Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
19 mayıs 1919
var var hani o Atin tekmesini yemisti ya Artislik yapayim derken,, o günden beri birtürlü psikolojisi düzelmedi hep istiyorki hep yolum Manisaya düssün hep mesir macunu dagitayim? sevgili müritlerime, gerci son dagittiginda üzmez olayi patlak verdi ya! neyse o onlarin sorunu onlar ayri dünya..
-
19 mayıs 1919
evet ne yazik ki onlarin bu törenlere katilmalarini müritleri seyhleride istemiyor? onlarin anliyabilecegi bir tören vardir,, zikir töreni
-
KANALTÜRK HAKKINDA................
Kanal-Türk'ün ana haber programını izliyorum. Kameraman bir Tuncay Özkan'ı çekiyor yakın çekim… Bir, kanalın genel yayın müdürünü… Titreyen sesler, küfür, kıyamet, hakaret dolu sözler, buğulanan gözler ve kameramanın hiçbir şeyi kaçırmama telaşı üst üste, alt alta, her şey ve hepsi birbirine karışıyor… Tıpkı, Kanal Türk'ün, tıpkı Tuncay Özkan'ın, tıpkı Bizkaçkişiyiz adı verilen "platform'un Türk siyasi hareketi içinde yarattığı kafa karışıklığı gibi… Kişisel bir sohbette dahi kolay kolay söylenemeyecek hakaret dolu sözleri bağıra çağıra haykırıyor Tuncay Özkan… - Evet ben sattım Kanal Türk'ü, diyor. - Ben sattım, çünkü… Elinde iki adet kağıt var Tuncay Özkan'ın. Birinin Vergi dairesinden geldiğini söylüyor, ötekisinin ise, SSK'dan… - İşte bu yüzden sattım televizyonu… - Çünkü, yarın bu kurumlara borçlarımızdan dolayı icrada satılacaktı Kanal Türk… Böyle diyor. Ve yayın süresi içinde Kanal Türk'e arka çıkmayanlara veriyor, kalayı… Veriyor hakareti! İnsan, bir kez daha üzülüyor Tuncay Özkan'ı dinlerken, seyrederken. Ve düşünüyor… Bir duygu seli içine gömülme konumundan yavaşça kurtularak, aklın aydınlığı ile bakıyor olup bitenlere… Ve bir şeyleri görmenin zamanının gelip, geçmekte olduğunu (da) bu arada fark ediyor. Tuncay Özkan, bir şey daha söylüyor ekran başındakilere: - Yeni bir televizyon alacağım; yeni bir siyasi parti kuracağım; köy köy dolaşacağım… Bu mücadele bitmedi daha… İçinde yaşadığımız sürecin ciddiyeti, hepimizi, zorunlu olarak soğukkanlı olmaya ve her olayı, her yazıyı ve her söylemi dikkatli bir akıl süzgecinden geçirmeye doğru iteliyor. Bir duygu seli biçiminde ekranlardan bizlere doğru yöneltilen "olay"ları… tekrar ve tekrar gözden geçirmemiz gereğini önümüze koyuyoruz. Ve (yeniden) dikkatlice düşünüyoruz: - Ne için icraen satılma durumuna gelmiş Kanal-Türk? - Devlet'e olan vergi borcu ve SSK'ya olan çalışanların pirim borcu için… İlginç!.. - Peki niçin ödenmemiş bu borçlar? - Çünkü, kanala kimse ilan vermemiş... - - Peki Ulusal Kanal hemen hemen hiç ilan almadan yıllardır nasıl sürdürüyor yayınını? Bu nasıl oluyor? (Cevaplanması gereken ciddi bir soru bu.) Diğer önemli bir nokta… Kanalı satın alan Fettullahçı Akın İpek, neden bir gün sonra icra ihalesine girmiyor da, gelip Tuncay Özkan'dan satın alıyor televizyonu?.. Bu noktada iki şık var: 1.- İcra ihalesinde Kanal Türk çok daha yüksek bir bedele satılabilirdi. Akıp İpek, erken davranıp, daha az para ile, iyi bir yatırım yaptı. Ama bu durumda da, Devlet alacağının tamamına kavuşamamış oldu. (Bu konu da cevaplanması gereken diğer bir soru!) 2.- Akın İpek'in parası çok… Kanal Türk'e destek çıktı… Ne dersiniz? Biz, bu olasılığa, "olmaz", demek eğilimindeyiz. Geçiyoruz. Peki kim bu Akın İpek? İşte bu nokta çok önemli!.. Çünkü Tuncay Özkan, defalarca teşekkür etti bu kişiye ve şirketlerine… Sağ olsunlar, dedi; Var olsunlar, buyurdu. Gelelim mi, Kanal Türk'ün defalarca teşekkür ederek, göklere çıkarttığı bu kişi ve şirketlerinin kim olduğu meselesine… Sanırız, önümüzdeki günlerin medya haberleri, bu kişilerin kim oldukları konusundaki geniş açıklama ve bilgilere sahne olacaktır. Biz sadece kısaca, birkaç not düşmekle yetineceğiz… Arkası mı?... Arkası yarın… Hatta, yarından da yakındır bu haberlerin!.. Buyurun kısa (ve oldukça önemli) bilgi notlarına… Haberi birlikte okuyoruz: Tuncay Özkan, sahibi olduğu Kanal-Türk'ü Fethullahçı Akın İpek'e sattı. Borsa'ya gönderilen açıklamaya göre Koza Davetiye ve Bugün Gazetesi'nin sahibi Hamdi Akın İpek, Kanal-Türk hisselerinin yüzde 99.99'unu satın aldı. Hamdi Akın İpek'in Kanal-Türk'ü borçlar ve 20 milyon dolar karşılığı satın aldığı belirtiliyor. Peki Kanal-Türk'ü satın alan Hamdi İpek Akın kim? Hamdi İpek Akın, Fethullah Gülen'i gençlik yıllarından bu yana tanıyor. Fethullahçı çevrelerde Gülen'in iki numaralı adamı olarak biliniyor. Bugün gazetesi ile Eti Gümüş'ün sahibi olan İpek, Ankara'daki Fethullah Gülen okullarının yönetim kurulunda yer aldı. Bugün Gazetesi'nin kime ve neye hizmet ettiğini bilmeyenler varsa eğer, bir zahmet, bilenler bilmeyenlere anlatıversin… Biz bu filmi daha önce de bir yerlerde görmüştük, gibi bir his var içimizde… Hani bir kanalın sahibi olup, sonra partisini kuran ve seçimlere "bir Bölen" olarak katılan birileri vardı?.. - Kimdi o?.. ..............................
-
19 mayıs 1919
Başbakan törenlere katılmayacak Başbakan Erdoğan'ın rahatsızlığı nedeniyle 19 Mayıs kutlamalarına katılmayacağı açıklandı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, gözünde beliren sağlık sorunu nedeniyle doktorların tavsiyesi üzerine bugünkü 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine katılamayacağı bildirildi. Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan açıklama şöyle: “Gözünde beliren bir sağlık sorunu sebebiyle doktorların ısrarlı istirahat tavsiyesi üzerine Sayın Başbakanımız, yarınki (19 Mayıs) programlarına katılamayacaktır. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerinde Sayın Başbakanımızı Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek temsil edecektir.”
-
İslam Ülkeleri "first lady"lerinin başı açıkken TÜRKİYE'NİN Kİ TÜRBANLI... (Ülkemizin imajını gittikçe bozan zihniyet...)
Başörtülüleri üniversiteye almayalım,,, evet alinmiyacak bu ülkenin kurallari var hem neden alinsin bir faydasimi olacak Türban takipta rujsuz boyasiz bir bayan gördünüzmü ve o bayan evlendikten sonra devletin sirtindan halkin vergileriyle o okudugunun hakkini calisarak geri teslim edecekmi? yoksa sadece onlarin görevi? Egitimi çagdısı anlayısa sürüklemekten baska Okullari karacarsafa takkeli´ye teslim etmekten baska baska görevlerimi var zannediyorsunuz? Unutmayalim böyle yaklaşımlar ulusumuzu Türk Halkini caresizlige sürükler! bu cagda daha bunlari kavrayamiyormusunuz? dünün Ahlak kurallariyla bu ülkeyi yönetmeye calisanlarin farkinda degilmisiniz? dünün o Ahlak kurallariyla nice üzmezlerin ülkemizin her bir bas kösesinde yerini alacagini göremiyormusunuz simdiden bir cok ückagitcinin dolandiricinin kacak villalarin tepesine kondugunu göremiyormusunuz? zannediyormusunuz verimli müritlerine bu villalardan birer tane dagitacaklar? yoksa müritlerin bile ellerindeki son degerli ne varsa sonuna kadar kullanicaklarini bilmiyormusunuz.. sonra imam hatipler ihtiyacdan kat kat fazla buna nazaran simdiye kadar bu konuda yeterince saygili davranilmadimi?,, ikincisi iyi bir dini egitim bilhassa imam hatiplerde ve camilerde sadece ve sadece Türkceyle olur sizler bu sorunu cözecek hangi acilim yarattiniz sonra bu ülkenin gerilemesi soyulmasi Adnan menderesle baslar imanla soyacaklarin önünü acmistir ve simdiye kadar soyanlar bugün oldugu gibi dünde iman gücüyle soymuslardir..
-
İslam Ülkeleri "first lady"lerinin başı açıkken TÜRKİYE'NİN Kİ TÜRBANLI... (Ülkemizin imajını gittikçe bozan zihniyet...)
CHP kurultayında uzuuun uzun konuşmalar yapılacağına, salondaki dev ekranda Hüseyin Üzmez in "din ve ahlak" konuşmaları yayınlansaydı, CHP ye neden ihtiyacımız olduğu daha iyi anlaşılırdı aslında. * Veya, uzuuun uzun dil dökeceğine, ver ekrana tesettür defilesi yapan üç eşli modacıyı, "tekeşlilik mümkün olsaydı, kerhane olmazdı" desin... * Ne anlatıyorsun ekonomiyi mekonomiyi... Çıkar belediyeci arkadaşı kürsüye, anlatsın, iman gücüyle portakal sıkarak Kábe manzaralı ev nasıl alınır? * Ya da, ver Başbakan ın sesini salona gümbür gümbür, "Batı nın ilmini alacağımıza, ahlaksızlığını aldık" desin. * Dinlesin Türkiye... En son, çağır Profesör Yaşar Nuri Öztürk ü CHP ye geri, özür dile, tak rozetini, haykırsın: "Türk halkı neden asırlardır kandırılıyor? Yanıtın Kuran da olduğuna inanıyorum. Kuran Allah ile aldatılmayın ihtarında bulunuyor. Neden? Çünkü, Allah ile aldatılanların en büyük sorunu, aldatıldıklarının farkında olma imkánından yoksun bulunmalarıdır... Derinden inandıkları ve içtenlikle teslim oldukları bir değer, kendileri aleyhine kullanılıyor. Bunu fark etmeleri kolay değildir... Türk halkı, dinine olan derin saygısı, İslam a duyduğu teslimiyet yüzünden, çoğu kez savunma, eleştirme gücünü kullanmıyor. Daha önemlisi, Allah ile aldatanlara karşı aklını kullanmıyor. Akıl işleyecek, dindarlık insanlar arasında bir değer ölçüsü olmaktan çıkarılacak ki, Allah ile aldatma tezgáhlarının maskesini düşürebilsin, arka planını görebilsin." * Kişisel değil... Toplumsal mücadeledir bu. Lütfen, gidin, Profesör Yaşar Nuri Öztürk ün, yukarıda önsözünden birkaç satırını verdiğim, "Türkiye yi Kemiren İhanet-Allah ile Aldatmak" kitabını alın, okuyun, çocuklarınıza, eşinize-dostunuza, komşularınıza okutun. Kurtuluşun başka yolu yok çünkü. .............................
-
Türkiye Bu Kitapları Okuyor
Vakit terbiyesizliği Milano’daki evinde solunum ve kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitiren sanatçı Leyla Gencer’in vasiyetini birinci sayfadan veren Vakit Gazetesi büyük bir terbiyesizliğe imza attı. “La Diva Turca” olarak da anılan soprano Leyla Gencer'in külleri, vasiyeti üzerine Dolmabahçe'den İstanbul Boğazına serpildi. Dün, Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültaş'ın 'niye kirletiyorsunuz suyumuzu!' diyerek karşı çıktığı vasiyeti bugün Vakit Gazetesi aşağılama ve hakaret içeren bir haberle gündeme getirdi. Dinimiz inançlara saygıyı öğütlerken, hoşgörü İslam'ın temeliyken, ülkemizi yurtdışında başarıyla temsil etmiş bu saygın sanatçıya Vakit'çiler aşağıdaki rezil ifadeleri layık gördüler. Böylece **** kafaların inanç hürriyetinden ne anladığını da açıkça ortaya koymuş oldular... 'Türkiye çöplük mü' başlığıyla verilen haberde Leyla Gencer 'Türk halkının dinin beğenmeyip Hristiyan kalmakta ısrar eden' biri olarak tanımlanıyor 'Boğazı kirletmeye kimsenin hakkı yok' deniliyor. İŞTE VAKİT GAZETESİ'NİN O HABERİ Türkiye çöplük mü? "Türk halkının "din"ini beğenmeyip "Hırıstiyan" kalmakta ısrar eden, "Türkiye'yi beğenmeyip ömrünü İtalya'da geçiren soprano Leyla Gencer'in, yakılan cesedinin küllerinin Boğaz'a serpilmesini istemesine büyük tepki var... vatandaşlar 'Boğaz'ı kirletmeye kimsenin hakkı yok!.. Türkiye çöplük mü?.. Herkesin vasiyeti yerine getirilecekse, Yusuf Bozkurt Özal'ıbn naaşının defninde niye kıyametler koparıldı" dediler."
-
İMAM EFENDİ KADINLARDAN DAYAK YEDİ
yazdiklarindan malesef birsey anliyamadim kusura bakmayin
-
1 Mayıs’a Merhaba...
Avrupada 1.Mayis´i calisan calismayan emekcinin herkesimi doktoru polisi sanatkari madencisi tarimla ugrasani ugrasmayani yani 7.den 70.mise herkes kendisi calisiyor olabilir veya günü geldiginde calisacagini bildigi icin bu kutsal bayrami emegin kutsal bayramini nese icinde kutlar ne meydanlara inmekten korkar nede kirlara cikmaktan nede sokaga cikmaktan evet o gün geldiginde ülkenin tüm halki bir nevi bir sekilde 1.Mayisi kutlamak icin sokaklara dökülür nese icinde coluk cocuk.. en Irkcisi dahi o bayramda yerini alir!
-
İMAM EFENDİ KADINLARDAN DAYAK YEDİ
kusura bakmayin tam olarak ne demek istediginizi anliyamadim! anlamaya calistigim kadariyla sadece sunu söyleyebilirim kavgali dünyada kavgayasa hazirlikli olmak gerek yada teslim olmayi yada sizin deyiminizle cocuklara büyünce nasil teslim olacagini ögretmeyi?
-
Ingiliz kralicesi niye gelir Türkiye'ye?
KRALİÇE ELIZABETH TÜRKİYE'YE NEDEN GELDİ? Türkiye günlerdir İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth in Türkiye ziyaretini konuşuyor. Ancak bu ziyaretin içeriği konusunda kafa karışıklığı hala sürüyor. Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal: "Şimdi birincisi şu: Kraliçe Elizabethin Türkiyeyi ziyaretinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birincisi Anıtkabir de deftere yazılan cümle, orada çok açık ve çok net bir mesaj var. Nedir o mesaj? Atatürk bizim dostumuzdur diyor. Bunu İngiltere Kraliçesi her yerde her şekilde söyleyen, yazan bir insan değil. Şimdi bu dostumuzdur kelimesi bir defa çok önemli bir yani Atatürk ün İngilterenin Kraliyetin dostun olduğu çok önemli bir taraf. İkinci bir husus İngiltere Kraliçesi turistik gezi yapmaz, İngiltere Kraliçesi hiçbir zaman turistik gezilere çıkmaz, çıkamaz. Fakat İngiliz Hükümetinin İngilterede hükümetin isteği üzerine bazı girişimlerde bulunur. O zaman kalkar bir ülkeyi ziyaret eder, bazen iki kere de gider, üç kere de gider, gerekli olur ise eğer şimdi biz Türkiye de yerleşik bir kanaat var, efendim İngiltere de krallık sadece göstermeliktir, sadece işte efendim sembolik olarak oldular, bu yalandır, palavradır. Neden? Çünkü İngiltere Kraliçesi bir Anglikan Kilisesinin başı; iki parlamentoyu açma ve kapama yetkisi kraliçede. Açma ve kapama diyorum, dikkat! Üçüncüsü İngiltere Kraliçesi aynı zamanda İngiliz Silahlı Kuvvetlerinin de başı. Dördüncüsü bakın adı üstünde Majestelerinin İstihbarat Servisi değil mi? FI 1, 5 ve 6. bunların da bağlı oldukları en üst yer İngiltere Kraliçesi. Şimdi İngiltere Kraliçesi efendim hiçbir şeysi yok, fazla bir numarası yoktur, o turisttir gelir gider, işte şunu yapar, bunu yapar bunlar doğru değil. Benim düşünceme göre bakın Cumhurbaşkanı şuanda Türkiye de Cumhurbaşkanı açılan bir davadan dolayı siyasi yasaklı olma döneminde. Siyasi yasaklı olan bir kişi olabilecek bir kişi, şu anda siyasi yasaklı değil ama ihtimal dahilinde. Dolayısıyla öyle bir kişiye bir nişan verilmesi bu da çok manidar. Çünkü öyle durumda olan bir kişiyi siz mahkemede ne şekilde ele alabilirsiniz bu da ayrı bir konu. Son bir noktaya daha değineyim bu Türkiyede bilinmeyen enteresan bir husus. Benim dikkatimi çekti. Genel heyetin içinde yer alan kişilerden biri Granvil Beynat diye birisi. Şimdi bu zat, Amerikalı, bunun hanımı İsrailli çok önemli bir istihbaratçının ailesinin kızı. Bu şahısın aynı zamanda çok çok güzel Türkçe konuşur bu adam. Ve konuşmasının da ötesinde Abdullah Güle en yakın adamdır ve Majesteleri’nin Güvenlik Teşkilatlarının da en sevdiği şahıstır. Şimdi benim şaşırdığım husus bu adamın da bu heyetin içinde yer alması. Bu adamın burada yer almasıyla Abdullah Gülü hatta gidip kendi evinde kalmıştır Abdullah Gül, bu Granvilin evinde de kalmıştır zamanında. Eskiden Davos taydı bu Granvil. Dolayısıyla da ki ben bu noktaya dikkat çekeyim ki gazeteciler biraz da bu konularla ilgilensinler, yok üzümlü elbise giydi, yok çilekli eldiven taktı falan diye abuk sabuk şeylerle uğraşacaklarına biraz da bu konulara baksınlar. Ve buradan yola çıkarlarsa sanıyorum epey güzel bilgilere ulaşırlar. Söylediğim gibi bakın gelen şahısın kimliğini söyledim, o şahısın aynı zamanda Amerikada Başkanlık adayı olan Normon bir zat vardı, onun en yakın adamı. Amerika da Başkanlık adayıydı biliyorsunuz. neydi, Norti diye bir adam. O şey papaz hani Normon papazı, eski, e onla da en yakın arkadaş bu Granvil. Ve birlikte şirketleri de var. Her şeyleri var. Bunlar dolayısıyla dediğim gibi biraz bu tarafına baksınlar işin. İngiltere projesinin ne olduğunu, Ortadoğu’daki projeyi görürler. Kaldı ki Erbakan’ın tavsiye edilmesi Londra’da başladı. Yani Londrada Abdullah Gül ve Tayip Erdoğanın birlikte Londra ya giderek orada yaptıkları bir görüşmeydi. Ve gene size ilginç bir bilgi vereyim, bu Granvil denen şahıs da o gizli toplantıdaydı. Yani Tayyip Erdoğan, Morton Abramoviç, Richard Paul ve Granvil, bunların hepsi bir arada bulunuyorlar. Ve tabi Majestelerinin yakın güvenlikçileri ve ondan sonra zaten Erbakan tavsiye edildi yerine Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisi geçirildi. Benim söyleyeceklerim bu kadar.
-
Veysel Güney için açılan iki mezarda boş çıktı!
Türkiye, militarist ***** ve ?our boys?un giydirdiği Türk-İslam sentezinin deli gömleğiyle uygarlık yarışında geriledikçe geriledi.
-
İMAM EFENDİ KADINLARDAN DAYAK YEDİ
sayin birce' bende bunun farkindaydim gerci benim icin ters bir olay göremedim??? ama genede yanlis anlasilma olabilir diye hatda onun icin olucakki birkac gazteden yararlanmaya calistim, fakat sizinde belirtiginiz gibi durum farkli degildi.. simdi gelelim olaya,, imam cep telefonuyla kadinlari taciz ediyor buda köyde oluyor! ve bu köyde daha önce imamin kadinlara karsi vukaati var yani köy kadinlarini zan altinda birakacak davranislar sergiliyor... demek oluyorki burasi´da köy yeri olunca her iki taraf maca yüzde yüz hazirlikli ve gününü bekliyor yani imamin bidaha sefere sergileyecegi psi. cinsel sorunlu ruh hastasi hareketini, tacizini bekliyorlar vede o gün geliyor imam bu sefer cep telefonuyla rötgenlemeye baslayinca macin baslamamasina hic bir gerek kalmiyor!!! anliyacaginiz kadinlar bir güzel hirpaliyor,, oda bir erkekcik oldugu icin biraz gücle kadinlara karsi mukavalede biraz zarar verebiliyor ve olay karakolluk olunca tabiki ifadeler biraz farkli olacaktir tabiiki gaztelerde bunun etkisinde kalmis? simdi yukarda olayin hikaye kismini bir kenara birakirsak,, sayin birce bir bayanla bir erkek kavga etse bayan erkege okkali bir tane gecirse erkekde ona geri iki tane geri gönderse ve mac bu sekilde sona erse kim dayak atmis oluyor kimin önce vurdugu da önemli degil! simdi benim anlatdigim hikaye gercek bir hikaye, olmuyormu...
-
İMAM EFENDİ KADINLARDAN DAYAK YEDİ
İmam kadınlardan dayak yedi 17 Mayıs 2008 İmam kadınlardan dayak yedi Sakarya'nın Geyve ilçesinde, bir imam ile köylü kadınlar arasında çıkan kavgada imam ve 3 kadın yaralandı. İMAM EFENDİ KADINLARDAN DAYAK YEDİ SAKARYA'nın Geyve İlçesi'ne bağlı Sütalan Köyü'nde 3 kadın, evlerinin önünde otururken cep telefonuyla görüntülerini aldığını ileri sürdükleri imam 53 yaşındaki Salih Savaş'ın, buna karşı çıkınca kendilerini dövdüğünü ileri sürerek şikayetçi oldu. Sütalan Köyü'nün Elmaderesi Mahallesi Camii'nde 4 yıldan bu yana görev yapan imam Salih Savaş, dün cuma namazının ardından camiden çıkıp evine giderken, ididaya göre evlerinin önünde oturan H.K., E.T. ve E.D.'nin cep telefonuyla fotoğraflarını çekti. Buna karşı çıkan kadınlarla imam arasında tartışma başladı. İddiaya göre imam Salih Savaş, kadınları taş ve sopayla saldırıp dövdü ve saçlarını çekti. Köylü kadınlar H.K., E.T. ve E.D.'nin şikayeti üzerine gözaltına alınan imam Salih Savaş, Geyve İlce Jandarma Komutanlığı’na getirilerek sorgulandı. Savaş'ın cep telefonu da incelemeye alındı. KADINLAR OLAYI ANLATTI Dövüldüklerine ilişkin Geyve Devlet Hastanesi'nden geçici rapor alan 3 kadın jandarmada ifade verdi. Kadınlar ifadelerinde imamın kendilerine sopa ve taşla saldırdığını, yakalayıp saçlarını çektiğini ileri sürdü. Şikayetçi kadınlardan H.K., 4 yıldır köyde imamlık yapan Savaş'ın evli mi bekar mı olduğunu kimsenin bilmediğini, garip davranışları olduğunu ileri sürdü. H.K., “Camiden çıktığında cep telefonuyla fotoğrafımızı çekti. ‘Niye çekiyorsun?' deyince bize taş ve sopayla saldırdı. Ne olduğunu anlamadık. Hepimiz kaçmaya başladık” dedi. Garip davranışları olduğunu ileri sürdüğü imamın üç hafta kadar önce evinde kadın saçı bulduğunu söyleyerek olay çıkardığını söyleyen H.K. “Bunu köyde ulu orta bağıra bağıra söylüyordu. Tüm köy kadınları bu yüzden çileden çıkmıştı” diye konuştu. İMAMIN TEPKİSİ Görev yaptığı köyde 3 kadını dövmekle suçlanan imam Salih Savaş da jandarmadaki sorgusunda suçlamayı reddetti ve ardından savcının talimatıyla serbest bırakıldı. İmam Savaş serbest kaldıktan sonra görüntüsünü alan gazetecilere “Neden izinsiz çekiyorsunuz?” diye bağırdı. Sakarya Müftülüğü de imam Salih Savaş hakmkında idari soruşturma başlattı.(Sakarya), (DHA)
-
Günün Sorusu..
AdIn ne ?
-
Kurana göre kız çocuklarının evlilik yaşı
neden Hz. Âişe, sözlüsünü ekip kendinden 50.yas büyük Adama kacti? bunu ahlâk degerlerinin neresine yapistiracagiz? bununda bir yolu varmi?
-
Yazarlar... Çeşitlemeler...
ellerine saglik cok güzel bir yazi arastirmalarin icin tesekkürler herkesin en az ikikere okuyup düsünmesi gereken bir yazi ... benimde anlamadigim dogum günü bir gün olur Haftasi ne oluyor sonra o dogum günü zaten kutlaniyor mevlit kandiliyle? binmisiz bir katira gidiyoruz camin üzerinde..
-
Ingiliz kralicesi niye gelir Türkiye'ye?
bak arkadasim benim iletimi elestiriyorsun elestirebilirsin hakli olabilirsin! o zaman hakliligini ortaya koyacaksin dogru veya yanlis o kiside diyecekki o iletiyi birde sola tut bak bakalim ozaman ne yansiyacak bu bir,, ikincisi elestirmek icin girdigin iletide iletiyi elestirmeyeceksin on yere saldirir gibi mesaj göndereceksin anlasilmayan bu? birde üstüne üstlük iletiyi yazan kisiye sagli sollu gireseceksin iste bu olmaz... sonra gelelim senin emperyallere,, soruyorum onlar nasil senin emperyallerin olmustur? bunlar neye dayanarak gelisir ve nasil beslenirler öyle ya bunlar demiyorki soymaya geliyorum anadan dogma muhakkak bunlarin bir kiliflari vardir? bunlarin kiliflari tamamiyla rkciliga dayanan kılıflar degilmidir? arkadasim? Tamamiyle irkci kılıflarla gelisen emperyalist hakim siniflar,globalizme gecis süreci icinde, ?tembel?, ?modernlesmege karsı? ?cag dısı?, YOBAZ yönetme yetenegi?,?liderlik karizması? olmayan, dünya milletleri ni , ,,bu ülkeler içindeki en entellektüel kitlelerin bile bilinç altında,, yaratarak, kendi ırki üstünlüklerini evrensel bir gercek olarak yaratma pesinde ve büyük ölcüde bunda da basarılı olmadilar mi.. saniyorsun.. dünün Revizyonist leri Revizyonist ülkeler bile onlarin tuzagina düsmedimi,, öyle ya düsüren ne? sonra bizlerin dini yönden müslüman olusumuz bu demek degildirki onlarin bizzat yarattigi kendi emelleri icin islam düsmanligi,düsmanligindan dolayi bizler o tehlikeyi gözlerimizi kapatalim onlarinda bizzat istemis olduklari islam seriat batakligina cekilelim bilakis o batakligi bir sivrisinegin dahi ucamiyacagi sekilde kurutalim,, cünkü bizim en zayif yönümüz? bir sivrisinek kalsa günün birinde örnegin bir Akp gibi gelisim gösterebilir?
-
Mahir Çayan'ın kitaplarına yasak
benim merak ettigim Toplu Yazılar” kitabinin hangisi yasaklandi devyol ikiye bölündükten sonra cikan bizzat Dev Sol´un Dev Solcularin cikarmis oldugu kitapmi?
-
Kurana göre kız çocuklarının evlilik yaşı
sen bir ömürsün degerli kardesim muki' neler yaziliyor inanisim gelmiyor bu düsünceler sakadir saka
-
Ingiliz kralicesi niye gelir Türkiye'ye?
Ne demek istediklerini Anliyamadim? birde sunu belirteyim bizim buralarda pazif ülkelere vede taraftarlarina revizyonist derler ! Türkiyede eskiden onlarin temsilcileri vardi iGD rusya hayranlari demekki bu hayranlik devam ediyor! savasa gelince savas politikanin baska araclariylada sürdürülür... ARKADASIM
-
Ingiliz kralicesi niye gelir Türkiye'ye?
Sovyetlerin çökmesinin ardından kendine yeni bir düşman arayışına giren Batı o düşmanı bulmuş veya kendi elleriyle oluşturmuştu! Bu konuda İngiltere eski Başbakan’ı Margaret Teacher'ın 1990’lı yılların başında İskoçya’daki NATO toplantısında yaptığı konuşma da oldukça manidar. Düşmanı olmayan bir ideolojinin yaşayamayacağını söyleyen Teacher, "Bizim yaşayabilmemiz için mutlaka bir düşmanımızın olması şarttır. Sovyetler Birliği dağıldı ve düşman olmaktan çıktı. Onun yerine yeni bir düşman koymamız gerekiyor. İşte bu yeni düşman İslam" olacaktır! .................
-
1 Mayıs’a Merhaba...
ALINTI(CYRANO @ 05-14-2008, 13:45) Geri Git Bul sayin BJKaan-Nohci' siz,, sayin CYRANO nin yazdiklarini anlayamadiniz galiba! örnegin corumda, kahramanmarasda en son yozgatda binlere yürüyün dendimi hepsi yürür,, yani geride kalan yoktur? ama bir mayista yüzbinlere yürüyün dendimi saga solu yakmaya kesmeye kac kisi yürür? bilmem anliyabildinizmi,, iki yazi arasindaki farki
-
'Din çocukça bir efsane'
Arkadasim! senin burda oldugunu bilseydim imzalatmadan yola cikmazdim özürdilerim
-
AH İSTANBUL İSTANBUL OLALI" BÖYLE YAGMALANMADI
Yağmalıyorlar' ‘Eski dost’tan acı sözler.. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki asıl sorunun “partizanca bir tutum sergilenmesi” olduğuna dikkat çeken Gürtuna, “Tecrübeli ekipler kıyıma uğradı; kendi akraba, eş, dost, arkadaşlarından oluşan birikimsiz, acemi bir grup önemli noktalarda göreve getirildi” Eski İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ali Müfit Gürtuna, AKP’li İBB’nin ulaşım, altyapı, yönetim, ihaleler başta olmak üzere birçok politikasını sert bir dille eleştirdi. “İstanbul’u yönetilen değil, yağmalanan şehir haline getirdiler” diyen Gürtuna, halkı ve medyayı kente sahip çıkmaya çağırdı. Gürtuna, “İşler olup biterken seyirci kalınır, hatta alkışlanırsa, yarın kimse çıkıp da sorunlardan şikâyet etmesin” dedi. AKP’li Kadir Topbaş tarafından yönetilen İBB’nin politikalarını Cumhuriyet Gazetesi'nden Gökçe Uygun'a değerlendiren Gürtuna, İBB yönetimindeki asıl sorunun “partizanca bir tutum sergilenmesi” olduğuna dikkat çekti. Gürtuna, “Bu partizanca tercihleri o kadar ileri noktada ki, tecrübesi olan ekipler kıyıma uğradı; kendi akraba, eş, dost, arkadaşlarından oluşan birikimsiz, acemi bir grup önemli noktalarda göreve getirildi. Böyle olunca da işler aksıyor” ifadesini kullandı. ‘Borç biriktirdiler’ Kendilerinin yönetimini devraldıkları 1998 yılı sonunda İBB’nin 1.5 milyar dolar civarında borcu olduğunu, bu borçları ödemeye çalıştıklarını anlatan Gürtuna, şöyle devam etti: “Bize gelen paranın 10 katı kaynağa karşın borçsuzluğu devam ettiremediler. Toplamda 3 milyar dolar civarı borç birikti. Moody’s, Standard&Poor’s ve Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşları, İBB’nin 2010’dan itibaren yatırım yapma gücünü kaybedeceği, borçlarını bile zor ödeyeceği yönünde raporlar hazırladılar” Direnci aşmak için İETT’de ortaya çıkan 100 milyon Avro’luk yolsuzluk olayına da değinen Gürtuna, “Bu hiç şaşırtıcı değil. Hatta yeteri kadar ortaya bile çıkmadı. Aysbergin sadece görünen yüzü ortaya çıkmış durumda” yorumunu yaptı. Gürtuna, İETT’deki olayların önceki genel müdürün (Muammer Kantarcı) görevden alınmasıyla başladığını işaret ederek, “Kendisinin hem görevden alınma şekli hem de sebebi itibarıyle, İETT arsasının satışıyla ilgili bir ihtilaftan olduğu şeklinde duyumlarımız oldu. Önceki genel müdürün belli konularda direnci vardı, o direncin aşılması için görevden alındı. Sonra ise gerek ihaleler gerek de alımlarda arsa satışlarında, işler usulüne uygun yapılmıyor” diye konuştu.