Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. bu seriat kuralimi? DEMEK OLUYORKI ARKASINDAN INFAZ GELIYOR Islamdan haric absürt Dinleri sayarmisin? senin bahsettigin?
  2. Milli Takım’ın geniş coğrafyası ve derin tarihi Üç maçta yaklaşık 400 dakika oynayıp sadece 9 dakikalık bir galibiyet serisiyle yarı finaldeyiz. Bir gürültüdür gidiyor. Kimisi “pes etmeyenlerin zaferi” diyor. Ama neden pes etmediğimizi anlatamıyor... Kimisi “ne denirse densin, ballıyız” diyor. Ama bu kadar “bal”ın da tesadüfi olamayacağı noktasını sorgulamaya yanaşmıyor... Kimisi işi derininden tutmak için değil, sırf kendi tahminleri boşa çıktığı için zevzekliğe vuran bir üslupla “okunmuş çocuklar” diye tarif ediyor bizimkileri... İşi Fatih Terim’in karakter analizine ve “hangimiz Terim’den daha çok nefret ediyoruz” yarışmasına döken medyacılar var. Olup bitenleri oturup uslu uslu, pür futbol mantığıyla anlatmaya çalışanlara gelince, Milli Takım değil ama onlar çoktan pes etti! “Futbol bu! Futbolu bunun için seviyoruz” deyip geçiyorlar. Doğrusu ben de en azından şu an için bu “sakat top”lara girmeyi hiç düşünmüyorum. Bugün başka bir şey anlatmak istiyorum. Milli Takımımız’ın sadece ve basitçe futbol oynamadığını, aslında bambaşka bir “kavga” verdiğini anlatmak... İşin ilginç yanı, bu gerçeği futbolcularımız biliyor, daha doğrusu bunu hissederek oynuyorlar da futbol yorumcularımızın bu taraklarda hiç bezi olmadığı için onlar “anlayamıyor!” Anlamak için Hamburg’tan Gazze’ye; Üsküp’ten Tebriz’e çok geniş bir coğrafya’da dolaşmak gerek! *** Geçen akşam 22. Dönem Sakarya Milletvekili, Sınır Tanımayan Hekimler örgütü üyesi Dr. Süleyman Gündüz’le karşılaştım. Sohbet ederken gözleri yaşardı ve sonra açıkladı: “Çek Cumhuriyeti maçı sırasında Gazze’deydim, orada seyrettim.” Bir süredir yedeklerini de askere çağıran İsrail ordusu Gazze’yi kuşatma altında tutuyor. On binlerce Filistinli mülteci çok zor koşullar altında; yiyecek, içecek, elektrik, su ve ilaç sıkıntısı yaşıyor. Bizim maç başlarken bütün Gazze sokaklarını gezmiş Dr. Gündüz. Herkesin evlerine çekildiğini, bizim maç için ekran başında toplandıklarını görmüş. Kazanmamız için bir ağızdan dualar ediliyormuş; heyecan inanılmaz yüksekmiş. İki gol yiyip mağlup duruma düştüğümüzde Arap spiker şiirsel bir dille “tarih boyunca bu aslanların ne mağlubiyetleri aşıp başları dimdik çıktıklarını gördük, bu çocuklar döndürecek maçı” diyormuş. Ardından da ekran başındakileri tek yürek olmaya çağırmış: “haydi, Allah Türklerin ayağına kuvvet versin diye dua edelim!” “Nihat’ın galibiyet golünden sonra bütün Gazze’nin nasıl sevinç seline dönüştüğünü görseydiniz, Türkiye’nin maçlarının oralarda sadece futbol olarak algılanmadığını hemen anlardınız” diye anlattı Dr. Gündüz. Daha ilginci de şu... Dr. Gündüz ve arkadaşları İsrail tarafına geçerken sınır kapısındaki İsrailli komutan da tezahürat yapmış: “Bravo Türklere, biz bu turnuvada milli takımınızı destekliyoruz” *** Hırvatistan maçı sırasında Ülke TV’de Meksika Sınırı programı vardı. Böyle bir maç oynanırken akıllı, uslu bir kültürel-düşünsel sohbet programını sürdürmek ne zordur, yaşayan bilir. Sevgili İsmail, Selahattin ve Tarık da çok zorlanıyordu; hep “ah şu canlı yayın olmasaydı da, maça baksaydık” havasındaydılar. Nihayet maç bitince Saraybosna ve Üsküp’deki arkadaşlarına bağlandılar. Ama konuşmak ne mümkün! Hem Saraybosna’da hem de Üsküp’de yer yerinden oynuyordu, telefondaki konuşmaları anlamak imkânsızdı. Galibiyetimizin sevinciyle Bosna ve Makedonya sokaklarına dökülen coşkulu kalabalıkların gürültüsü her şeyin önüne geçmişti. *** Milli Takım kazandığında tarihsel-kültürel izlerimizin varlığını sürdürdüğü bütün coğrafyalarda bir başka rüzgâr esmeye başlıyor! Bu galibiyetlerin futbol dışında bir “ruh”u var. Bunu da bilelim artık. Bu galibiyetler “çevre”ye itilip horlananların kibirli “merkez”e vurduğu darbeler olarak algılanıyor o coğrafyalarda. Avrupa Şampiyonası’nda pes etmeyen Türk Millli Takımı, dünya coğrafyasında pes etmeye zorlanan ama direnen Müslümanların sesi artık... Bundan hakikatten hoşlanmayanlar olabilir. Bunun lafının edilmesini spor kültürüne ve siyasi kabullerine ters bulanlar olabilir. Ama hakikat, hakikattir.
  3. Müslüman dünyanın gururu Gazze'de maçı anlatan Arap spiker, mağlup duruma düştüğümüzde "tarih boyunca bu aslanların ne mağlubiyetleri aşıp başları dimdik çıktıklarını gördük. Haydi, Allah Türklar'in ayağına kuvvet versin diye dua edelim" diyor..
  4. Türk futbolcuların hepsi solcu Türk futbolcuların hepsi solcu Türk Milli Takımı Hırvatistan’ı da devirince, Almanları ciddi bir ’telaş’ sardı. Bu telaş, internet ortamındaki sohbet sitelerinde hararetli tartışmalar ve ’geyiklerde’ de şakayla karışık kendini hissettiriyor. Şu sıralarda sohbet odalarında, ’Çılgın Türkler’in nasıl yenilebileceği konusunda sayısız geyik dönüyor. Kimi Alman, ’Hakem dahil kimse saat takmasın’, kimi ’Türkiye 2 gol yemişse, top ’kare’ olanla değiştirilsin" diyor... TÜRKİYE’nin Avrupa Şampiyonası’nda yarattığı ’Çılgın Türkler’ efsanesi, yarı finalde rakibimiz olan Almanya’da futbolseverlerin bir numaralı gündem konusu. Almanya çapında internetteki ’chat (sohbet)’ siteleri, "Çılgın Türkler’e karşı maç nasıl kazanılır?" sorusu ve verilen absürd cevaplarla dolu. İşte çeşitli internet siteleri ve chat odalarında geçen ’Çılgın Türkler’ geyiğinden bazı örnekler: Türklere karşı kazanmak isteyen takım kesinlikle ilk golü atmamalı. Türkiye’ye rakip olan takım öne geçerse, gol sonrası Türk takımının santra yapmasına vakit kalmamalı. Türkiye maçlarında oyun süresi 90 dakika olmamalı. Hakemlerin kollarındaki dışında, tüm statta saatler kaldırılmalı. Antrenör, teknik heyet ve seyircilere maç süresince saat kullanma yasağı konmalı. UEFA kural değişikliğine giderek, bir takımın iki golü arasında en az bir dakika geçmesi gerektiğine dair yeni bir kural uygulamalı. A, N ve S’ye özel yasak Üç değişiklik hakkını kullanmış takımların kalecilerinin kırmızı kart görmesi halinde başka bir oyuncuyu kaleye koyması yasaklanmalı. Adı ’A’, ’N’ veya ’S’ (Arda, Nihat ve Semih’i kastediyorlar) ile başlayan Türk futbolculara, maçın son dakikasında rakip ceza alana girme yasağı konmalı. Türk takımının kalesi elastik direklerden yapılmalı. Statlara Türk seyirci alınmamalı. Türkiye UEFA’dan çıkarılıp, başka bir kıtanın futbol federasyonuna dahil edilmeli. Maçın son iki dakikasında Türkiye’ye karşı oynayan takım en az 2-0 önde ise, yuvarlak değil, kare şeklindeki bir top ile oynama kuralı getirilmeli. Türklerin hepsi Che Guevara gibi AYNI şekilde, Alman internet sitelerinde, Türkiye’nin neden bu kadar başarılı olduğuna dair geyikler de var. Bunların bir kaç örneği de şöyle: Türk futbolcuların hepsi solcu. Efsane devrimci Che Guevara’nın "Gerçekci olalım, imkansızı isteyelim" prensibini ilke edinmişler. Futbolda gol yemeden, gol atmanın mümkün olduğuna inanmıyorlar. Ayaklarıyla değil kalpleriyle oynuyorlar. Maç boyunca oynamadıkları için, son dakikalarda rakiplerine göre çok daha enerjili ve dinamik oluyorlar. "Avrupa’ya dahil değilsiniz" diyen siyasetçilere Avrupa kupasını alarak cevap vermek istiyorlar. Hiç bir futbolcularının sabit pozisyonu yok. Hepsi heryerde oynabiliyor; hatta santrforu kaleye geçebiliyor. (Kırmızı kart gören Volkan yerine Tuncay’ın geçmesini kastediyorlar.)
  5. dikkat et seni korkuturum godzii..
  6. EY HOCAM KARIŞMA HİKMETULLAHA Ey hocam karışma Hikmetullaha O derya derindir giren boğulur Allah birdir inanmışız Allaha İki diyen o dergahtan kovulur Aslım Türktür Elhamdüllah Müslüman Şükür Amentüye etmişiz iman Kalbime yaraşmaz şirk ile gumen Kalbimiz nur ile dolu sayılır Karışma hikmete halini konuş Müşkülat var ise üstad bul danış Bu sırrın aslına eren olmamış Bir ermiş varsa veli sayılır Sen mi attın dünyanın temel taşını Ne bilirsin yaradanın işini Görsene dünyanın yürüyüşünü Burdan söyle Vaşingtonda duyulur Yürü ileriye bakma geriye Nasıl işler bakmaz mısın arıya Nar-d-Allahın Nur-d-Allahın nurriye Cehennem yobazın yolu sayılır Cahill ile sohbet etmek zor olur Kulağı sağırdır gözü kör olur Her sözünde kavga niza var olur Cehiller dikenli çalı sayılır Yetişmeyecek yere elin uzatma Ben bilirim diye halkı aldatma Manasız mantıksız kem laf sarfetme Boş sözler kavganın dili sayılır Baykuş gibi durup durma yuvada İnsanlar kuş olmuş gezer havada Giriş Veysel kollarını sıva da Çalışan Allah'ın kulu sayılır AŞIK VEYSEL
  7. Bunlar Mezhep savaşı olmayan yerlerde travma gecirirler! Efendi Türkler
  8. Korkunç “gerçeği” açıklıyorum... İlk etapta bir “iddialı” cümle daha yazayım; Mehmet Şimşek “faizle ilgili” yaptığı açıklamalar sırasında “doğruyu” söylemedi ve hala söylemiyor... Daha kaba bir dille de yazabilirim! Ama yazmayacağım, beyefendilik bende kalsın! Peki nerede doğru söylemiyor? Birçok konuda bana göre “doğruyu” söylemiyor ama ben bugün sadece bir tanesine değineceğim. Hatırlarsanız, Şimşek açıklama yapmış ve “Türkiye faizle soyuluyor” iddialarımıza karşı çıkarak, Türk Hazine bonolarının % 80’inin yerli yatırımcıların elinde olduğunu söylemişti! İşte bu veri kesinlikle ve kesinlikle doğru değil! Bu noktada bazı detayları tespit edelim ve kendisine soralım; Türk Hazine bonoları takası “isme” değil! Türkiye’de bütün saklamalar isme yapılır, sistemler “elektronik olarak” gerçekten mükemmel çalışır ama “hazine bonosu” konusunda kimse oralı olmaz! Daha da ilginç olanı; hiçbir hükümet de bu düzenlemeyi yapmaya yanaşmaz! SPK’nın Doğan Cansızlar döneminde defalarca hükümetlerden istemesine rağmen bir türlü “isme saklama” ile ilgili düzenleme yapılmadı... Sevgili dostlar, uzun lafın kısası bugün hisse alanlar bellidir, her detay son noktasına kadar bilinebilir ama “hazine bonosu” gizlidir ve “isme saklama” yapılmaz. Bu noktada Mehmet beyefendiye soralım; hazine bonolarının % 80’inin yerlinin elinde olduğunu nereden biliyorsun canım abim! Peki “elde konu hakkında” hiç veri yok mu? Ben de hemen kendi elimdeki bilgiyi aktarayım; Şimşek nasıl biliyorsa, ben de biliyorum ve iddia ediyorum: Türk Hazine bonolarının % 91’i bir Alman ve bir İngiliz bankasında! Yani bu halkın “ödediği faizin % 91’i bu yabancı bankaların” kendilerine ve müşterilerine gidiyor! 72 milyon İnsanımız çalışıyor, çabalıyor ve “dolar bazında % 42’lere varan bir faizi” 5000 civarında gerçek-tüzel kişiye aktarıyor ve bunların % 90’ından fazlası yabancı ! Sevgili dostlar, iddiam bu! Yalansa çıksın Bakan Şimşek terini verileri ile açıklasın! Kendisi de İngiliz vatandaşı ve yabancı bir kurumdan hatta 2001 yılında Türkiye’ye karşı en büyük spekülatif atağı yapan kurumdan geldi! Bunu da not düşmek istedim! Güzel Türkiyem, çalış çabala sakın durma fonlamak zorunda olduğun, % 40’ların üstünde dolar bazında faiz ödemek zorunda olduğun “sahipler” var! Durmak yok hep ileri! Sonuç: Türkiye’nin, tıp tabiriyle; damar yolu açık ve açık bu yoldan “iliğimiz-kemiğimiz” faiz yoluyla emiliyor. Buna “dur” demek istediğimiz zamanda, devletin Hazine Bakanı çıkıp “doğru değil, bu yerlilerin elinde” diyor! Ben de iddia ediyorum; hazine bonolarının % 91’i bir İngiliz, bir Alman bankasının ve onların müşterilerinin elinde! Vicdanı olan herkes bu konuya eğilir! Yiğit Bulut
  9. Bu fotoğraf gerçek mi? İngiltere'de bir tiyatroda çekilen bu kare son zamanlarda çok popüler olan hayalet iddialarına bir yenisini daha ekledi 'Paranormal Aktivite Araştırmacıları' ekibi (PART) tarafından Lancashire'da bir tiyatroda çekilen bu kare hayaletler gerçek mi tartışmalarına yeni bir zincir daha ekledi. Bacup'da bulunan 'Royal Court Theatre'a inceleme amaçlı gelen ekibin hedefi 'Norah' adı verilen ve daha önce de pek çok kez görüldüğü rivayet edilen hayaleti bulmaktı. Tiyatroda incelemeler yapan ve bolca fotoğraf çeken ekip sıradışı bir bulguya rastlamadı. Fakat resimleri bilgisayarlarına yüklediklerinde seyircilerin arasında yarı saydam bir figür olduğunu farkettiler. İncelemeyi derinleştiren ekip şimdi fotoğraftaki figürün gerçek olup olmadığını araştırıyor.
  10. Haklisin sardunyam' malesef
  11. İSLAMCI iktidarın takdirini kazanan büyük sosyolog ve profesör Şerif Mardin geçenlerde “Cumhuriyetin öğretmeni mahallenin imamına yenildi” demişti. Meğer Fransız yazar Victor Hugo da 200 yıl kadar önce “Her köyde öğretmen denen, yanan bir ateş var. Ve yine her köyde papaz denen, bu ateşi söndüren biri var” demiş. Ne rastlantı değil mi? Tiyatro sanatçısı Nihat Mürşitpınar bu rastlantıyı saptadıktan sonra şu yorumu yapıyor: “Bu iki söz; Fransa’nın neden büyük bir ülke, Türkiye’nin neden geri kalmış bir ülke olduğunun en net ifadesidir. Bizim profesörlerimizin çoğunluğu batı düşün adamlarının düşüncelerini kopyala yapıştır tekniği ile aktararak akademik kariyer yaparlar. Hatta bu aktarmayı yaparken düşüncenin asıl sahibine gönderme yapmaya bile gerek duymazlar. Kendi toplumlarını araştırırken bile yabancı araştırmacıların yazdıklarını referans alırlar, onların bizim toplum üzerine söylediklerini kesin doğrular olarak aktarırlar. Yaşadığımız coğrafyaya sonradan geldiğimiz, bu coğrafyada göçmen olduğumuz bize anlatıldığı ve bu bizim beyin hücrelerimize kazındığı için başka türlü de düşünemeyiz. Sanki biz bu topraklara geldiğimizde buralar ıssızdı veya bizim geldiğimizi görenler bu coğrafyayı terk etti gitti!”
  12. Türkiye"de siyasal İslam"ın yükselişi Rand Corporation"ı CIA bağlantılı demiş olmakla birlikte Pentagon"a bağlı olarak çalıştığını da belirtmek gerekir. Bu yazı dizisini yayınlayan gazetenin genel yayın yönetmeni İsmet Berkan"a göre Pentagon Rand"a sipariş vererek Türkiye"de neler oluyor sorusunun rapor olarak hazırlanmasını talep etmiş. Bizi ilgilendiren "Türkiye"de siyasal İslam"ın yükselişi" adlı rapor böyle ortaya çıkmış, Berkan"a göre.Bahsi geçen raporun sonuç diye sunmak, akla hakaret olur kanısındayım. "Siyasal İslâm" dedikleri bu aşamaya nasıl gelindiğini geçtiğimiz yıl yine aynı düşünce kuruluşunun yayınladığı "Modernist Müslüman Ağlarının Tesisi" adlı raporda görmüştük. Bu ağı kuran, geliştiren sistemi kim kurdu sorusuna sanırım gerek yok. Bilerek alet olan gönüllülerde belli. "Türkiye"de Siyasi İslam" denilen olguya hayat verenlerin bugün bu iş nasıl oldu diye merak etmesi safdilliğine inanmayı İsmet Berkan"a bırakarak, rapor ne diyora geçelim. Rapor; "Atatürk Cumhuriyetinden, AKP iktidarına", "Siyasi İslâm" deneyimini aktarıyor(muş). Bahsi geçen raporda önemli cümleler şöyle: "Çoğunluğu Müslüman laik bir demokratik devlet olan Türkiye, NATO üyesi ve ABD müttefiki sıfatıyla Ortadoğu"daki güvenlik ortamını şekillendirecek Amerikan stratejisi açısından merkezi önemde." Washington, BOP"da güvenliği Türkiye ile sağlayacak, bu yüzden TSK"i kontrol altına alınmalıdır, anlıyorum o satırlardan. Her dönemde TSK"nin niçin sürekli taciz atışına maruz kaldığının sebebi işte o satırlarla apaçık ortaya çıkıyor. Bahsi geçen rapor, AKP"ni yücelten ifadelerle dolu. Bundan AKP"nin kapatılmasına karşı olduğunu, olurda kapatılırsa aynı türevde başka bir partiye sıcak bakacakları sonucunu çıkarmak olası. İslamcı köklerine rağmen AKP gizli bir İslamcı gündem izlemiyor. Erdoğan hükümeti Türkiye"nin AB üyeliğine öncelik vererek bir dizi önemli reform gerçekleştirdi. AKP, daha ziyade Batı Avrupa"daki Hıristiyan Demokratları andıran "Müslüman Demokrat" bir hareket olduğunu, dini siyasi gündemi aktif bir parça değil, kültürel bir arka plan olarak gördüğünü savunuyor. Ülkenin evrimini şekillendiren kilit faktörlerden biri de AB. AB projesi AKP"nin iç ve dış hedefleriyle örtüşüyor. AKP insan hakları ve demokrasiyi, otoriter Kemalistlerden korunma aracı olarak keşfetti. Erdoğan Türkiye"yi "pazarlamaktan" söz ederken, küreselleşme fikrini de savundu. Karşılığında Batı AKP"nin bir müttefiki olarak ortaya çıktı. Rand raporu; AKP"nin "İslam" gündemi olmadığını, AKP"nin Batılı Hırıstiyan demokrat Partiler gibi olduğunu, AB ile kendi gibilere hayat hakkı tanımayan Cumhuriyete karşı korunma alanı oluşturduğuna ve "küreselleşmeyi" benimsediği için Washington ve Brüksel"in AKP müttefiki olduğunu belirtiyor.
  13. Alinti 'CYRANO' dan O soru hiçte tuzak bir soru değildi. O soru hiçte tuzak bir soru değildi. Altaylı Humeyni'ye olan sevgisini dile getiren bir genç kıza, Atatürk hakkındaki görüşlerini sordu bu soruyla. Genç kızda Atatürk hakkındaki görüşlerini cehaletinide beraber ortaya koyarak sundu. Nesi bir tuzaktı? Genç kızlar Atatürk , onun kurduğu laik cumhuriyet, ve yaptıkları hakkındaki görüşlerini koydular ortaya. İşte mesele o. O genç kızların laiklik, laik cumhuriyet, ve atatürkçülük hakkındaki görüşlerini açık açık söylemelerini sağlıyacak bir soru sormak "tuzak soru" ise bunu anlamak mümkün değil. O konuşmada Atatürk ve Humeyni dışında çok şey gördüm ve bunlarıda yazdım. İngiliz hakimiyetinde olmayı, laik cumhuriyete yeğleyen iki genç kız vardı o programda. Laik Cumhuriyeti despotlukla, dayatmacılıkla itham edip. Ortadoğunun en despot ve dayatmacı rejimlerinden birisine olan hayranlıklarını dile getiren iki genç kız vardı orada. Kendi ülkelerinin yakın tarihi hakkında beyinleri yalanlar ve çarpıtmalarla doldurulmuş ve cumhuriyete düşman edilmiş (fikri bağlamda) iki genç kız vardı orada. Ben meseleye bu iki hanımefendi merkezli bakmıyorum. İnternette bu genç kızlara yönelik terbiyesiz ve ahlak sınırları dışındaki yakıştırmaları tümden kınıyorum. Mesele dediğim gibi gençlerin din istismarcılığıyla nasıl zehirlenebileceğidir. Kurtuluş savaşını bir din devleti kurma savaşı, kurtuluş savaşının başlama sebebini türban olarak gören, Atatürk'ü "Padişahtan din adına savaşmak için aldığı yetkiyi laik cumhuriyet kurarak kötüye kullanan" birisi olarak gösteren iki genç kız başka bir şeyin göstergesidir. Gençlerimiz zehirlenmektedir. Bunu yapanların güvenceleride cehalettir. Gençlerin kendi tarihleri hakkında bu kadar bilincsiz olmalarıdır. Altaylı bu genç kızları ithamlarını öne sürerken sürekli en basit bilgi hatalarını bile düzeltmeye çalıştıkça "neyse önemli değil" diyorlardı. Mesele o, bir şeye şartlanmışlar ve onu iddia ederken, kullandıkları argümanların ilkokul düzeyindeki tarih bilgisine bile aykırı olup olmaması önemli değil o gençler için. Humeyni, dünyada "ben yüzbinlerce ve hatta milyonlarca kişiyi öldüreceğim, diktatörlük kuracağım, bizden olmayan herkesi ya katledeceğim ya ülkeden kaçıracağım" diyerek iktidara gelen yoktur. Humeyni iktidara geldikten sonra, İran'da katledilmeyen Humeyni'ciler dışında hiçkimse yoktur. başta kendi müttefikleri ardından , Sağcılar, solcular, liberaller, ve hatta Humeyni ile aynı cephede olmadan ikinci kanat Ayetullahlara kadar herkes katledilmiştir siyasi renk olarak. Ardından bir diktatörlük kurulmuştur. Humeyni hayranlığında var olan nedir? Hangi özelliği humeyni'nin, özgür ve demokratik bir ülke kurması mı? Ülkesini çağdaşlaştırması mı? demokrasi ve insan hakları konusunda örnek teşkil etmesi mi? Hayır, bir şeriat diktatörlüğü kurması. Humeyni'ye o vaatlerle destek vere milyonlarca insan, Şah rejimini mumla arar hale gelmiştir devrimden bir kaç yıl sonra. Şah rejimi Behrengi'yi kaçırıp öldürdü. Mollalar kaçırmadık adam bırakmadı, ölüm fetvaları verdi. Ülkeden kaçmakta yetmedi , kaçtıkları yerlerde bile öldürdüler insanları. Murat Özyüksel hoca İran devrimi ile ilgili çok güzel bir şey söylemişti "Rusya'da ki bolşevik ihtilalinden sonra Rusya'nın komşusu bir ülkede yaşıyorsanız, bir sürü menşevik siyasi sürgün görürsünüz ülkenizde. Çin'deki komünist ihtilalden sonra Çin'e komşu bir ülkede yaşıyorsanız, bir sürü milliyetçi sürgün görürsünüz ülkenizde. Almanya'daki nazi ihtilalinden sonra, bir sürü yahudi sürgün görürsünüz ülkenizde. İspanyadaki falanjist devrimden sonra bir sürü cumhuriyetçi. Ama 1979 senesinden sonra İran'a komşu bir ülkeyseniz sağcı, solcu, milliyetçi, şah yanlısı, liberal, tutucu, ilerici, islamcı, batıcı her düşünceden ve siyasi hareketten sürgün insan görürsünüz."
  14. Fotoğraf mı istiyordun, al işte GÜNLERDİR eski fotoğraf albümlerimi, dijital albümlerimi karıştırıyorum. Bir kare fotoğrafı, evet bir kare fotoğrafı bulmak için. Beni ve eşimi Kudüs?te "Ağlama Duvarı" önünde gösteren bir fotoğraf karesini arıyorum. Yanılmıyorsam Kudüs?e üç defa gittim. Bunların hepsinde de üç dinin mekánlarını ziyaret ettim. Mescid-i Aksa, Kıyamet Kilisesi ve Ağlama Duvarı. İkisinde eşimle birlikteydik. Mescid-i Aksa?da dua ettik. Kıyamet Kilisesi?nde de dua ettik. Ağlama Duvarı?na gittik. Girerken başımıza kipa taktık. Ellerimizi duvara sürdük. Küçük káğıtlara dilekler yazıp duvardaki deliklere soktuk. Orada da dua ettik. Dünyanın dört bir köşesinde çeşitli dinlere ait mabetleri ziyaret ettim. Hepsinde "Yaradan"la baş başa kaldım. Allah?ın bize verdikleri için şükrettim. Birçoğunda fotoğraflarım çekildi. Ama bir tekini, sadece bir tekini bulmak istiyordum. Ağlama Duvarı?nda, başımda kipayla bir fotoğraf. * * * O fotoğrafı bulup köşeme koymak ve bu ülkede insan yıpratmanın en ahlaksız, en dinsiz, en imansız yollarına tevessül eden insanların gözüne sokmak için yayımlamak istiyordum. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ?u, servis yoluyla yıpratmaya çalışanlara, "Buyurun beni de yıpratın. Ağlama Duvarı?nda komutanın yanında ben de duruyorum" demek istiyordum. Bulamadım. Çektirdiğimi hatırlıyorum, ama bir türlü bulamadım. Fotoğrafı bulamadığım için yapacağım tek şey, bir yazı yazıp oraya koymaktı. Onu yaptım. Bir de dedim ki: "İlker Paşa?nın Mescid-i Aksa?da da çekilmiş fotoğrafı var. Aynı gizli eller neden o fotoğrafı da servise koymuyor?" Bu cümlemi aldılar, günlerdir manşetlerinden soruyorlar. "Nerede Mescid-i Aksa?daki fotoğraf?" Servisi yapanların ahlakından, cibiliyetinden o kadar eminler ki, öyle bir fotoğrafın bulunduğuna inanmıyorlar. Herkesi, kendileri gibi inanç üzerinden, kutsal değerler üzerinden, din, Peygamber, iman üzerinden en pespaye, en kirli siyaseti yapacak kadar *********sanıyorlar. Oysa hepsi biliyorlar ki, bu ordu, milletinin ordusudur, milletinin bağrından çıkmıştır ve milletinin inançlarını onlar da aynen yaşamaktadır. Ama gel de o kafaya, güya iman üzerine kurulmuş en imansız kafaya bunu anlat. Herkesi kendi gibi biliyor ya, "Nerede fotoğraf" diye soracak cüreti kendinde bulmuş. Kimbilir belki de o fotoğrafı servis yapan karanlık tipler güvence vermiş, "Merak etme, camide fotoğrafı yok" demişler. O da inanmaya hazır. Ordusunun subayının imanının gerçek iman olduğunu biliyor da söylemek işine gelmiyor. Ona göre iman dediğin şey, ille de teşhir edilmelidir. Cuma namazına mı gittin, herkesin gözüne sokmalısındır. Oruç mu tuttun, tutmayana hesap sormalısındır. O yüzden, "Nerede fotoğraf" diye soruyor. * * * Al işte fotoğraf. Hem Ağlama Duvarı?nda, hem Mescid-i Aksa?da. Hem Yahudi?nin kutsal mabedinde, hem Müslüman?ınkinde. Birinde eli duvarda, ötekinde iki eli Allah?ına doğru açılmış. Şimdi sorsam: "Utandın mı?" ***** Al işte fotoğrafı, al ama iş bitiyor mu? Asıl meselemizi, asıl haksızlığımızı, asıl suçumuzu affettirebiliyor muyuz? Bu ülkede Yahudiliği, Yahudi inancını hálá insan yıpratmak için malzeme olarak gören bu kafa, bu ***** kafası olduğu sürece, hiçbirimiz insanlık huzuruna gönlümüz ak olarak çıkamayacağız.
  15. Türkiye çok çılgın bir takım Almanlar bizimle eşleşmekten hem mutlu hem tedirgin Hitzlsperger: “Türkler otobüse binerse yenilecek.” Klose: “En iyisi Hamit.” Metzelder: “Türkiye çılgın bir takım. Bu konuda uyarıldık.” Türkiye çok çılgın bir takım HIRVATLAR’I yendik, yarı finaldeki rakibimiz Almanlar’a hem sevinç hem de korku saldık. Panzerler Türkiye ile eşleşmelerini değerlendirdi. Ortak görüş genelde bu eşleşmeden mutlu oldukları yönündeydi ama onlarda da son 3 maçta yaptığımız mucizevi başarıların endişesi vardı. İşte yorumlar: Miroslav Klose: “B.Münih’ten takım arkadaşım Hamit ile yazıştık. Hamit bence Türk milli takımındaki en iyi oyuncu. Üstelik istemediği bir yerde defansta oynamasına rağmen çok başarılı bir oyun sergiliyor. Türkiye’ye karşı oynayacağımız maç iyi bir oyun olacak. Türkler’in maçlarda nasıl bir zafer hırsıyla oynadıklarına bakılacak olursa, buna karşı direnmek gerektiği ortada. Biz Türkler’e karşı iyi hazırlandık.” Arne Friedrich: “Türkiye’nin en önemli gücü son dakikaya kadar mücadele etme azmi. Hırvatistan karşısında iyi oynamadılar ve defansta hatalar yaptılar. Hırvatistan’ın elenmesi beni çok şaşırttı. Ben Türkler’i istiyordum, çünkü bize daha yatkınlar. Hırvatistan maçında zorlanmıştık.” Thomas Hitzlsperger: “Türkler bana bu kez çok durgun gibi göründüler. Buna rağmen dikkatli olmalıyız. Çünkü aslında Almanlar’ın bir özelliği olarak bilinen uzatma dakikalarında güçlü oynama yeteneğine sahipler. Türkler ancak otobüse bindiklerinde yenilmiş olacaklar.” Simon Rolfes: “Türklerin gücü, belirli bir düzensizlikte ve şaşırtıcılıkta yatıyor. Burada önemli olan, oyunlarını kabul ettirmelerine izin vermemek ve oyunu kendin belirlemek. Kendi gücün önemli, bunu kabul ettirmek lazım.” Christoph Metzelder: “Türkiye çılgın bir takım. Ne yapacakları belli olmuyor. Bu konuda uyarıldık ve büyük saygımız var. Oyunun başından itibaren güce dayalı futbolumuzu ortaya koyarsak baskımıza dayanamazlar.” Köpke (Kaleci antrenörü): “Löw Türkiye ile eşleştiğimizde fazla bir tepki vermedi. Her ihtimale karşı penaltı çalışması yapıp Türkler’in nerelere şut çektiklerine bakacağız.” ‘Türkler’i destekledim ancak şimdi Almanya’ HAMBURGER Abendblatt adlı gazetenin politika redaksiyonu şefi Thomas Frankenfeld, “Türkiye-Hırvatistan maçında Türkiye’yi destekledim. Onların yanında yer aldım. Türklerin kazanmasını büyük bir içtenlikle bekledim. Ancak, çarşamba günü bir yurt sever olarak elbette Almanya diyorum” dedi.
  16. ne yapalim sivilleridemi sokalim savasa? sizin nereye varmak istediginiz bile belli degil? sehitlerin icinde Asker olmayaninimi ariyorsunuz sehit dedinmi tabiiki Asker akla gelir!!! sonra eger sehitlerin icinde general sayisini cok görmek istiyorsaniz hepsini genarellige terfi ettireceksiniz??? sonra okadar üzülmeyin cephede olmasada sukiasta giden üst düzey komutanlarimiz var!
  17. Köy imamı: Karım beni 5 vakit aldatıyormuş Köy imamı: Karım beni 5 vakit aldatıyormuş Bir köyde imamlık yapan S.C, Ankara 3. Aile Mahkemesi’ne başvurarak dört yıllık eşi K.D’nin kendisini başka erkeklerle aldattığı iddiasıyla boşanma davası açtı. İmam S.C. "Karımın aldattığını, benim dışımda bütün köy biliyormuş. Rezil oldum, başka yere tayinimi istedim" dedi. Boşanma davası, önümüzdeki günlerde görüşülecek. KARABÜK’ün bir köyünde imamlık yapan S.C, 4 yıllık eşi K.D. aleyhine açtığı boşanma davasının dilekçesinde şu iddialarda bulundu: "Karabük’te çalışırken mesleğimde yükselmek için sınav açılmıştı. Sınavlara hazırlanmak için Ankara’ya gelip kardeşimin evinde kalmaya başladık. Ben dışarıda kursa giderken eşim gece yarılarına kadar cep telefonu ile başka erkekle görüşme yapıyormuş. Kardeşim sorduğunda benimle konuştuğunu söylemiş. Oysa benimle hiç konuşmadı. Bir keresinde 10 yaşındaki yeğenimle dışarı çıkmışlar, telefonda görüştüğü kişi ile buluşmuşlar, bunu yeğenim bize anlattı." Bir daha yapmam dedi "Görev yaptığım köyde ben camiye namaz kıldırmaya gittiğimde, karım başka erkeklerle buluşuyormuş. Kendisine ve ailesine durumu anlattık. Özür diledi, ’bir daha yapmayacağını’ söyledi. Karımın görüştüğünü öğrendiğim F.B. isimli erkeğe ulaştım. Bana, karımın Kuran kursuna gelen kızlardan birisi ile kendisine not gönderdiğini, ben namaza gittikten sonra buluştuklarını, karımın ’Senden çok hoşlanıyorum, sensiz yapamam, yoksa bütün köye rezil ederim’ tehditiyle birlikte olmaya başladığını anlattı." "Karımın aşk yaşadığı F.B. bir erkek arkadaşına karımdan bahsederek kendisine áşık olduğunu anlatmış. O da ’O /_np/8762/5728762.jpgsadece sana değil, ben dahil birçok erkeğe áşık, benimle de birlikte oluyor. İnanmazsan arayıp buluşayım sana ispatlarım’ dedikten sonra, karımı aramış. Yine ben namaza gittiğimde kömürlükte buluşmuşlar. Bu olayı gören F.B. karımla ilişkisini bitirmiş. Bunu kalabalık bir ortamda bana bizzat anlattı." Sevgiliye Dolarli kontör "Bir defasında imam arkadaşım H.A’nin evine ziyarete gittik. Biz namaz kıldırmak için camiye gittiğimiz esnada, karım imam arkadaşım H.A’ya ait cep telefonunu çalmış, içindeki kontörleri sevgilisine göndermiş. Telefonu da diğer sevgilisi F.B’ye hediye etmiş. Bu yüzden Asliye Ceza Mahkemesi’ne hırsızlık suçlamasıyla yargılanıyor."
  18. burdan neye varmak istiyorsunuz anlamis degilim,, eger amaciniz bu sehitlerin icinde ontane basbakan ontane milletvekili görmek ise o ayri mesele?
  19. Sayin adımrecep' Bazı çevrelerin ucuz propagandasina kaptirmissiniz kendinize, lütfen bu ülkenin Askerine biraz daha fazla saygi,, sizin dediginiz gibi Askeri kurumlara ziyaret eden vatantaslarin sekil itibariyle kimsenin ilgilendigi yok,, tabiki Askeri alan oldugu icin bölücülerin o kuruma ziyaret etmesine izin verilmez veyahut bölücü sekline bürünüp o sekilde girmeye calisanlarida izin verilmez o kurum dalga gecilecek kurum degildir kimse dolayli yoldan sehitine küfür etmeye hakki yoktur örnek vericek olursak kabaca sen oraya eline pkk bayragini veyahut seriat bayragini alip veyahutda o sekle bürünerek giremezsin.. bu ülkeyi babalar gibi pazarlayip satacagiz diyenleri bu ülkede cia ajanlarini babalar gibi cirit attiracagiz diyenleri,, bu ülkenin geleneklerini kültürünü Türbanla yerle bir edecegiz diyenleri veyahut o oyuna gelenleri görsün gözlerimiz,, artik acalim gözlerimizi dünyada sagir sultanlar bile bu gercegi görüyor!!! hic yapamiyorsan benim gibi alacaksin salvarli basörtülü nine ni askeri kuruma ziyaret edeceksin ki böyle yalan dolan dolduruslara hic gelmeyeceksin.
  20. Öcalan, CIA, Said-i Nursi, cinsel sapkınlık BATMAN'da DTP bünyesinde oluşturulan `İnanç komisyonu' üyesi ve Saidi Nursi cemaatine mensup dini cemaat lideri Hüseyin Bulut'un da aralarında bulunduğu tutuklu 14 sanık hakkında, 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede, cemaat lideri Bulut'un dini ders verdiği kızlarla akıl almaz telefon görüşmeleri, Kuran-ı kerim ve Allah'a hakaret içeren sözleri ve Bulut'un aynı zamanda ABD'li Barbara Anne Lakeberg adlı CIA elemanı bir kadın ile olan bağlantılarına yer verildi. Batman'da polisin 2 ay önce Saidi Nursi Cemaati elemanlarına yönelik yaptığı operasyonda yakalanıp tutuklanan 14 sanık hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, `PKK'ya yardım etmek, Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanuna muhalefet, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve askerlikten soğutmak, PKK örgütü adına suç işlemek ve örgüt propagandası yapmak' suçlarından TCK'nın 314/2, 220/6-7, TMY'nin 7/2 maddesi ve 5816 Sayılı Yasa'ya muhalefet etmek suçlarından 5- 20 yıl hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede, terör örgütü PKK'nın son 2 yılda bölgede yaşayanların tarafından yalnız bırakılması üzerine kutsal dini duyguların örgüt tarafından ön plana çekilerek yeniden taban bulmaya çalışıldığı, sanıkların da bu yıl Batman'da düzenlenen yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı Nevruz kutlamalarına katıldıkları, kalabalık içinde yer alan bazı sanıkların Saidi Nursi'nin posterlerini Abdullah Öcalan'ın posterleriyle birlikte havaya kaldırıp, posterin altına `Şeriat-i Garra için bin başım olsa feda etmeye hazırım' ibaresini yazdıkları, bu grubu DTP ile bağlantılı çalışan Saidi Nursi Cemaati mensubu 53 yaşındaki sanık Hüseyin Bulut ile Aydın Tunçyüzlü'nün yönlendirdiği kaydedildi. Hüseyin Bulut'un dini sıfatla kurduğu dini oluşumun lideri, Aydın Tunçyüzlü'nün yardımcısı olduğu, ev toplantılarında verdiği dini derslerde herkesin ayağa kalkarak kendisini dinlediği, Bulut'un özellikle üniversite öğrencileri üzerinde etkili olmak için medrese adı altında dini ders verdiği, evinde yapılan aramada Abdullah Öcalan'ın posterleri, kırsal alanda çekilen PKK'lılara ait fotoğraflar, bayrak benzeri dokümanlar ile `Bahira' adlı bir Hıristiyan tarafından çizilen Hz. Muhammed'e ait 23 fotoğraf CD'sinin ele geçirildiği belirtildi. İddianamede, Bulut'un yardımcısı Tunçyüzlü'nün evindeki aramada ise Hüseyin Bulut'un kalabalığa hibaten yaptığı bir konuşma CD'sinin ele geçtiği bildirildi. İddianamade, Hüseyin Bulut'un konuşmasında, söylediklerine şu şekilde yer verildi: "Türk milleti' denen millet kendine istediğini bu millete istiyor mu? Adaletsizlik, zulüm var. Ne zaman harf inkılabı olursa demek ki deccal (Atatürk'ü kastediyor) ne olmuş çıkmış, kim harf inkılabı yaptı, deccal olayı bitmiştir. Harf inkılabı yapana destek verende deccal'dir. Piyasadaki Kuran'ın vallahi fen kitabı kadar kıymeti yok. Yani hiçbir **** Kuran da yok. Bakın size ***** diyorum. Yani git bir meal getir hiçbir ***** yok, milletin kafasındaki Kuran yeterli değil. Artık her yerde söyleyin, sizin anlattığınız peygamber, Allah yeterli değil, onların anlattığı Allah vallahi Bediüzzaman kadar büyük olmuyor, onların Allah'ı neyi biliyor? Ben size söyleyim hayali bir şeye inanmışlar. Hiçbir şey ifade etmiyor. Bediüzzaman'ın bahsettiği Kuran ise denizde mürekkep olsa bunu bitiremiyor. Onların bahsettiği Kuran'ı getirin bana, bir şişe mürekkeple sabaha kadar yazar bir gecede bitiririm. Bugün Sevr Anlaşması'ndan bu yana Kürdistan 8 parça olmuş. Suriye, İran, Irak, Türkiye, Nahçivan, Azerbeycan ve Sovyetler'dedir bu parçalar. Bütün imamlar mel'undur, Arap ırkçılığı yapıyor. Yani Kürdistan'ı kurtaracak Kürtler'dir. Çünkü Kuran böyle diyor. Risale-i Nur Kürtler'in imdadına gönderilmiş. Bizim de devletimiz olsun, dinsiz bir devlet olsun. Şerefime namusuna dinsiz bir devlet bizim Kürtler'in bu halinden hoştur. Keşke Rusya'nın, İsrail'in işgalinde olsak, İsrail ne kadar vicdanlı, merhametli şefkatli. Yani Türkiye'ye göre ha.. Türkiye'de Kürtler'e yapılan zulmü örtbas ediyorlar. Milletimin kurtuluşu için bin tane oğlum olsa feda ederim. İşkencelerde copları bize soktular çözülmedik. Ben demokratik Cumhuriyet için feda edeceğim. Devlet olsun da bizim olsun, dinsiz olsun. Çünkü Türkler meşrutiyette bize zulmetti." İddianamade, cemaat lideri Hüseyin Bulut'un ele geçen CD'lerde topladığı cemaat üyelerine yönelik yaptığı bir başka konuşmasında ise Kürtler'in işgal altında olduğu, Türkler'in `**************' olduğu, Kürtler'in düşmanlarının gavur ve Ruslar olması halinde bu kadar geri kalamayacağını ve "Vurun arkadaşlar dört bir yandan, bu gerilla ne güzeldir" sözlerini içeren müziklerin CD'de yer aldığı bildirildi. Sanık Hüseyin Bulut'a ait bilgisayarlarda Said-i Nursi fotoğraflarının yanı sıra erotik resimlerin ele geçtiği, Bulut'un telefon dinleme kayıtlarında ise özellikle kız çocuklarına din dersi adı altında toplantılar düzenlediği, bu konuşmalarında kızlara haraket, fiili livata ve cinsel ilişki içerikli görüşmeler yaptığı ifade edildi. İddianamede sanığın telefon görüşmelerinde ders verdiği kızlara kendi cinsel organından söz ettiği, anal ilişki teklifinde bulunarak, "Zahirem ben 60 trilyon hücremle senin *********. Senin ************* istiyorum. Göğsüne küçük bir a. açayım, seni pompalayıp bataryanı dolduracağım' diyerek geceden sabahın erken saatlerine kadar 4.5 saat cinsel konuşmalarda bulunduğu vurgulandı. CIA BAĞLANTISI Sanığın ayrıca bir başka telefon görüşmesinde `Mustafa' adlı kişinin çocuğuna Melis adını koyacağını belirtmesi üzerine, "Marya koy. Süryani ve İbranice daha hoş" dediği bildirilen iddianamede, Hüseyin Bulut'un toplantıya katılan `Nuri' adlı kişinin askere gidip gitmeme konusunda görüşünü sorması üzerine de, "Seni çürük yaparız. Başka tarz olmaz. Kendini deliliğe vur, her tarafından hastalık uydur" dediği, kendisiyle görüşme talebinde bulunan Amerikalı Barbara Anne Lakeberg adlı CIA elemanı bir kadınla görüştüğü, Budist olan ve Kürtçe bilen bu kadının Kuzey Irak'ta insan haklarına yönelik bir dernek açtığını ve aynı derneği Diyarbakır'da da açmak istediğini içeren konuşma yaptıkları anlatıldı. İddianamede, Barbara adlı kadının bölge insanını `CIA ajanı' olarak gördüklerine dair Bulut'a telefonla bilgi verdiği kaydedildi. Sanık Bulut'un ayrıca 21 Mart'taki nevruzdan 5 gün önce DTP Batman Milletvekilleri Bengi Yıldız, Ayla Akat, Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan ve eski DTP İl başkanı Salih Altun'a randevu verip görüştüğü, nevruz günü isanığın cemaatine bağlı grubun alanda Said-i Nursi posterleri taşıdığı ve bu şekilde DTP ile koordineli çalıştığı, telefon konuşmalarında, `Bediüzzaman ile ilgili bilgileri Roj TV'ye versek nasıl olur? Valla Musa Anter'in başaramadığını bence biz başardık" dediği ifade edildi. AMERİKALI'NIN MEKTUBU ELE GEÇTİ İddianamede sanık Aydın Tunçyüzlü'nün cemaat lideri olan Hüseyin Bulut'un yardımcısı olduğu, banka hesap hareketlerinde yüklü miktarda para bulunduğu, evindeki aramada, ABD'li Barbara Anne Lakeberg'in kaleme aldığı mektup ile örgütsel içerikli CD ve dokümanların ele geçirildiği yer aldı. Mektupta özetle, "Sizin için önemli olan bir ülke ya da toprak parçası var. Afrika ile aynı şekle sahip sizin için çok önemli olan bir yer var bu toprakların ortasında. Kendiniz için önemli olan bir iş var bu topraklarda" denildiği belirtildi. Tutuklu 12 sanığın ise, Hüseyin Bulut'un cemaatine mensup oldukları ve nevruz etkinliği sırasında Said-i Nursi'nin posterlerini açarak `zafer işareti' yaptıkları ve terör örgütü PKK lehine sloganlar attıkları, ev ve işlerlerinde yapılan aramalarda teröristlerin dağlarda çektikleri film ve müzik kiliplerini içeren CD'ler, PKK'ya ait sözde bayrak ve flamalar, bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın kitapları'nın ele geçirildiği bildirildi. Sanıkların ayrıca nevruz kutlamasının yapıldığı alanda bölge tarafından dinsel kimliği ile tanınan Said-i Nursi posterlerini teşhir ederek tüm ülke nezdinde örgüt propagandası yaptıkları, Atatürk'e `deccal' dedikleri, halkı askerlikten soğutarak PKK propagandası yaptıkları gerekçesiyle ayrı ayrı cezalandırılmaları istendi.(DHA)
  21. İtalyan hakem Hırvatlar'ı teselli etti 2008 Avrupa Şampiyonası'ndaki en heyecan verici maçımızı dün akşam Hırvatlar karşısında oynadık ve her şeye rağmen sahadan galip ayrıldık ve yarı finale çıktık. Fakat kaçan son penaltı sonrası dikkat çeken bir olay yaşandı. Petric'in kullandığı ve Rüştü'nün çıkardığı atıştan sonra maçın İtalyan hakemi Roberto Rosetti'nin yaptığı hareket özellikle Türk seyircilerin gözünden kaçmadı. Karşılaşma sırasında pozisyonlardaki takdirlerini çoğunlukla Hırvatlar lehine kullanan Rosetti, penaltı atışını kaçıran Petric'in yanına gitti ve bir Hırvat taraftarı gibi bu oyuncuyu teselli etti. İtalyan hakemin dün akşam gösterdiği sarı kartlardan dolayı Emre Aşık, Tuncay Şanlı ve Arda yarı final maçında cezalı durumu düşmüştü. İşte Rosetti Petric'i teselli ederken... BU HAREKET NE KADAR DOGRU?
  22. Türk erkeği yerli malı kullanmalı “Haydi Gel Bizimle Ol”da Türk erkeğinin Rus hayat kadınlarına ödediği para polemik konusu oldu ÇİĞDEM Anad, Pınar Kür, Müjde Ar ve Aysun Kayacı’nın sunduğu Haydi Gel Bizimle Ol programı sezon finaliyle de ekrana damgasını vurdu. Geçtiğimiz günlerde ”Türk erkekleri Rus hayat kadınlarına yılda 600 milyon dolar ödüyor “ diyen Prof. Dr. Hurşit Güneş’in sözlerinin polemik konusu olduğu programda şu diyaloglar yaşandı... Çiğdem Anad: Türkiye, işsiz ve ümitsiz bir ülke. İşsizlik artıyor, fakat bu arada Türk erkekleri sağolsun Rusya’ya para akıtıyor, 600 milyon dolar. Müjde Ar: İş çok iş çok, Rus kızlara iş çok. Aysun Kayacı: Yerli malı kullansınlar. Çiğdem Anad: Bu söylediğin çok güzel aslında. Ne demek yani, yerli malı, bizim malı ne demek? Aysun Kayacı: Çok güzel konuşmuş, sağolsun. Bunun çözümü, çaresi yok ki. Müjde Ar: Her gün 50 bin erkek ereksiyon oluyor ve Rus kadını arıyormuş, doğru mu? Çiğdem Anad: Çok az, 50 bin adam. Müjde Ar: Allah gözünü doyursun senin. 50 bin tane adam coşuyor günde, cebine koyuyor 200 doları Allah; Rusları aramaya başlıyor. Çiğdem Anad: Arkadaşlar nüfus ne kadar, 50 bin çok az. Müjde Ar: Kızım sen 50 bin tane cebinde 200 dolar olan adamdan bahsediyorsun. Adam çok da 200 doları nasıl bulacak. Kendi kendine uyuyor gidiyor işte... 200 dolarmıymış, ücret... Aysun Kayacı: Çok az, 200 dolar... Pınar Kür: İyisi 1000 doların üstünde geliyormuş. Müjde Ar: Yapma yaaa... Pınar Kür: Yerli malı lafını açtınız. Tekrar ben oraya döneceğim. Yani bunlar Rus kadınlarına vermesinler, Türk kadınlarına mı versinler? Çiğdem Anad: Aysun’un dediği yerli malı, herkes bunu kullanmalı. Aysun Kayacı: Öyle demedim, hayır. Dedim ki, problematik tamam sermiş de çözümü ne? Bundan bu kadar şikayet etmek ne yani... Yani TL’ye dönsünler mi demek istiyor? Yani sıkıntı nerede önemli olan o? Müjde Ar: TL’ye dönsünler diyor.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.