evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Ne ornegi verirsen ver, parca/butun iliskisiin ne oldugu bilimsel olarak bellidir.
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Uzay bir mekandir ve bunyesinde bir suru parcayi barindirir. Mekan yoksa parca da yoktur. Parca ancak butun de var olabilir. Uzay kafani kaldirip yukariya baktiginda gordugundur. Dedim ya tutarsizsin, diye hem "uzay yoktur" diyorsun, hem de "uzayda boyutlar ve kader hakimdir" diyorsun Uzay zaten mekan olarak boyutsaldir, amauzayda kader oldugu ancak senin aklinin inancindadir.
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Bosluk nedir? Ben sana soyleyeyim, bir mekandir. Dolayisi ile mekansizlik diye bir seyi ortaya koyamaszsin. Ne dersen de o mekan olacaktir. Cunku algiliyorsun ve bir isim veriyorsun. O yuzden mekansizlik diye bir kullanim hurafedir. Burada da algilayamadigin parca butun farki. Nokta bir parcadir mekan bir butundur. Parca butun bunyesinde hareket eder. Iki parcanin biribirine olan hareketi de yine butun bunyesindedir. Zaman falan gecmez. Sadece insanoglu hareketi zamansal olarak olcer ve ifade eder. Mekan zamandan bagimsizdir ve hayvanlarda da zaman algisi yoktur. Hic bir nokta bir yerden bir yere hareket ederken zamana ihtiyac duymaz. Sadece insanoglu noktanin hareketini zamansal olarak olcer.
-
Alkol faşizmi-Örsan K. Öymen
AKP’nin dincilik ve İslamcılık vizyonunun son aşamalarından bir tanesi de alkolle ilgili. Hem Padişah, hem Halife, hem Ulema Recep Tayyip Erdoğan, milli içkinin sadece ayran olduğuna dair fetvasını verdikten sonra, AKP milletvekilleri de alkollü içki tüketiminin “sınırlandırılması” için harekete geçtiler. Camiye ve eğitim kurumuna 100 metre mesafede olan mekana içki satış ruhsatı verilmeyecek. Eskiden verilen ruhsatlar bundan etkilenmeyecek, ancak ruhsat devri olur veya yeni ruhsat alınması gerekirse, cami ve okul olmayan yer aranacak! Yani dağın başına gidilecek! Türkiye’de her yerde mantar gibi cami olduğuna göre, Türkiye, İslam dünyasında, en fazla cami inşa eden ülke olduğuna göre, her köşede mutlaka bir cami olduğuna göre, Türkiye’de okuldan ve hastaneden çok cami olduğuna göre, içkili mekan açmak ve içki satmak için dağın başına gitmekten başka çare yok! AKP diyor ki, “Şehir dışına çık; ortalıkta görünme; dağ başında kendi içki gettolarını kur!” Sanki tüketilen şey eroin! Anadolu’da, Trakya’da ve dünyanın birçok yerinde binlerce yıldır var olan alkollü içki kültürünü, örneğin şarap kültürünü, rakı kültürünü, bira kültürünü, viski kültürünü, votka kültürünü gettolara sıkıştır; bunları tüketen herkese de kriminal insan, suç işlemiş insan muamelesi yap! Bu ancak İran gibi, Suudi Arabistan gibi dinci faşist ülkelerde olabilecek olan bir şeydir! Üstelik Türkiye’de bunu yapanlar aynı zamanda yalancı ve sahtekardır! Neden? Çünkü bunu “sağlığı koruma” adı altında yapıyorlar! Oysa herkes biliyor ki bu Kuran’ı Kerim’deki içki aleyhtarı ayetlerden yola çıkılarak yapılan dinci, İslamcı bir uygulama! İçkiyle ilgili bu faşizan yasal düzenlemeleri yapanlar, sağlık memuru kılığında imamlardır! Böyle oldukları için de yalancı ve sahtekarlardır! Açık açık, “Bu İslam’ın emri, ben bunu yasakladım!” diyemedikleri için ve faşist damgası yemekten kaçtıkları için, “Bu sizin sağlığınıza zararlı, ben bunun tüketimini sınırlandırıyorum” diyorlar! İmamlar şimdi de karşımıza sağlık uzmanı kılığında çıktılar! Daha önce siyasetçi, öğretmen, öğretim üyesi, bilim adamı, sendikacı, iş adamı, sanatçı, yazar, gazeteci kılığında karşımıza çıkıyorlardı, şimdi de ona sağlık uzmanı kamuflajı eklendi! Dogmatik ve despotik oldukları gibi, maske takmış iki yüzlü, yalancı, sahtekar, pislik insanlar desek daha doğru olur! İslam’da bile böyle bir yalancılık yoktur! İslam’da yalan söylemek ne zamandan beri sevap haline geldi?! Demokrasiyi, insan haklarını, temel hak ve özgürlükleri, modern hukuku önemsemeyenler, hiç olmazsa İslam dinine baksınlar, dürüstlük ve yalancılık konusunda onu örnek alsınlar! Ama o da yok! Bunların ne olduğu belli değil! 100 metre mesafe içinde cami ve okul varsa içki yok! Örneğin bu 20 veya 30 metre olamıyor, nasıl oluyorsa 100 metre oluyor! Ayrıca satış yapılan yerlerde de korunaklı kapalı alanlarda yapılacak satışlar, içki görünürde ve ortalıkta olmayacak! Sokak arkalarında, köprü altlarında, karanlık yerlerde uyuşturucu kaçakçıları mal alıp satarlar ya, onun gibi bir şey olacak! Ayrıca içki firmaları artık reklam da yapamayacak, sponsor da olamayacak! Dünyanın hiçbir uygar demokratik ülkesinde var olmayan bir uygulama! Ne ABD’de, ne Avrupa Birliği’nde, ne Kanada’da, ne Japonya’da, ne Avustralya’da böyle bir şey yok! Sağlığa zararlı Mc Donalds, Burger King ve Kentucky Fried Chicken gibi “fast-food” dükkanları ortalıkta satış yapacak, reklam yapacak, ama içki yer altına inecek! Sağlığa zararlı hormonlu meyveler ve sebzeler pazarlarda, marketlerde rahatça satılabilecek, ama içki yer altına inecek! Sağlığa zararlı sigara her yerde ortalıkta satılabilecek, ama içki yer altına inecek! Sağlığa zararlı kola, fanta gibi asitli ve şekerli içecekler ve boyalı sahte meyve suları ortalıkta satılabilecek, ama içki yer altına inecek! Sağlığa zararlı yağlı koyun etleri her yerde satılabilecek, ama içki yer altına inecek! Neden? Çünkü Kuran’ı Kerim’de ötekilerin aleyhinde ayet yok! Kafa yapısı bu kadar! İçki nereden kaybediyor? Binlerce yıllık bir geçmişe sahip olmaktan kaybediyor! İçki Kuran’ı Kerim’den daha eski olduğu için ayetlerin radarına takılmış! Fanta, kola, “fast-food”, sigara, hormon teknolojisi vs Kuran’ı Kerim’den sonra icat edildikleri için onlar kurtarıyor! Tıp bilimi bağlamında kolesterol tespit etme teknolojisi Kuran’ı Kerim’den sonra geliştirildiği için yağlı koyun eti de kurtarıyor! Zaten kurbanlık koyun eti yemek kutsal statüye sahip, tıp bilimi falan dinlemez! İbrahim’in oğlu yerine koyunları bol bol kesebiliriz ve ardından onları hapur hupur yiyebiliriz! Sonuçta Kuran’ı Kerim’den sonra gelişen tıp biliminin sağlıksız yiyecek ve içecek radarına takılanlar aklandı, Kuran’ı Kerim’in ayet radarına takılanlar suçlandı! Bu durumda, örneğin Hititlerden beri, Antik Yunanlılardan beri Anadolu’da var olan kırmızı şarap radara takılıyor, insan sağlığını yerle bir eden günümüze ait bir sürü yiyecek ve içecek “by-pass” ediliyor! Kafa bu kadar çalışıyor, vizyon bu kadar, ne yapacaksınız?! En büyük referans kaynağı Kuran’ı Kerim! Ne gerek var bilime, akla, mantığa?! Eskiden kale surlarını aşmaya çalışan işgalcilerin üzerine koca koca kazanlarla kızgın yağlar dökülürdü. Şimdi de, “sınırlama” kamuflajı altında alkollü içkiyi yasaklamaya kalkanların ve laikliği işgal etmeyi marifet sananların üzerine koca koca kazanlarla milli içkilerimizden birisi olan rakıyı dökmek lazım! Bu, yumurta atmaktan daha iyi bir protesto eylemi de olabilir! Böylece sarhoşluklarından kurtulup, ayılmış da olurlar belki!
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Zaman ve mekanin mevcut olmamasi ne demek peki olan ne, bosluk ta hiclik te yokluk ta bir mekandir. Hic bir sey mekan olmadan olamaz. Zaman da insanoglunun bir urunudur. Iste senin sorununda bu. Hem bir sey olmayacak diyeceksin, hem de nasil kavrayacaksin diye soracaksin? Peki bir sey yoksa, nasil bunu diyebiliyorsun? Oyle bir atiyorsun ki "Ya oltayi buyult/ya da baligi kucult" ki attigin bir seye yarasin. Sonsuz bir nokta ne demek, sonsuz bir seyin sonu olmamasi ya da onun mekansal ebatlarinin ortaya konamamasidir. Senin gerceginde hakikatinda aklinda sakladigin ezberin inancin ve imanindir baska da kimseyi ilgilendirmez. Cunku daha kavramlarin anlamini bilmiyorsun. Oyle bir celiski icindesin ki! Ama normal insanin bilgisi olmaz ve sirf atarsa ve bunu da inanci ile desteklerse, celiskiden hurafeden fizik otesinden baska da bir mesaj cikmaz.
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Kusura bakma ben kendi adima bu anlamsiz gereksiz ve luzumsuz hic bir mantiga bilgiye bilime dayanmayan sacmaliklara artik yanit verme geregi duymuyorum. Cunku senin yazilarinda ne bir algi ne bir bilgi ne de bir dusunce butunluugu mevcut degil. Yazdigin cumlelerin hic bir sekilde cocugu bile guldurecek sekilde bir anlami yok. Su en basitinden ornek olarak sonsuz kavrami ile yazdiklarin birak bir anlam ifade etmeyi tamamen bir uydurma. O yuzden sen kafana gore takil. Sonucta yazilan hic bir seyin bir yanit verme adina bir tutarliligi yok. Hani deveye demisler "boynun egri", o da nerem duz ki demis. Eger yazdiklarin yanit vermeye deger olursa, o zaman yanitlarim. Senin algilama duzeyinin disinda kalacak dediklerimiz. Bak deniyorum. Ne bir akil ne de bir tesaduf, sadece mantiksal olabilirlik olasiliginin olmus olmasi ve de olabilir olmasinin olasaligi. Zaten senin yazdiklarinin hic biri bu yukaridaki kritere uymadigindan yanita da gerek kalmiyor. Inancsal olarak sana spekulatif, hayal urunu, kurgu ve fizik otesi yanitlar vermek te benim isim degil.
-
Insanoglunun Niceligi mi? Niteligi mi?
Aslinda bir insanoglu turu birinin her turlu yasam ve iliskisinde baska insanoglu birleri tarafindan degerlendirirken, en buyuk sorun onun; dogal/fenomenal zihniyette bir nicelik olarak degerlendirilmesidir. Soruna deginmeden once bir ornek verelim. Diyelim A universitesinde okuyorsunuz. B sahsi diyelim C ideolojik inancsal dogrusuna kendini baglamis durumda. Cunku bu B sahsina gore en "guzeli/iyisi/olmasi gerekeni v.s." C ideolojisi ve B sahsi bunakendisini inandirmis ve bunun duzen/sistem olarak gelmesi icinde her turlu orgutsel/eylemsel mucadele veriyor. Ayni sekilde yine A universitesinde D sahsi E ideolojik inancsal dogrusuna kendini baglamis durumda. Cunku bu D sahsina gore en "guzeli/iyisi/olmasi gerekeni v.s." E ideolojisi ve D sahsi buna kendisini inandirmis ve bunun duzen/sistem olarak gelmesi icinde her turlu eylemsel/orgutsel mucadele veriyor. Bu sahislari ve ideolojik inancsal dogrulari cogaltabiliriz. Yalniz burada diyelim, ayni fasizm ve sosyalizm, AKP ve karsiti, Din ve dinsizlik, Milliyetcilik ve liberalizm v.s. gibi B sahsi ile D sahsi arasinda tam bir husumet savasim, otekilestirme v.s. var. Yani ellerinden gelse birbirlerini "bir kasik suda bogacaklar" Yalniz her ikisinin de ortak noktasi, kendi ideolojik inancsal dogrulari disinda kalanlari ve siz A universitesinde okuyani SADECE VE SADECE KENDIDAVALARINA KATILACAK BIR SAYI, KELLE YANI NICELIK OLARAK GORUYOR. Yani her ikisi de size yanastiginda tek bir amac guduyor, sizi kendi ideolojik inancsal dogru mucadelerine cekmek ve kendi saflarina katmak. Peki ne olarak? SADECE BIR SAYI, KELLE ELDE OLAN SAYIYA BIR EKLEME V.S. kisaca NICELIK OLARAK. Yani onlar icin sizin beyninizin duzeyi, ne dusundugunuz, degerleriniz, istemleriniz fikirleriniz v.s. kisaca NITELIGINIZ ONEMLI DEGIL. Iste bu NITELIGI ALGILAYAMAYAN INSANOGLUNU SADECE BIR NICELIK OLARAK ALGILAYAN HER TURLU IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUYU her konu ve kavrama etige, metafizige ve her turlu degere tabuya veriye ve onlar icinverilen her turlu mucadeleye tasiyabilirsiniz. Peki yine bu nitelige onem vermeyen ideolojik inancsal dogrular ne yapiyor? Kendi dogrularina uymayanlari rahatca oldurebiliyor, harciyabiliyor, zarar verebiliyor v.s. neden cunku onlar sadece algida bir nicelik ve bu sayede SAYI AZALIMI. Iste bu durumda bu sayi artirimi ve sayi azaltimi mucadelesi icin ne gerekiyor, guc ve otorite peki bu nasil saglaniyor? Iktidarla. Iste dunyadaki her bir cografya her bir ulke ve her bir toplum boyle yasatiliyor. Peki bu sayi azaltan ve cogaltan ideolojik inancsal dogrularin niteligi nedir? Bu nitelik kendilerince inandigi ve kendilerine dogruladiklari her turlu degerdir. Iste sayi cogaltimi ve azaltimi bu degere yoneliktir. Iste onlar icin tum insanlik tum insani degerler demokrasi, hak ve ozgurlukler, adalet, hukuk v.s. sadece onlarin bu dogruladiklari degere endekslidir. Onlar icin baska dogru yoktur, kendi dogrulari disinda kalanlar onlara gore yine onlara sayi olarak katilmak ve onlari desteklemek zorundadir, cunku desteklemezlerse sayilari azaltilir. Iste bu dogrular arasi guc ve otoritenin iktidar kazanma savasinda, siz yok olursunuz. Yani sizin niteliginizin hic bir onemi yoktur. Kimse size ne dusundugunuzu, ne hissettiginizi, fikrinizi v.s. sormaz. Cunku onlarin niteligi sadece kendi dogrularidir ve sizin de bu dogruya boyun egmek zorunda olan bir nicelik oldugunuzu dusunurler. Iste sorun da tam buradadir. Insanoglunun sadece bir kazanilan sayi niceligi olarak ya madde ya kul olarak algilanmasinin altinda yatan neden de budur. Evrensel-insan zihniyeti ise bunun tam tersinde ve aykirisindadir. Yani insanoglunun niceligine degil; niteligine onem verir. Hem onun daha bir insanliga yonelen nitelik kazanmasi icin, hem de kendi niteligini ortaya koyabilmesi icin ugrasir. Iste evrensel-insan zihniyetindeki tum degerler, bu nitelik uzerinedir. Hak hukuk ozgurluk adalet anlayis esitlik v.s. Buradan da aslinda bir konu ve kavramin deger veri ve tabu olarak iki farkli anlam ve icerigi ortaya cikar. NICELIGE HIZMET EDENLER NITELIGE HIZMET EDENLER. Eger mesela hak ve ozgurlukler nicelige hizmet ediyorsa; demekki hizmet etmedigi nicelikler de olacak ve bu hak ve ozgurlukler onlarin hak ve ozgurluk ihlali olarak yansiyacaktir. Eger hak ve ozgurlukler nitelige hizmet ediyorsa, nicelik olarak tum insanligi tum toplumu kapsayacak ve birinin hak ve ozgurlugu digerinin hak ve ozgurlugu ile sinirlanacaktir. Iste o yuzden insanoglunun niteligi basta birey bilinc ve farkindaligi ve kendi varliginin bir insanoglu niteligi tasidigi farkindaligi gerektirir. Yani ne bir maddedir, ne de bir kul. Ne A'nin sayi artisi ne de B'nin ne de her ikisinin de sayi azalticisidir. Insanoglunun algilanmasindaki nicelik/nitelik farkini algilayacak olanlar, iste ancak o zaman hem kendi hem de baskasinin niteligine saygi duyacak olanlar ve ancak insan gibi yasamaya iliski kurmaya duzen ve sistem kurmaya yonelecek olanlardir. Burada da nicelik farkindaligina ve nitelik bilincine herkes once kendinden baslayarak erismelidir. Yoksa bir nicelik bir sayi ve bir artirilan ya da eksiltilen bir sayi olmaktan her turlu deger ugruna nicelik olarak harcanmaktan ve teslim olmaktan sadece bir emir eri suru uyesikorkutulan yildirilan ve susturulan olmaktan kurtulamaz.
-
Öpüşme eylemine sallamalı saldırı
Ankaray’ın Kurtuluş istasyonunda yapılan 'ahlak anonsu'na tepki gösteren ve sosyal medyada organize olan gençler metroda öpüşme eylemi yaptı. Öpüşme eylemini gerçekleştiren topluluğa, 20 kişilik bozkurt işareti yapan bir grup Tekbir ve sloganlarla müdahale etti. Eylemin ardından ise, bazı eylemciler kimliği belirsiz kişiler tarafından darp edildi, sallamayla kovalandı. Grubun 'öpüşme eylemi'ne başlaması üzerine 20 kişilik bir grup Tekbir ve sloganlar atarak öpüşenlere tepki gösterdi. Gruptakiler, “Burası müslüman mahallesi, burada uygun olmayan hareketler yapılamaz, kanımız aksa da zafer İslam’ın” diyerek sloganlar attı. Bu arada eylemin sona ermesinin ardından bölgeden uzaklaşan birkaç eylemci, yol kenarında bekleyen beş kişilik bir grubun saldırısına uğradı. Gruptakiler darp ettikleri eylemcileri sallamalarla kovaladı. Yaralı eylemciler tedavi altına alınırken saldırganlar ise taksiyle bölgeden uzaklaştı.
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Senin Allahini herseyin basi ve sonu yapman ne bilimi ilgilendiriyor ne de bir anlami var? Bu sadece senin aklinin tatmini. Allah'i kim yaratmistir? Allah nerede yaratilmistir? Ispat etsene big bangin kainatin baslangic noktasi oldugunu? Neden Allah'inin baslangic noktasi degil? Yokluk ve hiclik evrenin kendisi zaten. Ya da aciklasana su yoklugu/hicligi? Neyse onemli degil sen kafana gore takil. Cunku her yazinda Allah'ina sirk kosuyorsun?
-
ALLAH VAR MIDIR, NE YAPMIŞTIR?
Zamansal her turlu degerin bir oncelikkisir dongusu ve sorunu vardir. O yuzden de big bang evrenin mekansal degil, zamansal yasidir. Zamanin degisimi de, baska bir gozlem ile ortaya konabilir. Oylemi soylermisin evren neyin icinde genisliyor? Eger evreni bilinen en genis mekan olarak algilayamazsan, ancak boyle evreni de bir parca yerine koyarsin. Evreni mekansal ebatlari belli mi ki genisledigini varsayalim. Ayrica "somut" evren derken, soyut evren de mi var? Ben yanlislandigini soylemiyorum, sadece zamansal bir teori oldugunu soyluyorum. Evren mekan olarak daimidir, big bang de bu daimi evrende meydana geldigi one surulen zamansal bir teoridir. Evrenin mekansal yapisi uzerine bir teori degildir. Genislemek/buzusmak v.s. temelli evreni bir parca olarak algilamak ta ayni zamansal teorinin bir urunudur. Evren neyin icinde genisliyor? Bunlar artık kullanılmayan açıklamalardır. Lamarckizm, Dönüşümcülük ve Ortogenez evrim olgusunun açıklamaları olarak oluşturulmuştur. Artık bu açıklamalar itibar görmemektedir. Lamarc'in itibar gormemesi baska; gecersizligi baska. La·marck·ism (l-märkzm) also La·marck·i·an·ism (-k--nzm) n. A theory of biological evolution holding that species evolve by the inheritance of traits acquired or modified through the use or disuse of body parts. Burda gecersizlik nedere?
-
"Laiklik" yerine "Siyasi tarafsızlık" geliyor
Ben her zaman her konuda olmasi gereken en cagdasini baz alirim. Baska turlu bir degerlendirme cagdisidir. Hangi iktidarda degil, mesela! Bir ulkenin cografi sinirini o tarihlerde kim neye gore ciziyor. Ona kalsa tum osmanli topraklari baz alinmaliydi. Peki Lenin'in "Sosyalizm altinda kapitalist uretim iliskilerini gelistirmek ve sosyalizme hazir etmek gerekir" soylemini nasil acikliyorsun. Adi ustunde devlet kapitalizmi iki ulkenin sartlarindan dolayi farkli olabilir, ama yapilan kapitalizme devletin verdigi destektir. Ben boyle bir sey dedigimi hatirlamiyorum. Nietzche nihilizmi bir sorun olarak dile getirirve kurtulusu da overman de bulur. Dogru gordugumu de nerden cikardin? ben serbest dusunurum, nasil dogru gorebilirim. Bence bunu demek yerine sitede olan basliklarima bir goz atsaniz en azindan boyle bir onyargi da bulunmazsiniz. Evet benim yorumlarim insanoglunun niteligi uzerinedir, niceligi degil. Zaten bir sistem ya da duzenin zorla gelmesi de insanoglunu bir nicelik olarak algilamasindandir. Bunun en guzelornegi bilinci olmayan toplum ve farkli halklarinin ne SSCB'de ne de su an Turkiye'de kazanilmis haklari koruyamamasidir. Cunku haklar bilincli kazanilirsa korunur, tepeden inme guce dayanan nicelik devrimi ile degil. Sorun da zaten algida herkesin kendi politik cikarinda ve gucunu kullanmasinda ""ic ve dis dinamiklerin etkisi" bir bahanedir. Ne oldu da AKP' AB den cark edip, su an Turkiye'yi ortadogu ulkesi yapmaya ugrasiyor, sizce? Hangi ic ve dis dinamiklerin etkisi ile?
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Ayrica S.N'in hristiyan oldugunadair senden bir belde istemistim. Ortada bir hakaret yoktur. Varsa gostermen gerekir.
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Yazi yukaridadir. Hakaret yazinin neresinde var, gosterir misin? Ayrica konu mukayese de degildir. Acilan davalarin ayni gerekce tasimasidir.
-
Laik-Sekuler Farki Uzerine
Burada onemli olan diyanetin varligi degil; devletin bir kurumu olmasi ustelik mezhepsel bir ustunluk ve hakimiyet olarak kurulmus olmasi. Liklikte devlet ile dini inanc farkliligi vardir. Cunku devletin dini olamaz. Devlet ulke ve toplum bunyesindekitum farkli inanislari ve hatta inancsizligi korur ve gozetir. Ustelik diyanet dinin degil; sadece bir sunni alginin diyanetidir. Bu da demokratik olmadigi gibi, diger dini inanislar adina hak ve ozgurluk ihlalidir. TC tarihinde sekuler dusunce hic bir zaman ne iktidar da ne de muhalefette yer almamistir. Cun ku sekulerlik dunyeviliktir ve dini inanisa hak ve ozgurluk tanidigi kadar inancsiza da bu hakki tanimak durumundadir.
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Sevan Nişanyan yalnız değildir - imza kampanyasi Sevan Nişanyan yalnız değildir! Sevan Nişanyan’ın İslam mitolojisini İslamcılar gibi yorumlamıyor diye 13, 5 ay cezaya çarptırılmasını protesto ediyoruz. Ayrıca Fazıl Say’ın Ömer Hayyam şiirinden dolayı cezalandırılmasından sonra, yazar, dilci ve araştırmacı Nişanyan’ın cezalandılması Türkiye’de Sünni İslam toleranssızlığının sadece yaygınlaştığını değil devlet kademesinde resmi görüş haline geldiği anlaşılıyor. İsveç'te Süryanilerle bir araya gelen Bakan Bağış’ın İsveç parlamentosunun soykırım kararını mastürbasyon deme edepsizliğini de bu çerçevede görmek gerekir. Ayrıca son günlerde Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) Temsilcisi Necati Abay 11 yıl 3 ay hapis cezasına, Azadiya Welat gazetesinin eski Yazı İşleri Müdürü İbrahim Güvenç 10 yıl 3 ay 22 gün hapis cezasına çarptırılması, ifade özgürlüğü açısından yeni sınırlamaların işaretlerinden sayılmalıdır. 13 Mayıs 2013 tarihli Hürriyet gazetesinde, Mehmet Y. Yılmaz’ın Kültür Bakanı’nın anlattığı fıkra başlıklı makalesinden öğrendiğimize göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, akil İnsanlar buluşmasında Kültür bakanı Ömer Çelik’in Tanrıyı kastederek İftiraya ben bile bir şey yapamam, bana da İsa’nın babası diyorlar şeklinde anlattığı fıkra, alaycı gülüşmelere neden olmuştur. Dünya çapında milyarlarca Hıristiyan’a hem hakaret hem de Hıristiyan görüşünü tahrif eden ve kutsal üçlü hakkında bu terbiyesiz görüşleri söyleyen AKP'li bakan ve onu destekleyen Erdoğan’ın hem de sözüm ona barış için akil adamlar toplantısında bu konuşmaya kimsenin bir şey dememesi Erdoğan’ın Ezidi, Alevi, Zerdüşt ve benzeri dinlere hakareti ortadayken Nişanyan’ın sadece ve sadece İslami mitolojiyi aynen kabul etmek mecburiyetinde olmadığını açıklamasına verilen bu fahiş ceza T”C” de İslami tahammülsüzlüğün şiddetini gösteriyor. Biz aşağıda imzası olanlar olarak bu kararın derhal kaldırılmasını talep ediyor ve benzeri engizisyon kararlarına yenilerinin eklenmemesini talep ediyoruz. Sevan Nişanyan’a hayat güvencesi verilmesini istiyor ve anayasada yazılı fikir özgürlüğünün tam desteklenmesini talep ediyoruz. Fikir hürriyet ve din hürriyeti ve bu arada dinleri eleştirme hürriyeti insanların doğuştan hakkidir. İslamcı terörün yaygınlaştığı bir dönemde bu tip kararların ayni zamanda teröristlere cesaret verdiğini ve dünya barışını tehdit ettiğini bir kez daha belirtiyoruz. Dünyadaki tüm duyarlı insanları bu saçma karara karşı seslerini yükseltmelerini talep ediyoruz. Sevan Nişanyan, Fazıl Say, Necati Abay, İbrahim Güvenç ve düşüncelerinden dolayı baskıya maruz kalan dostlarımıza sahip çıktığımızı ilan ediyoruz. Bize katılın, sesinizi yükseltin, zira orada söz konusu olan hepimizin onuru ve geleceğidir. İsmail Beşikçi Fikret Başkaya Ali Nesin Sait Çetinoğlu İbrahim Seven Adnan Chalma Kulhan Abut Can Kenan Araz Erol Özkoray Ragıp Zarakolu Ahmet Abakay Attila Tuygan Ahmet Önal Muzaffer Erdoğdu Aram Budak Nadya Uygun Rüstem Aryal Murat Kuseyri Sait Eser Fikri Göksal Shabo Boyacı Garo Kaprielyan Hilda Sıradağ Kermo Reada Recep Maraşlı Hovsep Hayreni Shabo Akgül Ferit Altınsu Musa Konaç Basim Altundağ Barhe Sabri Yıldız Simon Barmano Yohan MackayRume Selay Ertem Zeynep Tozduman Hanna Kerkinni Dikran Ego Pınar Ömeroğlu Serdar koçman Fatima akalın Mahmut Konuk Ramazan Gezgin Sezai Sarıoğlu A. Aydın Doğan Güngör Şenkal Dr. Ali Kılıç Temel Demirer Sibel Özbudun docs.google.com/forms/d/11VFW
-
Alkole gelen yasaklar neler ? İçki yasağı ne zaman başlıyor ?
Alkole gelen yasaklar neler ? İçki yasağı ne zaman başlıyor ? tüm merak edilenler burada!Alkollü içkiler, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende olarak satılamayacak. TBMM Genel Kurulu'nda alkol ile ilgili düzenlemeleri de içeren "Torba Kanun" teklifi görüşülüyor. Teklifin 2. maddesi üzerinde, AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli ile arkadaşlarının imzasını taşıyan önerge kabul edildi. Buna göre, alkollü içkilerin her ne surette olursa olsun reklamı ve tüketicilere yönelik tanıtımı yapılamayacak. Bu ürünlerin kullanılmasını ve satışını özendiren veya teşvik eden kampanya, promosyon ve etkinlik yapılamayacak. Ancak, alkollü içkilerin uluslararası düzeyde tanıtımına yönelik ihtisas fuarları düzenlenebilecek. Alkollü içkileri üreten, ithal eden ve pazarlayanlar, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe ürünlerinin marka, amblem ya da işaretlerini kullanarak destek olamayacak. Açık alkollü içki satışı yapmaya ilişkin izin belgesi olan işletmelerde, servis amaçlı materyallerde marka, amblem ve logo kullanılabilecek. Televizyonlarda yayınlanan dizi, film ve müzik küplerinde alkollü içkileri özendirici görüntülere yer verilemeyecek. Alkollü içkileri üretenler, ithal edenler ve pazarlayanlar, teşvik, hediye, eşantiyon, promosyon veya bedelsiz olarak alkollü içki dağıtamayacak. Alkollü içkiler, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere 18 yaşını doldurmamış kişilere satılamayacak. 18 yaşını doldurmamış kişiler, alkollü içkilerin üretiminde, pazarlanmasında, satışında ve açık sunumunda istihdam edilemeyecek. Yasal düzenlemeler uyarınca gerçekleştirilen eğitim amaçlı çalışmalar bu hükmün dışında olacak. Alkollü içkiler, otomatik satış makineleri ile satılamayacak, her nevi oyun makineleri veya farklı yöntemlerle oyun ve bahse konu edilemeyecek. Bu ürünler basın ve yayın yoluyla tüketicilere satılamayacak ve posta ile satış yöntemi kullanılarak gönderilemeyecek. Alkollü içkiler, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında perakende olarak satılamayacak. Alkollü içkiler sunum izni verilen yerlerde açık olarak tüketilebilecek ve bu yerlerde tesis sınırları dışında tüketilmek üzere alkollü içki satışı yapılamayacak. Alkollü içki ambalajlarına uyarı konulacak Alkollü içkiler, işletme dışından görülecek şekilde perakende olarak satılamayacak. İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere; Türkiye'de üretilen veya ithal edilen alkollü içkilerin ambalajları üzerine, zararlarını belirten Türkçe yazılı uyarı mesajları konulacak. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabilecek. Uyarı mesajlarını taşımayan alkollü içkiler satılamayacak. Uyarı mesajlarının şekli, boyutu ve içeriği; Sağlık Bakanlığı'nın uygun görüşü alınarak Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'nca belirlenecek. Alkollü içkilerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti, alkolsüz içki ve sair ürünlerde; alkolsüz içki ve sair ürünlerin marka, tanıtıcı ve ayırt edici hiçbir işareti de alkollü içkilerde kullanılamayacak. Ancak, ihraç amaçlı üretilenlerde bu hüküm uygulanmayacak. İhraç amaçlı üretilenler hariç olmak üzere; alkollü içki kategorisindeki ürünlerin işlenmesi sonucunda elde edilen alkolsüz içkilerde; içeriğinde alkol kalmış içeceklerin ambalajları üzerine içerdiği alkol miktarı, alkol tamamen alınmış ise alkolün tamamen alındığı hususu tüketiciler tarafından kolaylıkla okunabilecek şekilde yazılacak. Meskun mahaller ve konaklama yerleri hariç olmak üzere; otoyollardaki ve devlet karayollarındaki yapı ve tesislerde alkollü içki satışına ve tüketimine izin verilmeyecek. Öğrenci yurtları, sağlık hizmeti verilen yerler, spor müsabakası yapılan stadyum ve kapalı spor salonları, her türlü eğitim ve öğretim kurumları, kahvehane, kıraathane, pastahane, bezik ve briç salonları ile akaryakıt istasyonlarının mağaza ve lokantalarında alkollü içkilerin satışı yapılamayacak. "Akşam namazında yasak, sabah namazında serbest" CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, teklifin ilk halinde olan ve komisyonda düzeltilen katı hükümlerin Genel Kurul'da önergelerle yeniden getirildiğini söyledi. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, parakende satışın 22.00 ile 06.00 saatleri arasında yasaklanması önergesiyle ilgili, "Akşam namazında yasak, sabah namazında serbest" diye konuştu. CHP'den, önergeye ilişkin itirazlar geldi. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan, "Özellikle yatsı namazı ve sabah namazı şeklinde yaklaşımda bulunmak beni çok üzdü. Saat uygulaması hemen hemen dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde var. İsveç'te hafta içinde 19.00'dan sonra, Cumartesi günleri 15.00'den sonra, Pazar günleri 24 saat yasak. İskandinav ülkelerinin tamamında saat yasağı var" dedi.
-
Ankara’da gericiler şeriat bildirisi dağıtıyor
Ankara'nın Maltepe semtinde kimliği belirsiz kişilerce şeriat bildirisi dağıtıldı. Mahalle sakinleri bildirilerin posta kutularına sarıklı ve cübbeli şahıslar tarafından bırakıldığını söyledi. Ankara’nın Maltepe semtinde bağlı Özveren Sokak’ta dün kim tarafından bırakıldığı belli olmayan şeriat bildirileri dağıtıldı. Evlerin posta kutularına bırakılan bildirilerin sarıklı ve cübbeli kişilerce bırakıldığını gören mahalle sakinleri duruma tepki gösterirken, bildiride laikliğin din hükümlerine aykırı olduğu ve şeriatın Türkiye’de de uygulanması gerektiği yazılıyor. Bildiride yer alan bazı satır başlıkları şu şekilde; “Kulların nasıl ve ne şekilde yaşayacaklarına dair emir ve yasakları koyan ancak Allah’tır. Bir ayeti kerimede ‘hüküm vermek ancak Allah’a aittir’ buyrulmuştur. Fakat çok iyi biliyoruz ki 1920lerden sonra hakimiyet yani emir ve yasak koyma Allah’a değil kullara verilmiştir. Hatta hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir denmektedir. Bu yetmiyormuş gibi birde laiklik şartı vardır. Çıkarılan kanunlar dine uygun olamazmış. Bu sebeple demokrasi de laiklikte İslam’a tamamen ters olan küfür sistemlerdir” “Laikler kafirdir” Yine aynı bildiride laiklik savunucuların ve laik partilere oy verenlerin Allah’ın hükümlerini reddederek kafir olduklarını iddia eden gericiler, çeşitli ayetlerde bunu savunmaya çalışıyor. Bildiride yer alan bazı cümleler Atatürk devrimlerinin de İslamiyet’i yok etmek için yapıldığını belirtiyor. Bildiri şu şekilde devam ediyor; “İmanı bozan şeyler sadece partilerde mevcut sayılmasın. Günümüz okullarında da mevcuttur. Çünkü ilkokullarda her gün çocuklara ‘Ey ulu Atatürk, açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and içerim’ diye bir yemin verdiriliyor. Ders kitaplarında ise Atatürk’ün İslam’a zıt olarak yaptığı devrimler iyi bir şeymiş gibi öğretiliyor. Mesela ‘şeriat bizi geri bıraktı, en iyi yönetim demokrasi ve laikliktir. Arap harfleri karma burma olduğu için harf devrimi yapıldı’ gibi şeyler söyleniyor. 9 Mayıs, 23 Nisan, 19 Ekim gibi bayramlar kutlanmaya başlandı. Çünkü bugünlerde hakimiyet hakkı millete verildi. Yani şeriat kanunları kaldırıldı. Halbuki bir fetvada ‘bir kimse Nevruz günü kafirlerin toplandığı yere giderse kafir olur’ diye yazılıdır. Nevruz gününe katılanlar bile kafir olursa şeriatın kaldırıldığı günlere katılanlar katmerli kafir olurlar. Ayeti kerimelerde İslam’a ters düşen şeylerin öğretildiği ve de harama, helale dikkat edilmediği böyle yerlerde eğitim olmak şöyle dursun oturmaya bile izin verilmiyor” Fatoş Kalaçay/soL
-
Sunnilik mi, Sunni Baskisi mi?
Geçtiğimiz günlerde Ankara'da bir metroda (Kurtuluş Metrosu) duyulan bir anons, yolcuları epeyce bir şoka uğrattı. Kameralara el ele tutuşan bir çiftin görüntüleri yansıyınca yetkililer hemen "Sayın Yolcularımız, lütfen ahlak kurallarına uygun hareket ediniz" anonsu yaptı. Herkes şaşırdı, kızdı, konu CHP Ankara Milletvekili ve İnsan Haklarını İncele Komisyonu Üyesi Levent Gök tarafından meclise taşıdındı. İçişleri Bakanı'nın yanıtlamasını istedikleri soru önergesi şöyle: "1-Metro kameralarının asıl işlevi nedir? Güvenlik midir, yoksa ahlâk ölçümü müdür? 2-Güvenlikle ilgili bir sorun görüntülendiğinde ne yapılmaktadır? Güveni ihlal eden davranışın sonlandırılması anonsa konu olmakta mıdır? 3-İstasyonda araç bekleyen, oturan yurttaşların ahlâka uygun davranıp davranmadıklarını kim kararlaştırıyor? Böyle bir yetki ve görev var mıdır? 4-Böylesi durumlarda anons yapılması talimatını kim vermektedir? Metro görevlilerine verilmiş bir ‘ahlâk ölçüsü alma’ talimatı var mıdır? 5-Bu tutumun yurttaşları izleyerek fişleyen ve sindiren bir uygulamaya dönüşmesi olasılığına ve bunun doğuracağı tehlikelere karşı ne önlem almayı düşünüyorsunuz?" Bu bir yana, yurttaşlar sosyal medya vb aracılığıyla bir araya gelip bugün bir eylem düzenleyecek. Kurtuluş Metrosu'nda bugün, yani 25 Mayıs 2013 saat 18:30'da bir araya gelecek ve ahlaksızlığa tepki gösterecekler. Kampanyanın adı "Kurtuluş Metro'da Öpüşüyoruz". Ankara'da yaşayan herkesin katılmasını dileriz.. Tabii diğer yandan dinci basın eylem karşısında atağa geçti, öpüşenlere karşı toplanalım dedi ve size bu eylemi yaptırmayız diye tehditler savurdu. Eyleme tepki için biz de oradayız diyorlar. Habervaktim'in haberi şöyle: "Ahlaksız eylemciler, facebook’ta bir de sayfa açtılar, 25 Mayıs Cumartesi akşam saat 18:30’da Kurtuluş Metro durağında öpüşerek durumu protesto edeceklerini ilan etmişlerdi. Ahlaksız grubun ahlaksız eylemine tepki göstermek için harekete geçildi. Yine facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinden “eyleme tepkimizi koymak için biz de oradayız” çağrıları yapılmaya başlandı. Çağrılarda “Onların bu ahlaksız eylemine karşı birlik olalım. 25 Mayıs Cumartesi günü saat 18.00'da inançlı kardeşlerimizi Kurtuluş Metrosuna bekliyoruz!” deniliyor.” Akit gazetesinin Facebook sayfasında da tepki büyük: "Ey ahlaksız güruh; Ankara metrosunda yapacağınız 'sevişme eylemini' gidin cesaretiniz varsa Anıtkabir'de 'atanızın huzurunda' yapın! Belki gurur duyar birileri sizinle o zaman! Ama hadsizlik edip de Müslümanların da bulunduğu mahallerde yapamazsınız! Yaptırmayız!"
-
Sunnilik mi, Sunni Baskisi mi?
Son günlerde insanlar başka insanların özgür olamsıyla kafayaı bozmuş durumda. İnsanların alkol almasına, sigara içmesine, öpüşmesine karışıyorlar. Ya kardeşim iyi de size ne? Ben alkol alınca senin müslümanlığın mı azalıyor? Bakkalın vitrininde içki görünce abdestin mi kaçıyor? Yorumlarda okuyoruz, bazı ileri demokratik arkadaşlar, durakta öpüşen arkadaşlar için "... eğer ahlak kurallarına uymayacaklarsa terki diyar eylesin" diyor. İyi de onlar ahlak kurallarına uymuyorsa diyelim, bu onların ayıbı. Sen neden rahatsız oluyorsun? Onlar başka ülkeye gidince sen daha ahlaklı mı olacaksın? Öpüşen insan görmek günah değil ya! Geçen hafta 20-30 kişiden oluşan kızlı erkekli grup, Galata'dan Tophane'ye doğru yürüyor. Ellerinde; poşetlerde, biralar var, henüz içmemişler, yolda da içmiyorlar. Ellerinde sadece bira var. Yaklaşık 50-60 kişilik biri grup tarafından tekbirlerle linç edilmeye çalışıldılar. Gençler canlarını zor kurtardı. Acaba onları kovalayanlar daha mı müslüman? Cennete daha mı yakın? Bu olaydan iki gün sonra, arkadaşımla birlikte Galata Kulesi civarındayım. İnsanlar banklarda oturuyorlar. Çay içen de var, bira içen de, şarap içen de... Bir zabıta ve polis grubu ortama teşrif ettiler. İnsanları sert bir dille uyarıp atın o işkileri, yasak kardeşim falan diyorlar. Genç bir arkadaş itiraz etti. Bu içkiyi alamazsınız dedi. Polis "yasak" dedi. "Aileler geçiyor burdan diye ekledi." Genç bey de, bize yasak da şunlara yasak değil mi dedi. Yolun bu tarafından aileler geçiyor da diğer tarafından geçmiyor mu diye de ekledi. O sırada karşı masaları gösterdi.(Aradaki mesafe yaklaşık 2 metre). Oradaki bir restorantın masaları bizim bulunduğumuz yerden daha da sokak içindeydi. Köşede de değilş bildiğin sokak ortasında insanlar masalarda şarap ve bira içiyorlardı. Polis bu şoku atlatamamışken, çay içen 30 lu yaşlarda bir adam, ben bu arkadaşların burada içmesinden şikayetçi değilim dedi. Kim şikayetçiyse söylesin dedi. Kimseyi rahatsız etmediler dedi. Ayrıca bunu söyleyen adam eşiyle oturuyordu. Yani polisin söz ettiği ailelerdendi. Ben de bu konuşmalara artık dayanbamadım, ve polise o gelmeden onca burda huzurlu olduğumuzu fakat polisin gelince huzurumuzun bozulduğunu söyledim. çevredeki insanlar da katılınca polis bozuldu. İşte bu anda "sakallı adam" devreye girdi. Polislerin arkasında bekleyen sakallı adam bırakmıyorlar mı? ben o zaman elemanları arayım da bırakmıyorlar mı görelim dedi. Ve linç edilmekten korkan gençler ortamı terkettiler. Ve artık o polisler, zabıtalar ve o sakallı adam orada oturan gençler o biralarını ve şaraplarını sokakata değil de evde içtikleri için daha müslümanlar. En müslümanlar onlar!!!
-
Reyhanli'da Patlama
Nihayet, esbaskan hazretleri, Reyhanli'ya tesrik etmeye karar verdikten sonra, o nazik ayaklari kirlenmesin, eskazara dusup bir tarafini incitmesin diye, buyuk bir calisma yapildi. Ozel telefon mesajlari ve baska bolgelerden katilim saglanmasi adina kisiler davet edildi. Kisaca her turlu kitlesel gorunus saglansin diye, her turlu oyun oynandi. Bu arasda bir karsi cikis/protesto olmasin diye de Reyhanli halki gozlem ve denetim altina alindi.
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
Seval Nisanyan, dogustan kendisine verilen bir koken olarak Ermeni olabilir. Ermeni olmak onun hak ve ozgurlugudur. Ermeni milliyetciligi ise baska bir seydir. Zaten dunyada nicelik olarak iki ibrahimi dinden sonra gelen ateizmin sayisinin coklugu, bireylerin boyle mantiksal olabilirlik olasiligi olmayan masallara, efsanelere, mitolojilere v.s. inanmamis olmalari. Hristiyanliktaki, bir kadinin erkek ile cinsi bir iliski kurmadan cocuk dogurmasi da ayni mantiksal olabilirlik olasiligi disindadir. Yalniz, S.N. 'in dogumundan sonra aldigi din hristiyanlik ta olabilir. Bugun ise bu dine ihtiyac duymamaktadir. Senin elinde onun hristiyan olduguna dair ya da hristiyan inanci tasidigina dair bir belge var mi? Unutmamak gerekir ki, her dini inancta mutlaka mantiksal olabilirlik olasiligi olmayan bulunmaktadir. Aksi zaten din olmaz, tarih olur.
-
Yuh diyorum! Haberin ilk cümlesinden son cümlesine kadar her anı şok!
Benim burada anlayamadigim, Japonya gibi bir ulkede bir kisi bir universiteye, tum belgeleri kontrol edilmeden nasil alinabilir?
-
Muhammed vs. Nişanyan davasında son durum
İstanbul, Bursa ve galiba Konya'da üç mahkemede benim meşhur Nefret Suclari yazısına ilişkin dava açmışlar. Bugün Selçuk Sulh Cezada üç dava için talimatla ifademi aldılar. Aşağıdaki ölümsüz mısraları üç defa okuyup copy-paste ettik. Hakim, kâtip ve mübaşir gülmemek için canhıraş çaba gösterdiler. Sanık ifadesi Muhammed adlı şahıs, kâinatın yaratıcısı olan yüce tanrı ile, neuzubillahi teala, iletişim kurduğunu ve ondan bir kitap aldığını iddia etmiştir. Benim vicdanî ve dinî kanaatime göre bu davranış küfürdür ve küfürlerin en büyüğüdür. Buna rağmen ben Muhammed adlı şahıstan ve onun övücülerinden şikâyetçi değilim. Herkes, başkasının haklarına tecavüz etmedikçe, dilediği yanlışa inanma ve dilediği hurafeyi hakikat sayma hakkına sahiptir. Adı geçen şahıs, haşa sümme haşa, kâinatın yaratıcısı ile girmiş olduğunu iddia ettiği iletişim sayesinde, daha önce silik bir tüccar iken, kısa sürede bütün Arabistan’ıkapsayan siyasi egemenliğe kavuşmuş, aynı zamanda 30.000 kişilik ordular sevk edecek mali kaynakları elde etmiştir. Yine “peygamberlik” iddiasına istinaden, hadis ve siyer kaynaklarının bildirdiğine göre, toplam en az onbir eş ve iki nikâhsız cariyeye sahip olmuştur. Dolayısıyla, adı geçen şahsın tanrı ile kurmuş olduğunu iddia ettiği iletişim sayesinde, siyasi, mali ve cinsel menfaat elde ettiği, aksi iddia edilemeyecek bir tarihî olgudur. Menfaat elde etmek suç değildir; ahlaken her zaman ayıplanan bir davranış da değildir. Dolayısıyla, Muhammed adlı şahsın “peygamberlik” iddia ederek menfaat elde ettiğini söylemek, ona suç veya ahlakdışı bir davranış isnat etmek anlamına gelmez. Ahlaki yargılardan bağımsız bir tarihi olguyu ifade eder. Buna rağmen ben, bazıinsanları rahatsız edebileceğini düşünerek, iddia konusu yazımda bu tarihi olguları ileri sürmedim. Muhammed adlı şahıs şöyledir veya böyledir gibi bir ifadeden dikkatle kaçındım. Ancak, eğer Muhammed’e ilişkin bu olguları ifade etmek isteyenler varsa, bunun onların en doğal hakkı olduğunu ve bu hakkın tecavüzkâr kişi ve zümrelere karşı kamu eliyle korunması gerektiğini belirttim. Bunun aksini iddia edenlerin, temel hukuk terbiyesinden yoksun cahil kişiler olduğu kanısındayım. Tarihi ve hukuki olgularısöylemek, birtakım kişilerin duygularının veya önyargılarının incinmesine yol açabilir. Bu üzücüdür. Ancak bundan hukuki anlamda bir zarar veya bir hak türetmenin, medeni bir hukuk sisteminde, mümkün olamayacağı kanaatindeyim. Olguları söyleme hakkını birtakım kişilerin hisli duygularını incitmeme şartına bağlamakla elde edilebilecek herhangi bir kamu yararı bulunduğunu da tahmin etmiyorum. 3 weeks ago, Sevan Nisanyan tarafından yayınlandı
-
Ateistlerin İfade Özgürlüğü Yok!
Türkiye'de ateistlerin maruz kaldığı haksızlıklar bitmek bilmiyor. Geçtiğimiz haftalarda yaptığımız basın açıklamasıyla da protesto ettiğimiz Fazıl Say'a verilen cezanın ardından, bu sefer de yazar Sevan Nişanyan blog sayfasında Muhammed'e hakaret ettiği gerekçesiyle 13.5 ay hapis cezasına çarptırıldı. Üstüne üstlük, bu ceza para cezasına da çevrilemiyor. Sevan Nişanyan'ın mahkemeye konu olan ifadeleri anladığımız kadarıyla şunlar: "...Bundan yüzlerce yıl önce Allah ile kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi, mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir”. Bununla beraber Nişanyan'ın davaya ilişkin savunmasında (-//nisanyan1.blogspot.fr/2013/05/muhammed-vs-nisanyan-davasnda-son-durum.html#!/2013/05/muhammed-vs-nisanyan-davasnda-son-durum.)değindiği beyanların altına imzamızı attığımızı da duyururuz: "eğer Muhammed’e ilişkin bu olguları ifade etmek isteyenler varsa, bunun onların en doğal hakkı olduğunu ve bu hakkın tecavüzkâr kişi ve zümrelere karşı kamu eliyle korunması gerektiğini belirttim." Öte yandan, bugünlerde AKP yöneticisi Mahmut Macit bakınız ateistler için ne tür sözler sarfediyor: “kişiliği bozuk ateist geçinen ruh hastası tiplerin ülkemde halen dinime küfretmesi kanıma dokunuyor. tecavüze uğramış bu tipler yok edilmeli”. Ayrıca şunu da diyor: "Irkçılık faşizm ateizm ruh hastalığıdır...". Yani ateizmi ırkçılık ve faşizmle bir tutuyor ve alışık olduğumuz bir şekilde ateistlere ruh hastası diyor - sanki ruh hastası olmak faşist olmakla birmiş gibi. Bizler, birkaç ay önce Adnan Oktar hakkında, dinsizlere, ateistlere, evrimcilere ve materyalistlere yönelik hakaretleri nedeniyle savcılığa suç duyurusunda da bulunmuştuk. Savcılık ise bu ifadelerde hakaret ve tahrik olduğunu kabul etmekle beraber, bunun ateistler için gerçek ve yakın bir tehlike oluşturmadığı ve ateizmin bir din değil bir felsefi görüş olduğu gerekçesiyle bu ifadelerin suç teşkil etmediğine kanaat getirmiş ve takipsizlik kararı vermişti. Halbuki ateistler felsefi görüşleri sebebiyle değil, dinsel konularda toplumun geri kalanından farklı düşünmeleri sebebiyle hedef alınmaktadır ve bu davalarda kullanılan yasa maddesinin (TCK 216. madde) amacı belli bir dini korumak değil, dinsel konulardaki inanç farkları sebebiyle toplumun bir kesiminin ayrımcılığa uğramasına engel olmaktır. Dolayısıyla, bu kanun maddesinin ateistler aleyhine kullanılması aslında kanunun ruhuna aykırıdır, çünkü kanunun asıl koruması gereken şey ateistlerin, Alevilerin ve gayrımüslim vatandaşların maruz kaldığı türde haksızlıklardır. Çünkü yakın ve gerçek bir tehlike eğer varsa, İslam dinine inananlar için değil, inanmayanlar için vardır. Eğer ateistlere yapılan hakaret ve haksızlıklar, ateistler için yakın ve gerçek bir tehlike oluşturmadığı gerekçesiyle suç kabul edilmiyorsa (ki aslında tehlike oluşturmaktadırlar, çünkü sıkça rastladığımız, oruç tutmayanların dayak yemesi ya da evrim teorisini öğreten öğretmenlerin baskılara maruz kalması gibi vakalar, toplumda ateistler aleyhine edilen bunca sözden güç alan eylemlerdir), o zaman Fazıl Say'ın, Sevan Nişanyan'ın ya da internetteki blog sayfalarında yazdıkları sebebiyle mahkum edilen onca ateistin sözlerinin inanırlar açısından yakın ve gerçek bir tehlike oluşturduğu nasıl iddia edilebilir? Öte yandan şu da unutulmamalıdır ki, ateizm bir düşünce ve felsefe olarak dinlerin ve din bezirganlarının karşısındadır ve onları her zaman korkutmaya devam edecektir. Türkiye'de sadece Nişanyan ya da Say gibi toplumsal bilinirliği olan ateistler değil, mahallenizdeki komşunuz, okuldaki sıra arkadaşınız, işyerinizdeki meslektaşınız dahil hiçbir ateist yalnız değildir. Bu bağlamda, ortadaki hukuki ve düşünsel çarpıklık ve çifte standarda tüm toplumun dikkatini çekmek istiyoruz. Bir Grup Ateist Adnan Oktar Suc Isliyor -ateistler @ icloud. com- 23 Mayıs 2013
-
merhaba
evrensel-insan şurada cevap verdi: bence başlık Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımSitemize ve aramiza hosgeldin.