FUZULİ tarafından postalanan herşey
-
BiZ SiZi SAVASMADAN YENDiK MÜTTEFiKiMiZ DE AKP !
TSK ve Türkiye Cumhuriyeti(Laik Atatürkçü) karşıtı olan dindarmış gibi görünüp de dindar olmayan, peygamber düşmanı kesimin varsa bir adı, bunları tanımlayan bir kelime, parti yazar mısınız Sayın politika?Bu düşüncenize dayanarak gerçek, samimi dindar kesim kim onu da yazın lütfen?Yuvarlak cümleler hiçbir anlam ifade etmez. Atatürkçü kesimle ilgili olarak da ''sahte Atatürkçüler'' tabiri kullanılıyor, sizce kimden bahsediyor olabilirler?Gerçek Atatürkçülüğü benimsemiş bir kesim adı, parti adı yazın? Bu ülkenin muhafazakar kesimi CHP'yi, CHP'nin politilakarını desteklemez büyük oranda.Sizce bu kesim Laik Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk düşmanı mı? Ordumuzla ilgili şu sorunun cevabını niçin hiç düşünmüyorsunuz, ne oldu da ordumuz siyasetteki gücünü bir anda kaybetti?Kemalist ordumuz kaba tabirle kendini nasıl kafesletti,ordumuz tutuklanan 60-70 veya yüz komutandan mı oluşuyor, Kemalist ordumuz gücünü bu sayıda komutandan mı alıyordu,darbe yapma yeteneğini nasıl kaybetti sizce? Sizin mantığınıza göre hükümet, onun yandaşları ve sesi çıkmayan ordu ihanet içinde, yanılıyor muyum? Muhabbetle...
-
Ders saatlerinin ve okul günlerinin sayısı artıyor..
Bir türlü rayına oturtamadığımız alanlardan hatta en önemli alanlardan biri de eğitim.Yapboz oyunu niteliğinde her gelen bakanla,hükümetle birlikte tekrar bozulan ama bir türlü güzel bir resim çıkaramadığımız eğitim.Eğitimde başarı yakalamış ülkelerin eğitimini incelerken kendi eğitim yapımızdan bihaber bunu yapıp ezber anlayışından bir türlü kurtulamayan eğitim sistemimizin bize öğrettiği ''ezberle'' sorunlarını doğru tesbit etmekten yoksun anlayışlarla tesbitte hata yaptığımız sorunlara çözüm üretmeye çalışırken bozulmuşu, daha da bozduğumuz eğitim...
-
BiZ SiZi SAVASMADAN YENDiK MÜTTEFiKiMiZ DE AKP !
Yazıda verilen bilgilere baktığımda birçok tutarsızlık göze çarpıyor.Yıl 2003 Tezkere geliyor meclise ve geçmiyor, akabinde 25 gün gibi kısa bir süre sonra CIA'nın Türkiye uzamanı Irakta savaş devam ederken Ülkemizin de içinde bulunduğu yürüttükleri gizli planla ilgili bilgileri konferans konusu olarak seçip bilgi veriyor.Bu normal karşılanacak bir durum mu, operasyon(!) sürerken, operasyonu Türkiye siyasetini etkileyecek derece de gizli bilgileri bu şekilde açığa vururlar mı?Böyle bir konferans verildi diyelim bu kadar ciddi bir konuda bu kadar aşikar bir dille, herkesin gözü önünde yapılan bu konferanstan neden 9 yıl gibi bir süre geçtikten sonra haberdar oluyoruz?Sonuçta CIA'nın gizli toplantısında konuşulan bir operasyon veya yıllar sonra bir CIA görevlisinin gizli yapılan bir operasyonun itirafları bilgisini taşımıyor bu yazı. Yazıya bakıldığında ABD tezkerenin geçmesinin tek sebebini ordumuzun Kuzey Irak'a kendi başına girmesine engel olmak için istemiş güya.Irak ile olan savaşta kendileri açısından Türkiye yolunun kullanılmasının savaşın gidişatı, stratejisi ve ekonomik açıdan ne kadar önemli olduğuna vurgu yok.Yazıda bilgiler göre yine ordumuz Kuzey Irak'a ABD'ye rağmen girmek istiyormuş ve Bush girmezsiniz demiş.Ordumuz hükümetin politikası dışında, hükümeti saf dışı bırakarak bunu nasıl yapacaktı, Bush bizim ordumuza ayrıca nasıl giremezsiniz diyor, ordumuzla ayrı hükümetle ayrı mı konuşmuş, mümkün mü?Ordumuzun Kuzey Irak'a ABD'yi hiçe sayan, hükümetin politikasının dışına çıkarak her ne şekilde olursa olsun girmeliyiz, gireceğiz düşüncesini biz niçin bilmiyoruz, bu konuyla alakalı o dönemde ülkemizde bir tartışma yapılmadı ordu eksenli özellikle. Ordu tezkerenin geçmesini istemedi diyelim ve meclisten de geçmedi, biz Kuzey Irak'a girdik mi, bu da olmadı. Ergenekon davasına gelecek olursak bu davada ABD'nin rolünün olduğunu düşünüyorum.ABD AKP'ye destek vermeseydi, bu davanın başlamasına engel olurdu, ordunun Kemalist yapıda, siyaseti kendi kontrolünde tutan yapısını desteğe devam etseydi bir darbe daha yaşamak fiili ya da postmodern bence içten bile değildi.Görünen o ki ABD oyuncu değiştirdi, önce ülkemizde ABD düşmanı muhafazakar kesime karşı Kemalist yapıyı destekledi, ülkemizde İslami bir yönetimin hakim olmasına birçok yolla engel oldu, darbelerdeki ABD izi bunun göstergesi. 2001 yılı sonrasında da AKP hükümetinin geldiği ideolojide değişiklik yaparak, AB-ABD'ye sıcak bakan, işbirliği yapılabilir anlayışını Ulusalcı ABD karşıtı yapıdan desteğini çekerek çıkarına uygun bulmuş olmalı, Irak operasyonu planında AKP grubundan da destek sözü almıştır büyük ihtimal.Siz bizi destekleyin biz de sizi içeride Ulusalcı yapıyla olan mücadelenizde destekleyelim,Irak'ta da PKK'ya karşı size destek verelim şeklinde bir tablo oluştu benim nazarımda. ''Orduyu kafesledik sözü.'' acı verici bir söz yazılanları doğru kabul edersek.En önemli anlamı biz güçsüz, aciz bir devletiz manası çıkıyor.Hükümetle işbirliği yaptılarsa dahi hani ordumuz o derece güçlüydü-şundan dolayı güçlüydü ülkemizde yapılan o kadar darbeyi kendi gücü ve anlayışı doğrultusunda yapmıştı inancından dolayı- bu oyun(!) karşısında hiçbir etki gösteremedi.Buradan şu anlam çıkıyor.Ordumuz ulusalcı kesimin inandığı gibi kendi başına hareket eden, ülkemizde politika belirleyen, siyaseti başka bir gücün etkisinde olmadan yönlendiren bir yapıda değilmiş.ABD başka bir güce, anlayışa destek verdiğinde ordumuz da o bildiğimiz, siyaseti yönlendirme, darbe yapma gücünü bir anda kaybetti, oyuna geldi. Ordumuz darbe peşinde koşsun demiyorum, darbe gerektiğinde(!) yapılır gibi bir anlayışta da değilim. Tabloya bakıyorum ABD'den başka bir şey görmüyorum şu yukarıdaki yazı da bunun göstergesi.Demek ki ABD Kemalist bir orduyla, yapıyla devam etmek isteseydi şimdi çok farklı bir tabloyla karşı karşıya olacaktık bir zamanlar olduğu gibi. Bir gün gelir de ABD'nin müdahale edemediği kendi siyasetimizi ürettiğimiz, kendimizi kimsenin müdahalesi olmadan yönetebildiğimiz zamanları yaşarız umarım.
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
Okuması zevkli, açık,net bir yazı olmuş Sayın Zuhurat, aklım ve bilgim bu yazılanlara katılmaktan başka bir şey söylemiyor.Sonucun,gerçeğin ne olduğu hâlâ bir muamma olsa da... Muhabbetle...
-
Yargıtay'dan yeni 'seks' kriterleri
Katılıyorum Sayın Radya...
-
Yargıtay'dan yeni 'seks' kriterleri
Bu karara göre ''anal veya oral ilişki'' dışındaki bir ilişki içeriği olan vidyoyu izlemek, bulundurmak suç değil.
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
Benim de bir türlü anlamadığım, anlam veremediğim inançla ilgili konulardan biri de ''sınav'' mevzusu.Bildiğimiz anlamda sınav bir sonucu görmek için yapılır.En azından biz bu amaca yönelik yapıyoruz çünkü biz zamana,mekana bağımlıyız ve şu andan sonrasıyla ilgili bütün bilgilere sahip değiliz.İnanç bağlamında bu dünyada bir sınava tabi tutuluyorsak yaratıcı yarattıklarının kendine inanıp inanmayacaklarını bilmediği için mi sınav yapıyor, bilmediği bir şeyi öğrenmeye çalışıyor demek yaratıcının olmuş ve olacakları bilme sıfatıyla çelişen bir durum oluşturuyor.Bu noktada şu cevap veriliyor kitabın içinden değil inançlı insanların aklının çıkarımı bir düşünceyle ''Eğer Allah sınava tabi tutmadan herkesi cennet veya cehenneme koysaydı o zaman da itiraz eden olurdu.'' Bu cevap çok naif, çok basit ve sığ bir düşünce.Bu düşünceyi kabul edersek başka bir çelişki oluştururuz yine inancımızla.Yaratıcı yarattığının itirazından mı korkuyor ki kendisi için bitmiş bizim için devam eden bir sınavı yapmaya gerek duymadan kendi bildiği sonuca göre davransın?Bu düşünceyle de yaratıcıya başka bir eksiklik atfediyoruz bizim itirazımız etme durumumuzdan ''çekinerek'' bildiği bir şeyi bizim de yaşamamızı isteyerek itiraz etme hakkımızı saf dışı bıraktı. Bu haliyle tatmin etmekten öte bir hâl oluşuyor, bahsedilen sınavın kendi mantığıyla da uyuşmuyor.Bu durumu kapsayıcı, kendi içinde tutarlı olarak açıklayabileni görmedim, okumadım da.Bu noktada tasavvuf anlayışına girersek ''Gizli bir hazineydim bilinmek istedim.'' kutsi hadis olarak kabul edilen düşüncesi sınavdan öte daha farklı bir anlamda daha doğru gelecek bir düşünce oluşturuyor.Esasında amaç sınav değil bu hadisten hareketle düşünce üretecek olursak.Bizimle kendini temaşa ediyor düşüncesi de eşdeğer başka bir düşünce.Sınav hem var hem yok gibi bir durum.Dünyaya baktığımda genel bir çerçeveyle düşündüğümde herkes her şey bizim dışımızda bir üst bilinç tarafından kendi istediği gibi oluyor, yaşanıyor.Farklı diller,renkler(ırk)farklı inançlar, iyi-kötü,doğru- yanlış,mutluluk-acı,hüzün kavramları etrafında dönen bir dünya...Olup bitenleri sığ, çelişkili anlamlar içeren bir ''sınav'' düşüncesine bağlamak beni tatmin etmiyor.Yaratıcının kendisi bu duruma gerçekten sınav mı diyor onu bilmiyorum, sınav anlayışıyla söylediği bizim anladığımız sınav mı ne anlamak lazım bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ama söylersem Aşık Veysel'in diliyle: ''Uzun ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldeyim Gidiyorum gündüz gece'' Muhabbetle...
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
''...Bu da, "Bizim Evren"'imizin kendiliğinden oluşamayacak kadar karmaşık ve mükemmel bir düzene sahip olduğu gerekçesiyle bir "Yaratıcı" gerekliliği savını kesin olarak geçersiz kılar.''Bu cümlenizdeki evrenin kendiliğinden oluşamayacak kadar karmaşık ve mükemmel bir düzene sahip olduğu gerekçesini yazınızın başında doğru kabul edelim varsayımından hareketle bir yaratıcının yokluğu çıkarımına dayandırmanız doğru bir çıkarım değil bence.Cümledeki gerekçeyi doğru kabul ederseniz bu gerekçe bir yaratıcının olması düşüncesini doğurur, yokluğunu değil.Çünkü yaratıcının varlığına delil olarak gösterilen düşünce evrendeki düzenlilik, muazzam sistemli yapı.Bu gerekçeyi bir yaratıcının yokluğu düşüncesine bağlamak bilinen mantık kurallarının dışına çıkmak, karşılığı olmayan bir mantık sistemi zemininde düşünmek olur. Siz bir yaratıcının yokluğunu,yok olması gerektiğini eğer iddia edildiği gibi her şeyi yaratan bir tanrı varsa onu da yaratan bir üst bilinç, güç olmalı düşüncesi kabulünden hareketle savunuyorsunuz.Evreni yaratan bir yaratıcının olması gerekliliği düşüncesiyle biri yarattıysa o nasıl var oldu düşüncesi aynı anlamı taşıyan düşünceler değildir.Evreni var eden bir tanrının, bilincin kabulü düşüncesini onu da var eden bir bilinç olmalı, varsa bu sonsuza kadar gider(sonsuz neyse artık?) düşüncesiyle yanlışlamak fikri sebep-sonuç ilişkilendirmesinde birbiriyle örtüşecek anlamlar ve düşünce bağlılığı içermiyor.İnanç bağlamında bir yaratıcıyı kabul edip onun ötesine düşünceyi götürmemek, o noktada durmak tanrının var olması gerektiği düşüncesini mantıki bir gerekçe olan evrendeki düzen,sistemi var eden bir güç olmalı düşüncesiyle tanrıya kadar getirip orada bitirmek gerekçeyi zayıflatıyor ve doğmatikleştiriyor tabiatıyla.Bu düşüncenin ötesine geçip madem bir tanrı var peki o nasıl var oldu sorusundan hareketle bu sorunun cevabını bulamamak da bir tanrının(yaratıcının) yok olması gerekliliğine delil değil. Peki evren dediğimiz bu güç nedir,mahiyeti nedir?Bir dine veya din dışı bir düşünceye inanıyorsanız/inanırsanız odur şimdilik anlamı...
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
İmzanızda kullandığınız '' İspatsız olan her şey boştur...'' düşüncesi de boş bir düşünce, doluysa ispatlayın!
-
OKUDUĞUNUZ KİTAPLAR
''Aklından Bir Sayı Tut'' Kitabı alalı üç dört ay gibi bir süre geçti,aldığım zaman kitabı okumaya neden başlamadığımı hatırlamıyorum, kitabı okumaya yeni başladım; umarım okumama engel olacak dikkatimi dağıtacak,kitap okuma şevkimi bastıracak olumsuz durumlar yaşamam ve kitabı bitiririm.
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
Bana göre karşıt her görüş mesnetsiz değil efendim,mesneti sağlam olmayan her görüş bana göre mesnetsizdir.Başlıkta paylaşılan yazının mesnetleri sizin iki cümlelik sadece düşüncenize,siz düşündüğünüz için öyle olduğu mesnetine dayandığı için o yazıya nazaran mesnetsiz. Görüşünüzdeki temellendirme hatalarını yazmaya çalıştım üstteki yazımda kısaca,sizin yazınız daha destekli,tutarlı ve mantık kuralları içinde olsaydı paylaşılan yazıda sunulan teoriden daha üstün olduğu kanısına varır ve bunu da söylerdim.Emin olun içinde tutarlılık,mantıki doğruluk olan her düşünceyi düşünmeye,irdelemeye açık bir haldeyim uzun zamandır. Muhabbetle...
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
Kısa yazımı anlaşılır yazdığımı düşünüyordum oysa,lakin anladıklarınız benim anlattıklarım değil.Benim yazımdan ''Aklıma her gelen olmak zorundadır.'' şeklinde bir yargıyı çıkarmanız ilginç.Ben bilimsel ispatı yapılmamış ama aklımızda var olan bir algının kesinlikle var olması gerekliliği veya bunun bilimsel temellerinin olduğu düşüncesini ifade etmedim ki bu tarz bir düşüncenin doğruluğunu veya yanlışlığını değerlendirebileceğimi ne bir mantıki değer var ne de bilimsel veriler. Allah olmayan herhangi biri,ispat edilen bir şey Allah olamaz; şeklindeki düşüncelerinizin mantıki veya bilimsel bir temeli yok.Bu cümlelerinizin doğruluğu kesin olsaydı,kesinlik kazanmış olsaydı ne burada bu tartışma yapılırdı ne de bugün ilahi dinler kalırdı ortada.Evrenin var oluş sebebi,onu var eden sebep hala muamma. Evrenin bir yaratıcı tarafından yaratılıp yaratılmayacağı konusunda sahip olduğumuz bilgiler o derece kısıtlıyken bu bilgiler ışığında bir mantıkla, varsa Allah kendini yok edecek daha büyük bir güç yaratabilir mi düşüncesini paradoks bir düşünce olarak ortaya koyup, temellendirmesi baştan yanlış olan bu düşünceden hareketle de Allah'ın olmayacağı düşüncesine varmak mesnetsiz,havada kalan bir düşünce. Şu andan bahsetmişsiniz ve şu an bildiklerimiz bilmediklerimizin ne kadarı bunu biliyor musunuz?Maddenin parçalanamayan en küçük yapı taşının atom olduğunun doğru olduğu zamanlarda,atomun da parçalanabileceği bilgisi bizim bilme alanımızın dışında dururken, atomun parçalanamayacağı bilgisi de mi kanıtlanmış oluyordu bu bilgiyle birlikte?Bakın bugün atomun parçalanabileceğini, atomdan da daha küçük yapıların yine atomun içinde olduğu bilgisine ulaştık bugün ve daha da ötesine.Bildiğimiz bilmediğimiz her şeyden üstün bir varlık olmadığından şeklinde bir düşünceyle var olduğu düşünülen bir varlığın yok olduğuna hükmetmek kendi içinde çelişen bir düşünce zaten.Bizim bilmiyor olduğumuz bir şeyin yok olduğu anlamına gelmiyor, aklımızda varsa vardır düşüncesinde de olduğu gibi. Evrende var olup olmadığını bilmediğimiz bir şeyin yok olduğu ispatını yapabileceğimiz bir yöntem geliştirilmedi daha, düşünce temelinde dahi olsa.Allah'ın yok olduğunun ispatını yapmak demek, evrenin varlık sebebinin bütün bilgisine ulaşmış olmak demektir, var olduğunu ispatlamak da aynı şekilde. Bu başlık altında başlığı açanın paylaştığı yazı evrenin şuursuzca,tesadüfi olaylarla var olma düşüncesine karşılık evrenin bir akıl tarafından,bilinçli olarak var edilmiş olması düşüncesini daha önce de dediğim gibi mantık kuralları ve bilimsel verilerden hareketle yapılan çıkarımlarla felsefi çerçevede anlatmış.Bu yazıda anlatılan Allah'ın var olmasının düşünce temelinde dahi olsa olma gerekliliği değil esasında.Evrende bir bilincin olması gerekliliği veya evrenin kendisinin bilinçli olduğu.Bu teze katılıyorum;lakin evrendeki bilincin Allah olduğu düşüncesi o yazının içinde yine temelsiz bir düşünce.Evrende bir düzen var,öğrendiğimiz birçok bilimsel kanun var; bu düzen,kanunlar bir bilince işaret ediyor, ya evren kendi kendini var etti ya da evreni var eden başka bir güç var.Evrenden başka bir varlık yoksa evrenin kendisi de Allah olabilir.Evrenin kendisi yaratıcıysa evrendeki bu kadar sistemli,düzenli bilgi ve bizi var eden evren bizi niye var etti sorusu anahtar soru oluyor bizim için.Hiçbir misyon yüklenmediyse bize, öylesine varsak,var edildiysek evrende hiçbir şeyin anlamı yok o halde,evrenin kendisinin bir anlamı yoktur daha da ötesinde. Şimdi siz neyin yokluğunu düşüncede dahi olsa kanıtlamış oldunuz,söylediğinizin bir anlamı var mı?
-
Allahın varlığının bilimsel ispatı
Mantık kuralları ve bilimsel veriler kullanılarak güzel bir yazı yazılmış bir yaratıcının olması gerekliliği konusunda.Lakin bu ispata ''Allah'ın varlığı''nın bilimsel ispatı demek günümüzdeki pozitifist bilim anlayışı çerçevesinde değerlendirildiğinde ''Allah'ı somut olarak deneysel faaliyetlerle görünür kılmak demektir.Peki yazıda yapılan bu mu, değil.Yazıda felsefe yapılmış ki hala ''yaratıcı'' konusu felsefenin alanından çıkıp bilimin alanına inebilmiş vaya bilim bir yaratıcının varlığını yokluğunu anlayabilecek derecede evren dediğimiz sistemdeki bütün bilgiyi gününüzde çözmüş/çözebilecek aşamada değil.''Allah'ın günümüz biliminde ispatı demek ''Allah''ı somutlaştırmak, deneylerle ispatlamak demek, mümkün mü bu? Yazıda mantık ve bilimsel verilerden hareketle evrenin kendiliğinden, bilinçsiz maddenin kendisinin var etmesi felsefi düşüncesi karşısında kendiliğinden var olmadığı, bir bilincin,aklın var etmiş olacağı ve var edenin de maddenin kendisinin olmadığı düşüncesi felsefi düzeyde tutarlı,ayrıntılı ve destekli bir şekilde savunulmuş. Yazımı burada kesmek zorundayım,düşüncelerimi geniş bir zamanda ifade etmeye çalışacağım...
-
Sağlıkta Yeni Sistem... AKP, Yatalak Hastaların Sağlığını Diyanete Emanet Ediyor... “Dünya bir geçiş noktası asıl olan öbür dünya”
Yalan...Sağlık sistemini AKP'nin Diyanet'e emanet etme haberi yalan.Paylaşılan yazıda kullanılan başlık bu ve paylaşan kişinin de kısa yorumunda kullandığı bu tanımlama getirilecek uygulamayı tanımlamadan uzak.Önce bu uygulamayla ilgili düşüncenizi yazmadan kullandığınız başlığın hangi anlama geldiğini biraz düşünerek eleştirinizi yazsaydınız inandırıcı,tutarlı ve okunabilir bir yorum olurdu en azından.Bu haberin geçtiği birçok link var ben birini buraya vereyim de en azından haberin gerçeğini okusun birileri sonra ne düşünüyorsa düşünsün yine. (-http://www.gastebursa.com/saglik-haberleri/2012/5/11/33829/yatalak-hastalara-imam-papaz-haham-destegi.htm-) Bu konuyla ilgili görüşümü yazmıyorum, yalan değeri taşıyacak kadar çarpıtılmış bir başlıkla verilen haberin,yorumun altında muhabbet zaten olmaz,yapılacak tartışmadan da kimse faydalanamaz. Ayrıca siyasetle ilgili yazdığım birçok yazıda anlatmaya çalıştığım bir düşünceyi de ifade edeyim.AKP ve AKP zihniyetindekilerin birçok yanlışı olabilir ki bana göre de var veya siyasi düşüncesinin dayandığı kültürel,sosyal değerleri benimsemiyor olabilirsiniz,başka bir siyasi görüşte,başka değerlerle yaşıyor olabilirsiniz. AKP zihniyeti sütten çıkmış ak kaşık değil lakin ona karşı eleştiri geliştiren zihniyet de kendi yanlışlarını,tutarsızlıklarını göremeyecek kadar kör olmuş bir zihinde, kendi karanlığında kaybolmuşluğunun olmadığı farkındalığıyla karanlıklara ışık tutacağı avuntusuyla kendini avutuyor. Konuşmaya devam herkes kendini dinliyor nasıl olsa...
-
Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.
Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A)Türkiye bir asra yakın zamandır demokrasiyle yönetilen hukuk üstünlüğüne dayalı bir devlettir. B)Türkiye'de Müslümanlar Cumhuriyet düşmanı,laiklik karşıtı şeriat sistemi hayranıdır. C)Türkiye Kemalistlerindir, dolayısıyla devleti de ancak onlar yönetebilir. D)Türkiye'de sadece kendi düşüncesinin doğru olduğunu,diğerlerinin tehlikeli olduğunu,yanlış olduğunu savunan birçok ''sürü'' grubu vardır. E)Bütün bu olup bitenler ABD VE AB'nin oyunudur, herkes de bunu bilir. Muhabbetle...
-
Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.
Siyasi bir mevzuda epeyce uzun ve ayrıntılı bir yazı yazmışsınız hocam.Siz siyaset alanında toplumun sorgulaması konusuna değinmişsiniz ben siyasetle birlikte dünyada olup bitenleri,insanı,evreni sorguladım-isteyerek veya istemeyerek nedenini hala bulamadım-söyleyeceğim o ki bulduğum, dünya bağlamında ifade edecek olursam dünya belirlendiği gibi dönüyor,içinde biz insanlar da belirlendiği gibi yaşıyoruz..Dünya,evren boyutunda siyaseti sorgulamanın hiçbir anlamı kalmıyor benim dünyamda.Benim gibi sorgulayın anlamını kaybetsin bu meseleler şeklinde bir düşünceyi savunsam bir anlam ifade eder mi sizin için,hayır. Sizin Türkiye'deki siyaset bağlamındaki düşüncenizin doğruluğu hangi mantıki kurallarla doğrulanabilir ki Sayın halukgta?Düşüncenizin mantığını sorguluyorum, ayrıca düşüncenizi dayandıracağınız mantığın mantıklılığını.Ülke olarak zorlu bir imtihandan geçtiğimizi söylediniz, neyin imtihanı,kim yapıyor bu imtihanı,konuları ne,cevapları ne, nasıl çalışılmalı bu imtihana,hangi davranışlar geliştirilmeli aşikar mı?Bir AKP'li,MHP'li,CHP'li,BDP'li bir başka partili de dahil mi bu imtihana biliyor mu imtihanda olduğunu,sizin gibi düşünürse bu kadar farklı kanatlarda olan insanlar imtihanı doğru mu anlamış olacak,bu imtihanın sonucu ne olacak? Bakın ne kadar da çok sorguluyorum... Muhabbetle...
-
Türkiye nin dizginleri kimin elinde?
Türkiye'nin AKP'den önce dizginlerinin kendi elimizde olduğunu düşünenlerden şu sorunun cevabını istiyorum.AKP iktidar olana kadar devletin dizgini, ordusuyla, yargısıyla, arka planda bürokratik gücüyle ulusalcı-Kemalist dediğimiz bugün Ergenekon davasıyla birçoğu tutuklanan kişilerin güdümündeydi, bunlar AKP'nin dahi kırmayacağı bu gücü nasıl oldu da kaybettiler,birilerinin verdiği destek geri mi çekildi yoksa, yerine AKP'yle devam kararı mı alındı acaba?Ergeneon AKP'nin boyunu aşan bir davadır, güç mücadelesidir ve görünen o ki bu güç Ergenekon'dan alınıp AKP'ye aktarılmıştır, çıkar meselesi sonuçta bu işin arkasında ABD varsa.Bir gün de bu ülkede işin içinde ABD olmadan bir ulusal siyasi meseleyi konuşmayı çok arzu ediyorum.
-
ÖLMEYE HAZIR MISIN?
Duygu durum bozukluğu her konuda olduğu gibi bu konuda da net bir düşünceye bağlı kalıp onu hissetmeme engel oluyor.Ziyadesiyle düşünce var aklımda ama hiçbiri birine baskın gelip hissettirmiyor kendini.Ölmek değil de ölüm sebebi, acı çekerek ölmek korkutuyor beni.Yaşamaktan zevk aldığım söylenemez, yaşama dair birçok duygum öldü zaten, nasıl oldu, neden oldu bilmiyorum, sorguluyorum, böyle olması mı gerekiyordu, hangi anlamı çıkarıp ne yapmalıyım konusunda da fazla bir fikrim yok.Yaşamak kimi zaman veya çoğu zaman kimine güzeldir, kimi zaman veya çoğu zaman kimine göre işkencedir,ölmek bu işkenceden azat olmak gibi gelir, hissediliş farkı işte...
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
Madde ötesi, maddeden hareketle düşünce geliştirmek demek maddeye dayalı bulguların ötesiyle ilgili felsefe yapmak demek.Tartıştığımız konuyla ilişkilendirirsem evrendeki tek gerçek madde midir,madde ezeli midir, ebedi midir,varlığının sebebi nedir,maddenin bir bilinci var mıdır,amacı var mıdır konusunda düşünmek, düşünce üretmek evrenin anlamı üzerine felsefe yapmak demek. Maddeyi etkileyecek madde ötesi olgu tabirini nereden çıkardınız sizin gibi ben de anlamadım. Siz bana maddenin varlık sebebinin yine kendisi olduğuna,maddenin ezeli olduğuna,kendisini var ettiğine, bir bilincinin olup olmadığına,maddesel evrenin bir amaç doğrultusunda mı yoksa tesadüfen mi madde tarafından var edilip edilmediğine, evrende maddenin dışında başka bir enerjinin olup olmadığına dair tartışmayacağımız felsefe yapmayacağımız hani dedim ya dünya yuvarlaktır kesinliğinde bir bilimsel kanun, teori, gerçeklik söyleyin yani evrenin varlık amacı bilimsel olarak şudur diyen bir nesnel bilgi verin ben de evrenin anlamı nedir,bizim anlamımız nedir üzerine düşünmekten kurtulayım, var mı böyle bir bilgi?
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
Evreni anlamlandırmada, evrende olup bitenlerin nasılından çok ''niçin?''ini sorgulama bağlamında evreni anlamaya çalışan maddeci ve maddeyle birlikte maddenin niçinini sorgulayan okuduğum kitaptaki anlayışla sizin burda savunduğunuz anlayış arasındaki düşüncemdi söylediklerim.Konuyla ilgili kullandığım, kullandığımız kavramlarda ortak anlamlar üzerinden düşüncelerimizi ifade etmediğimiz anlaşılıyor.Bahsettiğim kitapta ortaya konan felsefe, maddeden öte, maddeyi hiçe sayan, maddeyle ilişkisi olmayan tamamıyla metafizik düşünceler değil.Örneğin yazar bir evrimin olduğuna inanıyor ama ''Evrim Teorisi'nin ortaya koyduğu evrimin nasıl gerçekleştiğine dair düşüncenin ötesinde yine evrimin cevap veremediği niçin konusunda birçok bilimsel alandaki görüşleri de yorumlayarak maddeye dayalı madde niçin böyle davranıyor konusunda maddeye takılıp kalmayıp materyalist yani maddeci düşüncenin ötesinde bir teori ortaya koyuyor. Madde ötesi bakıştan kastım, temeli maddeyle ilişkisiz tamamıyla metafizik düşünceler üretmek, hiçbir kanıtı olmayan bütünüyle soyut düşünceler geliştirmek, bu bakış açısının maddeci bakıştan daha üstün, daha doğru olduğu fikrini savunmak değil.Madde ötesi bakış dediğimde akla doğrudur metafizik, kanıtlanması mümkün olmayan,kanıtlanma kanıtlanmama gibi bir kaygısı olmayan dini inançlar,felsefi düşünce anlayışları geliyor.Cümlemi kelime/kelimeler cımbızlamadan kendi anlam bütünlüğü içinde değerlendirip anlamış olsaydınız evreni anlamakta madde ötesi felsefelerin yani inançların, buna benzer felsefelerin bilimsel dayanaklarla düşünce üreten felsefelerden daha üstün, daha bilimsel olduğu gibi bir düşünceyi savunmadığımı görürdünüz.Konu olan cümlemle anlatmak istediğim okuduğum kitapta yazarın evreni anlamak, evrende maddeyle birlikte maddenin bir evrensel bilincinin olduğunu sadece maddeye takılıp kalan, maddenin nasılını açıklayıp,niçini konusunda kanıtları olmadığı halde bütün anlamı maddeye yükleyen bakış açısına, maddeci anlayışın ürettiği felsefeye karşılık daha kapsayıcı, daha doyurucu,anlamlı, madde ötesi yine maddeden hareketle bir düşünce geliştirdiğini ifade etmekti. Evet evren görünürde maddeden maddenin daha ötesine giderseniz bir enerjiden oluşuyor.Evrende asıl olan maddedir, maddenin kendisi tek gerçektir, evren açıklanırken evrende olup biten her olgu, durum maddeyle açıklanır diyen materyalist anlayış evreni açıklamak adına ortaya çıkmış bir felsefedir.Bu anlayış evrenin bir amacının, bilincinin olup olmadığı konusunda ise yine maddenin kendisiyle maddenin devinimiyle açıklamaktadır değil mi?Evrim Teorisi'nden örnek verecek olursak maddeden canlılık oluşum sürecinin ''nasıl'' olduğu açıklanmakta ama niçin madde canlı oluşturmuştur, bu evrendeki maddeye bürünmüş enerjinin bilinçli,amaçlı bir süreç geliştirmesi midir, yoksa hiçbir amacı olmayan maddenin amaçsızca ortaya koyduğu süreç midir konusunda elle tutulur, kanıtlanabilir, nesnel gerçeklik düzeyinde bir açıklaması olmayıp sürecin kendisini, sürecin anlamı olarak görmesi bunu da maddenin bilinçsiz rastgele bir devinimine bağlaması felsefi bir yorumdur,çıkarımdır.Bu açıklama maddeci bir açıklama olup doğruluğu bilinmeyen ama kesinliği taraftarlarınca inanılan materyalist bir düşüncedir, ve bu kesin böyledir fikrinin kabulü,savunulması, bunun bilimsel bir gerçeklik olduğu algısı felsefesi yapılan bilimsel bir düşüncenin doğmatik tezahürüdür.Bu düşünce beraberinde şu çıkarımı da savunmaktadır.Evren Tanrı denilen evrensel bir bilinç tarafından var edilmemiştir,evren evreni oluşturan enerjinin bilinci olmayan, amacı olmayan devinimidir.İşte bu düşünce bilimin kanıtladığı bir düşünce değil, bilimin felsefi yorumlarından birinin ortaya koyduğu doğmatik bir düşüncedir.Niçin mi doğmatik diyorum?Kesinliği ıspatlanlanmamış ama kesinliğine kesinlik derecesinde inanılan, savunulan her düşünce doğmatikdir de ondan.Ve her insanın hayatında benimsediği bir felsefi anlayış vardır dolayısıyla her insan biraz doğmatiklik taşır normaldir.Önemli olan bunun farkında olacak kadar doğmatik olmamaktır.Hayatımıza yön veren her düşüncenin doğruluğu bilimsel olarak ispatlanmış olsaydı hayatta bugün felsefe diye bir alan kalmaz, insanda inancın yerini bilimsel kanunlar, teoriler alırdı, bilimde artık evrende gizli kalmış hiçbir bilgi yok açıklamasını yapardı. Bilimin felsefesiyle ortaya konan düşünceler bilimsel kanunlar değildir,bunu iyi ayırdetmek gerekir. Okuduğum kitabın ortaya koyduğu kuram da bilimsel verilere dayanarak bilimin aydınlatamadığı evrenin anlamına dair ortaya konan felsefi bir Tanrı Kuramı yaklaşımı.Maddeci anlayış evrenin tek gerçekliğinin bilinci olmayan, amacı olmayan enerjinin maddeye dönüşmüş devinimi derken okuduğum kitap bu enerjinin amaçsız, bilinçsiz bir nerjiden ibaret olmadığı düşüncesinin daha anlamlı olduğunu iddia ediyor, evrendeki bu enerjiye bilinç yüklüyor ve adına Tanrı diyor.Kitabi dinlerde anlatılan Tanrıy'la evreni bilinçli var ettiğini düşündüğü Tanrı aynı değil. Konuyla alakalı doğmatik olmayan gerçekliği size ya da felsefeye dayanmayan dünyanın yuvarlak olduğu kadar kesin olan savunduğunuz düşünceyi söyleyin de dünyanın yuvarlak olduğuna inanmayan gerçeklerden, bilimden bihaber bir düşünce taşıyan ve gerçeği öğrendiğinde bundan utanan biri olayım?
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
Her yazdığımdan ifade etmediğim düşünceler çıkarıyorsunuz, dolayısıyla ne cevaplarınız sorularıma karşılıyor ne de anlatmak istediğimi tam anlayabiliyorsunuz.Mevlana'nın sözüyle anlatmak istediğim de buydu, olmadı. Benim bilimle sorunum olduğunu, bilimin bulgularına değer vermediğimi anlatmadığım halde nasılsa anlayan , daha doğrusu düşünmek istediğiniz gibi anlayan sizsiniz.Bilimin geldiği noktada her konuda bulguları, söylemleri, bu bulgular konusunda bilim dünyasındaki tartışmalar,yorumlar, farklı görüşler,bilimin bulguları temelinde geliştirilen felsefi görüşler ortadadır.Sizin bu başlık altında yaptığınız bir konu hakkında bilimsel bir kanunu kendi düşüncelerinizi katmadan aktarmanız değil, tartıştığımız bir konuyla ilgili bilimsel bilginiz düzeyinde felsefe yapmanızdır bunu da benim düşüncelerime, yaklaşımıma karşılık kendi yaklaşımınızı bilimsel bir kanunun ortaya koyduğu nesnel gerçeklikmiş gibi savunduğunuzu zannedip, sizin düşüncelerinizin bilimsel benim düşüncelerimin dogmatik olduğu kanısını dogmatik bir düşünce tavrıyla ifade etmenizdir. Bilimin araştırma alanına girmeyen bir konuyla ilgili kesin yargıda bulunması ne zamandan beri bilimin yöntemi ilkesi olmuştur?Tanrı'nın dini kitaplarda bahsedildiği şekilde varlığı yokluğu ayrı konu, evrende bir yaratıcı bilincin olup olmadığı konusunda bilim neyi ispat etti de kesinlik düzeyinde önce bunun bir Tanrı olamayacağı fikrini kabullenip bu fikre bilimsel bir kabulmüş gibi inanabiliyor ve akabinde karşı düşünceyi doğmatik düşünce olarak algılayabiliyorsunuz? Ayrıca benim medde ötesinden bir haber beklediğimi hangi zihinsel süreciniz sonucunda çıkardınız, kendi anladıklarınızı benim anlattığımı zannediyorsunuz..Bilim bugün maddenin mahiyetini anlamada, dolayısıyla evrenin sırlarını çözmede maddeden maddenin özüne inecek, maddenin anlamını çözebilecek bir kapıyı aralamıştır.Bilim kimsenin tekelinde değildir siz de bilirsiniz diyeceğim ama yazdıklarınıza bakılırsa bilim kendini bazı beyinlere emanet etmiş de tek onların söylediği bilimsel, bilim adına ancak onlar konuşur gibi garip bir anlayışınız var.Şükür ki bilimsel faaliyet alanına bilimin şövalyeliğini yaptığını zanneden insanlar hakim olamıyor da bilim kendi yolunda ilerlemeye devam ediyor.Beni kendi kafanızdaki sadece doğmatik düşünen inançlı insanlarla karıştırıyor, kendi zihninizdeki şablona koyup, düşüncelerim üzerinde de fazlaca düşünme faaliyeti yürütmeden anladığınızı düşünüyorsunuz ve yanılıyorsunuz. Size sorduğum sorulara karşılık yanıt verdiğiniz bakış açısı, daha doğrusu felsefi yaklaşımınız sorulaımın gerisinde kalıyor ki bahsettiğim kitap tam da sorularımın kapsadığı alana karşılık gelecek bir bilimsel, felsefi derinliği içeriyor, size de tavsiye ederim, okuyun, düşüncelerim değişir, ''madde'' korusun, düşüncelerim Tanrı fikrine falan evrilir diye kaygılanmayın. Şu an evren hakkında sahip olduğunuz düşünce, maddenin %95'inden habersiz bilimin bulgularından kendi mantığınızla ve örtüşen mantıklarla yapılan felsefi düzeydeki bir inançtan ibaret.Ben sizin durduğunuz yerdeki düşünceyle tatmin olmuyor,maddeye yüklediğiniz mananın evrenin gerçek manası olmadığını düşünüyor,yani yaptığınız bilim felsefesi ve sizinle aynı görüşteki felsefeler evreni açıklamaya yetmiyor, yok yetiyor, ben demiyorum bilim diyor diyorsanız eee o halde evrende merak edilecek bir şey kalmadı demektir. ''Aşkı biyolojik evrim yarattı'' düşüncesi bir hastane binasına bakıp, binayı tuğlalar,çimento, demir,kereste,cam bir araya rastgele, tesadüfen gelerek oluşturdu ve binanın da insanların sağlık sorunlarını giderme amaçlı olmasını yine rastgele, bilinçsizce düşündüler demekle aynıdır.Bilim bugün bu binayı görüyor, ne işe yaradığını söyleyebiliyor,binayı oluşturan malzemler hakkında açıklama yapabiliyor ama o binanın hastane olmasını sağlayan, o binayı hastane amaçlı düşünen kimdir, madde midir, bilinçli midir konusunda cevap veremiyor. Sizin ve Evrim Teorisi'nin bu noktada yaptığı açıklama anlamadığı, ne olduğunu tam bilmediği bir olguyu oluşturan asıl sebebi sürecin kendisi zannederek ve bunu da bilinçsiz bir süreç nitelemesiyle anlamlandırarak açıkladığını zannetmesi. ''Aşkı biyolojik evrim yarattı.'' bu kadar mı, anlam bilgi bu mu yani.En azından Evrim Teorisi ve onun bahsettiği süreçle ilgili tesadüfilik yerine,ortada düzenli olarak, bir sistem dahilinde, bir amaç doğrultusunda gerçekleşen bir olgu var, bundan hareketle madde evrimi bilinçli olarak, bir amaca yönelik, bütün tesadüfi durumlardan en uygun olanını tercih etme bilincini göstererek gerçekleştirmiş olma durumu var, şeklindeki bir düşünceyle süreci bu manada açıklaması daha anlaşılır, varsa söylenildiği gibi bir durum daha uyumlu olurdu.Darwin bahsettiği evrim sürecinin bu yönüyle fazla ilgilenmemiş, bu olaydaki bilinci,maddenin rastgele, tesaadüfi bir süreç işletmesiyle maddenin bilincine dahi bağlamayarak açıklamış olabilir ama bu açıklama ne gerçeğin ta kendisi ne açıklama bilimin ortaya koyduğu tartışılmaz bir gerçektir. Muhabbetle...
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
Yazınıza karşılık yazdığım uzun bir yazı maalesef internet sıkıntısı nedeniyle silindi, tekrardan aynı yazıyı yazmak istemiyorum.Biz bu konuyu tartışırken Bernard Haısch isimli bir yazarın ''Tanrı Kuramı'' başlıklı bir kitabını sipariş etmiştim ve elime ulaştı okumaya başladım.Tam da tartıştığımız konuyla ilgili yazılmış yazarın kendi penceresinden evreni,olası Tanrı'yı, evreni, bilimin materyalist düşüncesinde gördüğü eksikliği, kitabi dinlerdeki genel Tanrı anlayışı bağlamındaki evrenle olan açıklamalarındaki çelişkiyi bilimsel temeller üstünde felsefi yorumla anlatan bir kitap. Kitabın arka kapağında şu cümleler var:''Bir tarafta gerçekliğin yalnızca madde ve enerjiden ibaret olduğunu, her şeyin laboratuvar ortamında ölçülebileceğini veya teleskop aracılığıyla gözlemlenebileceğini ve eğer bunlar yapılamıyorsa onun var olmadığını varsayan materyalizm, indirgemecilik ve rastgelelilik öncülleri temeline dayalı olan geleneksel bilim vardır. Diğer tarafta evrimi, 4.6 milyar yaşındaki Dünyayı ve dünya dinlerinin birbiriyle çelişen iddialarını hesaba katmayan Tanrı'ya ilişkin geleneksel dini dogmalar vardır. Tanrı Kuramı kitabında Bernard Haisch her iki dünya görüşünü de bir kenara bırakmakta ve hayatımıza anlam katacak ve aynı zamanda yeryüzündeki yaşam ve evren ile ilgili olarak keşfedilen her şey ile uyumlu olan yeni bir kuram sunmaktadır. Ona göre Nevvton "İşte Tanrı" derken haklıydı ve "Bu dünya yalnızca maddesel değil" derken yanılıyordu. '' Ben kitabı okuyayım, yazarın felsefesi daha doyurucu, bakışı daha tutarlı ve kapsayıcı.En azından sadece maddeye takılıp kalmamış, doğmatik bir anlayışla materyalist bir dar bakışla düşünmemiş, maddenin de ötesinde, evren bütünlüğünde büyük resme yine bilimsel verilere yaslanarak baktığını görebiliyor, maddeyle sınırlandırılmış bir düşünce ufkunun ötesinde olanı anlamaya çalışıyorsunuz. Evrendeki bilince doğru bir yolculuk, siz madde durağında bekleyebilirsiniz.
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
İletim internetin azizliğine uğradı...
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
Siz düşünsel bağlamda bu noktaya geldiyseniz bilimin aydınlatamadığı bir alanla ilgili bütün bilimsel bilgilerin ışığında, felsefe boyutunda farklı düşüncelerden birine ya inanırsınız ya inanmazsınız.Aklımın bu konuyla alakalı bütün sınırlarınız zorluyorum, kendi bildiğim, araştırdığım bilimsel, felsefi bilgiler düzeyinde.Ben evrendeki enerjiyi bilinçli bir kaynağa bağladığımda bu bilincin de nasıl oluştuğuna, bu bilinci oluşturan bir gücün var olup olmadığına dair akabindeki soruları da aklıma geliyor, gelecek de.Sizin için de aynısı geçerli, evrende madde ezeli ve ebedi diyorsanız aynı soruyu yine sormak zorundasınız bu nasıl oluyor, ezel-ebetten kasıt ne, bununla ifade edilebilir mi bu durum,diye.Maddenin ezeli -ebedi olduğuna inanmak, varlığı kendinden olan başlangıç sebebi kendi olan Tanrı açıklamasından daha üstün, daha doğru bir felsefi çıkarım değil. Sizce evrendeki aşkı var eden sebep ne, evrenin var oluş sebebi ne diyerek de daha kapsamlı hale getirebiliriz soruyu? Muhabbetle...
-
AŞK,ın gerçek tarifi..AŞIK,lar okumasın..:)
''Sen ne kadar bilirsen bil bildiğin karşıdakinin anladığı kadardır.'' diye cevap versem anlar mısınız acaba?Kendi düşüncenizin üstünlüğünü açıklama konusunda söyledikleriniz inançtan öte bir anlam içermiyor, anlatmaya çalıştığım da bu.Düşüncede ilerleme mantığı Evrim Teorisi'nden hareketle evrende tanrı diyebileceğimiz bir bilincin olmadığının bilimsel bir çıkarım olduğuna biat etmek mi oluyor? Evrim Teorisi'ni dahi yanlış aksettiriyorsunuz.Evrime etki eden bir bilinç var mı diye soruyorum Evrim Teorisi'nin kendisi dahi maddenin bilinçsiz evrimine, tesadüfi sürecine bağlıyor siz bunu bile görmüyor, sürecin amacı canlı oluşturmaktı gibi sürecin kendisini sürece etke eden bilinç gibi açıklıyor sorulan soruya karşılık gelmeyen, teorinin dahi temelinde olmayan bir düşünceyi güya bilimselmiş gibi savunuyorsunuz.Düşüncemin değişmesi için kendi inancınız olmayan bir bilgi verin de inanmak zorunda kalsın aklım, kaçamasın bu bilgiden. Sizin tabirinizle maddenin canlı oluşturmadaki anlamı neydi?Cevap:Mutasyon-Doğal seleksiyon Size ''Nasılsınız?'' diye sorsam siz aynı mantıkla ''Adrenalinim fazla salgılanıyor,serotin hormonumda buna bağlı olarak artış var.'' diyerek cevap verdiğinizi düşüneceksiniz.Neyse ''aşk''ı evrim yaratmadı bence, sizce olabilir.