Odris tarafından postalanan herşey
-
2015 Enflasyon Hedefi Yüzde 5
Eeee?
-
Allah Kavraminin Tarihcesi
neşeli adam ha!
-
Allah Kavraminin Tarihcesi
arada aynı fikirde olmak güzel şey yahu
-
Allah Kavraminin Tarihcesi
uzun zamandır foruma girmiyordum; pek niyetim de yoktu. ama bu paylaşımı görünce dayanamadım. çok iyi çalışma tebrik ederim.
-
Şeriat
prof.dr. aydın sayılı'dan bahsetmişsin. kendisi cumhuriyet dönemi bilim adamlarındandır. üstüne üstlük harvard ünv.nde eğitim almıştır. eserlerinde gayet tabi bir türk olarak kendi içinden geldiği coğrafyayı övecek taraflar bulunabilir. bu durum çok fazla bir şey ifade etmez, doğal bir durum. hüseyin tevfik paşa'ya bakıyoruz, o da cambringe ünv.nden mezun. Takiyüddin vs. gibi ufak tefek çalışmalar yapanlar da olsun artık. 1500'lü yıllarda cetvelle gök cismi ölçen adamlarla övünme noktasına geldiysen çok vahim durumdasın demektir. arapların elinde bilim ve teknoloji olmadığı için çıkan doğal kaynakları değerlendiremiyorlar, beceremedikleri için yani... "Şeri hükümlerde bana bilime,teknolojiye gelişime engel olan yasaklayan bir ayet gösterebilirmiisin ? Kur'an ayetleri İnsanlara düşünmeyi Aklı işaret eder bunun şeriat ile cumhuriyet ile yönetmenin bir alakası yoktur bu tamamıyla ülkenin yöneticileriyle toplumunun devletinin ihtiyacına yöneliktir.." gelişmeyi, bilmi ve teknolojiyi destekleyen bir ayet gösterebilir misin? efendim, "ilim çinde bile olsa gidip alınız", "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" gibi lafların bilimle ilgisi olduğunu kimse iddia etmesin. ordaki harf kurandaki harfi ilimde kuran eğitimini temsilen söylenmiş laflardır. islam dünyasında hiç bir öne çıkan karakter bilmi falan desteklemiyor. desteklese bu halde mi olurlar? "Ben bir birinden farklı dinlere sahip olmasına rağmen suudi arabistanla norveçi bir yönden bir birine benzetirim,doğal kaynakları zengindir,mill gelirleri yüksektir teknolojiyi yapmak yerine satın alırlar bu konuda rahattırlar hatta norveç o kadar rahattır ki, hükümet nüfus artışından endişe duymaktadır.. " adama gülerler! bir tutulacak, birbirine benzetilecek ülke bulamadın da suudi arabistan'la norveç'i mi benzettin. norveç bilim dünyasında 1.sınıf ülkeler kategorisinde değerlenir. norveç asıllı bir bilimsel kaynakta yayınlancak bir makale altın değerindedir. bilmeden konuşuyorsun, kusura bakma. arabistan'ın milli gelirinin yüksek görünüyor olması oranın gelimiş bir ülke olduğunu göstermez. arabistan bir refah ülkesi değildir. gelir dağılımı adaletsizliğinden olacak ki bu konuda kafan karışmış. ekonomik gelişmişlik sadece yurt içi milli hasılayla ölçülmez. bu konuyu da istersen sana ayrıntılarıyla anlatırım naçizane, kendi alanıma da girer ayrıca. "Hani toplumun devletin ihtiyacı diyoruz ya bunu belirleyenler hükümetlerdir eğer gerçek anlamda ileriye dönük projelerle yetişmiş bilim adamlarıyla refah düzeyini arttırmak isteniyorsa şartlar bunu zorluyorsa yapılmayacak bir şey değildir şeriat da buna engel değildir..Bakın şeriatçı dediğiniz başbakan göreve geldikten sonra ülkenin en büyük sıkıntısının enerjide dışa bağımlığını ortadan kaldırmak için o ham olarak sattığımız 1876 dan beri ülkede çıkan ve bilinen, dünya rezervinin %72 sine sahip olduğumuz bor madenini boren adı altında ulusal bor araştırma enstitisünü 2004 yılında kurdurmuştur geç kalınmasına rağmen bu yolda güzel sonuçlarda ortaya çıkmıştır bor ile çalışan araç yapılmıştır bir çok proje tamamlanmış bir çoğuda devam etmekte -http://www.boren.gov.tr/icerik.php?id=6- buradan da bakabilirsiniz.." adı şeriat olsun ya da başka bir şey olsun her teokratik sistem bilmin önünde engel olmuştur. bunu bakarsak görürüz zaten. din ile yönetilen toplumlar bilimsel çalışmalar yapamazlar, yapamamışlardır. bunun tersini kanıtlayacak tek bir örnek bile yok. ve bir de hala kendi kendinle çelişiyorsun. osmanlı ve arap dünyasını öve öve bitiremedin, cumhuriyet dönemini de yere yere bitiremedin. ama şimdi de yeni yapılan bilimsel çalışmaları anlata anlata bitirememişsin. hani bor mineralini işleyemiyorduk. bak enstitü kurulmuş işte. kendi kendini çürütmüşsün. bana bir şey bırakmamışsın. "Bu bor madenini fransızlar amerikalılar 1950 yılından beri araştırıp geliştirmekte şimdi sorim sana biz o yıllarda cumhuriyetle yönetilen devlette ne yapmışız ? darbe yapmışız başbakan asmışız irtica geliyor diye ayaklanmışız başörtüsüne takmışız insanları tek tip yapmaya çalışmışız devleti soyup soğana çevirmiş batırmışız bunlar şeriat ta yok malesef..Allah hükümleri zorba zorlayıcı hükümler değildir gayet demokratik kişinin seçimine bırakılır karşı görüşü anlamama kendi görüşünü dayatma değildir saygı sevgi ve karşılıklı anlayış içermektedir neresi kötü bunun anlamış değilim din bir zorlama olmadı ki kimi niye zorlasın." fransa amerika şeriatla yönetildiği için öyle başarılılar işte. ben de onu diyorum. biz napmışız biz napmışız diye bir tutturdun gidiyorsun. ben de onu söylüyorum zaten. islamdan uzak coğrafyalarda bilim daha çok gelişmiştir. biz napmışız! onu bana değil kendine de soracaksın. uçaklar dua ile uçmuyor! islamın egemen olduğu ülkelerdeki başarılardan bahsedemiyorsun, fransa amerika yapıyor diyorsun. sonra kalkıp şeriatı övüyorsun. söyleneni anlayan varsa beri gelsin.
-
Şeriat
doğru, türkiye bor madenini işlemiyor; demek ki şeriat iyi bişey... hadi onu bırak, osmanlıyla konunun ne alakası var. madem konusu açıldı osmanlı da bilim adamı yetiştirmedi. bunlar, alt yapısı olmayan toplumlardır. bunun neyini tartışıyoruz anlamadım. bütün bu bölük pörçük yazıların neresinden tutayım bilemiyorum. ama iddia genel olarak şöyle görünüyor: şeriat varsa bilim ve refah vardır. demek ki avrupada da şeriat var.
-
Şeriat
ben islami görüşe sahip olan herkes akp'lidir demedim. ne dediğim yukarıda yazıyor, ikinciye tekrarlamayı gereksiz buluyorum. ağzımdan aldın: türkiyedeki şartlardan memnun değilseniz gider arabistan'da yaşarsınız). kesin büyük bir bilim adamı olursunuz, okuyup üfleme üzerine doktora yaparsınız, türkiye'deki doktorlar apışır kalır "böz böyle doktora yapan görmedik" derler, imrenerek bakarlar (komik ötesi yahu ) suud dediğiniz çöl memleketi bilime o kadar çok değer veriyor ki, aya her yıl adam gönderiyor değil mi? o bahsettiğin memlekette dünyanın yuvarlak olup olmadığı tartışılıyor ne ayı, ne uzayı kardeşim....! verdiğiniz bilgilerde abartı var demedim; verdiğiniz bilgiler yanlış dedim. hala da aynı şeyi söylüyorum. suudi arabistan'da pozitif bilimler okutulmuyor. o ülkede çağdaş bilimsel kurumlar yok. konunun siz - biz noktasına taşınmış olması çok ilgimi çekti. anladığım kadarıyla bir suudi ile karşı karşıyayım. o halde şöyle konuşalım: ben sizin ülkenize ve insanlarınıza hakaret etmek istemem, ama kendi çıkardığınız petrolü bile rafine edemeyip dünyaya ham petrol satıp daha sonra aynı petrolü işlenmiş olarak parayla satın alan bir ülkeyi nasıl tanımlamak gerekir; bunu insanların kararına bırakıyorum. ayrıca suudilerle birlikte suud dediğiniz yerde yaşayıp dini bir yönetimle yönetilmektense kutuplarda eskimolarla yaşayıp çiğ fok yemeyi tercih ederim ve ayrıca emin olun ki bizim üniversitelerimiz bile (bırakın avrupa'yı falan) sizin üniversite dediğiniz o osmanlı medresesinden bozma üfürükçü yuvalarıyla kıyaslanamayacak derecede ileridir. son olarak şunu eklemek isterim: hiç bir islam ülkesi de ileri değildir. tüm islam ülkeleri istisnasız olarak geri kalmıştır. bu ak ve kara gibi oldukça açık ve net olarak ortadadır, tartışılacak bir tarafı da yoktur, tartışmak zaman kaybıdır.
- Şeriat
-
Şeriat
arabistan çölünde eğer bir petrol kuyusu olan birinin çoçuğuysanız size yabancı dil öğreten biri bulunur. türkiye'de özel okullar dışında yabancı dil eğitimi veren okullar yok. onlar sadece haftada bir kaç saat yabancı dil dersi veriyorlar. akp gibi bir islamcı partinin yönettiği ülkede olacağı da budur zaten. fakat genel eğitim kavramı kapsamında yine de türk eğitim sistemi hiç bir ortadoğu ülkesiyle kıyaslanamayacak noktadar. verdiğiniz bilgiler doğruyu yansıtmıyor. nitekim arabistanda pozitif bilimlere olumlu bakılmıyor; bilim adına hiç bir şey bulamazsınız. yüksekokullarında bol bol üfürükçü yetişir. ondan sonra da o insanlar yukarıdaki videoda olduğu gibi bir ihtiyarın söylediklerini ağzı açık dinler ve o ne derse onu da yaparlar. mistik tarafı yoğun toplumlardır bunlar. dini bir lider, kendi nüfuzunu güçlendirmek için din'i kullanır ve ona inanan insanlar da tıpkı bir merkep gibi o ne derse onu yapar, nereye çekerse oraya gider, ne kadar sert vurursa o kadar hızlı koşarlar. asıl merkep işte bu tür insanların palavralarına inananlara denir. bunlar öyle sadık merkeplerdir ki, üstüne bomba bile yükleyip sağda solda din adına patlatmasını isteyebilirsiniz ve o da bu görevini cennet uğruna yerine getirir; acınacak bir merkeplik durmu yani... biz kitap yüklü olmaktan ancak onur duyarız! onun için sen bu safsatalarını git de afganistan'da sat.
-
Şeriat
suudilerin eğitim seviyesi hiç bir zaman türkiyedekinden daha ileri olmamıştır. siz eğitim kavramının içeriğinden habersizsiniz. cehaletin ortadan kalkması için pozitif bilimlerin okutulduğu çağdaş okullarınız üniversitelerinizin olması gerekir.
-
Şeriat
çağdaş hukuk normlarından habersiz olup da toplumsal yaşam normlarını herhangi bir dinin emirleriyle idare edileceğine inanmak büyük bir cehalet örneğidir. boş laf bunlar; allah'a ve resulune küfredenleri öyle yapacağız, böyle yapacağız falan filan...
-
Vergi Hukuku ve Vergi Hukukunun Temel Kavramları
(Vergi hukuku ders notlarında temel kaynak olarak Prof.Dr.S.Ateş Oktar ve Yrd.Doç Dr.Erkan Aydın'ın eserleri kullanılmıştır.) Öncelikle kısaca hukuk kavramını inceleyeyim: Hukuk, toplum halinde yaşayan kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen, yaptırımlarla desteklenmiş olan kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Hukuk bilimi özel hukuk ve kamu hukuku olmak üzere iki ana alt dala ayrılır. Özel hukuk tarafların eşit durumda olduğu ilişkileri, kamu hukuku ise devletin egemenlik gücünden kaynaklanan ilişkileri düzenler. Bu açıdan, vergi hukuku bir yanda devletin diğer yanda da kişilerin yer aldığı ve vergilendirme yetkisini kullanan devletin kamu gücünü kullanma üstünlüğüne sahip olduğu bir hukuksal ilişkiyi düzenlediğinden kamu hukuku dalı olarak kabul edilir. Vergi Hukuku ve Alt Dalları: Vergi hukuku, vergi ödevinin niteliğine, vergi borcunun doğmasına ve ortadan kalkmasına ilişkin maddi ve şekli hukuk kuralları bütünü olarak tanımlanır. Vergi hukuku öncelikle, genel vergi hukuku ve özel vergi hukuku olarak iki ana ayrımda incelenmektedir. Genel vergi hukukunda vergi hukukunun bütününe ilişkin ve tüm vergilerde uygulanacak olan temel ilke ver kurallar, vergi hukuku ilişkisinin niteliği, vergi borcunun doğması ve sona ermesi, vergi uyuşmazlıkları ve çözüm yolları incelenir. Özel vergi hukukunda ise tek tek vergiler ve bunları düzenleyen kanunlar ile diğer düzenlemeler yani vergi sistemi incelenir. Diğer önemli bir yarımda maddi ve şekli vergi hukuku ayrımıdır. Maddi vergi hukuku vergi borcu konusunda hak ve ödevlerin doğumunu, sona ermesini ve bunların içeriğine ilişkin hukuki ilkeleri düzenler. Şekli vergi hukuku ise vergi ilişkisindeki hak ve yükümlülüklerin yerine getirilme usullerini, diğer bir ifade ile vergilendirmeye ilişkin şekle ve usule dair konuları düzenler. Bunların dışında, vergi usul hukuku, vergi ceza hukuku, vergi icra hukuku, vergi yargılaması hukuku ve uluslararası vergi hukuku olarak da ayrımlandırmak olanaklıdır. Vergi Hukukunun Kaynakları: Genel olarak hukukun kaynağı, hukuku doğuran organ ya da metin olarak tanımlanır. bu açıdan kanun koyucu olan yasama organı ile tüzük ve yönetmelik çıkaran yürütme birer hukuk kaynağıdır. Ayrıca yargı organları da hukuka kaynaklık edebilirler. Hukuk kuralları arasında bir hiyerarşi söz konusudur. (örneğin anayasa en üst kural koyucu kaynaktır). Diğer taraftan kuralların bir kısmı bağlayıcı (uyulması zorunlu), bir kısmı ise yardımcı (açıklayıcı ve yorumlayıcı) niteliktedir. Anayasa, kanunlar, uluslararası anlaşmalar, kanun hükmünde kararnameler, Bakanlar Kurulu Kararları, ve içtihadı birleştirme kurulu kararları bağlayıcıdır. Tüzük, yönetmelik, genel tebliğ, özelgeler, genelgeler, genel yazılar, bunların yanında diğer yargı kararları ile bilimsel öğreti ve örf-adet kuralları yardımcı niteliktedir. Dolayısıyla, biz burada vergi hukukunun kaynaklarını yasama organından doğan kaynaklar, yürütme organından doğan kaynaklar, yargı organından doğan kaynaklar, diğer kaynaklar olmak üzere dörde ayırarak inceleyeceğiz. Yasama Organından Doğan Kaynaklar: 1.Anayasa: Temel bir kaynaktır. 82 Anayasası'nın "temel hak ve ödevler" başlıklı ikinci kısmının siyasi hak ve ödevler ile ilgili dördüncü bölümünde 73.maddede "vergi ödevi" başlığı ile aşağıdaki düzenleme bulunmaktadır: "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği aşağı ve yukarı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kurulu'na verilebilir." 2.Uluslararası Vergi Anlaşmaları: Devletler çifte vergilendirmeyi önlemek, uluslararası vergi kaçakçılığını ve vergiden kaçınmayı engellemek ve vergi idarelerinin etkinliğini arttırmak, vergi yasalarını uyumlaştırmak, bunun yanında bilgi alışverişinde bulunmak amacıyla ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapma veya ekonomik bütünleşme yoluna gidebilir. Uluslararası vergi anlaşmaları temel zorunlu kaynaklardandır ve yasama organınca bir onay yasası ile onanarak yürürlülük kazanır ve Anayasa'ya aykırılığı iddia edilemez (Anayasa mad.90). 3.Kanun: Vergi yasaları Anayasa'dan sonra gelen bağlayıcı kaynaktır. Vergi kanunları ile diğer kanunlar arasında bazı farkılıklar vardır. Zira vergi kanunlarının uygulanabilmesi için yıllık olarak hazırlanan Bütçe Kanunu'nda C Cetvelinde yer alması gerekir. Eğer Bütçe Kanunu'nda izin verilmezse vergi kanunu yürürlülükte kalmakla birlikte ilgili yıl için uygulanamaz. Ayrıca kanunilik ilkesi gereğince verginin temel unsurları olan vergiyi doğuran olay, yükümlüsü ve konusunun kanun ile belirlenmesi gerekir. Yürütme Organından Doğan Kaynaklar: 1. Kanun Hükmünde Kararname (KHK): Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan ve kanun değerinde olan kararlardır. Vergi ödevlerine ilişkin Anayasa Mad.73 teki siyasi hak ve ödevlerle ilgili bölümde düzenlendiği için Bakanlar Kurulu vergiye ilişkin KHK çıkaramaz. Ancak olağanüstü haller, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde Bakanlar Kurulu KHK çıkarabilir ve bunlara karşı Anayasa Mahkemesi'ne dava açılamaz (Anayasa Md.91). Dolayısıyla KHK'lar yalnızca olağanüstü dönemlerde vergi hukukunun kaynağı olabilir. 2. Bakanlar Kurulu Kararları (BKK): Bakanlar Kurulu Anayasa'nın 73. maddesiyle sağlanan yetkiyle vergi, resim, harç vb. mali yükümlülüklerin muaflık istisna ve indirimleriyle oranlarına ilişkin yasanın belirttiği alt ve üst sınırlar içinde değişiklik yapabilir. Bu açıdan BKK temel, bağlayıcı ve zorunlu bir kaynaktır. 3.Tüzük: Bakanlar Kurulu'nca kanunun emrettiği işleri belirleme veya kanunun uygulamasını göstermek üzere Danıştay'ın incelemesinden geçirilmek üzere çıkarılır. Cumhurbaşkanı'nca onaylanıp Resmi Gazete'de yayınlanır. Tüzükler açıklayıcıdır, zorunlu kaynak değildir. 4. Yönetmelik: Başbakanlık, bakanlık ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanını ilgilendiren kanunların kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere çıkarılır. Mali konularda düzenlenecek yönetmelikler için Sayıştay'dan görüş alınmalıdır. Yardımcı kaynak niteliğindedir. 5. Genel Tebliğ: Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan ve genel olarak düzenleyici yönetsel işlevi olan metinlerdir. Kanunların Maliye Bakanlığı'na tanıdığı düzenleme yetkisine dayanılarak çıkarılan genel tebliğler uyulması zorunlu temel kaynak niteliğindedir. Maliye Bakanlığı'nın kendi örgütüne yönelik olarak yayınladığı vergi kanunlarını açıklayıcı ve yorumlayıcı nitelikte olanlar ise yardımcı kaynak niteliğindedirler. 6. Özelgeler, Sirküler: Özelgeler (mukteza) VUK. M.413 uyarınca mükelleflerin vergi durumları ve vergi uygulamaları bakımından karmaşık ve tereddütlü konularda Maliye Bakanlığı'na, Gelirler Genel Müdürlüğü'ne ve vergi dairesi başkanlıklarına başvurmaları halinde kendilerine gönderilen açıklayıcı cevaplardır. Bunlar sadece ilgili mükellef için bağlayıcı sonuç doğururlar. Sirküler ise yine VUK.M. 413 uyarınca aynı konuda çok sayıda özelge talebinde bulunulması halinde bunlara verilen bir nevi açıklayıcı toplu yanıt niteliğindedir. 7. Genelgeler, Genel Yazılar: Genelgeler ve genel yazılar Maliye Bakanlığı'nca bazı özel durumlara ilişkin kendi örgütüne gönderdiği iç yönetsel emirlerdir. Yargı Organından Doğan Kaynaklar: 1. Anayasa Mahkemesi Kararları: Anayasa Mahkemesi, kanunların, KHK'ların ve TBMM iç tüzüğünün Anayasa'ya uygunluğunu denetler. Kararları herkesi bağlayıcı olduğundan vergi hukuku bakımından da temel zorunlu kaynak niteliğindedir. 2. Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları: Danıştay Kanunu M.39 uyarınca dava dairelerinin veya dava daireleri genel kurullarının kendi kararları veya birbirlerinin kararları arasında ayrılık veya uyuşmazlık olması bunun yanında birleştirilmiş ictihadların değiştirilmesinin değiştirilmesinin gerekli olduğu takdirde DNŞ.K.M.18'e göre Danıştay başkanı, başsavcısı, başkan vekilleri ve dava daireleri başkanları ve üyelerinden oluşan İçtihadı Birleştirme Kurulu toplanır ve içtihadı birleştirme veya değiştirme kararı verir. Bu karalar bağlayıcı zorunlu kaynaklardır. 3. Diğer Yargı Kararları: İçtihadı birleştirme kararları dışındaki kararlar yol gösterici yardımcı kaynak niteliğindedir. Diğer Kaynaklar: 1. Bilimsel Öğretiler: Vergi Hukuku ile ilgilenen uzmanların görüşleridir. Bağlayıcı değildirler. 2. Örf ve Adetler: Vergi hukuku açısından kaynaklık etme olanakları çok zayıftır, hiç bir bağlayıcılıkları yoktur.
-
ALLAH YOKTUR!
atayizler hep böyle işte. ama sen öyle misin; bilgilisin, kültürlüsün, 10 nomerosun... 1 saniye içinde tek lafla allah'ın varlığını kanıtlayan arkadaşlar oldukça sırtımız yere gelmez yahu. dimi ama: allah yoksa neyi inkar ediyorsun.bitti bu kadar... beyin bedava...
-
Hakaretlere karşı mahkeme yolu göründü
daha düne kadar bu adamdan alıntı yapıyordun yahu?
-
Hakaretlere karşı mahkeme yolu göründü
Sonunda "Bir Grup Evrimci" Adnan Oktar'ın ateistlere ve çeşitli siyasi düşüncede bulunan insanlara, ulu orta ve hangi kaynakları kullanarak açtığı belli olmayan tv kanalından yapmış olduğu küfür ve aşağılama dolu yayınlara karşı yargı yoluna gidiyor. "Bir Grup Evrimci" kendi düşüncelerini anlatmak ve açıklamak üzere bir blog yayınladılar. Bloga bu linke tıklayarak ulaşabilirsiniz: -http://adnanhocasucisliyor.blogspot.com/- Ayrıca blogda Adnan Oktar'ın özellikle ateistlere ve çeşitli siyasal görüşteki insanlara karşı savurduğu hakaretlerinde bulunduğu videolar mevcut. "Bir Grup Evrimci"nin yapmış olduğu açıklama şöyle:
-
Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
- Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
transferler yakında. bak ikinizi de bekliyorum- Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
yahu sen ister istemez geleceksin zaten, işin aslını -çaktırmadan- sen de biliyorsun mayki yer olmaz mı. seni ayakta bırakacak değiliz ya- Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
"ya da takke-cubbe-seccade muslumanligi ve seriatciligin daralticiligini o kadar islamla ozumsemissin ki ; sana bu sekilde bi yansima ile yansiyabiliyoruz " islam dediğin zaten bundan başka bir şey değildir ki. bunlar dışındaki diğer anlamları ona sen yüklüyorsun ama yine de doğru yoldasın mayki geelll...bizim tarafa geelll...- Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
ben @@omar123 ile @@dennise arkadaşları çok takdir ediyorum. çünkü Allah'ın varlığını tartışmaya açabiliyorlar, bu konuda bir tartışma açıldıysa da derhal katılıyorlar. bütün bunlar yetmezmiş gibi inandıklarını söylüyorlar ve kesinlikle eminim ki inanan biri gibi dini gereklilikleri yerine getirmiyorlar. dini gereklilikleri yerine getirmemelerinin nedeni de, konuya tartışılır bir konu olarak bakmalarıdır. yani esasen kendileri de inançsızlarla konuşmaktan fikirlerini dinlemekten büyük keyif duyuyorlar. bana sorarsanız doğru yoldalar- Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
dini konular altında bu konu binlerce kez işlendi. üstelik kimse de saçmalamadı önce başlıklara bir göz atsaydın keşke. allah'ın varlığı ve yokluğu tartışması çerçevesinde yeni başlık açılırken, orijinal fikirler sunulması daha uygun olur bence.- Evrim süreci ile ilgili yeni bir çalışma
"mesela @Stalke super rahat bi adam .. cok karizmatik : ) o geldikce ben seviniyorum ..." @@dennise olmasa şu fani cihanda beni takdir edecek bir Allah'ın kulu yok. foruma geliyorsam, bir iki satır yazıyorsam sırf senin için dennise malda mülkte şanda şöhrette gözüm yok şerefsizim, sen ol yeter şimdi bak, ben en son @@omar123 la senin kulağını çekmiştim ve ne demiştim: "atıp tutmayın" e sen ne yapıyorsun; hala atıp tutuyorsun. HY nın sitelerinden alıntı yapmışsın ama kaynak göstermemişsin çekirge...yanlış! alıntı yaptığın yazının kaynağını göster ki vatandaş ne okuduğunu bilsin. sen bilimden bahset ondan sonra kaynak bile gösterme, olur mu yani? neyse bu seferlik idare ediyorum. bir kere daha önce de dediğim gibi sen kavramları karıştırıyorsun yahu. materyalizm'le evrim kuramını birbirine karıştırmışsın. bu durumu burada beş dakikada çözmek zor. nereden başlayacağız neresini anlatacağız...anlatsak mı anlatmasak mı...bahsetsek mi bahsetmesek mi... çok uzun konular yahu evrim konusun ise iyice suyunu çıkarmışsın, öyle böyle değil... daha önce de söylediğimiz gibi mutasyonlar tek başlarına evrime neden olmaz; aslında çok da küçük bir etkiye sahiptirler. evrim sürecinini daha karmaşık aşamaları var. bunları daha sonra yarım kalan bir yazı dizisini tamamlayarak daha ayrıntılı anlatacağız. sen de böylece dünyanın en mutlu mesut insanlarından biri olacak aydınlanacaksın ama önce çok kısa bir özet verelim. özet vermeden önce de şunu da söyleyelim: aslında sen sadece bilim dışı yazıları okuyarak sadece mutasyon konusuna hapsolmakla kalmıyorsun, darwinden sonra daha neleeeerr değişti neler... neler iddia edildi neler. bi bilsen aklın durur beynin tavana vurur çekirge HY bile bunları bilmiyor aman uyandırmayın, o bile duysa yarın sabah berbere gider sakallarını kestirir bayram namazını sakalsız kılardı aha buraya yazıyorum. evrim sürecinde bir takım aşamalar vardır, biraz bunlardan bahsedelim: öncelikle doğal seçilim denilen bir konu var ki çok önemli. yani o kadar önemli ki "ulen mutasyonda neymiş" dedirtir adama. doğal seçilim, canlılığın sürekliliğini ve çeşitliliğini sağlayan bir süreç. bu doğal seçilim olmasa hepimiz trişkadan tayyare oluruz, ağzımız burnumuz ters döner, ben bile o kadar yakışıklı adamım, allah'ım beni baştan yarat diye beş vakit namaz kılardım. doğal seçilim, çeşitlilik, kalıtım ve seçilim olmak üzere üç adet unsur içerir. buna göre mutasyonlar çeşitliliklere neden olurken koşullara elverişli olmayan bireyler elenir. geriye kalan bireyler üremeyle çoğalır ve mutasyona uğrarlarken koşullara elverişli olan bireylerin hayatta kalma şansı daha yüksektir. bu döngüyle üreme ve elenme devam eder. doğal seçilim görevini bu döngü içerisinde gerçekleştirmiş olur. bu arada araştırmalara göre mutasyonların %70 i negatif etkilidir. geriye kalanlar ise ya nötrdür ya da çok az pozitif etkilidir. yani sen şimdi burda mutasyon lafı duydun ya, pek önemseme. çok etkili değil yani. zaten negatif etkili mutasyonlar hapı yuttu demektir yahu, onları yok saymak lazım. benim ağzım burnum ters döndükten sonra yemişim öyle mutasyonu. salla gitsin! bununla birlikte yapay seçilim denilen bir dalga dinga var: bilinçli olarak genlerin seçilimiyle Allah'ın işine karışma sürecine deniliyor. bu duruma en çok evcil hayvanlarda ve bitki türlerinde rastlıyoruz. teyy Allahım yahuu, sen git canlıların orasıyla burasıyla oyna, ondan sonra dünya çok değişti diye şikayet et. olacak iş değil ama yapıyor adamlar işte. geçenlerde pazardan domates aldım, karpuz kadar yahu... bu gavur yapıyor abi gavurdan korkacaksın. ondan sonra onbir...phuhahaha şaka yahu şaka...ondan sonra genetik sürüklenme adı verilen süreç var. buna bazı çok bilmişler "sewall wright etkisi" de diyor. önüne gelen bir isim verirse biz bu işin içinden nasıl çıkacağız diye düşünen yok tabi. sanırım senin tesadüf diye anlata anlata bitiremediğin bu olsa gerek. eğer buysa iyi oku bak öyle on beş kez anlatmam. bir kez söylerim geçerim. kendime göre prensiplerim var, taviz vermem. çok tepem atarsa hiç anlatmadan bile geçebilirim. ama bu gün iyi günümdeyim hadi iyisin, anlatacağım: genetik sürüklenme, bir grup canlının gen havuzunda tamamen şans eseri oluşmuş değişikliklerine verilen isimdir. bu değişiklikler tümüyle şans eseri oluşur. bir popülasyondaki genetik karakteristiğin yok olmasına ya da güçlü olanın hayatta kalmasından ve alellerin değerinden bağımsız olarak, yaygın hale gelmesine neden olur. bu durum evrimin temel mekanizmalarından biridir. böylece bazı bireyler diğer bireylerden farklı olarak ileriye doğru daha fazla gen aktarmış ve daha fazla yayılmış olur. ancak bu yaygınlaşan bireyler sadece şanslıdırlar. zira daha iyi ve kaliteli genlere sahip oldukları söylenemez. fakat genetik sürüklenme yine de popülasyonun genetik yapısını etkiler ancak doğal seçilimden farklı olarak tümüyle rastlantısal olarak geliştiğinden her ne kadar evrimin bir mekanizması olsa da uyarlanımların oluşmasında çok işlev görmez çünkü uyarlanımlar işlevlerine tam bir uygunluk gösterecek şekilde, doğal seçilim tarafından oluşturulur. uyarlanımlar, canılının çok çeşitli koşullarda ayakta kalmasına yararlı özelliklerini içeriyor. dolayısıyla bu uyarlanımları gerçekleştiremedikten sonra yemişim öyle genetik sürüklenmeyi çekirge. bana sorarsan onu da salla! garip yılancıklar vücut ısılarını dengeleyemedikten sonra, bukalemunlar renkten renge giremedikten sonra bizler sevdiceğimize kavuşamadıktan sonra neye yarar sürüklenme loy gelin kibar gelin...loy loy loy... yani çekirge bunun gibi daha bir çok etken var. yanlı mutasyon var mesela... genetik otostop var...gen akışı var... birlikte evrim var ki hep beraber rakip türlerin vaziyet-i umumisine göre şekilden şekile sokuyor adamı. neler var neler. saymakla bitmez, anlatmakla hiç bitmez. napsak ne etsek... benim uykum geldi yahu- İnsan evriminde yeni yüz
0 yıl süren çalışmaların ardından, 40 yıl önce Kenya'da bulunan hominin kafatası insan evrimine yeni bir yüz olarak eklendi. Paleoantropolog Meave Leakey 1972'de, Turkana Gölü'nün doğusunda bulunan Koobi Fora kazı alanında yeni bir insansı türüne ait olduğunu düşündüğü bir kafatası bulmuştu. Koobi Fora 1960'lardan beri kazılan ve bugüne kadar birçok farklı insansı türünün bulunduğu ünlü bir kazı alanı. 1972'den beri bu fosilin farklı bir takson mu yoksa bilinen taksalardan birindeki çeşitlilik mi olduğu sorusunu cevaplamak için yeni fosiller bulmaya çalışan ekip, Nature'da yayınlanan bir makaleyle çalışmalarının işaret ettiği sonuçları duyurdu. 2 milyon yıllık bu kafatasının büyük bir beyne sahip olduğu anlaşılıyordu, bu da onu bizim de dahil olduğumuz Homo cinsinin bir üyesi yapıyordu. Ancak uzun, düz suratı ve bazı başka detaylar onu, Homo'nun o dönem bilinen iki diğer üyesinden farklı kılmaktaydı. Bu sebeple bu kafatasının sahibine Homo rudolfensis denildiyse de Doğu Afrika'da 2.3 ila 1.4 milyon yıl önce yaşamış olan Homo habilis'in sıradışı bir bireyi olabileceği ihtimali hep vardı. Önce 2008'de iyi korunmuş bir halde, bir çocuğa ait orta yüz kemikleri ve dişler bulundu. Bu ufak kafatası tıpkı 1972'de bulunan H. rudolfensis'inkine benziyordu. H. habilis'te bulunan çıkık üst çenenin aksine düz bir yüze sahipti. 2009'da bulunan iyi durumdaki bütün bir alt çene ise araştırmacılara çok daha kapsamlı bir bakış kazandırdı çünkü 1972'de bulunan ilk örneğin alt çenesi bulunamamıştı. Bu çene kemiği ile H. rudolfensis'in u-şeklinde bir damağa sahip olduğu, köpek dişlerinin H. habilis'inkinden farklı konumlandığı ve kesici dişlerin büyüklüklerinin farklı olduğu görüldü. Bu da H. habilis ve H. rudolfensis'in kayda değer miktarda gelişimsel farklılık gösterdiği anlamına geliyordu. Bu bulgular H. rudolfensis'in, H. habilis ve H. erectus ile birlikte Koobi Fora bölgesinde yaşayan üçüncü hominin türü olmaya hak kazandığı anlamına gelebilir. Kaliforniya Üniversitesi'nden paleoantropolog Tim White, H. habilis'e ait çok az fosil bulunduğuna dikkat çekse de, bulgular bölgede H. erectus haricinde iki ya da üç taksa daha olduğuna işaret ediyor. Ancak bu durum yeni soruları da beraberinde getiriyor. Bu üç tür aynı yerde aynı zamanda beraber yaşadıysa birbirleriyle yaşam alanları ve yiyecekleri için nasıl bir rekabet içerisindeydiler? Farklı diyetlere mi sahiplerdi, farklı hayat tarzları mı vardı, taş aletleri farklı şekillerde mi kullanıyorlardı? Şimdi bu soruları cevaplamak üzere yeni hipotezlerin ortaya atılması gerekiyor. Sonuç olarak kimi palaeontologlar mevcut verilere göre insan evrimini şöyle özetliyor: Taş alet yapan ilk türler olan Homo habilis ve Homo rudolfensis 2-2,5 milyon yıl önce Afrika'da evrildiler. 1,8 milyon yıl önce bu iki türün birinden, daha büyük beyinli, hem de daha gelişkin taş aletler yapan Homo ergaster / erectus türü evrildi. Homo habilis, Homo rudolfensis ve torunları Homo erectus, bir süre Doğu Afrika'da yan yana yaşıdılar. Daha sonra ilk iki türün soyu tükenirken, Homo erectus'un bir kolu da Asya'ya yayıldı. Günümüz insanı ise 200 bin yıl önce, Afrika'da yine bir Homo erectus popülasyonundan evrildi ve dünyaya yayıldı. Bu arada Neandertal ve Homo floresiensis gibi başka insansı türleri, bilinmeyen sebeplerden yok oldular. Bu tablo, insan evriminin doğrusal değil, çok daha karmaşık bir süreç olduğunu, Homo cinsine ait çok sayıda türün zaman içinde evrildiğini ve yokolduğunu doğruluyor. Uzmanlar ayrıca, insan evrimini Avrupalı bir erkeğin bir şempanzeden evrimi olarak yansıtan ünlü resmin de, yalnızca toplumsal mesaji itibariyle değil, bilimsel olarak da sakat olduğunu vurguluyorlar. (sol haber- kaynak:New Fossils Put Face on Mysterious Human Ancestor, ScienceNOW.)- Evrim süreci ile ilgili yeni bir çalışma
"ewt ; cook zaman gecince benim verdigim ornekler kendiliginden aklina gelmeye baslayivercek : ))" ne demezsin, rüyalarıma girmeye başladılar bile "mutasyon da olanaksizdir .. ewvrim gibi" mutasyonun günümüzde bile örnekleri görülmektedir. açık bir gerçekliği reddetmek bilimsel yaklaşımın dışında bir durum. "butun evrim teorisi temelde tesadufleri ve amacsiz felsefi akimlari dogurmustur .." bilimsel teoriler felsefi akımlar doğurmaz; lise seviyesinde felsefe bilen biri bunu bilir. "neden ilk yaratmada her canli tam ve kusursuz yaratilamasin da evrimle yaratilsin .." sen bu yaratılma konusuna bu kadar takılmasaydın belki de konuyu çoktan kavramış olacaktın ayrıca tüm canlılar hala gayet kusurlular. "yani eski medeniyetler teknolojiyi kullanmadi diye cok mu ilkellerdi madem ilkellerdi cok mu hayvanimsilardi... " eski insanlar çok ilkellerdi evet. hayvanımsılık meselesine gelince ben bu durumu günümüzde bile hala görebiliyorum- Kadıköylüler Evrim Düşmanlarına İzin Vermedi
Bilim düşmanlarının Kadıköy Süreyya Operası önünde açtıkları sahte fosil sergisi Kadıköy sakinlerinin müdahalesiyle kaldırtıldı. Adnan Oktar tarafından finanse edildiği bilinen ve bilim çevreleri tarafından uzun yıllardır uyarısı yapılan sahte fosil sergilerinin bir yenisi Çarşamba günü Kadıköy Süreyya Operası önünde açıldı. Kadıköylüler, Bahariye Caddesi üzerinde açılan sergiyi istemediklerini dile getirince tartışma büyüdü. "Fosilleri özel koleksiyonculardan topluyoruz" "110 milyon yıllık fosilleri sokak ortasında plastik kutularda nasıl sergiliyorsunuz? Bilimsel raporlarınız nerede?" sorusu üzerine serginin sorumlusu olduğunu söyleyen şahıs, fosilleri özel koleksiyonculardan topladığını, bunu parası olan herkesin yapabileceğini söyledi. Bunun üzerine tartışmaya katılan bir vatandaş bu kadar değerli olduğu iddia edilen hiçbir fosilin bilimsel raporları ve kaydı olmadan sokakta sergilenemeyeceğini belirterek durumun tarihi eser kaçakçılığı sayılacağını ya da fosillerin sahte olduğunu söyledi. 110 milyon yıllık fosilleri sergilemek için zabıta izni! Resmi belgelerinin sorulması üzerine zabıtadan aldıkları izin belgesini gösteren sergi sorumlusu, etrafta toplananların gülümsemesine neden olurken, sergideki fosillerin herhangi bir resmi envanterde kayıtlı olmadığı ortaya çıktı. "Çocuklarımızın akıllarıyla oynamanıza izin vermeyeceğiz!" Olay yerine polisin gelmesi ile Kadıköylüler serginin kaldırılmasını istediklerini, sahte fosillerle çocukların ve gençlerin beyinlerinin yıkanmasını istemediklerini dile getirdiler. Tartışmanın büyümesi ve müdahale edenlerin sergi kalkmadan olay yerinden ayrılmayacaklarını belirtmeleri üzerine sergi kaldırıldı. Kim olduklarını ve fosillerin bilimsel kaynağını açıklamakta güçlük çeken sergi sorumlularının "110 milyon yıllık fosilleri" havlulara sararak çantalara gelişigüzel koyduğu görüldü. Prof. Dr. Berna Alpagut: "Her fosilin bir kaydı olması gerekir" Olayla ilgili olarak görüşünü aldığımız antropolog Prof. Dr. Berna Alpagut fosillerin tüm dünyada yasalarla korunduğunu, tescil ettirilmesi ve kayıt altına alınmasının zorunlu olduğunu belirtti. Prof. Alpagut, "Fosili bir üniversitenin kazı ekibi de bulmuş olabilir, özel bir koleksiyoncu da olabilir. Ancak bütün buluntuların bulunduğu bölge, bulunduğu tarih, bulan ekibin yazıldığı bir künyesinin olması gerekiyor ve fosilin hangi resmi kurumda kayıtlı olduğunun belgelenmesi gerekiyor. Aksi takdirde ya tabiat varlıkları kaçakçısı konumuna düşersiniz ya da düpedüz sahte fosillerle birilerini kandırmaya çalışıyorsunuz demektir" diye konuştu. Yasa ne diyor? 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 24. maddesinde "Koleksiyoncular faaliyetlerini, Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirmek ve yönetmelik gereğince, taşınır kültür varlıklarını envanter defterine kaydetmek zorundadırlar" deniliyor. Maddede ayrıca "Koleksiyoncular, ilgili müzeye tescil ettirerek, koleksiyonlarındaki her türlü eseri on beş gün önce Kültür ve Turizm Bakanlığına haber vermek şartı ile kendi aralarında değiştirebilir veya satabilirler. Satın almada öncelik Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir" ifadesi yer alıyor. -http://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/kadikoyluler-evrim-dusmanlarina-izin-vermedi-haberi-58178- - Allah varmı yokmu? Herkes fikrini yazsın...
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.