Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. 'Din çocukça bir efsane' Gelmiş geçmiş en büyük dehanın şaşırtan görüşleri En büyük kuramsal fizikçi Albert Einstein, yeni ortaya çıkan 1954 tarihli bir mektubunda, dinler için ‘insan zaafının ifadesi, çocukça, ilkel efsaneler’ diyor Yahudi kökenli Albert Einstein, Musevilik için de ‘en çocukça hurafelerin yeniden canlandırılması’ diyor. Milliyet Gazetesi'nin haberine göre gelmiş geçmiş en büyük kuramsal fizikçi olarak gösterilen Albert Einstein’ın, din ve Tanrı inancına itibar etmediği ve özellikle ömrünün son yılında bu kavramlar için “çocukça, ilkel efsaneler” nitelemelerinde bulunduğu ortaya çıktı. ‘İlkel efsaneler’ The Daily Telegraph’ın haberine göre, ünlü bilim adamı, yeni ortaya çıkarılan ve 3 Ocak 1954 tarihini taşıyan bir mektubunda, dinlerin “çocukça” ve “ilkel efsaneler” olduğunu savunduktan sonra bu olgunun hangi zorlama ve incelikli yorum yapılırsa yapılsın değişmeyeceğini vurguluyor. Einstein için dinin anlamı Din ve Tanrı konusundaki görüşleri her zaman tartışma yaratan ve dinsel içerikli en ünlü sözü “Tanrı zar atmaz” olan Einstein, bu sözü nedeniyle Tanrı inancı olan bir bilim adamı olarak algılanıyordu. Ancak Einstein, yeni ortaya çıkan söz konusu mektubunda, filozof Eric Gutkind’in görüşlerine yanıt verirken, yaşamının son döneminde dini duygularının son derece zayıf olduğunu hatta din karşıtı görüşlere sahip olduğunu ortaya koyan ifadelere yer veriyor. Einstein, “Tanrı sözcüğü benim için insanın zaaflarının bir ifadesi ve ürünü olmanın ötesinde bir anlam taşımıyor. İncil de yüce bir kitap ama yine de ilkel efsanelerden oluşan bir koleksiyon ve aynı zamanda oldukça çocukca” diye yazıyor. Yahudiler seçilmiş değil Bu mektubu yazdıktan bir yıl sonra 76 yaşında ölen Einstein, kendisi de Yahudi olmasına rağmen eleştiri oklarını Yahudilerin inancı Museviliğe karşı yöneltmekten çekinmiyor. Yahudilerin Tanrı tarafından seçilmiş bir kavim olduğu şeklindeki inancı geçersiz bulan Einstein, “Bence Musevilik de tıpkı öteki dinler gibi en çocukça hurafelerin yeniden canlandırılmasından başka bir şey değil. Mensubu olmaktan memnuniyet duyduğum ve zihnen bana çekici gelen Yahudiler de öteki insanlardan farklı özelliklere ve meziyetlere sahip değil” diyor. Açık artırmada satılacak “Hayat tecrübem Yahudilerin öteki insanlardan daha iyi olmadıklarını gösteriyor” diyen Albert Einstein, “Onların seçilmiş kavim olduğunu gösteren herhangi bir şey görmüyorum” ifadelerini kullanıyor. Einstein’ın söz konusu mektubunun şimdiye kadar özel kişilerce muhafaza edildiği, İngiltere’deki Bloomsbury müzayede şirketi tarafından satışa çıkarılacağı ve 8 bin sterline alıcı bulabileceği belirtildi. ............................
  2. 12.05.2008 Kur’ân’a ve mantığa aykırı rivayetlere göre hüküm verilemez SORU: Bir büyüğüm, Peygamberimizin Hz. Ayşe ile 9 yaşındayken evlendiğini söyledi ve Buhari’nin hadis kitabını kaynak gösterdi. Bu doğru mu? (Mu Ş) CEVAP: Buhari’nin hadis kitabındakiler sedece bir iki kişinin aktardığı sözlerdir. Bu kitapta çok mantıksız, Kur’ân’a ters şeyler vardır. Hz. Ayşe Peygamberimizle evlendiğinde en az 15-17 yaşlarındaydı. Çünkü Hz. Ayşe’nin biyografisinde Hz. Fatıma’dan 5 yaş küçük olduğu yazılıdır. Fatıma doğduğunda babası 35 yaşındaydı. Demek ki Ayşe doğduğunda Peygamberimiz 40 yaşındaydı. Peygamberimiz talebini ilettiği zaman Ayşe, Cübeyr ile sözlüydü ama Peygamberimiz bunu bilmiyordu. Fakat babası Ebubekir, Peygamberimizin talebi karşısında sözü bozmuş ve Ayşe’yi Peygamberimize vermeyi uygun görmüştür. Peygamberimiz Ayşe ile birkaç yıl sözlü kaldı. Medine’ye hicretinin ikinci yılında onunla evlendi. Şimdi düşünün, 13 yıl Mekke dönemi peygamberliği, iki yıl da hicretten sonra eder 15 yıl. Demek ki Hz. Ayşe Peygamberimizle evlendiğinde en az 15 yaşındaydı. 17 hatta daha da büyük yaşta olduğu hakkında rivayetler de vardır. Öyle mantıksız bir rivayete takılıp da hüküm vermek doğru değil. Buhari’de bulunan her hadis de din hükmüne kaynak niteliği taşımaz. Önce hadisin akla mantığa aykırı olmaması, sonra Kur’ân düşüncesine uygun düşmesi gerekir. Buhari’de, “Horozun meleği görünce öttüğü, eşeğin de şeytanı görünce anırdığı” sözü de Peygamber’e yakıştırılmıştır (Bed’ul-Halk: 15). Horozun ötmesi de eşeğin anırması da o hayvanların doğası gereğidir. Bunun meleği veya şeytanı görmekle ne ilgisi olabilir? Kadını dünyada en çok sevdiği üç şey arasında sayan Peygamber’in, “Ben ümmetime kadınlardan daha zararlı bir şey bırakmadım” sözü de ona yakıştırılmıştır. Bir kere kadınları ümmete bırakan Peygamber değil Allah’tır. Kaldı ki kadın olmasa nesil devam edebilir mi? Mantık bu sözün neresinde? Kadını çok sevdiğini söyleyen, cenneti annelerin ayakları altına sermiş olan Peygamber böyle Kur’ân’a ve mantığa aykırı bir sözler söyleyebilir mi? Bunlar açıkça kadın düşmanları tarafından Peygamber’in sözleri arasına sokuşturulmuştur. İslâm dini, akıl dinidir. Çünkü aklı olmayanın dini yoktur. Aklı olmayan dinle yükümlü değildir.suleymanates ............................. demekki 9.yasin dogruluk payi var 15,, 17.diye kiviriyorsa ünlü hoca suleymanates! birde gelelim ikincisine sözlü bir bayana talip olmak nasil bir erdemlik onuda anlamis degilim? gerci haberi yokmus diyor ama öyle kivirma olmaz biraz desteksiz olmus. Ayşe doğduğunda Peygamberimiz 40 yaşındaydı... insanin icinden oha diyesi geliyor olsa olsa burda bir yanlislik vardir? aksi takdirde günün sartlarina uygun olsun diye Ayse nin yasini yükseltikce peygamberimiz yaslaniyor
  3. issallah vakit yazari bir an önce cikarda herkes rahatlar! rahatlayanlarin basinda herhalde sayı cumhurbaşkanımı abdull gül, olacaktir!!! vakitle yatip vakit le kalkiyorsa sayin hakanaytac' sizin belirtiginiz gibi,, en sevdigi gazte vakitse vede onlarin en yüksek kidemli müritleri arasinda yer aliyorlarsa tabikide öyle,, Vakit yazarı Üzmez,disari ciktiginda,, Ailece ziyarete gidecek olan ilk herhalde karisinida yanina alarak sayı cumhurbaşkanımı abdull gül, olacaktir! abdul bey ,, üzmezin onun dizleri dibinde herhalde ona teselli verecektir tek eslilik zulümdür sizi Ailece anliyoruz diye.. olurmu olur yaparmi bunlar yapar!
  4. Efendi Türkler şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Yankee go home! '68'li adaşım Işıl , ''Çok şükür'' dedi, ''cenaze için değil, güzel bir iş için meydanlardayız.'' Haklıydı, daha perşembe günü dostların dostu Üstün Korugan 'ın cenazesinde birbirimizi teselli etmeye çalışmıştık. '78'li kardeşim Mete, ''ilk kez,'' dedi, ''68'liler, '78'liler ve daha gençler aynı meydandayız.'' Öyleydi, pazar günü Kadıköy Meydanı'nda yapılan NATO'yu ve Bush 'u protesto mitinginde '68'lisi, '78'lisi ve '88'lisi aynı meydandaydık ve mutlaka en sevdiklerimiz; ölülerimiz yüzlerinde mutlu bir tebessüm bizi izliyorlardı. Alan tıklım tıklım doluydu ve şaşırılacak bir şey, hiçbir grup daha önceden belirlenen sloganların dışında slogan atmıyordu. Gene şaşılacak bir şey, ortalık fazlasıyla sakindi, hatta heyecanın az olduğundan bile söz edilebilirdi. Belki de bana öyle geldi, çünkü ne de olsa ben ve yaşıtlarım, dünyayı kolayca değiştirebileceğimize inanıyorduk, bu nedenle daha heyecanlı ve daha serttik ama zamanlar geçmişti ve şimdi dünyanın hiç de öyle kolay değişmediğine tanık olan bir kalabalığın içinde yürüyorduk. Ve ben Ruhi Su 'nun, Vedat Demircioğlu 'nun ölümü nedeniyle yazdığı destanı anımsamaya çalışıyordum. ''Gencecik çocuklardı, belki siz de gördünüz, ellerinde pankartlar özgürlük diyorlardı.'' Evet gencecik çocuklardı ve ölümle ilk kez, 6. Filo nedeniyle tanışacaklardı. Egemen güçler, 6. Filo askerlerini Dolmabahçe'de denize dökenleri düşman ilan etmişlerdi. Çünkü onlar, ''Bağımsız Türkiye!'' diyorlardı, ''İşgal edilmek istemiyoruz!'' diyorlardı, ''Milli Petrol!'' diyorlardı. ''Yankee go home!'' diyorlardı. Ve yıllar boyu, bu düşmanlık bitmedi. Birbirinden güzel insanlar, kimi işkencede, kimi sokak ortasında vurularak, kimi cezaevi koşullarına yenik düşerek öldü. Ölümler aldı başını gitti ama Amerika'nın Türkiye'yi kuşatma emelleri bitmedi. Bitmek şöyle dursun giderek iştahı kabardı ve artık üstü kapalı değil üstü çok açık isteklerini sıralamaya başladı. Reddedilen tezkerede ve varsa Amerika asla bundan vazgeçmedi. Doğu'da ''uranyum'' u, Batı'da ''bor'' u olan bu topraklardan hangi emperyalist güç vazgeçebilir? Cümle âlem Ortadoğu petrollerinin sekiz yıl içinde biteceğini biliyor. Artık dünyayı yöneten 400 büyük şirketin ki, onlar devletlerin ve hükümetlerin üstünde, onları yöneten bir güçtür, bora, uranyuma ihtiyacı var. Ve su en büyük silah. Bu güzel yurtta bütün bunlar fazlasıyla var. Sözün kısası bizim işimiz uzun ve zor. Biz eskiler pek açık etmesek de içimizden aynı şeyleri geçirdik. ''Ne iş, doğdum 'Yankee go home!' dedim, göçüp gideceğim gene 'Yankee go home'! diyorum." Oldukça moral bozucu bir tablo bu. Nâzım Hikmet 'in vatan hainliği devam ediyor hâlâ. Bir yerlerde bir şey kırılmalı. Belki de kırılıyor. Tıpkı bir akrebin kendini sokması gibi Amerika da kendi kendini sokuyor, mutlaka ama mutlaka bir düşman yaratma ihtiyacı duyuyor, aksi takdirde silah şirketleri, ilaç şirketleri, meşrubat şirketleri, Hollywood batar. Büyük Amerikan rüyası çöker. O zaman ''Yankee go home!'' un yanına başka sloganlar koymalıyız. ''Silah yapımına son!'' demeliyiz, kendi ülkemiz için milli bir tarım politikası istemeliyiz, milli bir eğitim politikası talep etmeliyiz. Bu arada bilmediğimiz şeyleri öğrenmeliyiz, dünyanın en önemli su yollarına sahip olduğumuzu, dünyanın en zengin altın madenlerine sahip olduğumuzu, dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip olduğumuzu ve dünyanın en renkli kültürüne sahip olduğumuzu! Bu yeni savaşta bilmek, tanımak ve özveri en önemli silah. İş ''Yankee go home!'' demekle bitmiyor. IŞIL ÖZGENTÜRK ...........................
  5. Efendi Türkler şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    BEN ATATÜRKÇÜYÜM. BEN CUMHURİYETÇİYİM. BEN LAİKİM. BEN ANTİ-EMPERYALİSTİM. BEN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE'DEN YANAYIM. BEN ÖZGÜRLÜKÇÜYÜM. BEN İNSAN HAKLARI SAVUNUCUSUYUM. BEN TERÖRÜN KARŞISINDAYIM. BEN YOBAZLARIN, VURGUNCULARIN, ÇIKARCILARIN, DÜŞMANIYIM!.. Uğur MUMCU Ugur Mumcu'yla Deniz gezmislerin arasinda ne fark vardı! ugur mumcuyu asamadilar ? Efendi Türkler
  6. sayin LluVia' herseyden önce tecavüz tecavüzdür tecavüzün kirliligi ön plana cikmasi icin illahin o kisinin veya yakinin basina gelmesi sart degildir burda tecavüze yeltenenlerin nereye kadar gidebileceklerin göstergesidir? bu sahis kendi ruh halini kizina tecavüzle göstermeyipte daha baska sekildede ortaya koyabilirdi??? cünkü onun bozuk ruh hali ama öyle ama böyle biryerlere sürükleyecekti! sonra bu yazdiklarinizla vakit yazari ni da akladiniz bu sayede,, öyle ya onlar demiyormu tek eslilik zulümdür? bakin onun tecavüz ettigi kiz,, kizi yasindada olsa kizi degilmis demekki burda vicdanlar biraz rahatliyor! Efendi Türkler
  7. Sahih-i Buhari hadisi.. gecekten böyle bir hadis varmidir?
  8. Adı İslam diye TV’ye çıkamadı Adı İslam diye TV’ye çıkamadı Fransa’da Lagardere Grubu’na ait kablolu çocuk kanalı ’Gulli TV’, bir oyun programına katılmaya hak kazanan Cezayir kökenli Alaouchiche ailesinin 9 yaşındaki çocuğunu, adı "İslam" diye programa almadı. La Parisien gazetesinin haberine göre gerekçe, "İslam" adının, aynı türban gibi dini simge olarak görülmesi. "Çocuğunuzu Muhammed gibi başka bir Arap adıyla ekrana çıkarabiliriz" diye teklifte bulunulan anne Farah ve baba Billel ayırımcılık yapıldığı ve onurlarının zedelendiği gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. İnternet üzerinden yapılan elemeleri geçerek programa katılmaya hak kazanan İslam Alaouchiche, Fransız arkadaşı Jules ve annesiyle birlikte kanala gitti. Yapım görevlisi kadın sıra İslam’a geldiğinde annesi Farah’ı çağırarak "Oğlunuzu bu isimle programa alamayacağız, çünkü dini fazla çağrıştıran bir ismi var. İslam ismi türban takmış bir kızla dini simge olarak aynı şeyi çağrıştırıyor" deyince anne Farah beyninden vurulmuşa döndü. Oğlunu alıp stüdyoyu terk eden kadın "Bu yetmiyormuş gibi yanındaki arkadaşı da ’Siz Fransız halkının sevmediği bir dine mensupsunuz’ deyince tokat yemiş gbi oldum. Çocuğumu alarak dışarı fırladım" dedi. Marsilya doğumlu İslam ise "Okulda tüm arkadaşlarıma televizyona çıkacağımı ve programı izlemelerini söylemiştim, şimdi herkes benimle dalga geçecek" derken gözyaşlarını tutamıyordu.Muammer ELVEREN / PARİS
  9. inanin doktor arkadasima sordum böyle birsey olabilirmi? cevabi belki hayatinda bir sefere mahsus bir düzüne olabilir ama belli bir dönem olmasi icinde cift cinsiyetli olmasi gerekir dedi? tamamda bu düzünede degil 60.kere??? demekki her parmaginda ayri bir cinsiyet var?! inanin artik bunlarin sayesinde toplumun muhammetleride degisti.. artik bunlarin sayesinde Türkiyeyle daha icice yasiyoruz iyiki varlar matrak adamlar Efendi Türkler
  10. Laiklik zorla dayatılamaz Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso: “Laiklik zorla dayatılamaz” AVRUPA Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye’nin bir gün AB’nin tam üyesi olması için, Türkiye’de tam demokrasi ve “demokratik laikliğin” olması gerektiğini belirterek, “Laiklik zorla dayatılamaz” dedi. Barroso, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlenen 11’nci Avrupa Forumu’nun açılış konuşmalarının ardından, AB’nin geleceğinin tartışıldığı bir oturumda Türkiye ile ilgili bir soruyu yanıtladı. Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın da katıldığı oturumda Barroso, Türkiye ziyareti sırasındaki mesajının “çok açık” olduğunu belirterek, “Türkiye’nin bir gün AB’nin tam üyesi olması için, Türkiye’de tam demokrasi ve demokratik laiklik olmalıdır. Laiklik zorla dayatılamaz. Avrupa’daki demokrasilerde normal olduğu şekilde tüm garantileriyle uygulanan demokratik bir süreç olmalıdır” dedi. Avrupada yaşayan Türklerden Laikligin T sine kadar arayanlar? onlarin rüyalarini süsleyen ülkemizde görmek istedikleri laik demokrasi anlayisi
  11. Yayamaz Kayımca'ya tekrar eski sagligina kavusmasi dilegiyle cok gecmis olsun bu arada sagliginla ilgili güzel haberlerinin devamini bekliyoruz
  12. Gazozuna ilaç katmışlar! 14 yaşındaki kıza tecavüzle suçlanan Vakit yazarı Hüseyin Üzmez'den garip savunma Abdurrahman Dilipak’a göre, tecavüz iddiasıyla suçlanan Vakit yazarı Üzmez, yakınlarına “Gazozuma ilaç kattılar. Olanları hatırlamıyorum” diye dert yanmış Akşam Gazetesi'nin haberine göre Mudanya’da 14 yaşındaki L.Ç.’ye tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine konulan 78 yaşındaki Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez, ailesi ve yakın çevresine olayın detaylarını anlatmış. Üzmez, yakınlarına olay gecesi ilaçlı gazoz içirildiğini ve neler yaşandığını hatırlamadığını söylemiş. Üzmez’in bu şaşırtan iddialarını ise yine aynı gazetenin yazarı Abdurrahman Dilipak, yakınlarından edindiği bilgiye dayanarak anlattı. Dilipak, “Üzmez olaydan önceki gece Mudanya Sahili’nde buluştuğu kişiler tarafından ilaçlı gazoz içirildiğini ve bu gazozu içtikten sonra şuurunu yitirdiğini, olanları hatırlamadığını yakınlarına söylemiş” dedi. GÜNAHIM ÇOK? Üzmez’e gazoz içiren kişilerin kimliği meçhul kalırken, Dilipak şöyle konuştu: “Kendisi tecavüz suçlamasının komplo olduğunu ve bunu kimler tarafından yapıldığını bildiğini söylüyor. Hüseyin Bey, ilacın etkisinde olduğu için neler yaşandığını hatırlamıyor. Hüseyin Bey’in verdiği ilk ifade de üç bölümden oluşuyor. İfadelerin ilk bölümünde Üzmez’e polis çok nazik davranmış. Sohbet havasında sorgulama yapılmış” diye konuştu. Dilipak, sorgulama sırasında Üzmez’in, “Benim üzerimden İslam’a saldırılmasına izin veremem’ diyerek, “Ben İslam konusunda kendimi bu yola feda ediyorum. Günahım çok... Ancak şehit olur, şehadete ulaşırsam kendimi aklanmış sayarım” dediğini dile getirdi. SORGUDA İSYAN ETMİŞ Sorgulamanın ikinci aşamasında Hüseyin Üzmez’in biraz zorlandığını anlatan Dilipak, “Bu olayı nasıl yaptın, şu konuyu itiraf et gibi üzerine gitmişler o da, ‘Evet yaptım. On katını da yaptım, yüz katını da yaptım’ diye isyan etmiş. Son bölümde ise ‘Ne konuşacağım? Konuşmayacağım. Hiçbir şey söylemeyeceğim. Mahkemede konuşacağım’ demiş” diyerek gizli kalan sorgu detaylarını anlattı DETAYLARI SONRA ANLATACAK ABDurrahman Dilipak, Üzmez’e komplo düzenlendiğini, olayla ilgili pek çok ayrıntı olduğunu fakat bunu davanın selameti açısından şimdi açıklamak istemediklerini söyledi. Üzmez’in “Bana bunu kimlerin yaptığını biliyorum, mahkemede her şeyi açıklayacağım. Eşim Ayşe ve avukatlarım da konuşmayacak” diyerek talimatlar verdiğini söyledi. Üzmez’in eşi Ayşe ve kardeşi Suat Şişman, tuzak kurulduğunu, söyleyerek Üzmez’in özel hücrede değil 30 kişilik koğuşta kaldığını belirtmişti. Şişman ayrıca eniştesi Hüseyin Üzmez’i kimin şikayet ettiklerini bilmediklerini, mağdur L.Ç’nin babası Bekir Ç. ile konuştuğunu ve Bekir Ç.’nin “Hüseyin Amca’nın bana karşı en küçük kötülüğü dokunmadı” dediğini söylemişti. Tıpkı eski Türk Filmlerindeki gibi.Acaba gazozuna ilaç katan Nuri ALÇO falan olmasın. Ben bu adamdan çok onu korumaya çalışan Vakit''çilerin utanmazlıklarına şaşıyorum. Akşam evlerine gittiklerinde eşlerinin kızlarının yüzlerine nasıl bakabiliyor bunlar? ..........................................................
  13. Devils Pool, dünyanın en büyük şelalelerinden biri olan Victoria Şelalesinin ucunda bulunuyor. Siz olsaydınız ne yapardınız?
  14. Hitlerin insanlari firinda yakmasi normal miydi,, madimak´da insanlarin yakilmasi normal miydi vatan gazetesinde görev yapan gazeticinin dün linc edilmeye kalkisilmasi normal miydi,, yani uzayip gidiyor dünyada o kadar Anormal iliskiler varki hep birileri tarafindan sürükleniyor..
  15. Ne yapalim nasil örnek verelimde emek in ne oldugunu anlatalim!!! neyse biraz acalim acalim ucan balon seklinde izahat etmeye calisalim simdi dünyada en sevilen en büyük kitlelerin izlemis oldugu futbol var ve bu futbol maclarinda ne yaparsan yap Hooligan olaylar oluyor vede taraftari vardir.. ne uygulamalar yapilmadiki olaylar olmasin diye? ama oluyor ülkemizde ingiliz taraftarlar bir daha maca gelmesin diye bir ikitanesini bicakla götürdük genede geliyorlar! ya futbolu kaldircaksin yada önlemlerini almaya devam edeceksin.. iste bu noktada Emek imi kaldiralim yoksa 1 Mayislarin önlemini almaya devammi edelim... sonra hangisi daha cok kayip veriyor futbolmu yoksa iscinin bayrami 1 Mayismi?
  16. Efendi Türkler şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Emperyalistlerin çıkarlarına kurban edilen yanibasimizda bir cografya var? bu cografyanin icindeki sinirlar Emperyalistler tarafindan tebesirle cizilmisse iste burda sorun vardir ve orda kürt halkida vardir! bu cografyanin icinde sirf kürtlerin degil bizimde sorunumuz vardir ve bu sorun derindir? örnegi Misak-ı Milli sinirlarimizin icinde olan Musul ve Kerkük ve buralarin bizzat Atatürk ün buralarin tekrar kendi topraklarimiza kazandirilmasi yönde aciklamalari vardir!!! ve Deniz Gezmiste bir kemalist olduguna göre! senin bahsetmek istedigin kendi sinirlarimiz icindeki bir bagimsizlik olayi degildir !!! kardesligidir.. tabii birileri icin bu cografyada kürt sorunu var olduguna inaniyorsa? yazinin tamamini tamamlamis oluruz MARKS´gelince bugün bati dünyasi bugün dahi icinden cikamadiklari bazi sorunlari onun engin anlayisindan onun yazdiklarindan onun teori lerinden yararlanmaya calisirlar... vede ders kitaplarinda yerini alir!
  17. Efendi Türkler şurada cevap verdi: sardunyam başlık Güncel Konular
    Şimdi Deniz olunmalı! Faşizme karşı omuz omuza!
  18. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    sayin demirefe' bu kadar bir arada bir derede genede 1 Mayisi kavrayamiyoruz hem batiya hem doguya rest okuyoruz? bati ve dogu halklari bunun bilincindeyken!!! bizler daha Arap kavimleri gibi gerci onlar bir arada bir derede degil ama tibis tibis onlarin yaninda yer aliyoruz bu nasil oluyor farkindaysan onlardan bir farkimiz yok emegin hakkini isci sinifi bilinci altinda aramak olurmu deyip emegin hakkinin üzerine oturuyoruz seriat agirliginla ister buna feodal düzen de ister seriat düzeni de ikiside rızkın pesinde kosuyor! Allahin rızkını birilerin elinden kömür makarna yardimiyla almak varken,, demek oluyorki istenen halkimiza görülen takdir! bu cagda rızk pesinde kosturmak. sadece bu yaziyi senin iki arada bir derede düsüncenden yola cikarak yaziyorum yazina genel anlamda elestiri acisindan degil. saygilarimla
  19. Ümmetçiler ve Milliyetçiler!.. "Milliyetçiler"; "Türk - İslam Sentezi"nin kendilerini yok edecek bir tuzak olduğunu yıllar yılı fark edemediler!.."Ümmetçiler"in Arap milliyetçiliğine hizmet eden İslam şeriatçıları olduklarını göremediler!.. Ulusal kimliği (Türk kimliğini) kabullenmeyen ümmetçilerin karşısında direnç gösteremediler!.. Ve ümmetçiler, milliyetçilerin sırtında yol katederek bugünlere geldiler!.. O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU Türkiye'de "milliyetçilik" ; sonunda Türk ulusunu kendi yurdunda dinsel bir topluluğa dönüştürme amacı güden "ümmetçilik" tuzağına düştü!.. Milliyetçi olduklarını söyleyenler öngörüsüz değerlendirmelerle son dönemde Türkiye'yi üç kez zora soktular!.. 57'nci hükümeti sonlandıran ve Türkiye'yi "siyasal İslam" iktidarına mahkûm eden bu dar görüşlülük; 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de egemen oldu!.. Son adımda ise Türk ulusunu ortaçağ karanlığına götüren toplumsal bir ayrışmanın zeminini oluşturdu!.. Tarihin gerçekleri unutuldu!.. Çarpıtılmış tarih Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya'da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar!.. İslamiyetin yayılma süreci başında (MS. 632) Arap ordularının saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüz yılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı!.. Türkler teslim oldular (MS. 751)!.. Arap tarihçi İbn-i Dahak vahşeti şöyle anlatıyordu: "Katledilmeyen çocuk, ırzına geçilmeyen kadın kalmamıştı!.. Türkler diri diri yakılmıştı!.." Ne acıdır ki, tarihin bu en büyük "Türk soykırımı" sistemli çabalarla unutturuldu!.. Kılıçla katledilen Türklerin İslamı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uyduruldu!.. Sonradan bu gerçeği ifade eden "milliyetçiler" de "ümmetçiler" tarafından susturuldu!.. Yok edilen kimlik Türkler çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu döneminde yönetim kademelerinden uzaklaştırıldı!.. "Türk kimliği" yıkıma uğratıldı!.. Tüm coğrafyada Türkler; "etrak-ı bi idrak" yani "aptal Türk" olarak anılmaya başlandı!.. İmparatorluk topraklarında diğer uluslar, kimliklerini koruyarak yaşarlarken Türkler, İslamiyetin ulusçuluğu reddeden, ümmetçiliği esas alan anlayışı içinde kimliklerinden arındırıldılar!.. "Türk'üm" diyemedikleri için, yalnızca "Müslümanım" demek zorunda kaldılar!.. I. Dünya Savaşı'nda Filistin cephesinde, ihtiyat zabiti olarak görev yapan Falih Rıfkı Atay, "Zeytin Dağı" adlı eserinde şöyle diyordu: "Suriye, Filistin ve Hicaz'da, 'Türk müsünüz' sorusunun birçok defalar cevabı 'estağfurullah'dı!.." Zaten Osmanlı hanedan mensupları da kendilerini "Türk" görmüyorlardı!.. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç' in belirlemesiyle; "Türk Osmanlı idi ama, Osmanlı Türk değildi!.." Ulus milliyetçiliği "Türkiye Cumhuriyeti" kurulduğunda Atatürk , yeni devleti kuran halkı "Türk ulusu" olarak tanımladı!.. Ona bir ulusal kimlik kazandırdı. "Yurtseverlik" temelinde "ulus bilinci" geliştirmek için, eylem ve söylemlerinde Türk ulusunu yüceltti!.. Atatürk bugün kimilerinin "ecdat" olarak gördüğü ve "laf söyletmem" dediği Osmanoğulları'nın Türklükle ilişkisini şöyle açıklıyordu: "Anadolu-Rumeli insanı, elbette bizim insanımızdır. Bizler o insanların devamıyız. Ama bizim atamız Osmanlı Hanedanı değil!.. Biz hanedan soylu değiliz!.." "Osmanoğulları 600 yıldan beri zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına el koymuşlardır. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırılara artık yeter diyerek, ayaklanarak egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor!.." Soy milliyetçiliği II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) Türkiye'de, "ulus milliyetçiliği" dışında, yeni bir milliyetçilik anlayışı gelişti. Bu anlayış 1900'lü yılların başlarında ortaya çıkan, Orta Asya kaynaklı "Türkçü-Turancı" milliyetçilik anlayışıydı!.. Başka ulusların, özellikle de Çinliler ve Rusların egemenliği altında yaşayan Türklerin özgürlüğünü ve birlikteliğini savunuyordu. Savaştan Almanların galip çıkması halinde Sovyet yönetimindeki bütün Türklerin özgürlüğe kavuşacağını öngörüyordu!.. Ama umulan olmadı!.. Savaş sonrasında Türkiye demokrasiye geçti!.. Yeni dönemde güç kazanan karşıdevrim; ideolojik zemin arayışına girişti!.. Altyapı oluşturmak üzere dine yöneldi!.. Türkiye Sovyet tehdidine karşı NATO'ya ve Müslüman ülkelerin oluşturduğu "yeşil kuşak" içine sokuldu!.. Türk-İslam sentezi milliyetçiliği "Komünizm" karşıtlığı,Türkiye'de önce "milliyetçi-mukaddesatçı" ideolojiyi; sonra da "Türk-İslam Sentezi" ni doğurdu!.. Bu sentez doğası gereği birlikteliği mümkün olmayan iki öğretinin alaşımıydı!.. Ulus kimliğini reddeden "ümmetçilik" le bu kimliği savunan "milliyetçilik" yapay bir beraberlik içine sokuldu!.. Aslında yapılan, iki öğretinin birbirinden ayrılmaz olduğunu beyinlere çivileme amacını güdüyordu!.. Ardında ise "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye kararlı güçler duruyordu!.. "Milliyetçiler", "Türk- İslam Sentezi" nin kendilerini yok edecek bir tuzak olduğunu yıllar yılı fark edemediler!.. "Ümmetçiler" in Arap milliyetçiliğine hizmet eden, İslam şeriatçıları olduklarını göremediler!.. Ulusal kimliği (Türk kimliğini) kabullenmeyen ümmetçilerin karşısında direnç gösteremediler!.. Ve ümmetçiler, milliyetçilerin sırtında yol katederek bugünlere geldiler!.. ABD dayatması Sovyetler sonrasında (1991) dünya egemenliği amaçlayan ABD, Ortadoğu ülkelerinde "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye yöneldi!.. Yeni bir proje üretti!.. "Büyük Ortadoğu" adı verilen geniş bir coğrafyada yeni bir İslam anlayışı -"ılımlı İslam"- geliştirdi!.. Model olarak da Türkiye'yi seçti!.. Sonuçta Türkiye'de "ulusal kimlik bilinci"nden arındırılmış yeni nesillerin yetiştirilmesi için yeni olanaklar yaratıldı!.. Dinsel kuralların geçerli olduğu bir yaşam tarzı topluma dayatıldı. Bu yolda ümmetçilere en büyük desteği de milliyetçiler sağladı!.. Aslında iki grup arasında derin bir anlayış farkı vardı. Bu fark "Türk milliyetçisi" Nihal Atsız' la, "şeriat ümmetçisi" Mehmet Akif' in düşünce yapısındaki fark kadardı!.. Bugün coşku içinde okuduğumuz "İstiklal Marşı" mızın, 10 kıtalık tüm metnine "Hakk", "ezan", "cennet", "iman" gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek "Türk" sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif'in yeni ardılları, onun; "Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki 'yaşar' der delidir!.. Arabın Türk ise, hem sağ gözü hem sağ elidir!.." dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, beraberlerindeki "milliyetçiler" gerçekleri göremediler!.. Vasiyetinde (4 Mayıs 1941) Arapları "yeni düşman" , Amerikalıları "yarınki düşman" olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız'ın yolunu terk ettiler!.. "Ulusçuluk güden, ulusu için savaşan ve ölen bizden değildir" diyen ümmetçilerin peşine düştüler!.. Gelinen nokta Ümmetçilerin Türklere bakış açısını ortaya koyan İslam önderlerinin bir söylemi çok anlamlıdır: "O insanlar ki tepsi gibi düz yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, burunları basık, gözleri çekiktirler (Türkler); onlar yeryüzünden yok edilmedikçe İslam sâlâh bulmayacaktır!.." Bugünün dünyasında bunun bir yolu kalmıştır. O da Türklerin Araplaştırılmasıdır!.. Türk-İslam sentezi milliyetçileri; bugün "Ya Allah bismillah Allahü'ekber" diye peşlerinden koştukları ümmetçilerin, gün gelecek kendilerine "Ben Türk'üm" dedirtmeyeceklerini anladıkları an, iş işten çoktan geçmiş olacaktır!.. Unutulmamalıdır ki, ümmetçiler için yalnızca bir değer vardır; o da "İslam" dır!.. Bunu "milliyetçiler" akıllarından hiç çıkarmamalıdır!.. ............................
  20. Vakit fetvayı aldı: Tacizcimiz mümindir İSLAMİ camiada "Konyalı değerli alim", "Günümüzün İslam müçtehidi" ya da "Hocaefendi" gibi sıfatlarla selamlanan Abdullah Büyük isimli bir adam var... Vakit?te köşe yazarlığı da yapan bu adamın bağlıları var... Yani adam resmen bir cemaat lideri... İşte bu adam, "Vakit"çilerin bir türlü ağızlarından çıkaramadıkları baklayı çıkardı. Hiç mırın kırın etmeden, "küt" diye fetvasını verdi ve "çocuk tacizciliği" ile suçlanan Hüseyin Üzmez hakkında şu cümleyi yazdı: "Kulaklarınıza gelen haber doğru olsa bile, Hüseyin Üzmez ağabeyimiz, Müslüman bir insandır, mümin bir insandır." Ardından da ekledi: "Bir Müslüman, Allah?ın dinini yaşamak ve yaşatmak için mücadele ederken, ayağı sürçer, hata yapar ve günaha bulaşırsa, daha fazla destek, daha fazla ilgi ve daha fazla iletişim içine gireriz." Demek ki neymiş? Hüseyin Üzmez?in küçük bir kıza sulandığı, sulanmakla kalmayıp resmen sarkıntılık ettiği hukuken sabit olsa bile... İslami açıdan bir sorun yokmuş... "Abdullah Büyük Hocaefendi", çocuk tacizcisi ağabeyine her durumda destek çıkarmış... O halde ben de "müptedi" bir talebe gibi, "Büyük Hoca"ya sorayım: "Sayın hocam... Hüseyin Üzmez ağabeyiniz, hapisten çıksa... 14 yaş ve altındaki mümin kızlarımızın kendisinin yanında yalnız kalmasında İslami açıdan bir beis var mıdır? Eğer yoksa kendi kızınızı, torununuzu ya da yakınınızın bir kızını bu mümin ve Müslüman ağabeyinizle yalnız bırakır mısınız hocam?" Güzel şeyler NİMET ÇUBUKÇU?YA BRAVO Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, dini bütün koca adamların çocuk istismarı suçlamasına "sıradan çapkınlık" muamelesi çektiği bir ortamda, "çocuk olmak" meselesiyle ilgili öğretici bir açıklama yaptı. Dedi ki: "Çocuklar sadece çocuk oldukları için korunmaya muhtaçtır ve çocuk oldukları için mağdurdur. Burada karine, çocuğun masumiyeti karinesidir. Ben her zaman çocuklardan yana taraf olurum." Bu tespiti yaptıktan sonra da "Bir avukat olarak çocuklara yönelik istismarı savunamam" dedi... Bu duyarlılık nedeniyle Bakan?ı kutluyorum... VAKİT?İ BIRAKAN YAZAR Bir yazar, bunca hır gür arasında sessiz sedasız Vakit Gazetesi?ni bıraktı... Hüseyin Üzmez olayı ve bu olayın ardından gazetenin takındığı "koruma ağırlıklı" tutum, Vakit yazarı Mehmet Emin Kazcı?yı pes ettirdi... Mehmet Emin Kazcı, onurlu ve erdemli bir tutum takınarak Vakit?te yazmayı bıraktı... DEĞİŞEN MESAJLAR Vakit?e dair şu ana kadar çok şey yazdım: "Katil sevicilik" yapmayın dedim... "İşkenceciyi korumayın" dedim... "Hedef göstermeyin" dedim... "Dilinize hákim olun" dedim... "İftira etmeyin" dedim... Fakat ne yazık ki ben bunları dedikçe Vakit?in saf, inanmış okurlarından hep olumsuz mesajlar aldım... Ancak... Şu Hüseyin Üzmez olayı gözlerdeki perdeyi indirdi... Gazetenin tutumu, okuru da çileden çıkardı... Artık bana gelen mesajlarda, "Ben de Vakit?in dininden değilim" vurgusu var... Ne diyelim... Gayret bizden, tevfik Allah?tan... ***** aferin Hasan Kaçan... Bu kadar kısa sürede "camia"ya nasıl da uyum sağlamışsın böyle... Pes vallahi! ******** Hakikaten iyi hakaret ediyormuşsun ha! Sen var ya, biraz daha gayret etsen, bu lumpen ağız ve bu madrabazlıkla ATV?ye genel müdür bile olursun... Ha gayret Hasan Kaçan, ha gayret *****... ahmethakan
  21. RIZKTAN DA KUTSAL RIZK'a inanan, emege ve onun bayramı 1 Mayıs'a inanır mı?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.