Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DENIZLER UNUTULMAYACAK


dominik

Önerilen İletiler

Oral Çalışlar ve Atilla Keskin yazdı: Denizler unutulmayacak

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam kararını veren mahkemenin başkanı Ali Elverdi boğazına kaçan lokma nedeniyle boğularak öldü. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla birlikte idam cezası alan Atilla Keskin ve yine Ali Elverdi'nin idam cezası almasını istediği Oral Çalışlar, o günleri yazdı.

 

 

ATİLLA KESKİN'İN YAZISI

Ali Elverdi tarih ve halk affetmez ve unutmaz... Elverdiler militarizmin bataklığında bir kez, bir tek kez sahte bir şaşaa ile öte yakaya gönderilecektir. 6 Mayıslarda ise Denizleri hep, özgürlük, âşığı, yürekleri sevgi ve dayanışma duygusuyla dolu binler anacaktır...

 

ATİLLA KESKİN (Arşivi)

 

Kimdir?

1924 yılında Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde doğan Ali Elverdi, liseyi bitirdikten sonra Harp Akademisi’ne girdi. Harp Akademisi’ni bitirdikten sonra tuğgeneral rütbesine kadar Yükselen Elverdi, 12 Mart 1970 darbesinde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 nolu Askeri Mahkemesi Başkanlığı’nı yaptı. Darbenin ardından 4’üncü ve 5’inci dönemde Adalet Partisi milletvekili oldu. Elverdi, 1980 yılında ‘Bu Vatana Kastedenler’ başlıklı bir kitap da yayımladı. Elverdi Gezmiş, Arslan ve İnan’ın 6 Mayıs 1972’de idam edilmeleri sonrası “Ben yalnız adli değil siyasi kararlar da verdim” demişti. Elverdi için 20 Nisan Salı günü Kocatepe Camii’nde tören düzenlenecek.

 

Deniz Gezmiş’le birlikte idama mahkûm olan Atilla Keskin, önceki gün ölen emekli mahkeme başkanı Elverdi’yi yazdı...

Sabahın köründe çalışmak için bilgisayarımın başına oturduğumda, Ali Elverdi’nin öldüğünü öğrendim.

Ne kin... ne nefret... ne iyi olmuş gebermiş gitmiş.. gibi duygular kabardı bende.

Duygusuzdum...Sadece anılar canlandı...

İdam cezası vererek kalemini kırdığı dördüncü gençtim. Üstündekiler sessiz kalsaydı sadece ben değil, yaş ortalaması 22 olan, 18 genç de idam edilecekti.

Sevgili yoldaşım Hüseyin İnan’la birlik idam kararı okunurken, Elverdi’nin yüzüne bakıyorum. Kıpkırmızı, ter içinde, telaşeli ve korkak bir yüz.

Yüzümüze bakamıyor... Korkuyor mu... Belki... Ama üzülmediği her halinden belli...

Hüseyin’in yüzüne, dede İnan’ın yüzüne bakıyorum sonra... Bu resim arşivlerde, gazete köşelerindedir hâlâ... Muzip bir gülümseme var yüzünde...

Bu kararı vereceğinizi biliyorduk, umurumuzda bile değil diyen bir gülümseyiş onunkisi...

Hâkim değildi Ali Elverdi, ipimizi kendisi çekmeye aday bir cellattı...

Bağırıp çağıran, sloganlar atan bizleri anlamıyordu, anlamaya da çalışmıyordu hiçbir zaman. Taşlaşmış, duygusuz bir yürekti taşıdığı, adım gibi biliyorum.

Ne ülke sevgisi, ne halk sevgisi, ne ütopyaya bağlılık gibi duyguları vardı.

Gencecik insanların canları pahasına ütopyalarından vazgeçmemesini, pişman olup aman dilememesini bir türlü anlamıyordu.

Sadece o mu? Başındaki generaller de...

Canlı bir sinama sahnesi gibi hâlâ gözümün önündedir. Mahkemenin başladığı gün, biz 18 genç: “Kahrolsun Amerika, Yaşasın sosyalizm,” diye slogan atarken, askerlerin dipçiklemesi ile yetinmeyen Faik Türün askerleri yarıp gelmiş, tekme tokat bizlere girişmiş, ağzından tükrükler saçarak, evet tükrükler saçarak ... gördüm o sahneyi çünkü böyle anlarda hep detaylara bakarım... “Hâlâ mı sosyalizm!!!” diye bar bar bağırıyordu.

Ne konuşmalarımız, ne çoşkumuz, ne sevgimiz, hiç ilgilendirmiyordu, tepede ter içinde oturan Ali Elverdi’yi... Onu tek mutlu kılan bağırıp çağırdığında, askerelerin ‘Hazır ola geçmesi’, ‘tir tir tirmesiydi’ sadece... O sadece otoritesini kullanabildiğinde, o sadece insanlar üzerinde korku yaratabildiği anlar mesuttu.

Biz gencecik yüreklerimizle anlıyorduk onu, faşizmle ilgili o yaşta pek çok kitap okumuştuk.

Kışla talimatnamelerinden başka bir şey okumamış olan Elverdi’nin bizi anlaması elbet olanaksızdı...

Cenazesi, devlet töreniyle kaldırılacakmış...Ona layık olan da budur. Militarizmin en kanlı, en cırtlak renkleri ve sesleriyle uğurlanacak öte yakaya...

Yaptığı ‘hırsızlıkları’ karıları anlatan; darbe yapmaya çalışıp da beceremeyen, birbirini ihbar eden cezaevindeki Ali Elverdiler çok üzüleceklerdir.

Keşke savcı bu omuzlarında bol yıldız, bol ay taşıyan bu tutukluları bir günlük serbest bıraksa da, onlar da, ‘silah arkadaşları!’bu zorba için son görevlerini yerine getirebilse...

Tarih ve halk affetmez ve unutmaz... Elverdiler militarizmin bataklığında bir kez, bir tek kez sahte bir şaşaa ile öte yakaya gönderilecektir.

6 Mayıslarda ise Denizleri hep, özgürlük, aşığı, yürekleri sevgi ve dayanışma duygusuyla dolu binler anacaktır... Buna adım gibi eminim.

 

Atilla Keskin, yazar, yurtdışında yaşıyor. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’la birlikte THKO(Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) davasından yargılandı. İdama mahkûm edildi. Son dakikada kararı yargıtaydan döndü. Uzun yıllar cezaevinde kaldı. Dönemi anlatan kitaplar yazdı.

 

Güldal Kızıldemir’in 1987 yılında Ali Elverdi’yle Nokta dergisi için yaptığı söyleşi

Menderes’ler şehit, Deniz’ler hain

Nokta: Batı ülkelerinin hemen hemen tümünde idam cezası kalkmış durumda. Türkiye’de idam cezasının tartışıldığı şu günlerde, siz olaya nasıl bakıyorsunuz?

Elverdi: Bizim Avrupa’dan farklı durumlarımız var. Soydan gelen bir kin davası var, üstelik bizim dinimizin icabı da var. Kısasa kısas, yani yapana yapılır. Öldürdüyse canı alınır. Bu doğrudur demiyorum ama, doğruymuş gibi davranan çok Türkiye’de.

 

Nokta: Söylediğiniz bu kısasa kısas anlayışı siyasi nedenle idamları pek açıklamıyor.

Elverdi: İlle de kısas diye bir şey yok. Öldürmeyene de idam cezası verilir. Mesela vatan haini, vatanının sırlarını bir ülkeye satmış. Veya ideolojisi öyle istiyor, kendisi aslen Türk değil, karışık. Buna da idam cezası verilir.

 

Nokta: Türkiye’de farklı dönemlerde siyasi nedenlerle idam edilen kişilerin tümünü vatan haini olarak mı görüyorsunuz?

Elverdi: Hayır. Menderes’lerin-ki demokratik ve tarafsız bir mahkeme değildi. Onlar uydurma mahkemelerdi. Köpek davası, bebek davası derken üç kişiyi şehit ettiler, asmadılar. İdam hükmü değil bu.

 

Nokta: Siz Menderes’ler için ‘şehit edildiler’ diyorsunuz, Talat Aydemir’ler ve Deniz Gezmiş’ler için de aynı görüşü savunan kesimler var. İdam cezaları şu veya bu şekilde tartışılıyor...

Elverdi: Menderes’ler vatan haini olarak ne yaptılar? Onları asan ihtilaldi.

 

Nokta: O zaman Deniz’leri asan da 12 Mart idi denebilir mi?

Elverdi: Denemez. 12 Mart’tan sonra sıkıyönetim geldi, anarşistler yakalandı ve ortalık düzeldi. Ama, seçimlerden sonra afla yine hapishaneleri boşalttılar.

 

Nokta: Deniz ve arkadaşları bir başka mahkemede yargılamaydılar, gene idam edilirler miydi?

Elverdi: Evet. Çünkü yaptıkları eylem 146/1’in üzerine oturuyor. İstanbul’da mahkemeler neticelenmeden sıkıyönetim kalktı, af çıktı dosyalar toplandı. Ertuğrul Kürkçü bizim mahkememizde yargılandı, İstanbul’a havale edildi. Afla birlikte Ertuğrul Kürkçü müebbete çevrildi. Aslında idam cezası almıştı.

 

Nokta: Sonuçta ortaya çıkan farklılıkları nasıl değerlendiriyorsunuz? Örneğin Ertuğrul Kürkçü’nün idam edilmemesi adli bir hata mıydı?

Elverdi: Tabii, milli irade, o kurtulmuş, öbürü kurtulamamış.

 

Nokta: Deniz’lerin ölmesi de şanssızlık o zaman.

Elverdi: O zaman şanssızlıktır diyebiliriz. Şanssızlık ama, adalette böyle hadiseler çoktur.

 

Nokta: Bu ‘şanssızlık’ sizce ne yarar sağladı?

Elverdi: O bir ibret-i müessese olmuştur. Onlar asıldıktan sonra hadiseler durmuştur.

 

Nokta: Hadiseler gerçekten durdu mu?

Elverdi: Yüzlerce dosya mahkemede durdukça olaylar durmaz. 0 dosyalar Meclis’te bekletilmeyip infaz edilse, bakın nasıl durur. Bunların sürüncemede bırakılmaması gerekir.

 

Nokta: Yani sizce 146/1 çok zorunlu ve gerekli bir madde mi?

Elverdi: Elzemdir. 146/1 olmasa, erken kalkan eline silahını alır

ihtilal yapar.

 

Nokta: 146. Madde’nin uygulanmadığı ülkelerde insanlar sabahları erken kalkıp ihtilal mi yapıyorlar?

Elverdi: Onlar bizim gibi ülkeler değil. Bizim komşularımız arasından bir tek dostumuz var mı?

 

ORAL ÇALIŞLAR'IN YAZISI

Elverdi'yle yıllar sonra sokakta karşılaştık. 'Utancınız içinde ölürsünüz' demiştim

 

ORAL ÇALIŞLAR (Arşivi)

 

Tuğgeneral Ali Elverdi 12 Mart 1971 askeri darbesinin en acımasız isimlerindendi. Ankara’da kurulan 1 Nolu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’nin başkanıydı. Hukuk okumamıştı, yargıç değildi. O zamanlar askeri mahkemelere hukukçu olmayanlar başkanlık ederledi. Bir numaralı mahkemede, Denizlerin yargılandığı THKO davası, bizlerin yargılandığı Dev-Genç davası gibi davalar görüldü.

Denizleri idama mahkûm edildiği son duruşmanın da başkanıydı. Onların idam edildiğini gözüyle görebilmek amacıyla infazın yapıldığı Ankara Ulucanlar Cezaevi’ne bizzat gitmiş ve idamların sonuna kadar başlarında beklemişti. O aslında çok daha fazla gencin asılmasından yanaydı. Elinden gelse hepimizi asacaktı. Zaten duruşmalar sırasında gerginlik çıktığında ince tiz sesiyle bağırır ‘Hepinizi vurdururum’ demekten de geri durmazdı.

Dün sabah bilgisayarın başında haberleri izlerken onun öldüğünün haberini okudum. Biz 68’liler onun öldüğünü sanıyorduk. Nasıl bir duyguya kapıldım derseniz. Aslında hiç bir şey hissetmedim. O, hukukun olmadığı bir ortamda hukukçu olmayan bir mahkeme başkanı olarak ölüm emrini uygulama görevini üstlenmişti. Denizleri elimizden alan adamların başında geliyordu. Mahirleri kurşuna dizdirenlerin arasındaydı. Dikta rejiminin sadık hizmetkarıydı.

Ali Elverdi, emekli olduktan sonra ona bu kez Süleyman Demirel elverdi ve iki dönem Adalet Partisi’nden milletvekili seçildi. Tıpkı 12 Mart’ın karagözlüklü komutanı Faik Türün gibi, tıpkı Deniz Gezmişlerin davasının savcılarından Baki Tuğ gibi Demirel kontenjanından Meclise girmişti. Zaten darbecilerin verdiği idam kararını onaylayan Meclisteki Adalet Partisi ekibinin başında da Demirel bulunuyordu.(Unutanlara hatırlatmak için: Demirel, 12 Eylül döneminde de Ankara Sıkıyönetim Komutanı olan Recep Ergun’u Meclis’e taşımıştı.)

Bu tarih bizim tarihimiz. Türkiye’nin darbelerle ileriye gideceğini sanan, seçilmiş yönetimleri düşman görenler için incelenmesi yararlı bir örnektir 12 Mart darbesi.

Ali Elverdi’yle yıllar sonra o milletvekili iken Ankara’da sokakta karşılaşmıştık. Yargılayıp idama mahkûm etmek istediği onlarca gençten birisiydim. ‘Beni tanıdınız mı?’ diye yanına yaklaşıp sordum. Birden geriye sıçradı: “Endişe etmenize gerek yok, size bir şey yapacak değilim. Kendi utancınız içinde ölürsünüz. Buna inanıyorum” dedim. Emniyette olduğunu hisssetti. Rahatlamış bir şekilde yüzüme baktı...

Yürüdüm gittim.

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda yatıyorlar. Mezarlarının yan yana olmasına bile izin verilmemişti.

Şimdi Ali Elverdi için Meclis önünde bir tören yaparlar. Sonra askeri tören eşliğinde tabutu bayrağa sarılır ve ‘kahramanlar mezarlığı’na gömülür.

 

 

Kaynak: -http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=992346&Date=19.04.2010&CategoryID=77-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayret,dünkü yargidan sikayeti olanlar (ki bunlarin kimler oldugu malumdur)bugün 70 milyonun gözünün icine baka baka islenen hukuk cinaetlerini görmezden geliyorlar.

 

saygilarla

 

Dünkü yargıda Şikayetçiyiz ve bugünkündende,halen binlerce çocuk polise taş attıkları iddasıyla cezaevlerinde tutuluyor mahkemeye dahi çıkartılmadılar,geçen sene 14 nisanda sözde KCK diye operasyonlar yapıldı,seçilmiş başkanlar gözaltına alındı,tutuklandı bir yıl geçti halen bir iddaname bile yok,Bdp'lileri taşlayanlara ülkemizin Başbakanı çıkıp ''Halk Tepkisi'' dedi,şiddeti meşrulaştırdı,daha 10 gün olmadı hakkaride 14-15 yaşlarında bir çocuk annesiyle birlikte yerlerde sürüklendi 5 polis o çocuğun ağzını burnunu kanlar içinde bıraktı ama ellerini kollarını sallayarak geziyorlar,Siirt'te askeri araca taş atan birine uzamn çavuş ateş edip öldürdü,mahkeme bölgenin durumunun bunu yapmaya uygun olduğuna karar verdi ve uzman çavuş serbest kaldı,işte 70 milyonun gözünün önünde olan bunlardır,ama maalesef bir kesim hala sözde vatanseverlerin derdindedir....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayret,dünkü yargidan sikayeti olanlar (ki bunlarin kimler oldugu malumdur)bugün 70 milyonun gözünün icine baka baka islenen hukuk cinaetlerini görmezden geliyorlar.

 

saygilarla

Hukuk her dönem ve herkese gereklidir. Sizin sikayetci oldugunuz sahislar günümüzdeki hukuksuzluktanda sikayetciler ma tabii görmek ve duymak istemeyenlere care yok.

 

Ama dünün hukuksuzlugunu savunanlarin günümüzdeki hukuksuzluga karsi cikmalari ise sadece bir tiyatrodan ibarettir. kendi hukuksuzluguna dogru ama baskasininkine yanlis diyen zihniyet.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünkü yargıda Şikayetçiyiz ve bugünkündende,halen binlerce çocuk polise taş attıkları iddasıyla cezaevlerinde tutuluyor mahkemeye dahi çıkartılmadılar,geçen sene 14 nisanda sözde KCK diye operasyonlar yapıldı,seçilmiş başkanlar gözaltına alındı,tutuklandı bir yıl geçti halen bir iddaname bile yok,Bdp'lileri taşlayanlara ülkemizin Başbakanı çıkıp ''Halk Tepkisi'' dedi,şiddeti meşrulaştırdı,daha 10 gün olmadı hakkaride 14-15 yaşlarında bir çocuk annesiyle birlikte yerlerde sürüklendi 5 polis o çocuğun ağzını burnunu kanlar içinde bıraktı ama ellerini kollarını sallayarak geziyorlar,Siirt'te askeri araca taş atan birine uzamn çavuş ateş edip öldürdü,mahkeme bölgenin durumunun bunu yapmaya uygun olduğuna karar verdi ve uzman çavuş serbest kaldı,işte 70 milyonun gözünün önünde olan bunlardır,ama maalesef bir kesim hala sözde vatanseverlerin derdindedir....

 

Sn.Biji, o çocukların oralarda ne işi var, anne baba çocuklarını oraya niye gönderiyor; bir kez olsun bunları sorgulasanız. Bu çocuklar oyun olsun diye mi oralara katılıp, polis araçlarını taşlıyorlar. Samsun da bir olay olunca provokasyon, o bölge de olunca bu olayın adı ne oluyor, özgürlük mücadelesi mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam kararını veren mahkemenin başkanı Ali Elverdi boğazına kaçan lokma nedeniyle boğularak ölmüş. Yemeğini yerken yemek borusuna kaçan yiyecekler nedeniyle ölmüş yani. Allah Patron'un sopası, kasaturası, ipi, bilimum can alıcı bir takım aletleri yok demekki; büyüklerim haklıymış...

Ali Elverdi verdiği karardan dolayı hiçbir zaman pişman olmamış. Tarihin şu tekerrürüne, yazgının dalgasına bakın; Ali Elverdi'nin boğazına kaçan lokmaya da sorsalar o'da "pişman değilim" derdi.

Vayy bee! Dünya ne acayipmiş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.