister sonradan cografyaya yerlesen azinlik olsun, kendi kisisel milliyeti ve etnik kokeni vardir. Evet simdi dusunelim. Fransiz/alman, italyan, ispanyol v.s. milliyeti etnisitesi mi, yoksa milletimi? Eger milleti ise etnisite ve milliyeti nedir? eger etnisitesi ve milliyeti varsa milli mi yoksa uniter bir devletmidirler? ya da milidevlet iseler mileti nedir? Unutmayin, fransiz, alman, italyan, ispanyol v.s. ya millettir, ya da milliyet ve etnik koken. IKISI BIRDEN OLAMAZ. Sahi dunyada millet devleti kalmis midir? yoksa bu devletler uniter devlet midir? Hangi devletin vatandasidir, kanuni olarak ve siyasi olarak devletlerinin icerigi sabit midir, var midir, hukumetlere gore degisken midir? Yukarida siyaset sabittir yani krallik, Turkiyede sabittir, yani cumhuriyet. Zaten sabit ise adinda vardir. Vatandasi da o siyaset devletine kanuni olarak baglidir. Yani kanuni olarak bir britanya vatandasi olan briton siyasi olarak birlesik kralliga baglidir.
-
Turkluk "Sorunu"
Uzun zamandir ve guncel olarak gundemde olan tum milliyertcilik tartismalarinin temelinde turkluk "sorunu" yatar. Bunu aciklamadan once konu ve kavrami ilgilendiren ogelere bir bakalim. Millet: Ortak bir dil, kultur, etnisite koken ve tarih paylasan halk toplumu/toplulugu. Yine ayni zamanda, toplulugun/toplumun etnisite farkina bakilmaksizin ortak sinir ve hukumet paylasan halk anlamina da gelir. Milliyet : Tek bir kisinin millet devlet ile kanuni iliskisidir. Etnisiteyi icerir. Millet Devleti :Kendi tanimladigi Politik kanuniyetini milletin ustunde hakim kilan uniter devlettir. Vatandaslik : Kisi ile devlet arasindaki baga isaret eder. Etnisite : Etnik koken ya da etnik grup, ortak kultur yada milliyet temelindeki sosyal katagoridir. Etnik kimlik grubun ortak karakteristiklerini diger gruplardan farkli kilandir. Bunlar zorunlu olmamak sartiyla, ortak: nesil/soy , gorunus, giyim/kusam, mutfak/ascilik, miras/kalitim, tarih, dil, sive, din, gelenek, simge/imge ya da etik/kulturel faktor farki icerebilir. Simdi Osmanli sonrasi 1923 ile birlikte gelen duruma bakalim. Millet, yukaridaki tanimdan da algilanacagi gibi "ulus" kavrami altinda olan ilk cumle degil, yani ikinci cumledir. Yani "toplumun etnisite farkina bakilmaksizin ortak sinir ve hukumet paylasan halk" Buradan turk ulusu ortaya cikmaktadir, ya da yukaridaki tanim temelinde Turk milleti. Milliyet, tek bir kisinin millet devlet ile kanuni iliskisidir. Peki, bu tanima ve yukaridaki tanima gore bu tekbir kisi turk olarak turk milliyetine sahip olmali ve turk devleti ile kanuni iliskide olmalidir. Buradaki ilk soru ve ilk sorun/celiski etnisite konusudur. Cunku MILLIYET ETNISITEYI ICERIR. Nedir sorun ve celiski. Soru sudur. Milliyeti turk olan tek bir kisinin etnisitesi nedir? Bu soruya ne ataturk ne turk milliyetcileri yanit veremez. Cunku TURK MILLIYETI YOKTUR VE KULLANILMAZ. Ozaman ikinci soru ve sorun ortaya cikar. Turk milliyeti yok ise ve kullanilmiyorsa, tek bir kisinin milliyeti nedir?. Bu soru da ne Ataturkne de turk milliyetciligi adina yanitlanamaz. Cunku turk ulus ya da millet olarak varsa, milliyet olarak yoktur. Kisaca Ataturk ve turk milliyetciligi MILLIYET KONUSUNDA YANIT VEREMEZ. CUNKU MILLIYET ETNISITEYI ICERIR VE TURK ULUS YA DA MILLETININ ETNISITESI YOKTUR. Turk milliyeti yoksa, KURD, ERMENI, LAZ, CERKEZ V.S. MILLIYETLERI VARDIR. Cunku tek bir kisi etnik koken olarak turk olmadigindan BASKA ETNIK KOKENLERE SAHIPTIR VE BU KOKEN ONLARIN MILLIYETIDIR. Yani turk ulusu ya da milleti CESITLI MILLIYETLERDEN OLUSMUSTUR. Ustelik kendi milliyeti yoktur cunku ulus ya da millet olarak etnisitesi yoktur. Iste Ataturk ve turk milliyetciliginin turklugun sorunu celiskisi ETNISITESI VE MILLIYETI OLMAMASINDAN KAYNAKLANIR. Bunun ilk sorunu ulus ve millet olarak turkluk DIGER MILLIYETLERIN USTUNDE VE HAKIM KONUMUNDADIR. Yani Turklugun kendisinin etnisitesi ve milliyeti olmadigindan ulus ya da ve de millettir. Buradaki dogan hakimiyet ustluk ve esitsizlikte soru sudur. Neden diger milliyetler turklugu millet yada ulus olarak kabul etmek ve kendilerini bu millet ve ulus hakimiyeti altinda gormek durumundadirlar? Gelelim etnisite icermeyen vatandasliga. Milliyet ile vatandaslik farki MILLIYETIN ETNISITE ICERMESIDIR. Kisi ile devlet arasindaki bag. Birincisi kisinin milliyeti turk degildir, cunku turk millet ya da ulustur. O zaman kisinin bir MILLIYETI VE ETNISITESI VARDIR VE BU TURK DEGILDIR. Turk olmayan etnisiteye milliyete sahip bir kisi devlet ile bag kuracak. Simdi donelim tekrar Ataturk ve turk milliyetciligine. Kullanim sudur, Turk vatandasi. Bir kisinin milliyeti ve etnisitesi Turk olamayacagindan ustelik Devletin temeli olan siyaseti cumhuriyet olacagindan, Turk vatandasligi her mantik acisindan anlamsiz ve tutarsizdir. Peki bu tutarsizlik nerden kaynaklanir. TURKU HEM BIR KISI HEM DE BIR MILLET/ULUS YAPMAKTAN. HALBUKI TURK KISI OLAMAZ CUNKU MILLIYETI VE ETNISITESI YOKTUR. DOLAYISI ILE BIR KISI TURK OLMAYAN BASKA MILLIYETE VE ETNISITEYE SAHIPTIR. Ozaman ne olabilir? Misal kurd vatandasi. Peki devlet Turkiye Cumhuriyeti, toparlarsak. Turkiye Cumhuriyetinin "kurd/ermeni/laz/cerkez/yahudi v.s. vatandasi. Gelelim guncel tartismaya. Milliyeti ve etnisitesi turk OLAMAYAN bir kisinin tek secenegi turklugu millet ya da ulus olarak KENDI MILLIYETININ VE ETNISITESININ USTUNDE VE KENDINE HAKIM GORMEK DURUMUNDA KALMASIDIR. Bu bugun kabul edilememektedir. Ozaman kabul edilen nedir, kabul edilen TURKLUGUN BIR MILLET YA DA ULUS DEGIL BIR MILLIYET VE ETNISITE OLDUGU VE DIGER MILLIYET VE ETNISITELER ILE AYNI SEVIYEDE VE ESIT OLDUGUDUR. Iste sorun iki turlu cozume ulasir. Ya turk millet ve ulusuna da bir milliyet ve etnisite bulunur ki bu turk olamaz. Cunku TURKLUK HEM MILLET/ULUS HEM DE ETNISITE/MILLIYET OLAMAZ. Ya turkluk eskisi gibi millet/ulus ta kalacak, ki bu hakimiyet ve ustunluk demektir, yada milliyet ve etnisite ile ayni duzeye inecektir. Milliyeti ve etnisitei olan ve turk olmayan diger milliyet ve etnisite sahipleri, Turklugun de kendileri gibi bir etnisite ve milliyet oldugunu ve hakim bir milliyet ve etnisitenin olamayacagini soylemekteler. Peki bu durumda ne olur. Bu durumda millet ikinci tanimdan yani "etnik farklara bakilmaksizin" tanimindan "Ortak bir dil, kultur, etnisite koken ve tarih paylasan halk toplumu/toplulugu." na donusur ve MILLET KAVRAMI ORTADAN KALKAR, YERINI TURK DE DAHIL MILLIYET VE ETNISITE ALIR. YANI TOPLUMSALLIKTAN BIREYSELLIGE DONUSUR. Iste o zaman yukaridaki tanima uyan her bir kavram ya biretnisite ya da bir milliyet tanimina uyar. Bunun anlami sudur. Turk, kurd, ermeni v.s. milliyetleri ve etnisiteleri. Turkiye Cumhuriyeti vatandasligi ve her vatandasin milliyet ve etnisite kimligi. Yani, turk, kurd,ermeni milliyetli/etnisiteli Turkiye Cumhuriyeti vatandasligi ve vatandasi. Kimse bu aciklamalardan bir boluculuk algisi almasin ve almamaslidir. Cunku vatandaslik ve her bir farkli milliyetli/etnik kokenli vatandan ayni cografi ve siyasi/hukuki temelde UNITERBIR DEVLET YAPISINDA YASAMAYA DEVAM EDECEKTIR. Bu da bir millet devleti degil, UNITER BIR DEVLET OLACAKTIR.
-
Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Peki. Epistemoloji yani bilgi, varlik degil; inanc ile gercek arasindaki dogrulamadir. Bu acidan bakarsak, gercegi dogrulamak adina inancsal ideolojik olarak kac gercek vardir? Ideolojiler ve sevgi, dogru, demokrasi gibi kavramlar gercekte var olan kavramlarmidir? Gercekte var olan ile gercek varlik farki nedir? Reality ile truth arasindaki fark nedir? Yani gerceklik ile neyin gercek oldugu farki. Neyin gercek oldugunu inancin disinda baska dogrulama yolu var midir, varsa nedir? Soyut varlik ne demektir. Soyut bir varligin somut temeli varsa, o varlik soyutmu/yoksa somutmudur. Numenal yetiler, degerler degil; yani beynin her turlu fonksiyonu olan dusunce, akil, zeka, zihniyet, hafiza, algi, bilinc ve farkindalik varlik midir? Varlik ise nasil bir varliktir? Bir varligi ortaya koyan uclemden hangisi varlik ile ozdestir? varligin kendisi/metafizik varligin gozlemi/bilimsel varligin kavrami/dil. Bu temelde inancin hangi dogrulamasi gercektir ve neden? Metafizik mi/bilimsel mi dilsel mi? Insanoglu varligin kendisini ortaya bilimsel olarak koyabilir mi?
-
GÜNAYDIN
Gonulaydin.
-
Teolojik ve ideolojik Ateizm farki
Baslik herneden ve hernasil sa iki kere cikti. Yonetici arkadaslar bu basligi ve bu mesaji silebilirler.
-
Teolojik ve ideolojik Ateizm farki
Bu iki ateizm arasindaki en onemli fark, teolojik ateizmin tanrinin varligi tartismasindaki tanrisiz bir durus olmasi ve bunun bireysel bir durus olmasidir. Yani birey, "Ben teist degilim ve teizmin hic bir tanrisal ya da dinselyonlendirim ve yaptirimlarini uygulamiyorum" demektir. Ideolojik ateizm ise tanri konusunda ve din konusunda tanriya ve dine karsi bir toplumsal mucadele vermektir.Yani "Ben dine ve tanriya karsiyim ve tanrinin yok oldugunu savunuyorum ve tanrinin var oldugunu soyleyenlerle de mucadele ederim." demektir. Teolojik ateist nonteist olarak hak ve ozgurluk olarak kendi ateist durusunun hak ve ozgurlugunu istedigi gibi, teistin de durusunun hak ve ozgurluk oldugunun bilincinde ve farkindadir. Verdigi mucadele kendi durusu uzerine ve bu durusun hak ve ozgurlugunu koruma adinadir. Ideolojik ateist ise, antiteist olarak, teist ile mucadele icindedir. Teisti distalar ve otekilestirir. Teiste karsi bir savas verir. O yuzden onun ateizminden ziyade, teist ile olan mucadelesi on plandadir. Teizme ve teiste karsi kendini ateist olarak ortaya koymak ve korumak, teolojik ateistin yaptigi iken; ideolojik ateist teizme karsi bir savas halindedir. Aslinda konu derin ve detaylidir, katilim olursa da bu detaylar ortayacikabilir. Turkiye'nin ateistleri genelde ideolojik ateistlerdir yani antiteist olarak teizme ve teiste karsi savas verir. Tabi bu da sartlar elverdigi olcude.
-
Teolojik ve ideolojik Ateizm farki
Bu iki ateizm arasindaki en onemli fark, teolojik ateizmin tanrinin varligi tartismasindaki tanrisiz bir durus olmasi ve bunun bireysel bir durus olmasidir. Yani birey, "Ben teist degilim ve teizmin hic bir tanrisal ya da dinselyonlendirim ve yaptirimlarini uygulamiyorum" demektir. Ideolojik ateizm ise tanri konusunda ve din konusunda tanriya ve dine karsi bir toplumsal mucadele vermektir.Yani "Ben dine ve tanriya karsiyim ve tanrinin yok oldugunu savunuyorum ve tanrinin var oldugunu soyleyenlerle de mucadele ederim." demektir. Teolojik ateist nonteist olarak hak ve ozgurluk olarak kendi ateist durusunun hak ve ozgurlugunu istedigi gibi, teistin de durusunun hak ve ozgurluk oldugunun bilincinde ve farkindadir. Verdigi mucadele kendi durusu uzerine ve bu durusun hak ve ozgurlugunu koruma adinadir. Ideolojik ateist ise, antiteist olarak, teist ile mucadele icindedir. Teisti distalar ve otekilestirir. Teiste karsi bir savas verir. O yuzden onun ateizminden ziyade, teist ile olan mucadelesi on plandadir. Teizme ve teiste karsi kendini ateist olarak ortaya koymak ve korumak, teolojik ateistin yaptigi iken; ideolojik ateist teizme karsi bir savas halindedir. Aslinda konu derin ve detaylidir, katilim olursa da bu detaylar ortayacikabilir. Turkiye'nin ateistleri genelde ideolojik ateistlerdir yani antiteist olarak teizme ve teiste karsi savas verir. Tabi bu da sartlar elverdigi olcude.