evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Millet ya da Cemaat/Ummet Devletlerinin Politikligi ve Insanlik Cikmazi
Evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurluklerden ne algiladigini ve siyasi bir temelde kurulan 1923 TC.'nin Anayasa'sinin her turlu kanunlarin ve yasama yurutme ve yargi temelli kuvvetlerin bu algiladigin ile nasil bir uyum sagladigini aciklar misin?
-
Guc ve Otorite Nasil Bir Degisim Yaratir?
Tabiki hic bir sey gokten inmiyor, herseyin soyutlama ve soyut temeli insanoglu fenomeni ve onun fenomenonumeno kavramsal uclemi. Bu temelde turetilen her turlu bilginin kaynagi uc turludur. Insanoglu onun numenal yetisi ve bu yetiye gozlem ve yansi veren insanoglunun kendisi ve diger fenomenler. Bu temelde bilginin referansi bilimsel ve bilissel olmasi; hem tum insanoglu turu icin gecerli olmasi hem de insanoglunu zihinsel insanlastirmaya yonelik olmasi hem cagdas hem de insanoglu dahil digergozlem veren fenomenlere de insanoglu cikari adina zarar verir olmamasi. Dini inanci ve imani v.s. sadece din felsefesi ve teoloji ile sinirlamak saglikli ve tutarli degildir. Sonucta onlarin insanogluna verdigi sosyo-psikolojik sorunu zarari ve rahatsizligi; ayni duzeydeki ve farkli konulardaki ideolojik inancsal dogrular da verir. ....e gorenin iki yonu var. Birincisi insanogluna gore, ikincisi onun zihinsselinsanligina gore. Biri temel digeri hedeftir. Numenal yetinin her turlu konusu bilissel bilimin konusudur.
-
"Dinlerden Özgür Olmak" Ne Demektir?
Bu basligi tartisilsin diye actim. Yalniz site okur kalitesi adina tek ricam tartisan arkadaslarin konuyu sadece bir noktaya kilitlememeleri ve din kelimesini sadece islam ile sinirlamamalari.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Bir ulke ya da toplum kendi emperyalizmi adina ulkesini isgal etmis emperyalistlerle savasirsa bunun adi anti emperyalizm mi olur. Sence emperyalizm zihniyeti ile emperyalist isgal ile savasmak ayni sey midir?
-
Iman Gercegi ve Arinma
Bu baslikta iman ve arinma derken; ne sadece ozel bir din olan islamdan ne de din ile sinirlamadan bahsediulmiyor. Sonuctaher turlu ideolojik inancsal dogru temelli bir savunun baskalari uzerindeki empozesini saglayan; bu imandir. Iman olmasi da kayitsiz/sartsiz ve sorgusuz/sualsiz kabulu ve getirdigi degerletre teslimiyettir. O yuzden konu sadece ne dindir ne de ozel bir din olan islamdir. core faith temelli her turlu felsefi etik metafizik temelde sabitlenmis sahiplenilmis ve hatta yasamin onune konmus veriler, degerler ve tabulardir.
-
"Bir Kavrama Ozguluk" ile "Bir kavramdan Ozgurluk" Farki/Iliskisi
Genelde etik ve metafizigin tum numenal yeti degerleri verileri ve tabulari; insanoglunun yasam ve iliskisinde kendisine ve kendisinin kisilik kimlik degeri yaptigi ve kendisine dogumdan verilmis savundugu sahip ciktigi ve ugruna savastigi ve hatta yasamini yitirdigi kavramlardir. Bu kavramlar evrensel olarak ya bir ideolojik izm temelinde ya da bulundugu cografi ve toplumun nesiller boyu zihniyet olarak aktardigi etik (milli, dini, etnik, siyasal, sosyal, kulturel, politik, teolojik, teleolojik, toresel, geleneksel v.s.) veri deger ve tabulardir. Iste bu kavramlardan hangisini dile getirme adina konu ve kavram olarak alirsaniz alin; dogal/fenomenal zihniyetin parcasal, bolgesel, cikarci, ayrimci, ve guc/otorite saglamak adina duygu somurusune tasinmasinionleyemezsiniz. Kisacasiu birileri bunlarin ugrunda savasir ve can verirken, kimileri bu kavramlari kendi cikarlari dogrultusunda kullanir ve somuruye tasir. Genelde bu somuru sadece kandirmaca temelindedir. Once "bir kavrama ozgurluk" olarak konuyu ele alalim. Diyelim kavramimiz gunumuze de uygun olarak milli bir deger olsun. "bir turke/kurde ozgurluk" ya da "bir muslumana/aleviye/dinsize ozgurluk" Iste buradaki bakis acisi ve bu ozgurlugun taninarak temsil edinerek ve uygulanarak yerine gelmesi demek. ADI GECEN OZGURLUGUN HAKKINI TANIMAK demektir. Nedir hak tanimak; Hak tanimak, turkun bir turk gibi kurdun bir kurd gibi, muslumanin, alevinin ve dinsizin v.s. istedikleri gibi yasam ve iliski hakkinin olmasidir. Birey bilisselligi ile konuya bakarsak; bu degere sahip herhangibir bireyin, diger degerleri de saygi ile karsilamasi ve nasil kendi hakki olan degerine ozgurluk istiyorsa, digerlerinin de hakki olan degerlerine ozgurluk almasini saygi ile karsilamasidir. Yani "ben bir turk olarak nasil yasam ve iliski suruyorsam; bir kurd de bir kurd gibi yasam ve iliski surebilmelidir. Turk olarak yasam nasil benim hakkim ise, kurd olarak yasam da onun hakkidir." Bu cumleyi yukarida adi gecen ya da gecmeyen her turlu deger icin kullanabiliriz. Iste "bir kavrama ozgurluk" o kavramin hakki olan ozgurlugune yasam ve iliski hakkinin tanim ve temsilini tanimaktir. Burada unutulmamasi gereken en onemli nokta, "bir kavramin diger kavram uzerinde kuracagi herhangibir ayrimci ustunlugu, cikari, zorlamayi, empozeyi, mudaheleyi v.s. onlemek ve izin vermemektir. Iste maalesef butun bunlarin uygulanabilmesi ve yerine getirilebilmesi icin ise; bir ust bilinc ve farkindalik duzeyi olan "bir kavramdan ozgurluk" gelir. Yani insanoglu acisindan gozlem sunu gostermistir. "Bir kisinin bir kavrama ozgurluk hakki taniyabilmesi ancak kisinin o kavramdan zihinsel olarak arinmis olmasi ile mumkundur" Bu, su demektir. Kisi bilissellik olarak turk ya da kurd ya da musluman alevi ya da dinsiz v.s. temelli tum degerlerin aslinda insanoglunu biribirinden ayiran ve bolen degerler oldugunun bilinc ve farkina varmis ve genelde bu etik inancsal ideolojik degerler olan milli ve dini degerlerden kendini zihinsel olarak arindirmis ve kurtulmustur. Yani onun icin herhangibir dini ya da milli deger kavram olarak bir anlam ifade etmemektedir. Dolayisi ile bu kavramlar ile olumlu ya da olumsuz bir bag kurma ihtiyaci hissetmemektedir. Iste ancak bu duzey bir evrensel-insansal cagdas guncel, bilimsel, bilissel ve bilgisel duzeye kendini yetistirmis ve yukseltmis bir beyin; iki seye yonelir. Yaamerikan idealizmi ve emperyalist zihniyet gibi bunu kendi cikarina kullanir somurusunu ve su istismarini yapar ve kisileri bu degersel kavramlarda mikro ayrimci olarak kiskirtir, boler ve biribiri ile savastirir. Bunun adi bireyci akilciliktir. Ya da bu birey eger tursel bilinc ve farkindaligin bilisselligine erismise; tam tersini yapar ve antiayrimci olur. Yani bu farklari biribirinden ayirmak, bolmek biribiri ile savastirmak yerine; bunlari bir fark cesitliligi olarak algilar ve farklarin farkinda antiayrimci olarak farklarin bir arada bir butun icinde ve birlikte yasam ve iliskisini saglar. Iste ancak birey bilisselliginin tursel duzeyi, tum bu farklardan arinmis olarak,yani "kavramdan ozgur" olarak, ancak bu farklara hak tanir. Yani "kavrama ozgurluk" tanir. Iste birey bilisselliginin bireyci akilciligi farklari biri biri ile savastirir ve kendi cikari dogrultusunda harcarken; birey bilisselliginin tursel yani evrensel/insansal bilisselligi yani KENDILIK BILISSELLIGI bu farklarin biri biri ile birlikte farklarinin varliginda antiayrimci olarak beraberce yasamasini saglar. Aslinda burada bati denilen medeniyetlerin iki yuzu de ortaya cikar. Genelde kendi ulke ve toplumlarinda mumkun oldugu kadar antiayrimci olmaya calisirken, emperyalizm zihniyeti ile kendi disinda kalan ulke ve toplumlarda ise bu farklari mikroayrimcilik olarak kendi politik/ekonomik/diplomatik cikari temelinde o ulkeicinden ve disindan farklaribiribirine kiskirtir ve savastirarak biribirinden ayirir ve ulkeleri boler ve yonetir/yonlendirir. Bunun boyle oldugunu algilamak icin soyle bir 50 yillik tarihe ve dunyaya bir bakmak yeterlidir. Bunu iki cesit yapar; ya ABD israil temelli olarak fiziki saldirilarla, ya da rusya/cin olarak ulkelere ekonomik destek saglama amaci ile. Aslinda birinin vahsi digerinininsancil gibi gorunmesi bir aldatmacadir. Cunku ikisinin de amaci emperyalizmin gucu ve otoritesi temelinde ulkeleri oyle ya da boyle kendi idaresi altina almak ve yaptirim/yonlendirim uygulamaktir. Iste bu da bize ister istemez, ulkemiz gibi "emperyalizmin zayif halkasi" olan ulkelerin emperyalizmin her turlu eline gecmemesi adina; kendi farklar sorununu kendisinin cozmesini getirir. Cunku ulke bu farklar sorununu kendi cozemezse; emperyalizm kendi ekonomik/politik/diplomatik cikari adina cozecek, bu da o ulkenin butunlugunun sonu olacaktir. Bunun en son ornegi SSCB ve Yugoslavya'dir. Unutmamak gerekir ki; kavrama ozgurluk tanimayana, o kavramdan ozgur olan emperyalist zihniyet taniyacak ve bunu kendi cikarina kullanacaktir. Su an ulkemizin onun emir eri olan AKP eli ile yasadigi gibi. "Ates olmayan yerden duman cikmaz" demekki dumani yani emperyalizmi yok etmek istiyorsak, atesimizi kendimiz sondurmeli ve her turlu etik temeldeki farkli kavrama ozgurluk hakkini once toplumsal bilinc bazinda tanimali ve bu tanimayi da ulkenin yasam ve iliskisine tasimaliyiz. Halk dili soylemi ile "turk/kurd/ermeni/musluman/alevi/dinsiz v.s. kardestir." diyebilmek; her bir kardesin diger her bir kardese kavram ozgurlugunu tanimasi ve saygi ile karsilamasi demektir. Deprem dedenin dedigi "deprem ile yasamayi ogrenmek" , "farklarimiz ile yasamayi ogrenmek" demek olmalidir. Yani bir fark temelinde diger farklari otekilestirmek degil; kendi farkimiz gibi her turlu farki icsellestirebilip kucaklayabilmek. Aslinda toplumumuz tarihsel miras olarak bunu hep yasamistir. Yalniz ne yazikkibunun bilinc ve farkinda degildir. O yuzden de kolayca biribirine dusurulur. Iste bu kendilik bilisselligi duzeyi beynin, emperyalizme kendi ya da antisi olarak degil; emperyalist olmayan temelde NON EMPERYALIST ZIHNIYETIDIR. Insanoglunun numenaldevrimi ile insanlasmasi adina Bilimsel/bilissel bilgisel temeldedir. Iste burada yapilacak olan bu tarihi gercegi bilinc ve farkindalik olarak bilissellige tasimaktir. Bu da ulkemiz her birkisisinin o ulkede yasayabilme ve ulke butunlugunu koruyabilme sartidir.
-
"Dinlerden Özgür Olmak" Ne Demektir?
Hic dusundunuz mu, "dinlerden ozgur olmanin" ne oldugunu? Eger bu konuda fikir belirtmek isteyen arkadaslarimiz olursa, buraya yazabilirler. Evet, herkesin dinlerden ozgurlukten algiladigi nelerdir? Herhangi ozel bir dinden "ozgur" olmak (mesela islam) dinlerden ozgurluk anlamina gelir mi? Kimler dinlerden ozgurdur, nasil ve neden? Sizce, ne ve neden sizi, dinlerden ozgur kilar? Bura da ozel bir din mi, genel bir din mi algilanmalidir? Kisinin dine kendi bakis acisi mi? Yoksa din ile mucadelesi mi, algilanmalidir? Aslinda, din nedir? "Dinlerden ozgurluk" ile "dinlere ozgurluk" farki nedir? "Ozgurluk" derken, nasil bir ozgurluk anlayisi ile bunu degerlendiriyoruz? Teolojik herhangi bir sistemde "dinlerden ozgurluk" mumkun mudur? Benzer sorulari, isteyen ekler ve cevap verebilir. Ben, goruslerimi gelen yanitlara gore verecegim.
-
Iman Gercegi ve Arinma
Insanozaleyhtecilik Bu kavram ilk defa yukaridaki mesajda kullanilmistir. Aciklamasi asagidadir. Insanozaleyhtecilik; Bu terim genelde bilimsel ve evrimci katagorilerde kullanilir. Bu dallardaki herturlu ayrimciligi bilimsel veya evrimci kaliba oturtmak icindir. Irk, cins, gen, DNA, kan v.s. gibi tamamen insanoglunun fiziksel yapisina ait olan ve bu ait olanlarin kullanimiyla insanoglu arasinda; "dogal, tabi, kalitimsal, v.s. bir ayrim yaratmak. Bu hemen, hemen, tum sosyal, biyolojik, ve evrim teorisinde de yer alan bir ayrimdir."Guclunun, dayaniklinin, saglam olanin v.s. dogada ayakta kalacagi ve gucsuzun, dayaniksizin v.s. dogada yok oldugu ve olacagi gibi. Ki cok acidir. Darwin'in bu aciklamalari; hem nihilizmde genelden ozele-bireycilige- ve seyden, hice indirgenmis. 19., 20. Yuzyilin izmlerine "Sosyal Darwinizm" adi altinda, damgasini vurmustur. Hepimiz; 1. ve2. Dunya Savaslarini, Hitler'i, Mussolini'yi, Stalin'i ve bilimum iktidar savasci ideolojileri hatirlayalim. Insanozaleyhtecilige,bir diger ornekte; Dawkins'in "gen bencildir" aciklamasidir. Insanoglu toplumsal bir fenomendir ve birleserek cogalir, urer. O yuzden bencillik, insanoglu numenal yetisinin bir dusunce ve davranisidir ve dogal zihniyetin bir urunudur. Bu kavrama son bir ornek olarak Hawking'in "Bilimin yasalarina tanri diyebiliriz" aciklamasini ekleyebiliriz. Bilimin yasalarini ortaya koyan insanogludur ve bu yasalar yanlislanabilene kadar, gozlemin getirdigi birer olgudur. Ayrica kafatasi irkciligi temelinde yada degismez/kalitimsal algi temelinde bu ayrimcilik uygulanabilir. Kisacainsanoglunu belirli bir algi bilgi temelinde bir seye tewslim etmek ve caresiz birakmak olarak getirilen core faith denilen ve insanoglunun her turlu soyutlamasinda yer alan bir cikar kandirmacasidir.
-
Iman Gercegi ve Arinma
Yazinin basligini gorenler, evrensel-insan'nin dini icerikli bir yazi yazacagini dusunebilirler. Bence bu dusunce; hem evrensel-insan'in dusuncesinin ozunu algilayamamak; hem de bir "yanilgi" olur. Evrensel-insan; bu mesajinda iman kavraminin ne oldugunu ve nasil bir islerlik kazandigini aciklamaya calisacak. Herseyden once; insanoglu, yola ya varsayim ile-hipotez-, ya da inancla cikar. Eger varsayimini teori-pratik ikileminde gozlem ve deney ile ortaya koyabilirse; bu bilimsel olur ve epistemoloik/olgusal olarak gecerlidir. Eger inancina bir ideolojik-pratik bir icerik kazandirirsa ve bunu sadece kendi inancinin dogrulamasi ile somut/soyut gerceklestirirse; bu da iman olur. Buradan rahatca; bilimsel olmayan tum ideolojik-pratik izmlerin tum soyut izmlerin, yani sosyal-siyasal-toplumsal olarak bilinen ve uygulanan her turlu izmin isleyisinin bir iman oldugu ortaya cikar. Bilimselligi, inancsalliktan ayiran nedir? Bu soru onemlidir, cunku; ikisinin de kaynagi insanoglunun dusuncesidir. O zaman dusuncenin bilimsel temelde teori-pratik icinmi, yoksa inancsal temelde iman icinmi davranisa gectigini ve sistem ve duzeni yonlendirdigini nasil algilariz? Aslinda cok basit bir fark vardir. Bu farkta; herkesin tahmin edecegi gibi; bilimselliktir. Yani bir kanitlanmis olan eger yanlislanabiliyor ve bunun olanagi varsa; o zaman o dusunce bilimseldir. Eger bir dusunce yanlislanabilemiyor ve sadece dogruluk temelinde uygulanabiliyorsa o da inanctir. Inanclar insanoglu duzen ve sistem sorununun yasam ve iliskideki cikmazin ve tum insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranislarin kokeni ve temelidir. Bu insanogluna, dini sistemler ve duzenler olarak yansidigi gibi; tum toplumlara mal edilmis, sosyal-siyasal-toplumsal izmler etik ve toplumsal duzenlenmeler olarakta yansir. Monarsi, oligarsi, demokrasi, ve bilimum devlet sistemleri tamamen inancin ayrimci, erksel, otoriter, bencil ve hiyerarsik temeli uzerine kurulmustur. Bu izmler ve duzenler icin savasim ve mucadele verenlerde; bu inanca iman ile tutkun olanlardir. Emperyalist zihniyet bugun bunun cok bilincli bir sekilde, bilincinde ve tum bu inanc sistemlerini kullanarak ve kullandirarak; bu insandisi ve insanlikdisi icerigini ve amacini surdurmek istemektedir. Yani EMPERYALIST ZIHNIYETIN MENTALITESI DINDIR. KIM BU INANCLARI IMAN DUZEYINE TASIYARAK TOPLUMLARI BIR YERE GETIRMEK ISTIYORSA, BU ZIHNIYETE HIZMET EDIYOR DEMEKTIR. Burada kullanilan din kavrami, dini icerikte degil; yonlendirim ve yaptirim tasiyan her turlu iktidar guc ve otorite savasimi veren izmler ideolojiler icindir. Gorunuste bu sosyal-siyasal-toplumsal izmler, emperyalizme karsi gibi gozukur, emperyalizm onlarla mucadele ediyormus gibi gozukur. Ama ozde bu mucadele ediyor gibi goruntu, aslinda insanoglunu bu sistem ve duzende tutmak icin bir oz teskil etmektedir. Oyuzden neyi ve ne sekilde savunuyorsak ve de insana ve onun insanligina hizmet etmek istiyor ve kendimizde insanlasmak istiyorsak; tum bilimsel, felsefi ve izm temelli savundugumuz ideolojileri tekrar gozden gecirelim. Tabi eger, iman asamamiz "sabitlesipte"; beyinlerimiz "orumcek tutmus", goz ve kalplerimiz "muhurlenmis", ve, savundugumuz ideolojimize teslim olmussak, bu mumkun degildir. Bu kontrolu, her birey ne kadar cabuk ve hic bir sorgulanmaz tanimadan yaparsa; o kadar cabuk ve net; hem emperyalist zihniyetin, hem dini mentalitenin, insanlikdisi ozunu; hem tanrisal kullanimin , hemde bilimsel temelli yanasimin, insandisi ve insanozaleyhte ozunu kavrayabilir ve algilayabilirler. Tabi boyle bir kontrolu yapmak isterler ve inanclarindan arinmak isterlerse.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Mustafa kemal emperyalizme karsi savas vermedi. Sadece ANADOLUYU ISGAL EDEN EMPERYALIST GUCLERIN DESTEKLEDIGI YUNANISTASN'A karsi savas verdi. Bu da mustafa kemalin emperyalizme bir zihniyet dusunce uygulama v.s. olarak karsiciktigi anlamina gelmez.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Yanitlarin duygusal ve sadece turk milliyetciligi penceresinden bakis acisini icerdiginden ve dile getirenleri yanlislayabilecek bir bilgi ve dusunce sunmadigindan, bir yanit gerektirmiyor. Cunku gelecek yanit ne duzeyde olursa olsun, duygusal ve tarafli algilanacak ve sadece turk milliyetciligi temelinde degerlendirilecek. Sadece resmi tarihin disinda da baska tarihlerin oldugunun bilinmesi yeterlidir. Ayrica onemli olan "hangi tarihin dogrulugu" degil; resmi tarihin sadece duygusal ve kendi tarafli bakmasinin ortaya koyumudur.
-
Guc ve Otorite Nasil Bir Degisim Yaratir?
Evet, sonucta senin kendi algin acisindan yapmis oldugun, ayni anlam ve icerikteki dile getirimin ifadesel farki olmus, site okur ve yazar kitlesi ve onlarin ayni konu ve kavramdaki bir dile getirimi farkli iki ifade yolundan okumasi ve tek dile getirimi ikili zenginlige tasiman acisindan, tesekkurler. Son paragrafindaki soruna gelirsek; bunun tek kistasi yani dogal/fenomenal zihniyetin tek kistasi; birincisi kendi varliginin bilinc ve farkinda olmamasi yani KENDILIK BILISSELLIGI yoksunlugu; ikincisi de ideolojik inancsal ve kendince dogrusal yonlendirim ve yaptirimlari ile baskalarini guc ve otorite altinda birlestirerek kendi dogrusunu "tek dogru" ilan etmesi. Yani insanoglunun numenal yeti ve zihniyetini ve de niteligini es gecmesi. Kisaca proletarya diktatorlugu ya da burjuva diktatorlugu, hitler ya da stalin katliamlari. fasizm ya da sosyalizmin diktatorlugu. Devlet ya da grup teroru, seri katil ya da bir ulkeye saldiri emri veren komutan v.s. Kisaca bir dogrunun bilinc ve farkinda bir bilissellige burunmeden diger dogrulara actigi insanlikdisi iktidar otorite ve guc savasi. Zaten sorun hepsinin kendi dogrusunun insanlik yarari aldatmacasinda. Sana basit bir mantik; Bir kisi sirf kendi dogrusu adina neden ne olursa olsun baska bir kisi uzerinde baski, mudahele, zorlama v.s. kurar ve ona insanlikdisi muamele eder ve hatta onun yasam hakkini elinden alirsa; bunu nasil "mesru, mubah" ya da "demokratik, ozgurlukcu, esitlik, adil" v.s. kilabilir? Tek bir sartla; iman ile sorgulanmaz kildigi ideolojik inancsal dogrusuna tutunarak ve bunu tek dogru olarak algilayarak. Iste buradaki "ne diyecegiz?" sorusu zaten senin, insanoglunu nicelikten, yigindan, kitleden ve kelle sayisindan; nitelige, bilince ve farkindaliga cikarmandir. Cunku bu soruya verilecek yanitin tek bir ...e goresi vardir. Insanoglu turu yararina mi yoksa sadece metafizik/etik/ temelde belirli bir ideolojik inancsal dogru temelinde ve bu dogruya karsi cikan baska dogrular var mi? Profilimden "dogrular ve yanlislar uzerine" basligini okumani oneririm. Bir mesaj once yapmis oldugun kendi alginca degerlendirmelerin icin de tekrar, tesekkurler.
-
Millet ya da Cemaat/Ummet Devletlerinin Politikligi ve Insanlik Cikmazi
Anadolu tarihine hem 1923'te getirilen hem de onceki Osmanli'dan kalan en onemli devlet cikmazi; devletin politika temelli hukumet elinde sadece bir politik cikar kullanim araci olmasidir. Ulusal/milli ya da cemaati/ummeti temelde olusturulan toplumlarda devletin bagimsizligi yoktur. Yani devlet hangi parti hukumet olarak iktidara gelirse bunun anlami devletin o iktidarin politik cikari temelindeki yonlendirim ve yaptirimidir. Iste bu devlet temelinde devletin teokratik ya da milliyetci olmasinin toplumun ve farkli halklarinin uzerindeki politik cikar baskisi acisindan bir farki yoktur. Kuvvetler temelinde konuyu ele alirsak; yasama, yurutme ve yargi; hic bir zaman evrensel hukuk insan haklari hak ve ozgurluklerin farkin farkinda olan bir devletini degil; sadece hangi iktidarin politik cikari varsa, onun cikari dogrultusunda sekillenmesidir. Bugun de olan daha once olanin aynisidir. Yani bugun yasama yurutme ve yargi 1923'te gelen politik cizginin gudumunden alinip, AKP gudumune tasinmaktadir. Yani dun nasil yargi politik olarak bagimsiz degil se; bugunde bagimliligi AKP'ye baglanmak cabasindadir. Yani AKP yasama ve yurutmeden sonra "yargi bana bagimli degil" den cikarak, yargiyi kendine baglama asamasindadir. Cagimizda olmasi gereken ise devlet ile hukumet farklari ve devletin hic bir hukumetin cikar temelli kullanim araci olmamasidir. Bu ancak devletin sadece ve sadece EVRENSEL HUKUK INSAN HAKLARI VE HAK VE OZGURLUKLER temeli iktidarin el degistirimine bakmaksizin gecerli kilinirsa mumkun olur. Iste ancak o zaman yasama da yurutme de yargi da; politik bir cikara degil; insan haklarina evrensel hukuka ve hak ve ozgurluklere hizmet eder. Bu hizmet oturmus ve yerlesmis olan devletin hic bir iktidarinin hic bir politikasinin cikari dogrultusunda kullanilamaz ve degerlendirilemez. O yuzden bugun yapilan bu konudaki her turlu tartismayi ve isteneni cok iyi algilamak gerekir. Bugun kim ne konusuyorsa, bagimsiz bir yasadan yurutmeden ve yargidan degil; POLITIK VE IKTIDARVARI CIKARIN DOGRULTUSUNDA VE ONUN GUDUMUNDEKI yargidan, yurutmeden ve yasamadan bahsetmektedir. Zaten bu algilanirsa; Ne Osmanli'da ne de TC'de hem kuvvetler ayriliginin hem de her bir kuvvetin bagimsizliginin soz konusu olmadigi algilanir. Cunku hem kuvvetler hem de onlarin bagimsizligi, SADECE IKTIDARIN CIKARI DOGRULTUSUNDADIR. Bu da zaten ne bir evrensel hukuk ne bir insan haklari ne de bir hak ve ozgurluklerin olamayacagi ve olmadigi anlamini tasir. Bunun da anlami kuvvetleri ve bagimsizligini ele geciren iktidarlarin kendi politik cikarlari her ne ise onun ile toplumu ve farkli haklarini yonlendirip yapilandirdigini ve sadece her turlu esitlik, adalet, hukuk, demokrasi v.s. temelli verilerin; ancak bu politik cikarin temelinde oldugu anlamini tasir. Iste buda evrensel hukuka insan haklarina hak ve ozgurluklere dolayisiyle insanliga cagdasliga bilissellige ters bir gidisattir. Ulkemiz toplum ve farkli halklarinin evrensel hukua insan haklarina ve hak ve ozgurluklere kavusabilmesi ve bunun dile getirimi bile zor gorunuyor. Bakalim Tarih su anki sinirlarda daha once hic yasanmamis bu insanlik cagdaslik ve bilissellik ozlemini ne zaman ve kimler eliyle baslatacak? Bunun temelini atmak ta once birey bilisselligi kazanmaktan geciyor. Kimse ne devletten, ne cevresinden, ne iktidarlardan hic boyle bir egitim/ogretim/ogrenim ve yetistirim beklemesin. Cunku bu onlarin politik cikarinin sonu demektir. Bu da "her koyun kendi bacagindan asilir" ya da "kendi gobegini kendin kesmek" misali; her bir ferdin kendi kendini yetistirmesine kaliyor. Tabi once her turlu sorunun ve bilisselliginin algilanmasi ve bu yetistirime cozum olarak yonenilmesi kaydiyle.
-
Guc ve Otorite Nasil Bir Degisim Yaratir?
Insanoglunun dogal dusunce kokeninin; ayrimciligini korumasinin ve koruyabilmesinin altinda ve basinda insanlikdisilik; yatar. Soyle dusunelim. Bir ayrima yoneldiniz, bu ayrima yonelenin zaten bir cikari olmazsa ayrima yonelmez. Peki bu ayrimdaki yonelisinizi nasil kalicilastiracaksiniz? Iste sistemlesmenin tum soyutlarinin altinda bu yatar. Hak, hukuk, adalet, hurriyet, demokrasi, yasa, kural, kanun v.s. butun bunlar; bu ayrimciligin kalicilastirilmasi icin gecerlidir. Temel nedir? Uzerine ayrim yapilana, bu ayrimciligi kabul ettirmek. Iste butun bu soyutsal kavramlar insanoglu adina ve insanoglu icin bu nedenden vardir ve herzaman gerekli olarak gosterilmis; insanoglunun yasam ve iliskisinin sistemlesmesinin bir temeli halini almistir. Simdi isin bir de obur yuzune bakalim. Bu ayrimciliktan cikari olmayanin; tabiki savasi kendi iktidari, gucu ve otoritesi olacaktir. Iste inancsal ideolojiler de; boyle dogar. Dolayisiyle; ortaya bir yururlukteki birde muhalif iki dogru cikar. Peki muhalif dogrunun sanki amaci farklimidir? Maalesef hayir. Nedeni aciktir. Muhalifte olsa; ayni dogal dusuncenin urunudur ve insanlikdisidir. Cunku tarih gostermistirki; el degisen iktidarlar acisindan; bu iktidarlara maruz kalan toplum ve halk icin degisen birsey olmamistir. Hele hele yeni iktidar olan muhalefet; bulundugu cikar temelinde; karakter bile degistirir. cunku "daglari o yaratmistir" Elindeki kalici sanir, putursuz dusunur ve davranir, taki yeni bir muhalif iktidara kaybedene kadar. Iste aci olan da budur. Iktidar veya muhalefet; sadece biribirine terstir. uzerinde iktidarlarini uyguladiklari; halk, ulke ve toplum icin, degisen bir sey yoktur.Ayni cikar temelinde; insanlikdisilik devam etmektedir. Oyuzden dogal dusuncenin; cesitli gibi gozuken bu soyut "kandirmaca" inancsal, ideolojik, teorik "farklarina aldanmayalim. Sonucta; her biri biribiri icin farklidir. Fakat uyguladiklari dusunce ve davranis, sonucta dogal dusuncenin bir urunudur. Oyuzden bugun kim; iktidar ve guc icin; ortaya bir inancsal ideolojik dogrusal bir teori atiyorsa; tek cikari; kendi dogrusunun iktidaridir. Iste iktidara gelmeden ve iktidar olduktan sonraki cikar farki; ancak boyle su yuzune cikar. Ayni politikacinin; sirf oy almak icin, veripte oy aldiktan sonra tutmadigi vaadleri gibi. DUNYADAKI TUM INANCSAL, IDEOLOJIK, DOGRULAR OLARAK; FELSEFI, ORTAYA ATILANLAR; AYRIMCIDIR VE CIKAR IKTIDAR KAVGASIDIR. Iste dusunce ve davranista; insanoglundan; insan olmaya ve insanlik sunmaya yonelen bireysel bilinc, bunu gorur. Bir bireyin bireysel olarak; insansal-evrensel numenal, yani zihinsel devriminin tek cikar yolu; bilimsel/bilissel ve epistemolojik olabilmektir. Bu da; bilimselfelsefedir. Olanmi? olan, maalesef; felsefibilimdir. Felsefede bellidir. DOGAL DUSUNCE FELSEFESI.
-
Insanoglu Dunya'ya Neler Ekledi?
Insanoglunun dunya'ya neler ekledigini siralamadan once; insanoglu olmayan dunyanin durumunu ortaya koymak gerekir. Insanoglu yokken, dunyanin en guzel tarifi; AYNININ YANSISIDIR. Insanoglu ile birlikte; numenal yeti ve kavram dunyaya eklendi. Insanoglu once isareti yaratarak yansiyani bu isaretle ozdeslestirdi ve boylece dili ekledi. Dili sayesinde; kendine gore yansiyanlarin ne oldugunu algilamak ve yine kendine yansitmak icin; kendi dusuncesince; bilimi, felsefeyi, teknolojiyi ekledi. Butun bu eklemeleri yaparken; en onemli ekleme olan SOYUTU ve SOYUTLAMAYI EKLEDI. Eklemenin koken ve temelinden kaynaklanan ve evrensel olarak yerlestirilmis olan; AYRIMI, FARKI, CIKARI, ekledi. Bunlari yasama yansitabilmek icin; IKTIDARI, GUCU, OTORITEYI, YONETIMI, YONLENDIRIMI, IDARE ETMEYI ekledi. Cografi sinirlari, milliyetleri, dinleri ve tanriyi ekledi. Bu eklemelere paralel olarak; bunlarin savaslarina yarayan; ideolojileri, teorileri, inanclari ve dogrulari ekledi. Bunlara paralel olarak; savaslari, katliamlari, iskenceleri, esareti, kullugu, koleligi ekledi. Etiksel, sosyal-siyasal-toplumsal-kisisel degerleri ekledi, alim-satimi ekledi. Siniflari, psikolojiyi, psikolojik olgulari ekledi. Aileyi, cevreyi, toplumu, milleti ekledi. Bunlara paralel olarak; savunuyu, karsi cikisi, teslimiyeti, asiligi, boyun egmeyi, bas kaldiriyi ekledi. Tartismayi, atismayi, satasmayi ekledi. Butun bunlari kendi olumlu (olmek) yasamina uyarlayabilmek icin, zamani, ilki, sonu, baslangici ekledi. Aslinda bu eklentileri, bir bir siralamak icin; ne yer ne de zaman yetmez. Fakat cok onemli olan bir seyi eklemeyi unuttu. KENDINI. Insanoglu butun bu eklentileri; kendini goremediginden, insandisi ve insanlikdisi temel ve kokende yapti. O yuzden, kendini dunyaya eklemeyi unuttu. Kendini eklemeyi unutunca, yasam ve iliskisini de; eklemeyi unuttu. Ama, ilginctir; olumu (olmek) ve dogumu da ekledi. Demekki bundan sonra insanoglunun yapmasi gereken; dunya'ya kendini, ozunu, benligini ve insanligini eklemek. Once bunlari eklesinki; sonra da; tum diger eklediklerini elimine ederek ve gereksiz kilarak, bir bir cikarip; yok etsin. Taki KENDI YANSISININ, ALGISINI AYNEN YANSITANA KADAR. Cunku bugune kadar; yansiyi; degistirerek, ayristirarak yansitti. Cunku algiladigi kendi varligi degil; kendi disinin algisiydi. Dolayisiyle, yansittigi da; kendinin yansisi degil; kendi disinin yansitilmasiydi. Iste insanoglu; bugune kadar dunya'ya eklediklerinin kendi yansisi olmadiginin farkina varirsa; ancak, o zaman kendini aynen yansitacak ve eklediklerinin kendinin yansisi olmadiginin ama; kendinin yansittiginin bilincine varacaktir. Bundan sonra; eklemek yerine; eklenenleri; kendi aynen yansisi temelinde cikarmak gerekir. Cunku sonucta tum eklenenler ve eklenecek olanlar; ayni dogal/fenomenal dusuncenin bir urunudur ve sorunudur. Cunku bu dusunce insani yansitmamakta; sadece yansiyani ters yansitmaktadir. Herkes soyle oturup bir liste yapsa; bu eklenenlerle ilgili ve bu eklenenlerin; insan yasam ve iliskisinden neler goturdugunun bilincine ve farkina varsa; ne dunya su anki dunya; ne de insan su anki insan olurdu. Demekki, insanoglunu insan yapacak olan; ekleyecekleri ve eklenenlere sahiplik, sabitlik ve eklenenler arasi mucadele degil; eklenenlerin bir bir cikartilmasi mucadelesi. Iste bu mucadele de; insanoglunun en kucuk bolunmez butunu olan birey eliyle olacaktir. Her birey; her ekleneni, kendi oz degerleriyle; ortaya koyacak ve sahipligini, sabitligini birakacaktir. Gerekirse de cikarip atacaktir. Taki beyninde insanliga ve onun yasam ve iliskisine tursel bilissellik olarak yakisani ve de artik kendi turu bunyesinde kendi ile olan her turlu savasimini bitirene ve tum turunun her turlu fark ve cesitliliginin mozayigini bilimine bilgisine bilisselligine ve teknigine cikarsiz egosuz yansitana kadar.
-
Evrensel-Insan Zihniyeti
Yaklasim/Yanasim Farki Uzerine: Insanoglu; herhangibir seye ulasmak icin; bir yanasim-yaklasim gosterir. Bu yanasimin temeli; vucudu vasitasiyle, dusuncesinde kavram uretmek ve bu kavram ile, ulasacagi seye yanasmaktir. Buradaki yanasim; dogal dusunce de, sahiplik ve elde etme olarak algilanir. Halbuki yanasimin amaci; iletisim kurmak, kullanmak ve paylasmaktir. Insanoglunun iki turlu yanasimi vardir. Birinci yanasimi kendi ile ilgile ve kendisini ifade edisi ile ilgilidir. Ikinci yanasim ise; ulasmak istedigi olgu ile ilgilidir. Her iki durumda da, insanoglunun yanasimi; kendisine dogumdan itibaren veriler sayesinde, ve bu verileri sahiplenme temelindedir. Bu veriler genelde; ideolojik inancsal dogrular ve bu dogrularin kisiyi yonlendirecek ve yonetecek olan, yasam ve iliskisinin sekillenisidir. Bir kisinin yanasimi; kendini veya ulasmak istedigi olguyu ifade etme amaci tasirken; iletisini dogrulttugu, baska bir kisinin, bundan pek de haberi olmamaktadir. Ayrica, buradaki iletiyi yapan kisinin amacinin; sadece kendi gorusunun dogrusunu ortaya koymakmi, karsidakini kendi dogrusuna ikna etmekmi, yada konuyu tartismaya acmakmi, ya da bilgi, bilinc, deneyim ve gozlem alisverisi yapmakmi v.s. oldugu; genelde, ne iletiyi ileten; ne de uzerine ileti iletilen acisindan pek te bilinmemektedir. Yanasim, konumuzu orneklersek; ornek olarak; kisilerin kisilik ve kimliklerini olusturan ana degerlerden biri olan milliyetciligi ele alalim. Kisi iki turlu milliyetci yanasim gosterir. Birincisi; kendi milliyetciligini ifade etmek icindir. Ikincisi; konuya yanasimi, milliyetci yanasim oldugu icindir. Her iki halukarda da; kisi, milliyetciligi; kendi gelismislik duzeyinin paralelinde olarak; kendisi icin, sabitlemis ve sahiplenmistir. Bu sahiplenme; bir ideolojik inancsal dogrudur. Yukarda aciklandigi gibi, kisinin ne amacla milliyetci yanasimi bilinmemekle beraber; karsidaki kisinin de yanasiminin milliyetci olup olmamasi onun, algisi temelindedir. Burada ya, yanasimlar, uyusur; ya da uyusmaz. Uyusmaz ise; iletisini milliyetci yanasim ile yapan kisinin, rahatsizligi soz konusudur. Eger uyusur ise; bu seferde sorun, ne duzeyde bir milliyetcilik yanasimina baglidir. Bu da dusunsel, kisisel , duygusal/mantiksal, ovunucu/yerici, aciklayici/ortaya koyucu v.s. temelde olabilir. Konunun dusunsel/mantiksal/ortaya koyucu v.s. temelde olmasi, ideal olandir. Ama, hic bir zaman da "kazin ayagi oyle degildir". Bu da; konuya farkli ideolojik/inancsal/dogrularla yanasimdan ve de konunun sahiplenilip, ikna etme-olmaya yonelik olmasindan ve karsilikli dogru kabul ettirme tartismasindan kaynaklanir. Yanasimlara ornek verirsek; Yaratilissal/tanrisal/inancsal/ideolojik/bilimsel/felsefi/dini/milliyetci/sosyal-siyasal-toplumsal/ekonomik/tarihsel/cografi/hukuki/hak ve ozgurluksel/ v.s. nin yaninda; kisisel/genel/duygusal/mantiksal/oznel/nesnel/ ve nedensel/izahsal/sorgusal v.s. olarak ta cesitlenebilir. Yanasim; hem bir adres, hem bir yol-yontem; hem de bir varis/kavusmaya yoneliktir.
-
Ihtiyac ve Giderim
Insanoglunun bilinc, birikim, bilgi, deneyim, egitim, ogretim v.s. duzeyi ne olursa olsun, yasam ve iliskileri; ihtiyac ve giderim uzerinedir. Yalniz benim bu konuya deginmekteki amacim, bu ihtiyac ve giderimin bilinc, birikim, bilgi, deneyim, egitim, ogretim v.s. farkina gore, yani kendisine dogumdan itibaren verilen, her turlu metafizik ve etiksel ideolojik inancsal deger, veri tabu dogrularini, sorgulaa, degerlendirme, bilmeye yonelme v.s. gore, ters orantilidir. Bir milliyetci, milli duygulara, bir teist, kendini inandirdigi yaraticiya, bir dinsiz teist, kendini inandirdigi yaraticiya, bir nonteist, kendini inandirdigi, maddeye, evrime, evrene, varliga veya bir demokrat demokrasiye, bir sosyalist sosyalizme v.s. IHTIYAC DUYAR ve bu duydugu ihtiyaci da, dogruluguna inandigi seye kendini yasamini ve iliskilerini vererek giderir. Ilginc olan, bir milliyetcinin, milli duyguya duydugu ihtiyac ve giderimi, bir enternasyonalin duymamasidir. Iste ilginc olan, bir milliyetcinin, henuz sorgulamadigi milli duygularina bagimliligindan gelen ihtiyac ve giderimi, bir enternasyonelin, milli duygularini sorgulayip, bu milli duygulara ihtiyac duymamasindan dolayi giderim de gerektirmez. Ama; enternasyonel bilinc duzeyine ulasamamis bir milliyetci de, ayni nedenlerden enternasyonalizme bir ihtiyac duymaz ve giderime yonelmez. Iste tum tartisma, bu iki bilinc farki arasindaki, ihtiyac ve giderim farkidir. Biribirilerinin ihtiyac ve gereksinimini algilayamadiklarindan da, her biri kendi ihtiyac ve giderimini, birbirine kabul ettirme mucadelesi verirler. Aslinda, enternasyonelist bilinc duzeyinin, milliyetcilikten "ustun" oldugu dusunulurse, sizce bu tartismada, olgunluk, anlayis, kavrayis, algilama v.s. hangisinden gelmelidir?, ya da neden bu kisir dongu tartismasinin, ikisi de farkinda ve bilincinde degildir. Buradan iki onemli nokta cikar, insanoglu kendisine dogumdan itibaren verilen tum deger, veri ve tabulari, sorguladikca ONLARA DUYDUGU IHTIYACTAN KURTULUR ve bir giderime yonelmez. Cunku bu ihtiyacini zaten sorgulayarak gidermis ve bilinc asamasini gerceklestirmistir. Eger bir kisi, IHTIYAC YOKSA GIDERIM DE YOKTUR'u algilar, kavrar bilincine ve farkina varirsa, mesela bir teisti, non teist yapmaya ugrasmaz. Cunku teistin, ihtiyacinin teizm oldugunun bilincine ve farkina varir. Bir teistin, zaten non teist olabilmesi, teizm ihtiyacini giderirse mumkundur. Cunku o zaman teizme ihtiyac duymaz. Iste sorun-cozum ikilemi de, bu paraleldedir. Yani, bir kisi sizin sorun olarak gordugunuzu, sorun olarak gormuyorsa; sizin ona gostereceginiz cozumun hic bir anlami yoktur. Cunku o sorunu goremediginden, cozume de yonelmez. Iste bir teistin, teizmini sorun olarak gormesi, onun teizm ihtiyacini gidermeye basladiginin bir isaretidir ve eger bu giderimi istiyorsa, giderme/cozum paralel gidecektir. Cunku o durumdaki ihtiyac, teizm degil; teizmin giderilmesi ihtiyacidir. Iste bu durumda olan kisi, bir nonteisti daha net kavramaya, algilamaya baslar, hele hele nonteistin degindigi konular, onun sorguladigi konular ise. Iste bu temeldeki saglikli bir bilgi, bilinc, birikim, deneyim v.s. alis verisi; birinin sorguladigi, digerinin o sorgulamaya yardimci oldugu durumdur. Bu durum, her deger, veri tabu, her izm, her ideoloji ve her inancsal icin gecerlidir. Cunku bu durumda, bilinc verenin verdigini algilayabilecek, kavrayabilecek, degerlendirip, sorgulayabilecek, verilen bilince acik bir alan vardir. Zaten bu durumda, her bir kisinin yasam ve iliskilerinde, kendisine verilen yanitlardan, sorulan sorulardan, konusma ve yazismanin, dil ve uslubundan v.s. algilanir. Oyuzden, ancak IHTIYAC GIDERIMINE ACIK BIR KISI, IHTIYACINI GIDEREBILIR. Yoksa, sadece IHTIYACINI BESLER VE TATMIN/MEMNUN EDER. Cunku o ihtiyaci gidermek degil; korumak, savunmak, kollamak v.s. durumundadir. Eger ihtiyac giderimi yoksa, sorun gorumu ve cozum de yoktur, sadce kisinin icinde bulundugu duzeyin ihtiyacinin tatmini, memnuniyeti v.s. vardir. Buda IHTIYACIN AFYONUDUR.
-
Yaraticinin "Yeni" Oznel Icerigi
Insanoglu, tarihin bir doneminde kendince ihtiyac duyarak, dusuncesinde sezgisi ile yarattigi ve TEKLESTIRDIGI, inancsal kavram; yaraticiya, bilimin bilhassa evrim icerikli gelismesi temelinde, yeni bir oznel icerik vermistir. Eskiden, "ol" deyince olan varlik, icerikli inancsal kavram yaratici; iki yuzyildir, nesnenin, oznel icerigi olan harekete de el atarak, nesnenin oznel hareketini "uslenmistir" Insanoglunun, "programlayici/tasarlayici" v.s. dedigi bu oznel icerik; evrimsel degisimin, donusumun, baskalasimin ve olusumun, islevini; bir oznel icerik veren Kim, sorusuna cevap olarak cikmistir. Goruldugu gibi, bilim ve bilimselligin; felsefeye biraktigi, var ve ol kokenli, varlik, madde, v.s. yi "ol" temelli sahiplenen yaratici; insanoglunun vedigi bu yeni oznel icerigiyle, felsefenin, varliginin, maddesinin hareketini de programlayan, tasarlayan v.s. olma cabasi icindedir. Burada, bilim ve bilimselligi, var ve ol kokenli turetilen kavramlarla ilgilenmese bile, evrenin, evrimin, dunyanin, doganin her turlu hareketinin getirdigi, degisim/donusum/baskalasim/olusum adina, bu yeni oznel icerikli programlayici/tasarlayici yaraticiya, bir cevap vermek durumundadir. Bu cevapta, su an itibariyle, madde, nesne temelli; evren, doga, dunya ve bunyeside barindirdigi her turlu canli/cansiz parcanin, IC DINAMIGI oldugudur. Aslinda, evrim, evren, doga, dunya hareket halinde ve durmadan, kendi bunyesindeki, her turlu canli/cansiz parcalarin degisimini, donusumunu, baskalasim ve olusumunu evrimsel hareket olarak aciklarken, gerek dogal secilim, gerekse, mutasyonu bir IC DINAMIK olarak aciklamalidir. Sonucta, oznel icerigi, ya insandisi bir programlayici, tasarlayici, ya insandisi bir nesnel kavram, madde, varlik, evren, doga, dunya, evrim, ya da INSANOGLU VERECEKTIR. Iste bu oznel icerigi, kendinin verdiginin bilincinde ve farkinda olmayan insanoglu, bu oznel icerigi veren, kendi disinda bir kaynak arayacaktir. Bu kaynakta, ya bir inacsal kavram olan programlayici/tasarlayici yaratici, ya da nesnel kavram olan; evren, dunya, doga, evrim, madde, nesne, varlik olacaktir. Gunumuzde, en azindan bu oznel icerigin vereninin, nesnel kavram oldugunu bilimsel olarak ortaya koymak, IC DINAMIGI ortaya koymaktir. En azindan, bu ortaya koyus; bugun yeni oznel icerik kazandirilan yaraticinin programlayiciligi ve tasarlayiciligina bir rakip durumundadir. Ya inanc/inancsalligi, felsefeyi guclendirecek, ya da bilim/bilimselligi, epistemolojiyi one cikaracaktir. Taki, tek bir oznel icerik veren parcanin insanoglu turu ve biri oldugu algilanana kadar.
-
Tanrisal Zihniyet/Yanasimdan Ozgurluk (Kurtulmak/Arinmak) Nedir?
Herturlu yaratici, yaratilis, tanri ve tanrilastirmatemelli insanoglunun metafizik/fizik otesi ve teolojik indirgemeci ve determinist imansal ideolojik inanc sorunu; bilimsel bir gozlem olarak bulundugu cografya ya da toplumu ne olursa olsun, onun bir sosyo-psikolojisi olarak yasamina ve iliskilerine, gelismesine ve kendinin bilinc ve farkindaligina ve kendini insanligin zihinsel ve davranissal insanlastirmasina direk etki etmektedir. Bir kisinin kendi disinda bir guce kendisini teslim etmesi ve caresiz kilmasi; ister dogallik ister kalitimsal ister varliksal v.s. hangi temelde olursa olsun, onun boyunduruk tutsakliginin getirdigi kendini serbestleyememe ve zihnini ozgurlestirememesinin sosyo psikolojik bir sorunudur. Tarihsel olarak insanoglunun bu konuda geldigi nokta, akilciliktan akila yukselmistir. Yani materyalizmin "ilk, tek, mutlak v.s." temelli madde akilciligi ile idealizmin "ilk, tek, mutlak" v.s. temelli yaratici akilciligini nihilizm; akilda birlestirerek; Tanrinin diyalektigin her iki indirgemeci ve determinist monist uclarini (materyalizm/idealizm) akilcilikta birlestirerek, Tanriyi AKILDA OLDURMUSTUR (OLDURMEK). Nihilizm, bilindigi gibi Tanriyi "oldurmustur (oldurmek)" Burada cok ince bir algilama ve farkina varma noktasi vardir. O da Nihilizmin Tanriyi, oldurmesi, fakat TANRISAL ZIHNIYET/YANASIMI OLDUREMEMIS OLMASIDIR. Peki o zaman olen tanri nedir/kimdir?, nihilizm, herseyi ortaya koyanin insanoglu oldugunu acikladiktan sonra, hersey gibi INSANOGLU ELIYLE/ADINA/AIT/ICIN ORTAYA KONAN, TANRIYI OLDURMUSTUR(OLDURMEK), YANI HICLEMISTIR. Peki o zaman olmeyen, tanrisal zihniyet/yanasim nedir?, Iste burada, ilk olarak S.Hawking'in "bilimin yasalari tanri olabilir." aciklamasindan sonra, INSANOGLUSUNUN BIZZAT KENDISINI VE BIRINI TANRILASTIRMA, YANI, INSANOGLUNU NESNEL BIR VARLIK OLARAK OZNEL ICERIKLE BESLEYIP, INSANOGLUNU TANRILASTIRMAKTIR. Ite bu panenteizmin, herseyi iceren tanrilastirmasinin, icinde barinan insanoglu faktorunun en one cikmasi ve ustelik evreni de ortaya koyan olma vasfiyla, onun da kavramsal yaraticisi, programlayicisi insanoglunun kendi kendini tanrisallastirmasidir. Bu en basta bireyci akilciligin, "herseyi mubah" sayan ve ne etik ne de metafizikherhangi bir disiplini, tamamen yukumsuz kilarak, kendisini kendi ustunde baska bir guc tanimayan duzeye cikarmasi ve tanrilastirmasidir. Bu zihniyet, epistemolojik amerikan idealizminin emperyalizmin zihniyeti, soros ideolojisi ve evengalist orgutlenmesiyle oyle guzel ortuserek, insanoglunu ortacag karanliginin, bir yerde yaratan ve yaratilan algi temelli hem bilimsel, hem de inancsal kalici ayrimina yonelmektedir. Bunun boyle oldugunun gozlemi hem su anki dunya ve insanliginin durumu, hem de Birinci Dunya Savasi ile baslayan surectir. Iste dogal dusunceyi, her turlu "avucuna alan" bu tanrilasma/tanrilastirma zihniyeti, dogal dusunce temelindeki tum izmleri de, hem herbirini destekleyerek, hem de biribirine vurdurarak, su an cok guzel parsesini toplamaktadir. Yani bu oyle bir zihniyettir ki; dven de odur, seven de; olduren deodur, yasatan da, hapseden de odur, af edende, kirdiran da dur, koruyan da, barisi isteyen de odur, savastiran da, sakinligi saglayan da odur, firtinayi cikaran da, kurtlara teslim eden de odur, kurttan koruyan da, terorizmi destekleyen de odur, terorizm den koruyan da , yakan da odur, isitan da, sulayan da odur, suda bogan da, v.s. yani oyle bir zihniyettir ki, insanoglunun her turluihtiyacinin giderimini, dunyevi ve beseri saglar. Hani fiziksel yasi eskiler hatirlayacaktir, bir terim vardir "eti senin, kemigi benim" Iste bu terim "Tum varligin benim" e donusmustur. Kisaca diyalektigin tartismasal ve karsilikli iki ucunu birlestiren zihniyettir. Yani TANRILILIGI VE TANRISIZLIGI, EMPERYALIZMI VE ANTI EMPERYALIZMI, SOLCULUGU VE SAGCILIGI, BIRBIRINE TAM ZIT IKI IZMI VE IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUYU v.s. BUNYESINDE TASIR. Iste dogal dusuncenin insanoglu turu ve birini iflasa, felakete, hayvani oze, canavarliga v.s. donduren bu son durak zihniiyetinin, farkindaligi ve bilince cikmasi, insanoglu turunun biri adina elzemdir ve insanoglu turunun ve birinin insansal ve evrensel gelecegi de buna baglidir. Iste dogal dusuncenin bu resmini, resmin herhangibir terinde yer almadan ve disaridan gorebilen ve de icindeki tum kaosun kozmotik, yani uyumlu iliskisini notr algilayabilen, ancak dogal dusuncenin, temellerini veren tanrisal/inancsal ve cinsel iceriginin, insanoglunun, dusunce ve davranista insanlasmasinin onundeki en tehlikeli ve asilmasi gereken engel oldugunu algilar ve bu engelin asiliminin ancak, diyalektigi veren temeli algilamak ve sey dahil onun iki karsit uclarinin ikisinden birden, arinmak ve kurtulmak, ve de insanoglu turunun bir biri olarak, zaten bu tip bir kaotic kosmosa ihtiyac duyulmasinin kendi varligiyla celiskiye dustugunu gorebilmektir. Iste bu arinma/kurtulmanin basinda tanri degil; tanrisal zihiyet ve yanasimin, hem olumlu, hem olumsu sabitlenilen, sahiplenilen, savunulan ideolojik inancsal ve metafizik etik temelli dogrulari gelir. Bu DOGRULAR ARASI, KENDI DOGRUNUN DIGER DOGRULARA KARSI, SAVASIMINI VERMEK DEGIL; DOGRUNUN TANRISALLIGI VE INANCSALLIGI YASATAN, AYAKTA TUTAN BIR SOYUT OLGU OLDUGUNUN FARKINA VE BILINCINE VARMAK DEMEKTIR. Iste tanrisal zihniyet ve yanasimin tum resminden ozgurluk ve disinda kalkmak, ve bu zihniyet ve yanasimin en son tanrilasani kendi turu ve biri olabileceginin bilincine ve farkina varmak, sonra da tanrisal yanasim ve zihniyetin, insanoglunu insanlastirmayan en tehlikeli engel oldugunu algilamak ve yasam ve de iliski de herhangibir sekilde yer vermemek ve gelecek nesillere, insanoglunun bugune kadar herturlu kanini emen, bu canavar zihniyetin vampirligini yasatmamak demek; tanrisal zihniyet ve yanasimdan ozgur olmak ve o zihniyet ve yanasimdan arinmak, kurtulmak demektir. Yoksa, insanoglu kendini bildi bileli kendi yarattigi bu canavara, kendini parcalatmakta devam edecektir. Onemli olan canavari oldurmek degil; canavar yetistiren yanasim ve zihniyeti ortadan kaldirmaktir. Iste o yuzden nihilizmin tanriyi oldurmesi bu temelde, tanrisal zihniyeti insanoglu turu ve birine bizzat teslim etmesi ve eskiden dista kalan canavar ve kan emici vampiri, icine ve bunyesine almasi demektir. O yuzden tanri ve tanrisal yanasim ve zihniyet, nesne ve ozne olarak, somut ve soyut olarak kendi ve icerik olarak v.s. farki cok iyi algilanmali ve bilince cikarilmalidir. Yoksa, hic bir oznel icerigi olmayan, panenteizmin, evren-tanri ic iceligi; en tehlikeli asamasi olan insanoglu ve biri-tanri ic iceligine donusecektir ve donusmeye de baslamistir. Ne tanrilasalim, ne de tanrilastiralim. Kendi bilisselligimizin bilimsel ve bilgisel temelinde zihinde davranista yasam ve iliskilerimizde duzen sistem ve kurumlasmamizda ve de teknigimiz ve kullanimimizda disimizda kalan her turlu canli ve fenomanlari da yasatarak, INSANLASALIM/INSANLASTIRALIM.
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Cunku hani su gunumuzde kullanilan genetigi bozulmus terimi varya, iste bu dindarligin genetigi bozulmus. Yani dindarlik sadece uzerine baski kurulana yonelik, bu baskiyi uygulayana yonelik degil. Hani bir atasozu vardir, "benim dedigimi yap, yaptigimi yapma" diye burada tam bir terslik soz konusu, yani "benim dedigimi yapma, yaptigimi yap."
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Hic ilkbahar olarak dunyada bir arap bahari oldu mu?
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Eger hatirlanirsa, bir zamanlar Almanya'da "saf kan Alman" yetistirme cabalari vardi. Hatta bu klonlama seklinde filme de yansidi. Ulkemizde de "dindar/kindar nesil yetistirme" donemi 4+4+4 ile baslatildi. Bunun kindarligi herhalde 1923 tarihten silinince ve 1919 gunumuze baglaninca bitecek. Hani su 2023 var ya? Dindarligi ise hic bitmeyecek. Tabi ki iktidarin cumhurbaskani/F.Gulen/cemaat temelli evengalistler, kanadi"dinler arasi dialog" adi altinda, islami Yahudilige baglamazlar ve adapte ya daasimiliye etmezlerse. O yuzden dindarlik savasimi Erbakan/basbakan/Polis/parti devleti temelli teokratik otokrasi ile diger kanadin teokratik demokrasisi arasinda bir yerlere varacak. Bunu da boyle giderse, 2071 belirliyecek.
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Evet, 1974'te Iran birdenbire "ters arap bahari" yasamaya basladi.
-
Neden Aciklar Biribirini Tamamlamiyor?
Bu arada ozel okullara kayitlar da artmis. Bakarsin devlet ogrenci bulamaz. O zaman milli egitim de ozellesir ve "uluslararasi sunni egitimi" haline doner. Okul=imam hatip olur.
-
Bagimsizlik Savasi
Bugun Turkiye'nin en son geldigi noktada artik vakit kaybedilmeden kimin neye karsi neden ve nasil savas vermesi gerektigini her bir fert oturup dusunmeli ve bir an once elinden geldigi sekilde Turkiye'nin gelecegi acisindan bu noktada birlesmelidir. Bagimsizlik savasi nedir, ve ne zaman ve neden verilir? Kapitalist bir dunya sisteminde bu sistemi tek ayakta tutan guc emperyalist zihniyettir. Emperyalizmin kapitalizmden ana farki kendi topraklarindaki somuru sistemini yasatabilmek ve kendince rahatlatabilmek icin, baska ulkelerin politika ve ekonomisini ele gecirmek ve kendi halkina sus payi verebilmektir. Turkiye emperyalist bir ulke degildir ve emperyalist olabilme yolunda da treni kacirmistir. Kisaca Turkiye'nin emperyalist olma olanagi emperyalist zihniyet tarafindan onlenmistir. Peki bu nedemektir?, bu turkiyenin "emperyalizmin zayif halkasi" bir ulke olarak emperyalist zihniyetce "emperyalizme boyun egmesi ve emperyalizmin politikalarini hem icte hem de dista kabullenmesi" demektir. Burada emperyalist zihniyetin amaci, Turkiye'yi her turlu kullanmak ve onu ayakta tutarak, baska ulkeler uzerindeki emperyalist amaclarini yerine getirmek icin harcamaktir. Peki Turkiye'nin dunyanin icinde bulundugu bu emperyalist kiskacta, emperyalizme karsi gelerek yasam sansi varmidir? Iste bagimsizlik burada devreye girer. Yani emperyalizmin elinde kullanilacak ve harcanacak bir amac araci olmaktansa; buna karsi cikmak ve gerekirse emperyalizmin her turlu saldirisi karsisinda mucadele ve savas vermektir. Insanlik insan haklari evrensel hukuk ve her turlu hak ve ozgurlukler; ancak bir ulke emperyalizme karsi onun emir eri olmazsa, usakligini yapmazsa ve savasimi goze alarak kendini kullandirtmaz ve harcatmazsa; kendi politikasi kendi ic ve dis iliskileri kendi ekonomisinin gucu v.s. ile kendi ulke ve toplumsal kararlarini kendi alabilirse; bagimsizdir. Turkiye bugun bu durumdan cok uzaktadir. Iste bu yuzden tum insan haklari hak ve ozgurluk mucadelesi evrensel hukukun gecerliligi savasiminin ancak bagimsizlik savasimi kazanilirsa mumkun olabilecegini gormelidir. Iste tum bu nedenlerden hem emperyalizmin herturlu insanlikdisi dusunce ve davranisi gucu, otoritesi sayesinde mubah ve mesru kilmasina, hem de buna hic bir sekilde alet olmamak ve karsi durmak adina; verilcek savas, ulke iktidar ve guc odaklarina karsi ulke ici verilecek savastir. Bu savasin amaci toplumun devleti ve devletini temsil edecek her turlu hukumet yetkililerini hem emperyalizme ve onun her turlu cikar amacina, hem de bu cikar amaca kendini alet etmemesine izin vermeyecek bir devlet temsili hukumet yetkililerini iktidara getirmek ve ilk isi de emperyalizmin ic ve dis politikada amaclarina alet olmayacagini aciklamaktir. Bunun icin once ulke toprak butunlugunu koruyan anayasa gelir. Ikinci komsular ile emperyalizme karsi bir isbirligi gerekir. Ucuncusu icdeki emperyalist orgutlenmenin ve her turlu uzantisinin aciga cikarilmasi ve dagitilip tasviye edilmesi ve her turlu esbaskanlik gorevinden istifa gerekir. Bundan sonraki emperyalist zihniyetin tum dunyada ve ortadogudaki saldirgan ve tehditkar her turlu soylemine karsi cikmak ve yapilacak her turlu emperyalist girisimin bir insanliksucu oldugunu ve ulkelerin bagimsizligina mudahele oldugunun aciklanmasi gerekir. Ulkeyi her turlu bagimsizliktan uzak tutacak iktidarin her turlu hamlesini geri puskurtmek ve karsi koymak gerekir. Kisaca emperyalizme karsi oldugunu dusunen her bir ideoloji inanc farkinin, farklarini bir tarafa birakip; ulkenin butunlugu ve bagimsizligi altinda emperyalizme ve onun her turlu cikarci politikalarina dusunce ve fiili davranis olarak karsi olanlarin bir araya gelmesi gerekir. Cunku bugunku soru, ben emperyalizm ve onun her turlu cikarci girisimine karsi miyim, degil miyim? sorusudur. Iste buradaki kutuplasma ideolojik inancsal degil; emperyalizm yanlisi ve karsiti olma kutuplasmasidir. Kendine ilerici, aydin, elit, devrimci, sosyalist, ozgurlukcu, demokrat, ulusalci v.s. diyen inancli inancsiz o din bu din uygulayicisi kisi bu soruya yanit verip tarafini secmek durumundadir. Gun herkesin sapkasini onune koyup dusunmesi ve bir an evvel de tarafini almasi gunudur. Ya emperyalizmden yanasin, ya karsisin. Karar herkesin.