-
İçerik Sayısı
1.526 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
5
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Odris tarafından postalanan herşey
-
Darbeci kenan Evren bir türlü ölmek bilmiyor!!! Flaş Flaş Flaş... Habere göre: Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, tedavi altında tutulduğu GATA Hastanesinden taburcu edildi. Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgi notunda şunlara yer verildi: "4 Ağustos 2009 tarihinde rahatsızlanarak Gülhane Askeri Tıp Akademisine getirilen Yedinci Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren, 11 Ağustos 2009 tarihinde kalın bağırsak ameliyatı olmuştur. Ameliyat sonrası Gülhane Askeri Tıp Akademisinde yapılan tedavi sonucu sağlık durumu iyileşen Sayın Kenan Evren 24 Eylül 2009 tarihinde (bugün) taburcu edilmiştir." (cnnturk.com) Senin yerinde taş olsaydı çatlardı be Darbeci. Amerikan mısırıyla mı besliyorlar seni nedir?
-
Fethullah Eğitim Merkezi'nde Sorulan Sorular Sınavda Çıktı!
Odris şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
Polis okulu sınavı çok tartışılacak! Sınavdan günler önce FEM Dershanesi’nde bazı adaylara ‘deneme testi’ şeklinde verildiği iddia edilen 100 sorunun 85’i, küçük değişikliklerle sınavda çıktı. Bursa’da suç duyurusu yapıldı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından geçtiğimiz pazar günü yapılan Polis Meslek Yüksekokulları(PMYO) sınavında, soruların büyük bir kısmının önceden çalındığı öne sürüldü. Sınavdan günler önce bazı adaylara “deneme testi” şeklinde verildiği iddia edilen 100 sorunun 85’i sınavda küçük değişikliklerle adayların karşısına çıktı. Sınavdan 2 saat sonra da deneme testinin bir kopyası ÖSYM’nin eline geçti. Bursa’da sınava giren iki genç ise, soruların çalındığını öne sürürek suç duyurusunda bulundu. PMYO sınavına İstanbul’da giren FEM Dershanesi Pendik Şubesi’nin bir öğrencisi de dershanenin 50 öğrencisine deneme testinin çözdürüldüğünü iddia etti. Durumun “mide bulandırıcı” olduğunu belirten ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ÖSYM ve Emniyet’in olayı soruşturduğunu söyledi. ‘Batı Yayınları’ ibaresi Türkiye genelinde geçtiğimiz pazar günü 60 binin üzerinde gencin katılımıyla yapılan PMYO sınavında çıkan soruların büyük bir kısmının daha önceden ele geçirilerek, seçilmiş bazı adaylara verildiği öne sürüldü. Şaibe iddialarına yol açan bu “KPSS Deneme Sınav” kitapçığına Milliyet ulaştı. Sınavdan birkaç gün önce dershaneler ve belli çevrelere ulaştırıldığı iddia edilen ve ÖSYM’nin sınavdan ancak 2 saat sonra bilgi sahibi olduğu fotokopi kitapçıktaki 100 sorudan 85’i ÖSYM’nin sınavında yer alan 120 soruyla neredeyse aynı. Deneme kitapçığındaki Türkçe alanında yer alan 34 sorunun 19’u ÖSYM’nin soru kitapçığında da var. İlginç olan nokta ise kökleri aynı olan sorularda sadece küçük değişikliklere gidilmiş olması. Sadece ‘Batı Yayınları’ ibaresinin bulunduğu deneme kitapçığının kimler tarafından ve nasıl hazırlandığı şimdilik meçhul. Üçgen ters dönmüş Deneme sınavı ile ÖSYM soru kitapçığı arasındaki benzerlikte en ilgi uyandıran nokta ise soruların özüne dokunulmadan küçük değişikliklere uğratılması. Deneme kitapçığındaki bazı sorularda yer alan x, ÖSYM kitapçığında a olarak verilmiş ancak sonuç ve rakamlar değiştirilmemiş. Şekilli sorularda da şeklin yönü değiştirilse de rakamlara ve soru köküne dokunulmamış. Bazı geometri sorularındaki tek değişiklik ise üçgenin duruş şekli. Açılar ile verilen değerler her iki kitapçıkta da aynı. Sorular incelendiğinde deneme sınavındaki sorularda yer alan ipuçlarıyla ÖSYM’nin sınavında doğru cevaplara ulaşılmasının amaçlandığı ortaya çıkıyor. Deneme sınav kitapçığındaki 34 matematik sorusunun tümü, 36 soru bulunan ÖSYM’nin matematik bölümünde küçük değişikliklerle yer alıyor. ‘Hadise’ sorusu Soruların aynı merkezden çıktığını düşünceye yol açan örnekler, kitapçıkların tarih coğrafya ve genel kültür sorularının yer aldığı bölümünde yoğunlaşıyor. Deneme kitapçığındaki 32 sorunun tümü ÖSYM kitapçığında da yer alıyor. Burada da soru kökleri ve cevap şıkları aynı. İki kitapçık arasında bazen sorunun soruluş şekli bazen de şıkların veriliş şekli gibi küçük değişiklikler bulunuyor. Örneğin ÖSYM’nin kitapçığının son sorusu ile deneme kitapçığının son sorusu arasındaki tek fark Hadise’nin ismi. Denemede, “Eurovision şarkı yarışmasında bu yıl Türkiye kaçıncı olmuştur?” şeklinde yer alan soru ÖSYM sınavında “2009 Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye’yi temsil eden Hadise kaçıncı olmuştur?” şeklinde adaylara yöneltilmiş. “TÜSİAD Başkanı kimdir?”, “İstanbul Emniyet Müdürü kimdir?”, “16. Akdeniz Oyunları hangi ülkede yapılmıştır?” gibi birçok soru her iki testin de ortak soruları. Pendik FEM’de sınav yapıldı iddiası Deneme testinin FEM Dershaneleri’nin Pendik Şubesi’nde de sınava girecek öğrencilere çözdürüldüğü iddia edildi. ÖSS’ye hazırlanmak için bu dersaneye gittiğini, PMYO sınavına da girdiğini anlatan bir öğrenci, Milliyet’e şu iddialarda bulundu: “Deneme sınavlarının yapıldığı sırada il dışındaydım. Sınavda soruların verildiğini arkadaşlarımdan duydum ama aynı soruların çıkacağına inanmadım. Dersanede değil de bir özel yurtta deneme sınavları yapılmış. 3 gün aynı kitapçık verilmiş öğrencilere. Denemelere giren arkadaşlarımla konuştuğumda hepsi soruların aynı olduğunu ve sınavlarının çok iyi geçtiğini söyledi. Bir arkadaşım deneme sınavının bir kopyasını almış. Oradan kontrol edince soruların aynı olduğunu gördüm. Ben de girdim kendi çabamla yaptım. Birçok kişi bu yolla hak kaybına uğratıldı.” Dershanenin idari sorumlusu Erdal Aktaş ise, PMYO sınavından bile haberi olmadığını savunarak, “Dershanede sınavın yapıldığına dair hiçbir bilgim yok. Olacağını da zannetmiyorum” dedi. ‘Sorular çalındı’ diye suç duyurusu Bursa’da Erkan Kabakçı ve Mehmet Başbuğ, Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na soruların çalındığı iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Bir arkadaşlarının sınavda çıkacağını söylediği 6 soruyu sınav günü karşılarında görünce suç duyurusunda bulunan Kabakçı ve Başbuğ, haklarını sonuna kadar arayacaklarını söyledi. Kabakçı şunları söyledi: “Sınava girmeden iki gün önce bir arkadaşım bana soruların çalındığını söyledi. Bu soruların bir cemaatin kontrolündeki dershanelere giden öğrencilere, sınav öncesinde yaptıkları bazı format değişikliğiyle verildiğini anlattı. Bu arkadaşım 4’ü genel kültür, ikisi matematik olmak üzere 6 soru verdi ve bunların sınavda çıkacağını söyledi. Ben inanmadım. Sınav günü aynı soruları karşımda görünce şok oldum. Sınavdan sonra bu arkadaşımla tekrar irtibata geçtim. Aynı arkadaşım soru kitapçığının bazı sayfalarının fotoğraflarını bana sınavdan günler önce üzerinde tarih ve saat yazan e-mail’le gönderdi. Bu iletinin tarih ve saatinin değiştirilmesi mümkün değil. O zaman kazanamayacağım diye çok korktum. Çareyi savcılığa suç duyurusunda bulunmakta buldum.” Kabakçı’nın kendisine önceden iletildiğini öne sürdüğü bazı sorular şöyle: - TÜSİAD Başkanı kimdir? - Dünyayı sarsan domuz gribi hangi ülkede ortaya çıktı? - Hadise Eurovision’da kaçıncı oldu? - 2009 Akdeniz oyunları nerede düzenlendi? ÖSYM Başkanı Yarımağan: Mide bulandırıcı ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, PMYO sınavıyla ilgili şaibe iddialarının sınava giren adaylar tarafından kendilerine iletildiğini ve sınavdan 2 saat sonra ortalıkta dolaşan soruların bir kopyasının kendilerine ulaştırıldığını söyledi. Kopyayı alır almaz konuyu Emniyet’e intikal ettirdiklerini anlatan Prof. Yarımağan şunları söyledi: “Şu anda soruşturma aşamasındayız. Somut bir kanıt olması lazım. Çünkü o deneme sınavı soruları sınavdan sonra geldi. Sınavdan önce gelseydi çok daha farklı olurdu. Sınav 11.30’da bitti. Soruların bir kopyası bize 13.30’da ulaştı. Ona istinaden bir işlem yapmamız yeterli değil. Üzerinde çalışıyoruz. Gerekirse sınav da iptal edilir. Soruların bir kısmı biraz değişik olarak ama kökü aynı. Çok küçük değişiklikler var. Biz de bir anlam veremedik henüz, şu anda verilmiş bir karar yok. Sınav sabahından bu yana bu konuyu biliyoruz. İnsanın midesini bulandıran şeyler var ortada. Bir taraftan da sınavı değerlendiriyoruz. Sonucunu duruma göre açıklayacağız.” (Alıntı haber: milliyet.com.tr)-
- 2
-
-
- Fethullah Eğitim Merkezi
- Sorulan Sorular Sınavda Çıktı
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
Sevgili Mavi, dile sınır koyulsun demedim zaten. Ben tam tersine kurulacak olan bu enstitülerin bir sakıncası olmadığını söylüyorum: Kaygılar yersizdir, kökten reddetmek soruna çözüm olmayacaktır, eğer radikal çözümler işe yarasaydı zaten bugüne kadar mesele çözülmüş olurdu diyorum. Ama türban meselesi bütün bunlardan farklı bir mesele. Çeşitli kavramlar, şu bizim büyük düşünürümüz Tayyip Erdoğan tarafından çok fazla eğilip büküldü, değişime uğradı fakat bu değişim kendi çıkarları doğrultusunda olunca doğal olarak yanlış yerlere gidildi. Kavramların içerdiği bir takım anlamlar vardır. Bu anlamlar dile tarih boyunca gelişen toplumsal yaşam sürecinde yerleşir. Dolayısıyla “özgürlük” kavramının da pek tabi ki böyle bir yanı var. Örneğin, ben şu şahsı öldürme özgürlüğümü istiyorum diyemezsiniz. Ben hastalanma özgürlüğümü istiyorum da diyemezsiniz; çünkü hastalanmak özgürlük konusu değildir. Ben hapse girme özgürlüğümü istiyorum da diyemezsiniz çünkü hapse girmek mahkum olmak bir özgürlük konusu değildir. Hapisten çıkmak özgürlük konusudur, tıpkı sağlıklı yaşama özgürlüğü gibi. Kadınlar, başlarını ve vücutlarının geri kalan her yerini kapatma zorunluluğu içindeydiler. Bu kadınların bir günah gerekçesi, şeytani duygulara yaklaşımın bir simgesi olarak algılanması nedeniyle zaten zorunluluk olarak uygulanıyordu. Pek tabi bu tür bir zorunluluğu talep edenler kadınlar değil erkeklerdi. Tarih boyunca gelişen toplumsal yaşam sürecinde bir takım haklar edinme mücadelesi veren kadınlar toplumda bir yer edinme ve toplumsal yaşama aktif olarak katılma hakkı kazandılar. Pek tabi tümüyle erkek egemen toplumsal yapının kalıntıları bu durumda silinmeye başlamıştı. Artık kadınlar, saçlarını saklama gereği duymuyorlar, meslek edinme ve toplumsal yaşamda aktif roller üstlenme haklarını kullanmak istiyorlar. İşte “özgürlük” konusu olan budur. “Ben kapanma özgürlüğü istiyorum” olmaz sevgili arkadaşlar. “ ben bir bireyim ve ben de varım, ben bir günah gerekçesi ya da şeytanın sözcüsü değilim. Benim bir sesim, kişiliğim ve bir benliğim var.herkesle aynı haklara sahip olmak istiyorum o yüzden kapanmayı-saklanmayı-gizlenmeyi reddediyorum” “özgürlüğü” olur. İşte özgürlük meselesi olan konu budur. Saçlarını açmak bir “özgürlük”tür , kapatmak değil. Ama gayet tabi bir kadın ben saçımı örtmek istiyorum diyorsa, örtemezsin diyen de yok. Kaldı ki örtmek isteyen örtüyor zaten. Bugüne kadar saçı kapalı olduğu için hiçbir kadın tutuklanıp hüküm giymedi. Diyarbakırlı arkadaşımız demiş ki: “Turkiye'de basortusunu siyasi simge haline getiren tek kesim basortusune karsi olan kesimdir. Isteyen istedigi kiyafeti giyip okullara kamu kuruluslarina girebilmelidir. Modernligin olcegi bir insanin basini acip acmamasi olamaz! Bunlar cok basit dusuncelerdir! Birakin artik millet istedigi zaman basortusunu de taksin Kurtcesini de konussun! Herkes birbirine saygi duymayi ogrensin! YASA VE YASAT yani!” Türkiye’de başörtüsü, Erbakan döneminde siyasi simge haline gelmiş ve bu dönemde yasaklatılmıştır. Yoğun türban tartışmalarının temelinde Erbakan Hoca ve saz arkadaşlarının uygulamaları vardır; Daha fazla takip etmenizi öneririm. İsteyen istediği kıyafeti giyip istediği yere girip çıktığı bir ülke yok sevgili forumdaşım. Kaldı ki bu doğru da değil. İstediğin kıyafetle istediğin gibi her yere girip çıkamazsın ki biliyorsun, Fransa da örneğin haşemayla havuza bile giremezsin. Ben çok eskiden bu forumda bir başlık açmıştım (açtığım başlıkları bulamıyorum çünkü o üyeliğim iptal oldu). Bu başlığın konusu “beyaz donla üniversite kampüsüne girebilme özgürlüğümü istiyorum”du. Her ne kadar bazı türban savunucusu bayan arkadaşlar meseleyi seksüel içeriğiyle algılayıp bana “sen don giymiyor musun?,giymiyorsan fermuarına dikkat et” tarzında yoğun tecrübeye dayalı öğütler verseler de benim yapmak istediğim bir ironiydi aslında. Benim dini görüşüm donla dışarıda gezmeyi öğütleseydi, o halde beni iç çamaşırımla okula kabul edecekler miydi? Sizin fikrinize göre benim beyaz donumu giyip sadece okula değil istediğim yere girip çıkabilmem gerekir. Bu nasıl din demeyin, benim dinimi sorgulayacak değilsiniz ya. Demokrasiden bahsettiğinize göre… Ayrıca Afrika yerlilerini çok büyük bir bölümü hiç giyinmezler. Sadece beyaz adam fotoğraf çekmeye geldiğinde cinsel organlarını kapayacak şekilde bir takım örtüler kullanırlar. Şimdi buradan biri çıksa Türkiye’ye eğitime gelse ona çıplak olarak okula gitme sokakta dolaşma vs. gibi özgürlük(!)ler tanıyacak mıyız? Tabi ki hayır peki ben beyaz donla okula gitme özgürlüğüne sahip miyim? Tabi ki hayır çünkü istediğin gibi istediğin yere gitme gibi bir özgürlük olmaz. Çünkü istediğin zaman istediğini yapmak bir demokrasi ve özgürlük değildir. Şimdi ben size şunu sormak isterim. Kürtçe konuşmak bu ülkede yasak mı? Ben bu soruyu pek kıymetli arkadaşım mavi’ye sorduğumda “ben küçükken gizli gizli radyodan Kürtçe şarkı dinlemek zorunda kalıyordum” demişti. Yani o dönemlerde yasak olduğunu söylemişti. Sorum şu: Kürtçe konuşmak şu anda yasak mı?
-
Aziz Kedi'den Enver Paşa ile Evren Paşa'nın mukayesesi http://www.cnnturk.com/video/turkiye/2009/09/12/evren.pasa.enver.pasaya.karsi/15437/index.html
-
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, "Türkiye'yi bu hale getiren en büyük darbeci general Kenan Evren yargılanmadığı sürece kimse bugün (darbelere karşıyım) diyemez" dedi. Çelebi, 12 Eylül askeri müdahalesinin yıl dönümü dolayısıyla Akatlar'daki Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Bir Türkiye Gerçeği: 12 Eylül" konferansının açılışında yaptığı konuşmada, 12 Eylül'ün, askeri müdahalenin sonuçları açısından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir "kırılma noktası" olduğunu savundu. 12 Eylül'ün, toplumu her bakımdan siyasal, sosyal ve ekonomik olarak yeniden şekillendirme, askeri güç kullanarak toplumun teslim alınması projesi olduğunu öne süren Çelebi, "Bu süreci ne unuturuz ne de affederiz, asla unutmayacağız" dedi. 12 Eylül'ün hesabı kapanmadan, darbeciler hesap vermeden Türkiye'de gerçek bir demokrasinin kurulamayacağını savunan Çelebi, şunları söyledi: "12 Eylül toplumsal dokuyu iltihaplaştırmıştır. Bundan kurtulmanın imkanlarını yaratmak için dayanışmaya asla izin verilmemiştir. Bu nedenle 12 Eylül'ün hesabı basit bir hukuk davası ile görülemez. Yalnızca siyasal sonuçların hesabıyla da yetinilemez. Bu dava kesinlikle sosyal bir davaya dönüşmek durumundadır. 12 Eylül ile birlikte toplumun üzerine ölü toprağı serpildi. 12 Eylül askeri darbesinin esas varmak istediği de buydu. Bu nedenle DİSK Davası yaratıldı. Devletin tepesinde oturan generaller, inançları kullanan şeyhlerin, şıhların elindeki tarikatlarla sivil görünüm altında dinsel odaklarla o dönemde pazarlıklar yapıldı. O pazarlıklar din istismarıydı. Şimdi kim neden şikayet ediyor? Bugün 'irtica' diye şikayet ettikleri hareketlerin önünü kendileri açtılar." Ergenekon yorumu "Ergenekon" davasının, topluma "darbecilerin yargılanması" olarak sunulduğunu savunan Çelebi, "Bu dava 12 Eylül'ü kapsamadan ve darbe şartlarını hazırlayan katliamları, cinayetleri ortaya koymadan gerçek bir darbe davası olamaz" dedi. "Türkiye'yi bu hale getiren en büyük darbeci general Kenan Evren yargılanmadığı sürece kimse bugün (darbelere karşıyım) diyemez. Askeri darbelere karşı olmanın tek ölçütü, 12 Eylül'ü yargılamaktan geçiyor" diye konuşan Çelebi, şunları dile getirdi: "Gündeme bir demokratik açılım konusu getirildi. DİSK olarak destekliyoruz. Bu açılımdan zaten fiilen konuşulan Kürtçe'nin resmen tanınması ve köy adlarının değiştirilmesi sonuçlarını beklemiyoruz. Biz işçiler olaylara sınıfsal bakarız. Bu açılımdan Kürt emekçiler, Kürt işçi sınıfı ne kazanacak? Şeyhlik, şıhlık, toprak ağalığı düzeni değişecek mi?" (cnnturk.com)
-
hah işte bravo
-
sevgili sardunyam biricik hemşom, neden bunların tasasını sen yaşıyorsunki?
-
ben konuyu farklı bir yöne çekip tartışmanın yönünü değiştirmek istemem ama burada verdiğiniz örnek bence doğru değildi. başörtüsü meselesi bir özgürlük meselesi olamaz çünkü tarihsel süreçte kadınların saçlarını daha çok örtmeleri değil tam tersine açmaları ve toplumsal yaşama aktif olarak katılmaları özgürlük olarak adlandırılır. biraz sosyoloji biraz da tarih bilgisi bunu anlamak ve görmek için yeterlidir. başörtüsü, insanların aklına şeriat tehlikesini getiriyorsa, bu başörtüsünü siyasal bir simgeye dönüştürenlerin sorumluluğundandır. kürt meselesi bunların tümüyle dışında bir sorun. başörtüsü konusunda söyledikleriniz dışında sizin bu konudaki düşüncelerinize ben de katılıyorum sayın Fuzuli.
-
(başörtüsü meselesi bir özgürlük ve demokrasi meselesi değildir.)
-
yaşayan diller adı altında bir eğitim projesi başlatılmış.anadoluda konuşulan diller konusunda eğitim almak ve akademik çalışma yapmak isteyenler için açılmış bir enstitü. meseleye ülkücü tavrı ve saldırganlığıyla bakarsak hiçbir şey çözülmez. olumlu bir proje olarak görüyorum ve kınanacak bir durum görmüyorum. kürdistanı tanımakla falan ne ilgisi var. öküzün altında buzağı aramak da bize özgü bir durum heralde.
-
ŞİMDİ BİZ BURADAYIZ DEMENİN TAM ZAMANI...DAVETİMİZ!
Odris şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Güncel Konular
ben de "uzun zamandır bana kimse itiraz etmiyor ali0 nerelerde acaba?" diye düşünüyordum "ben barış içindeysem dünya savaşsın farketmez", ne kadar kolay. keşke o kadar kolay olsaydı. ortada kan yok mu? kardeşim sen tatili kuzey kutbunda geçirdin heralde. teröre kurban giden insanlardan bahsediyorum! ne kadar kolay anlatmışsın: barış bizim içimizde, haydi hep beraber mutlu olalım. böyle duygusal yaklaşımlar sadece lafta kalıyor, meseleye gerçekçi bakın. ben gayet tabi savaşın tarafında değilim. benim onlarca kürt kökenli arkadaşım var. hepsiyle çok iyi görüşürüz. kişisel anlamda benim onlarla bir kavgam söz konusu olamaz. ben büyük fotoğrafa bakıyorum ve gayet tabi barışın tarafındayım. ama burada kürt kardeşlerimizin de biraz empati yapması gerekiyor. artık neredeyse her aileden bir şehit çıkar duruma geldik. kürtler bu durumu kesin bir dille kınamalı, terörü ve terörün destekçilerini kendi içlerinde saf dışı bırakmalıdırlar. bu arada gayet tabi toplumun tüm kesimlerine yapacak birşeyler düşüyor. fakat ilk adım terörün dışlanmasıyla bir samimiyet göstergesi şeklinde olur.- 45 cevap
-
- 1
-
-
ŞİMDİ BİZ BURADAYIZ DEMENİN TAM ZAMANI...DAVETİMİZ!
Odris şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Güncel Konular
sevgili mavi, mektubun bana ulaştı, güzel mektup olmuş fakat üzülerek söylüyorum ki, bütün bunlar çözümün bir parçası ya da çözüme yönelik bir adım olamaz. çünkü bütün bunlar, bu sözler, bu yaklaşım insanlara samimi gelmiyor. ben elbette burada senin samimiyetinden şüphe etmiyorum. ortada yıllar boyu dökülmüş kan var. bu kan böylece dururken insanları ikna etmek çok zor. herkes kürtlerden, teröre karşı olduklarını ve terörü lanetlediklerini duymak istiyor.bu da doğaldır. hergün çok sayıda şehit haberi geliyor ve artık bu ülkede neredeyse herkesin bir şehit akrabası ya da o yoksa bile arkadaşı var. bu herkes için çok vahim bir durum. ortaya birlikte yaşama isteğini samimi bir şekilde koyacak olan adım terör örgütünün ve onun siyasal kanadı dtp nin bizzat kürt vatandaşlarımız tarafından açıkça dışlanmasıyla gerçekleşebilir.- 45 cevap
-
- 3
-
-
Yeni Arayüz Mavi Açılımı kullanmaya başlayan varmı?
Odris şurada cevap verdi: Admin başlık Öneri ve Eleştirileriniz
Yeni bir açılım mı? Aman Tanrımm!- 8 cevap
-
- 1
-
-
avam ama idare et artık... çok içimden geldi...
Odris şurada yorum gönderdi alamet-i farika'nın blog başlığı içinde alamet-i farika
incelemeler de mi denetleniyor. tanrımmmm! denetimden nefrett ediyorum. puuffffff. neyse bunu onaylama haa -
avam ama idare et artık... çok içimden geldi...
Odris şurada yorum gönderdi alamet-i farika'nın blog başlığı içinde alamet-i farika
zebercet'i biri terketmiş sanırsamkine öyle bile olsa bu kadar kötü bir şiiri onun yazdığını düşünmek istemiyorum. bu şiir berbat abi yaaaa -
Saygı Duyulası adamlar No :3
Odris şurada yorum gönderdi alamet-i farika'nın blog başlığı içinde alamet-i farika
yok ben onu sana dediydim. ferhan şensoy da dedi ki: ben ne güzel işerim sabah güneşe karşı önümde medreseler ardımda uzun carşı turgut uyar söylemiş ben saza uyarladım belki turgut çok kızar azıcık yuvarladım ağustos yirmi iki dediler ustan ölmüş çok komiksin azrail turgut uyar ölür mü? -
Saygı Duyulası adamlar No :3
Odris şurada yorum gönderdi alamet-i farika'nın blog başlığı içinde alamet-i farika
Güzel şeyler yazıyo bu kızan -
yaw ben canugur falan tanımam da şu ilk iletilere bakar mısınız yaa. millet üzülmüş, kahrolmuş. şimdi de asparagas deniyor. böyle mantık dışı bir şey olur mu? çok ayıp ötesi bir durum yaa. diyecek bir şey bulamıyorum. insanların duygularıyla bu şekilde oynamak hiç hoş değil.
- 44 cevap
-
- 1
-
-
ölüm haberi asparagastır aramızda takıldık eğlendik diyo yani. hocaaa milletle dalga mı geçiyosunuz yaaa.
-
Şşimdii Jöncüüm, gece yatmadan önce çok içiyosun. bir diğer konu, hani annenle ablanın birbirlerine bakıyorlar ya, o şöyle: sen o anda bakın biri beni çağırıyor diyorsun, tabi onlar ses falan duymuyor. doğal olarak panik yapıyorlar aralarında. içlerinden şöyle bir düşünce geçiyor: "lan bizim çocuk kafayı mı sıyırıyo nedir? saçmalıyo lan buuuu " işte tam o esnada gözgöze bakıp çaktırmamaya çalışıyorlar sana durumu. ama herşeyin çözümü var, sen panik yapma sakın
-
VAAAYYY ammaa heyecanlı beee hiç bana olmuyo böyle şeyler yaa
-
teşekkür ederim. yazım sonunda bir işe yaramış demek ki. bir de kırpılmasa daha iyi olacak diye düşünüyorum sevgili Mouchette. valla politika kimse duymasın ama haksız değilsin galiba. ben bu kadar bile ilgi beklemiyordum bu yazıya. buradaki arkadaşlar -fikirlerine katılalım,katılmayalım- çoğunlukla belli bir birikimi olan insanlar. bu tür meseleler onların bile ilgisini çekmiyorsa okuma yazmayı bile beceremeyen vatandaşın halini düşünmek bile istemiyoruz. bu vahim bir tablo, haklısın.
- 17 cevap
-
- 6
-
-
saygı bizden abii..
- 17 cevap
-
- 8
-
-
Geçtiğimiz yıl forumda bir başlık açmıştım. Bu başlığı aradım fakat bulamadım. Ama kısaca bu başlıkta ne anlattığımı size tekrar anlatayım. 2008 yılı ekonomisi kötüye gidiyor, yine vatandaşlar açlıktan, parasızlıktan şikayet ediyorlardı. Ben sorunun hükümetin uyguladığı mali politikayla ilgili olduğunu savunmuş ve şunu anlatmaya çalışmıştım: Mevcut mali ve ekonomik politika daraltıcı mali politikadır. Daraltıcı mali politikada diğer adıyla sıkı para politikasında piyasaya olan para arzı kısılır, dolaylı vergiler arttırılır. Bilindiği gibi ülkemizde de dolaylı vergiler almış başını gitmiş durumda. Piyasa olan para arzı kısılıyor. Bunun sonucu olarak da piyasalardaki nakit kıtlığı kendini açıkça gösteriyor, yani piyasada sıcak para dönmüyor. Karşılıksız çekler, bankalara olan kredi borçları bunun açık bir göstergesidir. Borçluluk oranı çok yüksek. Alacaklı alacağını alamadığı gibi borcunu da ödeyemiyor. Bu mali politikanın doğal sonucu zaten para kıtlığıdır. Peki bu ekonomik politikanın amacı nedir? Enflasyonu düşürmenin iki yolu var: ya mal ve hizmetlere olan talebi aşağıya çekeceksin (yani tüketimi azaltacaksın) ya da mal ve hizmet arzını yukarı çekeceksin (yani üretimi arttıracaksın). Anlaşılacağı üzere hükümet (ki sağ hükümetlerin tipik ekonomi politikası budur) talebi azaltma yoluna gitmektedir. Yani insanlar daha az tüketirse daha az yer içer, daha az giyim kuşam alır, daha fazla aç kalırsa tüketim azalmış olur ve fiyatlar genel düzeyindeki hareket yukarıya doğru olmaz, yani enflasyon yavaşlar. Bütün bunlardan yola çıkarak 2008 yılı ekonomisini 2009 yılında çok arayacaksınız, herkes hazırlığını yapsın daha büyük bir kriz gelecek demiştim. Yanılmamışım. Şimdi, Tayyip Erdoğan aslında bir şeyi doğru söylüyor: dünyadaki kriz Türkiye’yi teğet geçti, doğru. Çünkü zaten bizim ülkemizde dünya ekonomik bunalımından etkilenecek büyüklükte şirketler çok yok. Hatta hiç yok. Reel sektör daha çok kobi işletmeleriyle ayakta duruyor. dolayısıyla böylesine zayıf bir ekonomik ortam büyük ekonomik bunalımlardan çok fazla etkilenmez. Türkiye’deki ekonomik krizin sorumlusu AKP Hükümeti’nin uyguladığı mali politikalardır, sorumlu hükümettir. Çoğu vatandaşın cebinde sadece acil ihtiyaçlarını karşılayacak kadar para ya var ya yok. Böyle bir ortamda “alalım verelim, ekonomiye can verelim” palavrasıyla ekonomiyi canlandırmaya çalışmak açıkça bu ülkenin insanıyla dalga geçmektir. Hangi parayla alıp verilecek. Kemer sıkma politikasını uygulayan bu hükümet değil mi? Sıkı para politikasıyla vatandaşın cebindeki tek kuruş paraya bile göz dikip açlığa terk eden bu hükümet bu yetmezmiş gibi şimdide vatandaşı alış-verişe özendirip ekonomiyi canlandırmaya çalışıyor. Hükümet ekonomiyi canlandırmak istiyorsa ciddi, tutarlı ekonomik politikalar üretmeli, üretimi arttırmalıdır. Çalışan ve işleyen bir ekonomide tüketim olur. Stagflasyonist bir ekonomik ortamda insanların gözüne baka baka utanmadan “alın verin ekonomiye can verin, simit alın, çiçek alın” gibi ciddiyet dışı reklam çabaları sadece “bakın biz ekonomi için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz” şeklinde bir imaj oluşturma amacıyla ortaya konan göz boyama çalışmalarıdır.
- 17 cevap
-
- 9
-