evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Insanoglu kendi turu disinda insanoglunun algiladigi ve ona gozlem veren tabiki baska fenomenler var. Ama butun bunlarin ne oldugu ile anlam ve icerigi sadece insanoglu ve kendi turu icin veriyor. Aksini iddia edemezsin. Cunku sen de bir insanoglu turu birisin, yoksa degil misin?
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Degisimin anlami sabit degildir, devamli degistigi icin degisimdir. Buradaki tek sabitlik bunun ifade edilisidir.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Benim taraflarim bellidir. Insanoglu ve onun bilimselligi bilisselligi hem kendi turu ve biri icin hem de her turlu soyutlamasi icin. Sen aksini dusuynuyorsan, once bir insanoglu olarak kendini sorgulamalisin ve insanoglu degilsen ne oldugunu ortaya koymalisin. Cuku insanoglunun kendi turu disinda bir guc ile dialog kurma yetisi yoktur.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Sabit bir sey yoktur. Cunku degisim, degisimin kendisidir. Sabit kilmak sadece inancsal ve ideolojik aklin siniridir. Zaten Allah'inin sabitligi de onun bir insanoglu aklinin yaratimi bir kavram oldugunu gosterir. Diger aciklamalarin insanoglunun acz\iyeti teslimiyeti ve kendilik bilisselliginin olmadigini gostermektedir. Kisaca kendi yatrattigi kavrama kendini teslim etmis. Yani "kendi kendine gelin guvey olmustur." Evet insanoglu aklinin kendi yarattigi Allah kavramini kavrayamamamasi da teist noncognitivizmdir.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
"Senin kastettidigin evrim" diye bir sey yoktur. Evrim olgu ve teori olarak ortadadir ve yoruma acik olmayacak sekilde herkesi baglar. Insanoglunun "maymundan gelmesi" sadece inanirlarin bir carpitmasidir. Cunku turlesme oldugunda o yeni bir turdur ve kendi adi vardir. Insanoglunun nerden geldigi konusu ise konuya hangi acidan bakmak ile paraleldir. Ayrica ortada senin algiladigin anlamda bir tesadufte yok. Cunku gozlem veren mantiksal olabilirlik olanagi olmus olandir. Evrim sadece bu olmuslugu aciklamaya calisir ve bunu da bilimsel olgu teori ve gozleme dayanarak yapar. Ne dogal secilim ne de mutasyon, "tesaduf" anlamina gelmez. Sadece olmus ve gozlem verenin bilimsel aciklamalaridir. Amac numenal yeti temellidir ve sadece numenal yetisi olan canlilar icin gecerlidir. Bunun da en gelismisi insanogludur. Doganin da, evrenin de, herhangi bir fenomenin de numenal yetisi yoksa, amaci da yoktur ve olamaz. Bu ayni zamanda duzenin ve mukemmelligin de olmadigi anlamina gelir. MANTIKSAL OLABILIRLIK OLARAK OLAN NE ISE EVRIUM ONU GOZLEMLER VE ORTAYA KOYAR.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Tabiki verebilirsin. Sonucta yapman gereken kendini imanina inandirman. Mazallah aksi taktirde bir "acaba" dogar. Cunku her bir inanc mutlaka bir dogrulama ile desteklenir. "Evrensel esneklik" pek uymamis. Ne de olsa Islam dini ve yonlendirimi yaptirimi 6. yuzyil ve o cografyanin o gunku sartlari ve toplumsal yapisiu ve isleyisi ile paralel. Yani cagin 15 yuzyil gerisinde.
-
Müslüm Baba'yı Kaybettik.
Evet, bugun hayatini kaybettigi resmi olarak aciklandi.
-
Milliyetciligi "Ayaklar Altina Almak"
Sorulari yanitladigin icin, tesekkurler. Milliyetcilik milliyeti baska milliyetlerle mukayeseli olarak ve uste cikararak diger milliyetlere karsi verilen ustunluk savasidir. Aslinda bu temelde ezilen milliyetler bu savasi verir. Turk milliyetciligi kendini millet olarak zaten diger milliyetlerin ustunde gordugu ve hakim kildigi icin, boyle bir savas vermesine de gerek yoktur. Son bir nokta, milliyetcilik, milletin degil; milliyetin verdigi savastir. Milliyet te kisinin vatandaslik kimligidir, ayni etnik koken gibi. Bu acidan da turk luk eger millet ise, zaten milliyet olamaz ve milliyetcilik savasimi veremez. Ancak TURK MILLILIGI YA DA MILLETLIGI SAVASIMI verir. Bunu ben hem "turkluk sorunu" hem dce "ne mutlu turkum diyene ve toplumsal kisilik" basliklarinda acikladim. Ilki "guncel konular" da ikincisi de "psikoloji" bolumunde.
-
GÜNAYDIN
Herkese bir gunaydin da benden.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Oyle olmasi da gayet dogal. Cunku insanoglu kavrami sadece kendisine gozlem ve yansi veren soyut ya da somut bir algi temelinde algiladigi ile ozdeslestiriyor. Iste o yuzden kavramlar epistemolojik gercekliktir. Cunku ozdeslestirilen uzerinde dusunce uretebilmenin ve hakkinda bilgi uretebilmenin temelidir. Bu acidan da her kavram uzerinden hareket eden her beyin onun ile farkli bir iliski kurar ve ifadesini de kendi beyin duzeyince verir. Ben ise genelde kavrami ortayas koyarim. Ondan turetilmis ve her bir beyne ozel ifade ve bagi degil. http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7012-gercek-hakikat-gerceklik-gercekcilik-neyin-gercek-oldugu/ Yukaridaki linki oku. Osenin "farklilkik" dedigin, beynin ya bilincalti ya da bilincli olarak kendisine verilenden rahatsizligin ya da zararin ve kisaca sorunun algilanmasi ve ya verilene bir karsi cikis ya da verilenin sorgulanmasidir. Bir seyin sabitligi onu sorgulanmaz kilan ideoloji ve inancin imanidir. Beynin ve dusuncenin afyonu ve uyusturucucu, kisiyi emir kulu yapani ve yasamini basskalarina teslim edeni ve kendi yasamini degil, verilen yasami yasamasidir. Hersey bir degisim baskalasim olusum ve donusumdur. Bu fizikte de zihinde de boyledir. Kavramlar da zamanla ya yok olur ya da anlam ve icerikleri degisir. Bilim gercekten degil; gozlem ve olgudan hareket eder. Bilimin gercegi ortaya koydugu gozlem ve olgunun herkes tarafindan algilanmasi ve gecerliligidir. Bilim sadece bilgi arar ve olgu haline getirir. Bunun icin de ona gozlem veren bir taban vardir. Yukardaki linki oku ve cagdas olarak bilim ve bilimselligin ne oldugunu ogren. Benim felsefem bilimsel ve bilisselligin ustundedir. Bilim ve bilimsellik gozlem ve olguya dayanir. Benim teoloji konusunda dile getirdiklerim de bu core faith in nassil insanoglunu yasam ve iliski olarak sosyo-psikolojik bir yapi ve isleyise soktugunu dile getirmektir. Ben gozlemimi sorguluyorum. Sen ise sorgulanmaz kiliyorsun. Iste aramizdaki ana fark bu. Bilimsel olmak sonsuz ve sinirsiz tabanin sonsuz ve sinirsiz gozlemi kavrami algisini gecerli kilmak ve yine gozlem ile yanlislamak ve taban hakkinda bilgi turetmektir. Sen merak etmiyorsun. Her seyin temelini de sonucunu da allah'ina bagliyan bir beyin neyi merak etmis oluyor? Hangi aramak, sen zaten Allah'ini bulmussun. Ne o yoksa isyan mi basladi? Allah'ini sorgulamaya mi basladin? Evrimi algilaman icin okuman ve ogrenmen gerekir. Bilgi olmadan yuruttugun fikirler ile evrimi degerlendirmen, bir cocugun atom fizigi hakkindaki konusmasindan farkli degildir, gale alinmaz. Iyi oldu da. Yalniz unutma her seferinde Allah sabitinden merak la v.s. uzaklasiyorsun, haberin olsun. Bir gun o aklinda sekillendirdigin ve konusturdugun Allah'in iflas edebilir. Cunku fikirler bir yere kadardir, bilgi yoksa iflas vardir. Hatirlatmadi deme.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Tanri kavrami kavram olarak epistemolojik gercekliktir. Kavramlar insanoglunun yaratimlaridir. Bu anlamda her turlu gerceklik algisi yapilandirilmis olandir. Bu acidan da her bir temelin gercegi ve gerceklik algisi biribirinden farklilasir. Ben gercegin insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu bildigim icin aramiyorum. Ustelik gercek ve gerceklik bilimsel ve bilissel olarak kullanilan bir kavram degildir. Bilim bilimsel ve bilissel olarak olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlikten yola cikar. Benim teolojik olarak hic bir kavrama ve bu kavram ile kurulacak olumlu/olumsuz ifadesel ve sahiplenme bagina ihtiyacim yok.
-
Bilim ve Gelecek Dergisi
Bilim ve Gelecek’in Mart sayısı bayilerde! Derslerle dolu 100 yıl Kürt-Türk sorunu Ender Helvacıoğlu, Fatih Yaşlı, Osman Altun Irk, millet, ulus, milliyet, halk kavramları / Belgelerle Kurtuluş Savaşı’nda Kürt politikası / Türk uluslaşması Kürtleri kapsayabildi mi? / Atatürk’ün 1930 formülasyonu gerçekçi mi? / Ulusal sorun ve Sovyet deneyimi Michel Onfray Fransız Devrimi ve Aydınlanma’nın ateist, materyalist, komünist öncüsü Rahip Jean Meslier Bu rahip, Anacharsis Cloots’un açık ateizmini, Pierre Dolivier’nin Hıristiyanlık karşıtı tutkusunu, Hébert’in şairane öfkesini, Saint-Just’ün cumhuriyetçi erdemini, Babeuf’ün eşitler arasında komünizmini, Robespierre’in devrimci dürüstlüğünü, Başrahip Gregory’nin adalet tutkusunu, Jacquex Roux’nun aşırı öfkesini, Marat’nın halka olan tutkusunu ve Baldırıçıplakların “hayat zevkinde eşitlik” arzusunu bir araya getirmiş ve kendi eşsiz kişiliğinde toplamıştır. Doç. Dr. Kerem Cankoçak “Başka dünyalar” var mı? Çoklu evrenler veya paralel evrenler Büyük Patlama kuramı büyük olasılıkla başka evrenlerin varlığını da zorunlu kılmaktadır. 1957’den bu yana sık sık karşımıza çıkan çoklu evrenler kavramı, Büyük Patlama’nın yanı sıra, diğer fizik problemlerine de bir çözüm sağlamaya adaydır. Henüz elimizde bunlarla ilgili kanıtlar yok. Ama çoklu evrenler (popüler deyişle paralel evrenler) varsa, bu, çözüm bekleyen birçok soruya yanıt verecek. Prof. Dr. Sevinç Özer İda/Kaz Dağları mitolojisinde ‘kadın’ın dönüşümü Antik kültürde romantik bir macera alanıdır, İda/Kaz Dağı. Tek tanrılı dinlerle birlikte ise erkek egemen dünyanın mitlerine ev sahipliği yapar. Batı uygarlığının en doğu ucundaki İda/Kaz Dağı üzerinde yaratılan mitolojik öykülere bakarak burada yüzyıllardır süren bir kültürel dönüşüm süreci yaşandığı açıkça görülebilir. EVRENLE SÖYLEŞİLER / Richard T. Hammond Boşluk ile söyleşi Boşluğu çok aktif olabilen bir arenada bulduk. O kendi benzersiz özelliklerini tanımlarken, varlığının ne kadar önemli olduğunu fark etmeye başladık. Boşluk kendisiyle yaptığımız bu söyleşide, Einstein ve onun kütleçekim teorisi ve evrenin genişlemesi konularına da ucundan kıyısından girdi. Doğa yasası üzerine araştırmalarımızı hem göklere çıkardı, hem de yerden yere vurdu... Söyleşiyi, kendi Evren perspektifindeki kişisel durumunu anlatarak noktaladı… Cenk Özdağ Bilimsel çalışmayı çürüten bir süreç Zihin göçü Zihin göçü, beyin göçünün aksine, biliminsanının yer değiştirmesini zorunlu kılmaz. Zihin göçünün akademik çalışanlar açısından sonuçları, kendi halklarına, kendi ülkelerinin gerçekliğine ve kendilerine yabancılaşmalarıdır. Sonuçta toplumuna yabancılaşan bilim (ve biliminsanı), kılavuz olma niteliğini kaybetmekte ve bilimdışı seçenekler yaşamın kılavuzu olarak gündeme gelmektedir. PATİKA / Nalân Mahsereci Uçma düşü kuranlara… İnsanın içinde kımıldayan bir şey var sanki, yüreğinde “pırr pırr” eden bir arzu. Bir tohumun durgunluğuna saklanmış kıpır kıpır yaşam enerjisiyle yüreğine kök salıp, yüreğinden beslendikleriyle kürekkemiklerini aşarak, sırtının üstüne bir filiz gibi sürgün vermek isteyen bir çift kanat: Uçmak istiyor insan. Doğayı, kendini, gerçeği aşmak istiyor… BİLİŞİM DÜNYASINDAN / İzlem Gözükeleş Belge Özgürlüğü Günü Belge özgürlüğü, en başta kendi bilgisayarımızda bulunan belgelere erişim hakkını içerir. Şunu iddia edebilirsiniz: “Bir belge bilgisayarımda bulunuyorsa, zaten erişim hakkım vardır.” Fakat başta .doc uzantılı belgeleriniz olmak üzere bilgisayarınızdaki birçok dosya tam anlamıyla sizin olmayabilir. Bilim ve Gelecek’in yeni sayısında ayrıca, Bilim Gündemi, Yayın Dünyası, Matematik Sohbetleri, Briç, Forum, Bulmaca gibi bölümlerde canlı haberler, bilimsel bilgiler, bilim tarihi öyküleri, söyleşiler, kitap tanıtımları ve tartışmalar yer alıyor. Bilim ve Gelecek Dergisi Adres: Caferağa Mahallesi, Moda Caddesi, Zuhal Sokak, No: 9/1 Kadıköy-İstanbul Tel: 0216-349 71 72 ve 0216-345 26 14www.bilimvegelecek.com.tr (Abone olmak için lütfen telefon ediniz)
-
Bilim ve Utopya Dergisi
Sayı : 213 - Maddenin Doğasını Ne Belirliyor? Yazar : Bilim ve Ütopya MAKROSKOPİK ve MİKRO EVRENDE KÜTLE Newton ve Einstein Teorilerinden Standart Modele Maddenin kütlesi, hareket enerjisi ve Higgs alanı Doğanın temel parçacıklarından foton ve nötrinonun sıfır kütleleri Maddenin Doğasını Ne Belirliyor? Prof. Dr. Namık Kemal Pak Prof. Dr. Ali Ulvi Yılmazer Prof. Dr. Hüseyin Özel: Kapitalizm ve geleneksel zihniyet yapıları Ahmet Say: Demokratik Devrim ve Müzik: Haydn, Mozart, Beethoven Mehmet T. Yılmaz: Üniversiteler neden sessiz? Kütle Kavramının Serüveni Prof. Dr. Namık Kemal Pak Kütle kavramı temel indirgenemez niteliğiyle sahip olduğu yüzlerce yıllık tahtından artık indirilmiştir. Bilinen maddenin kütlesinin çok büyük kısmı (proton ve nötronların kütleleleri) kuark ve gluonların salt hareket enerjilerinden gelmektedir. Kalan nicel olarak çok küçük (elektronların kütlesi de dahil bu kesime), ancak nitel olarak çok önemli kısım ise Higgs alan yoğuşkusunun eseridir. Ancak bu olağan üstü derin ve şık mekanizmanın nihai gerçek olarak kabul edilebilmesi için tüm fizikçiler LHC’de Higgs parcacigi odaklı bir evren anlayışının doğrulanmasını beklemektedirler. Eğer LHC’de Higgs parçacığı bulunamazsa, ki bu ‘cehennem’ senaryosu olurdu, her şeyi yeni baştan düşünmemiz, eski hesapları tekrar karıştırmamiz, eski defterleri tekrar açmamız gerekebilir. Foton ve Nötrino kütlelerinin sınırları Prof. Dr. Ali Ulvi Yılmazer Deney ve gözlem sonuçlarına göre fotonun kütlesinin sıfırdan farklı olduğuna dair hiçbir işaret hala ortada yok, nötrinonun ise çok küçük bir kütlesinin olduğu son on yıldır anlaşılmış durumda. O halde akla derhal şu soru geliyor. Neredeyse kütlesiz olan bu iki parçacığın kütlelerinin olup olmadığı ve varsa değerleri hakkında bir bilgimizin olmasının pek bir önemi var mı? Türkiye’nin ’80 sonrası dönüşümü Geleneksel zihniyet yapıları ve kapitalizm Prof. Dr. Hüseyin Özel Bu yazının amacı, geleneksel zihniyet yapıları ile Türkiye’nin 1980 sonrası dönüşümü arasındaki ilişkileri ele almak. Bu ilişkilerde gözlenen en çarpıcı boyut da kuşkusuz, görünürde kapitalizmle uyumlu olmadığı düşünülebilecek böyle bir zihniyetin “piyasacı” tutumu. Bu durum da kapitalizm ile geleneksel zihniyet yapıları arasında ne türden ilişkiler olabileceği sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Yazıda yanıtı aranan soru da budur. Yazı, Türkiye’de son yıllarda daha çok görünür hale gelen bir durumu, yani piyasa ilişkilerinin yerleşmesi ile geleneksel, yerel ve “cemaatçi” eğilimlerin kendilerini duyurmasının el ele gidiyor görünmesini ele almaktadır. Bu ise, daha çok Weberci yaklaşımların benimsediği, piyasa ilişkilerinin geleneksel toplumsal yapıları, cemaatlerin çözülmesine yol açarak “cemaat” tipi bir toplumsal organizasyondan “cemiyet” tipi bir organizasyona geçişe, “irrasyonel” bir yaşam biçiminden daha “rasyonel” ve Weberci anlamda bürokratikleşmiş bir organizasyon biçiminin yerleşmesine neden olacağı biçimindeki görüşe ters düşer gibi görünüyor. Dolayısıyla, bu çalışma, piyasanın değişik toplumsal ve düşünsel artalanlar içerisinde işleyebilme kapasitesine sahip olup olmadığı sorusuna yanıt aramaktadır. Demokratik Devrim ve Müzik: Haydn, Mozart, Beethoven Ahmet Say 18. yüzyıl aydınlanmasının ana özelliği, laik bir dünya görüşünü kendisine tam bir bilinçle temel alması, laik görüşü hayatın her alanında tutarlı olarak gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Böylece barok çağda egemen olan saray kültürü geride bırakılmış, kültür ve sanat değerlerini burjuvazinin belirlediği yeni bir döneme geçilmiştir. Öte yandan, doğa bilimlerindeki gelişmeler, Laplace’ın (1749-1827) gök mekaniğini aydınlatması, fiziğin ısı ve elektrik üzerine araştırmalarla büyük gelişmeler kaydetmesi, kimyanın Lavasier (1743-1794) ile gerçek bir bilim halini alması, Dr. Jenner’in (1749-1823) aşıyı, Gabriel Fahrenheit’ın 1724’te sıcaklık ölçü birimini belirlemesi, doğanın yapısını doğru kavramış olan insanın doğa karşısındaki egemenlik güdüsünü sürükleyen örneklerdendir. Üniversiteler Neden Sessiz Mehmet T. Yılmaz Üniversite, varlığına yönelik herhangi bir tehdit karşısında, kendini korumaya ve varlığını sürdürmeye yönelik refleksleri olan canlı bir organizmadır. Bilim dışı dayatmalara, siyasi gücün müdahalelerine karşı refleks gösteremiyor; değişmezliklerin (dogma) düşüncesini bünyesinde barındırabiliyorsa o mekanın sadece adı üniversitedir. Ming Qi- Han Dönemi’nden Tang’a Çin mezar heykelleri Yard. Doç. Dr. Yıldız Güner Çin heykeli mimarinin ayrılmaz parçası olarak kabul edilir: “Denebilir ki mimari bir sahne, heykeller ise sahneyi canlandıran oyunculardır.” Ming Qi söz konusu olduğunda olayın sahnesi mezar yapısıdır. Mezarlar bu dünyanın benzeri kabul edilen öbür dünyaya uygun şekilde, hiyerarşik yapı gözetilerek donatılmıştır. Stalin döneminde bilim ve iktidar ilişkileri Prof. Dr. Remzi Demir Rus Bilim ve Teknolojisi’ne yapısal bir dönüşümü dayatan uygulamaların sonuçlarını yorumlarken, son derece titiz davranmak gerekmektedir; çünkü Stalin döneminde bilimsel ve özellikle felsefi düşüncenin baskı altına alındığı ve bilginlerin birçok güçlüklere katlanmak mecburiyetinde bırakıldıkları tarihî bir hakikattir; ancak bütün bunlara karşın, 1956’da Semyonov ile başlayan Sovyet Nobelleri’nin, bu dönemde yapılan bilim ve teknoloji yatırımlarından da beslendiklerini teslim etmek gerekir. Tarihöncesi’nden Eski Çağ’a sayılama ve hesaplama Erkan Ildız M.Ö. 4. binyıldan itibaren Anadolu’dan İndus Vadisi’ne, Hazar Denizi’nden Sudan’a dek birçok arkeolojik alanda ele geçen çeşitli boylarda ve geometrik biçimlerde (koni, disk, küre, bilya, çubuk, dörtyüzlü, silindir...) binlerce nesne üzerinde yer alan koşut çizgiler, çarpı işaretleri ve benzeri çeşitli motifler; toplama, çıkarma, çarpma, hatta bölme yapmaya yarayan anlamlar içermekteydi. Bu nesneler aracılığıyla Sumer, Elam ve diğer toplumlarda çeşitli saymanlık ve hesap işlemleri yapılmıştır. Mesozoyik’de Yaşam ve Önemli Evrim Adımları Prof. Dr. Nurdan İnan Mesozoyik (ikinci zaman), çok büyük bir toplu yokolma ile mevcut canlıların büyük yüzdesinin doğa tarihinden tamamen silindiği ve böylece kapanan Permiyen devrinden sonra, toplu yokolmadan kendini kurtarabilmiş sınırlı sayıda canlı ile başlıyor. Bu nedenle İkinci zamanın ilk serileri canlı bakımından neredeyse steril. Ancak, jeolojik zaman ölçeğinde kısa sürede toparlanma sağlanıyor ve ikinci zaman, birinci zamana göre daha gelişmiş canlıların yaşadığı bir zaman oluyor. Helenistik dönem astronomisi Tuba Uymaz Helenistik dönemde M.Ö. 280 yılında Ptolemaios ailesi tarafından büyük bir kütüphane ile işbirliği içinde kurulan, Antik Yunan’ın Akademi ve Lise’ye ek olarak üçüncü büyük bilim merkezi Müze, bu dönemde bilim adına çok önemli gelişmeler yaşandığının büyük bir göstergesidir. Dönemin kahramanları hiç kuşkusuz Apollonious, Aristarkhos, Hiparkhos ve Eratosthenes’tir. 8 Mart ve aydın Türk kadını Kemal Kırar “Kadınlarımızın o devirde gösterdikleri mücadele pek faydalı olmuştur ve elbette en üst seviyede takdire layıktır; ama, yaşadığımız devirdeki zorlu mücadelelere rağmen işleri gene de pek kolay değildir!..” demek geliyor içimden. Tabii ki burada da en büyük güvencemiz, Muazzez İlmiye’lerin sesinin sadece 8 Mart’ta değil -gür ve hedefe ulaşan bir kararlılıkla- her gün çıkmasıdır!.. Forum Ali Yıldız Mevlâna Celâleddin Rumi’nin Diyalektik Algısı Ahmet Küçükkalfa Kızılbaş-Alevi Türkmenlere ait kayıp kızıl başlık bulundu Çetin Ceviz Dr. Necmi Dayday Bilim ve Teknoloji Güncesi Bilim ve teknolojideki son haberler... Kitap Kurdu İlyas Karatepe Ödüllü Sözcük Bulmacası Semra Larçın
-
'Bir Başbakan iki Erdoğan' videosuna hükümet yasağı
Cuma, 1 Mart 2013 - 16:07 Başbakan Erdoğan'ın birbirine tamamen ters açıklamalarının derlendiği videoya hükümetin talebiyle yasak geldi. Erdoğan'ın birbirine zıt açıklamalarının derlendiği video hükümet şikayetiyle kaldırılırken, video birçok yerde paylaşılmaya devam ediyor. Youtube’a yüklenen ilk videoya artık giriş yapılamıyor. İlgili videoya tıkladığınızda “Bu içerik, hükümet tarafından yapılan yasal bir şikayet nedeniyle bu ülkenin alan adında kullanılamıyor” şekliden bir yazıyla karşılaşıyorsunuz. Videoyu iki farkli icerikteki versiyonu olarak sitemizdeki; http://www.turkish-media.com/forum/videos/category-1-politik-videolar/ linkten seyredebilirsiniz.
-
Müslüm Baba'yı Kaybettik.
http://beyazgazete.com/video/webtv/magazin-12/twitter-da-yayilan-muslum-gurses-oldu-haberlerine-doktorundan-cevap-haberi-383192.html
-
Müslüm Baba'yı Kaybettik.
Doktorlarından kötü haber: 'Müslüm Gürses'in durumu kritik, kaybedebiliriz!' Yaklaşık 4 aydır yoğun bakımda tutulan Müslüm Gürses'in hayatını kaybettiği ileri sürüldü. Konuya ilişkin kısa süre içinde açıklama yapılacağı belirtiliyor. Güncelleme: 11:22 Gürses’in doktorlarından Deniz Şener, Gürses'in sağlık durumuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: Müslüm Beyle ilgili olarak durumunda farklı bir durum yok. Genel durumu iyi değil, iyiye gitmiyor. Uzun süren yoğun bakım sürecini yaşadık, yaşıyoruz. Yoğun bakımda makine desteği ile yaşamını sürdürüyor. Kaybedebiliriz. Ancak beyin ölümü gerçekleşmiş değil. Durumunun son haftalarda iyiye gitmediğini görüyoruz. Kaybedebiliriz, bu bir risk. Akciğer sorunumuz çözülemedi. Akciğer makinesi ile solunum desteği yapıyoruz, özel bir makine bu. Kolunu bacağını oynatıyor. Bilinci yerinde değil. Solunum desteğini sürdürüyoruz. Beyin ölümü için kriterler vardır. Bu kriterler içinde beyin ölümü gerçekleşmiş değil. Bulgular nedeniyle böyle bir algılanma yapılmış olabilir. Genel durumu kötü çünkü. Böbrek, karaciğer, yetersizliği, enfeksiyonlar yaşadık. Vücut direnci nedeniyle bir problemi çözdük, başka sorun çıktı. Tıbbi olarak yapılması gereken her şey sonuna kadar yapıldı. Maalesef arzu ettiğimiz iyileşmeyi sağlayamadık.
-
Milliyetciligi "Ayaklar Altina Almak"
Peki kisinin hak ve ozgurlugu olarak onun milliyet ve etik koken kimligi konusuna nasil bakiyorsun? Sence bunun milliyetcilik ile nasil bir farki var? Yani "ben turkum/kurdum v.s." diyen bir kisinin turklugunu ve kurdlugunu yasayabilme hak ve ozgurlugu ile bunlarin milliyetcilik farkini?
-
Savaş ve Din - Hüsen Portakal
-
Büyük Patlama Kuramları ve Yaradılış - Kerem Cankoçak
Barış Parkan Hakkında: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi (Doçent). Yüksek Lisans derecesini Milwaukee Wisconsin Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden, Doktora derecesini Texas Üniversitesi (Austin) Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Siyaset Felsefesi, Etik, Ontoloji, Marx, Hegel, Whitehead. “Marx” kitabının yazarı ve derleyicisidir. Alanında çeşitli makaleleri bulunmaktadır.
-
Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Insanoglu varligi varlik olarak ortaya koyamaz, ancak kendi algisi kavrami bilgisi v.s. ile ortaya koyar. Yani insanoglunun ortaya koydugu varligin kendisi olamaz, sadece kavramsal bilgisi olur.
-
Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Klasik bilim ile modern bilim farki zaten bilimin her yonuyle metafizik ideoloji ve inancsal dogrulardan arinmasi uzerinedir. Diger bir yonu de mutlak, ilk, tek v.s. temelli sabitlerden ve suphelerden arindirmaktir.
-
Roma ve Osmanli Imparatorlugu, Cografi Gelisim
- Roma ve Osmanli Imparatorlugu, Cografi Gelisim
- Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Tabiki ilgilenecek cunku fenomenin de numenin de gozlemi onun bilisselliginde ve bilimselliginde.- Beynin Norokimyasal (Konektom) Yapisi mi/Numenal Yetinin Kendisini Sorgulamasi mi?
Anlasamadigimiz nokta belgenin madde ve varlik degil; fenomen oldugudur. Belge olcu degildir, olcu gozlemve olgudur. Fenomen yoksa gozlem de olgu da yoktur. Eger yontemsel naturalizmi iyi okursan, felsefenin de bilimsel felsefenin de temelinin epistemoloji oldugunu gorursun. Yani bilimin temeli bilgi ve epistemolojidir, varlik ve metafizik ve ne oldugu degil. Bilim varligi tartismaz gozlemler. Gozlem vermiyorsa, bilimsel olmadigini da bilir ve bunu ortaya koyar. Ayrica gozlemden gelen bir bilimsellik yoksa onu da ortaya koyar. Bilim neyin ne oldugu ile degil; neyin ne olarak ortaya konmuslugunun nasili ve nedenini ve nesini ortaya koyar. Zaten ortada olan yapilandirilmisligin tartismasidir. Bilim tartisan degil, yapilandirandir. Iste buradaki sorun da yani bilimsel olmayan da yapilandirilanin yapilandirilisi yani mutlakligi tekligi kesinligi ilkligi yani inancsal ideolojik yanidir. Cunku metafizik te etik te yapilandirir ve yonlendirir yaptirim uygular. Bilim de bunun bilimsel bilissel yonunu oyle ya da degil diye ortaya koyar.O yuzden herseyin, yani her bilginin bir bilimsel bilissel yonu vardir, bir de metafizik varliksal ideolojik inancsal yonu. Bunun da farkinin algisi bilimin bilimselliginin bilisselligidir. - Roma ve Osmanli Imparatorlugu, Cografi Gelisim
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.