Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

FUZULİ

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.980
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    5

FUZULİ tarafından postalanan herşey

  1. Küçük bir düzeltme yapayım, yazımda ''ile'' için sadece edat şekli varmış gibi bir ifade kullandım, bağlaç türünde de kullanıldığı aklıma yeni geldi. Ali ile Veli(Ali'yle Veli), hikaye ile roman(hikayeyle roman, sen ile ben(senle ben) gibi...
  2. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=213:Ile%27nin-Yazilisi&catid=50:yazm-kurallar&Itemid=132
  3. İkisi de Türkçe kuralları bağlamında doğru.''ile'' edatı kelimelerle birleştirilip yazılabilir, ayrı şekli de kullanılabilir. saygı ile -saygıyla hüzün ile-hüzünle sen ile-senle kalem ile- kalemle
  4. Hımmm, 21 Aralık'ta Kıyamet kopacak mı? Şirince kurtulmuş, akıllı davranıp orada bulundukları için bayram havası varmış Şirince'de, Şirince dışında kopan kıyametin burukluğu içinde. 21 Aralık da geçmedi hâlâ son şakamı yapmış olmayayım sonra!
  5. Dünyaya ait duygular,düşünceler içinde değilim demiştim, bunun üzerine soru sormuştunuz, nereye ait duygu,düşünce içindesiniz diye,bu sorunuza karşılık bir açıklamaydı ''Hiçbir konuda hiçbir şey düşünmeme,hissetmeme hâli'' ifadem. Evet sizin lakabınızla ilgili ve yazdıklarınızdan düşüncelerinize dair kendi adıma yaptığım tesbit kendi değer,düşünce yargılarım bağlamında bir değerlendirme değildi,anladığımı, algıladığımı ifade etmekti. Bir manzaraya bakıp görüneni ifade etmek gibi. İşte tam bu noktada ayrılırız birbirimizden, aynı manzaraya bakarız ama kendimiz kadar algılar, kendimiz kadar düşünür,hissederiz. İnsanın kendi değer yargılarından,kültürel kodlarından,sosyal,milli bağlarından kopması kendini tanımlayan değerlerinin üstünde düşünmesi, düşünebilmesi zordur, insanlık bunu yapabilseydi, zorunlu farklılık olan ırk,ten rengi ayrılığı dışında dünyada tek dil,tek ahlâk, tek ideolojik düşünce,tek millet,tek kültür olurdu. Aşık Veysel'in dizeleri manidardır bu bağlamda, der ki : ''Kim okurdu, kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikir başka başka olmasa.'' Ayrıca hakkımdaki müsbet düşünceniz beni mahçup etti,teşekkür ederim. Muhabbetle...
  6. Hiçbir konuda hiçbir şey düşünmeme,hissetmeme hâli diyeyim ifade ettiğim hâl için. Sadece bu forumda ''Fuzuli'' takma ismini kullanıyorum. Sizi daha önceden yine bu forumda görmüşüm gibi bir his var içimde, hiç muhabbet ettiğimizi hatırlamıyorum, bu forumun dışında başka bir forumda karşılaştıüğımızı da hatırlamıyorum. Sizinle ilgili edindiğim düşünce sizinle sadece burada yaptığım muhabbetten edindiğim bir düşünce, kullandığınız takma adın altında yazdıklarınız takma adınızı ziyadesiyle işaret ediyor. Muhabbetle...
  7. Yazacaklarım olursa haklı önerini dikkate alırım, şu an dünyaya ait düşünceler, duygular içinde değilim...
  8. Öyle anlar oluyor ki fikirler anlamsızlaşıyor, hem de bütün fikirler, birbirine zıt olan, birbirine yakın olan fikirler, ideolojiler,izmler,inançlar... Hiç oluyor gözümde dünya, kocaman bir hiç, belki yaşarken öldüğümün ye da gerçek olan hiçliğin anlamına vakıf oluyorumdur.Sonra yaşama dönüyorum, bir Türk oluyorum, atalarımla bağ kuruyorum,tarihimle,kendi medeniyetimle, Müslümanlığım geliyor aklıma, ahlâkî değerlerim, ideolojik bakışım, siyasetteki yerim, izim.Bir başkasının Türk olmadığını,Hıristiyan,Musevi,Budist, Ateist,Deist olduğunu hatırlıyorum, anlıyorum, başka bir ahlak, ideoloji, kültür içinde kendini tanımladığını aklımın,ruhumun en derin noktalarına kadar hissediyorum, hissettiriyor kendini. Bakıyorum dünyaya, farklı ten renklerinden,farklı alfaberlerden oluşmuş dillerden,inançlardan, algılayışlardan,anlayışlardan olan, bayrakları, devlet isimleri farklı olan insanlar görüyorum, kendi içinde ideolojik mücadele veren,kimi sevgi,barış,adalet diyen, kimi savaş,güç diyen, kedni içinde dahi bunun mücadelesini veren,başka devletlere karşı savaşan, kendini güçlü kılmak isteyen insanlar... Bireysel olarak an oluyor kalkıyor aklımın,duygularımın bütün sınırları dünya yabancı geliyor bana yazımın başında ifade ettiğim gibi ve yine dönüyorum kendi gerçeğime, kendi kimliğime,herkes gibi savunurken buluyorum kendi inancımı,değerlerimi, itiraz ediyorum herkes gibi kendi gerçekliğimle uymayan gerçekliğe karşı. Evet, evrensel insan oluyorum bazen, bazen çoğu zaman; ama öyle böyle değil delilik derecesinde uzaklaşıyorum dünyadan, hayattan,hiçbir anlamı kalmıyor hiçbir düşüncenin.
  9. Her insanın benim,sizin ya da niteliklerini saydığınız özellikte bir insan olmasını beklemiyorum, olmasını istemekle, olmayacak olanın farkında olmak arasında fark var, söylediğim bir karamsarlığın, var olanı olduğu gibi kabul edişin ifadesi değil.Düşüncenizin ne sınırları belli, ne de dayanakları, gerçek hayatla ilişkisi,olabilirliği. Siz hangi değerlere göre nasıl yaşıyorsunuz gerçekten merak ettim? Son olarak şunu söyleyeyim, her insan ne siz olabilir ne de siz bir başkası olabilirsiniz, her şey kendi gerçekliğinde yaşanıyor dünyada, siz kendi düşüncelerinizle yaşamaya devam edeceksiniz ben de kendi düşünce ve hislerimle, dünya da kendi bildiğince dönmeye devam edecek, bin çeşit farklılığıyla,kendi sınırlarında,olası hâlleriyle, olanlar kendi doğallığında olmaya devam edecek.
  10. Ben de ilk sorunuza genel bir cevap vereyim, ben dünyanın kendisinden, insanın ''doğal hâlinden'' şikayetçiyim.Kötülüğün olmadığı, kötü olmadığım bir dünyanın düşünü kuruyorum;öfkeleniyorum dünyaya, insanlara,bencil,öfke,şiddet,yalan,hırs,tahammülsüzlükle yoğrulmuş yanıma,varlığımın bu nitelikleri barındıran boyutuna Yazınızın geneliyle ilgili de şunları söyleyeyim, sizin düşüncelerinizin genelinden çıkardığım yargı, siz ne bir Türk'sünüz, ne bir İngiliz,ne bir Fransız, ne bir yerli, ne bir Çinli, ne de başka bir ırkın üyesi; siz Kemalist de değilsiniz, Komünist de, Kapitalist de,materyalist de.Siz Müslüman da değilsiniz, ne de bir Ateist,Budist,Şamanist,Ağnostik, ne de Deist... Siz bu dünyaya ait olmayan evrensel bir insansınız Sayın evrensel-insan,ait olmadığınız bir dünyada gördüklerinizle ait olduğunuz dünyada olanları bu dünyada göremediğinizden düşüncelriniz da bu yönde, söyledikleriniz bu dünyanın geneli için ütopik, niteliklerinden bahsettiğiniz bir dünyayı yaşayan insanlar da var bu dünyada, bu dünyaya yabancı. . Anlıyorum sizi; lakin söyledikleriniz gerçek dünya,insan gerçekliğinin dışında farkında değilsiniz.Evrensel-insan olmak da dünyada karşılaşılabilen bir insan çeşidi. Ferrari'sini Satan Bilge,Yunus Emre,Mevlana,Ömer Hayyam,Gandi, Hitler, Lenin ve sayamayacağım birçok insan çeşidinden biri gibi. Muhabbetle...
  11. Teorik, ansiklopedik bilgi düzeyindeki kısımları geçiyorum, yazınızın sonunda ortaya koyduğunuz insan temelli bakış açısı ve insanın insanlaşamaması düşüncenizle ilgili devam edeyim. Bu noktada soru sormak istiyorum, doğayla, dış dünyayla olan ilişkimizde veya sosyal hâyatta insanın ürettiği kavramlar,değerler sistemler hangi şekilde üretilmeliydi ki insan temelli olmasın, bunun başka bir yolu var mı;insan nasıl insanlaşır, bu ne demektir, sizin düşünce dünyanıza ait bir terim midir,felsefi midir,hukuki midir,psikolojik midir,sosyolojik midir, velhasılı hangi alanla ilgilidir, hangi alanla ilgili hangi düşünceleri ifade eder?
  12. Kelimeler, kavramlar, cümleler,düşünceler,anlamlandırmalar,tanımlamalar, dış dünya ve dış dünyanın içimizdeki kavramsallaştırılmış hâli... Dışımızdaki dünyayı kavramlarla zihnimizde görünür,anlaşılır,anlatılır kılmak metafizik bakış açısı mı?Doğal çevre tabiri metafizik bir bakışın ortaya koyduğu anlamlandırma mı?Konunun bu noktası dilin nitelikelriyle ilgili esasında, varlıklara veya var oldğuna inandığımız soyut varlıklara bir ileitişim aracı olan dilde karşılık bulma,dil düzeyinde sembolleştirip, var kılma olgusu. Metafizik dediğimiz kavram malumunuz kelime itibariyle ''fizik ötesi'' madde ötesi anlamına geliyor ve felsefi bir terim,felsefi bir düşünce biçiminin tanımı. Dilin, dildeki kavramların felsefesini yapmak ayrı, olaylara metafizik açıdan bakmak, olguları metafizik olgu olarak görmek,isimlendirmek ayrı. Belki şunu demek istiyorsunuz bizim dışımızdaki dünyayı soyut gerçeklikler olan,yani gerçekte varlığı zihnimizde olan kelimelerle,kavramlarla kendi algımıza göre adlandırıyoruz?Doğal çevre dediğimizde, çevrenin doğası dediğimizde gerçekte doğal çevreyi, doğallığı var kılmıyoruz,ortaya çıkarmıyoruz, dışımızdaki gerçekliği düşünce dünyamızda somutlaştırıyoruz kendi anlamlarımızla. Bu durumun ne anlamı var ki, buna dil deniyor,kendi aramızda iletişimi sağlamak, dış dünyayı, anlamak, düşünmek,düşünce üretmek için kullandığımız bir araçtır dil. Bilim dediğimiz faaliyet de dil içinde kendi dilini kullanır, faaliyetlerini, ortaya koyduğu bulguyu, bilgiyi tanımı kendi terimleriyle ama genel dilin içinde yapar. Bilim ne zaman nerede hiçbir şeyde bilgi olmadığını kanıtladı, açıklayabilir misiniz bunu, ayrıca bilimin faaliyet alanına girmeyen bir konu, sizin değindiğiniz konu, bilgi felsefesi; bilgi nedir,gerçekliği nedir,doğruluğu nedir, dolayısıyla anlamı nedir,soruları bilimin inceleme alanında yer alan sorular değil. Bilimsel,bilişsel bakıştan kastınız bilim felsefesi bakışıysa felsefi bir düşünce tavrından bahsediyorsunuz demektir, doğruluğu,sınırları kesin olan sonuçlar vermez felsefe de bilirsiniz,ayrı bir düşünme alanı. Doğanın doğallığı yoktur, derken neyi kabul etmiyorsunuz; kavramın kavram düzeyinde anlamlandırılmasından dolayı, gerçekliğinin bizim zihnimizde olduğunu, asıl doğa gerçekliğinin başka bir gerçeklik taşıdığını veya doğa doğal değildir, hatalı bir anlam içermektedir,doğrusu başka tür nitelikler içerir şaklinde mi karşı çıkıyorsunuz? Doğa doğal değilse kavram düzeyinde, doğa nedir, hangi dilde,hangi düşünce temelinde? Doğayı anlamlandırmanın,tanımlamanın kavramlar üretme yolu dışında , bu bilimsel faaliyet sonucu da olsa başka bir yolu mu var?Evet doğayı biz tanımlıyoruz kendi kavramlarımızla ama bunun böyle olmasının başka bir yolu olmadığı gibi, bu şekilde olmasının hangi sonuçlarına neden karşısınız?
  13. Benim gözlemlerimden,edindiğim bilgilerden çıkardığım sonuç sorun olarak ortaya konan olguların sebebi insanoğlunun doğasından kaynaklanıyor olması. İnsan dediğimiz canlı sevgiyi, hoşgörüyü, fedakârlığı,acıma hissini,vicdanı aynı zamanda bencilliği, hırsı,öfkeyi,şiddeti,doyumsuzluğu bir arada benliğinde,ruhunda taşıyan bir canlı. Bu nitelikleriyle birlikte dil,inanç, kültürel,etnik farklılıklarıyla halklar dediğimiz gruplara ayrılmış, bazen de iç içe geçmiş lakin kendini bir gruba,kültüre, ideolojiye ait olma ihtiyacı duyan dolayısıyla herhengi bir milletin,kültürün,inancın ya da bunların sistemleiştirilmiş sınırları belli olan bir devletin üyesi. İnsan insan olduğu için evrensel, kendini tanımladığı kimliğini oluşturan bütün değerlerle evrensellliğin içinde farklı renklerden biri, Türk gibi,Kürt gibi, Fransız,Japon,Afrikalı,yerli gibi... .... Sonra devam ederim müsadenizle...
  14. İnsanı bütün yönleriyle, oluşturduğu sistemi keza bütün yönleriyle kapsamlı bir çerçevede bilimsel,psikolojik,sosyolojik, felsefi bağlamlarda irdelemek ve yine aynı ölçüde kapsamlı, gerçekçi,nesnel doğrulara uğraşmak zor bunu yapmak da sayfalar alır. Bir gerçek var ki benim açımdan dünya sadece güzelliklerin bulunduğu bir yer değil, insan da kusursuz,zararsız,her zaman faydalı olanı yapan, bilen,her fiilini büyük bir algı,bilgi,doğruluk derinliği içinde yapan bir canlı türü değil. Dünya tarihi savaşlarla dolu, hâlâ da savaşlar oluyor.Niye sayısız sebebi var. Örneğin Suriye:Beşar Esad ve taraftarları kendi anlayışlarında,değerlerde bir ülkenin,kendi egemenliklerinde olan bir ülkenin mücadelesini veriyorlar; karşıtları da kendi yönetim,inanç değerlerinin hakim olması, ülkenin egemenliğinin kendilerinde olması için ve bu savaşta dışarıda duran ama ülke çıkarları, ideolojik çıkarları veya insani kaygılarla taraflardan birini perde arkasında fiili olarak destekleyen ülkeler var. İsrail-Filistin savaşı, arka planda tarihi bir sürecin getirdiği toprak, egemenlik,bağımsızlık mücadelesinin,inanç değerlerinin de verdiği bir karşıtlığın savaşı var. Ülkemizde Cumhuriyet kurulduğundan beri inanç temelli sistem inanç düşmanlığı mücadelesi var ve hâlâ da devam ediyor.Demokrasi sorunumuz var, ayrılıkçı Kürt sorunumuz var,adaletin işlememesi, sağlanamaması, hukukun bağımsızlığı sorunumuz var. Verdiğim örnek olgular dar çerçevede yaşanan gerçekler. Bunların sebebi ne, bir sebebe bağlanıp sonuca varılabilir, gerçekten bu sonuçlara sebebiyet veren nedenler ortadan kaldırabilir mi? Örneğin somut olan bir sorun PKK meselesi nasıl çözülür,hangi yöntemle, hangi düşünce temelinde?
  15. İnsandan, insanın oluşturduğu ve yine kendinin tabi olduğu düzenden bahsediyorsunuz. Sizin düşünce olarak durduğunuz yer neresi, olan ne, sizin olmasını istediğiniz ne ve niye?
  16. Anlatmak istediğinizi tam manasıyla anlayamadım. Yolsuzluk yapmak, rüşvet vermek, dolandırıcılık vb. hâk ihlali,zararlı olarak nitelendirilen fiillerin bizatihi kendisi önemli değil mi?Bu fiilleri kim savunur ki hangi sebeple, hangi düşünsel temelde? Bunlardan hangisi nerede olağan karşılanıyor ve serbest ki?Ülkemiz bağlamında kanunlarımızda suç olarak tanımlanmış bunlar malumunuz, yapan yok mu, evet var. Bir baba bütün çabalarına rağmen hayatını idame ettirecek bir iş bulamamış,bütün kanuni,sosyal imkan yollarını tüketmişse en son noktada aç kalmışsa çocuğunun karnını doyurmak için yaptığı hırsızlık benim vicdanımda hırsızlık değildir. Bir fiilin kötü olarak adlandırılmasının kıstası ne?Algılarımız,duygularımız,düşüncelerimiz, bu bağlamda ortak düşünce olarak oluşturulan kanunlar...
  17. Ben de yalan söylemeyi öğrendim tam olmasa da, yalan söylemeye utandığım,borç verecek kadar param yok diyemeyeceğim kadar yakın bildiklerim dolandırdı; zorla günaha sokuyorlar insanı arkadaş!
  18. Yolsuzluk yapanlar, rüşvet verenler de yaptıkları fiilin doğru olmadığının farkındalar; bu fiilleri yapıp da ben bunların kanun dışı, ahlak dışı olduğunu bilmiyordum, hatta benim nazarımda bunlar kanuni, ahlakî açıdan doğru kabul edilmesi gereken fiilerdir düşüncesiyle savunmuyorlar, en azından ben görmedim.
  19. Yardıma ihtiyacı olan, sıkıntısı olan birine yardım etmek hele ki bu bir dostunuzsa bunun güzelliğine, hazzına diyecek bir sözüm yok; insanın gücüne giden, güvendiğin, inandığın, değer verdiğin kendin gibi bildiğin insanların seni kullanmaya çalışması, beklemediğiniz karakterlere bürünmeleri ve sık sık bu insanların etrafınızda olması Allah Allah galiba bende bir sorun var diye düşündürtüyor. İyi, güzel duygular taşımak, işler yapmak güzel de lakin kötü insanlardan akıllı olmak da gerekiyor, kötülüğe maruz kalmamak, onların seni üzmesine engel olmak için.
  20. Şu an ve bundan sonra ne istediğini bilen biri olmak...
  21. Dost bildiğim birinin paraya ihtiyacından dolayı kısa bir süreliğine verdiğim parayı uzunca bir süredir vermeyip bir de üstüne üslük kendi lüksü için para harcayabildiğini gördüğümden yardım ettiğim için çok pişmanım ve çok öfkeliyim. Bu dostlarım(!) tarafından kaçıncı kandırılışım, kendimi aptal gibi hissediyorum!
  22. Deliliğinin farkında olan akıllılar gördüğüm gibi buna karşın çevremde ben çok akıllıyım diyen sayısız deli de gördüm.
  23. Yazdığın bu cümle neye, kime göre bir cümle ve anlamı var?Ortak değerler,ilkeler, kavramlar temelinde bu temele bağlı durumlar kavramlarla, kelimelerle isimlendirilir değil mi? Deli kavramını ilk duyduğumuzda kendi dilimizde öğrendiğimiz anlamı gelir aklımıza.Kavramın anlamını oluşturan fiil,hâl nitelikleri vardır, herkes bu kavramın muhteva ettiği niteilk ve durumları aynı anlar. İşin felsefesi yapılacaksa bütün tanımlar, anlamlar felsefi düşüncenin özgür dünyasında sınırlandırılmış alanından çıkar, ve gerçekten deli ne demektir, deli kimdir, kime neye göredir sorusuna evrilir? Doktorlar bu kavramın felsefi anlamıyla ilgilenmezler örneğin, bu konuyla ilgili işlerini yaparken.
  24. İnsanın inandığı değerler, bu değerlerin farkındalığı konusundaki tesbitlerinize katılıyorum.Ben şunu biliyorum ya da gördüm,anladım tarihin tozlu sayfalarından günümüze kadar insanların geneli sizin bahsettiğiniz bir noktada var olmuş dünyada, belirttiğiniz farkında olmadığı değerlerinin tanımlamasıyla, kendini değerleriyle var etmiş, kendini dğerleriyle tanımlamış, değerleri yaşaması kedninin yaşaması olarak görmüş, değerlerine müdahaleye mücadeleyle karşılık vermiş. Bu ne analma geliyor ve birbirinden farklı inanış,ahlâk düşünce yapısına sahip insanoğlu nasıl olmalı konusunda siz ideal bir insan zihninden, piskolojisinden, ideal insanlardan oluşan toplumdan ve dünyadan bahsediyorsnuz.Sizin olması gerektiğini söyledikleriniz ideal bir dünya, biraz abartılı ama cennete yakın bir dünyadan, bütün kötü duygularından arınmış bir insandan bahsediyorsunuz; bireysel bağlamda sizin gibi hisseden, dünyayı böyle görmek isteyen felsefi düsünce derinliğine, duygu olgunluğuna erişmiş bir nevi Nirvana'ya ermiş insanlar da var. İnsanların geneli sizin gibi düşünüyor, hissediyor, yaşıyor/yaşamış olsaydı şimdi başka bir insanlık tarihini okuyor bugün başka bir dünyada yaşıyor olurduk. Ben de bireysel olarak önce huzurlu, mutlu, sevgi yumağı olmuş bir toplum sonra dünya istiyorum ama isteğimin masallarda gerçekleşecek bir dilek olduğunun farkındayım dünyaya, insanlara ve özelde kendime baktığımda gördüklerimden sonra. Muyhabbetle...
  25. Bir söz vardı, kimin söylediğini bilmiyorum veya ben de düşünmüş olabilirim; insan yaşadığı toplumun kölesidir şeklinde, hangi toplumda(grup,çevre) hangi değelerle şekillenmişse o değelerin kölesidir, insan yoğrulduğu değerlerden tamamıyla soyutlanıp gerçekten özgür bir birey olamaz bu bağlamda.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.