-
İçerik Sayısı
1.526 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
5
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Odris tarafından postalanan herşey
-
Müslümanlardan Dünyada "İlk" Bir Uygulama Daha
Odris şurada bir başlık gönderdi: Dini Konular - Din - Dinler
İslam Dünyası Bir İlke Daha İmza Attı. Nasıl ki Demokrasi İslamiyetle Gelişmişse, Kölelik İslam Dini Sayesinde Yeryüzünden Silinmişse Kadın Hakları, İnsan Onuru Gibi Konularda da Dünya da İlk Uygulama Alanı Bulan Konu 2010 Yılında Müslüman Arap Kardeşlerimizden Geldi. Yaşasın! Suudi Arabistan’da artık kız çocukları da yangın esnasında itfaiye ekipleri tarafından kurtarılabilecek. Mekke’de 8 yıl önce 15 kız çocuğu, din polisi yangından kaçmalarına izin vermediği için hayatını kaybetmişti. Suudi Arabistan din polisi, Mekke'de 2002 yılında bir okulda çıkan yangından kaçmaya çalışan 15 kız çocuğunun dinî kurallara uygun giyinmedikleri için dışarı çıkmalarına izin vermemiş, bu yüzden de kız çocukları yanarak can vermişti. Suudi Gazete'nin haberine göre, Suudi Arabistan Eğitim Bakanlığı olaydan 8 yıl sonra gerekli dersleri çıkararak, bundan böyle kız çocuklarının da okullarda meydana gelen yangınlar sırasında itfaiye erlerince kurtarılmasına izin verdi. Gazetenin haberine göre eğitim bakanlığı, okullara bir genelge yollayarak, kız çocuklarının da acil durumlarda kurtarılabilmesi için, itfaiye ekiplerine yardımcı olunmasını istedi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, 2002'de Mekke'deki kız okulunda meydana gelen yangında din polisleri binadan çıkmayı başaran kız çocuklarını, dinî kurallara uygun kıyafet giymedikleri için döverek yanan binaya geri göndermişti. Öğrencileri kurtarmaya çalışan itfaiyecilere de, kızlara dokunmalarının günah olduğu gerekçesiyle okula girmelerine izin verilmemişti. Suudi Arabistan'da özelikle kadınların kıyafet ve davranışlarını kontrol edip müdahale eden görevliler oldukça fazla. Din polisi adı verilen bu görevliler, devlet tarafından uygulanan kadın-erkek ayrımından kaynaklanan kurallara uyulup uyulmadığını kontrol ediyor. Din polislerinin, kurallara uyulmadığını tespit etmesi halinde, kadınları dövme ve gözaltına alma yetkisi bulunuyor. Kız çocuklarının eğitim aldığı okullara erkeklerin girmesi yasak ve çocuklar kadın öğretmenler tarafından okutuluyor. Kız öğrenciler ise genellikle okul binalarında başörtüsü ve uzun çarşaf kullanmıyorlar. (cnnturk.com) Brava İslam alemi. İlimsel bilimsel her türlü konuda ilerleyerek, bütün dünyaya cihat ilan edip Cin'deki ilimi bile alıp evirip çevirip meymuna çevireceğiz. İslam alemi her konudaki lerlemesini sürdürmeye devam edecek. Gavurlar, kafirler kellesi vurulmak suretiyle imha edilecek ve tertemiz bir dünya yaratılacak. Görüyor musunuz İslam dini ne kadar mikemmel, daha ben ne diyeyim. -
Bayan arkadaşlardan biri cevap versin artık yaa...
-
Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladı Grup başkanvekilliğinden istifa etti CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin genel merkezinde basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Deniz Baykal'ın istifa etmesinden bu yana bir haftayı aşan süre geçti. Partimizin adaysız olması düşünülemez. Tüm CHP'lilerin sorumluluk içerisinde düşünmesi gerekir. Yolsuzluk yapanlardan hesap sormalıyız. Halka umut vermeliyiz. Halkımızın oylarıyla iktidara gelmek için hazırlıkları başlatmalıyız. Seçmeni ve örgütüyüle halkımızın desteğiyle CHP'nin genel başkanlığına aday olacağımı duyuruyorum. Herkesi parti sorumluluğu ile davranmaya davet ediyorum. Bu anlayışla grup başkanvekilliğinden istifa ediyorum. Sayın Baykal'la yeni bir görüşme yapmadım. Parti bilinci, sorumluluğu içerisinde sadece Sayın Sav'ın değil bütün CHP'lilerin destek vereceğini düşünüyorum. Sayın Baykal ile bir kırgınlık küskünlük söz konusu değil. Tavrımı açıkladım, aday olacağım." (haberturk.com)
-
kadınların dünya üzerindeki varlığı başlıbaşına bir stres nedeni zaten yaa. ayrıca ben çirkin bir kadınla aynı odada yanlız kalıp sinek avlayacağıma güzel bir kadınla aynı odada stres üretmeye razıyım.
-
Defalarca bu konudaki düşüncemi söylemiştim bir daha kısaca söyleyeyim: Bu ocakların temel kuruluş amacı terörün olmadığı ya da azalma eğilimi gösterdiği yer ve anlarda terör yaratmaktır. Dolayısıyla terörist amaçla oluşturulmuş örgütlerdir. Yasadışı işlere bulaşmış kişileri kollarlar, örgütlerine katarlar ve yeni yetiştirdiği örgüt elemanlarını yasadışı işlere bulaştırp çeşitli eylemler yaptırılar. İnsanların bu yapılara henüz çok genç yaşta katılmaları sağlanır. Bu gençlerden dar vizyonlu guruplar oluşturulur (Zaten seçilenler de çoğunlukla aileleri tarafından sahip çıkılmayan başıboş ve şiddete mehilli kişiledir.) Gerekli ajitasyon sürecinden geçip belli bir yaşa gelmiş ve terör - şiddet yaratma konusunda diğerlerinden daha başarılı olanlar bu tür toplumsal olaylarda kullanılır. 1 Mayıslarda kullanılır. Toplu gösteri yapan sıradan işçilerin üzerine ateş açtırılır, provokasyon yarattırılır. Çeşitli katliamlarda kullanılır. Yazarlar katlettirilir. PKK terörünün bitme dönemlerinde özellikle yeni terör dalgası ve kışkırtma eylemleri yaptırtılır. Toplum itinayla gerdirilir. Böylece bunları destekleyen siyasi oluşumlar meclis dışında kalmaz ve oy toplarlar. Ondan sonra bu ocaklardan çıkmış bazı arkadaşlarımız İşçi Direnişinin bir simgesi olan 1 Mayıs kutlamalarının bir şeker bayramı yumuşaklığı ve saadetinde kutlanması önerisinde bulunarak 1 Mayıs'a ne kadar gönülden ve sevecen bakmakta olduklarına göstererek hepimizi "yok artık" diyecek noktaya getirterek söyleyecek bir şey bırakmaz.
-
hayır diyemeyiz. çünkü yalan, islamiyet'in bir koşulu değildir.ayrıca müslümanların toplu yalan söyleme eylemlerine de hiç tanık olmadık. konumuz yalan olmadığı için benim de bu konuya cevap vermemem mi gerekiyordu acaba aslında konumuz islamda şiddet. yani siz konuyu ne olarak algılıyorsunuz
-
Yaw arkadaş, biri öksürse "aha kürtlere karşı hakaret var" diyeceksin neredeyse. Bu kadar abartma, gerçeklikten uzaklaşıyorsun.
-
Bazı arkadaşlar 1 Mayıs kutlamalarının sekteye uğrayacağı düşüncesiyle neredeyse zevk alma noktasına gelmişler Hak arayan insanlardan bu kadar korkmayın. Ortalığı yakıp yıkmazlar merak etmeyin. Ülkü ocakları, alperen ocakları vs. karmaşık örgütlerin provokasyonları olmazsa pek sorun çıkmaz. Ayrıca pkk gibi bir örgütü sol örgüt olarak tanımlamak gaflettir. Eğer alanda sol örgütlerin dışında provokasyon amaçlı olarak yasadışı faaliyet gösterme niyetinde olan kişi ve gruplar varsa bunları bulup ortaya çıkarma görevi polisindir. İşçi örgütleri, yasadışı grupları tespit edip, kelepçeleyip devlete teslim edecek değil ya. Bunu talep edenlerin ya aklından ya da samimiyetinden şüphe etmek lazım.
-
DERDİNİ AÇIK AÇIK SÖYLESENE SEN! 32 yıl aradan sonra ilk kez Taksim Meydanı’nda kutlanacak 1 Mayıs öncesi sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli partilerin hazırlıkları sürerken, Valilik tarafından bu sabah duyurulan sürpriz tören programı şaşkınlık yarattı. 1977'deki kanlı olaylardan beri ilk kez bu sene 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamaya hazırlanan sendikalar ve sivil toplum kuruluşları, bu sabah Valilik'ten gelen resmi tören programı açıklamasıyla adeta soğuk bir duş etkisi yaşadılar. Valilik tarafından sürpriz bir şekilde bu sabah yapılan açıklamada, 2009 yılından itibaren resmi tatil ilan edilen 1 Mayıs için bu yıl Taksim Meydanı'nda bir de tören programı hazırlandığı duyurulurken, programın içeriği şu şekilde açıklandı: 08.00 - Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması 08.15 - Sayın Vali'nin konuşması 09.30 - Sayın Milli Eğitim Müdürü'nün konuşması 10.15 - Milletvekillerinin halkla bayramlaşması 11.15 - İlköğretim öğrencileri tarafından "Çalışmanın önemi" konulu şiir ve kompozisyonların okunması 12.00 - Halk oyunları gösterisi 12.00 - Mehteran gösterisi 12.30 - İlk ve orta dereceli okulların geçit töreni 13.30 - Çevik kuvvet, Panzerler ve Motorsikletli Yunus Timlerinin geçit töreni 14.30 - Kapanış konuşması ve tebriklerin kabülü 15.30 - Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması 16.00 - Sinan Özen konseri 17.00 - Seda Sayan konseri 18.30 - Sürpriz sanatçılar 21.00 - Havai fişek gösterileri İlk tepki sendika temsilcilerinden 1 Mayıs kutlamalarına sayılı saatler kalmışken açıklanan Resmi Tören Programı'na ilk tepki sendika temsilcilerinden geldi. Düzenlenen programın İşçi Bayramı'nın anlam ve ruhu ile en ufak bir alakasının bulunmadığını ifade eden sendika temsilcileri, "Uzun mücadelelerimizin sonucunda tekrar Taksim'de kutlama yapacak olmanın coşkusunu yaşamamız gerekirken, şu içine düştüğümüz rezilliğe bakın. Ayıp diye bir şey var, o kalabalıkta nasıl girelim biz o meydana?" sözleriyle tepkilerini dile getirirlerken, esas amacın Taksim'deki 1 Mayıs kutlamalarının sabote edilmesi olduğu yönünde güçlü şüphelerinin olduğunu belirttiler. Valilik Kararlı Sendikaların tepkisine resmi makamların cevabı ise gecikmedi. Sırf yıllar sonra Taksim Meydanı'nda kutlanacak 1 Mayıs için anlamlı bir tören hazırlamak adına öğrencisiyle, emniyet mensubuyla, milletvekiliyle ele ele gönül gönüle haftalardır büyük bir gizlilik içinde çalışmalar yürüttüklerini belirten Vali Yardımcısı Mithat Eskimez, "Biz tüm iyi niyetimizle bir program yapıp, işçi, emekçi kardeşlerimizi hoş bir sürprizle sevindirmek isterken bu tarz çirkin suçlamalarla karşı karşıya kalmak gerçekten çok üzücü. 1 Mayıs diye illa pankart açıp slogan atmak mı gerekiyor? Törense bu da tören, kutlamaysa bu da kutlama. Çok resmi bir şey olmasın diye konser bile organize ettik. Her fırsatta emeğe verdikleri önemi vurgulayan bazı kesimlerin an azından bu tören için harcadığımız emeğe biraz daha saygılı olmalarını beklerdik." sözleriyle yaşadıkları hayal kırıklığını dile getirdi. Valilik olarak her şeye rağmen 1 Mayıs günü bu anlamlı programı uygulamaya kararlı olduklarını da ifade eden Eskimez, "Umuyoruz işçi kardeşlerimiz de en kısa zamanda yaptıkları hatayı farkedip bizimle birlikte törenlere iştirak edecekler, hiç değilse konserlerin tadını çıkaracaklardır." diyerek açıklamalarına son verdi.
-
Efendim, öncelikle ben hiç kimseye hizmet falan etmiyorum. İkincisi benim söylediklerim hukuki kaynağa falan dayanmıyor çünkü hukuki bir konu tartışmıyoruz. Dolayısıyla benim söylediklerimi herhangi bir yasa metninde bulamazsınız. Bunlar bu ülkede yaşayan aklı hür fikri hür ve vicdanı hür bir kişinin düşüncelerine dayanıyor. Sizde bunu çözerseniz ben de çok mutlu olacağım. Aforoz konusu Ortaçağ Avrupası’nda kaldı sayın Metehan. 375 ila 1453 yılları arasından bahsettiğinizin farkında mısınız? Yoksa siz MS. 500 yılıyla 2010 Türkiyesini mi kıyaslıyorsunuz? Yapmayın böyle komik şey olur mu!... Bunu hukuksal bir sorun olarak niteleyen sizsiniz. İnanın onların böyle hukuk sorunları yok. Aynısını hatta daha beterini kendi peygamberleri için, yöneticileri için vs. yapıyorlar. Bu mizahi yaklaşım toplum tarafından da şiddetle karşılanmıyor. Şiddeti yaratan bizleriz. Onlar değil. Çünkü bu mesele bizim için hukuksal değil dini bir konudur ve bizim dinimiz bu konuda şiddet öngörüyor. İlk tablosunu yaptran padişah Fatih’tir. Bu tabloyu da bir italyana yaptırmıştır. Ondan önce tek bir örnek dahi yoktur. Sizin sanat sanat dediğiniz bu mu yani? İnsan resimleri dini nedenlerden dolayı yasaktı Osmanlıda. Bundan haberdar olmadığınızı söylemeyeceksiniz sanırım. Efendim, gerçekten okuyalım yani!!!! Bu kadar da olmaz ki!!! Ne metni yahu? Ne Fatih Sultan Mehmet’i. Hümanizm dendiği zaman da akla Wilson falan gelmez ayrıca. Nereden başlayacağımı bile bilemiyorum. Önce, Fatih Sultan Mehmet İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin orjinalini falan yayınlamamıştır. Bu tam bir uydurma. Siz sanırım durumu Fatihin Hıristiyanları kilisede Musevileri hahamda Müslümanları camide görmek isterim tarzındaki lafıyla karıştırıyorsunuz. İkincisi, Wilson’un insan hakları evrensel bildirgesi yoktur. Wilson ilkeleri vardır. Bu ilkeler de 1. Dünya savaşı sonunda yayınlanan ilkelerdir. 14 maddeden oluşur.Aynı zamanda Osmanlının parçalanacağının da bir belgesidir. Üçüncüsü, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, ilk olarak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından haziran 1948'de hazırlamış ardından üzerinde birkaç değişiklik yapılarak 10.12.1948’de BM Genel kurulu tarafından kabul edilmiş 30 maddeli metindir. Fatihle de Wilsonla da hiç mi hiç ilgisi yoktur. Dördüncü olarak da, hümanizmin kökleri –her ne kadar rönesansla birlikte Avrupa’da parlamış olsa da- antik yunana kadar dayanır. Thales’in (“kendini bilme” anlayışıyla insanı merkeze alır) ve Xenophanes’in (kölelikten azad edilmiş olduğu düşünülür) hümanizmin başlangıcını yaptığı ya da temelini attığı görüşü hakimdir. Bahsettiğim yıllar MÖ.600-500 arasıdır efendim! Gerçekten okuyalım! Ayrıca muhakemeye dayalı ar-ge faaliyetinin de nasıl bir şey olduğunu çok merak ettim.
-
evet işte şiddet eylemlerinden duyulan haz, nefret duygusu, tahammülsüzlük olarak bahsettiğim bunlardı.
-
Tabi bunlar senin düşüncen. Herkes istediği gibi düşünmekte özgürdür. ama benim bu düşünceye katılmama imkan yok. özünü anlamaya çalış diyorsun ama özde bir zıtlık olduğu için bu örnekler çok havada kalıyor. bu tartışma uzar gider böyle ama en azından şunu söyleyeyim: şiddet dinin içinde zaten vardır. hem de çok açık bir şekilde vardır. örneğin: "kitap verilenlerden, allah`a, ahiret gününe inanmayan, allah`ın ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye verene kadar savaşın."(tevbe suresi 29.ayet) "Biz, onda onların üzerine şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, dişe diş, yaralamada ödeşme. Kim de bu hakkını sadakasına sayarsa, o, günahlarının bağışlanmasına vesile olur. Her kim de Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar hep zalimlerdir."(maide 45.ayet) "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün."(nisa 34) görüldüğü gibi kur'an'da dışlama şiddet var. bu örnekler çoğaltılabilir. Atatürkçülük dediğin zaman, bu bir felsefi doktindir. Bir düşünüş tarzıdır. bu düşünüş kapsamında zaten senin dediğin anlamda bir örnek de dünya da bu güne kadar da yaşanmamıştır. Yani hiçkimse ben Atatürkçülükten ilham aldım ve bu şiddet eylemini gerçekleştirdim deyip, dediğin şekilde bir olay yaratmadı. yani aslında sen hiç yaşanmamış hiç olmayacak bir şeyi ve tamamen kendin kurguladığın bir olayı örnek veriyorsun. dolayısıyla senin örneğin benim açımdan çok empati kurulup anlaşılabilecek bir örnek değil.
-
Bravo, çok güzel bir açıklama
-
Sayın Palaman, Bu örnek baştan yanlış olmuş. Bilimle dini aynı şeymiş gibi düşünüp birbirine örnek gösteremeyiz. Bilimsel gerçeklik ya da bilimsel doğru zamanla değişebilir tabi ki. Bu durum gayet de doğaldır. Yeni bilimsel araştırmalar doğrultusunda yeni buluşlar geliştiriliyor ve ortaya yeni doğrular çıkıyor. Bunun binlerce değil milyonlarca örneği vardır. Hatta bilim bu şekilde gelişir demeliyiz aslında. Ama din, böyle bir şey değildir. Dinin yapısal amacı –kendi yapısında, hücrelerinde gizlediği amaç- değişmemek üzerinedir. Değişmez çünkü bilim değildir. Üzerinde araştırma yapıp öncekine ters düşen doğrular buluşlar yapılamaz. Yapmaya kalkarsanız zaten birileri çıkıp sizi suçlayacak, lanetlemeye çalışacaktır. Din bu açıdan bilimle tam tersi bir durumdadır. Dolayısıyla benim bu yazınıza şu anda söyleyebileceğim sadece budur.
-
Syn. Metehan38, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile kutsal olduğu şüphe götürmez bir sistemle kişesel değer ve yargılara göre kutsal değerleri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaktan çekinmeyen insanların yaptıkları arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu anlayamadım. Her neyse Konu şirke gitme konusu değil. Önemli olan bir meseleyi nesnellik içinde tartışmaktır. Bunu başaraabildiğimiz zaman ortaya bir sonuç çıkar. Siz İslamiyet’in çeşitli kurallarını açıklamışsınız. Şüphesiz ki bu konuda bilgi sahibisinizdir. Fakat burada çok ilginç noktalar dikkatimi çekiyor. Örneğin: “Hıristiyanlar tarafından dahi kesilmiş olsalar tüketilebileceğini ifade eden bir kutsal kitabımızın olduğunun farkında mıyız acaba?” diyorsunuz. Neden “Hristiyanlar tarafından dahi” ifadesini kullanıyorsunuz. Çünkü siz bir müslüman olarak, müslüman kimliğinizi insan kimliğinizin bile önüne alıp karşı tarafında aynı şekilde başka bir dinden olması nedeniyle ortaya çıkan dini kimliğini öncelikli noktaya çekerek ortaya bir yargı çıkarıyorsunuz. Bu sizce ilgi çekici değil mi? Eminim bunu söylerken farkına bile varmadınız. Işte toplumsal olaylar hakkında düşünürken de aynı şeyi yapıyoruz. Bir Hıristiyan Peygamber’in resmini çizmiş diyoruz. Eğer bu resim hakaret içeriyorsa gayet tabi bu hareketi onaylamak olanaksızdır. Ama eğer bu karikatür hakaret içerikliyse nefretin ve kinin üzerine tuz biber oluyor. Yok etme-ortadan kaldırma, linç güdülerimiz gıdıklanıyor. Ve nefretle haykırmaya başlıyoruz. Bizim dinimizin hümanistik bir yaklaşımı falan yok. Daha düne kadar bu topraklarda resim ya da tablo yapmak bile yasaktı. Dini nedenlerden dolayı sanatın yasaklandığı kaç toplum sayabilirsiniz. Şüphesiz islamiyetin diğer dinlere göre (kitabı olan dinler) en son ortaya çıkmış olmasından kaynaklanan az gelişmişlik sorunuyla da ilgili bir durum bu. Bu az gelişmişlik nedeniyle bocalıyorlar zaten. Bakın Ortadoğuda islamiyetin hakim olduğu noktalarda kan gövdeyi götürüyor. Biz henüz birbirimize tahammül edemiyoruz. Akıl almaz bir sünnü-şii çatışması yaşanıyor. Hümanizm bunun neresinde? Bunların islam diniyle ilgisi yok demeyin, bunlar doğrudan İslam dininin tahammülsüzlüğü ve saldırgan ruhuyla ilgisi var. Başka neyle ilgisi olabilir ki? Atatürk’ü karıştırmayınız demişsiniz. Ben Atatürk’ü karıştırmadım. Dikkat ederseniz ondan öncelikle yazının başında siz bahsediyorsunuz ve diğer tartışmacılar. ARGE araştırmalarıyla Türk olmanın gururunu nasıl dünyaya duyurduk bunu gerçekten bir Türk olarak hiç anlamadım. Yani burda ne demek istendiğini anlamadım. Nasıl bir araştırma geliştirme çalışması yapılmış, Türklerin genlerinden yeni bir buluş mu yapılmış, nedir mesele bilmiyorum? Eğer öyle bir durum varsa ben genime dokundurtmam baştan söyleyeyim “kendimizi aşağılık görme huyumuzdan lütfen vazgeçelim artık.”demişsiniz. bu konuda çok kesin bir kararlılıkla şunu söylemek isterim. Doğruyu değil yanlışı göstermek marifettir.
-
başlığın tamamını mı yoksa linkte çıkan senin yazını mı incelememi istiyorsun? başlığın tamamını incelemem gerekecekse, beklemen gerekecek, çünkü vaktim kısıtlı. bir kaç gün sürer yani 33 sayfa var burda.
-
Burada cavep verilecek çok fazla birşey görmüyorum. Söyleyeceğimi zaten söyledim, kayıkçı kavgasını sürdürmek niyetim yok. Ancak bu yazıda kara harflerle yazılmış bir kısım var, benim konuya yabancı olduğumu iddia edip ("bu arkadaş" dediği kişi benim sanırım) Atatürk'ten dem vurulmuş. Sen Youtube’nin neden yasak olduğunu sanıyorsun. Atatürk’e gay dendiği, aşağılandığı, küfür edildiği vs. nedenlerden dolayı değil mi? Peki bütün bunlar oldu diye hangi Türk sağa sola saldırmıştır. Tam tersine Türkiye’de görülmemiş bir örgütlülükle Youtube’yi yasaklayan zihniyete tepki gösterildi. Forumda bile başlığı var. Gösterilen tepkiler aynı değil, bir haftadır anlatmaya çalıştığım -fakat muvaffak olamadığım ve asla olamayacağımı anladığım- konu budur.
-
Bahsettikleri şey din değil, aslında İslam felsefesi demeye çalışıyorlar sanırım. Ama bu arkadaşlarımızın lafzı, din teoridir şeklinde. Yani Tanrı’yı da teorisyen olarak tanımlıyorlar. Kutsal kitapları da bir teorik kitap olarak görüyorlar. hangisi kullanılmıyo arkadaşımız da kopyalayıp yapıştırmış. Ama meseleyle uzaktan yakından alakası olmayan şeyler bunlar.
-
Sayın hangisi kullanılmıyo, Din teori değildir. Teori, sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan yasalar bütünü, kuram anlamına gelir. Çok sayıda gözlem ve deneylerle desteklenen bir hipotezdir. Dinle teori arasındaki farkı burada uzun uzun anlatmaya çalışıp meseleyi sıkıcı bir safsataya çevirmeyi düşünmüyorum; Zaten konumuzun dışında bir durum. Teşekkür ederim. İyi günler dilerim.
-
Din bir teori değildir
-
hayır efendim tam tersine islam = müslümanların yaptığıdır. Çünkü islamiyeti islamiyet yapan o dine inananların yani müslümanların davranış şekilleri, kültürleri, örf, adet ve gelenekleri, yaşam normlarıdır. Bütün bunlar olmasaydı İslam Kültürü oluşmazdı; İslam Kültürü olmasaydı o halde müslüman kavramından bahsedemezdik. Bu iki şeyin varlığı birbirine bağlı ve bağımlı olarak oluşur ve aslen de eşdeğerdir. Dolayısıyla: İslam = Müslümanlar'ın yaptıklarıdır.
-
Yazıyı gördüğümde cevap veremeden duramadım sevgili Mavi peki ya hakaret ederlerse ne olacak? o zaman hakaret edenler her türlü kötülüğü hakederler değil mi
-
Dostum CYRANO, ben de senin daha objektif olmanı beklerdim Açık söylemek gerekirse ben ne karikatürleri gördüm ne South Park’ı izledim. Bildiklerim duyduklarım ve medyadan okuduklarımla sınırlıdır. Zaten meşhur karikatürle ya da televizyon programıyla ilgili bir yorum da yapmış değilim. Ben İslam alemin bu tür durumlar karşısında ortaya koyduğu genel tepkiyi eleştiriyorum. Hoşgörü dini olarak bahsedilen İslam’ın şiddete olan eğilimini işaret ediyorum. Müslüman olarak bizler, başka dinlere haksızlık etmekten asla çekinmiyor ve karşılığında sonsuz saygı bekliyoruz. Bunun nedeni kendimizi kayıtsız şartsız tek ve en doğru yolda görmemiz ve başkalarının- bizden olmayanların- kesin olarak yanlış yolda olan aldatılmışlar olduğuna inanmamızdan kaynaklanıyor. Bu mantık İslam’ın en temel mantığıdır ve İslam’ın doğduğu günden beri vardır. Örneğin size çok basit ve sürekli tekrarlanan bir örnek vereyim: her ramazan ayında Sünni Müslümanlar oruç tutar. Oruç tutmak isteyenleri uyandırmak için mahallelerde davulcular dolaşır. Bu adamlar vatandaş davulun sesini duysun diye elindeki tokmakla davula var gücüyle vururken diğer taraftan da gırtlağını patlatırcasına berbat sesiyle mani söylerler. Bu oruç tutma niyetinde olan biri için iyi olabilir, peki ya oruç tutmayanlar bu gürültüye maruz kalmak zorunda mıdır? İslam mantığına göre evet, kesinlikle katlanmak zorundadırlar. Her sabah minarelerden ezan okunur. Peki Müslüman olmayanlar bu yüksek sese güneş doğar doğmaz katlanmak zorunda mıdırlar? Kesinlikle evet. Hatta rahatsız olduklarını bile söyleyemezler. Hele bir biz rahatsız oluyoruz desinler; linç edileceklerine garanti veririm. İslam dünyası içindeki şiddet eğilimi o kadar barizdir ki kendi içlerinde bile korkunç katliamlara imza attıklarını görebilirsiniz. Kahramanmaraş olayları buna verilecek örneklerden sadece biridir. Kaldı ki bir Arap dünyası vardır ki söyleyecek söz bulamıyorum. Suudilerde hoşgörü kelimesinin bir karşılığı var mıdır acaba? Varsa da beyindeki imajinasyonunu araştırmak gerekir; heralde çok hoş bir anlama gelmiyordur. Hz. İsa ile dalga geçildiğini hiç duymamış olman bu konuda gerçekten olasılığın dışında yaşadığını gösteriyor sevgili dostum CYRANO. Öğrencilik yıllarımda İranlı bir arkadaşım vardı. Onun Fars diliyle müthiş kahkahalar atarak söylediği tekerlemeleri buraya yazsam sanırım forumdan uzaklaştırılırım. Yani İsa’ya büyük saygı duyulduğunu ve tek kelime kötü bir şey söylenmediğini İslam geleneklerinin de buna izin vermeyeceğini falan söylemek olup bitene göz yummak olur. Müslümanlar Hıristiyanlığın baba oğul kutsal ruh üçlemesine dahi saçmalık ve safsata olarak bakarlar ve her fırsatta bu durumu küçümseyerek eleştirirler. Müslümanlara göre Hıristiyanlık yanlış yoldur ve kesin olarak dönülmelidir. Yahudiler konusuna gelince de tipik bir tepkiyle Hitler’i bile alkışa tutarlar. Çünkü İslam’da Yahudiler lanetlenmiş bir kültür ve ulusal yapıdır. Katledilmelerinde hiçbir sakınca yoktur. Atatürk konusuna gelince, kimse Atatürk’ü böyle tasvir etmez etmedi de. Çünkü Atatürk’ün böyle bir imajı yok. Eğer birileri sizi eleştiriyorsa buna kulak kesilmeniz gerekiyor. Bir yerlerde insanların antipatisini kazanmışsanız bunun bir nedeni vardır. Müslüman eşittir Taliban değildir, El Kaide değildir, Hamas değil, Hizbullah değil, Suudi Arapların yaptığı gibi değil çünkü onlar da kafa uçuruyorlar, o değil bu değil; yahu bu İslamiyet nasıl bişeydir? Bir dinin kültürü o dine inanan insanların yaşam tarzıyla belirlenir. Bu kültürün yukardan inen bir şey olduğuna inanmıyorsun sanırım. Müslümanların yaşam biçimi ve formları, gelenek ve görenekleri bu kültürü belirler. İslam kültürü bunların hepsidir. Bu kültürün neresinde hoşgörü vardır, bana tek bir örnek versin biri? Biri çıktı ve Hz. Peygamber hakkında hakaret içerikli bir karikatür çizdi. Sen ne yaptın? Arap ülkelerinde ve tüm İslam alemi içinde Danimarka bayrağını yaktın. Oysa söylendiği gibi onların da içinde bu durumu eleştiren kınayanlar olmuştu. Ardında yakın zamanda karikatürü çizen kişi yanarak öldü diye neredeyse bayram ettin. İşte İslamın hoşgörü anlayışı bu! Yakarak insanlar cezalandırılır, hangi eliyle hırsızlık yapıldıysa o el halkın içinde kesilir, kadınlar recm edilir, dört kadın bir erkek eder, domuz yiyenler kazığa oturtulur, insanlar asılır kafaları kesilir vs. vs. Hoşgörü kültürü dediğimiz kültür bu. Bunları görmekten ve söylemekten korkarsak bu duruma hizmet etmeye devam edeceğiz. Yukarıda anlattım. Ama bu sizi tatmin etmediyse daha açık sorun, soruda tuzak olmasın.
-
Yanlış anlaşılmış, ben o yayını izlemedim. Yayından bahsetmiyorum, izleyen arkadaşlar bahsetmişler ben de onlardan dinliyorum. Keskin olan benim şahsım değildir. Bu noktada keskin -radikal davranan taraf müslüman kesimdir. Tahammülsüz ve saldırgan tutum takınıyorlar ve ben de bunun yanlış olduğunu söylüyorum. Neden beni futbol taraftarına benzettiğinizi gerçekten anlamadım. Bunu, bir çizgi filmi azmedemeyip ortalığı yakıp yıkanlara bir insanın yanmış cesedi karşısında mutluluk ve garip bir haz alıp bu olayı facebook vs. gibi sosyal paylaşım sitelerinde "allah rızası için arkadaşlarına dağıtın, ibret olsun" gibi söylemlerle orta yere kin ve nefret kusanlara söyleseydiniz bence daha doğru olurdu.