evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
"Cogu" derken, ne anlamda. Toprak olarak O.Dogu oldugu gibi alinamadi. Ugrasne zaman verilecekti, Ataturk oldukten sonra mi? 1923-38 arasiu Anadolu bunyesindeki degisiklikler ve hakimiyet saglamalar adina gecti. Ayrica Lozan'dasinirlar da cizilmisti.
-
Osmanlı'nın Türk Düşmanlığı
Bilgi icin tesekkurler. Mesela Ali Kemal beyin "vatan hainligi" ile Padisahin/Damat Ferit'in "vatan hainligi" ya da Nazim Hikmet'in "vatan hainligi" hattas Ataturk'un "vatan hainligi" kime/neye gore soylenebilir?
-
Türkler kimlerdir?
Bence ona irk demeyelim. Cunku turkluk bir irklik konusu degildir. Milli, vatandaslik iceren, etnik, etik, kavimsel ve ortak toplum olusturan ozellikler tasiyan bir iceriktedir. Irklar ise, beyaz, siyah, kizil, sari ve kahverengi olarak farklilasir. Ayrica bu farklilasma cografi toplumsal ve deri rengi olaraktir. Zaten zihinde ve davranista farklilasirsa da irkcilik olur.
-
Ateizm/Sosyalizm-Komunizm/Materyalizm ve Evrim Bagi
Benim dile getirdiklerimde "patdiye bir ortaya cikis" algisini nerden aldin. Tabiki dunyada ve insanoglunda tarihi ve donemsel olarak bir fikir digerinin alt yapisini olusturabilir. Zaten aksi yaraticiliktir. Hersey birbirine zincirleme bagli ve bir etkilesim icinde olarak, degisir, donusur, baskalasir ve olusur. Bu baslikta verilmek istenen; tum bu zincirlerin biribirinden etkilenisimi degil; direk bagidir. Yani bir kisinin taraf olarak illa hepsinden birden olmasi gerekmez. Cunku hepsinin algi bilgi bilinc ve farkindalik duzeyleri farklidir. Bir idealist te ateist olabilir, bir fasist te. Bir idealist te evrim olgusunu algilayabilir, bir fasistte. Bir sosyalist inancli olabilir. Kisaca aralarinda direk bir bag yoktur. Cunku alanlari, etkileri bilgileri ve bilincleri farklidir. Buna en guzel ornek dini inanctan kurtulabilen bir beynin, milli inancini devam ettirmesidir. Ya da tersi. Ayrica bir izmin bir beyni inanctan ya da ideolojiden kurtarmasi demek; ayni beynin otomatikman baska bir inancve iodeolojiden kurtulmasi demek degildir. Dunyada da insanoglunda da boyle bir duzenli, sirali v.s. isleyis yoktur. Mesela bir kisi ateizmini koruyamazken, sosyalizmini koruyabilir, ya da tersi. Materyalist olarak, maddeyi tanrilastirabilir ya da yaratici kilabilir. O yuzden ortada ne bir plan programlama ne de bir duzen siralama yoktur. Neyin hangi kisi tarafindan nasil algilanacagi ve benimsenecegi her bir kisinin kendi beyninin ve yasadigi cografi toplumsal ortamin icinde bulundugu durumdur. Iste cesitlilik, sirasizlik, duzensizlik, programsizlik v.s. de burdan gelir. Ustelik biri "su ise ayni zamanda da budur" yaklasimi da duzeysiz ve sekilci bir mantiktir.
-
Kadına şiddete karşı dansa davet
Kadınlar dans ederek “kadına şiddete hayır“ diyecekler. son yılların en büyük kadın hareketi v-day 14 şubat'ta tacize, tecavüze, şiddete, enseste, ölüme “yeter“ demek için dans etmeye davet." KADER Kadıköy Şubesi'nin koordinasyonunda ve İstanbul'daki kadın sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla 14 Şubat'ta Haydarpaşa Garı başta olmak üzere birçok noktada milyonlar, kadına karşı şiddete son vermek amacıyla dünya kadınlarıyla aynı günde dans ederek tepkisini ortaya koyacak. "14 Şubat 2013, şiddetle, ortak ve örgütlü mücadelede yeni bir adım olsun" diyen kadın zivil toplum örgütleri, "1 Milyar kadından biri de benim" diyen herkesi tacize, tecavüze, şiddete, enseste, ölüme "yeter" demek için dansa davet ediyor. V-Day hareketinin öncüsü Amerikalı kadın aktivist Eve Ensler, hareketin kuruluşunun 15. yılı olması dolayısıyla, 14 Şubat'ta tüm dünyada, 180 ülkede, 1 milyar kadını, dans ederek "kadına şiddete" tavır almaya cağırıyor. 1 Milyar Yükseliyor olarak Türkçe'ye çevrilen (One Billing Rising) hareketi, tüm dünyada yankı bulduğu gibi ülkemizde de geniş kitlelerce destekleniyor ve çok sayıda kadın kurulusu bu kampanyaya destek veriyor. Ayrıca harekete destek veren İstanbul Platformu da Kadıkoy Meydanı'nda ve Caferağa Spor Salonu'nda aktivite düzenliyor. İstanbul'da Beşiktaş, Sarıyer, Tarlabaşı'nda yapılacak aktiviteler gerçekleştirilecek. DHA
-
Ateizm/Sosyalizm-Komunizm/Materyalizm ve Evrim Bagi
Genelde ve bilhassa dini temelde yaratilis ya da yaratici bakis acisi ile, inancli olmayan beyinler icin basliktaki kavramlarin butunlugu aranir. Halbuki durum oyle degildir. Yani bir ateist illa materyalist ya da sosyalist olmak zorunda degildir, hatta evrimi de detayli olarak bilmeyebilir. Sonucta butun bu izmik ideolojik inancsal dogrular (evrim haric) bilimsel bir temele dayanmazlar. Evrim ise bugunku geldigi evrimsel biyoloji temelinde hem bir olgu hem de bir teoriler butunu olarak bilimseldir. Ateizm-teolojik olarak tanriya inancsizliktir. Anti ya da nonteist olabilir. Sosyalizm/komunizm-etik olarak yeni bir duzen ve sistemin kurumlasma adina yonlendirim ve yaptirimlaridir. Materyalizm-metafizigin varliksal/ontolojik ideolojilerinden akilciligin maddeyi "teklemesi, ilklemesi, mutlaklastirmasi" olarak indirgemeci ve determinist temelde diyalektik monizmin nesnelciligidir. Evrim ise basta biyoloji olmak uzere bilimin bilimsel bir dalidir. Hem olgusal gecerlilige hem de gozlemsel yanlislanabilirlige dayanir. Bir kisi din felsefesi ya da teolojik durus olarak basta ulke ve toplumunun dinini ve uygulamali imansal inancini red edebilir. Bu red edisin kisinin yasam ve iliskisine yansisi onun bu konudaki kendine sectigidir. Bir kisi varliksal/ontolojik ideoloji olarak materyalizmi kendine bilincsiz yada bilincli taban alabilir. Bu o kisinin ateist yada sosyalist/komunist oldugu anlamina gelmez. O yuzden aklin alisilagelmis etiketlemesi ve damgalamasi ile bunlardan birini savunan bir beyine, digerlerini de otomatikman eklemeyelim. Yaratiliscilik ise hem sadece inanclilari temsil etmez, hem de bilimsel bir temeli yoktur. Genelde aklin kendini inandirdigi ve iman ettigi bir yaraticiyi hem sebep hem de sonuc olarak alir. Tumden de gelse, tume de varsa; noktalamasi inandigi yaraticisidir. Bu yuzden de sorgulamayan, degismeyen, caga uymayan, yenilenemeyen bir beyne sahip olarak beyninin dusunmesini teslim etmistir. Bilinssellik ve bilgisellik yoktur. Evrim ise tamamen bilimsel olarak kisinin ateist, sosyalist yada materyalist olmasini gerektirmez. Ayni matematigi uygulayan bir beynin, ateizm, sosyalizm ya da materyalizm ile bir ilgisi olmadigi gibi. Ateizm, sosyalizm/komunizm, materyalizm ve evrim insanoglu tarihinin farkli donemlerinde biribirlerinden bagimsiz olarak ortaya atilmistir. Bir beyin bunlarin hepsini birden benimse se bile, aralarinda bag yoktur. Hepsi aklin farkli soru/cevaplaridir. Yaratilisciligin, akilli tasarimciligi ve ilim temelindeki pseudoscience, sozde bilimleri, olan astroloji parapsikoloji v.s. nin ise ne bilim ne de bilimsellik ile bir bagi yoktur. Ayrica dini inanc korunup, evrim de algilanabilir. Mesela hristiyanlik evrimi algilar. Yani canlilarin cesitlenmesini inanclarina baglamaz. Cunku evrimin ne dinler ne de tanri ile ilgili hic bir soylemi olmadigi gibi, ateizm ile de bir ilgisi yoktur. Yani evrim, her turlu metafizigin ontolojik ve teolojik ve de etigin politik izmlerinden bagimsizdir. Bu temelde kimin kendini ne olarak lanse ettigini algilamak adina ve farklarin algilanmasi adina "herseyi bir kefeye koyma" fikri yerine, koymama bilgisini ogrenelim ve bilelim.
-
KEMALIZM
Bu ayki bilim ve utopya dergisinde soyle bir bolum var. Kemalizme göre din ve Allah - Derleme Kemalizmin din karşısındaki tutumu, iki farklı dönemde incelenebilir. Bu dönemlerden ilki, 1919–1924 yılları arasındaki Kurtuluş Savaşı ve Siyasal Devrim dönemi, ikincisi ise 1924’te halifeliğin kaldırılması ile başlayan, dinsel ideolojiyle ideolojik hesaplaşma dönemidir. Bizzat Mustafa Kemal’in yazı ve konuşmalarına dayanılarak hazırlanan bu derleme de, söz konusu dönemlendirmeye uygun olarak Kemalizmin dine karşı tutumunu tarihsel bir gelişim süreci içerisinde ortaya koymaktadır. Burada Ataturk'un "kopruyu gecene kadar....." olan pragmatsizmini gayet acikca acikliyor. Zaten bir ayet, dogma v.s. birakmamasi da burdan kaynaklaniyor. Tum yaptiklari pragmatisizm temelinde o sarta duruma kendince uygun bir uygulama ve bu uygulama sartlar degisince degisiyor. Bugunlere kadar gelse idi, herhalde etnik farkliliklarin uniter yapidaki birlikte yasamlarini saglama adina bir degisime giderdi. Tabi eger uniter millet devleti korunacaksa!
-
Bilim ve Utopya Dergisi
Bilim ve Ütopya’nın yeni sayısı 1 Şubat’ta bayilerde ve kitapevlerinde! Dergide bu ay işlenen kapak konusu ise, tarihsel, felsefî ve psikolojik boyutlarıyla “ATEİZM ve MATERYALİZM”. Dergide yer alan kapak makaleleri ve diğer yazılar şu şekilde: Ateizmin toplumsal ve felsefi kökeni – Sadık USTA Ateistler tarihin önemli dönemeçlerinde hep bilimsel ve toplumsal gelişmeden yana olmuşlar ve ayrıca ezilenle birlikte zalimlerin karşısında yer almışlardır. Yükselen sınıfların çıkarlarını savunmak, eskiyen dogmalara, kurum ve yöntemlere karşı çıkmak, doğayı ve toplumları bilimsel gelişmeler ışığında yeniden ve yeniden keşfetmek, ancak başı dik ve bilim aşkıyla donanmış, maddenin tekliğine, varlığına ve yüceliğine inanmış cesur insanlarla mümkündür. Tanrı, tanrıtanımazlık ve tasarım üzerine – Prof. Dr. Semih KORAY İdealizm ve materyalizm arasındaki mücadele, tarih boyunca sürmüş olan bir mücadeledir. Önlerinde kurulacak yeni bir gelecek olan sınıflar, maddeyi anlamak için maddenin kendisine yönelmiştir. Tarihsel ömrünü doldurmuş olan sınıflar ise, var olan toplumsal sistemi gökyüzünden indirilmiş “mutlak gerçeklik” gibi göstermeye çalışmışlardır. Yeryüzünün iktidarı insana devrolurken veya ekonomi politiğin anlamı – Doç. Dr. Metin SARFATİ Yeni, 17. yüzyılın sonuna doğru henüz tümüyle reddedilemeyen eskinin içinden, dipten doruğa büyük patlamalarla gün yüzü görecektir. Eski, coğrafi-teknolojik düzeydeki dönüşümlerle ama aynı anda zihinsel dünyadaki kırılma-kopmalarla reddedilecektir. Eskiden yeniye geçişte köprü olacak olan 17. yüzyıl, henüz gücünden hiçbir şey kaybetmediği düşünülmek istenilen tanrı merkezli algı ile ciddi bir hesaplaşmanın belirtilerinin görülmeye başlanıldığı dönem olacaktır. Marx’ta din olgusu ve yabancılaşma kuramı – Prof. Dr. Hüseyin ÖZEL Marx’ın dine yönelik eleştirileri, Aydınlanma düşüncesinin dine yönelttiği eleştirilerden farklı olarak, kapitalizm altında insan bütünlüğünün parçalanması ve insanın kendi doğasına aykırı bir yaşam sürmeye zorlanması sürecinin açıklanmasında temel bir yer tutmaktadır. Bu yazıda da Marx’ın din konusundaki düşüncelerinin, bu yabancılaşma ve fetişizm olgusuyla ilişkisi gösterilmeye, dolayısıyla da dine ilişkin olarak daha kapsamlı bir bakış açısı ortaya konmaya çalışılacaktır. Dinsel değerlerin psikolojik boyutları – Yrd. Doç. Dr. Gürsen TOPSES Din, kör bir umuttur, geleceğe yönelik sürekli bir beklenti duygusudur, dolayısıyla da iyi olan ya da olması gereken koşulları düşündürür; bu yüzden insana güvenle karışık yapay bir mutluluk ve dinginlik duygusu verir. İnsanın toplumsal gerçeklik dünyasında yaşadıkları çözümlenmemiş sorunları artıkça, önünde kötümserlik bulutları yığıldıkça, insan beyni ve yüreği, o metafizik güçlere ya da güce daha çok sarılma; ondan umut ve çözüm bekleme sürecine girer. Osmanlı ilmiye sınıfında materyalist-ateist eğilimler – Prof. Dr. Ahmet Yaşar OCAK Ricaut’ya göre Osmanlı’da ateizm o kadar yaygındır ki, sultanın saray halkı içinde, yani haremde, hadım ağaları arasında, hatta bir kısım paşalar içinde bile gizli ateistler mevcuttur. Bunlar, işgal ettikleri mevkiler yüzünden, içinde bulundukları durumun ne gibi korkunç tehlikelere yol açacağını çok iyi bildiklerinden, birbirlerini iyi tanımakta ve aralarında müthiş bir dayanışma bulunmaktadır. Kemalizme göre din ve Allah - Derleme Kemalizmin din karşısındaki tutumu, iki farklı dönemde incelenebilir. Bu dönemlerden ilki, 1919–1924 yılları arasındaki Kurtuluş Savaşı ve Siyasal Devrim dönemi, ikincisi ise 1924’te halifeliğin kaldırılması ile başlayan, dinsel ideolojiyle ideolojik hesaplaşma dönemidir. Bizzat Mustafa Kemal’in yazı ve konuşmalarına dayanılarak hazırlanan bu derleme de, söz konusu dönemlendirmeye uygun olarak Kemalizmin dine karşı tutumunu tarihsel bir gelişim süreci içerisinde ortaya koymaktadır. İslamcıların işçi sorunlarına yaklaşımı – Yıldırım KOÇ Yoksul ve emperyalizmin sömürüsü altında bulunan bir ülkede, kapitalizmin üçüncü küresel krizinin yaşandığı bir dönemde, ülke ekonomisinin giderek artan dış bağımlılık sayesinde ayakta durduğu koşullarda insanlar sürekli daha fazla tüketmeye teşvik edilir ve borç batağına itilirse, onları İslam’ın sakinleştirici etkisiyle kontrol altında tutmak mümkün değildir. Halkın bu koşullarda sadakayla tatmin edilebilmesi de hayaldir. Çin’de hangi düşünce akımı kazanabilir – Prof. CHENG Enfu Marksizm, bilimsel bir dünya görüşü ve metodoloji ve aynı zamanda sosyalist hareketin teorik temeli olarak Çin’e Özgü Sosyalizm pratiğimizi yönlendirmelidir. Marksizmi kılavuz olarak benimsemek demek, Marksizmin evrensel ilkelerini bugünkü tarihsel aşamadaki Çin’in gerçeklikleriyle birleştirmek, aynı zamanda yeni durumları incelemek, yeni deneyimleri kavramak ve karşımıza hayatın çıkardığı yeni sorunları çözmek anlamına gelir. Bir rahip, “Güneş Kral” XIV. Louis, Antik Mısır güzelleri ve Moliére’in yolları ne zaman kesişir? – Prof. Dr. Tamer AKÇA Bugün kullandığımız birçok tıbbi bilginin sadece ve sadece “tecessüs” sahibi insanlar tarafından ortaya konduğunu görmek mümkün. Bu insanlar kendilerine dayatılan formülleri kabul etmeyen, gerçekleri kendi akılları ile arayan, “bilimsel şüphe” duyan kişiliklere sahiplerdi. “Keşfetmek” için değil “araştırmacı doktor”, tıbbiye öğrencisi bile olmaya gerek olmadığını anlatır bilim tarihi bize. Kaynak: bilimveutopya.com.tr
-
Bilim ve Utopya Dergisi
Bilim ve Ütopya Ocak sayısı. Beyin, uyku ve rüya - Doç. Dr. Hakan SEÇKİN Uyku ve rüya görme süreçleri beynimizin işlevleri tarafından oluşturulur. Burada rol oynayan zihinsel süreçler tamamen bedenimizin işlevlerinden kaynaklanır. Zihin beden birliği bilim tarafından açıkça ortaya konmuştur ve her geçen gün yapıya yeni taşlar eklenmektedir. Yine de unutulmaması gereken nokta akıl dışı bir uluslararası sistemin ancak düşünceyi aklın dışına sürerek varlığını sürdürebileceğidir. İnsan zihninin evriminde rüyaların rolü – Dr. Michael S. FRANKLIN, Dr. Michael J. ZYPHUR Atalarımızın, türler arası veya aynı tür içinde gruplar arasındaki etkileşimlerle ve besin tedarik ederken veya predatörlerinden (avcılar) kaçarken sayısız zorlukla mücadele etmek zorunda kaldığını biliyoruz. Böyle bir çevrede, daha önce rüyalar vasıtasıyla olası bir tehdit unsuruna karşın prova edilmiş bir durum karşısında daha avantajlı olunacağı kesindir. Yunan ve Roma felsefesinde uyku ve rüya – Dr. Joseph BARBERA Antik filozoflar, başlı başına uyku ile ilgilenmemiş, esas olarak rüyanın doğası üzerinde durmuşlardır. Muhtemelen bunun sebebi, yaşadıkları toplumlarda rüya deneyimlerine yüklenen kültürel ve dinsel değerlerdir. Ne var ki, süreç içerisinde, rüyaların ilahi kökenine ilişkin standart görüşe bir meydan okuma olarak, ilk doğalcı rüya açıklamaları da görülmeye başlanmıştır. İslam felsefesinde rüya kuramı, işlevleri ve kimi sonuçları – Yrd. Doç. Dr. Hasan AYDIN İslam filozoflarınca oluşturulan rüya kuramın, özde Tanrı odaklı olduğu ve rüyanın tanrısal evrene açılan bir kapı araladığı düşüncesini savunduğu için, İslam dünyasında, rüyaya ilişkin yer yer psiko-fizyolojik kökenli açıklamalar bulunsa da, büyük ölçüde onu mistikleştirdiği için rüya olgusuna nesnel bakışı engellediği ve rüyaya metafizik bir anlam yüklediği ileri sürülebilir. . Smith, Darwin’i etkilemiş midir? -Darwin’in insan ve uyarlık tezi- Doç. Dr. Metin SARFATİ Smith, evet Darwin’i etkilemiştir ama örneğin, Engels’in iddia ettiği şekilde etkilememiştir. Darwin’in insan ve uygarlığa ait tezi de Engels’in ileri sürdüğünden farklıdır çünkü. Öte yandan Darwin’in tezi, Spencer’ın ve ultra liberalizmin ileri sürdüğü gibi bir tür sosyobiyolojizmin kapısını da açmamaktadır ve nihayet en önemlisi, Sosyal Darwinizmle hiçbir şekilde ilişkisi yoktur. GÜNCEL BİLİMSEL ATILIMLAR-Prof. Dr. Namık Kemal PAK, Prof. Dr. Ali Ulvi YILMAZER, Prof. Dr. Bekir KARAOĞLU, Yrd. Doç. Dr. Tamer T. ÖNDER Higgs bozonu, Yavaş ışık, Görünmezlik şalı, Nötrinolar, Hücreden kök hücreye…... Nazi propagandası bilimi nasıl kullandı? – Prof. Dr. Tamer AKÇA Hippokrates’in “önce zarar verme” aforizmasını 2500 yıldan beri kendine kural edinen bir tıp anlayışında toplama kamplarındaki masum insanlara acımasız ve genellikle ölümcül deneylerin yapılabileceğini düşünmek mümkün değilmiş gibi geliyor insana. Aynı şekilde ırkçı ve öjenik fikirlere sahip insanların yetkin ve öz eleştiri yapabilen doktor veya bilim insanı olma ihtimali de yokmuş gibi duruyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda işlenen tıbbi suçlar bize tüm bu varsayımların geçersiz olduğunu göstermiş durumda. Kula Yöresi’nin (Yanık Ülke) tarihi, kültürü ve jeolojisi bağlamında jeopark olarak değerlendirilmesi – Prof. Dr. Mustafa ERGÜN Kula, tarihi dokusunu bütün canlılığı ile yaşayan çarşısında hala bakırcı ve demircilerin çekiç tıkırtıları ritmik bir müzikle yükselip sizi kendisine çekiyor. Bütün bu özellikleriyle Kula Anadolu’nun en önemli müze kentlerinden biridir. Kula’nın mimari mirasını ve etnoğrafik değerlerini koruyup geleceğe taşıyabilmesi için en iyi çözüm kültür turizmine yönelmesidir. . Doğa tarihi hakkında çok sorulanlar – Prof. Dr. Nurdan İNAN Ülkemizde dinozor fosili var mı? 65 milyon yıl önce dinozorların yok olmasında meteor çarpmasından bahsediliyor; böyle başka teori var mı? Günümüzdeki kuşların ataları dinozorlar mı? Türkiye’de insanların %70’i en eski insanların dinozorlarla beraber yaşadıklarını düşünüyor; neden? İşte bu ve bunlar gibi pek çok soruya verilen bilimsel yanıtlar… Roma döneminde coğrafya – Yrd. Doç. Dr. İnan KALAYCIOĞULLARI Romalılar özellikle Yunanların teorik düşünme ve gözlem arasında kurmayı başardıkları göreceli dengeye bir türlü erişememişlerdir. Araştırmalarında pratik yarar sınırlarını pek aşmamışlar ve bilime verdikleri değer tıp, tarım, mühendislik ve mimarlık alanlarındaki pratik yararından kaynaklanmıştır. Bununla birlikte, Roma Döneminde Strabon, Plinius ve Batlamyus gibi bilime katkısı yadsınamayacak isimler de söz konusudur. İstanbul Tarihöncesi Arkeolojik Yüzey Araştırmaları Projesi ve Küçükçekmece Göl Havzası kazıları - Erkan ILDIZ İTA projesinin amacı İstanbul’un tarihöncesine ilişkin sorunlara açıklık getirmek, kronolojik boşluğu doldurabilmek, en önemlisi de hızla yayılan modern kentin altında kalacak tarihöncesi verileri ortaya çıkarmaktır. Kaynak : bilimveutopya.com.tr
-
Osmanlı'nın Türk Düşmanlığı
Osmanli icin sevr'in mesela, Yunanistan'in kaybedilmesinden farki nedir? "Sarayima dokunmayin da ne yaparsaniz, yapin" diyen bir padisahin imparatorlugundan bahsediyoruz.
-
Dorduncu Yargi Paketi ve Gidilen Yol
Sen basbakanin E.Saygun'u hastahane de ziyaretini nasil degerlendiriyorsun? Bilirsin, mafia genelde oldurdugu kisinin cenazesine katilir, taziyesini ve cicegini sunar ve olenin yakinlari ile birlikte timsah gozyaslari doker.
-
Türkler kimlerdir?
53 nolu mesajdaki tanima gore degil. Ayrica "%99'u musluman" der gibi, senin bu cikardigin %'nin gecerliliginin kaniti nedir? Daha once dedigim gibi. 1923 oncesi dogumlularin turk oldugunun ispati nedir?
-
Neden Dinler Hâlâ Ayakta?
ASSOS'ta Felsefe Günleri etkinliğinde bir izleyici tarafından yöneltilen "Onca karşıt teze ve teist argümanlarının felsefi arenada bu kadar zayıf kalmasına rağmen niçin bugün dünyada teizm hala egemenliğini sürdürüyor ve dinler güç kaybetmiyor?" sorusuna Prof. Dr. Örsan Öymen'in verdiği cevap.
-
Çoktanrıcılıktan Tektanrıcılığa ve Yobazlığa
Prof. Dr. Halil Turan geçmişten bugüne çoktanrıcılıktan nasıl tektanrıcılığa geçtiğimizi, bu inanışlara sahip olan insanların alışkanlıklarının ve hoşgörülerinin zaman içinde nasıl değiştiğini anlatıyor.
-
Dinlere bağlılık, ahlaklılık ve refah anlamına gelmez
Hep överiz toplumumuzu "ne kadar dindarız, ne kadar geleneksel değerlerimize sahip çıkıyoruz" diye. Dine sıkı sıkı sarılırız ve ondan taviz vermenin büyük çöküşü getireceği gibi komplo teorileri üretiriz... Peki hiç dürüstçe kendimize sorduk mu nasıl oluyor da ateist oranının inançlılardan daha yüksek olduğu kuzey avrupa ülkelerindeki insanlar bizden çok daha düşük suç oranlarına ve insan hakları ihlallerine, bizden daha yüksek toplumsal refaha, ekonomik ve teknolojik kalkınmışlığa sahip olabiliyorlar?
-
Sextus Empirikus: "Tanrının varlığı 3 sebepten ötürü bilinemez"
Felsefe Günleri'nde konuşan Prof. Dr. Örsan Öymen ünlü, şüpheci Yunan filozof olan Sextus Empirikus'un (Empirizmin kurucusudur) Tanrı'nın varlığının niçin bilinemeyeceğine dair 3 maddelik argümanına değiniyor.
-
Felsefe Gunleri "Sair, Sezgi ve Hakikat
Cemil Güzey: Mimar Sinan Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi (Doçent). Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden aldı. İlgi ve çalışma alanları: Ontoloji, Etik, Dil Felsefesi, Hint Felsefesi, Herakleitos, Wittgenstein. Alanında birçok makalesi bulunmaktadır.
-
Osmanlı'nın Türk Düşmanlığı
Sence kim o "birkac tarih yazari ve profosor?" ve neyin/kimin tarihini baz aliyorlar?
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Sence neden bu Misak-i Milli sinirlari ve kararlari uygulanamadi?
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Neye/kime gore ozgun? Sence ozgun olan ne 6 ok mu, yoksa yapilan yenilik ve devrimler mi? Sekuler olmayan laiklik mi? Ya da emperyalizm sosyalizm ve arap teokrasisi olmamasi mi? Nedir ozgun olan?
-
Dorduncu Yargi Paketi ve Gidilen Yol
Bilindigi gibi ilk yargi paketinden ile hizbullahcilar ve dini tutuklular, ikinciden ile katiller, mahkumlar; ucuncuden de dayakcilar ve kadina siddet uygulayanlar yararlandi. Dorduncu hazirlanan paket ile KCK tutuklulari hedeflenirken, yine teror uzerine konusmak basta A.Ocalan olmak uzerine serbest oluyor ve terore siyasetin kapisi aciliyor. Buradaki asil konu, son zamanlardaki her turlu aciklama ve yanasimlar ile iceride guya terorden tutuklu olan askerler akademisyenler, ulusalcilar, gazeteciler v.s. uzerindeki "yumusama" (Basbakanin, ABD elcisinin ve T.Guney'in itiraflari) bu dorduncu paketten yararlanarak serbest kalabileceklerinin sinyalini veriyor. Yani "kendilerinin bir teror orgutune bagli olmadigini, terorist olmadigini savunamayanlarin" sanki bu suclari ispatlanmis gibi, bu paketten yararlanacaklar. Peki ne olacak, sizce kimse "ben ne teror orgutu uyesiyim, ne de teroristim; o yuzden beni bu yafta ile damgalayarak disari birakamazsiniz. Ben iceride kalmayi tercih ederim" mi diyecekler? Ne dersiniz, esaret mi/ozgurluk mu agir basacak? Yani terorist olmadigi icin iceride kalmak mi, yoksa bu paketten yararlanma adina, "terorist oldugunu kabul edip" tahliye olmak mi? Ne dersiniz? Yeni bir otekilestirmek mi soz konusu? Bu arada gidilen yola da kisaca deginelim. Baskanlik sistemi ve baskan olacak olanin her turlu kuvvetler ayriliginin ona baglanmasi ve yarginin tum kollari ile PARTI YARGISI haline gelmesi. Dunya'da bunun bir ornegi var mi? dersiniz, ne gam; ilklere imza atmaya alisik olan basbakan icin 21. yuzyilda 14. yuzyili yasamak ve yasatmak sorun mu ki!
-
Osmanlı'nın Türk Düşmanlığı
Zaten sorun bakis acisinda. TC dista birakilarak tum Balkan ve O.Dogu savaslarina Osmanli acisindan bakip, "bunlar ayaklanma/kiskirtma/isyan" derken, TC gelince bakis acisi tamamen degisiyor ve "kurtulus savasi" oluyor. Aslinda buradaki "kurtulus" anlamini tam olarak yerine getiren "Osmanli'dan kurtulus" tur. Tabi ki "kurtulus savasi" da Osmanli'ye gore ayni balkanlar ve O.Dogu gibi bir "isyan/ayaklanma" anlamina gelir.
-
Osmanlı'nın Türk Düşmanlığı
Bu haritaya hangi acidan bakalim? Osmanli mi/TC'mi?
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Peki sence Ataturk'un pragmatisizminin temeli neye/kime dayaniyordu?
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Su 6'li kahve ve cukulata gorunumlu tatli bitmeden birer tane de ben alayim. Aksam sefasi icin iyi gider.