Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. İsviçre: 1 Türkiye: 2 Emre Güneş 11 Haziran 2008 İsviçre: 1 Türkiye: 2 2008 Avrupa Şampiyonası A Grubu'ndaki ikinci maçında Türkiye, ev sahibi İsviçre'yi 2-1 mağlup etti. Türkiye'ye galibiyeti getiren goller 57. dakikada Semih Şentürk ve 90+2 dakikada Arda Turan'dan gelirken; İsviçre'nin tek golünü 32. dakikada Hakan Yakın kaydetti. İlk 11'ler: Türkiye: Volkan Demirel, Hamit Altıntop, Servet Çetin, Emre Aşık, Hakan Balta, Aurelio, Tümer Metin, Arda Turan, Gökdeniz Karadeniz, Tuncay Şanlı, Nihat Kahveci. İsviçre: Diego, Stephan, Patrick, Philippe, Ludoviç, Valon, Gökhan İnler, Gelson, Tranquillo, Hakan Yakın, Eren Derdiyok Meriç Tunca İsviçre'den yazıyor: Terim şapkasından tavşan çıkarmaya çalışıyor İsviçre - Türkiye maçından fotoğraflar İşte İsviçre'den maç öncesinde son fotoğraflar... İsviçre Milli Takımı'nda 3 Türk MAÇIN CANLI YAYINI Kader maçına İsviçre başlıyor... Millilerimiz'e başarılar diliyoruz... Barnetta ceza sahamıza girmek istiyor... Topu ayağından fazla açtı... Volkan uzaklaştırdı... Tümer orta sahadan savunmasının arkasına doğru ortaladı... İsviçre savunması kafayla karşılıyor... Gökdeniz sağdan bindirme yaptı... Nihat'a yerden bir pas... Açısı daraldı... Bir şut... Kalecinin kucağına... Maçın ilk 5 dakikası geride kaldı ve golsüz eşitlik var... Arda ceza sahası içerisine doğru ortalıyor... Nihat hareketlendi... Ama öncesinde ofsayt bayrağı kalkıyor... 8. dakika... Arda sağ taç çizgisinin hemen yanında... Ceza sahası içerisine doğru ortalıyor... Kaleci Diego çıktı ve topu aldı... Hakan Balta bir sakatlık geçiriyor... Başında bir kanama var... Maçın hakemi tedavisinin yapılması için Hakan'ı saha kenarına gönderdi.... Hakan tekrar oyunda... Şu anda karşılaşmanın oynandığı Basel'de müthiş bir yağış başladı... Maçta 13. dakikayı geride bırakıyoruz ve tempa ilk dakikalara oranla biraz düştü... Orta sahanın sağ tarafından serbest vuruş kullanacak İsviçre... Topun başında Türk asıllı futbolcu Hakan Yakın var... 15. dakika... Ceza sahası içerisine doğru kavisli bir orta... Sekiyor top... Savunmamız uzaklaştırdı... Kaleye oldukça uzak bir mesafeden serbest vuruş kazandık... Nihat kullanacak atışı... Nihat ortalıyor... Ama çok kötü bir vuruş... Top doğrudan taca gidiyor... 19. dakika... Gökhan yaklaşık 25 metreden sert vurdu... Volkan sektiriyor topu... İki hamlede kontrol etti... Yağış nedeniyle yere çarpan top kaleciler için tehlikeli olabiliyor... Tuncay ceza sahasına giriyor... İsviçre savunması iki oyuncuyla birlikte geldi ve topu aldı... İsviçre ceza sahası içerisinde karambol... Arda altıpas üzerinde... Gökdeniz de geldi... İsviçreliler'de kalıyor top... Hızlı çıktılar... Hakan ceza sahamızın hemen önünde... Kaleyi görür görmez vuruyor... Volkan kornere çeliyor... 23. dakika... Barnetta kullandı atışı... Tuncay kafayla karşılıyor... İsviçre'nin atağı devam ediyor... Hakemin bayrağı var... Faul... Ceza sahamızın hemen önü... Gökhan ve Hakan topun başında... Barnetta çok sert vurdu.. Volkan parmaklarının ucuyla çıkardı... Korner... Hakan kullandı köşe vuruşunu... Ön direkte Hakan karşıladı... 27. dakika... Ceza sahasının hemen dışında Tuncay yerde kalıyor... Hakem faulü veriyor... Nihat kullandı atışı... Kaleciden sekti... Arda'ya çarpan top... Direğe çarptı ve dışarıya gitti... İsviçre savunmasının şanslı olduğu bir dakikaydı... Basel'de ilk yarım saati geride bırakıyoruz ve golsüz eşitlik var... Maçın ilk sarı kartı 31. dakikada Gökhan'a faul yapan Tuncay Şanlı'ya çıkıyor... Ve top filelerimizde... Dakika 32, gol Hakan Yakın... Orta sahadan uzun bir pas... Eren Derdiyok sağ çaprazda... Volkan'ı geçti... Yerden bir orta... Arka direkte Hakan var... Hakan Yakın vurdu... Top ağlarda... İsviçre 1-0 Türkiye... Savunmamızın arkasına uzun bir top... Hakan'da kaldı top... Ama ofsayt bayrağı havada... Sağ taç çizgisinin hemen yanından serbest vuruş kullanacağız... Gökdeniz'e bir faul var... 39. dakika... Hamit var topun başında... Ceza sahasına doğru uzun bir orta... Kaleci Diego'da kalıyor top... Behrami'ye faul yaptığı gerekçesiyle Aurelio'ya sarı kartını gösterdi Lubos Michel... Hakan Yakın kullanacak atışı... Doğrudan kaleye vuruyor... Savunmamızdan döndü... 43. dakika... İsviçre savunmasının arkasına bir pas... Nihat hareketlendi... Topu kontrol edemiyor.... Maçın hakemi 1 dakikalık kaybolan zaman işareti veriyor... Ve ilk yarının son düdüğü geliyor... İsviçre 1-0 Türkiye... Türkiye ikinci yarıya iki değişiklikle başladı... Gökdeniz'in yerine Semih; Tümer'in yerine Mehmet Topal oyunda... Hızlı başladık ikinci yarıya... İsviçre ceza sahasında bir anlık karambol... Korner... Köşe vuruşunu kullandık... İsviçre savunması uzaklaştırıyor... İsviçre ceza sahası içerisine doğru kavisli bir orta... Hakemin düdüğü var... Hakan Balta'nın elle bir müdahalesi var... Lubos Michel sarı kartını bu kez Hakan Balta için çıkartıyor... 48. dakika... Sağ kanattan geldi İsviçre... Behrami ortalıyor... Volkan'da kaldı top... 55. dakika... Eren Derdiyok, Hamit Altıntop'a yaptığı faulden sonra sarı kart görüyor... Bahrami ceza sahası sağ çaprazında... Hakan Balta koşuyor... Behrami son çizgi üzerinden ortalıyor... Kimse dokunamıyor... Ve gooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooolll... Goooooooooooooooooooooolll... Gooooooooolll... Dakika 57, gol Semih Şentüüüüüüüüüüüüüüüüüürrrkkk... Nihat sol taç çizgisinin hemen önünden ortaladı... Semih altıpasın hemen önünden vurdu kafayı ve Euro 2008'deki ilk golümüzü attı... İsviçre 1-1 Türkiye... İsviçre golden sonra kalemize hızlı geldi... Bir karambol... Top savunmamızdan dışarıya çıktı... Korner... 59. dakika... Köşe vuruşunu kullandılar... Savunmamız topu uzaklaştırıyor... Semih sağ kanattan bindirme yapıyor... Ceza sahası içerisine doğru bir orta... Korner... Nihat ortalıyor... Arda ve Servet birlikte yükseldi... Bir kafa... Dışarıya... 63. dakika... Karşılaşmanın temposu golden sonra iyice arttı... İsviçre sağ kanattan geldi... Bir orta... Eren Derdiyok vurdu kafayı... Volkan'da kaldı... Tuncay ceza sahası ön çizgisi üzerinden vuruyor... Dışarıya... 66. dakika... İsviçre'de bir oyuncu değişikliği var... Barnetta çıktı, Vanlanthen oyunda... Nihat ceza sahasının hemen önünden sert vurdu... Savunmadan dışarıya gidiyor... 67. dakika... Nihat kullanacak köşe vuruşunu... Ön direğe doğru bir orta... Emre Aşık vurdu kafayı... Dışarıya... Rakip sahada etkili olmaya başladık... Ceza sahası içerisine doğru gelen top... Semih kafayla indirdi... Nihat koşuyor... Yetişemedi... 73. dakika... İnanılmaz bir gol kaçıyor... Arda'dan harika çalımlar... Sağdan bindirme yapan Tuncay'a doğru bir pas... Tuncay ceza sahası sağ çaprazında... Arka direğe doğru ortalıyor... Nihat dokunamadı... 76. dakika... İsviçre bir oyuncu değişikliği daha yapıyor... Fernandes çıktı, Cabanas oyunda... Yine sağ kanattan etkili geldik... Tuncay ortalıyor... Savunmadan sekti... Uzaklaştırıyorlar... Kaleye yaklaşık 30 metre mesafeden serbest vuruş kullanacağız... Hamit var topun başında... Doğrudan kaleye vuruyor... Farklı şekilde üstten dışarıya gidiyor... 79. dakika... İsviçre ceza sahası içerisine doğru sağdan bir orta... Sekti... Aurelio'nun önünde kalıyor... Aurelio vurdu... Savunmaya çarpıyor... 81. dakika... İsviçre yarı sahasından serbest vuruş kullanacağız... Nihat ortalıyor... Savunmadan döndü... Hızlı çıkıyorlar... Savunmamız eksik yakalandı... Ceza sahası ön çizgisi üzerinden bir şut... Volkan'dan dönüyor... Bir şut daha... Yine Volkan... 85. dakika... Nihat çıkıyor, Kazım oyunda... İsviçre'de bir oyuncu değişikliği var... Hakan Yakın çıktı, Gygax oyunda... Karşılaşmanı hakemi 4 dakikalık kaybolan zaman işareti veriyor... GOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOLLLLL... GOOOOOOOOOOOOOOOOOLLLL... GOOOOOOOOOLLL... DAKİKA 92, GOL ARDA TURAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAANNNN... CEZA SAHASI ÖN ÇİZGİSİ ÜZERİNDEN VURDU ARDA... SAVUNMAYA DA ÇARPAN TOP FİLELERE GİTTİ... İSVİÇRE 1-2 TÜRKİYE... VE SON DÜDÜK GELİYOR... TÜRKİYE, GERİYE DÜŞTÜĞÜ MAÇTA EV SAHİBİ İSVİÇRE'Yİ 2-1 MAĞLUP EDİYOR VE ÜÇ PUANIN SAHİBİ OLUYOR...
  2. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    CUMHURİYET SAVCISI Çiviyi çakmak için kafaya üst üste vurmak gerekir. O nedenle Adalet Bakanı Bozkurt'un söylemini bir kez daha yazıyorum... Lozan'da doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından 'Hukuk Reformu yapmakla' görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için 'Cumhuriyet Savcısı' unvanının isim babasıdır.Ata'nın huzurunda 'Hukuk Reformu' için fikir fırtınası yapılırken, Bozkurt'un tepesinde şimşekler çaktırılır: 'Neden sadece savcılara Cumhuriyet Savcısı denilir? Cumhuriyet Başbakanı, Cumhuriyet Bakanı, Cumhuriyet Müsteşarı, Cumhuriyet Valisi, Cumhuriyet Büyükelçisi olmuyor da, neden Cumhuriyet Savcısı? Savcılara neden bu imtiyaz (ayrıcalık)?' Atatürk, Bozkurt'a, 'Ne diyorsun?' diye sorar. Bozkurt'un cevabi çok net olur: 'Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o Cumhuriyet Savcısı'dır.' Atatürk, gülümseyerek hoşnut kaldığını belli eder. 'Devam et Bozkurt' der.Cumhuriyet Savcısı'nın bu cumhuriyeti korumak ve kollamak yorumu hukuk reformuna ve Atatürk'ün yorumuna kadar uzanır. Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde şimşekler çaktırılırken, bu anının bir kez daha yazılması gerekliydi.
  3. üzülme dil koparan arkadasim bu ülkede Dinimizi bölüp müslümanligi bir bez parcasina indirgeyip bölmeye calisan birinin irana giddigini gördünmü? solugu hep büyük seytanin kucaginda aliyorlar.. öyle degilmi,, kimbilir iranda üzmez gibileri cok oldugu icin agir geliyordur,, kimbilir belki seytan daha yumsak geliyor böylelerine
  4. FETULLAH GÜLEN'in Gerçek Kimliği... "Ermeni olan dedesinin Pasinlerli İbrahim Bey'in hizmetkarlığını yaptığı yıllarda, Rus işgali sırasındaki Ermeni ayaklanmasında İbrahim Bey ve ailesi Ermeni hizmetkarlarının tasallutuna uğrayınca, İbrahim Bey hizmetkarını ve onun ailesinin bir bölümünü öldürür. Ardından, intihar eder. Olaydan sağ kurtulan Fethullah Gülen'in babası, 18-19 yaşlarındayken, İspir'e gelir ve yerleşir. Fethullah GÜLEN: Müslüman adı alır ve bir Türk kızı ile evlenir. Gülen'in babasının, 'Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak' dediği de rivayet olunur." ( E.M.H., 2 Haziran 1999) Cumhuriyet'ten Deniz Som, 16 Haziran 1999 tarihli "Vaziyet"te, okuyuculardan Veli Yıldırım'ın ağzından şu bilgileri aktarıyor: "ABD'de, Türkiye'deki 'Sızıntı' Dergisi'nin karşılığı olan 'The Fountain' isimli bir dergi var. Bunu, Washington'daki Truestar şirketi yayımlıyor, editörlerinden ikisinin isimleri, Washington Katolik Üniversitesi'nden Cizvit papazı Sidney Griffith ve Abdülaziz Sachedina. Bunlardan Griffith, bir ara Gülen'i New Jersey'de ziyaret etmiş. Sachedina ise Tanzanya'da doğmuş; Hindistan, İran ve Kanada'da okumuş; Şiilik davasına hizmet için uzun yıllar ABD, Kanada, Ürdün, Pakistan ve Afrika-Avrupa ülkelerinde dersler vermiş; halen de Virginia Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapan bir kişi. Sachedina, mesaisinin bir bölümünü ABD'deki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nde (CSIS) 'din, politika ve insan hakları uzmanı' olarak çalışmaya ayırmış; aynı zamanda, 'Mehdilik' konusunda uzman kabul ediliyor ve bu konudaki konferanslarıyla da tanınıyor. 1962'de Georgetown Üniversitesi bünyesinde kurulan CSIS, dünyanın muhtelif ülkeleri ve bölgeleri üzerinde politik-ekonomik araştırmalar yapıyor ve hazırladığı senaryoları ABD yönetimine ve şirketlerine sunuyor. CSIS'in Orta Doğu Masası'ndaki yöneticilerden bir olan Edward R.M.Kane Kahire, Bağdat, Beyrut, Tripoli, Dakar ve Ankara'da CIA görevlisi olarak da çalışmış. Dolayısıyla, CSIS ile CIA arasından bağlantı kurmak mümkün." Som, Yıldırım'ın bilgilerini aktardıktan sonra, şu yorumu yapıyor: "The Fountain'ın son sayısında 'The Restoration of Balance' (Dengenin Onarımı) başlıklı bir yazı var; yazarı, M.Fethullah Gülen. Yöneticisi olarak İsa Saraç'ın, murahhas aza olarak Cherly Pearson'ın ve genel koordinatör olarak Mustafa K.Sungur'un göründüğü derginin yazı kadrosunda, kimliği açıkça belirtilmemiş bir isim daha bulunuyor: M.F.Şahin. Bilindiği gibi, Fethullah Gülen, bazı yazılarında Abdülfettah Şahin adını da kullanıyor. Türkiye'de de satılan The Fountain, Internet ortamında da mevcut ve 'İslamiyette yeni bir ses' olarak Gülen'in görüşleri veriliyor. Fethullah Gülen ABD'de 'tedavi oluyormuş' diyorlar, 'entegrasyon tamamlanınca' dönecektir." Gülen'in, "Sahabe efendilerimize cinnet derecesinde sevgisi vardı" şeklinde tanımladığı babası Ramiz, çocuklarına, Sahabelerle hiç ilgisi olmayan isimler vermiştir: Fethullah, Sıbgatullah ve Mesih. Gülen'in babasının, oğullarından birine, samimi Müslüman ailelerde rastlanmayan ve ama Yehova Şahitleri'nin propaganda yayınlarında sık sık kullanılan "Mesih" adını vermiş olması dikkat çekicidir. (Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekibince hazırlanan Fethullah Gülen Raporu, s.18'e atfen, Star Gazetesi, 14 Haziran 1999) ... Nedendir bilinmez, Fethullah Gülen babasının Alvar Köyü'nden ayrılması ile ilgili olarak "Küçük Dünyam" kitabında hiç bir açıklamada bulunmamaktadır. Oysa bu, son derece ciddi ve açıklama gerektiren bir konudur. Gülen'in suskunluğu akla, "neleri ve niçin gizlediği" sorusunu getirmektedir. (Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekibince hazırlanan Fethullah Gülen Raporu, s.20'ye atfen, Star Gazetesi, 14 Haziran 1999) Cumhuriyet'ten Deniz Som, 22 Haziran 1999 tarihli "Vaziyet"te, okuyuculardan Veli Yıldırım'ın ağzından şu bilgileri aktarıyor: "Türkiye'deki 'Sızıntı' Dergisi'nin ABD'deki karşılığı olan 'The Fountain'ın üst yönetiminde görevli kişilerden biri de İslam-Hıristiyan ilişkileri ve Orta Doğu konularında uzman olan İbrahim M.Abu Rabi. Rabi aynı zamanda, Hartford Üniversitesi'nde 'Mcdonal Center for the Study of Islam and Christians'da görev yapıyor... Said-i Nursi'nin talebesi olduğu söylenen Vatikan Dinler Arası Enstitüsü'nden Kardinal Thomas Michel ve ABD'deki Georgetown Üniversitesi'nden Barbaba Stowasser, İstanbul'a geldiklerinde Fethullahçıların konuğu olmuşlar. Gülen'in, Vatikan'da Papa'yı ziyareti sırasında açıkladığı, Şanlı Urfa'da üç dini bir araya getirecek bir okul açma düşüncesinin de ABD'de hazırlanan planlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerekiyor. Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul'da faaliyet gösteren Misyonerler ile İslamcılar'ın işbirliği incelenirse, günümüzdeki senaryolar daha iyi anlaşılacaktır.
  5. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Cok ustalikla Demokrasiye vede kemalizmi yerden yere vuruyorsunuz, satir satir aciklamama gerek yok?
  6. Ceza aldı Kanada'ya iltica etti 11 Haziran 2008 Ceza aldı Kanada'ya iltica etti Nuray Canan Bezirgan, İstanbul Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Tibbi Dökümantasyon Bölümü ikinci sınıf öğrencisiyken başörtülü sınava girmek isteyince 6 ay ceza aldı. Cezası ertelenince Kanada'ya iltica etti ve 7 yıl orada yaşadı. 7 yıl aradan sonra Türkiye’ye dönme kararı ise şöyle açıklıyor: Oğlum kardeşleri, arkadaşları ve bizimle iletişim kurarken İngilizce’yi tercih etmeye başladı. Müslüman nüfusun az olması da diğer bir etken oldu. Kanada vatandaşlarıyla bu bağlamda ortak paydamız az olduğundan Türkiye’yi özlüyordum. Hem çocuklarımın kültürel erozyona uğramalarının önüne geçmek hem de kendi kökümüz Türkiye’de olduğu için dönme kararı aldım." Bezirgan, 2.5 saat içinde kabul edildiği Kanada vatandaşlığını neden kabul ettiğine dair soruya ise şöyle cevap veriyor: "Yasak beni kaçırtmadı. Amacım, bu mücadeleyi yurt dışına taşımaktı. Kaçacak kadar korkak olsaydım zaten Türkiye'de bu kadar kendimi öne atmazdım." .................... not: bunlar neden irana veya herhangi Arap ülkesine gitmezler? bence bunlar cok uyanik bakin bunlar irana gitse tepki cekerler ordan seslenemezler? fakat hümeyniyle laik ülkemize saldirirken kendi taraflarinida dahada bu ülkeye düsman edebilirler? biraz dikkat edersek bunlar bilincli sekilde fatih altayliyi bile kullanacak kapasiteye sahipler? uyumaya devam
  7. Velev ki siyasi üniforma Sivas El Sanatları Eğitim Merkezi bugün kursiyerlerini mezun etti. Törenin en dikkat çekici yanıysa kursiyer kızların tamamının tek tip elbise ve türban takmaları oldu. Bu durum Vali'nin de dikkatini çekti. Merkez Müdürüne "Neden böyle oldu?" diye sordu. TARIM ve Köyişleri Bakanlığı'na bağlı Türkiye genelindeki 6 merkezden biri olan Sivas El Sanatları Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nce düzenlenen belge verme töreninde kız kursiyerler tek tip kıyafet giydi. Kursiyerler kendi diktikleri beyaz ceket ve siyah topuklara kadar uzanan etekleri ile törene katılırken önemli bölümünün türbanlı olduğu görüldü. Düzenlenen programı izleyen kadın ve erkekler salonda ayrı yerlere oturdu. Sivas El Sanatları Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından ustalık belgesi töreni ve sergi açılışı yapıldı. Merkez bahçesindeki törene 8 aylık Bu görüntü kulislerde şu hatırlatmaya neden oldu. Başbakan türban için "Velev ki türban siyasi simge oldu" diyerek bir kapı açmıştı. Siyasi simgeden önce üniforma oldu. eğitimlerini tamamlayan kız kursiyerler merkezde dikilen beyaz ceket ve topuklara kadar uzanan siyah etekleri ile katıldı. Çoğu türbanlı olan kursiyerler tören boyunca tek sıra halinde merkezin bahçesinde bekledi. Törene Vali Veysel Dalmaz, İl Tarım Müdürü Mehmet Kaya ve çok sayıda kişi katıldı. Katılımcıların oturmaları için oluşturulan platformda töreni izlemek için gelen kadın ve erkekler de ayrı bölümlerde oturdu. Halk oyunları gösteri ile başlayan mezuniyet töreninde türbansız olanlara temsili olarak Vali Veysel Dalmaz belgelerini verdi. Sivas El Sanatları Merkezi'nin çok sayıda kalifiye eleman yetiştirdiğini belirten Vali Veysel Dalmaz, “Kentimizde çok sayıda işsiz var. Bununla birlikte fabrikalarımız çalışacak eleman bulmakta sıkıntı çekiyor. Bu El Sanatları Eğitim Merkezi'nde yetişen çocuklarımız kursu bitirdiklerinde kalifiye eleman haline geliyor. Böylelikle onlara iş kapıları açılmış oluyor” dedi. Törenin ikinci bölümünde merkezde yıl boyunca yapılan el sanatları ürünleri sergisinin açılışı yapıldı. "KUMAŞLARI BİR FİRMA BEDAVA VERDİ" Sivas El Sanatları Eğitim Merkezi Müdürü Ahmet Arslan, tek tip elbise ve tek tip türbanların onların da dikkatini çektiğini belirterek şunları söyledi; "Sayın Valimiz de bana sordu. 'Niye böyle oldu?' dedi. Gerçekten ilginç. İstemezdik böyle olsun. Keşke olmasaydı... Ama burada böyle bir gelenek var. Her yıl diploma töreninde böyle tek tip giyiniliyormuş. Burada bir tekstil firması var. Bu kumaşlar o firma tarafından bu kursiyerlere verilmiş. Başka bir niyet aranmamalı."DHA
  8. Efendi Türkler şurada cevap verdi: jeune başlık Güncel Konular
    DEMOKRASI NEDIR iranda Evlenmeyen işten atılacak amac hayat kadınlarının sayısını azaltmak Evlenmeyen işten atılacak Şirket eylül ayına kadar evlenmeyen çalışanlarını işten atacağı uyarısı yaptı. İran'ın en büyük kamu şirketlerinden biri, çalışanlarından eylül ayına kadar evlenmelerini isteyerek aksi takdirde işlerinden olacakları uyarısı yaptı. Körfez kıyısındaki Asaluye bölgesinin çevresindeki büyük doğalgaz ağı ve petrokimya tesislerini bünyesinde barındıran Pars Özel Ekonomik Enerji Bölgesi Şirketi, evli olmanın işe alınmak için bir gereklilik olduğunu bildirdi. Etemad gazetesinin haberine göre şirket, bazı çalışanlarının hala evlenme taahhüdünü yerine getirmediğini, bu kişilere 21 Eylül'e kadar süre tanındığını açıkladı. Çoğu erkek binlerce çalışanı olan şirketin amacının, Asaluye bölgesindeki hayat kadınlarının sayısını azaltmak olduğu belirtiliyor. Aynı çerçevede Kuzey Horasan ili valisi de bir süre önce sadece evlilerin işe alınacağını söylemişti.
  9. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    cumhurbaskanin karisi neden avrupa adaletine basvurmustu? ne yoldan hak aramaya kalkmisti?
  10. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    sayin karabekir' TBMM tarafından, Anayasada belirtilen durumlarda milletvekili dokunulmazlıgının kaldırılmasına veya üyeligin düsmesine karar verilmesi halinde, bu kararların iptali icin Anayasa Mahkemesine basvurulması mümkünmüdür? degilmidir?
  11. bende kültürel anlamda birseyler eklemek istiyorum!!!,, ne kadari kültür oda ayri konu? Bu ülkenin %99 müslüman ya öyle diyorlar! tamamda bu ülkenin yarisi birbirine kiz vermekden öcü gibi korkuyor? bununda bir izahi varmi?
  12. Efendi Türkler şurada cevap verdi: jeune başlık Güncel Konular
    Nasil bir Demokrasi olmali mesela bazı İslam ülkelerinde Türkiye’de uygulanmak istenen gibi, ancak genellikle aksi yönde örtme yasagı degil acma yasagı biciminde olacak... meclis ele gecmis,, eee bu meclisi ele gecirenlere birileride birseyler geciriyor bütün gürültüde burdan kopuyor?
  13. iki olay arasinda ki fark? bir tarafta bir sevginin linc edilmesi,, öbür tarafta dozunu kaciranlara karsi mahallenin sessiz protestosu?
  14. sayin sardunya bak bu cok ilginc Arabi Avrupa
  15. seriata demokrasiyi tercih edenlerin Madimak otelini Müze yapmasini bekliyemezsiniz, evrensel hukukun genel ilkelerinden birhaber olanlar bugün hukuk adini dillerini yeni gelin adayi gibi dolamislar ama onlar hukuk nedir bilmezler? burda bu konuda hukuğun ne alakasi var onu bile cözemezler?
  16. hukuk deyince ne anliyorsunuz? hukuk neyi belirler?
  17. Ben beğendim Millilerimizin pozisyon bulmakta zorlandığı karşılaşma sonrası eleştirilerin odağına yerleştirilen Fatih Terim kendini savundu ESER ERENLER “Sonuçta Portekiz’le oynuyorsunuz. İyi oynamaları kadar doğal birşey yok. Biz de zaman zaman rakibimize cevap verdik ama talihsizlikler yaşadık.” MİLLİ Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, otoritelerin futbolumuzu eleştirmesine karşın Portekiz maçında sergilenen futbolu beğendiğini söyledri. “Portekiz’den böyle bir oyun beklemek herkesin hakkı” diyen Terim şunları söyledi: “Ben Milli Takımımız’ın performansının iyi olduğunu düşünüyorum. Portekiz gibi bir rakibe karşı oynuyorsunuz. Kolay değil. İlk devre yan topların haricinde rakibe fazla pozisyon vermedik. İkinci yarı dengeyi bulduğumuz bir anda gol yememiz talihsizlik. Mecburi oyuncu değişikliğine gitmemiz üzücü. Gökhan Zan’ın dizi esnemiş. Bunlar bizim için önemli şeyler. Gökhan’ın sakatlanması sonrası daha oyuncumuz (Emre Aşık) ısınmadan kötü bir gol yedik. Top bizim ayağımızdaydı. İkili üçlü sıkıştırmalarımız oluyordu ve ilerleyen dakikalar bizim rakip kalede daha tehlikeli olabileceğimiz bir durumda golü kalemizde gördük. Bu tür pozisyonları ne kadar çalışırsanız çalışın olmayınca olmuyor. ‘DAHA HER ŞEY BİTMEDİ’ PORTEKİZ bizden daha iyi oynadı. Bunu kabul ediyorum. Biz de onlara zaman zaman güzel cevaplar verdik. Emre kafayı vursa oyun 1-1 biter. Servet’in sakat sakat devam etmesi talihsizlik. Bunlar bahane değil ama iyi başlamamız adına önemli sebeplerdi. Biz pas yaparken gol yemememiz talihsizliğimiz. Eğer berabere kalsak veya galip gelseydik bizim için moral olacaktı. Ancak her şey bitmedi. Önümüzde çok önemli 2 maç daha var. Bunları kazandığımız takdirde yolumuza devam ederiz. Hatalarımızdan ders alacağız. Ben oyuncularıma güveniyorum. Bu yenilgi dünyanın sonu değil. Hep beraber bu yenilginin altından kalkacağız. Rakibe göre oyun anlayışı sergiliyoruz. İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçlarında farklı 11’lerle sahada olabiliriz. Galip gelmek adına neler gerekiyorsa yapacağız.”
  18. Efendi Türkler şurada cevap verdi: jeune başlık Güncel Konular
    DEMOKRASİ Kavramı Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca, demokratia yani demos, halk zümresi, ahali + yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçe ye, Fransızca dan démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, politik partiler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler. Biçimsel uygulanması: - Doğrudan demokrasi Başlıca politika değişikliklerinde, tüm üye veya vatandaşların, oy hakkını kullandığı politik sistemdir. Yerel yönetimler, köy ve kasaba meclisleri ile bazı diğer küçük organizasyonlar bu tür demokrasilere güzel birer örnek teşkil ederler. - Temsili demokrasi Üye veya vatandaşların, seçtikleri temsilciler tarafından temsil edildiği sistemdir. Temsilciler, bir bölgeyi veya bütünü temsil edebilirler. Temsili demokrasiler veya halk oylaması gibi, bazı doğrudan demokrasi elementlerini bünyelerinde barındırabilirler. Günümüz de parlamenter sistemle yönetilen devletlerinin birçoğu, temsili demokrasiye örnek teşkil ederler. Kısaca, demokrasinin tarihsel gelişimi: Bu politik kavram ilk kez M.Ö. V. yy da Atina da ortaya çıkmıştır. Etimolojik olarak; demos halk ve kratia de yönetim demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle “Demokrasi” kavramı oluşmuş. Halk yönetimi. Halkın kendi, kendi yönetme politikası olarak söylene bilinir. Yunan Demokrasisi, çağdaş demokratik yönetimden çok farklıydı. Yunan da, soylular için demokrasi vardı. Sadece özel mülkiyet sahipleri “halk” sayılıyordu. Köleler insan bile sayılmıyordu. Köleler, kadınlar ve tutsaklar için demokrasi yoktu. Bunun da başlıca nedeni, sınıflı toplumun olmasından kaynaklanır. Köleler üretip, soylular tüketip, kullanıyordu. Şayet kölelerde aynı haklar tanınsaydı, soylular (devleti yönetenler) üretenleri yani köleleri sömürmesi söz konusu olmazdı. Yunan Site devletleri sınıflı toplumlardı. Egemen sınıf soylulardı. Onlar her türlü yetkiye sahiptiler. Buna karşın, kölelerin hiçbir hakkı yoktu. Yunan da, uygulanan “Demokrasi” doğrudan temsil ediliyordu. Sitede yaşayan birkaç bin kişi, demokratik haklardan yararlanıyordu. Emekçiler her türlü demokratik haklardan yoksundular. Daha sonraki yüz yılarda, demokrasi yerine oligarşi devletler, Roma İmparatorluğu olduğu gibi diktatörlükler, Doğu devletlerinde olduğu gibi despotluklar oluşmuştu. “Batı Demokrasisi” 1789 Fransız Devrimiyle başlar . Bunun diğer bir adı da, burjuva demokrasidir. İlk kez aristokrasinin egemenliğine son veren burjuvazi “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” sloganıyla ortaya çıktı. Burjuva iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra, “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” şiarı unutuldu. Burjuva diktatörlüğü doğdu. Bu tamamıyla ekonomik ve teknolojik gelişmeyle bağlı bir politik sonuçtu. Gerçek anlamada demokrasi, ancak 1848 de ilk işçi sınıfı örgütlenip politik yaşama aktif katılmasıyla Avrupa da ve ABD de demokrasinin gelişip, yaygınlaştığını görüyoruz. Başta örgütlü işçi sınıfı ve diğer emekçi halk demokratik hak ve özgürlükler için amansız bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda; sekiz saatlik iş günü, sendikalaşma hakkı, seçme hakkı, eşit işe eşit ücret, siyasi parti kurma hakkı... benzer bir çok demokratik, sosyal haklar elde ettiler. 19.yy ikinci yarısından sonra, ilk Sosyal Demokrat partiler(Marksist partiler) örgütlenmeye başladılar. 19. yy. ikinci yarısı, Avrupa da demokratik mücadelenin utkularıyla doludur. Bu ne demektir? Ne zamanki sanayi devrimi oldu. Bunun sonucunda örgütlü bir işçi sınıfı doğdu. Bu sınıf kendi demokratik ve ekonomik hakları için, sürekli bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda bir çok demokratik ve sosyal haklar kazanıldı. Hiçbir hak verilmemiştir. Her hak alınmış, bunlar içinde Avrupa Halkı bedel ödemiştir. “Demokrasiyi” hak etmiştir. Genellikle, I. Dünya Savaşından sonra, Avrupa da demokratik haklar genişlemeye başlar. İşçi sınıfı partileri olan sosyal demokrat ve komünist partileri bir çok ülkede örgütlendiler.Yeni dönemin en ilerici hareketi, Rusya da1917 Ekim Devrimiydi. Komünistlerin öncülüğünde, halk iktidarı kurulur. Bu tarihten sonra, dünyada artık burjuva demokrasisinden farklı “sosyalist demokrasi” düşüncesi gelişmeye başlar. Bu yeni anlayışla, işçi sınıfı ve emekçi halk, Batı Avrupa ülkelerinde yeni demokratik hak ve özgürlükler elde ederek toplumsal ilerlemenin lokomotifi oldu. Başlangıçta, toplumdaki sınıfların varlığı kabul edilerek, uzlaşmacı demokratik bir politik sistem kurulmaya çalışıldı. Daha sonra, klasik Marksist yaklaşım bu uzlaşma kültürünü, belli bir dönemden sonra (1924 ten) terk etti. Bu büyük bir hataydı, toplumların farklı sosyal sınıflardan oluşması bir sosyal ve tarihsel gerçeklikti. Sosyal sınıfların oluşmasının, yedi sekiz bin yıllık geçmişi vardı. Bunları aniden yok olması, onların yok sayılması toplumsal gerçeğe aykırı bir politikaydı. Uzlaşma yerine “sınıf diktatörlüğü” savunuldu. Bu politik anlayış, sosyalist demokrasiyi dışladı. Yine 20. yy. başında, bazı sosyal demokrat partiler, ve komünist partiler sınıf uzlaşmasını savunarak, sosyal ilerlemeye olumlu bir katkı sağlamışlardı. Daha sonra, bu politikanın terk edilip, “sınıf diktatörlüğü” savunulması bir çok sorunu beraberinde getirdi. Savunulan sosyalist demokrasi gerçekleşmedi. Diğer yandan, I. Dünya Savaşından başlayarak, bazı SDP sosyal uzlaşma politikasını sosyal şovenizme indirgeyip, savaşın emperyalist sınıfsal özünü görmemezlikten geldiler. Bu sosyalist hareket içinde ikinci büyük yanlışlık oldu. Bu sağ ve sol sapma (solun kendi içindeki sapması) anlayış, demokratik gelişmeyi durduran politik bir etken oldu. Bu politikayı izleyen yıllarda 20.yy. ilk çeyreğinde, Avrupa ülkelerinde demokratik özgürlükler ve ekonomik haklar diktatörlüklerin kurulmasıyla büyük darbeler aldı. Her ne kadar Komünist partiler buna karşı çıktılarsa da; İtalya da Faşizmin, Almanya da Nazizmin, İspanya da Farnko faşizmin önüne geçemediler. Bu gerici politikayı takiben... 1939 II. Savaşı başlamasıyla, Dünya da yeni bir politik felaket başladı. Savaşla birlikte seksen yılda, elde edilen demokratik haklardan geriye gidildi. Savaş yıllarında sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı. 1945 te Nazilerin yenilgisiyle Demokrasi yeniden gelişmeye başlar. Batı Avrupa ülkelerinde, işçi sınıfı partileri ya iktidara ortak oldular veya güçlü demokratik muhalefetler oluşturdular. II. Dünya Savaşından sonra, Avrupa ülkelerinde halkın aktif politikaya katılımı sağlandı. Her düşüncede siyasi partiler (sadece, faşist partiler yasalarca yasaktır), sendikalar, meslek odaları, gençlik, çevre ve kadın örgütleri günlük yaşama aktif katılarak, demokratik sosyal haklar genişlemesini sağladılar. Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın değişik coğrafyalarında demokratik ve özgürlük hareketleri başladı. Hindistan, Pakistan bağımsızlığını elde etti. Çin de, halk devrimi oldu. Afrika, Asya , Latin Amerika da ulusal kurtuluş hareketleri dönemi başladı. Ondan sonra, Kuzey Afrika ülkelerinde, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır ve Marako bağımsızlığına kavuşur. Savaştan sonra, Avrupa da, halk yaygınca farklı düzeylerde günlük politikaya katılmasıyla ; parasız sağlık, parasız eğitim, genel işsizlik sigortası, kadın hakları, seçme ve seçilme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence insanlık suçu olarak kabul edilir. Avrupa ülkelerinde, demokratik anayasalar yazılır ve bu anayasalara uygun yasalar kabul edilir. Böylece “hukuk devleti” ilkesi benimsenir. Yerel yönetimler eliyle, merkezi yönetimin bir çok görevi yerel yönetimlere devredilir. Demokratik denetim mekanizması işlemeye başlar. Devletin her türlü görevleri denetim altına alınır. Halk kendi temsilcilerini özgürce seçer. Her türlü yetki ve denetim halkın demokratik yollarla seçtiği temsilcilerine verilir. “Hiçbir kişi ve kurum yasalardan olmayan yetkiyi kullanmaz,” ilkesi her kurum için vazgeçilmez olur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tam uygulanır. Yasama, yürütme ve yargının dışında başka bir kuvvet kabul edilmez. Her kurumun, yetkisi yaslarla belirlenir. Hukuk un üstünlüğü ilkesi benimsenir. Bu yukarda verdiğim bazı örneklerle demokratik bir kültür gelişir. Bu kültürün içinde; hoşgörü, önyargıdan arınmış bir anlayış, yasalara saygı, kişi haklarına saygı, din ve vicdan özgürlüğü. Bir çok AB ülkesinde din ve devlet işleri birbirinden kesinkes ayrılır. Toplumlar farklı sınıflardan, değişik kültürlerden, ayrı inançlardan oluşur. Bu toplumların; ekonomik, sosyal ve kültürel gerçekliği olarak kabul edilir. Politika ancak bu tarihsel ve sosyal gerçeğine uygun olursa, vatandaşlar (insanlar) mutlu olur. Toplumun gerçeğine uygun örgütlenen devletler daha sağlam ve sağlıklı olacağı vurgusu yapılır. Demokratik ülkelerde, devlet topluma hizmet için vardır. İnsanlar tek başına, tüm sorunlarını çözemezler. Ancak, devlet benzeri büyük örgütlenmelerle insanların her tülü sorunları çözülür. Demokratik devletin diğer önemli bir işlevi de, toplumsal iş bölümünü düzenlemek ve örgütlemektir. 1945-1989 yılları arasında, AB (EU) ülkelerinde, bu yukarda saydığımız politika ve hizmetlerin önemli bir bölümü kendi iç politikalarında kısmen uyguladılar. Böylece “gelişmiş bir Avrupa demokrasi” kavramı kabul edildi. Bu politika iç politikada kısmen geçerli oldu. Uluslar arası politikalarda ise, Avrupa sermayesi gericiliğini sürdürdü. Ülkelerinde “ilerici” olmalarının en büyük etkeni, halkın örgütlü olması ve Avrupa Halkının demokratik baskısı sonucunda olmuştur. Avrupa halkı, 160 yıldır örgütlü bir demokratik bir savaşımın vermektedir. Bu savaşımın bir çok demokratik kazanımı oldu. Bu süreç, Avrupa ülkelerinde kısmı bir demokratik kültür ve alışkanlığın yaygınlaşmasını da beraberinde getirdi. Türkiye ve benzeri ülkelerde bu demokratik kültür ve alışkanlık yok. Bu kapitalizmin gelişmesinin çok sonra olduğu ülkelerde, halkın demokratik bir kazanımı yok. Halkın ezici çoğunluğu, hala bir çok işi devlet bürokrasisinden beklemektedir. “Devlet baba nerede ?” anlayışı oldukça yaygındır. Diğer bir deyişle, Türkiye benzeri ülkelerde halkın politikaya aktif katılımı yoktur. Pasif edilgen bir “kulluk” anlayışı egemen. Gelişmiş kapitalist ülkelerde, daha etken, politikaya aktif müdahale eden bir vatandaşlık anlayışı, kültürü var. Gelişmiş kapitalizmle az gelişmiş kapitalizm arasında en büyük politik kültür anlayışı budur. Birinde etken politika, gelişmemiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde edilgen, tabi olma anlayışı egemen. Çağdaş ilerici bir demokratik anlayış ve bunun karşılaştığı sorunlar: İnsanlar toplum biçiminde, yaşamaya başladığı andan itibaren, daha mutlu ve daha özgür bir toplum için düşünce üretmişler. Bu ideal amaç uğrunda, on bin yıldan bu yana durmadan savaşım vermektedirler. Kimileri “Özgürlük” ve “Mutluluk” değişken olduğunu savunsalar da, on bin yıllık süreçte insanlar bazı somut değerler yaratmış olduğunun farkındalar. Daha güzel, özgür bir toplumda insanları daha mutlu olacağı kaçınılmazlığını, zorda olsa, insanlar kavramış. İnsanoğlunun bu politik savaşımı zor ve uzunda olsa; köleci, feodal ve özel mülkiyet diktatörlüklerine karşı çok önemli demokratik kazanımlar elde etmiştir. (Demokrasinin gelişmesine tarihsel süreci bölümünde kısaca değinmiştik.) Toplumlar farklı sınıf, grup, kültür ve inançlardan oluşmaktadır. Bunların farklı ekonomik, politik ve değişik dünya görüşleri(ideolojileri) olması da, çok doğal. Toplumların farklı olması, onların birbiriyle sürekli kavgalı olmaları gerektirmez. Toplumların tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine uygun politikaların oluşması, toplumun uyumu bakımından zorlu olur. “Çoğulcu, farklı olma” bir gerçeklik. Farklılık sadece toplumla sınırlı değil, doğada, bilimde farklı çoğulculuk evrensel bir kuraldır. Bunu yok saymak, farklılığı hesaba katmadan yapılacak her tür iş, hesap, politika, eylemde yanlış ve sakat olur. Toplumlar sadece bundan acı çekerler. Toplumun farklı olmasının yanında, birde değişme ve gelişme özellikleri var. İlkel toplumdan başlamak üzere, onu izleyen bin yıllarda küçük site devletleri, daha sonra köleci devletler. Köleci imparatorlukların yıkılmasıyla, ortaya çıkan feodal devletler ve sanayi devrimiyle gelişen kapitalizmin doğurduğu burjuva toplumları ve bunun karşıtı olan sosyalist toplum, bu sosyal ilerlemenin en somut değişen örneklerini vermektedir. Bu da, bize şunu gösteriyor, hiçbir devlet kalıcı değil. Politik erklerin kalıcı olmadığını sosyal tarih boyunca, bunun binlerce örneğine tanık oluyoruz. Demokratik bir sistem, ancak bu tarihsel gerçeklik içinde ele alınarak bir anlam kazanır. Toplumlar farklı ve değişkendirler. Tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklik , burada insanlara uzlaşmayı dayatıyor. Birlikte var olma. “Tarihten ders almak”, bir anlamıyla bu tarihsel ve sosyal gerçekliği kabul etmektir. Sosyal ve tarihsel geçekliğe uyumlu politikalar oluşturmak kaçınılmazlığını görmektir. Demokrasi ancak, bu uzlaşma anlayışı ve kültürü içinde bir yere oturtula bilinir. Bu anlayış, aynı zamanda demokrasinin bilimsel temelini oluşturur. 1950 de başlayan Soğuk Savaş, demokratik gelişmenin ve toplumsal ilerlemenin önüne en büyük bir engel oldu. Bu süreçte, Türkiye dahil bir çok ülkede açık ve yarı açık diktatörlükler kuruldu. Her tür demokratik taleplerin önüne, gerçekçi olmayan “Komünizm Tehlikesi” gerici politik anlayışı geliştirildi. 1975 oralarında, ABD ve SB arasında bir yumuşama yaşandı. Bu süreçte, dünyada yeniden demokratik gelişmenin yaşandığını söylemek mümkün. Yine ülkemizde bu süreç, 12 Eylül 1980 de sona erer. Bir askeri diktatörlük süreci başlar. Bu baskıcı süreç, fiilen on yıl devam etti. Yirmi altı yıldır da, politikası ve ideolojisi devam etmektedir. Yine 20.yy on yılında, başta SB ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde, bir gerici süreç başladı. Bu ülkedeki halkların kazandığı demokratik haklar, elinden alınır. “Dünya Sosyalist Sistemi” sosyalist bürokratlar eliyle tasfiye edildi. Bu politik gericilik, “Komünizm yıkılması” olarak ilan edildi. Bu doğru bir tespit değildi. Komünizmin alfabesinden haberi olanlar bilirler ki, devletin olduğu bir yerde komünizm den konuşmak sadece bir cahillik. Yıkılan olan komünizm değildi, yıkılan bürokratik diktatörlüklerdi. Nitekim, eski parti şefleri bir gün sonra kapitalist patronlar olmalarını, nasıl açıklayacağız? SB ve diğer sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, “Dünya ya demokrasi, barış ve özgürlük geleceğini” ilan ettiler. Bu büyük bir yalandı. Sermayenin egemen olduğu Yeni Dünya Düzeninde(YDD) barış, demokrasi ve özgürlüklerin olması, ham bir yalandı. Kısa sürede, dünyanın tam 42 yerinde, bölgesel savaşlar ve iç savaşlar yaşandı. Salgın hastalıklar baş gösterdi, politik terör yayıldı, doğal afetler, yoksulluk, işsizlik ve sosyal bunalımlar had safhaya vardı. Sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, buralarda büyük bir adaletsizlik ve bunu takiben ahlaki bir çöküntü yaşandı. 1980 sonundan sonra, 1970 sonuna dek Batı Avrupa da bugünkü AB (EU) ülkelerinde gelişen demokratik hak ve özgürlükler gerilemeye başladı. Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı, ırkçılık artı. Bu sosyal ve politik gerilemeyle eş zamanlı olarak işsizlik, yoksulluk ve sosyal sorunlar yirmi yıl öncesine oranla beş misli arttı. Burjuva demokrasisi sınıfta kaldı. Bundan 218 yıl önce ilan ettiği “Özgürlük, Kardeşlik ve Eşitlik” gerçekleşmedi. Diğer bir tarihsel gerçeklikle, sekiz bin yıllık sömürü düzenleri 21. yy da artık iflas etmiş olduğu tüm dünyada kanıtlandı. Var olan YDD sistemleri; demokrasi, özgürlük, barış ve mutluluk getiremezler. Sistemin varlığı, adaletsizlik, savaş ve milyarların mutsuzluğu, yoksulluğu üzerine kurulmuştur. Buların en son somut “eserleri” Irak! Dünya da ve ülkelerde, demokrasi ve özgürlükleri getirecek başka güçler ve sömürüyü ret eden politik güçlerdir. Doğa ve insanlık ancak, mevcut sistemlerin dışında kurtulur. Yeni demokratik bir anlayışa her ülkenin ve dünyanın büyük ihtiyacı var. Ya bunu insanlar kavrar veya yaşamın sonuna doğru hızla hep birlikte gideceğiz. AB (EU) yeni bir politikanın başlangıcı için, ilerici politik bir merkez olabilir. Bunun koşulu var. Bugünkü politikasıyla olanaklı değil. AB politikası içinde, Avrupa’nın işçi sınıfı partileri, demokratik örgütler, çevresel örgütler aktif yer almaları gerekir. Bugünkü “birlik” sadece, sermayenin ve emperyalist tekellerin biriliğidir. Bunlar da kendi aralarında, haklara karşı her düzeyde çoktan birlikte hareket etmektedirler.Bunların gümrük birlikleri, uluslar arası sermaye ortaklıkları var, her türlü sıcak para hareketleri, ortak askeri birlikleri var... bu son NATO toplantısında, bir kez daha kanıtlandı. Üye devletler, “Terör ve İran a” karşı ortak hareket edeceklerini ilan ettiler. Her şeyden önce, dünya çapında paranın ideolojik birliği var. Bu var olan kötülüklere karşı; tıpkı 1848 de olduğu gibi, “yeni bir hayaletin dünya üstünde dolaşması” gerekir. Yoksa, insanlara ve doğaya yazık olacak. Demokrasi yeni politik güçlerle kazanılması olanaklı. Daha ileri bir demokratik bir sistem, var olanın dışında olacak. Dünya barışı, sermaye egemenliğinin dışında olanaklı. Barışçı bir dünyaya herkesin ihtiyacı var. Doğa ve insan ancak yeni farklı bir politikayla kurtulur. Demokrasi ancak şu temel ilkelere saygı gösterilirse kurulur ve yaygınlaşır: - Katılımcılık: Halkın örgütlenip, her aşamada politik ve sosyal yaşama aktif katılması. Bu katılım, ya doğrudan veya temsilcileri tarafından olmalı. - Hukukun Üstünlüğü: Demokratik ilerici hukuk kurallarının, her kurum, kişin üstünde olmalı. Bunlar eşit genel uygulanmalı. Yasalardan olmayan bir yetkinin olmaması. Hukuk sistemi; toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal yapısına uygun olması. Toplum düzeninin sağlanması demokratik hukuk kurallarıyla olanaklı. - Denetim: Devletin her kurumu ve organı halkın doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla denetlenmesi. - Uzlaşma Kültürü: Toplumların faklı sınıf, kültür ve inançlardan olduğu gerçeğine saygı gösterilip, bunları gözeten bir toplumsal uzlaşma. (sosyal konsensüs). Uzlaşma, insani evrensel değerlerinde olanaklı. Bunlarda, özgürlük, adalet, eşitlik, barış, karşılıklı saygı, sevgi ve çevre sevgisi temelinde olur. Bu değerler tüm insanların ortak değerleridir. Hiçbir kurum, ve kişi açıktan bunlara karşı çıkmaz. Bunlar demokratik uzlaşmanın en sağlam adil değerleri olurlar. - Fırsat eşitliği: İnsanlara (vatandaşlara) ekonomik, sosyal, politik, eğitim, kültürel alanda tam eşit yaygın bir fırsat eşitliği demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. - Laiklik : İnanç ve din özgürlüğü tam olmalıdır. Devlet din işlerine karışmamalı. İnsanlar, dinlerini özgürce seçmeli ve inançlarını özgürce yaşamalı. Din ve inanç insanların vicdani sorunu olarak kabul edilmeli. - Bilime saygı: Doğruluğu kanıtlanmış, doğal v sosyal yasalara saygı. Bilimsel sonuçların halkın bilgisine sunulması. - İnsan sağlığına ve doğaya saygı: Üretim ve hizmetlerin yerine getirilmesinde; insan sağlığına ters, canlı yaşamı tehdit eden, zararlı olan ve doğayı tahrip eden hiç üretim ve “hizmete” izin verilmemeli. Yer altı ve yerüstü kaynakların toplumun ortak malı olarak kabul edilmesi.
  19. Köpekbalıkları insan etinin tadını sevdi Dünyada köpekbalığı saldırılarının giderek artması küresel ısınmaya bağlanırken, uzmanlar korkutucu bir tahminde bulundu Dünyada köpekbalığı saldırılarının giderek artması küresel ısınmaya bağlanırken, Meksika Balıkçılık Enstitüsü korkutucu bir tahminde bulundu. Enstitü uzmanlarına göre, artışın nedeni “köpekbalıklarının insan etinin tadına alışmaları ve avlanmak için kıyıları tercih etmeleri.” Geçen yıl bir kişi köpekbalığı saldırısında ölürken, bu yıl şimdiden üç kişi hayatını kaybetti. ..................... hep onlari biz sevecek degiliz ya!
  20. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    ümmetcilerin karargahi olan Avrupa? vede bilakis avrupa tarafindan ilimli islam ayaginla beslenen ümmetci seriatci takimi bugün Avrupaya giris cikislarinda güzel görünümlerinden dolayi sinirlarda yer yer ciril ciplak soyunmak zorunda dahi birakilmaktadirlar? tabi onuda kiliflari hazir degen gavur eli olsun onlardan zarar gelmez? iste yukardaki olay bunu animsatiyor tam gavurlarin icine karisacaklarmis bu cift uyanik, tabi bizim zararli laik otelci bu uyaniklari yakalamis.
  21. Euro 2008 maç saatleri 24 Mayıs 2008 Cumartesi 20:11 Euro 2008 heyecanı 7 Haziran 2008 Cumartesi günü başlayacak. İlk karşılaşma ev sahiplerinden İsviçre ile Çek Cumhuriyeti arasında oynanacak. Euro 2008 heyecanı 7 Haziran 2008 Cumartesi günü başlayacak. İlk karşılaşma ev sahiplerinden İsviçre ile Çek Cumhuriyeti arasında oynanacak. Aynı gün A Milli Futbol Takımımız saat: 21.45'de Portekiz ile mücadele edecek. GRUP A FİKSTÜR 1. Maçlar - 7 Haziran Saat: 19.00 İsviçre - Çek Cumhuriyeti Saat: 21.45 Portekiz - Türkiye 2. Maçlar - 11 Haziran Saat: 19.00 Çek Cumhuriyeti - Portekiz Saat: 21.45 İsviçre - Türkiye 3. Maçlar - 15 Haziran Saat: 21.45 İsviçre - Portekiz Saat: 21.45 Türkiye - Çek Cumhuriyeti GRUP B FİKSTÜR 1. Maçlar - 8 Haziran Saat: 19.00 Avusturya - Hırvatistan Saat: 21.45 Almanya - Polonya 2. Maçlar - 12 Haziran Saat: 19.00 Hırvatistan - Almanya Saat: 21.45 Avusturya - Polonya 3. Maçlar - 16 Haziran Saat: 21.45 Polonya - Hırvatistan Saat: 21.45 Avusturya - Almanya GRUP C FİKSTÜR 1. Maçlar - 9 Haziran Saat: 19.00 Romanya - Fransa Saat: 21.45 Hollanda - İtalya 2. Maçlar - 13 Haziran Saat: 19.00 İtalya - Romanya Saat: 21.45 Hollanda - Fransa 3. Maçlar - 17 Haziran Saat: 21.45 Hollanda - Romanya Saat: 21.45 Fransa - İtalya GRUP D FİKSTÜR 1. Maçlar - 10 Haziran Saat: 19.00 İspanya - Rusya Saat: 21.45 Yunanistan - İsveç 2. Maçlar - 14 Haziran Saat: 19.00 İsveç - İspanya Saat: 21.45 Yunanistan - Rusya 3. Maçlar - 18 Haziran Saat: 21.45 Yunanistan - İspanya Saat: 21.45 Rusya - İsveç
  22. Sürpriz zamanı Terim, Portekiz’in favori gösterilmesine imalı cevap verdi: Bahislerde bize az şans veriliyor. Biz de çıkar gereğini yaparız ve sürprizi gerçekleştiririz MİLLİ Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, bugünkü Portekiz maçını değerlendirdi. Bahis sitelerinde Portekiz’in favori gösterilmesiyle ilgili değerlendirme yapan tecrübeli hoca şunları söyledi: “Bu tür turnuvalarda bazı ülkelerin favori gösterilmesi kadar doğal bir durum olamaz. Ancak bizim galibiyetimiz sürpriz olarak görülüyorsa biz de çıkar sürprizi gerçekleştiririz. Sürpriz yapmayı severiz. Daha önceki maçlarımıza da bakarsanız Türkiye’nin zoru sevdiğini görürsünüz. Portekiz karşılaşması ilk maçımız olmasından dolayı çok önemli. Eğer galip gelir veya berabere kalırsak kendimize olan güvenimiz biraz daha artar. Bu açıdan çok önemli. Portekiz güçlü bir ekip ve Ronaldo gibi önemli silahları var. Ancak burada bireysel yıldızlardan dolayı takım futbolunun öne çıkacağını düşünüyorum. ‘TAKIM HALİNDE YILDIZIZ’ RAKİBE göre oyun anlayışımızı belirledik. Öncelikli olarak tabii ki biz de galip gelmeyi istiyoruz. Ben futbolcularıma güveniyorum. Daha önce de belirttiğim gibi benim moral motivasyonumun iyi olması futbolcuların da iyi olduğu anlamına gelir. Ve şu anda moral motivasyonumuzun iyi olduğunu söyleyebilirim. Bunun sahaya yansıması çok önemli. Eğer bu güven ve morali, sahaya yansıtırsak istediğimiz sonucu alırız diye düşünüyorum. İsviçre’de Portekiz’e büyük ilgi olduğunu biliyoruz görüyoruz. Ancak saha dışında ne kadar favori gösterilirseniz gösterilin önemli olan sahada sergilenen performans ve alınan skordur. Herkesin şampiyonada kendine göre yıldız adayı vardır. Bu da normaldir. Ama benim yıldız adayım Türkiye. Takım halinde başarılı olacağımızı ve tüm dünyanın gönlünü kazanacağımızı düşünüyorum. Şimdi sahaya çıkıp şu ana kadar yapılan çalışmaların meyvesini toplama zamanı. Portekiz maçında alınacak olası bir olumsuz sonuç dünyanın sonu değil. Daha önümüzde 2 karşılaşma daha olacak. Bu düşünceyle hareket etmeliyiz. Ama olası bir beraberlik gruptan çıkmamız açısından büyük önem taşıyacak. Saha dışında değil artık sahada konuşma zamanı geldi.”
  23. YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEMİN ZEKASI Bazen bir kelime, ya da bir cümle her şeyi anlatıyor… Öyle uzun yaldızlı, ağır nutuklara gerek yok… Kısa bir cümle yetiyor… Türkiye'nin üzerini "habis bir bulut" gibi kaplayan bu ağır gündeme karşı, işte, "gülümseyen bir güneş parçası" gibi kahkahalarımızı ayaklandıran o cümle… Penguen Dergisi'nden geliyor… Ben bu zekayı alkışlıyorum… Bu kapağı yapanları alkışlıyorum… Neden mi? Hem gülüyorum; Hem de en ağır ve kasvetli bir olayın bile, mizahla süpürülüp ruhumuzdan kazınabileceğine olan inancım artıyor., Çünkü muhalefet etmek, kavga etmek değildir. Hakaret hiç değildir… Ankara'dan gelen "aşırı kamplaşmanın" yarattığı "boks ringi" havası işte bu kapakla bir başka anlam kazanıyor… Bu yüzden ben bu zekayı alkışlıyorum… Muhalefetin o ince ve derin zekayla nasıl bir toplumsal kahkahaya dönüştüğünü ve o kahkahanın nasıl ezici bir muhalefet olduğunu anlıyorum… Bu mizahın muhalefetidir… Bu yüzden alkışlıyorum… Evet bazen bir cümle yetiyor… Partilerinin grup toplantılarında, meydanlarda her gün nutuklar atan siyasilere de örnek olsun diye alkışlıyorum. Tıpkı Nuri Bilge Ceylan'ın şu sözünü alkışladığım gibi: -BEN BU ÖDÜLÜ TUTKUYLA SEVDİĞİM YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEME ADIYORUM Evet yalnız ve güzel ülkenin insanları. Gelin TUTKUYLA SEVDİĞİMİZ BU ÜLKENİN UFUKLARINI KİMSENİN KARARTMASINA İZİN VERMEYELİM. .......................
  24. 2 AKP'li tecavüzden tutuklandı AKP'li yöneticiler tecavüz suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi AFYONKARAHİSAR’ın Bayat İlçesi’nde 30 Mayıs’ta akli dengesi bozuk olan M.S. adlı kadının eve dönmemesi üzerine ailesi jandarmaya başvurdu. Yapılan araştırmada, M.S. bir inşaatta bulundu. Kadın, Bayat AKP İlçe Başkan Yardımcısı A.O.K. (39) ile İlçe Sekreteri M.D.’nin (36) kendisine tecavüz ettiğini ileri sürdü. Gözaltına alınan evli ve 3 çocuk babası A.O.K. ile evli ve 2 çocuk babası M.D. sevk edildikleri mahkemece tutuklandı. Bayat AKP eski İlçe Başkanı Emin Yener “Bu olay iftiradır. O kadın sokaklarda gezen, akli dengesi yerinde olmayan biridir. Bizim arkadaşlarımız bu tiynette değildir. Zaten olsalar partimizde yer almazlardı. İftiraya kurban gittiler” dedi. ................

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.