Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. ( araf 179) Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık(140) (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. işte bunlar ****** olanlardır. furkan suresi 44. ayet; Yoksa sen onlardan çoğunun söz dinlediğini, yahut aklını çalıştırdığını mı sanıyorsun?Doğrusu onlar yolu şaşırmada davarlar gibi, hatta daha da şaşkındırlar. tevbe suresi 28. ayet; Ey iman edenler! Müşrikler bir pisliktirler. Artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah sizi dilediğinde lütuf ve ihsanıyla zenginleştirecektir. Allah gerçekten alîmdir, hakîmdir. bakara suresi 65. ayet; Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. işte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. maide suresi 60. ayet; de ki: "allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? onlar, allah'ın lanetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. işte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır." cuma suresi 5. ayet; Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah zalim toplumu doğru yola iletmez. bakara suresi 171. ayet; O kafirlerin durumu, sadece bir çağırma ve bağırmadan başkasını duymaz bir kulakla haykıranın durumuna benzer. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, akıl da etmezler. Kuran yazildiktan bu yana tarihte kimleri ve nasil yargilayacagimizi sorgulayalim; ne dersiniz?
  2. Grubun, A.O. ile ilgili actigi ilk dava asagidadir. Bir Grup Evrimci Adnan Oktar'a karşı hakaret davası açtı Şimdiye kadar wordpress domain'ini, ünlü biyolog Richard Dawkins'in web sayfasını, ateizm.org'u, yüzlerce başka blog ve web sayfalarını kapattıran, Richard Dawkins'in kendisini, kitabının yayıncısını, Ekşi Sözlük yazarlarını, karikatürist Bahadır Baruter'i, "Allah'ın Kızları" adlı romanı sebebiyle yazar Nedim Gürsel'i, "Tanrının Doğum Günü", Bin Yıllık Kuran Tefsiri: Levhi Mahfuz" ve "Peygamber Çocuklar" kitapları sebebiyle yazar Burak Özdemir'i, "Ajanda 2010 İllallah"ın editörlerini ve Metis yayınevini, reformist islamcı yazar Edip Yüksel'i, Ateizm.org sayfasını ve daha nicelerini "halkın bir kesiminin dini duygularını incitmek"ten dava eden Adnan Oktar ve ekibi, kendilerine ait kitap ve web sayfalarında evrimcilere, materyalistlere, dinsizlere, ateistlere ve yahudilere ağıza alınmayacak hakaretler etmektedir. Eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırları içinde kalan pek çok yazarı ve web sayfasını ne derece hukuki olduğu meçhul olan şaibeli yollarla dava eden Adnan Oktar ve ekibi, fikirlerini beğenmedikleri ve katılmadıkları toplum içindeki pek çok kesimin dünya görüşünü, felsefi düşüncesi ve dini inancını kendi dava ettikleri ifadelerden kat kat ağır ifadeler kullanarak aşağılamakta, ve sözkonusu toplum kesimlerine sürekli hakaret etmektedir. Bu durumu açıkça gözlemlemekte olan bir grup evrimci olarak, bu kişilerin kitap ve web sayfalarında bulduğumuz ve suç unsuru teşkil ettiğini düşündüğümüz pek çok ifadeyi şu blog sayfasında toplamış bulunmaktayız: "adnanhocasucisliyor.blogspot.com" Ayrıca, avukatımız yoluyla hukuki girişimde bulunarak sözkonusu kişiyi dava etmiş bulunmaktayız. Bu davada maksadımız başkalarının ifade özgürlüğüne saldırmak değil, ortadaki bir çifte standardı gözler önüne sermektir. Bu noktanın altını çizmek istiyoruz. Türk adaletinin bu kişinin hakettiği cezai yükümlülüğü tescil edeceğini umuyoruz.
  3. Metnin tamami asagidadir. Adnan Oktar Durdurulmalı! Gündemi geçtiğimiz haftalarda meşgul eden en önemli meselelerden biri piyanist Fazıl Say'a verilen cezaydı. Konu üzerine çok şey söylendi. Ancak, ateistler olarak biz bu konuda fikrimizi dile getirme imkanı bulamadık. Konunun politik boyutlarından birine bu açıklama vasıtasıyla değinmek istiyoruz. Fazıl Say'ı dava eden isim, bildiğiniz gibi Ali Emre Bukağılı'dır. Bukağılı, Adnan Oktar grubunun hukuk kolu olarak çalışmakta ve Richard Dawkins’in Tanrı Yanılgısı, Nedim Gürsel’in Allah’ın Kızları romanı, Burak Özdemir’in Peygamber Çocuklar ve Tanrı’nın Doğum Günü, Metis Yayınlarının İllallah Ajandasını da dava etmesiyle gündeme gelmişti. Adnan Oktar ve grubunun duracağı, ateizmi sansürlemekten vazgeçeceği yok! Bu yüzden, bizim de aralarında bulunduğumuz Bir Grup Evrimci'nın de Adnan Oktar'ı dava etmiş olduğunu anımsatmak isteriz Adnan Oktar ve ekibi, kendilerine ait kitap ve web sayfalarında evrimcilere, materyalistlere, dinsizlere, ateistlere ve Yahudilere ağıza alınmayacak hakaretler etmektedir. Eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırları içinde kalan pek çok yazarı ve web sayfasını dava eden Adnan Oktar ve ekibi, fikirlerini beğenmedikleri ve katılmadıkları toplum içindeki pek çok kesimin dünya görüşünü, felsefi düşüncesi ve dini inancını kendi dava ettikleri ifadelerden kat kat ağır ifadeler kullanarak aşağılamakta, ve sözkonusu toplum kesimlerine sürekli hakaret etmektedir. Bu nedenle biz de Adnan Oktar'a kendi yöntemiyle cevap vermek istedik ve kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Adaletin nasıl bir karar vereceğini göreceğiz. Burada, Fazıl Say'ın mahkemeye konu olan tweet'lerini hatırlatıyoruz: "Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cenneti ala meyhane midir? / Her müminine 2 huri vereceğim diyorsun, cenneti ala kerhane midir?", "nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi allahçı, bu bir paradoks mu?" Bu vesileyle tekrar altını çizmek isteriz, ne Fazıl Say yalnızdır, ne de herhangi bir ateist!
  4. Sosyal medyada "ateistler bunu da açıklasın" diyerek sıkça esprisi yapılan ateistler,Sosyal medyada "ateistler bunu da açıklasın" diyerek sıkça esprisi yapılan ateistler, Fazıl Say'a Twitter'da yazdığı ve paylaştıkları nedeniyle verilen hapis cezasının ardından açıklamada bulundu. "Bir Grup Ateist" imzasıyla kaleme alınan bildiride, Say'ı Adnan Oktar çevresinin dava ettiği belirtilerek, onların kendi mecralarında diğer düşünce ve inanç mensuplarına yönelik hakaretleri hatırlatıldı ve Oktar'a kendi yöntemiyle cevap verilerek dava açıldığı hatırlatıldı. (Cnnturk.com) -- "Adnan Oktar Durdurulmalı!" başlıklı bir bildiri kaleme alan "Bir Grup Ateist" adlı grup, son olarak Fazıl Say'a Twitter'da yazıp, paylaştıkları nedeniyle verilen hapis cezasını hatırlatarak, "Biz bu konuda fikrimizi dile getirme imkanı bulamadık" diyerek, görüşlerini açıkladı. "adnanhocasucisliyor.blogspot.com" adlı bir de internet sitesi açan "Bir Grup Ateist", ifade özgürlüğüne vurgu yaptıkları bildirilerinde Adnan Oktar hakkında dava açtıklarını açıkladı. Ancak Adnan Oktar’la ilgili “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçundan” cezalandırılması için yapılan şikayete takipsizlik verildi. Bunun üzerine bu kez de Oktar, şikayetçiler ve onların avukatları hakkında suç duyurusu yaptı. Yazdığı ve paylaştığı tweet'ler nedeniyle Fazıl Say'ı dava eden Ali Emre Bukağılı'nın Adnan Oktar grubunun hukuk kolu olarak çalıştığı ileri sürülen bildiride, Bukağılı'nın daha önce de evrimi savunan görüşleriyle bilinen İngiliz biyolog Richard Dawkins'in "Tanrı Yanılgısı", Nedim Gürsel'in "Allah'ın Kızları" romanı, Burak Özdemir'in "Peygamber Çocuklar ve Tanrı'nın Doğum Günü" adlı kitabı ile Metis Yayınları'nın "İllallah Ajandası"nı da dava ettiği hatırlatıldı. Adnan Oktar ve çevresinin ateizmi sansürlemekle suçlandığı bildiride, "Bir Grup Ateist" ve "Bir Grup Evrimci"nin de Adnan Oktar'ı dava ettikleri belirtildi. Bildiride, şu ifadeler yer aldı: "Adnan Oktar ve ekibi, kendilerine ait kitap ve web sayfalarında evrimcilere, materyalistlere, dinsizlere, ateistlere ve Yahudilere ağıza alınmayacak hakaretler etmektedir. Eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırları içinde kalan pek çok yazarı ve web sayfasını dava eden Adnan Oktar ve ekibi, fikirlerini beğenmedikleri ve katılmadıkları toplum içindeki pek çok kesimin dünya görüşünü, felsefi düşüncesi ve dini inancını kendi dava ettikleri ifadelerden kat kat ağır ifadeler kullanarak aşağılamakta, ve sözkonusu toplum kesimlerine sürekli hakaret etmektedir. Bu nedenle biz de Adnan Oktar'a kendi yöntemiyle cevap vermek istedik ve kendisi hakkında suç duyurusunda bulunduk. Adaletin nasıl bir karar vereceğini göreceğiz." "Bir Grup Ateist"in bildirisi, "Tekrar altını çizmek isteriz, ne Fazıl Say yalnızdır ne de herhangi bir ateist!" denilerek ve Say'ın yargılanıp ceza aldığı tweet'ler paylaşılarak sonlandırıldı. Takipsizlik verildi bu kez Oktar şikayetçi oldu Adnan Oktar’ın “ateizm, materyalizm, Darwinizm, Marksizim” gibi kuram ve düşünce sistemlerine inananlara hakaret ettiği gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yapıldı. Savcılık "suç unsurları oluşmadığı" gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Bianet'e konuşan avukat Gürkan Özocak, bugün takipsizlik kararına itiraz edeceklerini söyledi. Oktar ise kendisinden şikayetçi olanların avukatlığını yapan Özocak ve Avukat Mehmet Ali Köksal hakkında "adil yargılamayı etkilemek" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlalden" suç duyurusunda bulundu. "Tahrik ve aşağılama suçu" Oktar'la ilgili yapılan suç duyurusu dilekçesinde, “evrimci, materyalist ve ateist kimselere karşı, toplumun diğer kesimini kin ve düşmanlık duyguları beslemeye tahrik eden şüphelinin (Oktar’ın), birden çok kez işlemiş olduğu bu fiil uyarınca zincirleme şeklinde işlenen halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu meydana geldiğinden, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 43. ve 216. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılması” talep ediliyordu. Dilekçede, “HY” mahlaslı Oktar’ın kendine ait internet sitesinde, A9TV adlı televizyon kanalında, YouTube’da yayınladığı video ve programlarında ve kitaplarında, ateizm ve Marksizm gibi kuramları benimseyen/inanan kişiler hakkında alaycı ve hedef gösteren açıklamalarda bulunduğu ifade edildi. Oktar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını açıklayan “Bir Grup Ateist”, kim olduklarını ve neden suç duyurusunda bulunduklarını “Adnan Oktar Suç İşliyor” adresindeki blog’ta anlattı. Bunlar da Oktar'ın ifadeleri Suç duyurusunda Oktar’ın söylediği şu sözleri nedeniyle yargılanması gerektiği belirtildi: “PKK da aynı kafada, bunlar da aynı kafada. Hepsinde o Darwinist, materyalist, Stalinist, Leninist güruhun o deccali, kan dökücü, acımasız ruhu vardır.” “Darwinist ve materyalist insanların akılları çok zayıftır... Bu masonların oyunu dedik ve bütün katliamları yapanlar Marksist, Darwinist, materyalist eğitimden geçmiş adamlardır.” “Bütün İslam alemini esir almışlardır. Müslümanların bugünkü perişan hallerinin sebebi Darwinizm’dir. Osmanlı’nın yıkılışının nedeni Darwinizm’dir...” “Materyalist, ateist, Darwinist bir eğitim sonucunda babası çocuğunu maymun olarak görüyor, böcek gibi görüyor. Çocuk da babasını maymun ya da goril olarak görüyor.” “Hitlerin hocası, Hitleri Hitler yapan adam; uluslar ancak Darwin’in yaşam kavgasına benzer, şiddetli bir rekabetle gelişebilirler diyor. Her yerde görüyorsunuz yani Darwinizmin etkisini.”
  5. Bu da oldu. Bolunme Ayristirma kutuplasma ve otekilestirme de nihayet, bu da oldu. Dunya emekcilerinin kendilerine getirilen sermaye duzeyine karsi yapmis olduklari tarihsel anlam ve icerikteki eylem; ulke ve toplumda "1 Mayis'in Dinlilestirenler ve emperyalist emir erleri ile birlikte mi, yoksa millilestirenler ve cagdisi millet devletini savunanlarlami. kutlanacagi" secenegi ortaya cikti. Kimin neyi sececegi bir yana, bu secimin 1 Mayis'in tarihi adina anlam ve icerigine pek te uygun olmayacagi da bir gercek. Bundan sonra gorunen o ki toplumun onune bu sekildeki tarihi ve enternasyonel kutlamalar ve de tabiki TC ve Osmanli tarihine yoinelik kutlamalar, olan anlam v e iceriklerinden ayrilarak; farkli bir kutuplasmanin golgesinde adeta bir "s.d.k yarisi" iceriginde kutlanacak. Ornek mi? Son ornek 18 Mart Canakkale savasi zaferi kutlamasi.
  6. "1 Mayıs'ta nerdesiniz? Apo posteri altında mı? Türk Bayrağı altında mı?" 1 Mayıs öncesi bu çarpıcı soru İşçi Partisi Doğu Perinçek'ten geldi. Perinçek hem partilere hem de sendikalara seslendi. İşte Doğu Perinçek'in parti ve sendika yöneticilerine yönelttiği o sorular. Partiler ve sendikalara soru: 1 Mayıs’ta nerdesiniz Apo posteri altında mı? Türk bayrağı altında mı? 1 Mayıs’ta bütün parti ve sendikaların önündeki soru açıktır: Nerde olacaksınız? 1 Mayıs’ta Apo posterleri altında mı yürüyeceksiniz, yoksa ellerinizde Türk bayraklarıyla mı? İşçiyi hiç kimse Apo posteri altında toplayamaz! Emekçiler, Türk bayrağı altında olacak! Kimliğiniz? Nerde olacaksınız sorusunu soran biz değiliz. AKP-PKK ortaklığı önünüze bu soruyu koymuştur. O nedenle soru, son kertede, ABD bayrağı mı, Türk bayrağı mı sorusudur. Ve bu soru, Türkiye’nin önündeki yol ayrımını özetliyor: - TC mi? - ABD’nin derebeylikleri mi? Şöyle de sorulabilir: - Aydınlık ve çağdaş Türkiye mi? - Yobaz diktası mı? Bu sorular, yalnız CHP, Türk-İş, DİSK, TMMOB, TTB ve KESK’in önünde durmuyor! AKP-BDP örgütleri ve tabanları da bu sorunun muhatabıdır. BARIŞ NERDE OLACAK? Ve herkese çok önemli bir soru daha: Barış nerde olacak? - Emekçilerin ve vatanseverlerin kararlı disiplinli, özgüvenli, aydınlık ve umutlu 1 Mayıs eyleminde mi? - Başıbozuk, karanlık, yüzü maskeli lumpenlerin cam çerçeve kırdıkları yıkıcılıkta mı? NERDESİNİZ? Partilerin ve sendikaların yöneticileri bu 1 Mayıs’ta saflarını belirleyecekler! Nerdesiniz? Bağımsızlık, özgürlük ve kardeşlik cephesinde mi? Yoksa AKP-PKK ortaklığının bozgunculuk, yıkıcılık, emek ve vatan düşmanlığı kumpanyasında mı? Evet, nerdesiniz? Milletin egemenliği, halk yönetimi ve özgürlük için Milli Anayasa cephesinde mi? Yoksa Atlantik ötesinden dayatılan bölücü ve emek düşmanı karşıdevrim ihanetinde mi? 1 Mayıs’ta hangi şarkıyı söyleyeceksiniz? İstiklâl Marşı’nı mı? Yoksa ABD’nin orkestra şefliğinde AKP-PKK düosunun “Açılım” şarkılarını mı? SEFERİNİZ NEREYE Hangi orduya yazılıyorsunuz? Kılıç Arslanların, Selahattin Eyyubilerin, Mustafa Kemallerin bin yıllık direniş ordusuna mı? Yoksa kardeş Suriye, Irak ve İran’da Müslüman kanı dökmek için Haçlı ordusuna mı?
  7. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam Asya Termal Otel'de il ve ilçe başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, ''Türkiye için artık son derece kritik, son derece önemli bir evreye girmiş durumdayız'' ifadelerini kullanarak, ''Öncelikle, 2014 yılı, Türkiye için kritik sonuçların alınacağı seçim yılı olacak. İlk olarak, mart ayında inşallah mahalli seçimler gerçekleşecek. Yıl ortasında, Anayasamıza göre Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması gerekiyor. Yine bu süreçte, yeni Anayasa çalışmalarının inşallah tamamlanmasıyla, bir halkoylaması da gündeme gelebilecek" dedi. Başbakan Erdoğan, Başkanlık sistemiyle ilgili de il ve ilçe başkanlarına "Sizlere gönderilen broşürler okumuyor, verdiğimiz mesajları yeterince dinlemiyor ve halka anlatmıyorsunuz" diyerek serzenişte bulundu ve "AK Parti'nin kendi oy tabanı Başkanlıkla ilgili çalışmalarını çok daha iyi yere taşımalı." dedi. İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:Bizler AK Parti'yi istişare üzerine inşa ettik. Her kademede istişareyi pusulamız olarak değerlendirdik. AK Parti'nin üye sayısı 8 milyon 300 bin. Son seçimde AK Parti'nin Türkiye genelinde aldığı oy 21 milyon 400 bin raklamına ulaştı. Biz 76 milyona karşı sorumluyuz. Bizim 6 ay arayla yaptığımız genişletilmiş istişare toplantımız ve aynı şekilde illerimizde yapılan il dayanışma meclisi toplantıları istişare içindir. Ayrıca bizim her ay genişletilmiş il başkanları toplantımız da farklı bir istişare toplantısıdır. Sadece milletvekili düzeyinde istişare yeterli değildir. MYK ve MKYK toplantılarımızda en üst düzeyde istişarelerimizi yapıyoruz. Kanaat önderleriyle, STK temsilcileriyle de bir araya geliyoruz. İl başkanlarımızla, ilçe başkanlarımızla bir araya geliyoruz. AKTİF ZAMAN AYIRAMAYANLAR SİYASET YAPMASINBazı arkadaşlarımız 'teşkilatı çok meşgul ediyoruz' diyorlar. 'Bunlar bezginlik getirmiyor mu?' diyen arkadaşlarımız da var. Altını çizerek şunu söylüyorum: Siyaset pasif zaman anlayışıyla yapılmaz, aktif zaman anlayışıyla yapılır. Aktif zamandan buraya zaman ayıramayanlar zaten siyaset etmesinler. 'İşlerimi tamamen bitireyim akşam geçerken de parti teşkilatına uğrayayım' derseniz bu hizmet anlayışı olmaz. Bu işe ciddi manada zaman ayıranlar girsin. 76 milyonun sevki idaresidir. Vatan topraklarını modern bir çağa en önde çıkarma gayretidir. Türkiye Cumhuriyeti'ni muasır medeniyetler seviyesine çıkarmaktır. Onun için aktif zaman politikasıyla bu işi yapacağız. 1 sene kalmadı, AK Parti 11 ay sonraki seçimlerde il genel bazında alacağı oylarla seçimleri silip süpürecek ve Türkiye'yi farklı bir geleceğe taşıyacaktır. Bizim Türkiye'deki istikrar çizgimizin farklı esmesi lazım. Çınar ağacı benzetmesini ben çok sık yaparım. Bu istişare toplantısında çınar misalini özellikle dikkatlerinize sunmak isterim. Hem Selçuklu, hem Osmanlı, hem de günümüz devletinde geleceği temsil eder. Kökü derinlerde olmayan devrilir. Öncelikle biz adeta bir çınar gibi köklerimizi derinlerden almalıyız. Kökü olmayan ağaç nasıl ayakta duramazsa dalıyla, yaprağıyla irtibatı olmayanlar da ayakta duramaz. Sizler bu Çınar ağacının gövdesi, yaprakları, dallarısınız. Her birinizin görevi çok, ama çok önemli ve hayati. İlçenin nüfusu az olabilir uzak olabilir. Her bir dal her bir yaprak çınarın gövdesinin sağlığı için hayati derecede öneme sahiptir. TEK GAYEMİZ MİLLETE HİZMETSiz kapılarınızı kapattığınız zaman orası ışık almaz. AK Parti'nin başkanları, milletvekilleri, bakanları üzerinde ne kadar sorumluluk taşıyorsa, aşağıya inelim sandık müşavirlerine kadar bütün her yapı da en az o kadar sorumluluk taşır. Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde, Edirne'nin Keşan İlçesi'nde yaşanabilecek bir aksaklık, genel merkezi de etkiler. Bunu unutmamak gerek. Millete hizmet dışında hiçbir gaye için göreve gelmedik. 24 saatimizi sadece millete hizmet için kullanacağız. Hiçbir bahaneyi, hiçbir engeli tanımıyoruz. Mazereti olan, engeller karşısında korkan, yorulan arkadaşlar kanalları açık tutmalı. Boşa geçirecek tek bir saniyemiz yok. Her bir arkadaşım hangi kademede olursa olsun gece başını yastığa koyduğunda 'vatanım ve milletim için ne yaptım' sorusunu kendisine sormalı. AK Parti siyaseti hizmetle yaparken rakipler semboller ithamlar ve tahriklerle yapmaya çalışıyor. Halkımız on yıllar boyunca devam eden gerilim siyasetinden dün olduğu gibi bugün de hiç hazetmedi. Halkımız bölücü değil, birleştirici bir dil bekliyor. TAHRİKLERE KAPILMAYACAĞIZKaba dilin, tahrik dilinin tuzağına düşmeyeceğiz. Aldatan olmayacağız, aldanan da olmayacağız. Siyasi partilerin süt yönetimleriyle o partilere oy vermiş kardeşlerimizi ayrı tutacağız. Sabır her zaman bizimle olacak bıkmayacağız, usanmayacağız. Tekrar tekrar anlatacağız. Unutmayın su damlaya damlaya sabırla mermere nasıl işliyorsa, nasıl deliyorsa biz de öyle sabırla çalışacağız. 2014 TÜRKİYE AÇISINDAN KRİTİK BİR YIL2014 yılı Türkiye açısından kritik bir seçim yılı. Yıl ortasında Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılıyor. Bir halk oylaması da gündeme gelebilir. Açıkçası kurulduğumuz günden beri gireceğimiz en kritik seçimlere hazırlanıyoruz. Önceki seçimler bir altyapı ve temel oluşturdu. Zemini güçlendirdik. Demokrasinin, hukukun milli iradenin sarsılmaz şekilde kuvvet kazanmasını sağladık. Artık istikbale çok daha ağırlık vereceğiz. BİZ ALDIĞI KOMUTLA HAREKET EDEN ROBOTLAR DEĞİLİZDoğruları kendilerine anlatmadığımız tek bir vatandaş bırakmayacağız. Teşkilatta ahenge, genel merkezle irtibata önem vereceğiz. Biz aldığı komutla hareket eden robotlar değiliz. Biz farklılıklarımız da olsa gönül birliği yapmış bir teşkilatız. Biz kesrette vahdet anlayışını yaşayacak bir teşkilatız. Renklerimizi muhafaza edecek, ancak uyum içinde yeni zaferlere imzamızı atacağız. SADECE GENEL BAŞKAN'IN VERDİĞİ MESAJLAR YETMEZKamuoyu araştırmalarında bir şeye çok dikkat ediyorum; acaba AK Parti teşkilatı o konuda ne diyor? Hangi oranda bu soruya destek veriyor? Çözüm sürecine destek vermede AK Parti'nin tabanı ne diyor? AK Parti'nin tabanı yüzde yüze yakın destek vermiyorsa orada tepe ve taban arasında bir sıkıntı var. Sadece Genel Başkan'ın, ilgili başkanların verdiği mesajlar yetmez. Bir başkanlık sistemi tartışılıyor. Bunu Başbakan söyledi tamam. Bunu ilk defa mı söyledi Başbakan? Turgut Bey de söyledi bunu. Bizim ecdadımıza baktığımızda Osmanlı bunu yaşamış. Dünyada yüzü aşkın ülke bunu yaşıyor. Ama bizde, AK Parti'ye oy verenler muhalefetin propagandalarına aldanırsa o zaman biz de şuna inanırız: Tavrını koyamayan bir teşkilat anlayışı ortaya çıkıyor. Sizlere gönderilen broşürleri okumuyor, verdiğimiz mesajları yeterince dinlemiyor, halka anlatmıyorsunuz! Ne diyorlar, parlamenter sistem, Başkanlık sisteminde yok diyorlar. Bugün Amerika'da parlamento yok mu, Rusya'da yok mu? Var. BAŞKANLIK SİSTEMİNDE BAŞKAN BİR KRAL DEĞİLDİR Başkanlık sisteminde Başkan bir krallık değildir. Bizdeki cahiller Başkan'ı kral gibi takdim ederek yalan söylüyorlar. Amerika'da Başkan parlamentodan izin almadan bir helikopter hibe edemez. Biz bu noktada daha güçlüyüz. AK Parti'nin kendi oy tabanı başkanlıkla ilgili çalışmalarını çok daha iyi yere taşımalı. Eğer adımlarımızı buna göre atmazsak meydanı boş bulanlar bu süreci yürütür. AK Parti yanlışları ortadan kaldırarak milletin önüne konulan çakıl taşlarını süpürmekle görevlidir ki daha başarılı olalım. Çok daha hızlı yürümemiz lazım. Çılgın projeler diyoruz, ama bir çılgın projenin gerçekleşmesi için bize hendek atlattılar. 3-4 sene gecikmeli proje başlatabiliyorsunuz. Bizim bir Marmaray'ımız var. Çanak çömlek hikayesi bize 4 sene kaybettirdi. Şimdi 29 Ekim'e yetiştirmek istiyoruz. Her geçen zaman bu ülkenin aleyhine işliyor. SEN O AKLINI KENDİNE SAKLA Türkiye 4 yıl içinde modern bir havalimanına ulaşacak. Birileri geliyor Kanalistanbul gereksiz bir proje diyorlar. Sen o aklını kendine sakla. İstanbul'a bir farklılık kazandıracak, bambaşka bir yapılaşmayı getirecek Kanalistanbul'u gerçekleştireceğiz. Taksim gezi alanı diyoruz, buna da karşı çıktılar. Kışlayı yeniden yapacağız dedik, hemen ana muhalefet karşı çıktı. Kurul reddetti. Biz de reddine ret dedik. Bu kurullar niçin var? Çanak çömleği koruyorsun da oradaki tarihi kışlayı niye korumuyorsun? Denizin dibinde üç beş tane çatal kaşık bulunmuş, Taksim'deki askeri kışlaya hayır diyorsun? Bu ideoloji değil de nedir? Sonra orada basın toplantısı yapıyorlar. Bak şimdi oluyor, yayalaştırma projesi sürüyor. Hem kışlamızı yapacağız hem de bölgenin çehresi farklılaşacak. Orada sadece kışla olmayacak. Orada alışveriş alanları, konferans salonları olacak. Otel ve belki de rezidans olacak. İSTANBUL-İZMİR OTOYOLU 2016'DA TAMAMLANACAK Önümüzde üçüncü köprü çalışmaları var. Temel atma merasimimizi yapacağız. Böylece 3. köprünün yapımıyla ilgili çalışmalar hızla başlayacak. İstanbul - İzmir arasındaki viyadüklerin çoğunun temeli atıldı. Çok kısa bir süre sonra 2015'te projenin 3'te 2'sini bitireceğiz. 2016 gibi de İstanbul-İzmir otoyolunu tamamlamış olacağız. Bütün bunlar AK Parti iktidarına yakışır. Diğerlerinin böyle bir derdi var mı? Biz ne dedik hep? Halka hizmet Hakk'a hizmet. TÜRKİYE CUMHURİYETİ GÜÇLÜ BİR ÇINAR Türkiye Cumhuriyeti özellikle son dönemde gerçekleştirdiğimiz reformlarla her zamankinden daha güçlü bir çınara dönmüştür. AK Parti tıkanan kanalları açmış, yanlı devlet ve bozuk çarkı düzeltmiştir. Türkiye'de statüko partileri cumhuriyetimize miyop bir gözle bakmış. O koca çınarı cılız bir filiz olarak görmüşlerdir. CHP ve MHP bu kökleri göremedikleri için koca cumhuriyeti de korunmaya muhtaç bir filiz gibi görmeye devam etmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti kökü derinlerde olan, dalları semayı kucaklayan güçlü bir çınardır. Esen her fırtınada sallanacak kadar zayıf değildir. Bu çınar içinden çürütülecek kadar aciz değildir. Ekonomisiyle, milletiyle azametli bir çınardır. Cumhuriyeti taze bir filiz gibi görenler, temellerin her an sarsılacağını zannederler. O genç dinamik nesilleriyle görenler, bu çınarın hep güçlendiklerini görecekler. 10 yıldır birileri Türkiye'nin bölündüğünü, Cumhuriyet'in temelinin sarsılacağını bir papağan gibi dile getiriyor. Onlar ne dediyse tersi oldu. Onlar her zaman kaybetti. 10 yılı aşkın sürede millet hep kazandı. EY KILIÇDAROĞLU VE BAHÇELİ, BÖLÜNEN ÜLKE BU MU?Muhalefet partileri 10 yıldır 'bölündük, bittik' diyor. Tam tersine 10 yıldır büyüyor, gelişiyoruz. Bütün bu krizlere rağmen biz yolumuza devam ettik. Sessiz devrim dediler, ama biz yola devam ettik. 10 yıl önce görevi devraldığımızda MB'nin döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. Şu anda en son açıklanan rakamla MB'nin döviz rezervi 132 milyar dolara ulaştı. Sevgili kardeşlerimiz IMF'ye 23 milyar dolar borcumuz vardı. Şu anda borç 400 milyon dolar. 14 Mayıs'ta bu borcu tamamen kapatıyoruz, borcu sıfırlıyoruz. Şimdi soruyorum ey Bahçeli ey avaneleri, ey Kılıçdaroğlu ey avaneleri, bölünen batan ülke bu mu? Ey Bahçeli siz borçlandınız biz ödedik. Şimdi diyor ki hadi gönder Yüce Divan'a. Valla seni Yüce Divan kabul eder mi bilmiyorum? Malum zaman aşımı falan da var. Belde başkanlarımız, ilçe başkanlarımız sizlere göndereceğimiz belgeleri halkımıza anlatın. Bunların kirli yüzlerini görsünler. Ziraat Bankası yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Hem de çok ufak bir meblaya. Yüzde 59 niree yüzde 5 nireee.. SİZE VERDİĞİMİZ BİLGİLERİ HALKA DOĞRU ANLATINBunlar Türkiye en borçlu ülke diyorlar. Ekonomi bildikleri de yok. O zaman 100 liranın 70 lirası borçtu. Biz onu yüzde 34'e düşürdük. Eğer bizi G-20'ye aldılarsa bunun için aldılar. Yeter ki siz, size verdiğimiz bilgileri halka doğru anlatın. Şimdi ben burada bir meseleye değinmek istiyorum. Son 10 yılda yaptığımız her reformun karşısında blok bir cephe oldu. Bir tarafta AK Parti oldu, bir tarafta da blok halinde adeta tespih taneleri gibi dizilmiş muvazzaf siyasetçiler oldu. 2010 halk oylamasını hatırlayın. CHP, MHP, BDP, İşçi Partisi, TKP cephe halinde karşımızda oldu. Milletim halk oylamasında bunlara cevabını verdi. Derslerini defalarca aldılar, akıllanmadılar. YİNE TESBİH GİBİ AK PARTİ'NİN KARŞISINA DİZİLDİLERŞu anda, çözüm sürecinde, aynı blok, aynı cephe, birkaç eksiğiyle, fazlasıyla, yine tespih taneleri gibi AK Parti'nin karşısına dizildiler. CHP, MHP, Türkiye Komünist Partisi, emekli siyasetçiler, milletin defterini dürdüğü siyasetçiler, sandığa gömülüp oradan çıkamayan siyasetçiler, dikkatinizi çekiyorum, İşçi Partisi'nin önderliğinde, yeniden kucaklaştılar. DÜN LAKABI ÇOBAN OLANLAR ŞİMDİ KOYUN OLDUDün lakabı 'çoban' olanlar, şimdi İşçi Partisi'nin koyunu oldular. Güya ulusalcı CHP, İşçi Partisi'nin piyonu oldu. Güya milliyetçi MHP, İşçi Partisi'nin yedeği haline geldi MHP'nin, terör örgütüne akıldanelik yapan İşçi Partisi'yle nasıl kucak kucağa olduğunu benim MHP'li kardeşlerim çok net olarak görüyorlar. Şu anda şehirlerde, bir avuç çapulcunun, Akil İnsanlar Heyeti'ne karşı gerçekleştirdiği eylemleri, İşçi Partisi ile bir avuç sözde MHP'linin yan yana yaptığını benim milletim de MHP'ye gönül vermiş kardeşim de görüyor TUTUNACAK TEK DALLARI TERÖRDÜ, O DA BİTİYORBekaa Vadisi'ne gidip terör örgütü ile hatıra fotoğrafı çektirenler, bugün benzer bir cephenin içinde yer alıyorlar. Yoksul gariban ailelerin çocukları dağa çıkıyor, şehit oluyor, naaşı geliyordu. Bu kan ticareti içinde al gülüm - ver gülüm şeklinde geçinip gidiyordu. Şimdi takke bir kez daha düştü. Bunların ellerinde tek bir tutunacak dal vardı o da terördü. Şimdi o da sona eriyor. Ve onlar da son sığınaklarını kaybediyorlar. CHP-MHP-İşçi Partisi-Emekli siyasetçisi çırpınıp duruyor. Ekmek teknelerini kaybediyorlar. Ellerinde siyaseti dizayn edecek malzeme kalmadı. Bunlar iktidara gelseler Kandil'e davet mektubu gönderip mağaralarına terörist çağırırlar. İstedikleri kadar sokakları terörize etsinler, istedikleri kadar ittifak yapsınlar biz bunların değil, milletin ittifakına bakarız. ASLA VE ASLA BİR PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİLÇözüm süreci içinde asla ve asla bir pazarlık söz konusu değildir. Buradan CHP ve MHP liderlerine sesleniyorum, bizi İmralı'da pazarlık içindeymişiz gibi gösterenlere sesleniyorum; biz bu ülkenin değerlerini pazarlık yapacak kadar alçalmadık, asla da alçalmayız. Normalleşen, demokratikleşen, ret, inkar ve asimilasyon politikalarını terk eden, güçlenen bir Türkiye'de silahla, şiddetle hiçbir şey elde edilemeyeceği anlaşılmıştır. Biz Türk kardeşimle Kürt kardeşimin aynı zeminde kucaklaştığı vatan toprağını tesis ediyoruz. Biz yeni anayasaya da bir kavram oturttuk. Türkiye'de ne kadar etnik unsur varsa bu o başlığın altındadır. Ama hep bunlar hedef saptırıyorlar. Kürt kardeşlerime diyorum ki siyasi Kürtçülük yapma. Dönüp Türk kardeşime diyorum ki sen de siyasi Türklük yapma. Tayyip Erdoğan'ı yaradan Alla, Güneydoğu'da Kürt Mehmet'i de yarattı. Bizim aramızdaki İslam kardeşliği bambaşka bir zenginlik. Düşman nazarlarla birbirimize bakmayacağız. Geldiğimizden bu yana Güneydoğu ve Doğu'da 40 katrilyona kadar yatırım yaptık. Batıda ne varsa Güneydoğu'da da Doğu'da da o olacak dedik. AKİL İNSANLARLA BULUŞUN, KUCAKLAŞINAkil İnsanlar illerinize, ilçenize geldiğinde siz de onlarla buluşun, kucaklaşın. Sizler onlara gereken her türlü desteği verin. Şiddetin olduğu hiçbir yerde fikir sağlıklı bir şekilde var olamaz. Türkiye bu süreçten büyümüş olarak çıkacak. Unutmayın şu anda Türkiye'de tarih yazılıyor. Yazılan bu tarihi hep birlikte inşa ediyoruz. Tarihi inşa etmeye hep birlikte devam edeceğiz. Rabbim birbirimizi bizden ayırmasın.
  8. Bunyesinde yasadigimiz cografi topraklarin tarihler boyu suregelen ve pek degisime ugramayan, iki etik yonlendirimi ve yaptirimi vardir. Bunlardan biri; Dinilesmek, digeri Millilesmektir. Insanoglunun basina musallat olan bu iki inancsal ideolojik ve dogan her bir insanogluna verilen deger, veri ve tabu; genelde uzerinde yasam ve iliski surdugumuz topraklarin, neden cagdisi kaldigi ve cagi yakalamak yerine de cagdan gerilediginin en guzel izahidir. Osmanlidan basliyan, dinilesme politikasi bir yerde Ataturk eliyle TC tarihini millilestirme ile baslatmis ve gunumuze gelene kadar ise, iktidarlar ve onlarin devleti yonlendirmesi eliyle bu iki etik yonlendirme donem donem el degistirerek devam etmistir. Bilindigi gibi, 2000 lerle gelen ve halen devam eden, dinlilestirme su an on planda ve iktidarin devlet eli ile topluma ve farkli halklarina dayattigidir. Evet, bir kisinin bunyesinde bulundugu cografya ve toplumda dini ve milli yonlendirim ve yaptirim almasi kacinilmazdir. Burada sorun, bunlarin her seyin basini cekmesi ve kisiden toplumsal bir kutuplasmaya sicratilmasi ve de her turlu iktidarin politik cikar somurusu halini almasidir. Iste toplumun yetistirim, egitim, ogretim ve yonlendirim olarak bu temelde bilgilendirilmesi; cagdasligin onundeki en onemli engeldir. Bugun toplumun ve her bir ferdinin insanoglunun geldigi duzeyde alacagi egitim, aslinda zihinsel ve davranissal insanlasma, bilimsellesme ve bilissellesme olmasidir. Bu her seyden once bir kisinin birey bilisselligi ve yasam ve iliskisini kendi serbest iradesi ile yurutmesi ve kontrol etmesi demektir. Devletin ve iktidarlarin gorevi ise, iste toplumuna ve ferdine bu egitimi olanagi ve secenegi saglama olmalidir. Beyinler tek duze calisamaz ve dusunemez hale getirilmek yerine, biat ve suru psikolojisi yerine; her turlu kritik, analitik beynini kendi serbest iradesi ile dusundurtebilmesi ve hem kendi hem toplumu hem ulkesi hem de insanlik adina, dunyasina bilginin bilimin her turlu gelisiminde beyin gucu ile yardimci olabilmesidir. Amac emir eri olan robot olan boyun egen biast eden v.s. nesiller yetistirmek degil; neyin ne oldugunu arastiran sorgulayan arayan bulan ve her turlu beyin jimnastigini serbestce yapabilen bilgili bilincli ve bilimsel nesiller yetistirebilmektir. Evet bir kisi kendi adina dini ve de milli kokenini inancini ideolojisini kimlik degeri olarak yasam ve iliskisine tasiyabilir ve bu onun hak ve ozgurlugudur. Fakat bunun ne bilgiye ne bilime ne beynin dusunmesine ne insanliga ne de herhangibir gelisime yenilenime hic bir katkisi yoktur. Aksine ferdi eliyle toplumu gericilige tutuculuga yobazliga dirence mahkum etmek ve dusunmeyen sadece verileni robot ya da emir eri gibi uygulayan beyinlerden olusturur. Zaten basta bilimsellik ve bilissellik, iste bu kimlik deger farklarinin bir arada birbirine saygili olarak birlikte yasamasini saglamada en onemli rolu oynar. Dolayisi ile ferd bu konuda kendi kimlik farkini baskasina kabul ettirme mucadelesi degil; kendi beyninin ortaya koydugu dusuncenin insanliga ve bilime olan yararini gosterme mucadelesi verir. Iste asil baris sakinlik normallik sivillik sosyallik ve saygili birlikte yasam butun bu etik farklara ve bunlarin hak ve ozgurlukler temelinde yasamda ve iliskide yer almalarina ragmen; boyle saglanir. Evet, toplumun birer farkli kimlik degeri olan ferdleri olarak dininizi milliyetinizi koruyun, sorun burda degil; sorun bunu toplumsal ve politik bir otekilestirme ve mucadele haline getirme. Egeriktidar ve devlet size bunu saglamiyorsa, siz bunu kendinize kendi olanaklarinizla saglayin. Okuyun, ogrenin, bilgilenin. Kendi beyninizle herseyi sorgulayin bilimin ve bilimselligin yararini kendi ve toplumunuz adina gorun ve gosterin. Devlet ve iktidar sizi birbirinizle savastirarak insanliktan cikarmak istiyorsa, siz ayak direnin ve insanliginizdan sayginizdan bilimden bilgiden ogrenmeden yenilenmeden cekinmeyin. Sonucta emperyalist zihniyetin her turlu ve her alanda at kostuirdugu ve kisileri toplumlari kendi cikarina alet ettigi dunyamizda, siz buna bilginizxle bilimselliginizle ve insanbliginizla boyun egmeyin. En azindan bunu toplumunuz icin degil; kendiniz icin kendi vicdaniniz icin ve gelecek nesillere ornek olmak icin yapin. Yoksa dogustan bir ozelliginiz olmayan ve yasamdan giydirilen etik elbisenin kulu kolesi maddesi ve emir eri robotu olur cikarsiniz. Ya kendiniz bilimselliginiz insanliginiz; ya da kullugunuz koleliginiz maddeliginiz ve bunlar ve her turlu isdeolojik inancsal degerleri, verileri ve tabulari ugruna harcadiginiz yasam ve baskalarinin yasamlari. Aslinda secim bu kadar acik ve net.
  9. Benim beynimi kontrol eden, benim. Insanoglu eger kendilik bilisselligine birey bilinc ve farkindaligi olarak erismisse; kendi beyninin dusunsel ve davranissal hareketini kendi kontrol eder. Yani kavramlarin, degerlerin, verilerin kendini kontrol etmesine bilincalti izin vermesi yerine; onlari kendi kontrol eder. Zaten bu bilinc ve farkindalikta konuya bakilmazsa, bir yaraticiya ulasim kacinilmazdir. O yuzden konu gercek degil; bilisselligin konu ve kavrami idrak edebilmesi, kavramasi algilamasi ve kendi kontrolune alabilmesidir.
  10. Serbest bir beyin, gozlem vereni sorgulayan bir beyin, dusunen bir beyin ve dusuncesini somutlastiran bir beyin, dusunce ve gozlemini teoriye tasiyan bir beyin, deney, bulus yapan bir beyin var. Kisaca sokrates oncesi 20. yuzyilin ikinci yarisi ile bilinc ve farkindalik kazanmis bir beynin temeli ve alt yapisi var. Sokrates ile birlikte bu metafizige vew akilciliga oradan da fizik otesine tasiniyor ve insanoglu tam 2000 yil karanlik cag yasiyor. Iste gokteki yaraticilarin din olarak yasama inmnesi de sokrates'ten sonra basliyor. Truth yani gerccegin ne oldugunu akil aramaya basladiginda.
  11. Insanoglunun neyi neden ve nasil yaptiginin bilimsel aciklamasi, yine insanoglunun kendisini gozlemi algfisi ve bilgisi temelindedir.
  12. "Ozgur irade olmalidir/olmamalidir" degildir konu. Konu insanoglunun bu iradeyi kendine kazandirmasi icin ne yapmasi gerektigidir. Bu da basta birey bilinci ve bireyin ozgur iradesi olmadigini algilamasi ve almak icin kendi kendi ile verdigi sorgulama mucadelesidir. O zgur iradeyi kimse kimseye veremez. Kisi bunu kendi kazanir. Yalniz once bunun farkinda ve bilincinde ve de kazaniminin algisinda olmasi gerekir.
  13. Birsey uzerinde tartismadan once onu tam olarak anlam ve icerik temelinde ortaya koymak gerekir? Sizce kader nedir? Sizin bu kader alginiz, Kuran'dakikader algisi ile ozdes midir? Kaderin insanoglu yasam ve iliskisinde bir yonlendirim ve yaptirimi var midsir? varsa nedir bu yonlendirim ve yaptirim? Bu yonlendirim ve yaptirimi insanoglu kendi karari ve bilinci ile degistirebilir mi? Degistiremezse, neden degistiremez?
  14. sonuçta biz irademizle 1000secenekten 1ini sectik ama sonuc aynı yere cıktı...irade insana verilen bir tesellimi?[/size] Guzel soru. Iste bu soru bile irade sahibinin serbestliginde oldugunda onun kararidir ve onceden ne olacaginin belirlenmisligi yoktur. Irade insanoglunun kendi varliginin farkina ve bilincine varmasi ve her yaptiginin kendi karari ve uygulamasi oldugunu algilamasi icindir. Boylece insanoglu dusunce ve davranisi olarak onceden belirlenmisligin yani kaderin olmadigini algilamis oluruz.
  15. Kimse bir seyin rasgele oldugunu soylemiyor. Sadece olmus ve gozlem veren gozleniyor ve eldeki bilimsel bilgilerle aciklanmaya calisiliyor. Burada temel aciklanmaya calisilan alinan gozlem. Dinin sevgi dolu olup olmamasi onun tutuculugunu gericiligini cagdisiligini v.s. degistirmez.
  16. Kaarayilan'in bugun yaptigi aciklamadan yola cikarsak ve denilenleri "iyi niyetli" degerlendirirsek; Aciklama uc asama ve ilk asama geri cekilirken, PKK'ya T.C Devletinin her turlu kurumunun saglayacagi guvenlik Ikinci asama, anayasal demokratiklesme, yani sadece kurd degil tum etik (milli,dini) farklarin her turlu deger ozgurlugu Ucuncusu de normallesme- Ocalan dahil herkese ozgurluk ve silahlarin birakilmasi. Burada en onemli nokta, geri cekilmeye razi olunan neden. Karayilan'a gore artik turkiye'de bir kurd inkari, asimilasyonu v.s. sona ermis. Bu da bir yerde, PKK'nin istedigi ilk talep gelismenin algilanmis/kabullenilmis olmasi ve resmi olarak PKK tarafindan bunun aciklanmis olmasidir.
  17. Dünyanın bir çok yerinden gelen basın mensuplarının önünde yapılan açıklamada KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Öcalan'ın Time dergisi tarafından en etkili 100 kişi arasında gösterilmesi karşısındaki memnuniyetini dile getirirken, Öcalan'ın tanıtım yazısını yazan Sinn Fein lideri Garry Adams'a da teşekkür etti. PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın PKK’lıların Türkiye’den 8 Mayıs’ta çekileceği açıklamasını duyuran yabancı medya organlarından El Cezire kanali, PKK’nın Türkiye’den “binlerce savaşçısı”nı geri çekeceğini belirterek, “Şimdi başlıca soru işareti, PKK’lıların çekilme sırasında yanlarında silahlarını alıp almayacaklarıdır” dedi. El Cezire, silahlar meselesi için “Bu çok hassas bir mesele çünkü yetkililer, PKK savaşçılarının silahsız olarak çekilmelerini görmek istediklerini söylediler” değerlendirmesinde bulundu. PKK'nin yöneticilerinden Murat Kaarayilan, Kandil Dagi'nda düzenlediği basın toplantısında Turkiye'de örgüt üyelerinin 8 Mayıs'tan itibaren ülke dışına çekileceğini açıkladı. Karayılan, "Sürecin kesintiye uğramaması için silahlı güçlerimizi kademeli olarak 8 Mayıs'tan itibaren geri çekme kararı aldık. Geri çekilmeyi en kısa sürede tamamlamayı hedefliyoruz. Geri çekilenler, Irak Kurdistan'ına geleceklerdir. Irak Kürdistan yönetiminden ve taraflardan bunların resmi varlığına anlayış gösterilmesini istiyoruz. Geri çekilen birliklerimiz hangi yollarla Turkiye'ye girmişlerse yeni aynı şekilde kademeli olarak geri çekileceklerdir" dedi. PKK, çözüm süreci ve Türkiye'deki örgüt üyelerinin Kuzey Irak'a çekilmesiyle ilgili bugün Kandil Dağı'nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıyı izlemek üzere Erbil'e giden yaklaşık yuz gazeteci bu sabah saatlerinden itibaren kenti imkarıyla yaklaşık 3 saatlik bir yolculuğun ardından Kandil Dağı eteklerinde bulunan Kandil Belediyesi'ne gitti. Belediyeye 30 dakika kala gazeteciler sık sık PKK'nın kontrol noktalarından geçti. Kandil Belediyesi'nde gazetecilere yemek verilirken, Kandil üzerinde İnsansız Hava Araçları'nın uçuş yaptığı belirtilerek, gazeteciler bekletildi. Saat 13.30 sıralarında gazeteciler PKK'ya ait araçlarla belediye binasından alınarak, 30 dakika süren yolculuğun ardından kırsal bir alana götürüldü. Alanda PKK'lıların sıkı güvenlik önlemleri aldıkları görülürken, gazetecileri üzerleri tek tek aranıp cep telefonları alındı. Toplantının yapılacağı alana bir süre sonra PKK yöneticilerinden Murat Karayılan KCK Yürütme Konseyi Baskanı olarak katıldı. Toplantıya ayrıca konsey üyesi Zeki Şengali ile PKK/KONGRA-GEL adına Hacer Zagros da katıldı. Murat Karayılan, güvenlikle ilgil sorun nedeniyle toplantı yerinin iki kez değiştiriltiğini ve bu yüzden geç başladığını söyledi. Türkçe ve Kürtçe açıklama yapan Karayılan, bugün aldıkları önemli kararları basın mensuplarıyla paylaşacaklarını belirterek, şöyle dedi: "İmralı'da Öcalan'la Turkiye arasında görüşmeler ve müzakere süreci var. Bu surec önemli bir düzeye ulaşmıştır. Öcalan'ın 21 Mart nevruzundaki manifestosuyla yeni bir süreç başlattık. Bu süreç sadece Türkiye'ye değil butün Ortadoğu'yu etkiliyor.Ozellikle sistemin dışladığı bütün kesimleri bir araya getiren, bir çağrıydı bu. Artık silah değil, siyaset konuşsun diyerek yeni bir sürecin basladığını ilan etti. Yeni süreçte halkın etkin bir şekilde yer alması için yeni bir çerçeve sundu. İnkar siyaseti, baskı, şiddet ve asimilasyon ile Kürt halki, buna boyun eğmeyeceğini açığa çıkarmıştır. Kürt halkı kimlik ve kişilik kazanmıştır. Artık demokratik haklarının teslim edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kürt halkı özgürlük mücadelesiyle önemli bir düzeyi kazanmıştır. Kürt halkı, Türkiye'de kimliksiz ve statüsüz yaşayamayacak bir noktaya gelmiştir. Eğer bu değerlendirilmezse, derin kavga ve çatışmalar gündeme gelecektir. Öcalan'ın 14 Nisan mektubu ile bizlere silahla güçleri Türkiye dışına çekilme çağrısı yaptı.Çağrıyı tartışıp değerlendirdik. Sonuçta süreci Öcalan geliştirdiği için çağrısı bizim esas alınması gereken perspektif ve talimattır. 23 Mart'tan bu yana ateşkes ilan ettik. Demokratik çözümün gelişmesi Türkiye'nin demokratiklesmesi ve diyalog ile sorunun çözümü önemlidir." "8 MAYIS'TA ÇEKİLİYORUZ" Murat Karayılan, 8 Mayıs'ta kademeli olarak çekilmeye başlayacaklarını belirterek, şöyle dedi: "Sürecin kesintiye uğramaması için silahlı güçlerimizi kademeli olarak 8 Mayıs'tan itibaren geri çekme kararı aldık. Geri çekilmeyi en kısa sürede tamamlamayı hedefliyoruz. Geri çekilenler, Irak Kürdistan'ına geleceklerdir. Irak Kürdistan yönetiminden ve taraflardan bunların resmi varlığına anlayış gösterilmesini istiyoruz. Geri çekilen birliklerimiz hangi yollarla Türkiye'ye girmişlerse yeni aynı şekilde kademeli olarak geri çekileceklerdir. Türk devletinden de geri çekilme sırasında aynı duyarlılığı ve hassasiyeti göstermesini bekliyoruz. Geri çekilenlere saldırı olursa, geri çekilme durdurulur ve misillime hakkı kullanılır. Geri çekilme sürecinin izlenmesi için bağımsız heyetlerin süreci izlemesi sağlıklı olacaktır. Kürt sorununun çözümü üç aşamadan oluşuyor. Geri çekilme ile ikinci aşama başlamış olacaktır. Daha sonra hükümetin yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ilgili aşama var. Anayasa reform sürecinin gundeme getirilmesi gerekmektedir. Özel savaşı gündemden çıkarmak gerekir. Tüm kesimlerin bu konuda destek vermesi lazım. Bunlar biterse üçüncü aşama başlamış olacak. Bu da normalleşme aşamasıdır. Bununla birlikte toplumsal uzlaşı sürecinin gelişmesi ve özgürlük sürecidir. Önder Apo dahil olmak üzere herkesin özgürlüğüne kavuşması ile birlikte silahların devre dışı bırakılması ve silahsızlanma gündeme gelmesi beklenmektedir." Karayılan, "Bu sürecin uzun süreye yayılmaması için her iki taraf üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir" diyerek, "Süreç sadece Kürt sorunu ile bağlaintili degil,, Ortadoğu'daki demokratikleşmeyi etkileyecek bir süreçtir. Ortadoğu halkı çatışa çatışa yorgun hale gelmiştir. Uluslararası güçler bu sürece destek sunmalıdır. Başta AB, ABD ve Rusya Federasyonu destek sunmalidir. Bu süreçle birlikte Erbil, Diyarbakır ve Avrupa'da dort ulusal konferansın yapılması için çağrı yapılmalıdır. Başkan Apo, tarihsel süreçte yapması gerekeni yaptı, şimdi sıra ve hükümette ve bize kalmıştır. Yeni siyasi mücadele dönemi geliştiriyoruz. Biz halkımıza ve halkımızın gücüne inanıyoruz" dedi. Gazetecilerin, geril çekilme ile mecliste yasal bir düzenleme yapılmadığı yönündeki sorusu üzerine Karayılan, "Biz mecliste komisyon kurulmasını istedik. Akil İnsanlar Komisyonu istedik ve meclisin karar almasını istedik. Meclisin karar alma işini hükümet kendi üzerine aldı. Akil İnsanlar Heyeti ve çözüm komisyonu da kurulunca, Öcalan'ın çağrısıyla geri çekilme kararını aldık. Barış ve sürecin başarısı için bu kararı aldık. Bu süreçten kim geri dönerse zarar eder. Umarım bu süreçten geri dönüş olmaz" dedi. Karayılan sürecin kesintiye uğramaması için 6 madde açıkladı 1 - Gerilla güçlerimiz hicbir catışmaya mahal vermeyecek şekilde, kendi inisiyatifiyle, öteden beri kullandığı güzergâhları kullanarak, bir örgütlülük ve disiplin içinde geri çekilme işlemini pratikleştirecektir. 2 - Devam eden hazırlıklar temelinde geri çekilme, 8 Mayıs 2013 tarihinde başlayacaktır. Geri çekilme, kademeli gruplar halinde planlanmış olup, gerillanın hareket tarzı, gizliliği ve disiplini temelinde mümkün olan en kısa sürede tamamlanması hedeflenecektir. 3 - Geri çekilmede güçlerimizin gelip üsleneceği yer Güney Kürdistan (Irak Kürdistanı)'dır. Güney Kürdistan’a çekilecek olan gerilla güçlerinin resmi varlığına gereken anlayışı göstermelerini, başta Federe Kürdistan Hükümeti olmak üzere ilgili güçlerden beklemekteyiz. 4 - Geri çekilme esnasında Türk ordu güçlerinin de aynı duyarlılık ve ciddiyetle hareket etmesi bir zorunluluktur. Geri çekilen gerilla güçlerimize yönelik herhangi bir saldırı, operasyon,bombardıman olması halinde geri çekilme derhal durdurulacak ve meşru savunma temelinde güçlerimiz misilleme hakkını kullanacaklardır 5 - Gerilla güçleri çekilirken, Türk devlet güçlerinin de buna paralel olarak, Kürdistan’da herhangi bir askeri aktivite ve çatışmaya neden olabilecek tahriklerde bulunmaması ve fırsatçı yaklaşımlara yer vermemesi gerekmektedir.Bununla birlikte,geri çekilme sürecinin sağlıklı ve başarılı olabilmesi için, daha önce Önderliğimize mektuplarla ifade ettiğimiz ve devletin de bilgisi dahilinde olan hususlara dikkat edilmesi önemli olacaktır. 6 - Bağımsız heyetlerce sürecin izlenmesi, her iki taraftan da engel olabilecek hatalı yanları tespit etmesi, sürecin sağlıklı gelişmesine imkan sunacaktır.
  18. ODTÜ’de İP'ye yakın Bilim ve Ütopya Kooperatifi tarafından düzenlenen bilim etkinliğini engellemek isteyen bazı sol gruplarla TGB arasında çatışma çıktı. Polisin de müdahale ettiği olayda 15 kişi yaralandı ANKARA -ODTÜ’de İP'ye yakın Bilim ve Ütopya Kooperatifi tarafından düzenlenen bilim etkinliğini engellemek isteyen bazı sol gruplarla TGB arasında çatışma çıktı. Polisin de müdahale ettiği olayda 15 kişi yaralandı ODTÜ’de 2002 yılında hayatını kaybeden bilim insanı Serhat Özyar adına verilen ve ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) ile Bilim ve Ütopya Kooperatifi tarafından düzenlenen "Serhat Özyar Yılın Genç Bilim İnsanı Ödül Töreni"ni engellemeye çalışan grupla etkinliğin güvenliğini sağlamaya çalışan Türkiye Gençlik Birliği (TGB) arasında kavga çıktı. "SİZE ÇALIŞMA YAPTIRMAYIZ" Olaylar dün saat 18.00’de etkinliğin yapılacağı Merkez Mühendislik binası önünde başladı. Sol grupların “İşçi Partililere etkinlik yaptırmama” kararını öğrenen TGB üyeleri etkinliğin yapılacağı bina önünde bekleyerek güvenlik önlemi aldı. Edinilen bilgiye göre, aralarında Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti, ESP gibi örgütlenmelerden öğrenciler ve bağımsız sosyalistlerden oluşan grup bina önünde bekleyen TGB’lilere sözlü sataşmada bulundu. Karşılıklı atışmalarının ardından etkinliği engellemek isteyen grup, TGB’lilere sopalar ve soda şişeleriyle saldırdı. Olaylara okul dışından geldiği belirtilen ve olası bir saldırıyı bekleyen 50 kişilik bir TGB’li grup daha dâhil oldu. İddiaya göre TGB’liler kavgada yanlarında getirdikleri demir sopaları kullandı. İlk arbedede saldırgan grubu binadan uzaklaştıran TGB’liler bina önünde beklemeye devam etti. TGB’liler bu sırada “ODTÜ PKK’ya mezar olacak”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attı. ÖĞRETİM ÜYELERİ DE YARALANDI İlk çatışmada TGB’nin püskürttüğü gruplar, çatışmayı duyan diğer öğrenciler ve BDP’lilerle birlikte İnşaat Fakültesi önünde yeniden toplandı. Çatışma genişleyerek İnşaat Fakültesi’nden Merkez Mühendislik binasına kadar uzandı. Bu ikinci çatışmada 15 kadar öğrenci ve olayları yatıştırmak isteyen öğretim üyesi yaralandı. Öğretim üyelerinin talebi üzerine Rektör Ahmet Acar, polisin olaylara müdahale etmesi istedi. İddiaya göre, polis yetkilileri yazılı izin olmadan kampüse girmeyeceklerini belirterek müdahaleyi geciktirdi. Gereken yazılı izinin çıkması üzerine polis kampüse girdi. Toplam dört saat süren gerginliğin ardından TGB’liler kampüsü terk ederken, sol gruplar kampüse giren polisle çatıştı. Çatışma polisin rektörlüğe girmesiyle sürdü. 21.30’da okula giren polisle solcu öğrencilerin çatışması bir saat devam etti. Pek çok öğrenci atılan gaz bombalarından etkilendi.
  19. Dogum gunun kutlu olsun ve en kotu gunun bile boyle gecsin. Diledigin gibi yasam surmen umuduyla. Tabi ki baskasinin hak ve ozgurlugune dokunmadan. )
  20. Benim yaptigim aciklamalar, tarih ile kanitlanmistir. Karanlik cagdaki engizisyon mahkemelerinin dini ve inancsal temelinin metafizik ve fizik otesi ne dayandigi, bilim ve bilimsellik ile cagina gore uzaktan yakindan ilgisi olmadigi anlasilir. En guzel ornek, Galile'nin basina gelendir. Bugun bilim bir suru inanci olgu olarak curuttugu halde ya da mantiksal olabilirlik olasaligi olmus ve gozlem vereni acikladigi halde; inanc tutuculugunun sabitliginin gericiliginin yobazliginin inadinda bunlara anlamsizca, gereksizce, luzumsuzca, mantik disi olarak karsi cikar. Bunaen guzel ornek evrim olgusudur. Bugun evrim olgusunu sirf inanc sabitligi cagdisiligi temelinde inkar etmek; tam da inancin tutuculugunu gericiligini yobazligini v.s. gosterir. Tabi ki ben bugunku evrimin geldigi noktadan bahsediyorum, Darwin ya da onun devrimdeki durumundan degil. Irak'ta hala dunyanin duz oldugunu iddia edebilen cagdisi tutucu gerici beyinler vardir. Hala olmenin mustakil var olan varlik olarak yasaminin degisimi oldugunu ve ayni mustakil var olan varlik yapiusini oldukten sonra koruyamayacagini algilayamayan inanc tutuculugu vardir. Kisaca en basit biyolojiye bile inanc gericiligi hic bir bilimsel tabana dayanmayacak sekilde karsi cikar. Dinler inanclar ve tanrilarin tamamen bir fizik otesi oldugunu bile algilayamamak bugun cagdisidir. Ama butun bunlarin isiginda inanc bunlara itiraz edecek ve sirfinancini korumak adina, tutuculuguna gericiligine yobazligina devam edecektir. Cunku bunlarin algilanmasi, onun inancini temeldensarsacaktir. Bu da korku demektir, kendini sorgulamak demektir. Yalniz din inanc ve fizik otesi teslim olmak uzerine kuruldugundan, zaten sorgulayamaz ve tek yapacagi, bilimi carpitarak kendi inanci ile yorumlayarak kendi inancina oturtmaya calismak olacaktir. Inanc beynin afyonu ve beyni esir alan ve dusundurtmeyen gelistirmeyen yeniletmeyen ilerletmeyen beynin fonksiyonunu teslim etmis halidir. Bunun boyle oldugu bilim ve teknik gelistikce ve yenilendikce cagdaslastikca daha bir belirginlesir, berraklasir, alenilesir. Tabi bunu gozlemleyebilmek ve algilayabilmek icin teslim olunanin sorgulanmasi gerekir.
  21. Tabiki evrensel hukukun insan haklarinda inanc hak ve ozgurluktur. Yalniz bu sadece inanclilar iciun degil; inancsizlar icin de gecerlidir. Inanc ya verilen ogretiye sorgusuz sualsiz imandir, ya da yanit bulunamayan soruya verilen yaniti kendine dogrulayarak kendini inandirmaktir. Buradaki en buyuk sorun. Inancin sahiplenilmesi ve sabitlenmesi ve zamanla bilim ve teknik gelistikce de geriligi, yobazligi, tutuculugu ve cag disiligidir. Eger inanc bilim ve teknigin gelismesine paralel degisirse ve ogreti bilgi olarak kisinin beyninde cagdasliga eristirilirse, inancin bir sorunu olmaz. Cunku inanc beyni dusundurtmez, koreltir. Ayrica kisi kendisine su soruyu sormali "21. yuzyilin geldigi bilimsel ve teknik noktada benim neden ve hangi inanclara ihtiyacim var? "Bu ihtiyac duydugum inanc bilimsel olarak tarihe mi gomuldu/curutuldu mu?" Bir de "bu benim inandigim seyin mantiksal olabilirlik olasiligi var midir, yoksa tamamen mantik disi midir?" "Tanriya inanmak" baska "ona insanoglu ozelligi yuklemek" baska, "ona yasamda teslim olmak ve yasamini onun ile yonlendirmek" baskadir. Eger tanriya inancin disinda ondan bir yonlendirim ve yaptirim alirsan-teist Sadece bir inanc olarak tutar ve yasamina mudahele ettirmezsen, yani senin yasamini yonlendirmezse-deist olursun. Varligindan emin degilsen-Agnostik Emin olmadigin halde varligina inaniyorsan-Agnostik teist Emin olmadigin icin varligindan suphe ediyorsaan-Agnostik ateist Eger tanriya bir fenomen verirsen, madde ise-hyloteist, evren ise-panteist ve eger evren tanri iciceligi ise-panenteist Tanrinin varligini baskasi ile tartisir ve onu ikna etmeye calisirsan-teist aktivist Tanrinin yoklugunu baskasi ile tartisir ve onu ikna etmeye calisirsan-antiteist Tanrinin varligi ya da yoklugu sadece senin icin gecerli ve kimseyi iknaya yonlenmiyorsan-bireysel teist/ateist/nonteist Tanrinin varligi/yoklugu senin acindan bir anlam tasimiyorsa-tanri disi, nonteist olursun. Nonteistin de cesitleri vardir, ateizmin de cesitleri vardir, teizmin de cesitleri vardir. Burada ilginc olan buncaortaya atlmis tarihte soyut somut tanri varken ve din varken; SADECE INDIRGEMECI VE DETERMINIST OLARAK BIR TEKINI SECMEK Bu da genelde dogdugun ve yasadigin cografi toplumun sana verdigi tanri ozeli neyse odur-Yani, islam, hristiyanlik, musevilik, budhizm, krisna, totem v.s. Ustelik bu her bir ozel teizxm de kendi bunyesinde mezheplere ayrilir. Mesela islam-sunni, sii, alevi, hanifi, safi, hanbeli, bahai v.s. Hristiyanlik-ortodoks, protestan, Vatikan, evengalizm v.s. Evet simdi kendi acindan kendini ve inancini tartarak ve degerlendirerek kendi inancini secebilirsin.
  22. Gec kaldik. "Komsu komsunun kulune muhtactir" atasozunu dogrular gibi, Isvec copu, komsusu Norvec'ten aliyor.
  23. 'Otistik çocuklar cennete gidecek' Adana'da Sosyolog Fehmi Kaya'nın, "Bütün otistik çocuklar ateist" sözlerine Anadolu Otizm Vakfı Başkanı Burhan Özfatura'dan cevap geldi: Otistik çocuklar doğrudan cennete gidecek. İzmir'de Anadolu Otizm Vakfı ile Ege Üniversitesi otistizmin bilimsel anlamda araştırılması, ailelere tanı, tedavi ve eğitim desteği verilmesi için protokol imzaladı. Vakfın başkanlığı yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Burhan Özfatura, Turkiye 'de 600 bin, İzmir'de tahmini 5-6 bin otistik bireyin olduğunu, belirterek bunların ancak 200'de birinin bilimsel eğitim ve tedavi gördüğünü belirterek, şöyle dedi: "Elimizde dünyanın ilk 500'ü arasına giren Ege Üniversitesi gibi bir hazine var. Genetik birimi Türkiye'deki tüm talepleri karşılamaya yeterli. Bizim idealimiz buradaki tecrübeleri 80 ile aktarmak. Vali ve belediye başkanlarına dokümanları göndereceğiz ve diyeceğiz ki 'Sayın yönetici beldendeki evlatlara sahip çık. Bizim gibi sıfırdan başlama al sana çok değerli bilim insanlarının hazırladığı bilgi birikimi." İlk etapta 40 önümüzdeki yıl 80 sonra Ege Koop'un bağışladığı arsada kampus yaparsak 700 kişilik eğitim kampüsü olacak. Eğitimle 0-10 yaş arasında çok ciddi başarılar elde etmek mümkün. Vatandaşın ilgisini ve bilgisini de artırmak istiyoruz. Niyet hayır, akıbet hayır" dedi. AİLELERİN İSTİSMARININ ÖNÜNE GEÇECEĞİZ Otistik çocuğu olan Vakıf Başkan Yardımcısı Nüvit Uyar, üniversitenin araştırmalarında pilot uygulama fırsatı elde edeceğini, bilimin ışığından vazgeçilmeyeceğini vurgulayarak, "Anne ve babalar bu konuyla mücadele ederken o kadar acılı ki her an başka yerlere savrulabiliyorlar. Bunu istismar eden maalesef birçok olayla karşılaşıyoruz. devlet politikası olarak sağlıklı bir model oluşturmanın çabası içindeyiz" dedi. ÇARESİZLİK İNSANIN SAVRULMASINA YOL AÇAR Ege Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Candeğer Yılmaz, Türkiye'deki otistik sayısının net olmadığını bu protokolle farkındalığı bilimsel anlama ortaya çıkarmayı amaçladıklarını dile getirerek, "Çaresizlik insanın savrulmasına yol açar. Bunun bilim rehberliğinde doğru kanallara aktarılması lazım. Rehberlik, psikolojik danışmanlık bölümlerimiz var. Özel eğitim bölümü de açılacak" dedi. ÖZFATURA'DAN TARTIŞMALI SÖZLERE TEPKİ Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Fehmi Kaya’nın bütün otistik çocukların ateist olduklarını öne sürerek "Otistik çocukların beyinlerinde inanç alanı olmadığı için Allah'a inanmayı bilmiyorlar" demesi de toplantıda Burhan Özfatura’ya soruldu. Özfatura o sözleri yine dini açıdan değerlendirerek şöyle dedi: "Bu ciddiye alınacak bir söz değil. Çok basit bir dini bilgisi olan İslamiyette 'Akıl baliğ' diye bir kavram var. Yani iradenin aklın belirli bir düzeye gelmesi şartı aranır. Bu evlatlarımız İslam inancına göre doğrudan cennete gideceklerdir. Anne ve babalarına da şefaatçi olacaklardır. Bunun dışındaki tüm laflar safsata. Biz onu ciddiye almıyoruz. Adamı daha çok da meşhur etmek istemiyoruz. En küçük bir ilmihal kitabını alıp okurlarsa orada detaylı olarak göreceklerdir." DHA - Elif DEMİRCİ Al birini vur otekine. Turkiye'de sosyolog diplomasini ilahiyat mi veriyor yoksa!
  24. Sozkonusu olan zaten etnik ayrimcilik degil; onun politik/ekonomik/diplomatik cikar olarak emperyalizmin kullanimina sunan, turklugun diger etnisiteler uzerindeki hakimiyeti iktidari ve gucu. Yani AYRIM YAPMAMA ADINA FARKLI ETNISITELERIN FARKINA VARAMAMA. Sonucta ayrimcilik yapmamak iki turludur. Ya farklarin farkinda olmadan tum farklari tek bir temelde birlestirmek, ya da farjklarin farkinda olarak ve onlarin farklarina farklari ile biorlikte yasam hakki taniyarak uygulanan antiayrimcilik. Iste emperyalizmin mikroayrimciligini onleyecek olan, antiayrimciligin farklarin farkindaligidir. Digeri ise farklari tek farka indirger ve digerlerini ona zorlar ve yok sayar. Yani emperyalizm farklarin farkinda olarak ONLARI KENDI CIKARI DOGRULTUSUNDA AYIRIR. Antiayrimcilim ta, farklarin farkinda olarak ONLARI FARKLARI TEMELINDE BIRLESTIRIR. Iste bu temelde farklari yok saymak ve tek bir fark altinda onun hakimiyeti ve iktidari ve de gucu ile farklari bu tek farka zorlamak; tam da emperyalist zihniyetin farklarin farkinda olarak farklari birbirinden ayirma politikasina calisma ve orgutlenme olanagi tanir. Bu olanagi tek yok edecek olan, antiayrimciligin farklari hic bir farki one cikarmadan farklar esitliginde bir arada yasatmaktir. Iste bu temelde farklari yok saymak ve farklari ayirmak; AYRIMCILIK/BOLUCULUK IKEN; farklari algilamak ve farkinda olarak onlara fark hakkini taniyarak tum farklari bir arada birbiri ile gecinir kilmak BUTUNLUGU BIRLIGI VE BERABERLIGI KORUMAK/KOLLAMAKTIR. Emperyalizmin calismasi soyledir. "Bak sana turk diyor ve senin kurdlugunu kabul etmiyor, halbuki sen kurdsun turke karsi ol ve hakjkini ara. Bunu da ancak ondan ayrilarak saglarsin." Iste bunu onleyecek olan farklariun farkinda ve esitligindedir. Cunku o zaman emperyalizm FARKLARI AYRISTIRAMAZ. CUNKU FARKLAR ZATEN FARKININ HAK VE OZGURLUGUNU ALMISTIR.
  25. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Karikatür
    Peki yukaridaki karikaturun sondan bir onceki "Ben turkum" karesini, "herkes turktur" e cevirirsek, digerleri son karede ne derler? Sadece kendi etik milli ya da etnik kokenini aciklamak, bir kisinin hak ve ozgurlugudur. Herkesi kendi kimliginden yapmak ise hak ve ozgurluk ihlalidir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.