evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
ALLAH YOKTUR!
Gulmek iyidir, gerilmis sinirleri gevsetir.
-
ALLAH YOKTUR!
Allah kavram olarak ve aklin yaratimi olarak diger bir suru metafizik fizik otesi yaratim gibi vardir. Bilimin akil yurutmesinin meyvasi gozlemdir. Gozlem yok ise ya da mantiksal olabilirlik olanagi yok ise akil yurutumu sadece inanc ve ideoloji olur, bilimsel olmaz.
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Bilmem, istemezseniz; bir icen bulunur.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Zahmet etmeyin, ben almayayim. Benim inanc uzerine bir bilgiye ihtiyacim yok. Cunku ne oldugunun ve de insanoglunun zihinsel insanlasmasinda ve yonlendirim ve yaptirim olarak insanogluna yasattigi sosyo-psikolojik sorunun farkinda ve bilincindeyim.
-
ALLAH YOKTUR!
2508 nolu mesajiniz sadece inanc uzerinedir, bilimsel hic bir icerigi yoktur. Bilimsellik bazi seyleri akil yurutumu ve yaratimi ile onceden var kabul edip, hareket etmez. Peki siz neden Allah'inizin bir yaraticisini aramiyorsunuz? Allah'inizi yaratan kim?
-
ALLAH YOKTUR!
Vermis oldugun link bu sitede tartisilmis ve boyle bir ispat soz konusu degildir. Zaten kader gozlem vermezki bilimsel ispati olsun. Kader ve de tesaduf sadece "herseyi olduran bir sey oldugu" temelli bir akilli tasarim inancidir. Bilimsellik ile de ilgisi yoktur.
-
ALLAH YOKTUR!
Gosterirsen, bakariz.
-
ALLAH YOKTUR!
Allah, insanoglu aklinin yarattigi fizik otesi binlerce kavramdan biridir. Bu kavrami varliksal ya da inancsal var/yok ve inanma/inanmama ikilemine ve karsitligina tasimak ve sadece bunlardan birini akilca kabullenip, digerine karsi cikmak; tanrisal zihniyetin kisir dongu tartismasidir. Dolayisi ile konu Allah'in varligi/yoklugu ya da inancsal inanmasi/inanmamasi degil; aklin Allahlastirma ihtiyacidir. Benim boyle bir tanrilastirma eylemine ihtiyacim yok. Fenomenal olarak ta bir gozlemi yoktur.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Bilim Allah gibi kendini teslim edecegi bir sey aramaz ki, bulsun. Allah ya da insanoglunun aklinin yarattigi bilimum insanoglu ustu ve fizik otesi yaratimlar, sadece beynin ufkunu teslim almak ve akli tatmin etmek icindir. Bilim ise ne bir ilk ne bir baslangic ne bir sabit v.s. ile ilgilenmez. Sadece gozlemi algilar ve bildirir, bildirdigini gozlem ile yanlislayabilir ve boylece bilimin kavramsal bilgisi sinirsiz ve sonsuzdur ve daimidir. Insanoglu fenomeni oldukca da bu devam edecektir. Allah ise hem bir ilklik ve yaratani olma kisir dongusu yaninda, binlerce aklin sundugu fizik otesi yaratimlardan ve kavramlardan sadece biridir.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Allah sinirin kendisidir. Bilimde boyle bir sinir belirleyici kavram algi bilgi yoktur.
-
ALLAH YOKTUR!
Benim dile getirdiklerimde suphe de kesinlikte yoktur, cunku inanc ve ideoloji degildir. Benim verecegim cevap, benim bakis acimin cevabi olacaktir. Ayrica bunu "sen kabul edesin" diye degil; kendi dusunce ve bilgim olarak veririm. Bende inanc ve ideoloji olmadigi icin, "akil/beyin yikanmisligi" da soz konusu degil. Bu durum sadece kendini teslim edenler ve teslim olanlar icin gecerlidir. Buyur bakalim.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Dinin bilimi degerlendirme bilincacikligi yoktur. Cunku din beyni teslim alir/eder ve sadece dinin yonlendirim ve yaptirimlari ile sinirlar. Bilim bu sinirin disindadir.
-
Birisi Kahve Yapsa da İçsek Şöyle Hüpppppppppppppp Diye
Afiyetle ic.
-
ALLAH YOKTUR!
Zaten "imanin gercegine erisme" diye bir hedef yoktur. Zaten inanir degildir. Burada konu kader ya da inkari degil; sadece bilincalti yapilanin aciklanamamasi ve kadere baglanmasidir.
-
ALLAH YOKTUR!
Dusunmesine gerek yok, zaten gozlemleyip algiliyor ve bu temelde gozlemi veren agac fenomeninden her tuirlu kavramsal bilgi turetiyor. Onemli olan bu bilginin gozlem vermesi ve tum insanoglunca algilanabilmesi, aksi tartismasalve inancsal bir akil yurutumudur. Insanoglu yasaminda ne ile karsilasirsa, ne karar alirsa nasil dusunur ve davranirsa davransin; bunun mutlaka bunu yapanca izah edilebilen ya da bunu gozlemliyence izah edilebilen bir anlam ve icerigi vardir. Bunu izah edememek, yapilanin bilincli degil de; bilincalti oldugunu gosterir. Zaten bilincli ise ve bu degerlendirilirse insanoglu tecrube kazanir. Yokbilincalti ise ayni davranis bilincalti sartlanmisliginin otomatiklesmis bir davranisi olarak devam eder ve iste bu kisinin kendine baglayamadigi bu bilincalti davranisin bahanesi kisice ya da bunu aciklayamiyanlarca "kader" olarak nitelenir.
-
GÜNAYDIN
Bendezihinsel aydinliklar diliyorum.
-
GERCEKTE TANRI YOKTUR
Mucize algisi, mantiksal olabilirlik olasiligi ya olmus olani algilayamamak, ya da olamayacak bir olanagi akilda yaratmaktir. Bilimin bilimselliginde mucize algisi yoktur. Ya mantiksal olabilirlik olasaligi olmus olani bilimsel ve bilissel tum insanoglunu kapsayacak sekilde ortaya koymak, ya da gozlem verecegi olasiligi bulunan bir teoriyi bilimsel olarak teste tasimaktir.
-
Bireyin Kendi Zihinsel Devrimi
Bir bebek, dogumdan olumune kadar; kendisine verilen degerlerle; buyur, yasar ve iliski kurar. Bebek, yasi ilerledikce; ya bu verilen degerleri sahiplenir ; ya da verilen degerlere karsi cikar. Bu mucadele, bebegin kisiligini olusturur. Bu surec, dogal gelisen bir surectir. Bu, surecte; dogan bebegin, bir rolu yoktur. Devrimci surec ise iki asamalidir. Bunun birinci asamasi; dogan bebegin yasam ve iliskilerinde, birey olmaya yonelmesi asamasidir. Bu asama; dogan bebegin, dogumundan itibaren, kendisine verilen degerlere, sahip olmak-savunmak- veya karsi cikmak yerine; bu verilen degerleri, kendi oz iradesiyle nedenleyip-sorguluyarak; ya kendi oz degerleri yapip, savunacak, ya bu degerleri "degersiz" bulup; karsi cikacak YA DA BU DEGERLERDEN KENDINI ARINDIRACAKTIR-YANI, IHTIYAC DUYMAYACAK. Iste, yasaminin herhangibir doneminde, kisinin, bu kendi oz degerlerini kendi ile mucadele ederek kendi iradesiyle olusturma dusunce ve davranisinin baslamasi; devrimci surecin ilk asamasidir. Turkiye toplumu, icin gecerli ve gerekli olan bu surec., hem her kisinin, hem toplumun, hem ulkenin butunlugu ve birligi icin; hemde hak ve ozgurluklerin, hukuk temelinde saglanmasini saglayacak; bir sosyal duzen icin, sarttir. Cunku, bireyi olmayan ve bireyi yetismeyen toplum, hic bir temelde; saglikli bir yasam suremez ve de sosyal guvenceye sahip olamaz. Bu, devrimin ikinci asamasi ise; birinci asamanin tamamlanmasi, yani dogumdan beri verilen degerlerden; arinilmasinin; soyutlanilmasinin bilincinin ve becerisinin basarilmasiyla baslar. Cunku, artik birey; bireysel bilinc olarak; dogumdan beri kendisine verilen degerlerin ozunun; bencil, cikarci ve ayrimci temele dayandiginin farkina varmistir. Bundan, sonrasi; artik; bireyin, bireysel temeldeki tamamen kendi degerlerinden olusan yasami ve iliski duzeyidir. Iste, bu devreden sonra birey;-yasi kac olursa olsun ve nerede yasiyor olursa olsun-bireysel olarak;kendisini, yasam ve iliski temelinde, hem, evren ile-ufkun en genis anlamiyla- hem de,insanla-cinsinin bolunmez butunlugu anlaminda- evrensel, saygi ve ozgurluk ve insansal hak ve vicdan temelinde; olunceye kadar, egitmeli, yetistirmeli gelistirmeli, ilerletmelidir. Bunun, icinde; kendi ile olan mucadelesini bir an birakmamasi gerekir. Iste, dogan bir bebegin; kendi yasam ve iliskisi icin; kendisine, kendisinin verdigi degerlerle, kendini birey yapma ve bireysel temelde; dusunce ve davranisinda; evrensel ve insansal yasam ve iliski icin; kendi oz iradesiyle, kendi ile mucadele etmeye, BIREYIN BIREYSEL DEVRIMI DENIR. Birey olmak ne demektir? Bir kisinin, dogumdan itibaren kendisine verilen degerlerle; baskalari tarafindan olusturulmus, kisilik yapi ve karakterini; kendi oz iradesi ve kendi bilinciyle, verilen degerleri; nedenleyip-sorgulayarak, kendi istemi ve bilinci temelinde; kendine mal eden ve savunu-itiraz mekanizmasini, kendi oz iradesi ve kendi olusturdugu dusunce ve davranisla yansitan, kisi; birey olma bilincini almis kisidir. Bireysel hak ve ozgurlukler ne demektir? Bir, birey; bireysel yasam ve iliskilerinde; kendine ait dusunce ve davranisi, hic bir baski altinda kalmadan; ortaya koyabilmesi; bireyin, insanoglunun en kucuk uyesi olma vasfiyla bir hakkidir. Bu, hakkini birey kullanirken, kendisi; insanoglunun bir parcasi oldugunun bilincinde olmali ve bu hakkini, baska bir kisinin hakkina tecavuz gosterecek bir duzeyde kullanmamalidir. Bireyin, ozgurlugu; baska bir kisinin hakkina mudahele etmeme ile sinirlidir. Bireylerin, bir arada toplumsal yasam ve iliskisi. Bireyler, bireysel olarak; kendileri gibi birey olanlarin bireyselligiyle; bir toplum icinde beraber yasarlar. Buradaki; en onemli konu; hicbir bireyin; ne kendi hakkina baskasinin mudahele etmesine izin vermesi; ne de, baska bir bireyin ozgurlugune mudahele etmesidir. Bireyler, bu tur bir yasam ve iliskiyi bereber surdurebilmeleri icin; herseyden once yasam ve ilski olarak, herbir bireyin, insanoglunun bir parcasi temelinde yasam ve iliski surmeleri gerektiginin bilincine sahip olmalidir. Her birey; kendi bireysel dusunce ve davranisindaki farkliligi; ne baska bir bireye empoze etmeli, ne de baska bir bireyin dusunce ve davranisini karsisina almalidir. Bireyler, bir arada ancak; antiayrimcilik temelinde yasarlar. Cunku, hic bir birey dusunce ve davranis olarak; biribirinin aynisi olmak zorunda degildir. Bireylerin, birbirinden farkli dusunceleri; insanoglunun bir zenginligidir. Insanoglunun yasam ve iliskileri genel olsa bile; bireyin ki ozeldir. BIREY OLMAK DEMEK, OZEL OLMAK DEMEKTIR. Bu, temeldeki;ozellik zenginliginin; insanoglunun genelindeki yasam ve iliskisi de, ancak; saygi ve vicdan temelinde olur. Gunumuz dunyasinda; dusunce ve davranista; insan olma ve insanlik sunma yeteri kadar bilince tasinmadigindan; bu tip bir antiayrimciligin korunmasi ve kollanmasi; ancak hukuk ve sivil kuruluslarin; bireysel hak ve ozgurluklerini, birey adina koruyacak bir yapilanmasiyla olur. Tabi ki; bireyler, bireysel olarak; insan olma ve insanlik sunma bilincine evrensel antiayrimcilik temelinde ulastiklari zaman ve kendi aralarinda; bireysel hak ve ozgurlukleri koruyup kollayabilecek yasam ve iliskiye ulastiklari zaman; hukuksal bir yapilanmaya ihtiyac duymuyacaklardir. Cunku, bu koruma ve kollama; otomatikman bireye, bireysel temelde; bir yukumluluk bilinci verecektir. Buradaki, yukumluluk de; bireyin yuklendigi; bireysel-evrensel-insansal yukumluluktur. Buradaki tek yapilanma; bireysel yasam ve iliskiyi antiayrimci temelde ve bireyler eliyle saglayan evrensel-insansal yasam ve iliskinin, beraberlik, butunluk ve birlik temelindeki yapilanmasidir. Bu yapilanmada; hic bir sekilde ayrimciliga, bencillige, cikara ve erksel dusunce ve davranisa yer yoktur. Zaten, bu duzeye gelmis birey bilincinde; bu tip dusunce ve davranisa da ihtiyac yoktur. Bireyin, dusunce ve davranis siniri; insansal ve evrenseldir. Bu, da zaten her bireyin; dusunce ve davranis kokeni olmalidir. Buradaki sinir da; ne bir insanustuluk, ne de bir evrenustuluk veya doga ustuluk, dunyaotelik aramaya ihtiyac kalmayacaktir. Cunku, bir bireyin; insan ozunden geldigi yaraticilik ve hayalgucu yetisi; ona, baska bir kaynak aratmaz. Butun yapilmasi gereken; kendi turu temelinde, sorunsuz yasami ve iliskisini; kendi disina da; insansal saygi ve vicdan temelinde tasimasi; kendini yasatan, dogayi, dunyayi ve evreni; cok iyi nedenleyip-sorgulayip, uzerinde yasam suren herturlu farkli varliklarla birlikte paylasmasidir. Kendini, yasatan bu kendi disindaki varliga, gosterecegi saygi ve vicdan; o varligin yasamini surdurmesinin kendi yasamini surdurmesiyle paralel oldugunun bilinci demektir. Kendini, yasatani-dogayi, dunyayi, evreni-; yasatmali ve onu korumali ve kollamalidir. Kendi ne kadar gelisirse, yasamini surdurdugu ortam da o kadar gelisir. Bir, birey; ne kendi turunden-parca olarak- ne de kendi disindaki turler toplumundan-butun olarak-ayri ele alinamaz. Onemli olan, bu ayrilmayan farklarin ahengini ve uyumunu saglamak ve surdurmektir. Bireysellestirilmek ve bireysellesmek farki Eger, duzen; bir kisiye ayrimci politika uyguluyor ve onu toplumdan kopariyorsa, bu bireysellestirmedir. Soros ideolojisinin, mikro ayrimcilik temelli calismasinin; temelini, bireysellestirme almaktadir. Daha sonra, bireysellestirme temelli bir ayrimcilik politikasi hem dini hem de milli-kokensel temelde yurutulmektedir. Eger, bir kisi; kendi kendini, kendi oz iradesiyle, birey yapamiyorsa; ve disaridan verilen bilgilerle bireysellestiriliyorsa; bu cok tehlikelidir. Cunku, kendi bilinciyle, bireylesmeyen kisi; ancak; bireyci "kandirilma veya satin alinma ile" bireysellestirilebilir. Tehlikelidir, cunku; onu bireysellestirenler; ona bir otoriter yetki ve guc vaadedebilirler, ya da kisi; bu yetkiyi kendisinde gorebilir. Bu, tip bir yetki de; kisinin cevrasinde, bir baski olusturur. Temeli de; korku felsefesine dayanir. Bireysellestirilen kisiler, eger bir orgut tarafindan bireysellesmisse; bu da, yeni bir suru psikolojisinin temelidir. Bireysellesen kisinin en buyuk korkusu "desteksizlik ve yalnizliktir" Oyuzden, bu duruma gelmis kisilerin; cikarci orgutlerin "eline duserek" onlarin "bir kullanim araci" haline gelmesi ve onlara hizmet etmesi dogaldir. Dolayisiyle, bu tip bir planli "suruden ayiris" onu, baska bir "suru" ye yoneltmek demektir. Iste, Turkiye'deki; F. Gulen orgutlenmesi buna en guzel ornektir. Once, "basi bos birakip", sonra, o "basi bos" kalanlari, baska bir "suru catisi" altinda toplamak.
-
Fazil Say 10 Ay Cezaya Carptirildi
Sosyal medya için 'cesaret kırıcı' Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) piyanist Fazıl Say’ın mahkûmiyetinin, 4. yargı paketinin ifade özgürlüğünün önünde engel teşkil eden kısıtlayıcı yasaların yeniden düzenlenmesi konusunda başarısız olduğuna işaret ettiğini söyledi. Örgüt Say’ın “dini değerleri aşağılama” suçundan 10 ay hapse mahkûm edilmesi üzerine bir açıklama yaptı. Açıklamada mahkûmiyet kararının ülkedeki sosyal medya kullanıcılarına cesaret kırıcı bir mesaj niteliğinde olduğunu da vurgulandı. Besteci ve piyanist Fazıl Say, Twitter üzerinden paylaştığı Ömer Hayyam rubaisinde "dini değerleri alenen aşağıladığı" iddiasıyla açılan davada suçlu bulundu. ‘Hükümet şansı kaçırdı’ Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner "4. yargı paketi ile gerçekleştirilmesi gereken reformlar konusunda başarısız olan hükümet, yasaları uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu hale getirme şansını elinden kaçırdı” dedi. 4. yargı paketi olarak bilinen ve tutuklu vekiller sorunu ve çözüm sürecine ilişkin sert tartışmaların yaşandığı iki günlük görüşme maratonu sonunda mecliste kabul edilmişti. Paket kapsamında uzun tutukluluk süreleri, tutuklu milletvekilleri sorunu ve İmralı görüşmelerinin önemli ölçütlerinden KCK tutuklularının tahliyesini sağlayacak düzenlemeler ile insan hakları ve ifade özgürlüğü bağlamında güncelliğini yitirmiş yasaların reformuna ilişkin beklentileri karşılamadığı tartışılmıştı. Af Örgütü'nün Türkiye Araştırmacısı Gardner “Bu mahkûmiyet kararı, sadece fikirlerini ifade ettikleri için -hapis cezası dâhil- bir dizi hak ihlaline karşı bireyleri savunmasız bırakan, adil olmayan yasaları gözler önüne sermektedir” dedi. ‘Sıradaki siz olabilirsiniz’ Uluslararası Af Örgütü’nün Fazıl Say’ın Twitter üzerinden paylaştığı görüşleri nedeniyle mahkum edilmesinin sosyal medya kullanıcılarına da ifade özgürlüğü açısından göz dağı niteliğinde olduğuna da işaret edildi. Andrew Gardner “Bu vaka Türkiye’de Twitter’ı ya da diğer sosyal medya araçlarını kullanan herkese cesaret kırıcı bir mesaj veriyor. Şöyle ki, yetkililerin hoşuna gitmeyen bir görüşünüzü dile getirirseniz sıradaki siz olabilirsiniz” yorumunda bulundu. Gardner’a göre Fazıl Say’ın mahkûm edilmesi kendisinin ifade özgürlüğünün açıkça ihlal edilmesi anlamına geliyor ve mahkûmiyet kararına da Türkiye’nin sert yasaları zemin sağlıyor. Fazıl Say da karar sonrası yaptığı açıklamada, "Mahkeme sonucu çıkan karar için yurdum adına çok üzgünüm. İfade özgürlüğü açısından hayal kırıklığına uğradım. Hiçbir suçum olmamasına rağmen ceza almış bulunmam şahsımdan çok, Türkiye'deki ifade ve inanç özgürlüğü adına kaygı vericidir" şeklinde konuşmuştu. Say, dava açılmasına neden olan rubai türündeki şiirin 11 ve 12. yüzyıllarda yaşayan İranlı bilimci ve şair Ömer Hayyam'dan alıntı olduğunu söylüyor. Şikâyetçi taraf duruşma salonunda tekrarladığı, Say'ın twitter hesabında yer alan ''Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cennet-i ala meyhane midir / Her mümine 2 huri vereceğim diyorsun cennet-i ala kerhane midir - Bilmem fark ettiniz mi nerede yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı" mesajlarıyla dini değerleri aşağıladığını öne sürüyor.
-
ALLAH YOKTUR!
Bilmem, sence?
-
ALLAH YOKTUR!
Bilim agacin ne oldugunu dusunmez. Sadece onu gozlemler ve bilgi turetir. Eger secenek varsa ve bu kisiye bagli ise, o zaman zaten kader olmaz ve Allah'in dedigi de olmaz. Cunku kisi secim yapmistir. Olum alinyazisi degil; insanoglu birinin uclu evresidir. Yani dogar yasar ve olur. Ustelik olumu kisinin kendisi yasayamaz.
-
Türkiye'deki Kürt nüfusu açıklandı
Bilincaltidir. Cunku bilincli yapilan bir sey yok. Mesela turkculukteki herkese turk dedirtmenin ortadan kalkmasi boluculuk olarak algilaniyor. Halbuki boluculuk baska farkin farkini red etmek ve red ettigin farki otekilestirmektir ve bu da ona kibarca "ayril" demektir. Eger emperyalist zihniyet bunu yapiyor dersen, bak o bilincli yapar. Cunku yaptigi seyde her turlu cikari vardir. Ogrenilen her ne ise, sadece kisinin uyguladigidir. Kim neyi neden ve nasil ogrendigini ve niye ogrendigini v.s. sorgulamaz. Mesela kisi bir dusunce vedavranisa "namuslu/namussuz" der, ama "namus nedir?" diye sorsan, acikliyamaz. Cunku namusu bilmez. Sadece ona verilen "bu namuslu/namussuz" ogretisini sorgulamadan uygular. Yani kavramlar bilinmez sadece olumlu/olumsuz ifade edilir. Cunku birey toplumlarinda olan kritik, analitik analojik v.s. dusunme sekli yoktur ve bilinmez. Tum sorular karsitli ve teki uzerinedir. Yani "evet/hayir, dogru/yanlis, iyi/kotu v.s." ye dayanir. Birisinden de bu yaniti olmayan soru duyunca afallarlar. Mesela "turk musun?" sorusu klasiktir. "Neden turksun, turkluk nedir?" v.s. temelli aciklama gerektiren bir soruda, kisi kalir ve soruyas kizar.
-
Türkiye'deki Kürt nüfusu açıklandı
Ayni sey dini olmayanlar icin de gecerli degil mi? Turkiye gibi gelismemis ve bireyi olmayan ulkeler; suru psikolojisi ve korku felsefesi ile biat etmeye/ettirmeye alistirilirlar. Cunku ortada her turlu bir baski vardir. Aile, cevre, mahalle, buyuk, okul, toplum v.s. baskilari. Burada bir sorun da ulke ve toplumunun tanistigi bir cagdaslik ve yeniligin oldugu gibi algilanamamasi. Buna en guzel ornek etnik koken hak ve ozgurlugunun istenmesinin "ulkeni bolunmesi" gibi algilanmasi. Cunku akillar kutuplu ve sinirli. Bir soylenen dinleyenin dogrusuna uymuyorsa mutlaka kendince algiladigi karsit oilarak algilaniyor. Cunku bilgi bilinc farkindalik algi v.s. ufku dar. Dusuncesini isleten yok. Sadece bilincalti sartlanmisliginin verdigi bir cesit hipnotize olmusluk ve verileni yerine getirme biati var. Zaten sosyo-psikolojik sorunun bu tip toplumlardaki ilk yansisi cagdasolamamanin verdigi tutuculuk ya da cagdas olmaya karsi bilincsiz direnistir.
-
ALLAH YOKTUR!
Bilim bilimsel olarak boyle bir sey demiyor. Sadece kainati gozlemliyor ve elde ettigi bilgiyi paylasiyor. Ortada bir gonderilme ya da bir amac yok. Ben sana bir sey sunayim. Insanoglu sana gore alin yazisini ya da kaderini degistirebilir mi? Degistiremezse, akli ne ise yarar?
-
Türkiye'deki Kürt nüfusu açıklandı
Anladim." Bir kurd vardir etnik kokenli, bir de kurd kavramindan kurdculuk adina cikar saglayanlar vardir" diyorsun!