Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
KİMMİŞ AYAK TAKIMI?
Emek´in adil hakkina degilde sadaka ve zekat müesseselerine inanan insanlara 1 Mayisi anlatmasi tabiki zordur ve bütün dünya insanliginin kavradigi bu evrensel bayrami birilerin hic bir zaman kavrayamayacagini bilmemekde saflik olur?
-
KİMMİŞ AYAK TAKIMI?
herhalde kurban bayramindan bin kat daha masumdur! arkadasim emegin bayrami emegin,, emek nedir bilirmisin emegin hakki nedir bilirmisin emegin hakki nasil aranir bilirmisin.. emegin hakkini arayan bir doktorda olabilir, bilirmisin yoksa sizin dünyanizda emek verilmezmi? sirf kurbanmi verilir! sadece kurbanlarin bayramimi olur..
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
:clover: Az kaldı
-
Ben Üstünüm, çünkü Türk'üm
sayin suheda' Türk olduğumuzu söylemeye korkar olduğumuz şu günlerde haklı bir tepki bir başkaldırıdır.. diyorsunuz ama bu ülkede yillardir sistemli sekilde Türk kelimesini islam sentezi altinda bogma planlarini göremiyorsunuz! örnegin bundan daha iyi örnek olamaz Arap suyuyla yikanmayan Türk toplulugu yani Mezhebi Alevi olan Anadolu Türk alevileri, ve bu alevilere yapilan saldirilar,, size bir cagrisim yaratmiyormu? cünkü bu insanlar sadece Türk kimliginle yasarlar? ikinci kimlikleri yoktur.. vede bu ülkede azinlik olmayan bu insanlara her türlü muammele hak görülür.. bunlara karsi saldiri yapanlar sözde milliyetci sözde Türk müs gibi görünen arap sentezine oynuyan seriatci milliyetcilerle,, seriatcilardir... saldirilarin tek nedeni bu insanlara karsi sadece Türk kimlikleri olmasi vede ikinci kimlikleri olmamasidir,, burda sunu anlamakda yarar var kimlerin Türk oldugumuzu söylemeye korkar hale getirmeye calistigini.. ve kimlerin Türk oldugunu söylemekden korkmadigini? vede kimlerin Türk kimligini ortadan kaldirmaya calistigini biraz daha net incelemek´de vede görmekte yarar var. Efendi Türkler
-
Şampiyon CİMBOMMM
Sivasspor: 3 Galatasaray: 5 4 Mayıs 2008 Sivasspor: 3 Galatasaray: 5 Turkcell Süper Lig'in 33. hafta maçında Galatasaray, Sivasspor'u deplasmanda 5-3 yendi; Arda attığı 3 golle sahanın yıldızı oldu. Konuk ekibin diğer golleri Ayhan ve Hakan Şükür'den gelirken, Sivas'ın gollerini 13. dakikada Song (K.K.), 49. dakikada Mehmet Yıldız ve 67. dakikada Sezer kaydetti. Galatasaray bu galibiyetle son haftaya Fenerbahçe'nin 3 puan önünde girdi. Sarı kırmızılılar 34. haftada oynayacakları Gençlerbirliği OFTAŞ Spor maçından alacakları 1 puan ile, Trabzonspor - Fenerbahçe maçının skoruna bakmaksızın şampiyon olacak... LİGDE SON DURUM: Galatasaray: 76 Fenerbahçe: 73 Sivasspor: 70 Beşiktaş: 70 Son Hafta: Galatasaray - Gençlerbirliği Oftaş, Trabzonspor - Fenerbahçe
-
FAŞİZMİN AYAK SESLERİ Mİ
sayin politika inanin benim izlenimim de pek farkli olmadi? bu parti insanlar üzerinde daha ne degisik izler birakiyor bilemem ama pek farklida olacagini zannetmiyorum,, ben ilk geldiginde bu parti dincilere verdigi kadar götürecegini ? genede ülkemizin kacinilmaz sartlarindan dolayi bu partiyi ülkemizi zaman kaybindan baska büyük etkisi olmayacagimi bildigim halde bu dönemi de yasamak zorundayiz diyordum ve bu dönemde bu sayade laiklik ve birlik beraberligimizin harcinin daha kuvvetlenecegine inaniyordum ne yazikki bu yönde tezlerimde cürümüs oldu! vede 1 Mayis gerceginle artik hersey meydana cikti? bunlar pusuya yatmislar eger Taksime cikilsaydi senin dedigin gibi gibide degil ötesi muhalefet partilerinin baskanlari da gözaltina alinmak degil herhalde esir alinip seriat ilan edilirdi.. cünkü ülkedeki harci bunlar temelden kirmislar? birde o polislerin tutumu sahsi duruslarini sergilemekden dahi kacinmadan yaptiklari hareketlerde acikca herseyi ortaya koyuyor!!! beklenen artik birilerin cikip bu ülkede tek parti biziz demeleridir..
-
İslami Kesimde Cinsellik!
Arkadasim kimsenin dinimize karsi bir saldirisi yok saldiri aksine dinimizi bir seriatci anlayisi sekline sokup önümüze koymaya calisanlardir ve bu kisilerde ayetlerden güc alarak ücüncü kisilere satarak emellerine kavusmaya calisiyorlar! temelinde seriati istemeleri Kadinlari kizlari diledikleri gibi kullanmakdir vede kendi dünyalarini saklamanin uygulamanin en güzel yönetim anlayisidir.. bakin bu örnegi bunlar ic cekmektedir Ah Ah diyerek! düsünün bu sistemde seriatci liderlerinden olan vakit gazetecisi bugün iceri alinirmiydi!!! bak asagiya? birde ahzab süresini okuyup bi yorumlayın, peygamberin nikahında olmayan kadınlarla, yada çevresinde hemen hemen tüm kadınlarla ilişki yaşayabilecegini anlatan bi ayet. ....sana özgü olmak üzere helal kıldık diye bitiyor belki o dönem helaldi ya bu dönem bu dönem vakit yazarina ne oluyor.. issallah bu sahsiyet yakin iliskiler icinde oldugu komsularinda da baska numaralar cevirmemistir? neyse bir seriat ülkesine bakalim ... Arabistan´da yurtdışından bazı ufak yaşta fakir kız çocuklarını getirdikleri ve cinsel amaçlarla kullandıklarını duyuyorum. Genellikle Suriye, Mısır, Filistin gibi yerlerden getiriyorlarmış bu kız çocuklarını. Yapanlar da bunların göbekli zengin kesimleri. Yaygın olarak söylenen bir şey bu. Özellikle o ülkelerin seçilme nedeni ise daha beyaz tenli olmalarıymış o kızların. İran´a gelince, bildiğim muta nikâhı var. Biz, bunu zina olarak değerlendiriyoruz... Efendi Türkler
-
1 Mayıs’a Merhaba...
Rosa Luxemburg 1 Mayıs'ın Kökenleri Nedir? Bir proleter bayram gününü, sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez Avustralya'da doğdu. Avustralyalı işçiler, 1856'da, sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanın yapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı. Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856'da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın Avustralyalı proleter kitleler üzerinde çok büyük etkisi oldu, onları canlandırıp yeni bir heyecana yol açtı ve bu kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verildi. Gerçekten işçilere, kendi kendilerine kararlaştırdıkları bir anda, kitle halinde işi bırakmaktan daha fazla cesaret ve kendi gücüne güven duygusunu ne verebilirdi? Fabrikaların ve atölyelerin ebedi kölelerine, kendi öz birliklerini toplamaktan daha fazla ne cesaret verebilirdi? Böylece, proleter bir kutlama günü düşüncesi hızla benimsendi ve Avustralya'dan diğer ülkelere yayılmaya başladı, ta ki sonunda tüm proleter dünyayı fethedene dek. Avustralyalı işçilerin örneğini ilk izleyen Amerikalılar oldu. 1886'da l Mayıs'ın evrensel bir iş bırakma günü olmasına karar verdiler, l Mayıs'ta 200 bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik işgünü talebinde bulundu. Daha sonra uygulanan polisiye ve yasal baskılarla, işçilerin bu ölçekte bir gösteriyi tekrarlaması birkaç yıl engellendi. Yine de 1888'de bu yolda yeniden karar aldılar ve gelecek gösterinin l Mayıs 1890'da olmasını kararlaştırdılar. Bu sırada Avrupa'daki işçi hareketi de güçlendi ve canlandı. Bu hareketin en güçlü ifadesi, 1889'da toplanan Uluslararası İşçiler Kongresi oldu. 400 delegenin katıldığı bu Kongrede, sekiz saatlik işgünü talebinin en başta yer alması gerektiği yolunda karar alındı. Bunun üzerine Fransız sendikalarının temsilcisi, Bordeaux'lu işçi Lavigne, bu talebin tüm ülkelerde evrensel bir iş bırakma ile dile getirilmesini teklif etti. Amerikan işçilerinin temsilcisi, arkadaşlarının l Mayıs 1890'da grev yapılması yolunda aldığı karara dikkat çekti ve Kongre bu tarihte uluslararası bir proletarya gününün kutlanmasına karar verdi. Otuz yıl önce Avustralyalı işçiler, aslında yalnızca bir günlük kutlama düşünmüşlerdi. Kongre, tüm ülkelerin işçilerinin, l Mayıs 1890'da sekiz saatlik işgünü için, hep birlikte gösteriler yapmasını kararlaştırdı. Kimse bu kutlamanın daha sonraki yıllarda da tekrarlanmasından söz etmedi. Doğal olarak, kimse, bu düşüncenin bir şimşeğin çakışı gibi başarı kazanacağını ve işçi sınıfı tarafından kısa zamanda benimseneceğini önceden göremezdi. Bununla birlikte, l Mayıs'ın her yıl kutlanacak sürekli bir kurum haline getirilmesinin gerekliliğini herkesin kavraması ve hissetmesi için, l Mayıs'ın yalnızca bir kez kutlanması yeterli oldu. İlk l Mayıs'ta sekiz saatlik işgününün uygulanması talep edildi. Ama bu hedefe ulaşıldıktan sonra da, l Mayıs'ın kutlanmasına son verilmedi. İşçilerin burjuvazi ve egemen sınıf karşısındaki mücadelesi devam ettiği sürece, ve tüm talepleri karşılanmadığı sürece, l Mayıs, işçi sınıfının bu taleplerinin her yıl dile getirildiği gün olacaktır. Ve daha iyi günler doğduğunda, dünya işçi sınıfı kurtulduğunda, büyük bir olasılıkla insanlık o zaman da l Mayıs'ı, geçmişte verilen zorlu mücadelelerin ve çekilen acıların anısına yine kutlayacaktır. Şubat 1894
-
FAŞİZMİN AYAK SESLERİ Mİ
Yeni bir polis devleti baskını! TTB Başkanı Gürsoy, gazeteci Selçuk gibi sabaha karşı apar topar gözaltına alındı Ankara Tabip Odası’nın Genel Kurulu için Ankara’ya gelen Türk Tabipler Birliği Genel Başkanı Gencay Gürsoy, dün sabaha karşı 05.00 sıralarında kaldığı İçkale Otel’de gözaltına alındı. Ankara Emniyeti’ne götürülen Gürsoy’a polis “Basın Kanunu’na muhalefet suçundan Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından hakkında yakalama emri” bulunduğunu bildirdi. Adli Tıp’ta muayeneden geçirilen Gürsoy, adliyeye götürülerek nöbetçi mahkemede hakim karşısına çıktı. Gürsoy, ifadesinin alınmasının ardından hakkındaki “tutuklama kararı” kaldırılarak serbest bırakıldı. Davanın açıldığı 2004’te İstanbul Tabip Odası Başkanlığı yapan, 2005’te Başbakan Erdoğan’la Kürt sorununu görüşen aydınlar heyetine başkanlık eden, TBB Başkanı seçildiği 2006’dan bu yana her ay Ankara’ya en az 2 kez gelerek sürekli aynı kalan Gürsoy’un 4 yıldır devam eden bir davadan dolayı, bu şekilde gözaltına alınması soru işaretleri yarattı. Mevzuat değişikliği Gürsoy’un gözaltına alınmasına neden olan dava basit bir prosedür eksikliğinden dolayı açıldı. Gürsoy, 1999’da başkanı olduğu Kültür Sanat Vakfı’nın yayınladığı dergide bir yıl “sorumlu yazı işleri müdürlüğü” yaptı. Gürsoy, 2000’de vakıf başkanlığından ayrıldı. Vakfın dergisi de 2003’ten sonra yayınlanmadı. Bu yüzden 2004’te çıkan Basın Kanunu ile getirilen bildirim yükümlülüğü vakıf tarafından yerine getirilmedi. Bunun üzerine Savcılık yazı işleri müdürü görünen Gürsoy’a ödeme cezası verdi. Ancak bu ceza tebliğ edilmedi. Arıdndan açılan dava da bildirilmeyince yakalama emri çıkarıldı.Kemal GÖKTAŞ
-
1 Mayıs’a Merhaba...
1 Mayıs'ta polisin kafasına attığı tekme Türkiye'nin hafızasına dramatik bir şekilde kazınan işçi kadın hafıza kaybı yaşıyor. "Bir sokağa girdik, karşımızda polisler vardı. Slogan atınca üzerimize geldiler, Koşabilenler koştu. Yere düştüğümü hatırlıyorum, polisin küfür ettiğini hatırlıyorum. Gerisini, polisin yüzünü, kafama tekme atttklarını, cop vurduklarını hatırlamıyorum." Songül Çiftçi, 1 Mayıs'ta kaçarken düştüğü kaldırımda polis tarafında kafasına tekme atılan ve ardından coplanan kadın... Metal işçisi. Kartal'dan, tornacı işçisi eşi Murat ile geldiği Şişli'de, polis şiddetinin kurbanı oldu. Üstelik iddiasına göre, aynı akşam eşi Murat da dövülerek gözaltına alındı. Çiftçi, şimdi anımsama zorluğu çekiyor, yürümekte ve soluk almakta zorlanıyor, vücudundaki morlukların geçmesini bekliyor. Radikal Gazatesi'ne konuşan Çiftçi, 1 Mayıs sabahına, Taksim Meydanı'na çıkabilme umuduyla uyanmıştı. Dört yıldır bir metal fabrikasında işçiydi. Eline ayda geçen 435 YTL kiralarına gidiyordu. Başka bir fabrikada tornacı olarak çalışan eşi Murat'ın maaşı ve mesai ücretleri, geçinmelerine ucu ucuna yetiyordu. 23 yaşında Songül ve iki yaş büyük eşi Murat, sabah Şişli'de otobüsten indi. Panzerden sıkılan su, gaz bombaları, coplar ve 'Yaşasın 1 Mayıs' sloganlarının ortasına düştüler. Cumhuriyet gazetesinin bulunduğu sokağa kaçıştılar. Kaçarken kocası ve arkadaşını kaybetti. Arkalarından polis geliyordu: "Bir sokağa girdik, müdahale ettiler. Cumhuriyet gazetesinin önünde toplandık. Ara sokağa girince gaz atıldı. Bir sokağa girdik, karşımızda polisler vardı. Slogan atınca üzerimize geldiler. Koşabilenler koştu. Arkamdaki polis küfrediyordu. Yere düştüğümü hatırlamıyorum. Polisin yüzünü hatırlamıyorum. Kafama tekme attıklarını, cop vurduklarını hatırlamıyorum; TV'de gördüm. Hafıza kaybı geçirdim galiba. Ondan sonrasını hatırlamıyorum." Çiftçi kaldırıldığı poliklinikte saat 22.00'ye dek kaldı. Hastaneden sonra Fatih'teki akrabalarının evine giderken karşılarına yine polis çıktı. Fındıkzade'de polislerce durduruldular. Önce kimlik kontrolü yapıldı. Sonra: "Polis, Murat ve Yılmaz'ı arabaya doğru fırlatıp üstlerini aradı. Biz karşı koyunca biber gazı sıktı. Üstlerini ararken, 'Sizin yüzünüzden izin yapmadık' dediler. Döverek arabanın içine attılar, küfrettiler. Şehremini Polis Karakolu'na götürmüşler. Çok dövmüşler karakola gidene kadar". Çiftçi TV'deki görüntüleri ertesi gün izledi: "Uygulanan orantılı şiddet değildi."
-
İslami Kesimde Cinsellik!
anlamadim hangi esitlik! bir bakalim kisadan , seriat ülkelerinde escinsellerin diger ülkelere göre daha fazla oldugunu vede escinsel oldugu halde bir iki kadini oldugunu biliyormusunuzki esitlikden bahsediyorsunuz... sonra cocuk yastaki kiz cocuklarin imam nikahi altinda iliskiye gecildigini bilmiyormusunuzki esitlikten bahsediyorsunuz,, hakkini arayacamadiklarini bilmiyormusunuzki esitlikten bahsediyorsunuz... ben efendiligimi bozup daha fazlasini yazmak istemiyorum ama sunu bilinki 80.yildir seriatci tecavüzcülere verilen taviz bitmistir? kimseninde bu zoruna gitmesin, burda esitlik bozulduysa kusura bakmayin onun icin sucu bir dogru yazan bir gaztede aramaya kalkmayin derim... sonra sahsi olarak ülkemizde seriatcilarin yasadiklarini yazmaya kalkarsak dilimiz havada ucarak gider arkadasim unutma kendi kendimizi kandirmayalim.. demi yani... ne büyülerle neler bozulmadiki? saygilarimla
-
1 Mayıs’a Merhaba...
Bunun adı polis terörüdür İSTANBUL Valisi, 1 Mayıs'ta Taksim'de izinsiz gösteri yapmak isteyenlere karşı "orantılı güç kullanılacağını" açıklamıştı. Dün gördüğümüz manzara ise şuydu: Artık polise direnme olanağı kalmamış vatandaşlar yerlerde coplandı, çaresiz kadınlar tekmelendi, sendika binaları basılıp talan edildi. Göstericilerle hiçbir alakaları olmayan vatandaşlar ile göstericiler arasında bir ayrım yapılmadı. O sırada sokaktan geçen kim varsa dayak yedi, biber gazına maruz kaldı. İki ihtimal geliyor aklıma: Ya polisler yeterince eğitimli değil, bu tür toplumsal olaylar karşısında ne yapabileceklerini bilmiyorlar. Ya da polis, üstlerinin emirlerini dinlemeyecek kadar disiplinsiz! Bir de Vali'nin doğru söylemediği ve polise aslında "vurun, kırın, dağıtın" emri verilmiş olma olasılığı var ki bunu aklıma getirmek dahi istemem. Dün İstanbul'un alınan önlemler nedeniyle kilitleneceği bir sır değildi. İşyerlerinin tatil edilmemiş olması, birçok vatandaşın yollarda perişan olmasına, birçoğunun da dayak yemesine neden oldu. Bu tabloya neden olan sorumluların bulunup cezalandırılacağını hiç sanmıyorum. ........................
-
KİMMİŞ AYAK TAKIMI?
sayin aslan daha nasil bir iyi islamda yasamak istiyorsunuz anlayamadim? bu ülkede simdiye kadar dün de öyleydi bugünde öyle Din konusunda herkesin sofrasinda bir aslan sütü eksik. buna nazaran son dönemlerde yasanan tecavüz olaylarina bakarsak! bunlara dönüp yani tecavüzcülere Allahtan utanin? Ama kimse Allahtan Utanmiyorki? utanacak halleri varmi dersin,, ACABA BUNLAR NEYI GÖSTERIP NE VURUYOR. Efendi Türkler
-
''Türkler sopa zoruyla Müslüman oldu''
- VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!
Müptezellik HÜSEYİN Üzmez denilen yazar, İstanbul'daki evini "Aczmendi Müslüm"e tahsis edip, "Fadime kepazeliği"nin yaşanmasına yardım ve yataklık etti mi? Etti... Hüseyin Üzmez denilen yazar, kendisinden 50 yaş küçük genç bir kızla evlenebilmeyi içine sindirdi mi? Hem de nasıl... Hüseyin Üzmez denilen yazar, Kuğulu Park'ta torunu yaşındaki genç kızla yaşadığı aşkın romanını yazıp reklamını yaptı mı? Yaptı... Yani... Karşımızda "gözü çöplükte kalmış sempatik yaşlı çapkın" muamelesi çekip, gülümseyerek geçiştirebileceğimiz türden bir adam yoktur... Üstelik "adamımız", kendisini "İslam'ın gür sesi" olarak takdim eden bir gazetede köşe yazarlığı yapmaktadır... Ve gün gelmiştir: Bu adam, "çocuk tacizi" gibi yeryüzünün en ***** ve ****** suçlamasıyla hapsi boylamıştır... Olayın özeti budur... * * * Peki özetini verdiğimiz bu olay... Vakit denilen gazetede nasıl yorumlanıyor? Yani "çocuk tacizi" gibi ***** bir suçlamaya maruz kalmış adamın yazı yazdığı Vakit'in Hasan'ı, Mustafa'sı, Ali İhsan'ı ne yapıyor? Ne yapacaklar? Hiç utanıp sıkılmadan, "çocuk tacizciliği" ile suçlanan adama kol kanat geriyorlar... Bu konuda o kadar ileri gidiyorlar, o kadar vicdansızlaşıyorlar ki... Olayı "tacize uğrayan kız çocuğu"nu suçlu ilan etmeye kadar götürebiliyorlar. "Adı kötüye çıkmış bir kadın"dan falan söz ederek zavallı kız çocuğu için "O yolun yolcusu" imasında bulunuyorlar... Zihni sapkınlığın boyutu o kadar ilerlemiş ki... Nafile olacağını bile bile "Çocuk **** bu çocuk!" diye haykırmak istiyorsunuz... Ama bunda şaşacak bir şey yok... ****... Trabzon'da Rahip Santora cinayetinin ardından, "Misyonerlik nedeniyle bir gencin hayatı kaydı" başlığını atabilmişlerdir... Düşünün: Bir cinayet işleniyor ve adamlar, o cinayetin sorumluluğunu katile değil de, cinayete kurban giden rahibe yüklüyorlar... Maktulü suçlu ilan edip katile sahip çıkıyorlar! Tek olay bu değil ki... Bunlar katil Mehmet Ali Ağca'ya da sahip çıkmıştır... Bunlar Metin Göktepe'nin katili polislere de sahip çıkmıştır... Bunlar Manisa'da işkenceci polislere de sahip çıkmıştır... "Katil sevici"dir bunlar... Şimdi de sicillerine "Çocuk taciziyle suçlanan adamlarına kol kanat germek" gibi unutulmaz ve silinmez bir leke sürmüşlerdir... Siz bakmayın onların, "Mahkemeden çıkacak kararı bekliyoruz" falan demelerine... Bu ******* adamlar, mahkeme Üzmez'i suçlu bulsa dahi, yine su getirecek bin dere bulurlar... Ama lütfen bunun bir "din/iman/inanç" meselesi olduğunu düşünmeyin... Hayır, hayır... Bu bir tıynet meselesidir... Bu nedenle kendilerine "dindarım", "mütedeyyinim" diyen insanlarımızın, tez elden, kepazeliği şiar edinmiş bu adamlardan kendilerini ayrıştırıp kurtarmaları gerekmektedir. Aksi takdirde... Bu "******** sicili", hiç hak etmedikleri halde onların da sicili olacaktır.- Google Logoları
'Sizin tam olarak ne aradığınızı ÇOK İYİ BİLİYORUZ'- FOTO! FOTOĞRAFLAR
- İLginç tasarımlar
- 1 Mayıs’a Merhaba...
Daha dün sabah, olaylardan önce bir arkadaşım şu bilgileri veriyordu: “İstanbul’a Anadolu’dan çok sayıda polis getirildi bugünkü 1 Mayıs yürüyüşünü engellemek için. Mesela gecenin bir yarısında Giresun’dan otobüslerle polisler getirildi İnönü Caddesi’ne. Bu görevliler, diğer arkadaşlarıyla birlikte Askeri Hastane’nin sokağı olan Miralay Şefik Bey Sokağı’na konuşlandırıldı ve gündüz yapacakları cenge (!) mehter marşı dinletilerek hazırlandılar.” *** Avrupa’da, Amerika’da ve Türkiye’de bir takım çevreler uzun bir süredir AKP’yi özgürlükleri koruyan parti olarak tanımlamakta kararlıydı. Bugün DİSK Başkanı Süleyman Çelebi haykırıyor: “AKP sadece türbana özgürlük istiyor!” Haklı değil mi? Yerden göğe kadar haklı. AKP’nin çekirdek kadrosunun genlerinde solcu ve demokrat düşmanlığı yatıyor. Böyle yetişmişler, bu fikirlerle eğitilmişler. Ömürleri boyunca 1 Mayıs’lara, işçi hareketlerine, sol örgütlenmelere düşman gözüyle bakmışlar. Şimdi genlerindeki bu refleks harekete geçiyor ve işçi sınıfına karşı bir devlet şiddeti uygulamakta bir saniye bile tereddüt etmiyorlar. Bütün bunların beni şaşırtan bir yanı yok. Bizler kimin kim olduğunu zaten biliyoruz. Asıl şaştığım; Türkiye’de mevzi kazanmak için AB’ye yakın duran, takiye yapan, özgürlüklere sahip çıkıyormuş gibi görünüp sadece kendi özgürlüğü için çalışan bu partiyi, demokrasi kahramanı ilan etmiş olan çevreler. Bu arkadaşlar dünkü manzaralar karşısında ne düşündü acaba? Sevgili hükümetleri işçi sınıfına plastik mermi, gaz, bomba yağdırırken, bir zamanların emekçilerle kol kola girmiş solcuları ne hissetti? Sonunda anladılar mı kimin kim olduğunu yoksa aymazlıkları hâlâ devam ediyor mu? *** ...............................- 1 Mayıs’a Merhaba...
CHP'den Erdoğan'a: FAŞİST! CHP'den 1 Mayıs dayağına sert tepki: Başbakan faşist anlayışıyla olayları tahrik etti CHP Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi, İstanbul’da yaşanan 1 Mayıs kutlamalarında ortaya çıkan olumsuzlukların birincil sorumlusunun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ileri sürdü. Başbakan Erdoğan’ın, “faşist” bir anlayışla 1 Mayıs’a yaklaştığını ifade eden Selvi, İstanbul Emniyet Müdürü ve İstanbul Valisi’nin de tutumunu eleştirdi. Selvi, olayları Meclis gündemine taşıyacaklarını söyledi. CHP'li Selvi, İstanbul’da 1 Mayıs kutlamalarında yaşanan olayları ANKA’ya değerlendirdi ve başta Başbakan Erdoğan olmak üzere İstanbul Valisi Muammer Güler ve Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın yaşanan olaylarının asıl sorumlusu olduğunu söyledi. 1 Mayıs’ın tüm dünyada barış içerisinde kutlandığını ifade eden Selvi, “Maalesef 1 Mayıs Türkiye’de üzüntü ve çatışma günü oldu” dedi. Başbakan Erdoğan’ın “kendisini seçen” emekçi halka karşı “bozuk üslup ve hakaretamiz sözler” sarfettiğini belirten Selvi, “Başbakan, 1 Mayıs’ı da bir inatlaşma ve tahrik aracına dönüştürdü. Emekçi halkın demokratik ve en doğal hakları yıllardır yok sayıldığı için bardağı taşıran son damla Erdoğan’ın tahrikleri oldu” diye konuştu. -BAŞBAKAN PROVOKE ETTİ- Sendikaların uyumlu ve geçmişin olumsuzluğunu gidermeye dönük bir çabayla 1 Mayıs’ı kutlama isteklerine AKP Hükümeti’nin olumlu yaklaşmamasını eleştiren Selvi, şunları söyledi: “Sendikaların iyi niyetli taleplerine, Tayyip Erdoğan bir güç gösterisi, inatlaşma anlayışı ile yaklaştı. AKP 1 Mayıs’ın tatil olması için yasa teklifi verdi, herkesi umutlandırıp sonra hayal kırıklığına uğrattılar. Arkasından 1 Mayıs alanına izin verilmeyeceği tahrik edilerek kamuoyuna duyuruldu. AKP kendi yarattığı gerginliği tüm Türkiye’ye yaygınlaştırdı. Tayyip Erdoğan bir Başbakan gibi değil adeta bir taraf olarak derenin taşıyla, derenin kuşunu vurdurmuştur. Bu ülkenin polisi ile bu ülkenin emekçisini karşı karşıya getirmiş, provokasyonu bizzat kendisi körüklemiştir.” -FAŞİST ANLAYIŞ- Başbakan Erdoğan’ın 6 yıldır “demokrasi, özgürlük ve insan hakları” söylemlerinde bulunduğunu hatırlatan Selvi, son 1 Mayıs kutlamalarında Erdoğan’ın tam bir “faşist” anlayış sergilediğini söyledi. Selvi, şöyle konuştu: “Başbakan, demokrasiyi işine geldiği gibi, özgürlüğü ise kendi ideolojisinden yana olanlarla kısıtlı tuttuğunu bir kez daha gösterdi. Erdoğan, iki yüzlü kişiliğini bir kez daha ortaya koydu. İktidar olmanın avantajını hoyratça global sömürü ile işbirlikçiler ile paylaştı. Ne kadar acımasız ve sorumsuz olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştır. Ancak bunun hesabı mutlak ve mutlak sorulmalıdır. Sorulacaktır. Artık her şey net olarak ortadadır. Tayyip Erdoğan’ın böylesine faşizanca davranışı geniş bir şekilde yazılacaktır. Taksim fatihi, işçi dostu Tayyip artık mutlu ve güçlü olarak kendini ve partisini anlatmaya çalışacaktır. Bu ayıp da AKP’lilere yeter. Bu konu Meclis’e taşınacaktır. Bizzat Başbakan, birlik ve beraberliği bozucu tahrik edici olumsuz bir ortam yaratmıştır. Buna söylenecek bir şey yoktur. Bu hesap sandıkta mutlaka sorulacak. Burada, olumlu ve sorumlu yaklaşımları nedeniyle 1 Mayıs’a katılan tüm sendikacıları ve emekçileri gönülden kutluyorum.” -POLİSİN TUTUMU İZAH EDİLEMEZ- CHP’li Selvi, İstanbul Emniyet Müdürü ve İstanbul Valisi Muammer Güler’in tavrını da eleştirdi. Selvi, şunları söyledi: “Polisin tutumunu izah etmek mümkün değil. Savaşlarda bile çaresiz insanlara kapısının önünde saldırmak suçtur. Daha insanlar dışarı bile çıkmadan saldırının ne anlama geldiği herkes tarafından görülmüştür. İstanbul yönetimi hep beraber bir provokatif eylem ortaya koymuştur. Bunları bir güvenlik olayı gibi görmek mümkün değildir. Yüzlerce insanın bulunduğu kapalı alanlara onlarca gaz bombası atmanın acımasızlığı ve sorumsuzluğu izah edilemez. Bu vahşeti tüm dünyaya gösteren Tayyip’i kutlamak lazım. Biz konuyla ilgili yasal ve siyasal anlamda her türlü girişmede bulunacağız. Bu Vali Başbakanın talimatı üzerine günler önceden adeta halkı tahrik etti. Bu kadarını hiçbir kimse tahmin bile edemiyordu. Uzun süre uzlaşma her türlü olumlu katkıda bulunma gayretinde bulunan sendikacılara adeta itibar edilmedi ve böyle bir olayın olması için Tayyip ısrarla tahrik etti.”- İslami Kesimde Cinsellik!
Artık tesettürlü eşler de aldatıyor! İslamcıların en çok başvurduğu ruh hekiminden şok açıklama Türkiye gündemi, kaleminden şeriat damlayan 74 yaşında bir yazar, Topkapı Sarayı’nda 24 saat Kuran-ı Kerim okuyan bir hafız ve tesettür giyiminde önde gelen bir işadamının Müslümanları utandıran eylem ve açıklamaları ile çalkalanıyor. TEMPO, arka arkaya meydana gelen bu olayları ve İslami camiadaki cinsellik algısını, yıllardır bu kesimi tedavi eden psikiyatr Doç. Dr. Sefa Saygılı’yla konuştu Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez, 14 yaşında bir kız çocuğuna tacizden tutuklandı. Topkapı Sarayı’nın Kutsal Emanetler Bölümü’nde 24 saat Kuran-ı Kerim okuyan hafızlardan S.E., internette tanıştığı yaşları 14 ile 16 arasında değişen onlarca çocukla cinsel ilişkiye girdiği iddiasıyla tutuklandı. Tekbir Giyim’in ortaklarından Mustafa Karaduman, “Tek eşlilik mümkün olsaydı, umumhaneler, kerhaneler olmazdı” dedi. Yukarıdaki cümleler son 15 gün içinde gazetelerde yer alan üç habere ait. Haberlerdeki ortak özellik, üçünün de İslami camiayı yakından ilgilendirmesi. Kuşkusuz, birtakım inananlarının sapıklık, sapkınlık ya da poligamiyle ilişkilendirilmesi, İslamiyet’i bağlayan bir durum değil. Ancak söz konusu üç haberdeki kişilerin de sıradan Müslümanlar olmadığını kabul etmek gerekiyor. Çünkü 14 yaşındaki bir çocuğu tacizden tutuklanan Hüseyin Üzmez, Vakit Gazetesi’ndeki köşesinde yazdığı yazılarla, İslami camianın önemli seslerinden biri olarak tanınıyor. Aynı şekilde Topkapı Sarayı hafızı da hem ilahiyatçı olması hem bulunduğu pozisyon itibariyle ayrıcalıklı bir konumda. Son olarak Tekbir Giyim’in ortaklarından Mustafa Karaduman da İslami camianın önde gelen işadamlarından biri olarak biliniyor. Yani söz konusu üç kişi de ait oldukları camiada etiket sahibi insanlar. Peki, camianın etiket sahibi olmayan üyeleri, yani sıradan Müslümanların durumu ne? Soruyu Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Sefa Saygılı’ya sorduk. Böyle bir röportaj için Saygılı’yı seçme nedenimiz ise, ünlü psikiyatrın ağırlıklı olarak İslami camiaya hizmet vermesi ve bu kesim arasında tanınan bir isim olması. TEMPO: Son günlerde İslami camiaya ait cinsel suç ve istismar haberleri çıkmaya başladı. Bir artış mı var? SEFA SAYGILI: Türkiye’de bir cinsellik patlaması var. Bu, hem İslami camia hem diğerleri için geçerli. TV, basın iletişim araçları bunu artırdı. Eskiden kadın-erkek birbirini göremezdi. Mahalle baskısı vardı. Ama şimdi iletişim araçları arttı. T: Medyayı mı eleştiriyorsunuz? S.S.: Tespitte bulunuyorum. Medya aracılığıyla kadın erkek ilişkileri empoze ediliyor. Bu da bu tür ilişkilerin sıradan algılanması sonucunu doğuruyor. Gayrimeşru ilişkiler, sevişmeler, sevgili edinmeler… Reyting sağlıyor bunlar. T: Niçin ben etkilenmiyorum da izleyen başkası etkileniyor? S.S.: Tek bir faktör yok. Yatkınlığı olacak, ailevi durumu itecek; bir sürü etki var başkaca tabii ki. Mikrobik durumlarda bile her vücudun direnç seviyesi farklıdır. Sosyal olaylarda da böyle. T: İnsanlar, dinlerini mi iyi öğrenemiyor, yoksa din onlara yeterli cevabı veremiyor mu? S.S.: İkisi de olabilir. “Kadının silahı cinsellik” T: Dinin, cinsel sapkınlıklara karşı yeterli vizyonu sunamadığını söylemek mümkün mü? S.S.: İnsan çamurdan yaratılmış bir varlık. Hem şeytan hem melek. Zıt duygular bir aradadır. Dinin herkeste aynı derece etkili olması beklenemez. Kimilerinde de kritik durumlarda dini gözü görmez olabilir insanın… T: Dinin güncellenmemesi ya da eksikliğiyle alakalı değil yani? S.S.: Değil. T: İslami camiada azgınlaşma var denilebilir mi? S.S.: Hayır, sadece bu tür vakaların İslami camiada da çıkması biraz daha dikkat çekiyor o kadar. Toplumun gözünde daha çirkin addediliyor. T: Buna ne ad vereceğiz? S.S.: Bu, farklılaşma ve yozlaşmadır. Toplumdaki genel durum böyle, İslami camia da bundan kopuk değil. İslami sınırların dışına çıkmadır bu. T: Toplumun geneline göre İslami camiada cinsel problemlerin boyutu nedir? S.S.: Bu durumu bir tür bileşik kaplar kanunu gibi görmek lazım. Yani Türkiye’deki her cepheyi, dolayısıyla İslami cepheyi de kapsıyor. Yani İslami cephede de bir cinsellik patlaması var. Daha önceden bastırılmış duygular çarpık şekilde ortaya çıkıyor. Yıllardır bastırmış bunu insanlar. Şimdi çıkıyor. Bir de göründüğü gibi değil, daha yaygın bu iş. Muhafazakâr insanlarda erkek çalışıyor, kadın evde duruyor. Kadın eskisi gibi değil. Günlük işleri de azalmış durumda. Eskisi gibi çocuk da doğurmuyorlar. Kadın kendini boşlukta hissediyor. Böyle bir durumun tezahürü olarak kadının tek silahı cinsellik oluyor kocasına. Bunu kullanıyor. Bu da erkekleri yoldan çıkarıyor. Bunu tespit olarak söylüyorum. Doğru bulduğumdan değil. Dışarıda elde edilebilecek pek çok kadın var. Yalnızca fahişelik anlamında değil söylediğim. Bana gelen vakaların çoğunda da bu tür çarpık ilişkilerin izleri var. Tabii bir de erkekler dörde kadar yolu var diye kendilerine bir çıkış kapısı yaratıyorlar. T: Ama bu bir hak değil… S.S.: Ruhsat. Belirli şartları var. Toplumsal kurallara göre de değişir. Resmi olarak şu an yasak. İnsanlar devletin yasaklarına uymak durumunda. Bu daha çok görünür oldu. Bir de cinsellik patlamasının yansıması gibi görüyorum bunu. Böyle şeyler sıradan hale geldi artık. Eskiden olmayan olaylar bile daha çok görülmeye başlandı. Bir tesettürlü kadının kocasını aldatmasına rastlanmazdı pek. Artık bu da var. Eskiden ‘erkeklerle çıkıyor kızımız’ diye getirirlerdi. Şimdi ‘kızımız erkeklerle çıkmıyor’ diye getiriyorlar. Türkiye’deki değişimin bir parçası bu. Dindarlara yansımaması mümkün değil. Herkesin evinde aynı iletişim araçları var. T: ‘Mahalle baskısı’ dediniz. S.S.: Eskiden herkes birbirini tanırdı. Şehirler kozmopolitleşti. İnsanlar yakınlıklarını mahalleyle değil, iş yeriyle kuruyorlar. Evlilikler daha önce tanıdıklar arasından olurdu. Şimdi öyle değil. Eskiden doğduğu yerde yaşardı insanlar. Bunlar da mahalle baskısını yani toplumun hoş görmediği şeyleri daha rahat yaşayabiliyorlar. T: İslami camianın cinsel eğitimi ne durumda? S.S.: O da önemli bir problem. Dindar olmayan insanlar, pek çok kitap alıp bu bilgilerini genişletebiliyor. Dindarlar böyle bir kitap aldıklarında maalesef hoş karşılanmıyor. Bu yüzden de 300-500 sene önce yazılmış birtakım kitapları halen okuyanlar var. 500 yıl önceki insanlar için hakikaten gerekli olabilir. Ama alıp bugüne uyarlamaya kalkarsan, sapkın olursun. Şartlar değişmiş durumda. Üstelik İslami camiaya yönelik olarak cinsellik eğitimi veren kitap sayısı da çok az. Olanların büyük bölümü de bu işten anlamayanlarca yazılmış kitaplar ve yazarlarının aldıkları referanslar da o 300 senelik kaynaklar. T: Ne var o eski kitaplarda? S.S.: En basiti, “Mastürbasyon kötürüm yapar” diye yazıyor. Kapalı insanlarda bunun etkisi daha büyük oluyor. Bilgisizlik ve buna bağlı problemler daha fazla oluyor. Cinsel problemlerini açma konusunda insanlar artık daha rahat. “Kocam benimle seyrek ilişkiye giriyor, bunun nedeni ne?” diye sorabiliyorlar. Kocasının yılda bir veya iki kez ilişkiye girdiği bir kadın geldi. Psikosomatik rahatsızlıkları ortayla çıkmış. Yıllar sonra bir yerde okumuş bunun yanlış olduğunu, kocasını alıp tedaviye ikna etmiş. “Kızım bu zamana kadar neredeydin” diye sorduğumda, “Her erkek böyledir sanırdım” dedi. İki evli kadınlar T: Gazetelerde, İslami camiadan fiili livata örnekleri de gördük son bir hafta içinde… S.S.: İslami cephede olursa, daha dikkat çekiyor. Toplumun genelinde de var aslında. Ama yoğun değil. Kişilik bozukluğudur bu. Küçüklere taciz, bir cinsel sapmadır. Dindar olup olmaması önemli değil. T: 30 yaşında erkek, 13-14 yaşında kız çocuğuyla evlendiriliyor İslami camia içinde. Bu niye oluyor? S.S.: Bu bir problem. Kesinkes doğru değil. Ayrıca evliliği sadece cinsellikten ibaret görmemek gerek. Gerçi İslami camiada bir uyanış var artık bu konuda. T: Bir işadamı, çok evlilik olmasa, “Kerhaneye gitmek zorunda kalacağız” diyordu. Bu, çok kısır bir bakış açısı değil mi? S.S.: Tamamen erkek açısından bakınca, haklı olan yönleri düşünülebilir. Erkeklerle kadınların cinsel ihtiyaçları farklı olabilir. Erkek, cinsel yönden çok aktifse, tek eşle yetinmeyebilir. Onunki uç bir örnek. Ama o kadınların sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir kadın kocasını paylaşmak istemez. Çok vaka gördüm böyle. İki evli kadınlar buraya sık olarak getiriliyor. Mutlu olanını görmedim. ‘Karılarım çok memnun’ dediğine bakmayın. Cinsellik yönünden mutlu edebilir; ama duygusal yönden olamaz. Erkeklere birden fazla eşi tavsiye etmiyorum. Dörde kadar evlenebilir diyor İslamiyet. Kendi eliyle evlendirdiği halde pişmanlık duydu hepsi. Erkek de ilk başta mutlu oluyor; ama kadınlararası çekişme başlayınca mutsuzlaşıyor. T: Cinsel problemler birinci kuşakta mı, ikincide mi? S.S.: İkinci kuşakta daha çok. İki kültür arasında kalıyor çocuklar. Toplum, çevre ve din baskısı azalıyor insanların üzerinde. T: Diğer İslam ülkelerinde durum nedir? Mesela Suudi Arabistan veya İran’da… S.S.: Arabistan’da yurtdışından bazı ufak yaşta fakir kız çocuklarını getirdikleri ve cinsel amaçlarla kullandıklarını duyuyorum. Genellikle Suriye, Mısır, Filistin gibi yerlerden getiriyorlarmış bu kız çocuklarını. Yapanlar da bunların göbekli zengin kesimleri. Yaygın olarak söylenen bir şey bu. Özellikle o ülkelerin seçilme nedeni ise daha beyaz tenli olmalarıymış o kızların. İran’a gelince, bildiğim muta nikâhı var. Biz, bunu zina olarak değerlendiriyoruz. T: 1980’li yıllarda İslami camiada da muta nikâhı vardı yanılmıyorsam? S.S.: Evet, yaygındı bir zamanlar. Ama şimdi rastlamıyorum buna. Tam olarak muta nikâhı değildi bu. Bir çeşit nikâh kıyıp ilişkiye giriyorlardı. T: İslami camiaya ne önerirsiniz? S.S.: Cinsellik konusunda açık olmalarını, gizli kapaklı işlere kalkışmamalarını ve bilgi sahibi olmalarını. T: İslami camiada en sık cinsel sorunlar nelerdir? S.S.: Birden fazla evlilik. İkinci eş genellikle sekreterleri oluyor mesela. T: İkinci eşlerin başı açık oluyormuş duyduğumuz kadarıyla; doğru mu? S.S.: Bir kısmı öyle. Bir gün sakallı bir adam geldi. Yanında mini etekli bir kadın. İkinci eşiymiş. İkinci evlilikler genellikle gizli oluyor. Bazı ikinci evlilikler, adam ölünce ortaya çıkabiliyor. Gayrimeşru ilişkiler yaygın ayrıca. T: İlkinden ne farkı var? S.S.: Birincisinde imam nikâhı oluyor. Öbür türlü ilişkiler daha çok işadamları arasında yaygın. Bunlar gelip geçici oluyor: Tabii dindar açısından helal-haram dengesi kalmıyor. T: Başka? S.S.: Erkekler kadar olmasa bile kadınlarda da görüntülü ve görüntüsüz chat’leşme oldukça yaygın. Birçok evli erkek, eşlerine bunu ‘sadece arkadaşız’ diye savunuyor. Kadınlar bunalıma giriyor. Sonra, mesela eskiden erkek karısının aldattığını görünce, kadına her türlü kötülüğü yapardı. Şimdi az sayıda bile olsa, bu durumda evliliği sürdüren erkekler var. Rezil olma duygusu da etken burada. Eşlerini cinci hocaya götürenler bile var. Cinci, ‘büyü var’ deyince erkek rahatlıyor. T: Eşcinsellik? S.S.: Bir artış var. Eşcinsel olup dindar kalanlar ve eşcinselliği ortaya çıkınca dindarlıktan vazgeçenler de var. Ailelerin bazıları çocuklarını getiriyor. Giderek arttığını görüyorum. Eskiden birçoğu ailelerinin zoruyla evleniyordu. Artık bu durum azalmış halde. Kadın çarşaflı, iki çocukları var. Adam eşcinsel olduğunu açıklamış sonunda. Üstelik kadın olmaya karar verdiğini de söylemiş. Ailelere tavsiyem, kesinlikle böyle durumdaki çocuklarını evlendirmemeleri. Evlendiği insan da mutsuz oluyor. T: Başka var mı? S.S.: Evlenmeyen kişilerin sayısı da çok arttı. Birtakım insanlar cinsel ihtiyaçları arkadaşlıkla gideriyorlar. Aynı evde yaşıyorlar, evliliğin sorumluluğunu yüklenmek istemiyorlar. T: Cinsel suiistimaller yaygın mı? S.S.: Cinsel suiistimaller dindar kesimde de çok yaygın. İnsanlar söyleyemiyorlar. Özellikle ensest. Bunun çoğu yakınlar tarafından oluyor. Ensest harici, komşu, misafir, amcaoğlu vs. gibi şekillerde de suiistimaller oluyor. Çocuklar bunu söyleyemiyor ve bir travma olarak saklıyorlar bunu. Allah çocuklarımızı korusun.T/ Enis Tayman- VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!
hepsi birbirinin uckurunu iyi taniyor olmasi gerekirken??? piskinlik had safhada neymis hap! bir hapin demekki günlerce etkisi sürüyor? bence mesir macunudur o mesir macunu baharatli baharatli..- Kurana göre kız çocuklarının evlilik yaşı
simdi bu gercekleri ele alirsak ve bana göre yukarda yazilanlar gercek... o zaman ortaya cikan sonuc seriatcilarin Dini kendi cikarlari dogrultusunda o gün icin yazilan ayetlerle bugün bu ayetlerle ülkeyi cagdisi yönetmelerin disinda,, özel hayatlari icin de nasil akil almaz sekilde kullandiklari ortaya cikiyor??? yani isine geldikleri bölümü bilincli olarak bir reformla kendi lehlerine cevirebiliyorlar!!! ve bunun disinda bizzat kendilerinin yönlendirdigi yalanida piyasaya sürebiliyorlar? herseyin izahi icin yeterlimi bilmiyorum??? Allah'ın elcisi Hz. Muhammed'i ,, seriatci seyhlerin , ve onlarin ayak takimi ümmetcilerin kendi cikarlari icin nasil harcadiklari ortaya cikiyor... ve bu durumdan herkes memnun! memnun olmayanda sayin BrainSlapper' in dedigi gibi laik iklimden nasibini alma erdemine kavusanlar..- 1 Mayıs’a Merhaba...
1 Mayıs Almanya'da da olaylı gecti Almanya'da 1 Mayıs kutlamaları bir gece önceden ve yine olaylı basladı. Hamburg'da toplanan kalabalık grup polisle catıstı. Berlin'de de benzer olaylar yasandı. 1 Mayıs kutlamaları bir gece öncesinden baslıyor. Hemen hemen her yıl da bu gösterilerde olaylar cıkıyor. Almanya da 1 Mayıs: 500 bini aşkın işçi ve emekçi alanlara çıktı... Sermayenin saldırıları protesto edildi İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs tüm dünyada olduğu gibi Almanya da da yaygın eylemlerle kutlandı. Almanyanın yaklaşık 100 yerleşim biriminde gerçekleştirilen gösteri ve yürüyüşlere 500 bini aşkın işçi, emekçi ve genç katıldı. Pek çok yerde gerilimli anların yaşandığı gösterilerin ana teması sermayenin sosyal yıkım politikalarıydı. İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını her geçen gün biraz daha çekilmez hale getirecek, gelecek güvencesinden yoksun bırakacak Agenda 2010 saldırı paketi her yerde yoğun biçimde protesto edildi. Fakat özellikle işsizliğe, haftalık çalışma sürelerinin arttırılmasına ve AB nin genişletilmesi bahanesi ile ücretlerin düşürülmesi girişimlerine karşı aktif mücadele çağrısı öne çıktı. Irak taki emperyalist isgalin protesto edilmesi, Filistin ve Ortadogu halkları ile dayanısma amaclı siarların haykırılması da oldukca anlamlıydı. Kısaca ifade edilecek olursa, işsizliğin arttığı, demokratik ve sosyal hakların gaspedildiği, yoksulluğun derinleştiği, öte yandan emperyalist genel bir savaşın ciddi bir tehlike haline geldiği koşullarda kutlanan bu 1 Mayıs ta alanlara çıkan işçi, emekçi ve gençlerin ortak talebi ve özlemi sömürüsüz ve savaşsız bir dünya oldu. Almanya Başbakan Schröder altı yıldan beri ilk kez 1 Mayıs ta konuşmak için çağrılmadı. Schröder AB nin genişletilmesi toplantısına katılarak teselli buldu. Hemen her gösteride sermaye ve hükümetin uyguladığı saldırı politikalarını savunan tüm konuşmacılar öfkeli protestoların boy hedefi oldular ve kürsüden indirildiler. Bunun en somut örneği Köln 1 Mayısın´da yaşandı. Haftalık çalışma süresinin 42 saate çıkarılmasının savunucusu olan eyalet başbakanı Peer Steinbrück, alandaki kitle tarafından konuşturulmadığı gibi kürsüden adeta kovuldu. Aynı sert tepkiye pek çok yerde sendika bürokratları da hedef oldular. Sonuc olarak sosyal yikim saldırısına karsı mücadelenin önümüzdeki dönemde daha da büyüyeceginin isaretleri verildi bu 1 Mayıs ta.- 1 Mayıs’a Merhaba...
bugün genis acidan bakarsak sayin Lostsoul,, bugün Türkiyede yükselen bir Milliyetci sol var bu bir Mayisla doruk noktasina ulasacakti bu fetonun ABD nin isine gelmez bugün polis Anne sefakatinle hareket edecekken fetto ruhuyla hareket etmistir yerde yatan bayanlari gelen tekme vuruyordu giden tekme vuruyordu sorarim bu hangi ruhla vurulur? - VAKIT YAZARI KÜCÜK KIZA TECAVÜZDEN GÖZALTINDA!
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Account
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.