evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Hizbullah Mitingi
Iste bu temelde tum bolucu ve ayrimci soylemlerden arinmak ve TC cografyasini toplumunu uklkesini farkli halklarini ve de cumhuriyetini korumak ve kollamak adina birlesilmelidir. Bu da ne turk ne de kurd milliyetciligin turkculugu/kurdculugu ile degil; her etnisitenin her etnisiteyi icsellestirebildigi saygi ile karsilayabildigi ve tum mikroiayrimci baskilara ragmen; bir butun olarak antiayrimci algida birlesebilmekte yatar. Cunku ortak konu, Turkiye onun cumhuriyeti ve ulkesinin mevcut sinirlaribunyesinde birbirinin farklarini icsellestirebilerek birlikte yasayabilecek olan toplum ve farkli halklarinin anti ayrimci birligi beraberligidir. Bunun disiunda her bir ideolojik inancsal farkin ister milli ister dini olsun one cikarilmasi, ayrimcilik ve boluculuktur.
-
Ben Geldim
evrensel-insan şurada cevap verdi: Mod Aksesuar başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımSitemize ve aramiza hos geldin.
-
Anayasa Yolculugu
1924 ANAYASASI T. Düstur, Cilt 26, s.170 Resmi Gazete 15/1/1945-5905 Kanun No Kanun Tarihi 4695 10/1/1945 BİRİNCİ BÖLÜM Esas Hükümler Madde 1- Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir. Madde 2- Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır. (**) Madde 3- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Madde 4- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır. Madde 5- Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisinde belirir ve onda toplanır. Madde 6- Meclis, yasama yetkisini kendi kullanır. Madde 7- Meclis, yürütme yetkisini kendi seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu eliyle kullanır. Meclis, Hükûmeti her vakit denetleyebilir ve düşürebilir. Madde 8- Yargı hakkı, millet adına usul ve kanuna göre bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır. ----------------------------------------------------- Madde 88- Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir. Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelipte memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmi olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür. Türklük sıfatının kaybı kanunda yazılı hallerde olur.
-
Anayasa Yolculugu
1921 TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU Eski yazılı orijinal metni karşılaştırmalı olarak görmek için burasını tıklayınız. Kanun No: 85 Kabul Tarihi: 20 Kânun-ı Sani 1337 (20 Ocak 1921) Düstur, Üçüncü Tertip, Cilt 1, s.196-199. Ceride-i Resmiye, 7 Şubat 1337 (1921) TEŞKİLÂTI ESASİYE KANUNU Mevaddı Esasiye MADDE 1 - Hakimiyet bilâkaydü şart milletindir. İdare usulü, halkın mukadderatanı bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. MADDE 2 - İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisinde tecelli ve temerküz eder. MADDE 3 - Türkiye Devleti, Büyük Milleti Meclisi tarafından idare olunur ve hükûmeti "Büyük Millet Meclisi Hükûmeti" unvanını taşır. MADDE 4.- Büyük Millet Meclisi, vilâyetler halkınca müntehap azadan mürekkeptir. MADDE 5 - Büyük Millet Meclisinin intihabı iki senede, bir kere icra olunur. İntihap olunan azanın azalık müddeti iki seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Sabık heyet lâyik heyetin içtimaına kadar vazifeye devam eder. Yeni intihabat icrasına imkân görülmediği takdirde içtima devresinin yalnız bir sene temdidi caizdir. Büyük Millet Meclisi azasının herbiri kendini intihap eden vilâyetin ayrıca vekili olmayıp umum milletin vekilidir. MADDE 6 - Büyük Millet Meclisinin heyeti umumiyesi teşrinisani iptidasında davetsiz içtima eder. MADDE 7 - Ahkâmı şer'iyenin tenfizi, umum kavaninin vaz'ı, tadili, feshi ve muahede ve sulh akti ve vatan müdafaası ilânı gibi hukuku esasiye Büyük Millet Meclisine aittir. kavanin ve nizamat tanziminde muamelatı nasa erfak ve ihtiyacatı zamanaevfak ahkamı fıkhiye ve hukukiye ile adap ve muamelât esas ittihaz kılınır. Heyeti Vekilenin vazife ve mesuliyeti kanunu mahsus ile tayin edilir. MADDE 8 - Büyük Millet Meclisi, hükümetin inkısam eylediği devairi kanunu mahsus mucibince intihap kerdesi olan vekiller vasitası ile idare eder. Meclis, icrai hususat için vekillere veçhe tayin ve ledelhace bunları tebdil eyler. MADDE 9 - Büyük Millet Meclisi heyeti umumiyesi tarafından intihap olunan reis bir intihap devresi zarfında Büyük Millet Meclisi reisidir. Bu sıfatla Meclis namına imza vaz'ına ve Heyeti Vekile mukarreratını tasdika selâhiyettardır. İcra Vekilleri Heyet içlerinden birini kendilerine reis intihap ederler. Ancak Büyük Millet Meclisi reisi Vekiller Heyetinin de reisi tabiisidir. – İdare – MADDE 10 - Türkiye, coğrafî vaziyet ve iktisadî münasebet noktai nazarından vilâyetlere, vilâyetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder. – Vilâyet – MADDE 11 - Vilâyet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir. Harici ve dahili siyaset, şer'î, adlî ve askerî umum, beynelmilel iktisadî münasebet ve hükûmetin umumî tekâlifi ile menafii birden ziyade vilâyete şâmil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisince vaz'edilecek kavanin mucibince Evkaf, Medaris, Maarif, Sıhhiye, İktisat, Ziraat, Nafia ve Muaveneti İçtimaiye işlerinin tanzim ve idaresi Vilâyet Şûralarının salâhiyeti dahilindedir. MADDE 12 - Vilâyet Şûraları, vilâyetler halkınca müntehap azalan mürekkeptir. Vilâyet Şûralarının içtima devresi iki senedir. İçtima müddeti senede iki aydır. MADDE 13 - Vilâyet Şûrası, azası meyanında icra amiri olacak bir reis ile mutelif şuabatı idareye memur azadan teşekkül etmek üzere bir idare heyeti intihab eder. İcra selâhiyeti, daimi olan bu heyete aittir. MADDE 14 - Vilâyette Büyük Millet Meclisinin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tarafından tayin olunup, vazifesi devletin umumi ve müşterek vezaifini rüyet etmektir. Vali, yalnız devletin umumi vazaifile mahalli vezaif arasında tearuz vukuunda müdahale eder. – Kaza – MADDE 15 - Kaza yalnız idarî ve inzibatî cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tarafından mansup ve valinin emri altında bir kaymakama mevdudur. – Nahiye – MADDE 16 - Nahiye, hususi hayatında muhtariyeti haiz bir manevî şahsiyettir. MADDE 17 - Nahiyenin bir şûrası, bir idare heyeti ve bir de müdürü vardır. MADDE 18 - Nahiye şûrası, nahiye halkınca doğrudan doğruya müntehap azadan terekküp eder. MADDE 19 - İdare heyeti ve nahiye müdür, nahiye şûrası tarafından intihap olunur. MADDE 20 - Nahiye şûrası ve idare heyeti kazaî, iktisadî ve malî salâhiyeti haiz olup bunların derecatı kavanini mahsusa ile tayin olunur. MADDE 21 - Nahiye, bir veya bir kaç köyden mürekkep olduğu gibi bir kasaba da bir nahiyedir. – Umumi müfettişlik – MADDE 22 - Vilâyetler, iktisadî ve içtimaî münasebetleri itibariyle birleştirilerek, umumi müfettişlik kıtaları vücuda getirilir. MADDE 23 - Umumî müfettişlik mıntıkalarının umumî surette asayişinin temini ve umum devair muamelatının teftişi, umumi müfettişlik mıntıkasındaki vilâyetlerin müşterek işlerinde ahengin tanzimi vazifesi umumi müfettişlere mevdudur. Umumi müfettişler Devletin umumi vezaifile mahallî idarelere ait vezaif ve mukarreratı daimi surette murakabe ederler. – Maddei münferide – İşbu kanun tarihi neşrinden itibaren meri olur. Ancak elyevm münakit Büyük Millet Meclisi 5 Eylül 1336 tarihli nisabı müzakere kanununun birinci maddesinde gösterildiği üzere gayesinin husulüne kadar müstemirren müçtemi bulunacağı cihetle işbu Teşkilâtı Esasiye Kanunundaki 4'üncü, 5'inci, 6'ncı maddeler gayenin husulüne elyevm mevcut Büyük Millet Meclisi adedi mürettebinin sülüsanı ekseriyetle karar verildiği takdirde ancak yeni intihabdan itibaren meriyül icra olacaktır. 10 Cemaziyelevvel 1339 - 20 Kanunusani 1337
-
Anayasa Yolculugu
Atatürk'ün Meclis'te 1 Mayıs 1920'de yaptığı konuşma şöyle: 'Efendiler, meselenin bir daha tekrarlanmaması ricasiyle bir iki noktayı arz etmek isterim: Burada istenilen ve Yüce Meclis'imizi oluşturan kişiler, yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden oluşmuş İslam ögeleridir. Samim” bir topluluktur. Bundan dolayı, bu yüce heyetin temsil ettiği, hukukunu, hayatını, şeref ve şanını kurtarmak için karar verdiğimiz emeller, yalnız bir İslam unsuruna ait değildir. İslami unsurlardan oluşmuş bir kütleye aittir. Hep kabul ettiğimiz esaslardan belki birincisi olan, sınır meselesi tayin ve tespit edilirken, mill” sınırımız İskenderun'un güneyinden geçer, doğuya doğru uzanarak Musul'u, Süleymaniye'yi, Kerkük'ü içine alır. İşte mill” sınırımız budur dedik! Halbuki Kerkük'ün kuzeyinde Türk olduğu gibi Kürt de vardır. Biz onları ayırmadık. Bundan dolayı korunması ve savunmasıyla uğraştığınız millet doğal olarak bir ögeden ibaret değildir. Bundan dolayı çıkarlarımız ortaktır. Kurtarılmasına karar verdiğimiz birlik, yalnız Türk, yalnız Çerkez değil hepsinden oluşmuş bir İslam ögesidir. Bunun böyle kabul edilmesini ve yanlış anlamaya meydan verilmemesini rica ediyorum.'
-
Anayasa Yolculugu
Vatandaşlıkta "Türklük" Tanımı 1924'te Başladı Anayasada vatandaşlık tanımının "Türklük" üzerinden yapılması, 1924 Anayasasına konulan "Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese 'Türk' denir" maddesiyle başladı. Meclis'in de açılmasıyla yeni Anayasa tartışması, hem TBMM hem Türkiye gündeminin birinci sırasına yerleşiyor. Kurucu meclis, ilk üç maddenin değişmesi, Anayasa'yı hazırlayacak Meclis'in buna yetkin olup olmadığı, bu tartışmanın ana maddeleri. Tam da bu zamanda, Türkiye'nin Anayasa yolculuğunu özetlemek ve bundan önceki anayasaların nasıl, kimler tarafından, hangi koşullarda hazırlandığını hatırlamak, önümüzdeki aylarda daha da sık meşgul olacağımız Anayasa tartışmaları için bir giriş niteliğinde... 1921 AnayasasıCumhuriyet döneminin ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, 20 Ocak 1921'de kabul edildi. Bu anayasanın hazırlanması ve yapısı Milli Mücadele günlerinin olağanüstü şartlarını yansıtıyor. 18 Eylül 1920'de İcra Vekilleri Heyeti'nin (kabine) Meclis Genel Kurulu'na sunduğu taslak, özel bir komisyona (Encümen-i Mahsus) havale edildi. Komisyonun hazırladığı rapor, Genel Kurul'da iki ay tartışıldıktan sonra kabul edildi. Bu anayasa, "katı anayasalar" için öngörülen nitelikli çoğunluk gibi özel kuralların uygulanmadığı bir anayasaydı. Diğer anayasalara oranla kısa olan 1921 anayasası 23 maddeden oluşuyordu. "Hakimiyetin kayıtsız, şartsız millete ait olduğunu" vurgulayan ilk anayasaydı ve yönetim şekli de "halkın kaderini bizzat ve bilfiil idare etmesi" olarak düzenlenmişti. 29 Ekim 1923'te bu anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesiyle Cumhuriyet ilan edildi ve Cumhurbaşkanlığı makamı konuldu. Üç yıl üç ay yürürlükte kaldı. 1924 AnayasasıSavaşın ardından yeni ihtiyaçları karşılayacak daha ayrıntılı bir anayasaya ihtiyaç duyulmasıyla Büyük Millet Meclisi'nde (BMM) "Kanunu Esasî encümeni" adlı bir komisyon oluşturuldu. 1921 anayasasında, anayasanın değiştirilmesini öngören herhangi bir madde olmadığından BMM, kurucu gücü özelliğinden de yararlanarak anayasanın kabulü için üye tam sayısının üçte ikisinin oyuna ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Komisyonun Fransa II. Cumhuriyeti ve Polonya Anayasası'ndan yararlanarak hazırladığı tasarı mecliste görüşüldü; bazı maddeleri değiştirilerek 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edildi. Altı bölümdeki 105 maddeden oluşan 1924 anayasası, 1921 anayasasındaki milli hâkimiyet prensibiyle kuvvetler birliğini gerçekleştiren meclis hükümeti sistemini korudu. Yani yasama ve yürütme yetkisi TBMM'deydi. Meclis yasama yetkisini bizzat kullanırken, yürütme yetkisini de kendi seçtiği "İcra Vekilleri Heyeti" yani hükümet eliyle kullanıyordu. Meclis, heyeti her an denetleme ve düşürebilme yetkisine sahipti. Yürütme, Cumhurbaşkanı ve Bakanlardan oluşuyordu. Bakanların göreve başlaması için meclisin onayı gerekmiyor, Cumhurbaşkanının onayı yetiyordu. Anayasada "Türklerin Hukuku Ammesi" başlığı altında sadece klasik ve bireysel hak ve hürriyetler tanınıyor; sosyal haklara yer verilmiyordu. 1960'a kadar yürürlükte kalan 1924 Anayasası döneminde, fiili siyasi rejim, anayasanın öngördüğü meclis hâkimiyeti sisteminden farklı oldu. Meclis değil parti iktidarı1945 yılına kadar tek parti (Cumhuriyet Halk Partisi) rejimi hâkimdi. Siyasi kuvvet, mecliste değil partide, özellikle hükümette ve partinin yöneticilerindeydi. Parti disiplini, meclise, hükümetin icraatlarını denetleme yetkisi vermiyordu. Böylece tatbikatta, Anayasa hâkimiyeti yerine tek parti hâkimiyeti; meclis üstünlüğü yerine hükümet üstünlüğü getirildi. 1924 Anayasası, yedi defa değiştirildi. 1928'deki ilk değişiklikle Anayasa'da bulunan dini ibareler çıkarıldı. Anayasanın, "Türkiye Devleti'nin dini İslamdır, resmi dili Türkçedir, makkarı Ankara şehridir" şeklindeki 2. maddesi, "Türkiye Devleti'nin resmi dili Türkçedir; makkarı Ankara şehridir" biçiminde değiştirildi. 1934'teki değişiklikle kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. 1937 değişikliğiyle de CHP'nin altı ilkesi Anayasa hükmü şekline getirildi. 1945'te yapılan altıncı ve 1952'de yapılan değişiklikler Anayasa'nın diliyle ilgiliydi. İlk değişiklikte, Osmanlıca kelimeleri yeni Türkçeye çevrilen Anayasa, ikinci değişiklikle yeniden, Osmanlıcaya döndürüldü. Anayasa, 27 Mayıs 1960 darbesiyle yürürlükten kalktı. Günümüzdeki tartışmalarda Anayasadan çıkartılması konuşulan "Türk" tanımı da ilk kez 1924 anayasasında kullanıldı. 88. maddesinde, "Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese 'Türk' denir" yazılıydı. 1961 Anayasası27 Mayıs 1960 darbesinin hemen ardından bir bilim kurulu, anayasa değişikliğini hazırlamakla görevlendirildi. 12 Haziran 1960'ta da "geçici anayasa" kabul edildi ve TBMM'nin yerine Milli Birlik Komitesi (MBK) geçirildi. Meclisten farklı olarak oturumlarını gizli gerçekleştiren ve tutanakları yayımlanmayan MBK'nın başkanı, komite üyeleri arasından alfabetik sıraya göre değişecek ve aynı zamanda devlet başkanı olacaktı. Yürütme yetkisi de MBK Başkanı'ndaydı. Başlangıçta "geçici kanun" niteliği taşıyan MBK'nın yayımladığı metinler, 12 Temmuz 1960'tan sonra doğrudan doğruya "kanun" olarak kabul edildi. MBK, anayasa tasarısının kendisinin de katılacağı bir Kurucu Meclis'te sürdürülmesini ve tasarının daha sonra halkoyuna sunulmasını kararlaştırdı. 9 Temmuz 1961'de halkoyuna sunulan ve yüzde 61.5 oyla kabul edilen anayasa, kendi 157. maddesi gereğince "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası" oldu. 15 Ekim 1961 seçimlerinden sonra TBMM'nin 25 Ekim 1961 günü toplanmasıyla MBK rejimi sona erdi. 157 asıl, 11 geçici maddeden oluşan 1961 anayasası, diğerlerine göre, sosyal ve sendikal haklar alanında "demokratik ve ilerici" kabul edilmiştir. Bu anayasadaki değişiklikler daha çok meclisin içyapısı ve yetkileriyle ilgiliydi. 1961 Anayasası'ndaki yürütme organı, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile bakanlardan oluşan Bakanlar Kurulundan meydana geliyordu. Bu anayasanın yargı alanında getirdiği önemli bir yenilik, Yüksek Hakimler Kurulu oldu. 1961 Anayasası, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeleri de düzenledi. 1961 anayasasının yargı alanında getirdiği önemli yeniliklerden bir diğeri, kanunların Anayasa uygunluğunu denetlemekle görevli bir Anayasa Mahkemesi'ni kurmasıydı. "Askeri vesayet"Anayasa, devleti, 2. maddesinde "insan haklarına dayalı" olarak nitelendirdi. Bu hükümle, devlet, "insanı temel değer olarak" kabul eden, "kendi varoluş nedenini insan haklarının korunması ya da gerçekleştirmesi" amacına dayandırıyordu. 1961 Anayasası "askeri vesayet"in yerleşmesinde yol açıcı oldu. Daha önce Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olan Genelkurmay Başkanlığı 1961 Anayasası'nın 110. maddesiyle düzenlendi: "Genelkurmay Başkanı, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, Cumhurbaşkanınca atanır; görev ve yetkileri kanunla düzenlenir. Genelkurmay Başkanı, bu görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur." Anayasanın yeniliklerinden bir diğeri de, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri arasına "sosyal devlet" kavramını eklemesiydi. Buradaki "sosyal devlet" ilkesi, 1924 Anayasası'ndaki yalnız kişisel özgürlükler için garanti sağlayan devlet düzeninden farklıydı. 46. maddesinde işçilere sendika kurma hakkı, 47. maddesinde "toplu sözleşme ve grev hakkı" gibi çalışma hayatını düzenleyen temel hak ve özgürlükler vardı. Böylece ilk kez sendika, toplu sözleşme ve grev hakları anayasayla güvence altına alındı. Ayrıca, mülkiyet hakkının, özel teşebbüs hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği kabul edildi ve zirai üretimi düşürmeksizin çiftçiye toprak dağıtımı öngörüldü. (AS/HK)
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
SOSYAL MEDYADAN TEPKİ Sosyolog Fehmi Kaya'nın bu sözlerine sosyal medya kullanıcıları da büyük tepki gösterdi. Metin Uca'nın paylaştığı twet paylaşım rekoru kırdı. Uca'nın yazdığı twet şöyle: "Otizm tedavi edilebilen bir çocuk hastalığı ama sosyolog kılığında bir sığırın insana dönüştürülmesi tedavisi henüz bulunamadı!" Sosyal medyadan, Kaya'ya ağır eleştiriler geldi: Kendini tedavi etmeli. Cahil adamdan bomba. Sosyolog oldu ama maalesef akil olamadı. Araştırın, kesinlikle diploması sahtedir. Otistik çocuklar, ondan daha akıllıdır. Kaya efendi, bu nasıl bir uzmanlık DİN AKLA HİTAP EDER PROF. Süleyman Ateş: Otistik demek normal düşünemeyen demektir. Din akla hitap eder. Bu kişilerin aklının tam olmadığını düşünürsek, din ile ve dini hükümlere mükellef değildir. Otistikleri böyle kabul etmeliyiz." EĞİTİM İÇİN OLABİLİR Prof. Dr. Saim Yeprem: Bana böyle bir konu intikal etti. Bir kişinin sorumlu olması için beyninin tam olarak çalışması şart. Eğitim açısından düşünülen bir çalışma varsa, son derece iyi bir davranış olabilir." BU KABUL EDİLEMEZ Sosyolog İsmail Öz: Açıkçası bu çalışmayı bilimsel olarak kabul etmek mümkün değil. Sosyolog Fehmi Kaya'nın yaklaşımı büyük çelişkiler içermektedir. Yorumları, bir cehalete yormak mümkündür. NÖROLOG KARAR VERİR Prof. Dr. Nilüfer Narlı: Otistik çocuklar, sosyologların değil nörologların alanına girer. Bu çok hassas bir konudur. Sosyolog Kaya'- nın açıklamaları, otistik çocukları ötekileştirir, bu hiç doğru değil. Otizm platformu; DERNEK ÜYEMİZ DEĞİL Otizm Platformu Dönem Koordinatörü Ergin Güngör, haberde konu olan derneğin Platform’un tüzük ve amaçlarına aykırı davranışları ve talepleri nedeniyle, 2008 yılında azledildiğini ve halen Otizm Platformu’na üye derneklerinden biri olmadığını belirtti.
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
Bilimin bilimselligini onu yazanlar degil; sen ben degil, sadece bilimsel yontem kanitlar. Bu da basta gozleme dayanir. Sonra olguya dayanir. Bu ister gozlem ile teoriye ister teori ile gozleme tasinsin fark etmez. O yuzden bir bilim kisisinin kendi kisisel aciklamalari baskadir, bilimsel aciklamalari baskadir. Onlarin kisisel aciklamalari bilimi baglamaz. Ayrica aciklamalari yanlislanmissa ya da artik bilimsel olarak gecerli degilse, bilimi de baglamaz. Bu temelde ne inanc ne Allah ne de diger dini inanclar ya da tanrilar, ne ateizm, ne darwinizm, ne de materyalizm bilimsel degildir. Umarim en azindan bu aciklamam algilanir. Cunku sen bilimsel olmayan bir seylere karsi cikiyor, yine bilimsel olmayan bir seyleri bilime mal ediyorsun. Iste bunun elle tutulur bir tarafi yok. Ornek verirsek, sen, konusturdugun Allah'in ile bilime atifta bulunuyorsun. Allah zaten konu ve kavram olarak bilimsel degildir. Metafizigin teolojik teizminin sadece olan binlerce yaraticilarindan bir tanesidir. Bu temelde ancak kendi gibi diger inanirlar ve yaraticilar ile tartisabilir. Cunku alani bu. Eger ben baska bir dini ya da yaraticiyi one cikarirsam, benim ile o zaman Allah'i tartis. Ama ben boyle bir yazim sunmuyorum ki! Allah'ini konusturarak ancak teizmi dini inanci ve imani tartisirsin, bilimi degil.
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
Kitlesel yoneliyorsan, benden alinti yapma. Benden alinti yapiyorsan, bende olmayan seyleri bana aciklama.
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
Hala bilimsellikte bir yaradilis olmadigini ogrenemedin ve ogrenemeyeceksin.
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
Kusura bakma ama senin ile uyari almadan yazismak mumkun degil. Yazdiklarinin hic bir elle tutulur bir tarafi yok. O yuzden polemige girmemek adina artik sana yanit yazmiyorum. Cunku hala algilayamamissin. Ben, ne ateist, ne darwinist, ne de materyalistim. Ben herseyden once konulara teolojik ontolojik ve fizik otesi bakmiyorum, etik te bakmiyorum. Benim bakis acim bilgi temelli bilimsel ve bilissel. Ama ve maalesef senin butun ufkun ve kendince ustelik yanlis bilgilerle elestirdigin bu uc genel konu beni hic baglamiyor. Yalniz ne yazikki bilgi dagarcigin bu kadar. O yuzden sana ateizmin, darwinizmin ve de materyalizmin ne oldugunu bile izaha gerek yok. Cunku imanin kendince yanlis bilgilendigin konularda ezberini bozmaya yeterli degil. O yuzden senin ile bir dialog kurulmasi neredeyse imkansiz.
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
"Kelin melhemi olsa, kendi basina surer" Her turlu kapiyi kapatan iman olarak tamamen teslim olmaktir. Dogru inanirin yasaminin anlami yasam sonrasi yani olmek ve olmayan cennete gitmek. En azindan bilimsel olarak dusunebilenbler, yasamdan baska bir degerin olmadigini algiliyorlar ve yasamlarini metafizigin uydurma mekanlarina feda etmiyorlar.
-
Otistik çocuklar ve inanç üzerine skandal açıklamalar!
Tam bir ortacag zihniyeti. Iste ulkenin ve toplumunun geldigi nokta. Turkiye gitgide insan olanin yasayamayacagi bir ulke haline geliyor. Yazinin ve aciklamalarinin elle tutulur hic bir tarafi yok. Bu tip beyinler, aslinda kendileri tedaviye muhtac beyinlerdir. Birde utanmadan sosyolog unvani almis!
-
Hizbullah Mitingi
Nihayet TC tarihinde bu da gerceklesti. Gecenlerde yargi paketinden yararlanarak serbest birakilan Hizbullah radikal Sunni militanlari, ilk govde gosterisini Diyarbakir'da gerceklestirdi. Bundan once PKK govde gosterisine sahne olan Diyarbakir, Ikinci bir govde gosterisine sahne oldu. AKP'ye sesini duyurmak isteyen, AKP'nin Dogu'daki oy potansiyeli olan kurtcu sunniler, AKP'ye goz dagi verdi. Mitingdeki konusmada ilk defa, Ataturk'ten buyana Izmir Kubilay ortami yasandi. Kendilerine taninan demokrasinin temelinde pervasizca, tum TC degerlerine meydan okundu. Evet, esbaskan kendine verilen gorevi bir bir yerine getirerek, Turkiye cograsfya ve toplumunu da Orta Dogunun batakligina cekme girisimini basari ile gerceklestirdi. Turkiye Orta Dogu emperyalist oyununun tam da gobegine cekiliyor.
-
Hizbullah Mitingi
Diyarbakır’da kutlu doğum mitingi Diyarbakır’da Hizbullah’a yakın Peygamber Sevdalıları Platformu tarafından kutlu doğum mitingi düzenlendi. Nevruz Parkı’ndaki alanda yapılan mitingde sık sık tekbir sesleri yükseldi. Programa Irak, Suriye, İran ve Avrupa’dan dini grupların üye ve liderlerinin yanı sıra çok sayıda dernek ve sivil toplum kuruluşun yöneticisi de katıldı. Kutlu Doğum programının yapıldığı meydanda belediyenin tuvaletlerinin suyu kestiği ve çevredeki araçlara ceza kestiği anonsu yapıldı. Alanda ‘Müslüman Kürt halkının İslami ve insani haklarını garantilemeyen hiçbir çözümün geçerliliği ve başarı şansı yoktur’, ‘Peygamber sevdalıları yanlış hesapları bozacaktır’ ve ‘Peygamber sevdalıları Ortadoğu’daki bütün diktatörleri alaşağı edecektir’ şeklinde büyük pankartlar açıldı. Programda daha önce Nevruz kutlamalarında kullanılan sahnenin üzerindeki ‘Demirci Kawa’ ve diğer yazıların üzerinin ‘Tevhit’ yazılarıyla kapatıldığı görüldü.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Pek oyle gozukmuyor.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Benim kendi irademde, o yuzden ben ihtiyac duymuyorum.
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Ben okahveyi sana 824 nolu mesajin uzerine yapmistim. Ben de sormak istiyorum, madem kahveyi sevmiyorsunuz, neden 824 nolu mesaji yazdiniz?
-
ALLAH YOKTUR!
Yok mu? Kabe'deki putlar nedir? Ayrica "lailaheillallah" "Allah'tan Baska ILAH YOKTUR, tapacak" demek var ki "sadece Allah'a tapin" diyor. Ayrica soylebir insanoglu tarihine bak istersen, tektanrili dinlerden onceki cok tanrili devre ve olan ilahlara. Envayi cesit. İlahi varlıklar listesi dünya çapında çeşitli dini akımların, kültürlerin ve mitolojilerin konusu olan ilahi varlıklar hakkında bilgi vermek amacıyla oluşmuştur. Liste alfabetik sıraya göre dizilmektedir. httpwikikategoriilahlar ruhlar ve efsanevi varliklar
-
Türkiye'deki Kürt nüfusu açıklandı
Aynen. Iste o yuzden qua felsefeli gozlem, insanoglu iliskilerinin tum resmini ve sorununu ortaya koyar. Eger resmin icinden ve bir penceresinden bakarsan; hem kendi pencereni goremezsin, hem de tum resmi. Tum resim, ancak resmin disindan gorunur. Yani kus bakisi. Iste bu resmin disindan bakis, senin varsa kendi pencereninde gorunmesini ve degerlendirilmesini saglar. Oteki turlu kimse kendi pencerewsinin farkinda ve bilincinde olamaz ve yine baska pencereden degerlendiren ile de tartisir durur. Ya da seni de kendigibi pencereden degerlendirdigini sanir ve seni kendi penceresinin ideolojik inancsal dogrusuna cekmeye ugrasir ve ustelik bunu baski ve zorlama ile yapar. Kisaca pencereler arasi bakis bir pencerenin digerini ikna etme/ikna olma mucadelesidir. Ortada bilgi de dusunce de yoktur. Sadece "benim pencerem (ideolojim inancim dogrum) olmasi gerekendir v.s." der.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Burada bir kacis degil, teslim olmama soz konusudur. Bir birey kendi iradesi varsa, inanca teslim olmaz ve ihtiyacta duymaz. Cunku kendi vucudu ve beyninin farkinda ve bilincindedir ayrica yasamini da baskalarinin ondan istedigi sekilde yasatilmasina izin vermez ve kendi yasar.
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
O cay degil, kahve. Afiyet olsun. Ayrica dusuncelerimizin birbirine uymasi gibi bir zorunluluk ta yok. Onemli olan dusunce farklarina gosterilecek saygidir. Yani kuranda olmayan. "Sinirli/agresif!?" boyle bir algiyi nereden aldiniz. Ben her zaman sakin ve mantiksal durumdayim. Hele hele dusunce ve bilgi dile getirirken.
-
ALLAH YOKTUR!
Yoo demiyecegim, sadece sizin de herkes gibi kendinize bir ilk ve tek mutlak sectiginizi ve buna teslim oldugunuzu soyleyecegim. Zaten dogal olarak akil bunu basaramazsa, inanamaz. Iste bilimin en belirgin farki aklin boyle bir teslimiyete inanc duymamasidir. Yalniz unutma, "lailaheillallah" "Allah'tan baska bir ilah yoktur, tapacak" diyor. Yani "ilahlar var ama, tapilacak olan bir tek Allah'tir" Iste bu da diger her turlu aklin yaratimi baska ilahlara tartismali bir rakip oluyor. Ozaman su soru doguyor "neden binlerce ortaya atilmis ilahtan sadece Allah'a tapiyorsun? Iste burada sadece biat psikolojisi vardir. En azindan diger ilahlarin bir ogrenilmesi gerekir.
-
ALLAH YOKTUR!
Olurmu bilim bilmek ve bildirmektir, yani inanmak ve teslim olmak degildir.
-
ALLAH YOKTUR!
Peki o lokomatife lokomatif olabilme ozelligini kim veriyor? Bilim bilmek ve bildirmektir.