-
İçerik Sayısı
1.526 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
5
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Odris tarafından postalanan herşey
-
oke mayki sevimli adam yahu
-
yazıyı 3 kere okuyup yeni anlamlar arayıp bulmaya mı çalışıyorsun anlıyorum. Din otoritelerine ateistlerden daha çok karşısın! Dini bütün değilsin, tam tersine pervasız, günahkarsın! E tabi doğal olarak şaşan şaşmış zaten… Ebcet hesaplarını ilginç buluyorsun, bakıyorsun…hayret ediyorsun…! Yani ne olduğunu sen de bilmiyorsun. Ama savunuyorsun. Tıpkı din konusunda yaptığın gibi… (Dur bakalım daha neler var) Hakikaten saçma olmuş ama samimi olman ilginç… Arapçada hiçbir özel durum yoktur. Herhangi bir dilde harflere sayısal değer verilebilir. Ben sadece bu hesabın “bilimsel verilerden bahsedildiğine göre” hangi bilimsel yöntemle yapıldığını sormuştum. Öyle ya yazı da bilimsel gerçeklikten bahsediliyordu. Fakat anladığım kadarıyla sen meseleyi ilginç bulmuşsun sadece o kadar. Yani üzerinde tartışmaya gerek yok. Öyle mi? Ben böyle anladım, çünkü sen bir nev'i: “ ben de ne olduğunu bilmiyorum ama pişpirikten daha ilginç ve keyifli geldiği için biraz da bu işlerle vakit geçireyim dedim” diyorsun. Ben de “ilginç” diyorum o zaman Yani sonuç olarak ilginç… Bütün bunlardan ne anladık: İlginçmiş…
-
genellikle kumaş pantolon tercih ederlerdi. hala öyle midir bilmiyorum. okul yıllarımda yurtlarda müthiş örgütleniyorlardı. baskı yapmadan derinden hareket ederek öğrencileri kendilerine bir şekilde bağlamayı iyi bilirler. olmayacak gibiyse hiç uğraşmaz mesafe koyarlar. ama eğer umut varsa çok iyi davranır kendilerini sevdirirler. ramazan aylarında iftar davetleri çok sık kullandıkları yöntemdir. genellikle sakin tavırları vardır. her ortama uyum sağlayabilirler. birbirlerini tanırlar ve sahip çıkarlar.
-
Yavaş arkadaş! Atış serbest olunca tabi… Ama sorun değil. Siz atışı kuvvetliler önden geniş alanda uzun atışlar yapın, biz arkadan durumu toparlarız. Atış takımlarınız zeval görmesin a dostlar Aslında bu kadar safsataya kalkıp yanıt verip safsata dolu bir tartışmanın içinde bulunmak istemem ama forumun eski isimlerinden yam yam’ın bu atış denemelerini ciddiye aldığını görünce haydi ben de bir şeyler yazayım dedim. Not: Safsata sözünü okuyunca evde klavyeye sert davranmayın diye söylüyorum: Safsata hakaret değildir. Mantık biliminde, bir doğru ve bir yanlış önermenin doğru sonuç vermesine safsata denir. D V Y => D şeklinde tanımlanır. –D= doğru önerme, V= ve, Y=yanlış önerme, => =ise’yi temsil eder. Doğru ve Yanlış İse Doğrudur şeklinde okunur.- (gerçi siz bunları çok iyi bilirsiniz ya) Eğer daha ayrıntılı bilgiye gereksinim duyuyorsanız kutsal kitabın içindekiler kısmına bakın…! Şaka şaka, orda yoktur M.Ö. 4.YY.’da Ünlü Filozof Aristo tarafından yazılmış olan “Organon” adlı kitaba bakın. (gerçi kesin bakarsınız ya) Atış işlemi Hadid Suresi’nin 25. Ayetinde başlatılmış. Önce ayet yanlış aktarılmış; Çünkü konuya uydurulması gerekiyor. Bu uydurma işlemi kişisel fikrime göre gayet ahlakidir, çünkü din nasıl kullanacağını bilirsen çok yararlı ve karlı bir şeydir. O nedenle Allah kimsenin uydurma ve atış takımlarına zeval vermeye…amin Bu Hadid Suresi 25. Ayetin aslı şöyle: “Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler. Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). Allah da kendisine ve Resüllerine gayba inanarak yardım edecekleri bilsin. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. (Kaynak:Kuran.gen.tr)” Sonra HY ve saz arkadaşlarının hazırladığı kuran mucizeleri diye bir siteden alındığı anlaşılan (hayır doğrudan kopyala yapıştır yapıyorsun bari biraz düzenle değil mi yahu) bu %100 uydurmalar taçlandırılmış ve demirin dünya dışındaki dev yıldızlardan geldiği modern astronomik bulgular tarafından kanıtlandığı iddia edilmiş. Şimdi, birincisi sen modern astronomik bulgudan ne anlarsın? Sen şu 25. Ayeti doğru ezberle, iki kuluvallah bir elam devam et abicim. Modern astronomik bulguymuş! Modernini bir tarafa bırak, astronominin tanımını yap desek bize posta gazetesinin hafta sonu ekindeki boğa burcu yorumları gösterirsin yahu (Bunları, yazıyı buraya kopileyip pastalayan arkadaşa demiyorum. Klavyeye dikkat, sorun yok. Daha iki gün önce kablosuz klavye ve fare takımım zeval gördü yenisini aldım; çok pahalı namussuzlar. Onun için dikkat! Ben yazının asıl atamanı kuvvetli isimsiz kahramanlarına söylüyorum bunları) Neyse efendim, ikincisi: sistemimize en yakın (buraya dikkat: en yakın) yıldız, Alfa Centauri’dir. Uzaklığı 4.395 IŞIK YILI”dır. 4.395 IŞIK YILI ne demektir, bilincinde misin my frendo…? Yoksa ışık yılının tanımı da mı kur’an’da yazıyor. şimdi bak atışçı my frendo: 1 ışık yılı, ışığın 1 yılda aldığı mesafeye denir. Bunu kavradın… Işık hızı saniyede 300.000 km hıza ulaşır. Bunu da algıladın… Dünya ve ay arasındaki en büyük uzaklık 1,3 ışık saniye’dir… bu da tamam mı? Bak sonra anlamadım deme! Dünya ile Güneş arasındaki en büyük uzaklık 499 ışık saniyesidir. Bu da 8.3 ışık dakikası yapar. Güneş sistemine en yakın yıldız Alfa Centauri 4.395 ışık yılı uzaklıktadır. Buraya dikkat et; Buna göre 1 ışık yılı = 24×365=8760×60=525600×60= 31.536.000 x300.000= 9.460.800.000.000 km.dir Alfa Centauri’den yola çıkan bir ışık 4.395 yılda buraya ulaşıyorsa ve bir ışık bir yılda 9.460.800.000.000 km yol alıyorsa bil bakalım my frendo, “EN YAKIN” yıldız olan Alfa Centauri’den çıkan ışığın bize ulaşması için km. bazında ne kadar yol alması gerekir. Bu arada bir demir molekülünün ışık hızıyla yol alamayacağını çünkü bir şeyin ışık hızına çıkması için onun molekül değil foton olması gerektiğini sen zaten biliyorsundur yaaaa… ben yine de bilmeyenler için hatırlatayım. Şimdi soru şu: Dünyada en hızlı atış yapan beyzbolcu kimdir? Siz bunu düşünün ben atışın, pardon, yazının geri kalan kısmını değerlendireyim. (Yahu durmadan atış diyorum aklım beyzbola gidiyor, alınmayın. Wilson Ramos vardı meşhur beyzbol oyuncusu ne atardı adam arkadaş… sora kaçırdı onu gangsterler. Ne aramışlardı Wilson’u köşe bucak yahu. Ödümüz falan koptu adama bişey yapacaklar diye. Neyse sonra buldular onu işte. Öyle yani ) Gelelim indirme konusuna. …. kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik…. Burdan akla doğrudan şu soru geliyor: acaba kitap da mı yıldızlardan falan geldi? İndirmek kelimesinin eğilip bükülüp bu kadar çekelenmesi ve bir sürü doğru yanlış bilimselmiş gibi görünen kelimelerle süslenmesi ve sonuçta ortaya atılan mucize yalanıyla insanların kandırılmaya çalışılması… İslam dininin bu kadar yalana gereksinimi var mı? Bir de ayette –de vurgusu geçiyormuş. Ayette –de vurgusu falan geçmiyor. Biz Türkçeye çevirirken bazı çevirilerde –de bağlacını kullanıyoruz. Bu –de bağlacından yola çıkan arkadaş diyor ki: “sadece demir değil, piüüü! daha neler neler indi yıldızlardan, Süpernovadan müpernovadan… “diyor. Eh, dediğimiz gibi atış takımları zeval görmesin. Bunları buraya taşıyan kişiye ben soruyorum şimdi: hiçbir din otoritesi ebced hesabını onaylamazken, dine uygun değildir derken, siz kendinizi dini bütün insan olarak lanse edenler bunları burada neye dayanarak savunuyorsunuz? Bunları savunurken hangi dini bilgiyi referans alıyorsunuz? Hadid suresi’nin ebced hesabındaki değerinin 57 olduğunu bize sayısal olarak gösterecek misiniz? Bu sayısal teknik –ki madem bilime burnunuzu sokuyorsunuz- hangi matematiksel ya da herhangi bir bilimsel gerçekliğe dayanıyor? Bunların açıklamasını yapacak mınısız? Örneğin hadid kelimesinin sayısal değeri neden 26dır ve bu hesabın bilimsel dayanağı nedir, sayısal olarak bütün bu iddiaları kanıtlar mısınız? (geri kalan başlıklara sonra istersem yanıt veririm, olmazsa yine soru sorarım, cevaplayabiliyorsanız doğrudan cevap verin, lafı uzatmayın; okuyamam, yoğun adamım, önemli işlerim var)
-
güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar Muş - Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan portakal incinir, tütün utanır, incirler kanar bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan padişahlar ve Muşlar kanar, darülbedayiler kanar Muş - Tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki orada her zaman otlar otlar ergenlikler kanar el ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar (Yokuş Yol'a / Turgut Uyar)
-
el ele gittiğimiz bir yolda sen gitgide büyürsen benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
-
senden özür dilerim, beni affet nöriye; takıntılıyım ben...
- Önceki yorumları göster 3 daha
-
-
ya siz benim nöriyemi neden sorgulauyorsunuz. neden kabul etmiyorsunuz.neden nöriyeme saygı duymuyorsunuz.nöriyemi neden olduğu gibi kabul etmiyorsunuz.neden.nedennnn...
-
-
sayın kazan, hoş geldiniz. fakat şiirde bir anlatım bozukluğu var ki söylemezsem çatlarım yahu: " Ayyaş Rüstem zor da olsa tövbe etti içki iç-memeye " içki içmemeye tövbe edilmez. içki içmeye tövbe edilir. dolayısıyla bu kısım, "Ayyaş Rüstem zor da olsa tövbe etti içki içmeye" şeklinde olursa anlatım bozukluğu ortadan kalkmış olur saygılar efendim
- 3 cevap
-
- 1
-
-
sevgili gecekuşu, zaten evrimcilerden masallar şeklinde bir başlık açmak aşağılama çabasından başka bir şey değildir. saygıdan mahrum ve üstelik de tümüyle gülünç bilim dışı iddialarla evrim teorisini, olur olmaz sitelerden alınan ikinci-üçüncü el doğruluğu olmayan bilgilerle çürütmeye çalışma çabası asıl olarak gülünçtür. bakın mesela ne iddia edilmiş. "Dawkins'in zürafası" deniliyor: zürafa örneklerini vererek evrim'i çevresel koşullara bağlayan Dawkins değil Lamarck'tır. maymunlarla insanların kromozom sayılarının eşitsizliğinden bahsedilmiş ki, dillere destan olacak cinsten. yanıt vermek bile zaman kaybı olur; gayet tabi kromozom sayıları farklı olacak. aynı olması söz konusu olamaz. buradan hareketle kendilerince teori yaratmaya çalışanlar ancak okuma ve anlama sorunu yaşayanları kandırabilir sanırım.
-
Bekir Coşkun: Başıma bir şey gelecek diye ödüm kopuyor!
Odris şurada cevap verdi: Odris başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
-
Bekir Coşkun: Başıma bir şey gelecek diye ödüm kopuyor!
Odris şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
-
Evrim bir "Kuram" mıdır, bir "Olgu" mudur, yoksa bir "Yasa" mıdır?
Odris şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
Yukarıda kısaca bilgi vermiş olmakla birlikte tam da bu noktada karşımıza birbirinden farkı olan iki farklı teori çıkıyor ki bunlar Darwin’in savunduğu görüş ile Lamarkizm’dir. Lamarck ve Darwin aslında iki evrimci bilim adamı-araştırmacıdır. İkisi de evrimi savunur. Öyleyse nerede ayrılırlar? Hangi noktada görüşleri bir diğeriyle çakışır? Şimdi tam da bu noktada karşımıza çıkan bu soruları yine anlaşılır bir dille çeşitli kaynaklardan da faydalanarak kendimce izah etmeye çalışacağım. Önce Lamarck’la başlayalım: Jean-Baptiste Lamarck (Tam adı Jean Baptiste Pierre Antoine de Monet, Chevalier de Lamarck) olan, evrim konusunda yaptığı çalışmalarla bilinen doğa bilimcidir. 1 Ağustos 1744 - 1829 Yılları arasında yaşamıştır. Lamarck’ın “Kazanılmış karakterlerin iletimi” tezi oldukca büyük tartışma yaratmıştır, fakat ne var ki genetik aktarım prensiplerinin ortaya konmasıyla görüşleri geçerliliğini yitirmiştir. Bitki ve hayvan örneklerinin bilgili uzmanlarının kontrolünde sınıflandırılmasını ileri süren modern müze kolleksiyonculuğu kavramını ilk ortaya atanlardandı. Omurgasızların sistematiği ile ilgilenerek temel organların fonksiyonlarını ve yapısını incelemiş, çeşitli solucanlar ve yumuşakçalar arasındaki yüzeysel benzerliklerin altındaki farkları göstermiştir. Lamarck kendi döneminin ilk büyük botanikçisidir. Flore Françoise (1778) adlı eserinde Fransa'da yetişen bitkileri sınıflandırdı. Lamarckizm teorisinde çevrenin, bitkilerin değişmesindeki önemi anlatılır. Lamarck’ın Evrim ile ilgili görüşleri Lamarck’a göre, çevredeki dönüşümler gereksinimlerdeki değişimlere yol açıyor, bunun üzerine hayvanlar, “onları doğuran doğuran gereksinimler kadar süren” yeni alışkanlıklar ediniyorlardı. Alışkanlıkların değişmesi, eylemlerin değişmesine yol açıyor ve hareketler farklılaşıyordu; bir organın daha çok çalışması onu güçlendirecek, kullanılmaması köreltecekti. Sonunda edimlerdeki bir değişiklik ortaya bir biçim değişikliği çıkarıyordu. Lamarck, kuramını açıklamak için bir çok örnek ileri sürdü: zürafa, ağaç yapraklarını koparıp yemek zorundaydı; bu alışkanlığı yerine getirmek üzere, bacakları ve boynu uzuyordu. Su yöresinde yaşayan kuşların ayak perdesi, kıyı kuşlarının kıyı kuşlarının uzun bacakları hep aynı biçimde açıklanabiliyordu. Doğada türlerin değişebileceğini ileri sürerek çevre şartlarının türleri etkilediğini bu nedenle oluşan türlerdeki değişikliklerin yeni bireylere aktarıldığını savundu. Lamarck canlıların oluşumu ile ilgili iki varsayım oluşturmuştur. Lamarck’a göre çevre değişirse canlı içten duygularla çevresine uyar ve yaşar. 1.Kullanma ve kullanılmama kuralı: Lamarck’a göre canlının kullandığı organlar gelişir; Kullanmadığı organlar küçülür ve körelir. Zürafaların boyunlarını çok uzatmaktan böyle uzadığını ileri sürer. Gereksinim, gerekli organı yaratır; kullanım o organı güçlendirir ve büyütür; kullanım yokluğu, gereksiz organın körelmesine ve yok olmasına yol açar. 2.Kazanılan özelliklerin kalıtımı kuralı: Kullanma ve kullanmama ile kazanılan bu özelliklerin yavrulara geçtiğini savunur; çevre koşullarının etkisiyle kazanılan özellik üremeyle aktarılır. Ancak kullanılan organın gelişmesi bir modifikasyondur ve süreklilik göstermez. Değişmenin olabilmesi için üreme hücrelerini etkilemesi gerekir. Lamarck’ın bu varsayımı ispatlanamamıştır. Çünkü modifikasyonlar kalıtsal değildir. Lamarck’ın sisteminde ‘Evrim Teorisi’, ‘Tanrı’nın hikmeti’ ile özdeşleştirilmişti. Burada, türlerin yok olmasının Tanrı’nın hikmetine aykırı görülmesinin sebeplerinin ne olduğu sorulabilir. Birinci sebebin, canlıların varlığının sadece insanlara hizmet olduğu şeklindeki inanış olduğu söylenebilir; yok olan türlerin insanlara bir yararı olamayacağına göre, bu türlerin varlığı Tanrı’nın hikmetine aykırı bulunuyordu. Her şeyin insan için yaratılmış olduğuna dair inanç, Tanrısal hikmet adına yanlış anlayışların oluşmasına yol açmıştır. Astronomideki Aristoteles-Batlamyussistemi ile biyolojideki Linnaeus’un sistemleri, bu yanlış önkabulden dolayı yanlış sonuçlara varan sistemlerin en önemlileridirler. Evrensel oluşumları sırf ‘insana hizmet gayesi’ ile sınırlamak Tanrısal hikmeti sınırlamak değil midir? Ikinci sebep, Aristoteles’ten beri gelen ‘varlık skalası’ fikri idi. Eğer bazı türler yok olmuşsa ‘varlık merdivenleri’nde eksiklikler olacağı ve bunun Tanrı’nın mükemmel yaratışı ile uyuşmayacağı düşünülüyordu. Hatırlanacağı gibi, ‘varlık skalası’ anlayışında, her tür başka iki türün arasında yer alır, türler arası uçurumlar yoktur ve türler hiyerarşik bir sıralanmayla ‘varlık merdivenleri’nde belirli bir yere sahiptirler. Bu anlayışta eğer bu zincirin tek bir halkası olan bir tür bile çıkarılırsa sistem bozulacaktır. Bu yüzden hiçbir tür yok olamaz. Böylesi zihinsel bir kurgu, Tanrısal hikmetle özdeşleştirilmiş ve doğadaki varlıksal (ontolojik) yapı ile karıştırılmıştır. Bazı türlerin yok olduğunun anlaşılmasıyla, bu sanal kurgunun sadece filozofların zihinlerinden çıkan bir hayal olduğu ortaya çıkmıştır. Sonradan birçoklarının fark edeceği gibi Tanrısal hikmet ile türlerin yok olması arasında bir zıtlık bulmak suni bir sorundur. Tanrı’nın yaratışındaki hikmetleri, insana hizmet veya insanın gözlemiyle sınırlamaktan doğan hatalar yanlış yargılara yol açmıştır. Lamarck bu suni soruna çare bulduğunu düşünüyordu. (Bu noktada görüldüğü gibi Lamarck’ın, İlkçağ Yunan filozoflarından çok fazla etkilendiği anlaşılıyor. İddiaları bilimsel araştırmaya dayanmaktan çok felsefi yaklaşımlardan ibaret) Onun çağındaki ünlü muhalifi Cuvier (1768-1833), anatomi ve fosilbiliminde kendi döneminin en yetkin isimlerinden biriydi ve Lamarck’ı, ‘varlık merdivenleri’nde ilerleme (evrim) olduğunu söyleyen fikirlerinden dolayı eleştirdi. Canlılar dünyasında ‘hiyerarşik bir skala’ olmadığını, canlılar dünyasının en aşağıdan en yukarıya dizilmeye uygun olmayacak kadar çok çeşitli olduğunu söyledi. Cuvier’in çağdaşları, onun, Lamarck’ın Evrim Teorisi’ni geçersiz kıldığını düşündüler. Lamarck’ın, yeryüzünün, ufak ve yavaş değişimleri adım adım geçirdiğini düşünmesine karşılık; Cuvier, yeryüzünün, büyük değişimler (katastrofik) geçirdiğini savundu ve türlerin yok olması ile yeni yaratılışları bu değişimlere (Nuh Tufanı gibi) bağladı. Mısır’daki mumyalanmış hayvanlarla günümüz hayvanlarının aynı olmasını, türlerin sabitliğine ve evrimleşmenin, türlerin yok olmasını önleyecek bir mekanizma olamayacağına karşı delil olarak kullandı. Lamarck, canlılara içkin olan ve onları kompleksliğe götüren bir eğilim olduğunu ve bunun, Yaratıcı’nın canlılara bahşettiği bir unsur olduğunu söyledi. Lamarck’a göre, en basit canlılar ‘kendiliğinden oluş’ yoluyla oluşuyordu ve daha sonra en kompleks canlılar baştaki bu ‘kendiliğinden türeyen’ canlılardan evrimleşiyordu. Insan en yüksek mükemmelliği temsil ettiği için, canlılar insana yaklaştıkları ölçüde mükemmeldi. İnsan evrimin en son ürünüydü ve maymunumsu canlılardan evrimleşmişti. Böylelikle Lamarck, Darwin’den önce maymunumsu canlılardan insanın evrimleştiğini açıkça söyledi. Descartes ve Buffon gibi Fransız düşüncesinde etkin olan ve insanla hayvanlar arasına geniş bir uçurum koyan düşünürlere karşı Lamarck, insanla hayvanları evrimsel bir şemada birleştirdi. Lamarck’ın Evrim Teorisi’nin günümüzde algılanan şekliyle Evrim Teorisi’nden önemli farklarından biri, onun bütün türler için ‘ortak bir ata’yı savunmamış olmasıdır. Buffon ‘kökensel türler’in, diğer türler için ‘ortak bir ata’ olduğunu savunmuş, fakat evrim fikrini reddettiği için tüm türler için ‘ortak bir ata’yı reddetmiştir. Lamarck ise kendiliğinden türeyen birçok basit canlı formundan kompleks canlıların ‘farklı evrimsel çizgiler’de oluşumunu öngördüğü için ‘ortak bir ata’ fikrine tamamen yabancıydı. Lamarck, çevredeki yavaş değişikliklerin canlılarda yeni ihtiyaçlar doğurduğunu, bu ihtiyaçlar sonucunda canlıların hareketlerinin bedenlerinde değişiklikler oluşturduğunu ve bu değişikliklerin sonraki nesillere aktarıldığını söyledi: Kullanılan organlar sinirsel sıvıdan daha çok faydalanıp gelişiyor, buna karşın kullanılmayan organlar köreliyordu. Bilinen en ünlü örneğe göre zürafaların boyunları yüksek dallardaki yaprakları yiyebilmek için uğraşmaları sonucunda uzamıştır ve bu özellik sonraki nesillere aktarılıp türün özelliği olmuştur. Lamarck’ın bu yaklaşımı türlerin oluşumunu doğal seleksiyon temelinde açıklayan Darwin’inkinden farklıdır. Örneğin Darwinci tarzda uzun boyunlu zürafaları açıklamaya kalkan biri; önce kısa boyunlu zürafaların olduğunu, bazı uzun boyunlu varyasyonlar (çeşitliliğin içinde bir tip) oluştuğunu ve bu uzun boyunlu zürafaların daha iyi beslenebilmelerinden dolayı, yani daha avantajlı olmalarından dolayı yaşadıkları, kısa boyunlu olanların ise doğal seleksiyon sonucunda yok olduklarını söyler. Lamarck’ın anlatımında çevresel değişiklikler öncedir, bunlar canlıdaki değişime sebep olur. Darwin’de ise rastgele varyasyonlar önce vardır, doğanın düzenleyici etkisi olan doğal seleksiyon sonra devreye girer. Mendel’in ve Weismann’ın çalışmaları, Lamarck’ın Evrim Teorisi’nin kalbi olan ‘sonradan kazanılan özelliklerin aktarılması’ fikrinin yanlışlığını gösterdi. Weismann ünlü deneyinde, farelerin kuyruklarını kesti ve birçok nesilde devam ettirdiği bu uygulamanın farelerde hiçbir değişikliğe sebep olmadığını gösterdi. Lamarckçılar’ın sonradan kazanılan özelliklerin aktarılabildiğini göstermek için yaptıkları tüm deneyler sonuç vermedi. Genetik biliminin ve embriyolojinin bilinen tüm çalışmaları çevresel faktörlerin, üreme hücrelerindeki genetik koda etki etmeyeceğini ve embriyonun (yeni canlının), bu genetik koda göre gelişeceğini göstermiştir. Binlerce yıldır sünnet olan Yahudilerin çocuklarının sünnetsiz doğması ve eskiden beri ayaklarını özel ayakkabılarla sıkan Çinli kadınların çocuklarının dört burunlu hermotopoglitler olması kalıtım modelini yanlışlamaktadır. Darwin de sonradan kazanılan özelliklerin aktarılabileceğini düşünüyordu; ama bu mekanizma, onun teorisinde, Lamarck’ta olduğu kadar önemli değildi. Bütün bunlara göre Lamarckçılık, ciddi eleştirilere yol açan iki kurala dayanıyordu. Çevre bireysel organizma üzerinde, uyumlar yaratarak söz götürmez bir etkide bulunursa da Lamarck, çevrenin etkisine organizmanın her zaman yararlı bir değişmeyle karşılık verdiğini kabul ediyordu. Gerçekte bu değişme, genellikle herhangi bir değişmeydi. İkinci kurala gelince, kazanılan özelliklerin kalıtımını aydınlığa kavuşturmak için girişilen bütün deneyler başarısızlığa uğramıştı. Bu saptama lamarckçılığı yıkıyordu. Uyarlanma cevaplarının kalıtımsal aktarımsızlığı, onların tüm evrimsel değerlerini ortadan kaldırıyordu. Bütün eleştirilere rağmen, lamarckçılık büsbütün bırakılmadı ve “yeni lamarckçılık” olarak bilinen bir adla tekrar gündeme getirildi. Daha sonra Darwin'le devam edeceğiz. (Kaynaklar: wikipedi, Meydan Larousse, Büyük Larousse, -bloji.tr.gg-) -
süpermen geri döndü!
-
.....::Radya::.....
Odris şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
pphuhahahahahaa -
-
Sivas Davası Zaman Aşımına Uğradı!
Odris şurada cevap verdi: Odris başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
ben de olayın olduğu gün "laik" orgeneral doğan güreş'in genelkurmay başkanı olduğu dönemde, yaklaşık 10-15 adet erle olay yerine gelen askerlerin başındaki komutanın erleri orada öylece bırakıp aracına binip nasıl oradan uzaklaştığını ve "laik" ordunun orada insanları nasıl savunduğunu, savunulan bu insanların da ne de güzel yandığını biliyorum ve de hatırlıyorum. hemen ardından aynı ordunun laiklik bahanesiyle yönetime el koyacağım derken 28 şubattan itibaren şimdilerde çok kızdığımız recep tayyip erdoğan'ı nasıl kahramanlaştırdığını ve iktidara taşıdığını hatırlıyorum. bu arada şeriatçılar iran'a diye bağıran laik kesimin sırtını orduya dayayıp demokrasiyi nasıl unuttuğunu ve her şeylerini orduya bağlayarak nasıl keyiflerine vardıklarını hatırlıyorum. ardından anti-laik kesimin bu safça atalet halinden yararlanarak nasıl örgütlendiklerini ve her geçen gün nasıl güçlendiklerini hatırlıyorum. "hayırlı olsun"... işte recep tayyip erdoğan'ın "hayırlı olsun"u budur ve o kesim için bu ordunun çıkarcılığı ve bu laik kesimin ataleti gerçekten de çok hayırlı olmuştur. -
Sivas Davası Zaman Aşımına Uğradı!
Odris şurada cevap verdi: Odris başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
1993′te Sivas Madımak otelde 35 insanı diri diri yakarak gerçekleştirdiği katliamın katillerinin avukatlığını yapanlar şu anda neler yapıyor merak ediyor musunuz? Av. Şevket Kazan, eski RP milletvekili ve eski Adalet Bakanı, şu an Saadet Partisi’nde Av. Celal Mümtaz Akıncı, Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi Av. Hayati Yazıcı, AKP’nin devlet bakanı Av. Haydar Kemal Kurt, AKP Isparta Milletvekili Av. Zeyid Aslan, AKP Tokat Milletvekili, Tayyip Erdoğan’ın eski avukatı Av. Hüsnü Tuna, AKP Konya Milletvekili Av. Burhanettin Çoban, Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı Av. Faik Işık, Tayyip Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı Av. İbrahim Hakkı Aşkar, 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili Av. M. Ali Bulut, AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi Av. Bülent Tüfekçi, AKP Malatya İl Başkanı Av. Halil Ürün, RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP Afyon Belediye Başkan adayı Av. Mevlüt Uysal, AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı Av. Nevzat Er, Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı Av. Suat Altınsoy, AKP Konya İl Bşk. Yardımcısı Av. Tayfun Karali, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü Av. Ferruh Aslan, İst. Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü Av. İbrahim Kök, AKP Elazığ milletvekili aday adayı Av. Ali Aşlık, eski AKP İzmir İl Başkanı Av. Bedrettin İskender, AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı Av. Ekrem Bedir, Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi Av. Eyüb Karagülle, eski Saadet Partisi İlçe Başkanı Av. Faruk Gökkuş, AKP, Kâğıthane Belediye Başkanlığı aday adayı Av. Hasan Hüseyin Pulan, AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi Av. Hurşit Bıyık, AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı Av. Reşat Yazak, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu üyesi -
Sivas Davası Zaman Aşımına Uğradı!
Odris şurada cevap verdi: Odris başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
Olacak şey değil! Başbakan Sivas katliamı davasının düşmesiyle ilgili görüşü sorulduğunda "ülkemize ve milletimize hayırlı olsun" dedi. Grup toplantısındaki konuşmasında ise 1 saat boyunca konuşan Erdoğan, Sivas katliamı konusunda tek kelime dahi etmedi. Konuşmasının yaklaşık %80 lik dilimini CHP'yi eleştirerek geçirdi. -
-
4+4+4 Tasarısı Jet Hızıyla Geçirildi
Odris şurada cevap verdi: Odris başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
-
demokrasi ödülü mü?! hangi kurum ya da örgüt veriyor bu ödülü acaba sayın politika?
-
.....::Radya::.....
Odris şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
çiçeksiz gelinir mi yaa..öff... iyi ki ben varım yaa -
.....::Radya::.....
Odris şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
aman dikkat. rica ederim -
.....::Radya::.....
Odris şurada cevap verdi: sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... başlık Anı Defteri - Defterleri
efendim, forumumuzun çok sevdiğim nadide şahsiyetlerinden Radya arkadaşımız bir süre önce talihsiz bir kaza atlatmış. yeni haberim oldu, kendisine geçmiş olsun diyorum ve bu çiçekleri masanın üzerine bırakıyorum. tekrar geçmiş olsun. iyi olmasına sevindim saygılar.. sevgiler...