Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Ama konu varligin ne oldugu degil gozlemin ne verdigi. Zaten gozlemleyebilmenden itiberen bilim ve bilimsellik baslar, varliktan degil. Cunku varlik metafizigin kisir dongulu tartismasidir. Zaten bilim fenomen yoksa gozlem alamaz ve konu kapanir. Fenomenin ne oldugunu bilimdegil, metafizik tartisir cunku onun konusudur. O yuzden varlik felsefeleri ideolojileri inanclari bilimsel degildir. Yani fenomenin gozlemlenmesi. Iste o yuzden varlik konusu metafizigindir bilimin degil. Bilim varligin ne oldugunu tartismaz sadece gozlemini ortaya koyar. Dil varligin adini tanimini tarifini verir. Felsefe anlamini icerigini v.s. verir bilim de gozlemini verir. Iste bu yuzden bil kokenidir ve epistemolojidir, metafizik degil.
  2. Dedimya sen hala varliksal bakiyorsun. Bilim ve bilimsellik VARLIK UZERINE DEGIL, GOZLEMI UZERINEDIR. O yuzden kisaca; Herkes gorebiliyormu ve olguyu herkes kabul ediyor mu? Tabiki teori halinde ise o teori uzerine tartisma vardir. BILIM BILIMSEL OLARAK GOZLEMEK BILMEK VE BILDIRMEKTIR. iste bu gozlem bilmek ve bildirmek tum insanoglunu tartismasiz kapsiyorsa da bilimseldir. Henuz gozlem vermiyorsa mantiksal olabilirlik olasiligi olarak teoridir ve olni da biri gozlem ile yanlislarsa bilim degisir. Bilim bilimselbilissel ve bilgiseldir; varliksal, gerceksel, dogrusal degil. Cunku varliksal gerceksel ve dogrusal olarak ortaya ne konursa konsun tum insanoglunu kapsamaz ve o yuzden inanc ve ideolojidir. Tartisma disi olmasi demek evrensel onay almis gecerlilik demektir. bilimsellikte kesinlik ve suphe yoktur. Sadece gecerlilik ve yanlislanabilirlik vardir. Ayrica core faith yani kutsallar sorgulanmazlar sadece aklini sabitleyenler icin tartisilmazdir, tum insanoglu turu icin degil.
  3. Bak sana bilimselligi cok kisaca insanoglu temeli olarak anlatayim. Insanoglun kendi dahil algilamasi var anlamina gelir. Iste bu algilanan verdigi gozlem temelinde kavram ve bilgi kazanir. Burada bilimsel bilgi alinan gozlemin bilinmesi ve tum insanoglu gozlemine olgu olarak bildirilmesidir. Aslinda hepsi bu. Gerisi metafizigin varliksal inancsal ideolojik dogrusal yaratilissal fizik otesi ontolojik teolojik ve de teleolojik akil yurutumu ve somutlasstirilmasidir. yani algi var demektir. Iste bu varin inancinindogrulanmasi da genel olarak bilgidir. Insanoglunun aslinda varlamasina gerekyok. Cunku zaten vari bildirir. Eger bu var gozlem veriyorsa ve olgusu tum insanoglunun algisina hitap ediyosa, zaten bilimseldir. Bir seyin bilimsel olmamasi demek, UZERINDE TARTISILIYOR OLMASI DEMEKTIR. Cunku olgu tartisma disidir. Olgu fact demektir. yani reality ya da truth degil. Inanc tabelieftir. Iste onemli olan bu inancin bilimselligi yani gozlem ve olgu olmasidir. Bu da tum insanoglunu kapsamalidir.
  4. Kusura bakma ama turkce dili bir kavrami isleme yenileme anlamve icerigi analojik ve mana cikarma mantifgi ile verme konusunda, en az 3 cag geri. Halbuki felsefe dil ve bilim 20. yuzyildan bu yana dil uzerinde donuyor ve tum kalasik anlamlar anlamini yitiriyor. Ustelik turkcemiz kok yapili bir dil oldugundan da sinirli. Realite baska truth baskadir. Turkce de ikiside gercek olarak gecer. Truthbaska fact baskadir. Olgu kavrami gercek gibi algilanmaktadir. Gercek DOGRULANAN INANCTIR VE BASKA DA BIR SEY DEGILDIR. O yuzden de her metafizik tabanin gercegi farklidir.Kimi icin tanri kimi icin madde, kimi icin dusunce kimi icin kavram. Bilgi de kavramsal olarak INANC ILEGERCEK ARASINDAKI DOGRULUK KOPRUSUDUR. Kisaca gercek ve gerceklik ontolojik bir taban tartismasidir. Her taban kendi tabanina gore gercegi kendine dogrular. Tabiburada ben bilimsel bilgiden bahsetmiyorum. Bilimsel bilgi gozlem ve olguya dayanir, gercege degil.
  5. http://www.facebook.com/video/video.php?v=1346440015880
  6. Diyecegim tek sey gereksiz buldugun sorunun cevabini buldugunu zannediyorsan, bilissel ve bilimsel ufkun sinirli demektir. Cunku ne gercek ne deneyin gercek oldugu gercegin ne oldugu ne de gerceklik bilimsel degildir ve yappilandirilmis olarak ta yapilandiran varlik temeline gore degisken tartismali ve gorecelidir. Gercek ontolojik degil; yapilandirilmistir. Ontolojik gerceklikteki herhangi bir dogrulama inancsal ve ideolojiktir. Uclem insanogluna ait olandir. Madde dusunce ve kavram. Bunlarin biri olmadan digerleri de olmaz. Uclemin temelibir pozitif ve noktadir. Truth-gercegin ne oldugu olarak tartismadi. Taaaa Aristo'dan Plato'dan bu yana. Ustelik yapilandirilmis oldugundan da olguu olarak gercegin ne oldugu ortaya konamaz. Reality de gerceklik demektir. Gercek varlik ve de gercekte varligin ne oldugu ise zaten metafizigin tartismasidir. Bilim bilimsel olarak ne dogrudan ne de gercekten yola cikar, gozlem ve olgudan yola cikar. Ama bilgi inancile gercek arasindaki dogrulamadir. Buradaki inanc dini temeldeki faith degildir, believe temelindeki "sana inaniyorum" temelli inanctir.
  7. http://www.youtube.com/watch?v=40P3qaRy6Rk
  8. evrensel-insan şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    Ben sana senin mesajindan bir dakika sonra soruyusormusum. Benim turk musikisi repertuarim cok genistir. Istedigin varsa, seve seve.
  9. evrensel-insan şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    Ya bunu?
  10. Maalesef henuz insanoglu tarihinde cografyamiza birey ve bireysel bilinc henuz ugramadi. Yapilacak en guzel sey, karsimizdakini kirmadan ve de kararli olarak kendimizi ortaya koymamiz ve baskalarinin da kendilerini ortaya koymalari hakkinda yardimci olmamiz. Bu basarilirsa zamanla satginlik gelir ve kendini ortaya koyabilmek kolaylasir. Iste bu tam da olmayan suru psikolojisi ve korku felsefesidir.
  11. evrensel-insan şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    Radya, bu sarki sana; http://www.facebook.com/video/video.php?v=137265849670995
  12. evrensel-insan şurada cevap verdi: sedelina başlık Forum Oyunları
    http://www.dailymotion.com/video/xdr3md_mustafa-erses-yuzun-gullerden-ynce_music
  13. Espriye karsi benimki de ironi idi. "Isteyenin yuzu birkara, vermeyenin iki kara"
  14. Sence esbaskan milliyetcilik ile ilgili soyledigi cumlede hem ne kadar samimi hem de neyi hedefliyor?
  15. Kapitalist uretim iliskilerinin tarihsel gelisiminde once Ingiltere ic savasi ve sonraki Fransa Ihtilali'nden sonra,hem kapitalist iliskiler,hemde milli bilinc birlikte yukseldi. Bu sirada feodal koyluler-isciye,feodal beyler-burjuvazi(sehirli) ye donusunce;Marks ve Engels Kapital ile birlikte diger kitap ve yazilariyla Insanlik tarihinin ilk ve en uc iki ayrimini ortaya koydu.(emek-sermaye) boylece yine tarihte ilk defa evrensel temelde ayni toprak altinda yasayan topluluklar iki buyuk kutuba bolunmeye basladi. Bu bolunmeyi de ilk defa Lenin o zamanki carlik Rusya'sinda iyi orgutluyerek,Carlik Rusya'sini yikarak kendi deyimiyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi'ni kurdu.Iki ana sorun vardi; 1)Devrim ust yapida gerceklesmis,ulke henuz kapitalist uretim iliskilerine hem fiziksel hem de dusunsel bakimdan hazir degil, 2) Cumhuriyetler Birligi,yani milli bilincin gelismeye tarihsel hiz verdigi zamanda bir sinir altinda birbirlerinden farkli dil ve kultur yapisina sahip topluluklar var. Butun bunlar olurken.Kapitalizm de kendi ic sinirlarina sigmaz duruma gelmis,bilhassa Afrika kitasina yayilarak kapitalizmi dis somuru-sermaye ye donusturerek emperyalizme gecmis. Tekrar Lenin'e donersek, o birseyin farkindaydi.ulke halki kapitalist uretim iliskisi yasamazsa ust yapi devrimi alt yapiya tasinamayacak ve devrim uzun omurlu olmayacakti.Bu yuzden ulke icinde kapitalist uretim iliskilerini gelistirmeye karar verdi.Dusuncesinde"ben ulkeyi sosyal yapiyla idare ettigim olcude kapitalizm ust yapiyi ele geciremez"vardi.Bu dusunce temelinde kimsenin zengin olmasina izin vermeyecekti.Bunun icin herkesin ana ihtiyaclarini karsiliyor,ekstra parasi olanlar bu nu para ustune cevirmesin diye paralari belirli araliklarla degistiriyor,elde biriken paralari gecersiz kiliyordu.Boylece devlet ekonomik olarak guclenmis,ve dunya artik emperyalistlerin at kosturdugu eski dunya degildi.Artik ciddi bir rakipleri vardi. Stalin,Nihilizm'in de etkisiyle ulkesinde katliam yapmis (kendine gore belki hakli nedenleri var) ve halkinin cogunun nefretini kazanmisti.Bu arada parti uyeleri daha rahat ve ferah yasamaya baslayinca toplum icinde ister istemez ekonomik yasam farki dogdu. Bu arada emperyalistler bos durmuyor ulke icinde bolucu milli ayrisma propagandasi yurutuyordu.Kendi toplumunu bir arada tutmakta zorlanan SSCB birde sinir disindaki ulkeleri kendi gibi yapma hevesine katilinca,-ki bu sozde marxist girisimi amerikan idealizmi Afganistan ve Irak ta uyguladi ve baska ulkelerde de uygulayacaga benzer.(Amaclar farkli olsa bile SSCB ve ABD'nin yaptiklari ayniydi) Afganistan'i isgal ederek kendiside emperyalistlerin yontemini uyguladi. Stalin den sonra artik ust yapidakiler Lenin gibi dusunmemeye basladilar.Boylece alt yapiyi hazirlayayim derken ust yapi degisiyordu.Afganistanda basarili olamadiklari gibi,kendi ulkelerinde de geriye donus baslamisti. Tabi bu arada emperyalistlerin hem terorismi dunyaya tanitisini,hemde ulke icindeki soros calismasini goz ardi etmemek lazim.Sonrasi corap sokugu gibi geldi once SSCB parcalandi ve gercek (arzulanan,kitaplara yansiyan) sosyalizm alt yapiya yayilamiyarak olusamadan bitti.Kominizm onun ust ve kendi kendisine gelecek asamasiydi. YERYUZUNDE SOSYALIZM YA DA SOSYALIST URETIM ILISKILERI HIC GERCEKLESMEMISTI.KALDIKI KOMUNIZM. Aslinda Osmanli Imparatorlugu ve Carlik Rusya'si o kadar cok benzerlikler tasiyordu ki,ikisinde de feodal uretim iliskileri hakim surmekteydi ve ikiside milli yukselisi ve onun getirdigi toprak kaybini durdurmayi bilmiyorlardi.Tek fark rusya ilk basta toprak kaybina ugramadan SSCB ne donusebilmis,osmanlilarda boyle bir gelisme olmadigi icin topraklarini tutamamisti. Lenin'in devrimiyle Ataturk'un devrimi de benzerlikler tasiyordu.Ikiside ust yapi devrimiydi.Ikiside ust yapi devrimini alt yapiya tasimak icin toplumsal uretim iliskilerini kapitalist yapmak zorundaydilar.Lenin'in Ataturk'e yaptigi silah ve ekonomik yardim dayanismasi bu yuzdendir .Lenin SSCB'ni cok toplumlu ulke yapisini bilerek kurdu. Ataturk cok toplumlu yapiyi tek toplum altinda toplamayi tercih etti. Bir yerde SSCB'ni parcalayan soros ve terorizm oldu.Turkiye Cumhuriyeti uzerinde ayni terorist (ustelik icsel-PKK) ve soros calismasi var.SSCB parcalandi,Rusya kaldi.Umarim Turkiye Cumhuriyeti Sevr'e gore parcalanip yerine Ilimli Islam Cumhuriyeti kalmaz.Bunun boyle olmamasi yani tarihin tekerrur etmemesi icin ne yapacaksak,nasil yapacaksak,kimlerle yapacaksak v.s. yapalim.Inanin vaktimiz kalmadi,tarih aleyhimize isliyor. Isin aci tarafi o devrin sosyalist temelli bu ideolojisi, bugun artik emperyalist zihniyetin bir saldiri, savas politikasi haline gelmistir. Afganistan'as saldirarak bunun onunu acan SSCB'nin actigi kapidan bugun emperyalist zihniyet girmistir. Her turlu baski rejiminin getirdigi antiinanc ve koyu zihniyet hem yuz binlerce olu birakmis, hem de bilincli olarak gelmeyen inanc zihniyeti yeniden hortlamistir. Stalin ve Hitler'in tarihte katliamcilar olarak benzesisi, iste bu sosyo-siyasal temelli sivil diktatorlugun bir urunudur. Bu temelde Stalin ile Hitler arasinda da bir fark kalmamaktadir. Aslinda nihilizmin getirdigi yukumluluk boslugunun ve bireyci akilciligin tum izmleri, maalesef kendi diktatorluklerini yurutme adina insanligi kana bulamistir ve bu kana bulama bugun de emperyalist zihniyetin tekelinde devam etmektedir. Bugun gorunurdeki sivil diktatorlugun izmler farki bazinda bir ilericilik, demokrasi, hak ve ozgurlukler, adalet, esitlik v.s. sagladigini dusunen beyinler; iste bu iki asir ionceden kalma kuyrukcu beyinler ve sadece kendi izm temelinde bakan beyinlerdir. Hepsinin ortak noktasi kendi izm cikarlari uygruna insanligi kana bulamalari ve bulamaya da devam etmeleridir.
  16. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Türk Tarihi
    1923 'te Turkiye Cumhuriyeti kurulduktan ve1938'de Ataturk'u kaybettikten sonra hic dusundunuzmu, bizim tarihimizi, bizim adimiza kimler yaziyor? 1941-45 yillari ikinci dunya savasi yillaridir ve Ismet Inonu'nun iradesiyle Turkiye savasa girmemeyi basarmistir.(Bilindigi gibi Osmanli Imparatorlugu birinci dunya savasina girmemeyi basaramamistir). 1950 'ler Turkiye'nin cok partili doneme gecis yillaridir.(Bunun boyle olmasina kim karar verdi dersiniz, iyi bildiniz Amerika) Ayni zamanda Turkiye'nin "ulkeyi gelistirmek icin" borclandigi yillardir.(borclar nereden alindi dersiniz, iyi bildiniz Amerika'dan). 1960'li yillar ilk darbeyi gordugumuz yillardir.(Darbeyi kim yaptirdi dersiniz, iyi bildiniz,Amerika) Yine 1960'li yillar sokaklarin "devrimci-karsi devrimci (biri digerine gore) olaylariyla dolu yillardir.(Genclerimizi kimler kiskirtti dersiniz, iyi bildiniz .Biri Amerika digeri Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birlig i(Gencler icin bir aciklama SSCB parcalanarak 1991 de Rusya adini almistir). O yillari biraz acalim, 1960-70'li yillar SSCB'nin, komsu ulkelerini "sosyalist yapma yillaridir-Bugunki ABD'nin Irak'i "demokratik yapmasi"gibi, yine o yillar ABD'nin, SSCB'nin girisimlerini onlemek icin teror ve terorizmi dunya ya tanittigi yillardir. Donelim Turkiye' ye 1971 yili ikinci darbe donemi ve gencecik cocuklarin asildigi donemdir. 1970-80 arasi -Turkiye ye"yabanci eliyle teror nakli" donemidir.Bilindigi gibi bu teror 1980'lerde "bizim terorimiz"e yani PKK terorune donusturulmus, boylece teror belasi bizim "onunla yasamayi ogrenme"surecimizi baslatmistir. Yine 1980'li yillar ucuncu darbeyi getirmis, bu uc darbe turkiye'yi dusunce ve yasamsal anlamda en az bir asir tarihte geriye goturmustur. Yani Menderes donemine derken Turgut ozal eliyle ikinci Menderes yaratilmis,tabi bu sefer "kimlik"tartismalari ile birlikte. Yil 1990'lar. Faili mechullarin cirit attigi gencligin sustugu ilericilerin geriledigi yillar. 2000'lerle birlikte baslayan gunumuz sureci. Butun bu eklentilere "ilimli islam"eklenmistir. Aslinda bilmem hatirlatmama gerek varmi, 1970-80 arasi kiskirtmalarda SSCB ABD ye yardimci olmus, 1980'LERDEN ITIBAREN KISKIRTICILIK GOREVINI YINE ABD yuklenmistir. Sonunda ABD SSCB 'NIN DE "BASINI YEMIS" VE ONUN FELSEFESINIDE DAGARCIGINA KATARAK HEM IDEOLOJIDE HEMDE KISKIRTILICIKTA YALNIZ KALMISTIR. Surasi sevindirici olmali ki 2000'lere kadar hicbir seyi sezemeyen kamuoyu "birdenbire" sanki hersey yeniymis gibi AKP'de her seyi sezer ve tartisir hale gelmistir. Bunun kitleselligi ise 2010'lardir. Demekki Turkiye tarihi halkin bir seyleri sezmesi ve kitlesel ve her turlu kesimden harekete gecmesi adina, 1950-2000 arasi kayiptir. Simdi soruyorum sizlere, tarihimizi baskalarina yazdirmaktan bikmadikmi? Ne zaman kendi tarihimizi kendimiz yazmaya basliyacagiz? Yoksa simdiye kadar oldugu gibi "bizim kaderimiz boyle yazilmis" deyip, aynen devam mi edecegiz?. Simdi soyleyin! biz kimiz ve kimler bizden?
  17. Deniz Gezmiş (MAhkeme SavunMası...) Deniz Gezmişin Savunması "ben, yusuf aslan, hüseyin İnan, sinan cemgil ve alpaslan doğan beraberdik. İddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur. İddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. yalnız, biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz. türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. bu sebeple ölümden çekinmiyoruz. biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen türkiye'nin bağımsızlığını temin edemedik. bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık. İddianamede geçen ve bana atfedilen hükümleri kabul etmiyorum. ben silahımı halka, orduya karşı kullanmadım. ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve 'halka ve orduya karşı kullanırım' şeklinde beyanda bulunmadım. öteden beri arzetmiş olduğum gibi bu ülkede anayasayı en fazla savunanlar bizleriz. anayasa'yı ihlal edenlerse ortadadır. anayasa'nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. anayasa'yı uygulamayan yavuz kimseler de hala ortadadır. yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler. İddia makamı bizim vermekte olduğumuz bağımsızlık savaşına karşıdır. türkiye cumhuriyeti'nin hukukuna karşı, reformlara karşıdır. onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya çalışmışlardır. bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil sizlersiniz. ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik, türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. varlığımızı türkiye halkına armağan ettik, bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. hangi şartlarda olursak olalım bunu açıkça söyleriz. düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak,düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz. tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır, buna da inanıyoruz. profesyonel devrimci bugünün türkiye'sinde kendini hayatı boyunca türkiye'nin bağımsızlığına adayan kimsedir. (İddianamede) 'fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar, önceleri atatürkçü geçinirken onun fikir ve şahsiyetiyle küçük görmeye başladılar' şeklinde ve 'sadece mustafa kemal tarafını beyan ediyorlardı' şeklinde bir cümle mevcuttur, bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum. diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. bu kasten tahrif edilmek isteniyor. bu cümle artniyetle hazırlanmıştır. bu memlekette mustafa kemal'e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. 35 milyon metrekare vatan toprakları işgal altındayken, bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. mustafa kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı. hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. anayasamızın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk. yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. halen de bu inancı taşıyorum. türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. bundan dolayı ölümden korkmuyorum. onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. ve ben 24 yaşındayken kendimi türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. kurtuluş savaşını da yerli yerine oturtmak gerekir. biz elli sene evvel kurtuluş savaşını vermiş bir ülkenin çocukları olarak kurtuluş savaşının gerçek tahlilini yapmaya her zaman muktediriz. biz yine çok iyi biliriz ki, türkiye kurtuluş savaşını yapmak için samsun'a çıkanlara İstanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir. ve yine bilmekteyiz ki, osmanlı İmparatorluğu yüzlerce generalinden ancak birkaç tanesi kurtuluş savaşına iştirak etmiştir. ve yine bilmekteyiz ki, kurtuluş savaşı yapıldığı sırada İstanbul'da bulunanlar bunları yapanlara 'eşkıya' demiştir. türkiye'nin kurtuluş ve bağımsızlık savaşında ne şekilde bağımlı hale geldiğini de belirtmek gerekmektedir. ayrıca iddianamede türkiye halkının bir takım etnik gruplardan teşekkül ettiği iddiaları ve bunu bizim yaptığımız, ortaya attığımız ithamları mevcut bulunmaktadır. birinci türkiye büyük millet meclisi'nin kararında ve misakı milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. türk ve kürt kavimi yaşamaktadır. birinci büyük millet meclisi kararı böyledir. türkiye'de iki kardeş kavimin ve ulusunun yaşadığını kabul etmektedir. bunu kabul etmek bölücülük değildir. bu iki kardeş unsur birinci kurtuluş savaşını müştereken başarmışlardır. güney cephesinde düşmanla omuz omuza savaşmışlardır. bu ikisine birden türkiye halkı diyoruz. ve bu iki kardeş unsur ikinci bağımsızlık savaşını da müştereken başaracaklardır. öğrenci hareketlerine gelince iddianamede öğrenci hareketlerinin başlangıç tarihi 1968 olarak belirtilmektedir. bu tarih yanlıştır. türkiye'de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. sultan hamid'in tıbbiye talebelerini sarayburnu'ndan denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri türkiye'de devam edegelmiştir. 1908'i hazırlayan hareketler ileriye dönük hareketlerdir. vagonli'yi tahrip eden gençler ilerici gençlerdir. 2.dünya savaşı sırasında 'faşizme hayır' diyen gençler ilerici gençlerdir. ve 28 nisan 1960 tarihinden özgürlük savaşı veren gençler ilerici gençlerdir." Deniz Gezmiş
  18. Herkese, bütün devrimcilere selam.. ..."Avukatları Halit çelenk ve Mükerrem Erdogan odaya girdiklerinde Deniz`in yüzü aydınlandı.Gülümsedi onlara: - Hoş geldiniz, dedi ..iyiki geldiniz...Filtreli sigara içiyordu Deniz.-""iki gün öncesine kadar, birinci sigarası içiyorduk. Sonuç belli olunca, hiç değilse iki gün ,filtreli içelim dedik." Deniz`in bulunduğu oda kalabalıktı. Çok sayıda subay vardı.Gardiyanlar, Ankara emniyet müdürü, Savcı, infaz savcısı, polis şefleri...Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, ve Hüseyin İnan hakkında ölüm cezası veren Ankara Bölgesi Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesi`nin Başkanı Tuğgeneral Ali Elverdi oradaydı. Merkez Komutanı general Tevfik Türüng de hazırdı... Deniz`e bakıyorlardı. İnceden inceye inceliyorlardı... Deniz`de onlara bakıyordu... İnfaz savcısı Topal Sami`ye seslendi. Deniz: -"Ellerimi çözün,babama mektup yazmak istiyorum". Subay, sivil görevliler bakıştılar. İnfaz savcısı Sami Uğur -"Sen söyle Deniz", "yazarlar..." Ellerini çözmediler.. Bir daktilo getirildi... Deniz darağacına bakarak, düşünüp sözcükleri tek tek seçerek mektubu yazdırmaya başladı.. Deniz mektubunu, yüksek sesle yazdırırken oradaki kalabalıktan çıt çıkmıyordu. Bitirdi söyleyeceklerini. Yeniden infaz savcısı Sami Uğur`a döndü: "Mektubu babama verirsiniz, değil mi?" -"Tabii Deniz.. Bundan şüphen olmasın..." Savcı denize doğru eğilerek -"Nasılsın Deniz?" dedi. -"Iyiyim... Mutluyum. Çok rahatım.." yanıtını verdi Deniz. -"Bizden bir isteğin var mı?" -"Var, Yusuf ve Hüseyin`i görmek istiyorum. Gitmeden önce, arkadaşlarımla vedalaşmak istiyorum." (...) Az sonra cezaevinin koridorlarında, zincirin betona değip sürüklenirken çıkardığı sesler duyuldu. Yusuf geliyordu. Yusuf odanın kapısına geldiğinde Deniz ayağa kalktı. Gülerek karşıladı arkadaşını.. Elleri arkadan kelepçeliydi ikisinin de. İdam hükümlüsü iki yoldaşın son buluşması bir hüzün yumağıydı. Göğüs göğüse, yanak yanağa bir süre öylece kaldılar. Gülümsüyordu ikisi de. Birbirlerine birşeyler fısıldadılar. Güldüler.. Gülerek bakıştılar. Gülerek ayrıldılar: -"Güle güle Yusuf". -"Güle güle Deniz". Yusuf`u odadan çıkardılar. Az sonra, pranga zincirinin betona değmesiyle çıkan yeni sesler duyuldu. Giderek yaklaştı. Odaya girdi. Gelen Hüseyin`di. Onun da elleri arkadan kelepçeli, ayak bilekleri prangalıydı. Boyunlarıyla birbirine sarılmaya çalıştılar. Birbirini yanaklarından öptüler. Ve gülerek birbirine, "Güle güle" dediler. ... Deniz`i ayağa kaldırdılar. Ceplerini boşalttılar. - Deniz "Parkam nerede?" diye sordu. Burada dedi biri. -"Onu babama verin". İnfaz savcısı, mahkemenin ölüm cezasına ilişkin kararını okudu. Savcı sordu -Bu karar sana mı ait? "-sizi tanımıyorum.." Deniz, savcının sorusu üzerine, son kez direndi. Başı yukarıya kalkıktı. Gözleri kısıldı. -"BU KARARI REDDEDİYORUM. KABUL ETMİYORUM." Savcı mahkemece verilen kararın, askeri yargıtayca onandığını söylemekle yetindi. İnfaz savcısının işareti üzerine, masanın üstünde duran gazete kağıdından paket açıldı. İçinden beyaz patiskadan yapılma kolsuz, uzun bir gömlek çıktı. Gömleği Deniz`in başına geçirdiler. Deniz`in ayağındaki botların bağı çözüktü. Buyruk veren bir sesle -"Bağları bağlayın" dedi. Sonra darağacına giderken tanıklık yapmaları için bulunmalarını istediği avukatlara dönerek -"Cezaevinden yangından mal kaçırırcasına, kaptılar bizi. Postallarımın bağını bağlamaya bile zaman bulamadım. Bari şimdi bağlasınlar. Asıldığımda, postallarım ayağımdan düşsün istemiyorum.." bir görevli Deniz`in ayakkabılarının bağlarını bağladı. İnfaz savcısı -Hadi Deniz dedi. Avukatlarına baktı -"Hoşça kalın, herkese bütün devrimcilere selam..." Yürüdü.. İki yanında birer gardiyan vardı. Gardiyanlar kolunu tuttular. Bırakın diye bağırdı."Bırakın kendim giderim". Koridorları geçti. Arkasından 20-30 kişi yürüyordu. Deniz, avluya çıktı. Duvar dibine kurulmuş ve hafif aydınlatılmış darağacına doğru yürüdü. Masaya oradan da, duraklamadan tabureye çıktı. Başını öne uzatarak ilmiği kendi boynuna geçirmek istedi Başaramadı. Masanın başında bekleyen cellat ilmiği iki eliyle çekti, genişletti. Deniz`in boynuna geçirdi."-Yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın halklar, yaşasın isçiler, köylüler, kahrolsun emperyalizm." Ali Elverdi çek diye bağırdı. Cellat öne atıldı.. Tabureyi çekti.. Saat 01.25`tir.. Denizin Son Mektubu Tutsam şu karanlığı, tutsam da yırtsam Deniz Gezmiş
  19. DENİZ GEZMİŞ'İN SON MEKTUBU Deniz Gezmiş in son mektubu 6 Mayıs 1972 Baba, Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum. Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma. Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir. Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım… Oğlun Deniz Gezmiş Merkez Cezaevi
  20. http://www.youtube.com/watch?v=3MRTxpj05ho
  21. Şarkışlaya düşürmesin oy Allah sevdiği kulunu Gemerekte çevirmişler Deniz Gezmiş'in yolunu Gece Elmalıda kalmış Amancılar iyi solmuş Uzatmalı iyin biri Yusuf'u gafletle vurmuş Dağların olayıydım Okur-yazar olaydım Deniz mahkemeye düşmüş Avukatı ben olaydım Yusuf mahkemeye düşmüş Avukatı ben olaydım
  22. Tüm Sırlar Ortaya Döküldü Öcalan'ın Mektubu ile PKK-MİT Anlaşmasının Tam Metni Yayınlandı! İşte... 9 Şubat 2012 - 08:35 Bugün gazetesi, Oslo'da terör örgütü PKK ile yapılan görüşme sonucu varıldığı ileri sürülen ve KCK operasyonunda ele geçirildiği belirtilen bir mutabakat metni yayınladı. Bugün gazetesi tarafından hazırlanan haberde metnin KCK operasyonlarında ele geçirildiği, Hakan Fidan ve yardımcısı Afet Güneş'in PKK ile vardığı mutabakatın metni olduğu iddia edildi. Gazetenin haberi şöyle: Hakan Fidan ve yardımcısı Afet Güneş’in Oslo’da terör örgütünün elebaşlarıyla vardığı mutabakat metni de KCK operasyonunda ele geçirildi. İşte o şok metin: OSLO X TOPLANTISI TARİH: 12-13 Mayıs 2011 Türkiye ve PKK temsilcileri arasında yapılan görüşmelerde mutabakata varılan hususlar Yaşanan çatışmalı sürecin Türkiye’de şiddet, can vemal kaybına neden olduğu gerçeğinden ve kalıcı barış, güvenlik, uzlaşı ihtiyacından hareketle; taraflar Oslo toplantıları sürecinin devamı konusunda hem fikirdirler. Taraflar, demokrasi, insan hakları ve evrensel hukuk ilkeleri temelinde Kürt sorununun çözümünde diyalog vemüzakere yolunun esas alınması konusunda görüş birliğine ulaşmış ve bir an evvel müzakerelere başlamanın gerekliliğine inanmaktadırlar. Oslo sürecinin başlangıcından bugüne dek yürütülen çalışmalar ve atılan olumlu adımlar, Kürt sorununun siyaset zemininde ve kamuoyu nezdinde tartışılabilir hale gelmesine ciddi katkı sağlamıştır. Üzerinde mutabakata varılan hususlar 1-) Taraflar, süregelen Oslo ve İmralı süreci bağlamında Kürt sorununun çözümü konusundaki kararlılıklarını koruduklarını bir kez daha belirtmişlerdir. 2-) Taraflar, bu güne kadarOslo ve İmralı süreçlerinde vurgulanan Kürt sorununun kalıcı çözümüne yönelik temasların sürdürülmesi ve yürütülecek çalışmaların Anayasal ve yasal çerçevede sonuçlandırılmasının esas alınmasının gerekliliği konusunda varılan mutabakatları teyit ederler. 3-) Taraflar, 10 Mayıs 2011 de İmralı da yapılan görüşmede SayınÖcalan tarafından sunulan, Türkiye’de Temel Toplumsal Sorunların Demokratik Çözüm İlkeleri Taslağı, Türkiye’de Devlet ve Toplumİlişkilerinde Adil Barış İlkeleri Taslağı ve Kürt Sorununun Demokratik Çözüm ve Adil Barışı İçin Eylem Planı Öneri Taslağı adı altındaki taslaklar konusunda, en geç Haziranın ilk haftasına kadar görüş ve önerilerini sunarlar. Kürt tarafı, sözü edilen taslakları memnuniyetle karşılar, prensip ve ilkesel olarak kabul eder. 4-) Taraflar, ayni süre içinde yukarıda adı geçen taslaklarda zikredilen Anayasa Konseyi, Barış Konseyi,Hakikat ve Adalet komisyonu için isimdüzeyinde çalışma yaparlar ve netleştirdikleri isimönerilerini sunarlar. 5-) Türk tarafı, seçimlerden sonra en kısa zamanda Örgütü temsilen iki kişinin SayınÖcalan’ı ziyaret etmesi, yukarıda adı geçen konsey ve komisyonlar kurulduktan sonra, birer alt komisyonlarının da Sayın Öcalan’la ilişkilendirilmesini taahhüt eder. 6-) Kürt halkının siyasi ve legal temsilcileri, basın yayın organları ve çalışanlarına yönelik uygulanan baskı, tutuklama ve çalışmalarını engelleme vb. yönelimlere son verilmesi ve KCK adı altında gerçekleşen siyasi operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılması sürecin yumuşatılması ve çözüm yönünde ilerlemesi için önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede Türk tarafı ilk adım olarak Newroz ve sonrasında tutuklanan Kürt siyasetçileri bırakmayı taahhüt eder. 7-) Taraflar, seçimlerin güvenli bir ortamda geçmesi ve ortamın normalleşmesi için, en üst düzeyde kamuoyuna açık çağrı yapacaklardır. 8-) Kürt sorununun nihai çözümünün, ancak çatışmasızlık zemininde gerçekleşebileceğinden hareketle tüm askeri, siyasi ve diplomatik operasyonların ve eylemlerin durdurulması ve uygun tedbirlerin karşılıklı geliştirilmesi esastır. Bu çerçevede taraflar, 15 Hazirana 2011 e kadar her türlü operasyon ve askeri eylemlerini durdururlar. 9-) Taraflar, müzakereleri derinleştirmek ve gündemdeki konuları tartışmak üzere hazırlıklarını yaparak 2011-Haziran ayının ikinci yarısında bir araya gelmeyi kararlaştırmışlardır. Üç paragraflık giriş ve 9 maddeden oluşan iş bu mutabakatmetni, taraflar arasında arabuluculuk yapan HD (Hakem Devlet) temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı HD merkezinde arşive alınmıştır. Operasyonda ele geçirilen Öcalan’a ait el yazması bir mektubun da MİT tarafından KCK Yürütme Konseyi’ne ulaştırıldığı tespit edildi. Mektupta KCK’nın alternatif devlet kurma girişimi olduğu belirtiliyor. OSLO'YA KATILANLAR MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Yardımcısı Afet Güneş’in katıldığı Oslo görüşmesinde PKK adına terör örgütü elebaşları Sabri Ok, Mustafa Karasu ve Zübeyir Aydar ile koordinatör ülkelerin temsilcileri hazır bulunmuştu. Görüşmelerin 2.5 yıl sürdüğü ve 5 kez gerçekleştiği iddia ediliyordu. Kaynak: BUGÜN GAZETESİ BDP'de MİT’in ses kaydı İddiaya göre; PKK/KCK soruşturması kapsamında 13 kişinin tutuklandığı 13 Ocak 2012’de gerçekleştirilen operasyonda BDP Diyarbakır İl Başkanlığı’nda yapılan aramalarda; MİT heyeti ile kırmızı bültenle aranan terör örgütü yöneticileri arasında yapılan ve Oslo görüşmelerini tamamlayıcı nitelikte olduğu öne sürülen toplantılara ait 12 adet ses kaydı, Öcalan’ın KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı’na yazdığı 6’sı el yazısı olmak üzere 19 doküman bulundu. Ele geçirilen belgelere göre, MİT heyetinin istihbarat toplama ve bilgi edinme görevinin dışında örgütün yönetilmesine aracılık etme ve örgütün yönetilmesine olanak sağladığı iddia edildi. Silahlı faaliyet yürütmesi en baştan beri öngörülen KCK yapılanmasının MİT heyetinin gözetiminde tamamlandığı ileri sürüldü. İddiaya göre, MİT gerek doğrudan temaslarında gerekse örgüt içindeki ajanları aracılığıyla elde ettiği saldırı ve eylem talimatlarının önlenmesi ve engellenmesine yönelik harekete geçmedi. MİT’in eylem talimatlarını, yerine getirecek olan Kandil ve kırsal kadrolara iletilmesine aracı olduğu, MİT’in istihbarat toplama vazifesini aştığı ileri sürüldü. Operasyonlarda yeni Anayasa’da Özerk Kürdistan’a imkan tanınması, Öcalan’ın önce ev hapsine ardından özgürlüğüne kavuşması, PKK’nın özerk Kürdistan’da polis gücü olarak kullanılması, Birleşmiş Milletler veya NATO’nun bölgeye müdahalesini de içeren mutabakat metinlerine ulaşıldığı öğrenildi. Kuryelik iddiası Öcalan’ın terör örgütünün Avrupa ve kırsal kadrolarıyla iletişiminde, avukatların cezaevinden Öcalan’ın kaleme aldığı mektupları çıkaramadığı için bunu MİT heyeti üstünden sağladığı, MİT’in Öcalan’ın 6 Temmuz 2011’deki “KCK Yürütme Konseyi Başkanlığına” başlıklı el yazısı mektubu da Avrupa kadrolarına ulaştırdığı iddia edildi. Öcalan’ın görüşme notlarında birçok defa MİT heyetiyle görüştüğünü, mektup trafiği yaşandığını açıkladığı da belirtildi. “PKK-MİT Oslo görüşmeleri”ne dair ses kayıtları da deliller arasında yer aldı. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in kayıtlarda Öcalan ile Avrupa’daki örgüt yöneticileri arasında mektup iletişimini yürüteceğini söylediği tespit edildi. Ses kayıtlarında; MİT heyetinin İmralı’ya gittiklerinde ilk olarak örgüt tarafından hazırlanan notu Öcalan’a verdikleri, hiç ses çıkarmadan okumasını bekledikleri, Öcalan’ın notu 1.5 saat boyunca okuduğu, ardından cevabını mektubun arkasına yazdığı, bunun da 45 dakika sürdüğü, kısa yazmasını istedikleri, İmralı ile böyle bir kanal kurulmasının büyük bir fırsat olduğunun söylendiği öne sürüldü. Kayıtlarda Afet Güneş’in, mektup trafiğinin hukuksuz olduğunu söylediği de iddia edildi. Gizli tanık Bahar anlattı Soruşturmada bir gizli tanık da yer aldı. MİT heyetinin bir taraftan hükümet adına bu görüşmeleri sürdürürken öte yandan da hükümeti zor durumda bırakacak provokasyonların ortaya çıkmasını sağladığı öne sürülürken gizli tanık Bahar, bunu şu ifadelerle anlattı: “Habur olayını organize edenlerle Öcalan’la görüşenler aynı kişilerdir ve Habur hükümete karşı bir operasyon gibi planlanmıştır.” MİT heyetinin örgüte ulaştırdığı Öcalan’ın yazdığı bir mektup üzerine 14 Temmuz 2011’de DTK tarafından demokratik özerklik ilan edildiği öne sürülürken MİT heyetinin özerklik ilanından haberdar olduğu hatta bu talimata aracı olduğu iddia edildi. Soruşturma kapsamındaki diğer iddialar ise şöyle: KCK’lılar için taahhüt - MİT heyeti, Öcalan ve örgüt üst yöneticileri ile yaptığı görüşmelerde örgüte vaatlerde bulunarak devlet birimlerine görüşmelerin iyi gittiğini, operasyonların durmasını sağladığını söyledi. Bazı olumlu girişimlerine hükümetin ve bazı birimlerin engel olduğunu örgüte şikayet etti. - MİT heyeti ile örgüt arasında yapıldığını öne sürülen ve Diyarbakır’da ele geçirilen mutabakat metinlerine göre; KCK tutuklularının serbest bırakılması için MİT taahhütte bulundu. Kaynak: MİLLİYET

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.