Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

gözlem

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    13
  • Katılım

  • Son Ziyaret

gözlem Hakkında

  • Doğum Günü 28-01-2009

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    istanbul
  • İlgi Alanları
    İnsana ve yaşama dağir herşey...

gözlem - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  2. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  3. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  4. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  5. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  6. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  7. gözlem doğum gününüz kutlu olsun!

  8. gözlem

    DİPNOT'lar...

    Bugün: “Hamas terör örgütü değildir!” “Kudüs’ün kaderi İstanbul’un kaderinden, Gazze’nin kaderi Ankara’nın kaderinden; Ramallah’ın, Refah’ın, Hanyunus’un, Beytüllahim’in kaderi Konya’nın kaderinden ayrı değildir!” diyen RECEP BEY, yarın da; “PKK terör örgütü değildir!” “Türk bayrağı Filistin bayrağından; Atatürk Yaser Arafat’tan farklı değildir” derse şaşıracak mısınız? Sizi bilmem ama, ben asla şaşırmayacağım! Çünkü... 2001′de Amerika’da “BOP EŞ BAŞKANI” olduğunu açıklayan, 2003′de ABD’NİN IRAK İŞGALİNE ve ANADOLU’DAN IRAK’A SEVKİYAT YAPMA İSTEĞİNE yeşil ışık yakan, 2004′te ve 2005′de YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ alan, 2008′de ERGENEKON TERTİBİYLE yurtseverlerini tasviye eden, 2009′da KÜRT AÇILIMI’YLA, “TERÖRLE MÜCADELE” YERİNE “TERÖRLE MÜZAKERE” SÜRECİNİ başlatan, 2010′da BAŞKANLIK SİSTEMİ’Nİ TARTIŞMAYA açan, 2010′da MAVİ MARMARA OLAYI SONRASINDA İSRAİL’E BAĞIRIP ÇAĞIRARAK 2. KEZ (ilki One Minute Olayı) ARAP DÜNYASI’NDA KAHRAMANLIĞINA soyunan birinin amacı başka ne olabilrki... ... Saygılar... Gözlem...
  9. Başbakan kontrolünü kaybediyor... Galiba Cihat İlan Edecek... :)

  10. Değerli arkadaşlar... Konuyu birde şu persfektiften bakmakta yarar var diye düşünüyorum. Öncelikle şu bilinmeli: Gazze’de Filistinlileri esir alan, İsrail’den ziyade Hamas’tır. Çatışmalar da, İsrail’den ziyade El Fetih’le Hamas arasındadır. Filistin halkı; roketatar yuvalarını, karargahlarını , çok çocuklu Filistinli ailelerin oturduğu apartmanların ara katlarına kuran, sonra da “İsrail çocukları vuruyor” diye ‘mazluma yatan’ Hamas’ın zulmü altında inlemektedir. Gazze’ye Mısır üzerinden her türlü malzemenin sokulduğu 40 kadar tünel Hamas’ın kontrolündedir. Tünellerden giren gıda, tüketim mallarını halkına karaborsa satan Hamas’tır. İsrail’in ördüğü duvarın çimentosunu İsrail’e satan şirket Filistin Meclis Başkanı’nındır. Kendi halkına karşı Hamaslaşan, kendi halkını rehin alan, zulmeden, tüccar zihniyetli AKP hükümeti, kendisini Hamas’a, Hizbullah’a ve hatta El Kaide’ye yakın hissettiğini açıkça ifade etmiştir. İslami ‘Error (erör) örgütü’ AKP ile, islami terör örgütleri arasındaki bu yanak yanağalık doğaldır. Kâbem insan olduğundan ölenlere üzülürüm elbet. Ama şunu da bilirim ki; O gemide, Van’da bir gün içinde asılmış bulunan dört kadını ‘namus temizlemek’ için öldüren zihniyet de vardır. O gemide; Yahudi – içki içen – şort giyen komşu istemeyen, ama şeriat özlemi uğruna AB’ye girmek istiyormuş gibi takiye yapan zihniyet de vardır. O gemide, müslümanın parasını “Bosna’ya, Pakistan’a yardım göndereceğiz” diye toplayıp cebellezi eden, siyasi parti güçlendiren, tv kanalı kuran zihniyet de vardır. O gemide, Pakistan’da Taliban – Amerikan işgali altında yerlerinden edilmiş 3 milyon müslüman mülteciyi, Taliban’a ve Amerika’ya b.k sürmemek için bir türlü göremeyen zihniyet de vardır. O gemide, zina eden kadını taşlarken cennet hayalleriyle orgazm olan zihniyet de vardır. O gemide, ‘Şehit olacak çocuklar doğuracağım’ diyecek kadar gözü dönmüş, gelecek kuşaklardan ‘ahirette şefaat’ vaadiyle vazgeçmiş, din uğruna analık hormonlarını kurutmuş zihniyet de vardır. O gemide, kendi halkına zulmeden Hamas zihniyetinin İsrail’i provoke etmek amacıyla kışkırttığı, kandırdığı ‘niyazi’ler de vardır, O gemide, TSK’nın onurunu kıran komploların aktörleri, bugün “Ordu göreve” diye manşet atıp, TSK’yı savaş tuzağının içine çekmeye çalışan zihniyet de vardır. O gemide, TSK’nın kozmik odaları talan edilip, seferberlik planları Amerikan beslemesi medyaya servis edilirken badem bıyığı kıs kıs sırıtan zihniyet de vardır. O gemide, İsrail’in icraatlarına ‘devlet terörü’ deyip de, AKP’nin devlet terörünü, siyah jeep, villa, dolar karşılığı destekleyen zihniyet de vardır. O gemide en çok da, ‘yeşil’ inşaat şirketlerine Gazze’de iş alanı açmak için debelenen ‘tüccar’ zihniyet vardır. Şubat ayında Doha’da (ABD-İslam Forumu) hisli bir konuşması vardı Recep Bey’in. “Ey insanlık neredesin! Gazze’ye niçin inşaat malzemeleri giremez, niçin inşaatlar yapılamaz!” diye hem ‘nefsine-şahsına’ hem ‘tüm insanlığa’ sormuştu. Bu konuşmayı yaparken, aklında yakın ilişkide olduğu hangi inşaat şirketinin (Y. mi? yoksa İ. mi, TOKİ mi?) menfaatlerini koruma arzusu vardı, ben bilmem beyim bilir. Ne de olsa vatanı ‘arsa’, kendisini pazarlama müdürü zanneden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Saygılar... Gözlem...
  11. CIA’nın yaklaşık 50 yıldır uyguladığı en etkili toplumsal kontrol yöntemlerinden biri kamuoyunu değişik yapay uyarıcılarla ve şişme gündemlerle uyutmasıdır… Uyutulucak toplum, öncelikle CIA uzmanlarınca siyasi, sosyal, kültürel ve psikolojik incelemelere tabi tutulur, daha sonra elde edilen veriler doğrultusunda o topluma uygun bir “uyutma paketi” hazırlanır ve bu uyutma paketi söz konusu toplumu istenilen yönde biçimlendirmek için yavaş yavaş uygulamaya konulur…. Uyutma paketi uygulamaya konulurken de çok dikkatle hareket edilir, söz konusu toplumdaki en güzide kişiler ve kurumlar seçilerek devreye sokulur… Zaman zaman bu kişi ve kurumlar bile “neye ve kime” hizmet ettiklerinden habersiz ABD ve CIA’nın gönüllü neferleri olarak toplumun uyutulması projeseinde yer alırlar. Uyutma Paketi daha çok medya iletişim araçlarıyla uygulanmaktadır. CIA’nın, “uyutma paketi” uyguladığı ülkelerden biri de ABD’nin sözüm ona stratejik ortağı Türkiye Cumhuriyeti’dir… Türkiye’deki “uyutma paketinin” belli başlı aktörleri şunlardır: 1. HABERTÜRK TV: Habertürk kanalı dikkatle takip edilecek olursa, “Gücü özgürlüğünde” sloganı doğrultusunda 24 saat yayın yapan bu haber kanalının “Sansürsüz”, “Söz Sende”, “Tarihin Arka Odası” gibi özenle hazırlanmış programlarına çağrılan konukların Türkiye’nin şekillendirilmesine paralel olarak belirlendiği, daha çok “Siyasal İslamcı” veya “Liberal” ya da “İkinci Cumhuriyetçi” konukların tercih edildiği, kamuoyundan gelecek tepkiyi önlemek amacıyla da arada bir birkaç “Ulusalcı” gazeteciye yer verildiği kolayca görülecektir. Dahası bu programlarda işlenen konuların, örneğin DARVİN ve EVRİM TEORİSİ veya saatlerce, hatta aylarca devam eden OSMANLI TARİHİ sohbetleri ya da defalarca tekrarlanan CÜBBELİ AHMET HOCA ŞOVLARI hep CIA’nın “uyutma paketinin” birer parçasıdır. Örneğin son MAVİ MARMARA OLAYI’nda Habertürk, aralıksız bir şekilde olayı “tek yönlü olarak vermiş”, canlı yayınına sürekli ABDURRAHMAN DİLİPAK gibi tescilli şeriatçıları çıkarmıştır. Kanalın özellikle TARİHİN ARKA ODASI gibi programlarında ABD’in Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde yayın yaptığı görülmektedir. Bu tarih programında ısrarla ve sadece Osmanlı ve İslam Tarihi’nin incelenmesi, eleştirel yaklaşımlardan çok “hamasi” bir bakışla bu tarihsel dönemlere yaklaşılması, buna karşın ÖN TÜRK TARİHİ VE CUMHURİYET TARİHİ söz konusu olunca alabildiğince eleştirel ve hatta “alaycı” bir üslupla konuların geçiştirilmesi, programın BOB’a hizmet ettiğinin en açık göstergelerindendir. Tarihin Arka Odası adlı programın nihai amacı OSMANLI VE SALTANAT SEVİCİLİĞİ yaparak, “ulus devleti” sorgulatmak, kamuoyunda yeniden OSMANLI ÖZLEMİ yaratmaktır… Bunda da başarılı olmuştur.Söz konusu tv, sadece tv ile de yetinmez gazete ile de toplumu etkilemeye çalışır… (Not: Habertürk’ü gündeme getirmemin nedeni, beni “Atatürk konuşulması istenmiyor…” diyerek bir programlarına çıkartmaktan son anda vaz geçmeleri falan değildir…Tamamen görünen verilerdir…) 2.NTV: Daha çok liberal çizgide yayın yapan bu haber kanalı ise, yine “uyutma paketi” çerçevesinde güncel olaylara “liberal” bir bakışla yorumlar getirmekte, programlara çağrılan gazeteci ve akademisyenler, Cumhuriyetin kuruluş felsefesini ve “ulus devleti” alabildiğince eleştiren isimler arasından seçilmektedir… Liberalizm yükseltilerek “ulus devlet” alabildiğince eleştirilmektedir… Ulus devlet eleştirisi, BOP’u ugulamak isteyen ABD’nin en çok önem verdiği noktalardan biridir. Söz konusu tv sadece tv ile de yetinmez, yayın evi kurup, dergiler çıkartarak da kamuoyunu etkilemeye çalışır… 3. TARAF GAZETESİ: Liberal görünen bu yayın organı, açıkça Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik saldırgan bir yayın politikası takip etmektedir… “Özgürlük” ve “demokrasi” havariliği yapan bu gazete, siyasal islamcılarla kol kola, ulus devlete yönelik akla hayale gelmez saldırılarda bulunmaktadır…. Ulus devletin ve özellikle Atatürk, TSK imgelerinin yıpratılması Türkiye’nin ABD istekleri doğrultusunda şekillendirilmesinde çok önemli oldupu için TARAF, ABD “uyutma paketinin” en taze ve en etkili halkarından biri gibi durmaktadır… Gazetenin bazı yazarlarının eşleri doğrudan CIA’da görevlidir!… 4. ZAMAN TÜKETEN VE TÜKETİM TOPLUMU YARATAN PROGRAMLAR: Bu programlar CIA’nın aslında bütün “Turuncu Devrimler” yaşanan ülkelerde gösterime sokulmasını sağladığı PRİME TİME TV PROGRAMLARDIR. Bu programların özelliği, toplumun büyük bir kesimini aynı anda tv başına kilitlemesi ve bu büyük kitlenin adeta beynini yıkamasıdır… Bu programlarda üç temel amaç güdlür. 1. Kamuoyunu anlık zevklerle uyuşturmak, asıl sıcak gündemi unutturmak, 2. Akıl, bilim, çalışma gibi değerlerin yerine, şans, kadar, hurafeyi yerleştirmek; 3. Kapitalist ekonomiyi beslemek ve ayakta tutmak için tüketimi teşvik etmek…Ülkemizde bu amaçlara yönelik belli başlı programlar, VAR MISIN YOK MUSUN, KİM 500 MİLYAR İSTER, SURVİVER, YEMEKTEYİZ, YETENEK SİZSİNİZ, GELİNİM OLUR MUSUN, DİZİLER (Özellikle STV gibi kanallardaki Hurafe dizileri) vb… (Lütfen Türkiye’deki tv’lerin tamamını bu çerçevede değerlendiriniz, bakalım hangileri uyutma projesinin birer parçası, hangileri değil!) 5. CEMAATÇİLİK: Atatürk 20 yüzyılın başında gerçekleştirdiği “ulusal ve çağdaş” devrimle “tekke” ve “tarikatları” ve onların beslediği “cemaat kültürünü” ortadan kaldırmış, insanları Padişahın kulları olmaktan, “özgür bireyler” haline getirmişti. Ancak 1950′lerden beri yaşanan ABD destekli KARŞI DEVRİM sürecinde Türk insanı yeniden BİRİLERİNİN KULU OLMAYA zorlanmaktadır. İşte bu nokta da yeniden tekkeler, tarikatlar ve CEMAAT KÜLTÜRÜ’nün önü açılmaktadır. Üstelik CIA, dinsel kaynaklı kişi otoritesine dayanan Cemaatçiliği, SİVİL TOPLUM adı altında, DEMOKRASİ adı altında topluma yaymaya çalışmaktadır… ABD’nin Türkiye’yi biçimlendirmede cemaatlere ne kadar büyük bir önem verdiğini ABD de ikamet eden FETHULLAH GÜLEN’e verdiği destekten anlamak mümkündür… 6. SINAV MANYAKLIĞI: ABD ve CIA’nın “uyutma paketinde” potansiyel tehlike olarak görülen gençlerin takip edilmesi ve gerekirse kıpırdayamaz hale getirilmesi çok önemlidir. Bu çerçevede ABD ve CIA 1949′dan beri Türkiye’de faaliyette bulunarak Türk gençlerini ABD çıkarlarına hizmet edecek biçimde eğitmek ve gerekirse hareketsiz kılmak için yoğun çaba harcamıştır. Öncelikle Türk Milli Eğitim Bakanlığı ABD’li uzamanların kontrolüne geçmiş ve Türk gençlerine “ulusal bilinç aşılayan” Atatürk’ün tarih kitapları kaldırılmış, daha sonra yine MEB’deki ABD’li uzmanların önerileri ve istekleri doğrultusunda Türk gençlerini hareketsiz kılacak bir SINAV SİSTEMİ uygulamaya konulmuştur. 1960′larda ÜSS, 12 Eylül’de ÖSS ve ÖYS, 2000′lerde LYS ve SBS olarak adlandırılan Orta Öğretim ve Üniveriste Giriş Sınavları Türk gençlerini en verimli çağlarında TEST BUDALASI haline getirmiş, gelecek ve iş kaygısıyla Üniveriste kapılarına yığılan gençlik, siyasi, sosyal ve kültürel konulara kafa yormak yerine daha ilk okuldan itibaren ezbere dayalı ve sonuca endeksli TEST TEKNİĞİ ile adeta düşünmeyen, üretmeyen, anlamayan, analiz edemeyen “a politik” bir genç kuşak halini almıştır. Günümüzde CIA’nın Türkiye’den sorumlu uzmanları bu a politik kuşaktaki kısmı kıpırtılardan rahatsız olmuş olmalı ki, Türkiye’de, ilk öğretimden Üniveriste sonrasına kadar bir dizi yeni sınav uygulanmasını istemişlerdir. Son olarak üniveriste mezunu, üretmeye ve düşünmeye hazır genç kuşağı da “etkisiz” ve “edilgen” hale getirmek için KPSS icad edilmiştir… 7.FUTBOL VE YAN ÜRÜNLERİ: Futbol yaklaşık 150 yıllık bir spor… İngilizlerin keşfettiği bu ilginç oyun, uzun yıllar boyunca diktatörlerin toplumu uyutmak için kullandıkları bir araç olarak politik bir işlev gördü… İspanya Diktatörü Franco, “Yüzbin kişilik bir uyku tulumu yapın” dediğinde Bernabeu Satadı inşa edilmişti. Latin Amerika ülkelerinden Arjantin’de Videla ve Portekiz de Diktatör Salazar da aynı taktiği uygulayınca tüm dünya da 3f’den söz edilmeye başlanmıştır. Futbol, fiesta ve fado… Özetle futbol, uzun yıllar boyunca demokrasi geleneği oturmamış ülkelerde diktatörlerin oyuncağı olmuş, dikkatörler, futbolla toplumu uyutarak uzun yıllar ayakta kalmayı başarabilmişlerdir. Avrupa ülkelerinin tam demokratikleşmelerinin ardından futbol Avrupa’da kısmen politik işlevini yitirmiş (kısmen diyoruz çünkü, hala Avrupa da bazı büyük kuluplerin başkanları aynı zamanda başbakandırlar) sportif boyutu ön plana çıkmıştır. Ama Laitn Amerika ve Türkiye gibi ” gelişmekte olan ülkelerde” futbol hala çok önemli bir uyutma aracıdır. Ve bu gerçeğin farkında olan ABD ve CIA bu durumdan alabildiğince yararlanmaktadır… Bu yıl (2010) Fenerbahçe Futbol Kulubu’nun şampiyon olmaması için oluşturulan toplumsal atmosveri düşünün, bütün kamuoyunun aylarca işini gücünü bırakarak FB’nin şampiyon olmaması için nasıl bir psikoljik savaş içine girdiğini düşünün, bu sırada gazetelerde ve tvlerde saatlerce, Türkiye’nin başka derdi yokmuş gibi, yapılan tartışmaları hatırlayın… Koca bir sanayi kenti BURSA’nın nasıl bir yıl boyunca nerdeyse üretimi bile unutacak şekilde ŞAMPİYONLUK HAYALLERİYLE yatıp kalktığını hatırlayın…. İddia ediyorum önümüzdeki yılarda Anadolu’nun pek çok ili, ESKİŞEHİR, KAYSERİ, ANKARA’dan da şampiyonlar çıkacak ve bir çok Anadolu insanı işi gücü unutup statları dolduracak, aç perişan insanlar İLLERİNİN ŞAMPİYON TAKIMLARIYLA AVUNACAK… ABD’nin uyutma paketi çerçevesinde futbol hiç bir zaman sadece futbol değildir. Futbol gazeteleri, futbol tvleri, futbol internet siteleri ile futbol, aynı zamanda Diktatör Franco’nun dediği gibi , “Büyük Bir Uyku Tulumudur”…. 8.SANAL RAKAMLAR: ABD ve CIA, uyutma paketi çerçevesinde, somut verilerden çok, reel ekonomiden çok, rakamlara ve sanal ekonomiye önem verir. Borsa denilen “yalan dünyayı” parlatır…. Gayri Safi Milli Hasıla, Enflasyon Oranları, Kalkınmışlık Düzeyi gibi kavrmalarla toplumu uyutur. “Enflasyon rakamları tek haneye indi.”, “Büyüme ornı arttı…”, “Borsa tavan yaptı…” biçimindeki açıklamalar, İşsizliğin yüzde yirmelere yaklaştığı, insanların açlık sınırında yaşadığı bir ülkede hiçbir anlam ifade etmese de “uyutma paketini” hazırlayanların yarattıkları sanal dünya insanları öylesine kuşatmıştır ki, cebinde beş parası olmayan insanlar bile neredeyse bütün tvlerin alt yazı olarak akıttıkları Borsa rakamlarını takip etmekten kendilerini alamazlar, cebinde beş parası olmayan insanlar, cüzdanlarındaki, asgari ödemesi bile yapılmamış kredi kartlarına güvenerek alış veriş merkezlerinin yolunu tutmaktan kendilerini alamazlar….. Çünkü “uyutma paketi” bu insanları çoktan etkisi altına almıştır…. Kaynak... Haberler, Sinan Meydan -www.ilk-kursun.com/2010/06/siz-de-uyuyanlardan-misiniz-
  12. gözlem

    İnsectisid

  13. Bakın kime, neye ne için oy vereceğinizi bilmem ve saygı duyarım fakat bilinmesi gereken bağzı gerçekleri de göz ardı edemiyiz. Fakat şunu bilmek gerekiyor. Bugün artık sadece Türkiye’de değil dünyanın bir çok ülkesinde iktidarlar bir küresel çete tarafından belirleniyor. Biz bunu nereden biliyoruz? Kendileri söylüyorlar… Listeleri kendileri veriyor. Açın ABD Dışişleri Bakanlığı Eğitim ve Kültür İşleri Sitesini ya da ABD Uluslar arası Liderlik Kursları sitesine bakın. Orada onlarca ülkenin zirve isimlerini göreceksiniz. Afrika cumhurbaşkanlarından Avusturya Genel Valisine, NATO genel Sekreterinden tüm Avrupa’daki zirve isimlere kadar birçok ‘belirlenmiş’ ‘eğitilmiş’ isim var bu listelerde. Abdullah Gül’ün, Fehmi Koru'nun ve R.T Erdoğan'ın adı da bu listede. Demokrasi Projesi ile ‘küresel çete’ yani dünyayı ele geçirmeye çalışan işgal eden küresel şirketler, çokuluslular, birçok ülkede gizli bir savaş yürütüyorlar. Bu savaşın önceliklerinden biri de kadınlar ve gençlerin tahribi… Bu yapılırken 3 alan bozulup dönüştürülüyor. ‘Sivil toplum’ adı altında zehir zerk ediliyor. Bu zehirle siz demokrasi yolunda sosyal, siyasal haklar yönünde ilerlediğiniz zehabına kapılıyorsunuz ve çok fena yanılıyorsunuz. Sadece yanılmakla kalmayıp bir de onların değirmenine su taşıyorsunuz… Bu durumda Akp'yi mi desteklersiniz, şunu bunu mu desteklersiniz, çetelerle yolamı çıkarsınız (ki kendi ülkenizin aydınlarını, ulusalcılarını tek tek yok etme işidir ki bu da özünde ABD ve emperyal güçlere taşeron olmuş yerli karanlık güçlerdir)bilemem... Saygılar... Gözlem...
  14. Sevgil deniz_kizi... Kim ne derse desin Ok Yaydan çıktı artık.. Çünkü... CHP yükselen devrim dalgasının kenarında kalamazdı ve öyle de oldu. Devrim diyorduk. İşte devrim gerçeği, geldi CHP kurultayının merkezine oturdu. CHP, halkçılık vurgusundan ilk kez devrimcilik vurgusuna yöneldi. Bugün artık AB’nin bir çürüme projesi olduğunu saptamak, halkçı programı uygulamanın önkoşullarındandır. “Değişim”, bütün dünyada ABD merkezli projelerin şifresidir. CHP’nin içine girdiği yönelişin Neoliberal tuzaklara düşmesi beklenemez. Kaldı ki Kılıçdaroğlu’nu önündeki sorun, kendisini kucaklayan liberallerin kollarında kalmamaktır. CHP’nin halkçılığı ve devrimciliği sınavdan geçecektir. Vee işte milletimizin büyüklüğü: Tunceli’li bir aydınımızı sevgiyle bağrına bastı. Kılıçdaroğlu’nun memleketi, Kürt sorununu birlik içinde çözmede bir zaaf değil, tam tersine önemli bir olanaktır. CHP Genel Başkanı, sağlam vatansever nitelikleriyle, tarihten gelen kaynaşma ve birleşme kültürümüzün büyük çözümüne katkıda bulunacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu, AB’den söz ederken, Kurultay salonunda, “Ne ABD ne AB, bağımsız Türkiye” sloganı yükseldi. Yapılan Cumhuriyet mitinglerinde de bu öyleydi. Göreceksiniz önümüzdeki süreçte meydanlar kürsüleri zaptedince, işte o zaman halk devrimi tamamlanacaktır. CHP, bunun için büyük partidir ve sürecin de tek kılavuzudur. Saygılar... Gözlem...
  15. gözlem

    SORARA'YI TAŞLAMAK

    Bugünlerde sinemalarda kanınızı donduracak bir film gösteriliyor: “Soraya’yı Taşlamak”. İranlı yazar Freidoune Sahebjam’ın gerçek bir olaydan yola çıkarak yazdığı romanın sinemaya uyarlaması olan filmin yönetmenliği Cyrus Nowrasteh yaptı. YENİ DÜZEN Film İran devriminin henüz ilk günlerinde bir köyde İslami rejimin nasıl kurulduğunu gösteriyor. Şah döneminde pek çok adi suç işlemiş olan Hasan, İslami devrim ile af edilir. Devrim sonrasında mollalara katılmış ve artık Şeyh Hasan olmuştur. Sarık ve cüppeli Hasan, köyün yönetiminde dini önderlik yapan kişidir. İbrahim, köyün muhtarıdır. Köydeki siyasi otoritenin başıdır. Dini otorite Şeyh Hasan ile birlikte köyü yönetmektedir. Ali ise devrim muhafızlarındandır. Yeni yönetimle beraber, kendisine yolsuzluk yapmak için imkan bulmaktadır. Köyün silahlı gücünü temsil etmektedir. Ali, yeni rejimin idam edeceği zengin bir adamın 14 yaşındaki kızıyla evlenmek istemektedir. Bu nedenle karısı Soraya (Süreyya)’dan boşanmak istemektedir. Ancak Ali’den 4 çocuğu olan Soraya, boşanmanın kendisini yeni düzenle “muta” adıyla kurumsallaşmış fahişeliğe götüreceği için kabul etmez. Ancak Soraya’nın boşanmaya direnmesi Ali-İbrahim-Hasan’dan oluşan üçlü otoritenin kendisine komplo yapmasına sebep olur. Elbette Soraya ne darbeci olduğu gerekçesiyle hapse atılır, ne de hakkında bir kaset icat edilir. Zina yaptığı iftirasıyla, yalancı şahitlerle gerçekleştirilen komplo Soraya’yı recme doğru götüren süreci başlatmıştır. Çocuklarına bakabilmek için hizmetçilik yapan Soraya’nın karşısında yolsuzluk yapan kocası namus timsali kesilir, kendisine kocasının boşamasıyla göz diken Şeyh Hasan İslam’ın Soraya’nın ölümünü emrettiğini savunur. AHLAKSIZLIĞINI DİNLE SAKLAYANLARDAN OLMAYIN Film, İranlı şair Hafız’ın “bir yanda yüksek sesle Kuran’ı dillendirirken öte yanda ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden olmayın” sözleriyle başlıyor. Ardından tüm film boyunca İslam’ın onu çıkarları için kullanan ellerde nasıl bir ahlaksızlık kaynağı haline geldiğini anlatıyor. Siyaset-din-silah üçgeniyle kurulan ve en çok kadınları ezen otorite, aynı zamanda yaşanan tüm ahlaksızlıkların dışarıdan duyulmasını önlüyor. Küçük bir köyde kurulan dini rejim, gün geçtikçe kokuşan, din adına ahlaksızlığın meşruluk kazandığı bir dünya haline geliyor. Elbette bu sistem her zaman olduğu gibi ahlaklı olanı cezalandırıyor. Filmi izledikten sonra etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız. Kilisenin otoritesine karşı çıktığı için yakılarak öldürülen Jeanne d’Arc’ın hikayesini hatırlatan filmi izlerken Siirt’te onlarca kişi tarafından tecavüze uğrayan 2 yaşındaki kız çocuğu gözünüzün önünden geçecek. Olayın ardından biz aramızda sorunu çözdük diyenleri hatırlayacak, tecavüz edenlerin kimlerin yakını olduğunu sorgulayacaksınız. Dini siyasetin içine sokarak rant kapısı haline getirenlere lanet edeceksiniz. Kimi zaman Deniz Feneri’ni kimi zaman milyon dolarlık gemileri hatırlayacaksınız. Onu kullananların yönetiminde din ile ahlaksızlığın barış içinde nasıl bir arada yaşadıklarını anlayacaksınız. İran’ın gösterimini engellemeye çalıştığı film, malum nedenlerle yandaş medyada kendine hak ettiği yeri bulamadı. Ancak “yeşil devrimin” tozunun hala yere düşmediği İran’da devrimin yok ettiği Sorayalar’ın ruhu uzun süre dolaşacak. Saygılar... Gözlem...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.