Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

FUZULİ

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.980
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

FUZULİ tarafından postalanan herşey

  1. Evrende ''evrim'' diye nitelendirilen bir enerji yok.Evrendeki bu enerjinin evrilmesi diye nitelendirdiğimiz süreçlerle tezahürü var, evrim teorisi denilen teori de canlılıkla alakalı enerjinin canlılık oluşturma sürecinin ismi, bu süreci başlatan, bu sürece güç veren değildir kendisi ki önceki yazımda da bahsettiğim gibi Evrim Teorisi de evrime etki eden güç konusunu maddenin kendi bilinçsiz gücüyle, tesadüflere bağlayarak açıklıyordu.Bir örnek verecek olursak elinize aldığınız bir kitapla ilgili olarak kitabı ortaya koyan bilinç, güçle ilgili bu kitabı yazan bir bilinç var, yorumunu yaparsınız.Kitabın kendisi kitabı yazan bilincin kendisi değildir.Kitabı oluşturan güç, kitaba yüklenen mana kitabın kendisi demek, Evrim Teorisi'nde(!) evrime etki eden gücü,bilinci, manayı bilmeden ya da bunu görmezden gelerek evrimin kendisine yüklemekle eşdeğerdir.''aşk'' konusuna gelecek olursak evrendeki kozmik bilinç Evrim Teorisi'nin(!) bahsettiği süreçte canlıda aşk olmasını istedi ki aşk ortaya çıktı.Siz bu noktada evrende evreni kapsayan bir bilincin olmadığına inanıyor, evrenin canlılıkla ilgili bir sürecinde bu sürecin evrendeki bilincin dışında tesadüfen aşkı ortaya çıkardığına inanıyorsunuz.Evrende neden-sonuçlara bağlı düzenli bir sistemin olduğuna inanmak demek yani evrendeki olaylar hakkında determinist bir düşünceye sahip olmak, esasında evrende bir düzen varsa bu düzenin düzenleyicisinin de düzenli bir bilinç olması gerektiğine inanmayı gerektirir mantıken.Bu noktada da ayrılıyoruz, siz evrenin Tanrı diyeceğimiz bir bilincinin olmadığına inanıyor, varsa bir bilinç bunun da maddenin kendisinden kaynaklandığını düşünüyor ve maddenin kendisindeki bilincin de hiçbir amacının olmadığına inanıyorsunuz.Maddenin kendisinde bir bilinç varsa madde bilinçlidir düşüncesini kabullenmeniz gerekir yoksa evrendeki neden-sonuç ilişkisine dayanan bir sistemi tesadüf gibi içi boş bir kavramla açıklamak zorunda kalırsınız ki ve bu bir çelişkidir.Maddede bilinç var diyorsanız Evrim Teorisi'nin bahsettiği süreçte de bilinç aramanız gerekir, Evrim Teorisi'nin bu bilinci tesadüf gibi bu duruma karşılık gelmeyen bir kavramla açıklaması sizin de aynı şekilde buna dayanarak 'aşkı evrim yarattı'' tezinizde aşkın maddenin amaçsız bir süreç haliyle ortaya çıkması düşünceniz hem maddedeki bilince inanıp hem de bunu inkar etmenizdir. Madde dediğimiz evrendeki enerjinin somut hale gelmiş tezahürü, bir görüntüsü.Size göre bu enerjinin hiçbir amacı yok çünkü bir amaç doğrultusunda hareket etmesini sağlayacak bilinci yok.Bilinçsiz bir evrendeki bu kadar sistemi oluşturan ne o zaman?Hem determinist bir yapıda kendi kurallarıyla sistemleri olan bir evren var hem de bu sistemler ne hikmetse hem kendilerinden habersizler hem de niye bu sistemi bu kadar sitemli çalıştırdıklarını bilmiyorlar. Siz evrendeki sistemlerin kendisine evrenin anlamı diyorsunuz ve bunun amacının olmadığına inanıyorsunuz ben ise bu enerjinin bilinçli olduğuna inanıyor ve bir anlamının olduğunu düşünüyorum.Aşk da tesadüfen bizde zuhur etmiş değildir,aşkın bir anlamı,sistematiği,işlevi varsa bizde zuhur etmesinin asıl anlamı da asıl kaynağındadır, bu kaynak Evrim Teorisi olamaz Evrim Teorisi bir kaynak değil zaten, kendisini tesadüfe dayalı bir anlam amacıyla açıklamaya çalışan bir teori aşkın anlamını nasıl açıklayabilir ki? Muhabbetle...
  2. Alem sır küpü, alem sinir küpü, alem tuhaflıklar dehlizi, alem akla zarar...Alem bir o kadar da insanı var olduğuna teşekkür ettiren mutluluk sebebi, aşık olunacak sevgili... Aleme aklımdaki, gönlümdeki bütün düşünce, his zincirlerinden kurtulup(Ne kadar kurtulabilirsem!..) baktığımda ne düşünecek bir bir düşünce ne de bağlanacak bir his kalıyor ben dediğim bende,alem yok oluyor gözümde,manalar birbir ölüyor aklımda, hisler yetişemiyor halimi anlatmaya, kayboluyorum hiçsizliğin içinde, kendimde, alemde.Sonra dönüyorum aleme,insanların içine, zamanda seferde olan, akan hayata.Yaptığım düşünce, gönül yolculuğu biraz tasavvufi olsa da tam manasıyla bildiğim bir amaca ulaşmak için, kendimce doğru bildiğim bir yolda sefer ediş diyemiyorum.Tasavvuf yolunu takip ederek ulaşsaydım tasavvufun diliyle ''fenafillah'' ı yaşayacaktım belki!Tasavvufun ''fenafillah'' dediği ''Allah'la'' hemdem olma, beni bu dünyada sınırlayan bütün düşünce, gönül kalıplarından azat olup yaratıcıda yok olma deneyimini yaşamadım.Evreni düşünürken, kalıplarımdan sıyrılıp ulaştığım hiçlik oydu belki,hiç oluşumun adı buydu belki.Kendi içimde alemle birlikte yaşadığım bu yolculukla anlatmak istediğim hem bütün anlamların bittiği yer hem de bütün anlamların toplandığı anlam.Benim için son nokta,ister buna Kozmik bilinçle bir olmak, ister Allah'ta yok olmak, isterse deli saçması deyin. Bu halin dışında düşüncemle,gönlümle döndüğümde akan hayata, insanların arasına,kendi sınırıma konuşulacak o kadar fazla konu, uğraşılacak o kadar fazla mesele var ki adına hayat dedikleri ne kaçabilirsin bundan ne de hiçliğine inanıp kandırabilirsin kendini.Canını acıtır yaşadıkların, yine mutluluğa boğar canını acıtan dışında yaşadıkların, yaşam kaygısına düşersin, çalışırsın, boğuşursun hayatla.Dini ya da dini olmayan bir düşünceyle kayıtlı beynin tavır belirler diğer insanların düşünceleri karşısında, hayatı anlamlandırma adına.Siten rengin vardır, siyasi görüşün vardır, felsefi duruşun vardır, dini anlayışın vardır, ten rengin vardır,anıldığın bir millet vardır, konuştuğun bir dil, uğraştığın bir iş, yaşadığın bir dünya,geleceğe dair umutlar, yaşanılan acılar, çaresizlikler üstüne anlamlandırdığımız hayat vardır karşımızda,tutunuruz hayata kendi anlamlarımızla.Hem her şeyidir gözümüzde hayat hem de hiçbir şey oluverir bir anda. Veysel'in de dediği gibi: ''Uzun ince bir yoldayım Gidiyorum gündüz gece Bilmiyorum ne haldeyim Gidiyorum gündüz gece Dünyaya geldiğim anda Yürüdüm aynı zamanda İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece'' Her insan kendi kadar hayatı anlamlandırıp kendi kadar yaşıyor.Bir düzen var evrende, evrenin içinde dünyada, dünya içinde bizde.Akılla, bedenle,gönülle, ömürle sınırlandırılmışız.İyilik,kötülük,acı, sevinç,yaşam, ölüm sınırları içinde kendimize sınır olan kendimizle varız şartları bizim dışımızda var olan hayatla, yaşıyoruz hayat dediğimiz zamanı, evren dediğimiz alemi. Ne mi anlatmaya çalışıyorum?Alemi...Biz yine farklı fikirler taşıyacağız, yine kendi doğrularımız olacak, farklı düşüncelerimiz olacak, tartışacağız, konuşacağız, hayatı kendi penceremizden anlayıp, kendi hayatımızı her insanla, dünyayla, evrenle birlikte yaşayacağız... Muhabbetle...
  3. Modern Fizikte Kuantum Fiziği'nin fiziğe yeni bir temel oluşturduğuna inanıyorsanız,biliyorsanız atomaltı dünyada ''belirlenemezliğin'' ortaya konduğunu da duymuşsunuzdur.Determinizm bilimin daha yeni kapısını aralamaya başladığı evrenin, yani maddenin özüne doğru yolculuğunda atomaltı dünyadaki belirlenemezlik teorisiyle işlevsel olma özelliğini kaybetmiştir.Düşüncenizi dayandırdığınız determinizm Kuantum Fiziği, kuramıyla yerini kaybetmişken siz hangi olguyu hangi geçerli bilimsel öğretiyle açıklıyorsunuz? Evrim teorisinin canlılığın oluşum sürecinde mutasyon ve doğal seleksiyon ilkelerinin kendisi tesadüfle açıklanıyor yanılıyor muyum?Yani evrim sürecine etki eden mutasyonları, doğal seçilimi kontrol eden mekanizmaya evrim ne diyor, bu süreci yöneten bir bilinç yerine tesadüf kelimesi kullanılmak zorunda kalınıyor ki evrim teorisine tesadüflerin canlıları, canlılığı oluşturduğu teorisi demek evrim mantığına ters olmaz. Soru basit canlılığın oluşma sürecine etki eden bir bilinç var mı yok mu?Evrim'in cevabı canlılık tesadüfler sonucu mutasyonların ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkmıştır.Yanlış mı anlamışım ben evrimi, yanlış anladıysam evrimin varsa başka bir cevabı söyleyin de mahrum kalmayım?Şu yazdığım ''Canlılık tesadüfler sonucu mutasyonların ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkma'' cümlesinde ''tesadüf'' kelimesi yerine bilinçli bir tasarım yazarsanız ''Akıllı Tasarım'' la karşılaşırsınız. Demek neymiş ''Evrim'' canlılığı tesadüflere bağlayarak tesadüfi mutasyonlar ve doğal seleksiyon sonucu bir sürece bağlayarak anlatıyormuş.Tartıştığımız konu evrimin var olup olmadığı değil, evrime etki eden gücün var olup olmadığı, evrimin buna ne dediği karıştırmamak lazım. Bu arada aşkı evrim yaratmadı, evrene aşka koyan bilinç bizde aşkı var etti.Buna evrim penceresinden bakıp kendi bakışımla ifade edecek olursam evrendeki bilinç canlılığa aşk kattı.Düşüncenizin kaynağına dönün,bedeninizi oluşturan hücrelere, hücrelerden maddenin alt parçacıklarına, fotonlara, kuarklara... dönün, kendi özünüzle evrenin özü bir, bir olabilirseniz, olabilirsek evrenle aşkı testesronların mı yoksa evrendeki adı konulmamış bilincin mi var ettiğini anlarsınız, anlarız...Bu cümlemde testestoron maddesi ne kadar da sığ kaldı değil mi?Testestoron dediğiniz bir hormon, özünde madde, maddenin özüne indiğinizde saf enerji.Bu enerjide aşk var, testestorana da aşkta görev vermiş demek ki, evrim dediğiniz evrenin ne kadarı, neyi ki? Muhabbetle...
  4. Eeee ben de bundan bahsediyorum Sn. Nostramefe.Önce kesin dediniz, sonra sanıyorumla bitirdiniz.Güzel olan ''sanıyorumun'' doğru olduğunu, sizin fikriniz olduğunu anlamanız, güya deterministsiniz, faydasını ne zaman göreceksiniz? Muhabbetle...
  5. Bence evrimle ilgili düşüncelerinizin evrime ihtiyacı var.''Aşkı evrim yarattı'' düşüncesinin bilimsel kanıtı cevap vermesi gereken yüzlerce sorusu bulunan bir teoriyle, teorinin kendisinin bile bu konuyla alakalı bir açıklaması yokken ''Evrim yarattı'' demek ne buna cevap olabilir ne de bu cevaba bilimsellik atfedilebilir, olsa olsa buna da dini olmayan inanç denir. Evrende bilimin hala adını koyamadığı, ne olduğunu ya da olmadığını anlamadığı bir bilinç var bence.Kuantum Fiziği'yle ilgili bilginiz vardır.Maddenin özüne inildiğinde evrenin tek bir enerjiden oluştuğuna, bu enerjinin farklı şekillerde dalgalanmalarından somut gördüğümüz evreni oluşturduğuna dair önermeler var.Bu enerjinin bilinçli olduğuna dair bir fikir yürütmek için evrene bakmamız yeterli.Bilimin ortaya koyduğu fizik, kimya, biyoloji kanunlarına baktığımızda bunun tesadüfi olma, amaçsız olma olasılığına karşılık bu düzenin düşünen, amacı olan bir bilinç tarafından oluşturulmuş olma ihtimali akla daha yatkın.Evreni, canlılığı tesadüflerle açıklamaya çalışan, evrim varsa dahi bu sürecin yöneticisi konusunda hiçbir fikri olmayıp, bu sürece bilinç dışı tesadüfi kendiliğinden olma anlamını yükleyen evrim teorisinin cevapsız kaldığı evrimi koşulsuz şartsız kabul edenlerin de üzerinde hiç düşünmediği, bu sürece etki eden bir bilinç var diyenlere karşılık hayır kendiliğinden, tesadüfi oluyor cevabını vererek güya bilimsel bir gerçekmiş gibi felsefi nitelik taşıyan bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan açmazı, görülmeyen yanı tam da bu nokta. En azından evrim teorisi kendisini sunarken maddeden canlı, canlılık, canlı türleri oluşurken evrimin özünde, bu süreçte canlı ortaya çıkarma anlamı, bilinci var maddede denilerek bu süreçteki biliç gözardı edilmeyebilirdi,görülebilirdi.Eğer evrim sürecinde maddenin, şartların canlı oluşturması, canlı türlerini ortaya çıkarması bu durum madde canlılılığı oluşturmak için şartlar da bu sürece etki ederek binlerce, milyonlarca kez süreçte maddenin kendini denemesi, yanılması düşüncesini de bu sürece katarak ifade etsek bile evrim sürecinin canlı oluşturma bilincinin olmadığını, burada bir bilincin, maddenin bilincinin olmadığını söylemek, bu süreci tesadüfe indirgemek sürecin kendisine bakıldığında kendi mantığıyla örtüşmeyen, mantık dışı bir düşünce olarak nitelendirilebilir. Maddede bir bilinç varsa bu bilincin ne olduğu, maddenin kendi anlamının ne olduğu da sorgulanmalıdır.Din kitapları, evrenin, canlıların, canlıların içinde bizim de kendi mantığı içinde bir sistem dahilinde, bir amaç dolayısıyla yaratıldığını söyler,yaratanın da tek bir üst bilinç, güç Tanrı olduğunu iddia eder. Evrenin var olma sebebini, bizim var edilme sebebimizi tesadüfe bağlamak, evrendeki fizik, kimya, biyoloji kanunlarını da tesadüfe indirgemek, maddedeki bilinci görmemek bir nevi kendimizi inkar etmek anlamına gelir.Ben özünde bir maddeyim ve kendimin farkındayım, yani bende bir bilinç var.Bende bilinç varsa maddede bilinç var.Maddede bilinç varsa evrende de var ve bütün evreni kapsayacak bir bilinç bu, demek mantığa, gerçekliğe aykırı olmasa gerek. Bu bağlamda kilit soru şu?Bu bilinç, evreni, bizi niçin var etti, dolayısyla biz niçin buna cevap arıyoruz, aradığımız cevap ne?Kitabi dinlerin verdiği cevap ortada, bilimin söylediği ne?Evrimin anlamı ne, her şey bilinçsiz bir sürecin ürünüyse var olan her şeyin anlamsız olduğunu söylemek mantık gereğidir. Muhabbetle...
  6. İşte soruyorum ben de ''Kahin misiniz falcı mı?'' nerden biliyorsunuz dinin bilimle kanka olmayacağını da önce kesin bir dille olmayacağını sonra sanırımla olamayabileceğini ifade eden iki farklı bakış açısı geliştiriyor ve bunu görmüyorsunuz?Bilimsel düşündüğünü ifade eden, bilimi düşüncesine referans alan birinin her düşüncesi bilimsel olmuyor demek ki?Geleceğe dair veya geçmişe dair bilimsel geçerliliği şüphesiz kabul edilmemiş düşüncelerle ilgili bilimsel düşünce iddiası altında ortaya attığınız düşüncelerinizin ifadesinde kesin yargılar ortaya koymanın bilimsel olmadığının farkına varın efendim.Her konuda kesinlik ifade eden bir dil kullanıyorsunuz ara sıra zorlamayla da olsa ''sanırım''ları da görüyoruz.Bu durumu, durumları düşünmekten korkmayalım... Muhabbetle...
  7. Ben iki kere iki nasıl dört eder diyorum, siz ikiden bir çıkınca ''aşağı yukarı'' iki kalır diyorsunuz.Evrimin ne demediğinden ne diyeceğini demiş gibi söylemişsiniz ya bravo denir ancak buna.Sorduğum sorulara yanıt mı yazdığınız şimdi?Cevabınız evrimin mutasyona uğramış hali, mutasyona uğrayan hücreler misali.Evrimin yaydığı mutasyon dalgalarına uzun süreli maruz kalınca bir düşünce ne hale gelebiliyor çok güzel bir kanıt yazınız.Evrimin aşk teorisi nerde sadece sizin zihninizde, değilse söyleyin bir kitap da okuyayım bende. Muhabbetle...
  8. Milyarlarca yıl sonra bugünkü balıklar bırakın uçmayı belki insan olurlar biz de ne oluruz bilmiyorum.Sanmak bir fikrin bilimselliği için kanıt değildir.Balığı kavağa çıkardınız öldürdünüz(ki bu bile söylenemez sizin düşüncenize ters, geçmişte uçtuysa gelecekte uçmayacağına dair bir kanıt yok gelecekte de olabilir değil mi?) bu kesinlikte bir cevap yazmıştınız konuyla alakalı, şimdi içine sanrılar girmiş, bu daha anlaşılır bir bakış açısı. Muhabbetle...
  9. Keşke uzun yazsaydınız Sn. demirefe, bu kadar kısa hikaye olmaz.Siz inançların söylemleri için masal diyorsunuz da sizin şu yazdığınızın da hikayeden kalır yanı yok.''Aşk''ın biyolojik evrim sonucunda oluştuğuna dair bir tezi ilk defa duyuyorum.Sizin teziniz mi bu?Evrim teorisinin hiç olmazsa elle tutulur yanları var. Peki aşk biyolojik evrim sonucu oluştu diyelim,buna dair teorinizi açıklayan bir kitap, destekleyebileceğiniz bir makale önerebilir misiniz? Sizin söylediğiniz tam da şu mu oluyor?: Milyonlarca yıl önce canlılar evrilirken başlangıçta aşk yoktu, canlılar aşk diye bir duyguyu tanımıyor, vücutta bilinmeyen bu duyguya karşı da bir tepkime oluşmuyordu.Sonra vücuttaki bazı kimyasallar ortaya bir tepkime durumu çıkardılar, bu tepkimeye de biz aşk diyoruz öyle mi? Belki de vücudumuzdaki kimyasallar aşkı bulabilmek için milyonlarca kez tesadüfi denemeler yapmışlardır, bu teoriye göre bunu söylemek akıl dışı değil, normal şartlarda akıl dışı. Aşk tesadüfleri sever de aşkın kendisinin bilinçsiz bir süreç sonucunda ortaya çıkma olasılığı, bir bilincin aşk duygusuna karşı vücudumuzdaki biyokimyasalların tepki vermesini sağlayacak şekilde düzenlemiş olma olasılığına oranı nedir, hesaplayabilir misiniz, hesaplandı mı ya da? ''Aşkı biyolojik evrim yarattı.'' düşünceniz sizin inancınız düzeyinde mi bilimsel olarak nesnel,deneyimlenmiş, ispatlanmış bir olğu düzeyinde mi? Muhabbetle...
  10. Oldu mu şimdi Sn. demirefe?Balığın sudan çıkıp, kanatlanıp uçması oldu değil mi?Bugünkü balıklar bunu yapamıyorlar tabiki, ama olmuş diye kesinlik düzeyinde bilmiyor musunuz?Balık sudan çıkıp kuş olursa benim dediğimin olmama ihtimalini niçin bugün balık kavakta, kuş suda ölür mantığıyla olma ihtimali sıfırmış gibi bunu da adınız gibi biliyormuş bir düşünceyle savunuyorsunuz? Daha bütünü bilmiyoruz ki bildiğimizin ne kadar olduğunu kıyaslayalım... Muhabbetle...
  11. Ben size aşkın bünyemizdeki biyolojik süreci nedir, diye sormadım?Bir şiir de kağıda yazılmışsa, kağıttan boyadan ve mahiyetindeki bilimum maddelerden oluşur.Peki şiirdeki duygu, anlamın madde göstergesi nedir, şiirdeki, duygu anlam, şu şu maddelerden oluşuyor diye gösterebilir misiniz?Zahirle manayı birbirine karıştırıyor, zahiri manaya katıyor, zahirin de mana olduğunu ifade ediyor bakışınız.Bir şarkı dinlediğinizde şarkı zahirde ritmik ses dalgalarından oluşur, ama her dinlediğiniz şarkıdaki hisse, duyguya göre biyokimyasal tepkimeler oluşur.Artık hangi hormonlar salgılanıyorsa. Hormonların tepkimesi, bu süreç hissedilen duygunun kaynağı değil, sonucudur. Bilgisayarın açma tuşuna bastığımızda bilgisayar açılma tepkisi verir örneğin.O tuşa açılma tepkisi vermesi için bu nevi türden bir bilgi yüklenmiştir değil mi?O tuşa basmak, o tuşa basıldığında bilgisayarın açılma süreci, bilgisayarı açmak için o tuşa yüklenen anlamın kaynağı değildir.Tuş yüklenen bilgiye tepki vermektedir.Aşkta da bünyemiz bu duyguya tepki verecek şekilde biyokimyasal bir düzenle donatılmış demek ki?Bilgisayar tuşu örneğine dönersek bilgisayar tuşuna o açma tepkisini vermeyi yükleyen bir bilinç var, bu bilginin geldiği bir kaynak var, sizce aşkın anlamının kaynağı nedir, sorum buydu? Süreç anlamın kendisi olabilir mi?Bilim labaratuarda deney yaparken deney sürecine bilimin anlamı diyebilir miyiz?Zahirde görünen deney,deney bu faaliyetin süreci, deneyle elde edilmeye çalışılan, niyetlenen manadır, amaçtır değil mi? Muhabbetle...
  12. Aşk dediğimiz duygu durumuna vücudumuz tepki veriyor yani, bu tepki haline de aşk deniyor değil mi?Bu aşk hali nerden gelmiş olabilir ki?Vücudumuz bu hali kendi mi üretti, acaba ;diye felsefi bir soru sormadan şaşkınlığımı ifade edemiyeceğim? Muhabbetle...
  13. Kim bilir gelecekte dinle bilim kanka bile olabilir, oturur gelecek nesiller yahu nedir bu düşmanlık, ayrılık gayrılık, son verelim bu kavgaya, bitsin bu hasret, diyebilirler.Her öngörü olasılık dahilinde.Var olana daha çok yaklaşacak böyle giderse bu kesin. Muhabbetle...
  14. Aşkın divan edebiyatındaki temsillerinden biri, pervanenin ateşle hemdem oluş hali.Beşerden örnek vereyim o halde, Ferhat'ın dağları delmesi, Züleyhan'ın kendinden geçmesi, İbrahim'in ateşe yürümesi, Ayşe'nin ailesine sırtını dönmesi, Mehmet'in babasının şirketler zincirinden vazgeçip, kapıyı çarpıp gitmesi, ..mesi, ..mesi yani... Bütün bunları yaptıran hormonun adı ne Sn. demirefe? Muhabbetle...
  15. Daha önce de ifade ettiğim gibi ben bilime dini destekleme işlevini yüklemiyorum, bu meyanda bir düşünce gülünç olurdu.İnanan insan için bilimin yerinin ne olması gerektiğini kendi penceremden ifade ifade ettim, düşüncemin tercümesi bu.Bir inanç bilimin bulgularına ters düşüyorsa o inancın inandırıcılığı kalmaz. Bilimi kabullenmek demek neden fizik ötesini reddetmek demektir?Sizin mantığınıza göre yine daha önceki düşüncemi tekrar edeceğim yeri geldiği için bütün bilimadamlarının inançsız olması gerekir.Bilimadamlarının bütünü ya da geneli inançsız mıdır, inançsızlığı mı savunmuşlardır yaptıkları bilimle çelişki oluşturmamak için?Siz bilimi inancın yerini de dolduracak kapsamda bir değer zannediyorsunuz efendim.Bilim dine alternatif insanın inanma alanını dolduran bir değerler bütünü değildir, din de bilimin yerini işgal etme iddiasında değil, bilimin alternatifi değildir. İnsan da da ne sadece akıl vardır ne de sadece gönül.İnsanın fiillerini oluşturan akıl ve gönlüdür.(Zamanım olmadığı için burda bitirmek zorundayım.) Muhabbetle...
  16. İnançlı, inançsız,tek tanrıcı,çok tanrıcı,siyah,beyaz aleme gelmişiz her adem bir fikre eder iman.Muhabbet edelim diye mi bu kadar farklı var edildik düşündüm bir an? Muhabbetle...
  17. Yanlış bilgi değil,yazdığım inançta, ,inançlı insanda bilimin yeri ne olmalı konusuyla ilgili benim fikrim, siz bunu bilgi zannedip buna mukabil bir yorum yaptınız, yanlış anladığınız için de yorumunuz da düşünceme karşılık gelecek anlamda örtüşmüyor.Ben bilim inancı desteklemelidir veya bilimin inancı destekleyen bir işlevi olmalıdır gibi bir fikir ortaya atmadım.İnançlı için bilimin yeri ne olmalıdır konusunda ki fikrimi söyledim ikisi çok ayrı fikirler efendim.Bilimin bırakın dini bir düşünceyi din dışındaki bütün ideolojik düşünceleri, bu düşüncelerden herhangi birini destekleme, bunun için çalışma gibi gayesi yok.Bilim bir ideoloji oluşturmak için var değildir bu ideoloji ister dini olsun isterse din dışı bir ideoloji olsun.Bilimin ve inancın yerini çok iyi biliyorum efendim ama bilimin hayat felsefemizdeki yerine, hayatımızda konumlandırdığımız yerine gelince bu herkes için değişir. Bilimsel hayat felsefesiyle hayat yaşamak, bilimsel hayat felsefesi şeklinde bir hayat felsefesi duymadım.İnançlı bir insan bilime karşıdır, hayatında bilimin yeri yoktur gibi bir düşünce varsa bu düşünce bilimsel değilidir.Bu anlayıştan üretilen bir hayat felsefesi de bilimseldir diye sunulamaz.Bu mantıkla bakarsak dünyadaki gelmiş geçmiş bütün bilimadamlarının dini bir inanca bulaşmamış, hayatında buna hiç yer vermemiş olması gerekir.Bilimsel düşünen bir insan inançlı olamaz diye bir kanun mu ortaya koydu bilim?Bilim insan hayatının her alanını kapsayan insan hayatında bilimin somut bilgiler üretemediği düşünce anlayışlarına karşılık her zaman için bir alternatif bilimsel düşüncesi olan bir faaliyet alanı değildir.Siz hayatınızdaki hiçbir fiilde dini bir inancın refaransını kullanmıyor olabilirsiniz, buna bilimsel hayat felsefesi de diyebilirsiniz ama bu felsefe bilimseldir iddiasında bulunamazsınız. Sizin de siyasetle ilgili bir tavrınız, desteklediğiniz bir siyasi anlayışınız vardır.Sizin desteklediğiniz siyasi anlayış bilimin ürettiği, kanun niteliğinde bir anlayış mıdır?Desteklediğiniz anlayışı destekliyor olmanızın sebebi,sizin düşüncelerinizle, örtüşmesinden, dolayısıyla o düşünceye sevgi besliyor olmanızdandır.Bilim mi söyledi o düşünceyi savunmanızı, o düşüncenin yanında yer almanızı veya ona ilgi, sevgi beslemenizi.Vatanınızı, milletinizi seviyorsunuzdur nedeni ne?Bilimsel bir araştırma sonucunda bir bilim adamı vatanı,milleti sevmenin kanununu mu buldu?Bu sevgi bilimsel bir sevgi midir, seviyor olmamızın kaynağı bilim midir?Yardıma ihtiyacı olan birine yardım ettiniz ve bundan büyük haz duydunuz, niçin yardım ettiniz?Bilim yardım et dediği için mi, bilime mi yaslandınız?Anlatmak istediğim şu bilim hayatın her alanına kaynaklık edecek bilgi üreten, hayatın her alanını kapsayacak bir hayat kanunu üretmiş değildir.Bunları söylerken iyilik yapmanın,vatanı sevmenin benzer fiillerin dayanak noktası inanç olmalı doğru olan bu demiyorum.İnançlı insan vatanı sevmesi gerektiğini inanca dayandırır, insan ayardım etmeyi inancından hareketle yapar, inanmayan da bilimsel bir temele dayandırarak yapmaz, yapmak iyidir, insan olmak budur gibi bir felsefeyle yapar bilim dediği için değil. Bilimin şu an için ulaşamadığı ama var olan bir gerçek bilim ulaşamadığı diye yok olmaz efendim bilimin de bu düsturda bir ilkesi yoktur, varsa söyleyin.Bir zamanlar bilim maddenin en küçük yapı taşı parçalanamaz olan atom diyordu, ama atomun parçalanabilir bilgisi orda duruyordu,bilim atom parçalanamaz derken başka kaynaktan gelen bir bilgi parçalanabilir deseydi bu bilgi yalan mı olacaktı bilim bulamadığı için.Bugün bilim evreni yaratan bir bilinç var veya yok demiyor, diyemiyor, yarın derse dini kitapların dediği gibi çıkarsa nolacak?Bugün bilim bunu bilmiyor diye yarın böyle bir bilinç var derse yok mu diyeceğiz? Dini inanç refaranslı bir yaşamı bir kenara koyuyorum, benim hayatta hareket noktam bilimdir ve bu doğrudur mahiyetinde bir mantığın doğruluğunu yanlışlığını kıyaslayacağımız biz mantık yok efendim.Ben hayata sizin gibi bakmıyorum ama bilim benim hayatımın her yerinde ve yerli yerinde, ne kadar bir alana hitap ediyorsa orda duruyor. Kader konusunu tartışmak istemiyorum çünkü kader kavramıyla ilgili anlaşabileceğimiz bir ortak kavram alanı yok anlaşılan o.İnsan hayatta her istediğini yapamıyor efendim, en azından bugün bu bir gerçek.Çarpıcı bir örnek var söylemeden geçemiyeceğim.İki ayağımız var.Birini havaya kaldır denildiğinde kaldırabiliriz ama ikisini kaldır denildiğinde kaldıramayız, bunu tercihimizle yapamayız.Sınırlandrırılmış bir hayatta sınırlandırılmış bir akılla,duygu dünyasıyla ve bunların kendimize özgü oluşan şartları kadar kaderimizi belirliyor, irademizi kullanıyoruz.İşte size insanın kendi kaderi... Muhabbetle...
  18. Evrilirken devrilip yerde kalmam umarım... Muhabbetle...
  19. Muhtaç olmayan akla muhtaç olan akıllarımız vardır. Muhabbetle...
  20. Aşk... Pervanenin aşık olduğu ateşte yanmasıdır, aşk olmasıdır.
  21. Düşünmeyen akıl fakirdir de her düşünce zengin midir? Muhabbetle...
  22. Aradığım bende Dayı da ben bende değilim.Hız ibresinin sonunda 180(!) yazan Toros'un Mercedes'in 200'üne ulaşmaya çalışması gibi bir haldeyim. Muhabbetle...
  23. ''Düşünüyorum öyleyse varım.'' (Descartes) Muhabbetle...
  24. Bugünden itibaren 500 milyon yıl sonrasını düşünelim ve o günün bilimadamları bugüne dair canlı kalıntılarına ulaşsınlar.Ne bulurlardı sizce?Maymun ve insan fosili.Nasıl açıklarlardı sizce bunu? Muhabbetle...
  25. Efendim bilime kapılarım sonuna kadar açık ki inanan insanın da inancının yol arkadaşı olmalı bilim.Bir inanç evrenle ilgili iddialarda bulunuyorsa bilim onun en büyük destekleyicisi konumundadır mantıken.Bir inanç bilimin bulgularına ters düşüyorsa iddiaları açısından o inanç yok hükmündedir mantıken.Evrenin bir yaratıcısı olacak kendi gönderdiği kitaba farklı bilgiler koyacak evreni de buna ters bilgilerle, sistemlerle donatacak ve kendi yarattığı sistem ilahi kitapta söylediğini yalanlayacak.Bilim söylendiği gibi bir yaratıcının olmadığını ortaya koyarsa, ilahi kitaptaki bilgilerin yanlışlığını ispatlarsa tartışma da biter bu noktada biz de öğrenmiş oluruz niye var olduğumuzu.Gerçek şu ki insan hayatını anlamlandırma bağlamında yerini bilimin dolduramadığı madde ötesi bir değerler bütününe yaslanarak, yaslanmak zorunda kalarak yaşıyor.Siz yaşamınızın anlamına dair yaşamınızı oluşturan hayat felsefenizin bilimsel temelde olduğu iddiasındasınız ve böyle olması gerektiğini düşünüyorsunuz..Siz niçin yaşıyorsunuz?Yaşamınızın anlamı ne bu anlamı size bilim mi söyledi?Dünyadasınız ve bir yaşam sürüyorsunuz, insanın yaşam anlamı şudur şeklinde bilimsel bir bilginiz mi var?Sevginizin,öfkenizin,acınızın, mutlu olmanın, mücadele etmenin, hayallerinizin asıl anlamı ne, bilimsel bir anlam mı içeriyor, bilimsel bir anlam için mi yaşıyorsunuz?İnsanlara iyilik yapmanın güzel bir davranış olduğunu, kimseyi kırmamanın, kimsenin hakkını yememenin doğru olduğunu,yalan söylemenin kötü olduğunu, insanları,canlıları sevmenin doğru olduğunu bilimsel bir araştırmanın sonucunda mı öğrendiniz?Hareket noktamız bize bu konularda yön veren bunların kaynağı bilim mi?Annemizi, babamızı, arkadaşımız sevmemizi, onlar için gerektiğinde acı çekip fedakarlık yapmamızın dayanak noktası bilim mi, bilim söylediği için mi biz böyle davranıyoruz,hayır. Düzenlenmiş bir sistemde çerçevesi belirlenmiş kurallar dahilinde düşünüyor, hissediyor ve yaşıyoruz.Esasında her insan kendi rolünü oynuyor evrende,evren de kendi içinde. Muhabbetle...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.