Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

FUZULİ

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.980
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

FUZULİ tarafından postalanan herşey

  1. Meraba'nın anlattığını anlamadığımı düşünmenize sizin adınıza üzüldüm dennise(Anlaşılması zor bir cümle oldu,şöyle bir baktım da). Yorum yaptığım yazı Meraba'nın iki cümlesiydi, söylediği de çok kısa ve açıktı.Ben daha çok ikinci cümlesine dikkat ettim, ne dedi; kaderin, bilimsel(bilimsel bilgi) tanımı yoktur.Doğru mu, ben doğru dedim, siz yanlış anlayıp doğru kabul ettiğimi söylüyorsunuz.Ben o cümleyi, kaderin bilimsel tarifi yoktur, anlamında anladım ve dedim ki mealen, evet, kader bilimsel bir alanın kavramı değil, dini bir kavram, dolayısıyla da bilimsel bir tarifi yoktur,doğru bir yaklaşım dedim. Meraba'nın kader konusuyla ilgili diğer düşüncelerine yorum yapmış değilim, eğer Meraba'nın yazdığı iki cümlenin son cümlesini yanlış anladıysam, o cümlenin doğru anlamı ne, kaderin bilimsel bir tarifi vardır, kader bilimin konusudur,bilimin kader tezi vardır,mahiyetinde anlamlar mı içeriyordu, o cümle?O cümleden anladığıma, o cümlede anlatılana katıldım.Eğer kaderin bilimsel alanla ilgili bir kavram olmadığı, dini bir kavram olduğu, bilimsel bir tarifinin olmadığı düşüncesi yanlışsa; kader bilimsel bir kavramdır, dinin değil bilimin kavramıdır, bilimin yüklediği anlamı içeren bir tarifi vardır düşüncesi karşı tez olarak öne sürülmüş olur ki bu tezin yanlışlığını belirtmeye gerek yok sanırım. Benim söylediğim örneğin ''penaltı'' kavramının bir spor dalı olan futbol alanına ait olduğunu, tıp alanında bunun bir tarifinin olmadığını söylemek gibi. Ama kader kavramı dini bir terim olmakla birlikte içerdiği düşüncelerin bir kısmı(!)(Ölçü anlamıyla ilgili kısmı), bilimle ilişkili, dolayısıyla bilimsel çerçevede de irdelemesi yapılabilir,sizin yaptığınız da kaderin bu kısmıyla ilgili. ''Bilim kaderi ispat etmiştir.'' düşüncenizin yerli yerinde anlam kazanabilmesi, anlamlı olabilmesi için ''Kader'' kavramının dini temelde net olarak hangi anlamı içerdiğinin ortaya konması gerekir, siz ''kader''i sadece ''ölçü'' anlamından hareketle ortaya konan evrendeki her şeyin ölçülü, nizamlı, belirli olması anlamıyla kabul edip düşüncenizi bu zemin üzerine bina ediyorsunuz.''Kader'' kavramının içerdiği anlam sadece bu değil ki kader terimi; kaza, kader, irade gibi kavramlarla birlikte beraber anılan girift anlam boyutu olan dinî bir kavram, bu yönüyle ilgili bilimsel bir tesbit, ispat yapılabilir mi? Bu şekilde bir tesbit yapıldıysa veya bu tesbit, ispatı siz yaptıysanız merakla bekliyorum yazacaklarınızı. Muhabbetle...
  2. Konuyla ilgili olarak fikrinizi almak, irdelemek istediğim örnek, gerçek bir olgu paylaşacağım:Görev yaptığım okulda dikkatimi çeken bir şey oldu.Aynı soyisme sahip bir grup akraba öğrencinin okuldaki başarı düzeyi,derslere olan ilgisi velhasılı zeka düzeyi gibi nitelikler bağlamında genel olarak başarılarının, zeka düzeylerinin düşük olduğunu gözlemledim; bir başka soyisme sahip bir grup akraba öğrencilerde ise başarı düzeyleri ve zeka düzeylerinin genel olarak çok iyi olduğunu gördüm.İlk bakışta genetik bir durum göze çarpıyor da konumuz kader olunca kader penceresinden bakıldığında hangi sonuca varılabilir ne denebilir bu konuda? Aynı şekilde görev yaptığım bu bölgede kızları okutmama, okuldan çıkınca veya okula devam ederken dahi sorgusuz, sualsiz evlendirme anlayışı var.Şimdi bir kız bahsettiğim bu yerde, belirttiğim baskın kültür anlayışının etkisinde, bulunduğu yerin düzeni içinde kendi tercihi olmayan orada doğduğu için oranın şartlarında bir yaşamın şekillendirdiği hayatı istemese de yaşamak zorunda kalıyor.Burada doğan kızların kaderiyle bu şartların hüküm sürmediği bir yerde doğan kızların hayatı farklı şekilleniyor, kader inancı açısından nedir bunun hikmeti Sn. dennise? Muhabbetle...
  3. Sn. dennise, bu defa Sn. meraba'nın konuya yaklaşımını ve açıklamasını çok yerinde ve doğru buldum; kader kavramının taşıdığı bilgi ve ait olduğu alan bağlamında bilimsel bir kavram olmadığı, dolayısıyla bilimsel tarifinin olmadığı yaklaşımı doğru.Bilimsel bir kavram, bilgi değil dedikten sonra bilim kaderi yok sayar da diyebilirdi, demedi. Kader kavramının öne sürdüğü bilginin(Kuran'i kader inancı tam olarak hangi bilgileri söylüyor bu arada) bilimsel bilgilerle uyumluluğu, konunun başka bir yönü, siz de bilimsel bilgiyle uyumlu olduğunu vurgulamışsınız.Uyumsuz olması durumu tuhâf, çelişkili bir durum ortaya çıkarırdı, Kitap'ta farklı bir bilgi, evrende buna uymayan bir bilginin olması inancı temelden sarsardı, Orta Çağda Dünya'nın merkez olduğu Güneş'in Dünya'nın etrafında döndüğü bilgisini Hıristiyanlık inancının da kabul ettiği bir durumla sonrasında Dünya'nın merkez değil de Güneş'in merkez olduğu, Dünya'nın da Güneş'in etrafında döndüğü bilgisinin bilimsel olarak ortaya konmasıyla ortaya çıkan tuhaf çelişki durumu gibi. Muhabbetle...
  4. Dayı, aklımı meşgul eden, yaşadığım bazı kötü durumlardan dolayı kader inancımla yaşadıklarımı örtüştürmeye çalıştığımda bir türlü işin içinden çıkamadığım, yanlış anlatıldığını, yorumlandığını düşündüğüm aynı zamanda da birçok çelişki durumunu da içinde barındırdığını fark ettiğim dini kavram. Kelime anlamıyla birlikte kader anlayışını irdelediğimde kutsal kitapların hepsi için diyemeyeceğim ama en azından Kuran'da Evrendeki mikro küçüklükten makro büyüklükte evrenin tamamına yerleştirilmiş olan yasalar, bilgiler, sistemler, kader kelimesinin anlamı olan ''ölçü, düzen,nizam, terazi...'' kelimeleriyle uyumlu bir anlam içinde kader inancı da evrende büyük bir düzenin olduğunu, bunu var kılanın da yaratıcı olduğu düşüncesine inanmayı kapsıyor.Konunun bu kısmıyla ilgili bir sıkıntı yok benim açımdan da kaderin kişinin hayatıyla olan ilişkisi kısmında net bir düşünce,bilgi göremiyorum, toplumda inanıldığı kadarıyla içinde sayısız çelişki barındıran insan ve kaderiyle ilgili inanç yorumu da beni tatmin etmiyor, aklımı ve gönlümü rahatlatmıyor. Kendimden örnek vereyim, ben bende kader mahkumuyum, kendimi tercih etmeden kendimi yaşıyorum ben, herkes de bir nevi öyle; kendi biyolojik, psikolojik, sosyolojik niteliklerim tercih edemediklerim benim için hazır olan kaderim,tercihsiz düzenim galiba, ama bunun dışında nedir kaderle olan ilişkim çözebilmiş değilim... Muhabbetle ...
  5. Evet, düşünceler, sözcükler, enerji, yaratan... http://www.youtube.com/watch?v=uvzZjs9Yhgc
  6. Yani diyorsunuz ki birinin başı, baş ağrısına sebep olan bir etkenden ağrıyorsa, onun başı ağrıyordur.Sn. İnterlock kullandığınız dil bana biraz yabancı geliyor, galiba kelimelere sözlük anlamlarının ve genel kullanım anlamlarının dışında kendi anlamınızı yüklüyorsunuz ya da benim bilmediğim bir alana özgü bilindik kelimelerin farklı anlamda kullanıldığı bir alan, anlayış var.''Yaşam-hayat'' eş anlamlı kelimelerdir benim nazarımda mesela. Benim ruhi yapımla ilgili genel kişilik,ruh hâli tesbitinize de katılmıyorum, çevrenize bakın bir ne yaptığının, ne düşündüğünün farkında olmayıp da her şeyden bihaber o kadar mutlu insan var ki, bunların neyi dengeli şimdi?Bir anı bir anına uymayan bunu hayat felsefesi edinmiş sayısız insan var ve birçoğu da kendince mutlu, acı, üzüntü içinde de değil, kısa vadede. Çok kimlikli olmak psikolojik bir rahatsızlık, hatta bazıları var bir yerde çok iyi biri, başka bir yerde çok kötü olan diğer kişiliğini ortaya çıkarıyor ve bunu kontrollü yapabiliyor,zevk alan dahi var psikopatlık derecesinde. Neyse tek tip bir etkenle açıklanabilecek bir konu değil bu, benimki de farklı bir durum, yaşamadıysanız okuduklarınız, duyduklarınızla başka bir hâli anlatabilirsiniz ancak.
  7. Davulun sesi uzaktan hoş gelir, dennise. :
  8. Bu hâl;duygularını, ruhunu yönlendirememe hâli Sn.omar123, onların ortaya koyduğu ben karmakarışık bir ben, şikayetçi olsan da kendinden, kurtulamıyorsun kendinden.
  9. Ben önce kendimi anlamadım, sonra bir de anlamadığım hayatla uğraşıyorum, anlamadığımın hissiyatı ağır bir yük ruhumda.
  10. Kötü şeyler o kadar çok ki, seçemedim içlerinden en ********* şeyi!
  11. Konunun benim açımdan mizahi yanına gözüm ilişti de birkaç kelam etmeden geçemeyeceğim. ''...Çocuk bile okur sözlüğü, anlar da.'' düşüncenize katılmıyorum, okuma yazma öğrenmiş 1. sınıf öğrencisi sözlükten paylaştığım kısmı okur ama sadece okuduğuyla kalır, sonra bakar etrafına, işte katılmadığım mizahi nokta. Muhabbetle...
  12. Zümer Suresi 39/42. ayetlerin farklı kişilerce yapılmış meallerine baktım da, ''ruh'' kelimesi yerine ''can,bilinç, nefs'' kelimeleri kullananları da gördüm.Adres: -http://www.agnostik.org/kuranda-ara.php?sure=39&ayet=42- Sitenin ismine takılmayın lütfen! Hangi kelimeyi Allah'ın ifade etmek istediği kelime olarak alacağız, Arapça karşılığında gerçekten ''ruh'' kelimesi mi kullanılıyor bunu öncelikle tesbit etmek lazım.Bunu tesbit ettik diyelim, Kura'nın kendi içinden açıklamasını, yorumunu yapamayacağımız başka bir anlam yüklenmiş olabilir mi bu kelimeye?Bu sorunun cevabını bulabileceğimiz bir yaklaşım, bir kaynak var mı?Şifreli olabilir mi diyorsunuz? Konuyla bağlantılı olarak, biz namaz diyoruz, yanlış bilmiyorsam Kuran'da namaz kelimesi yokmuş, namaz için ''salat'' kelimesi geçiyormuş, bilmediğimiz, bildiğimizi zannettiğimiz ne kadar da çok kavram, bilgi, düşünce var değil mi? ''ruh'' kelimesine dönecek olursam Kuranda ayetlerde bu kelime bu şekliyle kullanılıyorsa, zahir yorumu da ayetlere bağlı olarak yapılıyor, ruhun mahiyeti nedir konusunda bir bilgi yoksa, Kuranda kullanılan kelimelerin bilmemiz gereken başka manalarının olduğu söylenmemişse, anlam yükleyin denmemişse, zahiri anlamının dışında anlamları da vardır, herkes bilemez denmemişse aşikar olandan hareket edeceğiz, olmayanı kimse bilmiyorsa kimse bilmiyordur. Muhabbetle efendim...
  13. TDK Güncel Türkçe Sözlük: ruh isim (ru:hu) Arapça r°§ 1. isim Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda vücuttan ayrı bir varlık olarak kabul ettiği öz, tin, can kuşu 2. En önemli nokta, öz "Lakin oyunun ruhunu anlamak mümkün değil." - M. Ş. Esendal 3. Esans "Bazısı ruh koklatır, bazısı alnına sirke sürer, bazısı kollarını, bileklerini ovuşturur." - H. R. Gürpınar 4. Duygu "Nesri gibi güzel bir ruhu olan Falih Rıfkı, Türk gazeteciliğini bir vatan hizmeti telakki etmiş ve kutsi bir vazife gibi ifa ediyor." - Y. K. Beyatlı 5. felsefe Bedeni etkin kılan canlılık ilkesi, bedenin hayat gücü
  14. Sn. dennise her şeyi çözmüşsünüz maşallah bakıyorum da bunu vurgulayayım dedim. Muhabbetle...
  15. Konu ilgimi çekti ve şöyle bir gezindim internet aleminde nedir ne değildir bu sözün mahiyeti diye.Birçok paylaşım sitesinde paylaşılmış Mevlana'nın bir şiirinin içinde geçiyor bu söz Sn. omar123'ün de ifade ettiği gibi, peki ayet midir diye araştırdım, ayet olduğuna dair bir bilgi yok, bu sözü desteklemek için ''Kalpler ancak Allah'ı andıkça mutmain olur.'' ayeti kaynak olarak verilmiş, ben o sözle bu ayet arasında doğrudan bir anlam ilişkisi kuramasam da.''Ben kırık kalplerdeyim.'' sözü kutsi hadis olabilir, çünki Kuran'da bulunmaz kutsi hadisler, ama kesin bir bilgi bulamadım veya Mevlana bu konuyla ilgili bir ayetten hareketle mealen dolaylı anlatımla kullanmış olabilir bu sözü. Muhabbetle...
  16. Beğenmeden edemedim samimi,mizahi cevabınızı, başka bir sebepten bilmem ama gülmekten öldürürsünüz siz adamı, deyip, çıkayım şimdi forumdan...
  17. İsyan Etmişim Aya öfkelenmişim ben, işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum. Padişaha kızmışım, çırılçıplak bir yoksul olmuşum. Güzeller sultanı gel demiş, Evine çağırmış beni. Ben bir yolunu bulmuşum, Yola baş kaldırmışım. Sevgilim baş çeker, naz ederse, Gamlara atar, kararsız korsa beni, Bir kez olsun ah demem, inad için. Ah'a da kızmışım ben. Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o. Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni. Oysa altın falan istemiş değilim ondan, şanla şerefe hele çoktan boş vermişim. Ben bir demirim, Mıknatıstan kaçıyorum. Bir saman çöpüyüm ben, Mıknatıslara yan çizmişim. Ben öyle bir zerreyim ki, Bütün âleme isyan etmişim. Havaya, toprağa isyan etmişim, Ateşe, suya isyan etmişim. Altı yöne isyan etmişim. Beş duyuya isyan etmişim. Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki, Altı yön de neymiş, Beş duyu da ne. Benim için hiç bir şey umurumda değil. Mevlana Celaleddin Rumi http://www.youtube.com/watch?v=h9RBkSsdurs
  18. Kendinden başka biri olup kendinle arkadaş olup olmamayı düşünmek, var sayalım ki deyip başka biri olduğunu düşünüp kendine bakarak kendini arkadaş olup olmamak için değerlendirmek şu an olası değil.Kendin için söyleyeceğin her yargı yine sen olacaktır.
  19. FUZULİ

    Merak Ediyorum...

    Yaşamın gerçekliğinin felsefi derinlikteki karanlığına ışık tutmak adına yazılmış kısa ama ışık tuttuğu alanda gözümüze çarpan gerçekliği anlama/anlamlandırma çabasının zorluğunu gözümüzün önüne seren akla,ruha,gönle dokunan bir yazı.Biz yokken kuralları belirlenip kurulan dünyanın, yine hikmetini tam bilmediğimiz manalarla var edildiğimiz kendimizle, bizim gibi diğerleriyle bulduk kendimizi dünyada, herkes içinde kendimizle kısa denilen yaşamın ta ortasında.İyilik-kötülük,iyi insan- kötü insan var edilmiş bir evrenin içindeki, var olan küçücük bir dünyanın içinde, bizim içimizde, her yanımızda dışımızda tanımlamamız, bunları yaşamamız için var edilmiş kavramlar ve bunları yaşayan farklı kalıplardaki biz insanlar.Ne söylesem yetmeyecek anlatmaya, tanımlamaya, var olan bu sistemi başka bir sisteme çevirmeye. Dünya hem kötü hem iyi, biz hem kötü hem iyiyiz, dünyanın iyilik kavramı üzerine, içindeki bizlerin hep iyi olması düzeni üzerine kurulmuş olmasını isterdim düşüncesini,duygusunu taşımak, dünyanın cennet bizim melek olmamızı istemek iyi bir insan olmak adına güzel bir düşünce taşımaktır da lakin bu düzenin içinde kurallarına göre çizilmiş evrende,hayatta verilen rolü yapanız sadece.
  20. Anketteki seçeneklerden birini tercih etmek tam manasıyla duygu ve düşüncelerimi karşılamaya yetmiyor, dolayısıyla evet ye da hayır veya olabilir demiyorum.Bu durumların üçünü de farklı zamanlarda bazen aynı anda yaşıyorum.Şu an itibariyle doğrudan beni hedef almış birinin ,birilerinin oluşturduğu öldürme noktasına getiren sıkıntılarım yok, uzun zamandır en çok kendime kızıyorum. Öyle anlar oluyor ki gördüğüm bazı insanları- bana göre çok kötü insan- ceza almayacağım bir şekilde bir seri katil kurgusuyla öldürme hayalleri kuruyorum, bazen de öyle oluyor ki öfkem geçerse, durulursa, alt bir seviyeye gelirse naif,narin yanım ağır basıyor ben bir insanı öldürecek, bu durumu taşıyabilecek bir ruh haline sahip değilim ruh haline bürünüyorum, kötü tabir ettiğim insanların başlarına onlara acı çektirecek işlerin gelmesi temennisini hissediyorum bu haldeyken. Hayat çok tuhaf yahu!!! Muhabbetle...
  21. Rica ederim efendim, nazik düşünceniz için ben teşekkür ederim, Türkçenin kurallarıyla ilgili bilindik kurallarının dışında bir durumun farkına varma,yüzleşme halini sık sık yaşıyorum önceki bilgilere,kalıp düşüncelere güvenim sarsıldığı gibi aklım büyük karmaşa yaşıyor bir de bu alanla ilgili işim olunca daha da zor oluyor bu. Muhabbetle...
  22. Evet kaldığım yerden devam edebilirim.Bir başka cümle üzerinde konuyu irdeleyecek olursak örneğin: ''Parayı gizlediği yerden çıkarttı ve önümüze koydu.'' cümlesinde ''çıkartma'' eylemi parayı çıkaran tarafından bahsedilen özne tarafından yapılmış anlamı çıkabilir vaya bir başkası gizlenen parayı parayı gizleyene çıkartmış anlamı da çıkabilir.İlk anlamda cümle etken çatılı ikinci anlamda ise ettirgen çatılı özellik kazanmış oluyor ki bu durumda sadece bu cümleye bakarak hangi durum için söylendiğiyle ilgili kesin bir anlam çıkarmak olası görünmüyor. Buradan şunu çıkarmak mümkün, Türkçenin yapısıyla ilgili ortaya konmuş -sadece bu konu için değil başka birçok konu da bu durum böyle- kurallarla, yaşayan, konuşulan canlı dil arasında bir uyumsuzluk görmek, ortaya konulan kuralların tam manasıyla konuşulan dili karşılamadığı, eksik kaldığı,çelişkili durumlar ortaya çıkardığını söylemek mümkün. Şimdi yukarıda düşüncemi ifade etmek için bu konuya yönelik bildiğim kurallarla yazdığım yazıyla aşağıda ortaya çıkan durumun şaşırtıcılığıyla ortaya koyduğum konunun farklı bir yönü için yazdığım yazı arasında tutarsızlık oluştu.Türkçeyi gerçekten tek tip kurallarla ifade etmek, ayrıca şu da var bu kurala uymayan şeklinde ifade etmeden niteliklerini dile getirmek çok zor.Türkçe gündelik hayatta o kadar farklı işliyor ki, bunu bütün yönlerini ifade edecek kurallara sığdırmak, kalıplara sokmak çok zor. Konuya noktamı koydum ama örneğin'' Ne mutlu Türküm diyene.'' cümlesini bilindik cümlenin ögeleri kurallarıyla ögelerine ayırmak mümkün değil.Soru olarak da sorayım haydi, ögelerine ayırmak isteyen varsa ayırsın, ben farklı bir yöntemle cümlenin ögeleri kalıbına yerleştirip ögelerine ayırıyorum sonra yazayım ne yaptığımı, muhabbete eşlik eden olursa. Muhabbetle...
  23. Konu başlığında kullanılan ''Çıkarmak mı, çıkartmak mı?'' cümlesi Türkçe anlam mantığına uygun bir cümle değil.Bu cümle bu haliyle ''kelimelerin yazılışı'' yani imla kurallarına uygunluğu konusuyla ilişkilendirilmek istenmiş; bu şekilde bir soru cümlesi kurulabilmesi için kelimelerin imlasının dışında bir yazılışının, yanlış yazılışlarının kullanılıyor olması gerekiyor ki, bu soru dil kuralları içinde anlam kazansın.Örneğin kelimelerin doğru yazılışıyla ilgili olarak ''sipor mu, spor mu, yalnız mı, yanlız mı, kibrit mi, kirbit mi,herkes mi, herkez mi'' örnek soru cümlelerinde olduğu gibi.Konu başlığında kullanılan ''çıkarmak'' ve ''çıkartmak'' kelimeleri aynı kelimenin aynı anlamda farklı yazılışıyla ilgili değil,yani yazım kurallarıyla ilgili olmadığı için ''Çıkarmak mı,çıkartmak mı?'' sorusu dilimizin anlatım kurallarına göre anlatım bozukluğu taşıyan bir cümle. ''çıkarmak/çıkartmak kelimeleri evet ''fiillerde çatı'' konusuyla ilgili; fakat ''edilgen-etken'' çatıyla ilgili değil.Kaynaklarda bu konu genellikle ''fiillerde çatı konusu altında ''nesnesine göre'' alt başlığı altında'' geçişli,geçişsiz,oldurgan,ettirgen'' başlıkları içinde yer alır.Bazı kaynaklarda da ''öznesine göre çatı'' başlığı altında yer verildiği de vardır.Eğitim-öğretimde birinci başlık adı altında anlatılıyordu, bugün orta okulda en azından ''ettirgenlik'' konusu ayrıntısına yer verilmiyor artık müfredatta ayrıntı bir bilgi olarak, veye konuyu uzatmış olursam. Ben bu kelimeleri yine çatı konusu içinde genel çatı konusundaki bakışın ikinci başlığı ''öznesine göre çatı'' başlığı çerçevesinde değerlendireceğim birinci başlık(nesnesine göre çatı) altında yer verilmesi anlayışını yanlış bulduğumu düşünerek(Neden cümlelerimin geneli devrik burası da garip.). Sayın Freyja'nın da yazdığı gibi ''çıkarmak'' fiilinde eylemi özne kendisi yapar, bu tarz bir fiile etken(gerçek bir öznesi olan ve eylemi cümlede bildiren kişi yapan) denir. Koliyi odadan çıkardım,çıkarma eylemini yapan, ben, Çocukları dışarı çıkardı, çıkarma eylemini yapan o, Üstünü çıkardı, yine o, Ağzındaki baklayı çıkardın sonunda, cümlesinde sen, Araba için 40 milyarı gözden çıkardı, cümlesinde o; Yazlık giysilerimi çıkardım, cümlelerinde eylemi yapan ''ben'' örneklerinde olduğu gibi. ''çıkartmak'' kelimesinde ise ''çıkarmak'' kelimesine ''-t'' ettirgenlik eki getirilerek eylemin başkası tarafından yapıldığı,yaptırıldığı anlamı ifade edilir, özne işi başkasına yaptırır veya başkasının/başkalarının da işte parmağının olduğu anlamı kazandırılır, çatı etkendir yine ama farklı bir etkenlik anlamı taşıdığı için buna ''ettirgen çatı'' denir, iş başkasına ettirilmiştir, çok soğuk bir tabir olan ''ettirgenlik'' tabiriyle ifade edecek olursak.Yukarıdaki örnek cümlelerde bunu uygulayacak olursak: Yukarıda Freyja yazmış zaten :Koliyi odadan çıkarttım, cümlesinde çıkarttırma eylemini yapan ''ben'' öznesi; fakat işi yapan ''ben'' değil, iş başkasına ''ettirilmiş'', yaptırılmış başka tabirle. Çocukları dışarı çıkar(t)tı, cümlesinde derken ''Şimdi bu ne dedirten konulardan biriyle, kavramların, yüklendiği anlamların velhasılı kelam bilgilerimin alt üst olduğu söylediklerimin birbiriyle uyumlu olmadığı durumun hasıl olduğu bir durumu üzüntüyle fark ediyorum ve şaşırıyorum bu noktada.Bu cümlede ''çıkarma'' eylemine ''t'' ettirgenlik ekini getirdik lakin cümlenin anlamında belirgin ölçüde işi başkasına yaptırma anlamı oluşmadığını görüyorum ve bu noktada ''ettirgenlik''le ilgili olarak yukarıda ortaya koyduğum çatı başlıklandırmasında ''ettirgenlik'' başlığının ''nesnelerine göre çatı'' başlığı altında genellikle işlendiği bilgisine ek olarak ''ettirgenlik'' için ayrıca cümledeki ''geçişlilik''i artırdığı, pekiştirdiği komik bilgisi aklıma geliyor ve ''Çocukları dışarı çıkar(t)tı.'' cümlesinde ettirgenliğin, işi başkasına yaptırma anlamının oluşmaması hasebiyle kabul etmediğim başlık olan ''nesnesine göre çatı'' başlığı altında bu cümlede geçişlilik artırılmış gibi içi boş,uydurma bir bilgi kodlamasının çelişkili,absürt halini yaşıyorum şimdi. ''Çocukları dışarı çıkarttı.'' cümlesi düşünüldüğünde iki anlam içeriyor, iki farklı durum için kullanılabilir, kullanılıyor da.Örneğin bir okulda öğretmen çocukları sınıftan dışarı çıkardı durumunu ifade etmek için ''Çocukları dışarı çıkarttı.'' veya ''Çocukları dışarı çıkardı.'' cümlesini aynı anlam ifade edecek şekilde kullanabiliriz.Aynı cümleyi örneğin çocukları müdür dışarı çıkarttıysa, bu eylemi birine söyleyip, ona yaptırdıysa-öğretmen de yapabilir- ''Çocukları dışarı çıkarttı.'' cümlesi işin başkasına yaptırıldığı anlamıyla çıkıyor karşımıza ilginç bir durum.Farklı iki durumu ifade edecek şekilde kullanılabiliyor kullanıldığı duruma göre çatı özelliğinin değiştiğini görebiliyoruz. Gelince devam edeyim, bu noktada kesmek zorundayım, bu arada bu konuyu da düşünmüş olurum...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.