Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
Günün Espirisi
Macin baslamasina 2.saat 10 dakika var
-
EURO 2008 Haberleri
Almanlar gercekten bizden cekiniyorlar yüzde ellisi garanti Türkiyenin maci alacagi düsüncesinde, ve Almanya Tarihinde belki ilk defa is hayati tamamen durdu herkes maci meydanda veya evde biryerlerde beklemeye basladi heyacan dorukta birazdan meydana aticam kendimi!!! bu mac bircok kalbi cimlere gömer.. mactan sonra neler olur onu kestirmesi zor
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
Bir baska özetin özeti.. Seyh Sadi der ki: "Sizden daha bilgilli birini gördügünüzde ondan mutlaka bir seyler ögrenmelisiniz. Sizden daha az bilene mutlaka bir seyler ögretmelisiniz. Bilmeyen,bilmedigini de bilmeyenlerden ise uzak durunuz ki,en degerli varlıgınız olan zamanı bosa harcamayasınız!
-
EURO 2008 Haberleri
Almanya - Türkiye Maça doğru Son dakika gelİşmeler +++ Volkan cezalı olduğu için kaleyi koruyacak olan Rüştü Reçber 118. milli maçına çıkıyor +++ +++ Türkiye ile Almanya arasında oynanacak tarihi maça saatler kala Başkenti Berlin'de kurulan ve Almanya’nın en büyük taraftar alanında heyecanlı bekleyiş başladı. 500 ila 700 bin futbol severin gelmesi beklenen taraftar alanında Muhabbet ve Ender Ertan sahne alacak +++ +++ Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler Almanya Türkiye karşılaşmasında kendi milli takımlarının kazanacağına inandığını söyledi ve skor tahminini 2-1 Almanya lehine yaptı +++ +++ Başbakanlar buluşamıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın maçı birlikte izleyemeyeceği açıklandı. Karşılaşmayı Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Basel de izleyecek +++ Diĝer Konular +++ Son açıklamalar - Terim: Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, Türkiye'nin tarihinde ilk kez Avrupa Futbol Şampiyonası'nda yarı final oynadığını ancak kendisi için hedeflerin bitmeyeceğini söyledi. Fatih Terim, yarı finale kadar inanç ve azimle geldiklerini belirterek, mucize diyenlere güldüğünü söyledi Terim: "Almanya karşısında da terimizin son damlasına kadar mücadele edeceğiz" dedi. Löw: Alman Milli Takımı Teknik Direktörü Joachim Löw, Türk oyuncuların mücadele ruhundan takdirle söz ederek, ''Türkler 15 yıl önce maçların seyrini değiştirebilecek güçte değildiler. Bu yeni bir durum'' dedi. Alman Milli Takımı'nda sakat oyuncunun bulunmadığını belirten Löw, ''Heyecanlı ve yoğun tempolu bir maç olmasını bekliyorum. 'Türkler hırslı ama biz de bu maça hazırız '' diye konuştu +++
-
Günün Espirisi
Macin baslamasina 2.saat 51 dakika var
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllemeyi önerir.... İste özetin özeti bu! Demokrasi bilime dayanmak zorunda, oysaki bazılarının sandıgı gibi bilimle din örtüsmez, ayrısır! Ancak bunu anlamak/kavramak sanıldıgı kadar kolay degildir sevgili 'mavi olmayan gökyüzü' bazen bir ömür harcamak gerekir, bazıları icin bir ömür de yetmez! bir cumhurbaskanin secilmesinde yasanan olay bile demokrasinin T sini bilip yorumlayan insan icin yeterlidir! lütfen bunuda ac deme?
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
bu isler nuskayla basladi ooo gelir saglam, sonra is büyüdü cami acma maratonu basladi on cami parasi toplandi bir cami acildi gerisi cukka oda yetmedi caminin üstü alti tezgah oldu,, en azindan her camin altinda bir bakkal dükkani ,, simdi o bakkali meclise tasidilar ,,Türkish e pazar,, babalar gibi pazarliyorlar... göstere göstere!
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
.....din sorgulamayı degil, kayıtsız şartsız kabulllenmeyi önerir.... öyle degilmi sayin 'YARASA' iste birileri bu tebesirle ülkemizin üzerinde dolasiyor, birileride yazboz tahtasi(kalas) tutuyor
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
DEMOKRASİ Kavramı Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca, demokratia yani demos, halk zümresi, ahali + yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçe ye, Fransızca dan démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, politik partiler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler. Biçimsel uygulanması: - Doğrudan demokrasi Başlıca politika değişikliklerinde, tüm üye veya vatandaşların, oy hakkını kullandığı politik sistemdir. Yerel yönetimler, köy ve kasaba meclisleri ile bazı diğer küçük organizasyonlar bu tür demokrasilere güzel birer örnek teşkil ederler. - Temsili demokrasi Üye veya vatandaşların, seçtikleri temsilciler tarafından temsil edildiği sistemdir. Temsilciler, bir bölgeyi veya bütünü temsil edebilirler. Temsili demokrasiler veya halk oylaması gibi, bazı doğrudan demokrasi elementlerini bünyelerinde barındırabilirler. Günümüz de parlamenter sistemle yönetilen devletlerinin birçoğu, temsili demokrasiye örnek teşkil ederler. Kısaca, demokrasinin tarihsel gelişimi: Bu politik kavram ilk kez M.Ö. V. yy da Atina da ortaya çıkmıştır. Etimolojik olarak; demos halk ve kratia de yönetim demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle “Demokrasi” kavramı oluşmuş. Halk yönetimi. Halkın kendi, kendi yönetme politikası olarak söylene bilinir. Yunan Demokrasisi, çağdaş demokratik yönetimden çok farklıydı. Yunan da, soylular için demokrasi vardı. Sadece özel mülkiyet sahipleri “halk” sayılıyordu. Köleler insan bile sayılmıyordu. Köleler, kadınlar ve tutsaklar için demokrasi yoktu. Bunun da başlıca nedeni, sınıflı toplumun olmasından kaynaklanır. Köleler üretip, soylular tüketip, kullanıyordu. Şayet kölelerde aynı haklar tanınsaydı, soylular (devleti yönetenler) üretenleri yani köleleri sömürmesi söz konusu olmazdı. Yunan Site devletleri sınıflı toplumlardı. Egemen sınıf soylulardı. Onlar her türlü yetkiye sahiptiler. Buna karşın, kölelerin hiçbir hakkı yoktu. Yunan da, uygulanan “Demokrasi” doğrudan temsil ediliyordu. Sitede yaşayan birkaç bin kişi, demokratik haklardan yararlanıyordu. Emekçiler her türlü demokratik haklardan yoksundular. Daha sonraki yüz yılarda, demokrasi yerine oligarşi devletler, Roma İmparatorluğu olduğu gibi diktatörlükler, Doğu devletlerinde olduğu gibi despotluklar oluşmuştu. “Batı Demokrasisi” 1789 Fransız Devrimiyle başlar . Bunun diğer bir adı da, burjuva demokrasidir. İlk kez aristokrasinin egemenliğine son veren burjuvazi “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” sloganıyla ortaya çıktı. Burjuva iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra, “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” şiarı unutuldu. Burjuva diktatörlüğü doğdu. Bu tamamıyla ekonomik ve teknolojik gelişmeyle bağlı bir politik sonuçtu. Gerçek anlamada demokrasi, ancak 1848 de ilk işçi sınıfı örgütlenip politik yaşama aktif katılmasıyla Avrupa da ve ABD de demokrasinin gelişip, yaygınlaştığını görüyoruz. Başta örgütlü işçi sınıfı ve diğer emekçi halk demokratik hak ve özgürlükler için amansız bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda; sekiz saatlik iş günü, sendikalaşma hakkı, seçme hakkı, eşit işe eşit ücret, siyasi parti kurma hakkı... benzer bir çok demokratik, sosyal haklar elde ettiler. 19.yy ikinci yarısından sonra, ilk Sosyal Demokrat partiler(Marksist partiler) örgütlenmeye başladılar. 19. yy. ikinci yarısı, Avrupa da demokratik mücadelenin utkularıyla doludur. Bu ne demektir? Ne zamanki sanayi devrimi oldu. Bunun sonucunda örgütlü bir işçi sınıfı doğdu. Bu sınıf kendi demokratik ve ekonomik hakları için, sürekli bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda bir çok demokratik ve sosyal haklar kazanıldı. Hiçbir hak verilmemiştir. Her hak alınmış, bunlar içinde Avrupa Halkı bedel ödemiştir. “Demokrasiyi” hak etmiştir. Genellikle, I. Dünya Savaşından sonra, Avrupa da demokratik haklar genişlemeye başlar. İşçi sınıfı partileri olan sosyal demokrat ve komünist partileri bir çok ülkede örgütlendiler.Yeni dönemin en ilerici hareketi, Rusya da1917 Ekim Devrimiydi. Komünistlerin öncülüğünde, halk iktidarı kurulur. Bu tarihten sonra, dünyada artık burjuva demokrasisinden farklı “sosyalist demokrasi” düşüncesi gelişmeye başlar. Bu yeni anlayışla, işçi sınıfı ve emekçi halk, Batı Avrupa ülkelerinde yeni demokratik hak ve özgürlükler elde ederek toplumsal ilerlemenin lokomotifi oldu. Başlangıçta, toplumdaki sınıfların varlığı kabul edilerek, uzlaşmacı demokratik bir politik sistem kurulmaya çalışıldı. Daha sonra, klasik Marksist yaklaşım bu uzlaşma kültürünü, belli bir dönemden sonra (1924 ten) terk etti. Bu büyük bir hataydı, toplumların farklı sosyal sınıflardan oluşması bir sosyal ve tarihsel gerçeklikti. Sosyal sınıfların oluşmasının, yedi sekiz bin yıllık geçmişi vardı. Bunları aniden yok olması, onların yok sayılması toplumsal gerçeğe aykırı bir politikaydı. Uzlaşma yerine “sınıf diktatörlüğü” savunuldu. Bu politik anlayış, sosyalist demokrasiyi dışladı. Yine 20. yy. başında, bazı sosyal demokrat partiler, ve komünist partiler sınıf uzlaşmasını savunarak, sosyal ilerlemeye olumlu bir katkı sağlamışlardı. Daha sonra, bu politikanın terk edilip, “sınıf diktatörlüğü” savunulması bir çok sorunu beraberinde getirdi. Savunulan sosyalist demokrasi gerçekleşmedi. Diğer yandan, I. Dünya Savaşından başlayarak, bazı SDP sosyal uzlaşma politikasını sosyal şovenizme indirgeyip, savaşın emperyalist sınıfsal özünü görmemezlikten geldiler. Bu sosyalist hareket içinde ikinci büyük yanlışlık oldu. Bu sağ ve sol sapma (solun kendi içindeki sapması) anlayış, demokratik gelişmeyi durduran politik bir etken oldu. Bu politikayı izleyen yıllarda 20.yy. ilk çeyreğinde, Avrupa ülkelerinde demokratik özgürlükler ve ekonomik haklar diktatörlüklerin kurulmasıyla büyük darbeler aldı. Her ne kadar Komünist partiler buna karşı çıktılarsa da; İtalya da Faşizmin, Almanya da Nazizmin, İspanya da Farnko faşizmin önüne geçemediler. Bu gerici politikayı takiben... 1939 II. Savaşı başlamasıyla, Dünya da yeni bir politik felaket başladı. Savaşla birlikte seksen yılda, elde edilen demokratik haklardan geriye gidildi. Savaş yıllarında sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı. 1945 te Nazilerin yenilgisiyle Demokrasi yeniden gelişmeye başlar. Batı Avrupa ülkelerinde, işçi sınıfı partileri ya iktidara ortak oldular veya güçlü demokratik muhalefetler oluşturdular. II. Dünya Savaşından sonra, Avrupa ülkelerinde halkın aktif politikaya katılımı sağlandı. Her düşüncede siyasi partiler (sadece, faşist partiler yasalarca yasaktır), sendikalar, meslek odaları, gençlik, çevre ve kadın örgütleri günlük yaşama aktif katılarak, demokratik sosyal haklar genişlemesini sağladılar. Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın değişik coğrafyalarında demokratik ve özgürlük hareketleri başladı. Hindistan, Pakistan bağımsızlığını elde etti. Çin de, halk devrimi oldu. Afrika, Asya , Latin Amerika da ulusal kurtuluş hareketleri dönemi başladı. Ondan sonra, Kuzey Afrika ülkelerinde, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır ve Marako bağımsızlığına kavuşur. Savaştan sonra, Avrupa da, halk yaygınca farklı düzeylerde günlük politikaya katılmasıyla ; parasız sağlık, parasız eğitim, genel işsizlik sigortası, kadın hakları, seçme ve seçilme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence insanlık suçu olarak kabul edilir. Avrupa ülkelerinde, demokratik anayasalar yazılır ve bu anayasalara uygun yasalar kabul edilir. Böylece “hukuk devleti” ilkesi benimsenir. Yerel yönetimler eliyle, merkezi yönetimin bir çok görevi yerel yönetimlere devredilir. Demokratik denetim mekanizması işlemeye başlar. Devletin her türlü görevleri denetim altına alınır. Halk kendi temsilcilerini özgürce seçer. Her türlü yetki ve denetim halkın demokratik yollarla seçtiği temsilcilerine verilir. “Hiçbir kişi ve kurum yasalardan olmayan yetkiyi kullanmaz,” ilkesi her kurum için vazgeçilmez olur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tam uygulanır. Yasama, yürütme ve yargının dışında başka bir kuvvet kabul edilmez. Her kurumun, yetkisi yaslarla belirlenir. Hukuk un üstünlüğü ilkesi benimsenir. Bu yukarda verdiğim bazı örneklerle demokratik bir kültür gelişir. Bu kültürün içinde; hoşgörü, önyargıdan arınmış bir anlayış, yasalara saygı, kişi haklarına saygı, din ve vicdan özgürlüğü. Bir çok AB ülkesinde din ve devlet işleri birbirinden kesinkes ayrılır. Toplumlar farklı sınıflardan, değişik kültürlerden, ayrı inançlardan oluşur. Bu toplumların; ekonomik, sosyal ve kültürel gerçekliği olarak kabul edilir. Politika ancak bu tarihsel ve sosyal gerçeğine uygun olursa, vatandaşlar (insanlar) mutlu olur. Toplumun gerçeğine uygun örgütlenen devletler daha sağlam ve sağlıklı olacağı vurgusu yapılır. Demokratik ülkelerde, devlet topluma hizmet için vardır. İnsanlar tek başına, tüm sorunlarını çözemezler. Ancak, devlet benzeri büyük örgütlenmelerle insanların her tülü sorunları çözülür. Demokratik devletin diğer önemli bir işlevi de, toplumsal iş bölümünü düzenlemek ve örgütlemektir. 1945-1989 yılları arasında, AB (EU) ülkelerinde, bu yukarda saydığımız politika ve hizmetlerin önemli bir bölümü kendi iç politikalarında kısmen uyguladılar. Böylece “gelişmiş bir Avrupa demokrasi” kavramı kabul edildi. Bu politika iç politikada kısmen geçerli oldu. Uluslar arası politikalarda ise, Avrupa sermayesi gericiliğini sürdürdü. Ülkelerinde “ilerici” olmalarının en büyük etkeni, halkın örgütlü olması ve Avrupa Halkının demokratik baskısı sonucunda olmuştur. Avrupa halkı, 160 yıldır örgütlü bir demokratik bir savaşımın vermektedir. Bu savaşımın bir çok demokratik kazanımı oldu. Bu süreç, Avrupa ülkelerinde kısmı bir demokratik kültür ve alışkanlığın yaygınlaşmasını da beraberinde getirdi. Türkiye ve benzeri ülkelerde bu demokratik kültür ve alışkanlık yok. Bu kapitalizmin gelişmesinin çok sonra olduğu ülkelerde, halkın demokratik bir kazanımı yok. Halkın ezici çoğunluğu, hala bir çok işi devlet bürokrasisinden beklemektedir. “Devlet baba nerede ?” anlayışı oldukça yaygındır. Diğer bir deyişle, Türkiye benzeri ülkelerde halkın politikaya aktif katılımı yoktur. Pasif edilgen bir “kulluk” anlayışı egemen. Gelişmiş kapitalist ülkelerde, daha etken, politikaya aktif müdahale eden bir vatandaşlık anlayışı, kültürü var. Gelişmiş kapitalizmle az gelişmiş kapitalizm arasında en büyük politik kültür anlayışı budur. Birinde etken politika, gelişmemiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde edilgen, tabi olma anlayışı egemen. Çağdaş ilerici bir demokratik anlayış ve bunun karşılaştığı sorunlar: İnsanlar toplum biçiminde, yaşamaya başladığı andan itibaren, daha mutlu ve daha özgür bir toplum için düşünce üretmişler. Bu ideal amaç uğrunda, on bin yıldan bu yana durmadan savaşım vermektedirler. Kimileri “Özgürlük” ve “Mutluluk” değişken olduğunu savunsalar da, on bin yıllık süreçte insanlar bazı somut değerler yaratmış olduğunun farkındalar. Daha güzel, özgür bir toplumda insanları daha mutlu olacağı kaçınılmazlığını, zorda olsa, insanlar kavramış. İnsanoğlunun bu politik savaşımı zor ve uzunda olsa; köleci, feodal ve özel mülkiyet diktatörlüklerine karşı çok önemli demokratik kazanımlar elde etmiştir. (Demokrasinin gelişmesine tarihsel süreci bölümünde kısaca değinmiştik.) Toplumlar farklı sınıf, grup, kültür ve inançlardan oluşmaktadır. Bunların farklı ekonomik, politik ve değişik dünya görüşleri(ideolojileri) olması da, çok doğal. Toplumların farklı olması, onların birbiriyle sürekli kavgalı olmaları gerektirmez. Toplumların tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine uygun politikaların oluşması, toplumun uyumu bakımından zorlu olur. “Çoğulcu, farklı olma” bir gerçeklik. Farklılık sadece toplumla sınırlı değil, doğada, bilimde farklı çoğulculuk evrensel bir kuraldır. Bunu yok saymak, farklılığı hesaba katmadan yapılacak her tür iş, hesap, politika, eylemde yanlış ve sakat olur. Toplumlar sadece bundan acı çekerler. Toplumun farklı olmasının yanında, birde değişme ve gelişme özellikleri var. İlkel toplumdan başlamak üzere, onu izleyen bin yıllarda küçük site devletleri, daha sonra köleci devletler. Köleci imparatorlukların yıkılmasıyla, ortaya çıkan feodal devletler ve sanayi devrimiyle gelişen kapitalizmin doğurduğu burjuva toplumları ve bunun karşıtı olan sosyalist toplum, bu sosyal ilerlemenin en somut değişen örneklerini vermektedir. Bu da, bize şunu gösteriyor, hiçbir devlet kalıcı değil. Politik erklerin kalıcı olmadığını sosyal tarih boyunca, bunun binlerce örneğine tanık oluyoruz. Demokratik bir sistem, ancak bu tarihsel gerçeklik içinde ele alınarak bir anlam kazanır. Toplumlar farklı ve değişkendirler. Tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklik , burada insanlara uzlaşmayı dayatıyor. Birlikte var olma. “Tarihten ders almak”, bir anlamıyla bu tarihsel ve sosyal gerçekliği kabul etmektir. Sosyal ve tarihsel geçekliğe uyumlu politikalar oluşturmak kaçınılmazlığını görmektir. Demokrasi ancak, bu uzlaşma anlayışı ve kültürü içinde bir yere oturtula bilinir. Bu anlayış, aynı zamanda demokrasinin bilimsel temelini oluşturur. 1950 de başlayan Soğuk Savaş, demokratik gelişmenin ve toplumsal ilerlemenin önüne en büyük bir engel oldu. Bu süreçte, Türkiye dahil bir çok ülkede açık ve yarı açık diktatörlükler kuruldu. Her tür demokratik taleplerin önüne, gerçekçi olmayan “Komünizm Tehlikesi” gerici politik anlayışı geliştirildi. 1975 oralarında, ABD ve SB arasında bir yumuşama yaşandı. Bu süreçte, dünyada yeniden demokratik gelişmenin yaşandığını söylemek mümkün. Yine ülkemizde bu süreç, 12 Eylül 1980 de sona erer. Bir askeri diktatörlük süreci başlar. Bu baskıcı süreç, fiilen on yıl devam etti. Yirmi altı yıldır da, politikası ve ideolojisi devam etmektedir. Yine 20.yy on yılında, başta SB ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde, bir gerici süreç başladı. Bu ülkedeki halkların kazandığı demokratik haklar, elinden alınır. “Dünya Sosyalist Sistemi” sosyalist bürokratlar eliyle tasfiye edildi. Bu politik gericilik, “Komünizm yıkılması” olarak ilan edildi. Bu doğru bir tespit değildi. Komünizmin alfabesinden haberi olanlar bilirler ki, devletin olduğu bir yerde komünizm den konuşmak sadece bir cahillik. Yıkılan olan komünizm değildi, yıkılan bürokratik diktatörlüklerdi. Nitekim, eski parti şefleri bir gün sonra kapitalist patronlar olmalarını, nasıl açıklayacağız? SB ve diğer sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, “Dünya ya demokrasi, barış ve özgürlük geleceğini” ilan ettiler. Bu büyük bir yalandı. Sermayenin egemen olduğu Yeni Dünya Düzeninde(YDD) barış, demokrasi ve özgürlüklerin olması, ham bir yalandı. Kısa sürede, dünyanın tam 42 yerinde, bölgesel savaşlar ve iç savaşlar yaşandı. Salgın hastalıklar baş gösterdi, politik terör yayıldı, doğal afetler, yoksulluk, işsizlik ve sosyal bunalımlar had safhaya vardı. Sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, buralarda büyük bir adaletsizlik ve bunu takiben ahlaki bir çöküntü yaşandı. 1980 sonundan sonra, 1970 sonuna dek Batı Avrupa da bugünkü AB (EU) ülkelerinde gelişen demokratik hak ve özgürlükler gerilemeye başladı. Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı, ırkçılık artı. Bu sosyal ve politik gerilemeyle eş zamanlı olarak işsizlik, yoksulluk ve sosyal sorunlar yirmi yıl öncesine oranla beş misli arttı. Burjuva demokrasisi sınıfta kaldı. Bundan 218 yıl önce ilan ettiği “Özgürlük, Kardeşlik ve Eşitlik” gerçekleşmedi. Diğer bir tarihsel gerçeklikle, sekiz bin yıllık sömürü düzenleri 21. yy da artık iflas etmiş olduğu tüm dünyada kanıtlandı. Var olan YDD sistemleri; demokrasi, özgürlük, barış ve mutluluk getiremezler. Sistemin varlığı, adaletsizlik, savaş ve milyarların mutsuzluğu, yoksulluğu üzerine kurulmuştur. Buların en son somut “eserleri” Irak! Dünya da ve ülkelerde, demokrasi ve özgürlükleri getirecek başka güçler ve sömürüyü ret eden politik güçlerdir. Doğa ve insanlık ancak, mevcut sistemlerin dışında kurtulur. Yeni demokratik bir anlayışa her ülkenin ve dünyanın büyük ihtiyacı var. Ya bunu insanlar kavrar veya yaşamın sonuna doğru hızla hep birlikte gideceğiz. AB (EU) yeni bir politikanın başlangıcı için, ilerici politik bir merkez olabilir. Bunun koşulu var. Bugünkü politikasıyla olanaklı değil. AB politikası içinde, Avrupa’nın işçi sınıfı partileri, demokratik örgütler, çevresel örgütler aktif yer almaları gerekir. Bugünkü “birlik” sadece, sermayenin ve emperyalist tekellerin biriliğidir. Bunlar da kendi aralarında, haklara karşı her düzeyde çoktan birlikte hareket etmektedirler.Bunların gümrük birlikleri, uluslar arası sermaye ortaklıkları var, her türlü sıcak para hareketleri, ortak askeri birlikleri var... bu son NATO toplantısında, bir kez daha kanıtlandı. Üye devletler, “Terör ve İran a” karşı ortak hareket edeceklerini ilan ettiler. Her şeyden önce, dünya çapında paranın ideolojik birliği var. Bu var olan kötülüklere karşı; tıpkı 1848 de olduğu gibi, “yeni bir hayaletin dünya üstünde dolaşması” gerekir. Yoksa, insanlara ve doğaya yazık olacak. Demokrasi yeni politik güçlerle kazanılması olanaklı. Daha ileri bir demokratik bir sistem, var olanın dışında olacak. Dünya barışı, sermaye egemenliğinin dışında olanaklı. Barışçı bir dünyaya herkesin ihtiyacı var. Doğa ve insan ancak yeni farklı bir politikayla kurtulur. Demokrasi ancak şu temel ilkelere saygı gösterilirse kurulur ve yaygınlaşır: - Katılımcılık: Halkın örgütlenip, her aşamada politik ve sosyal yaşama aktif katılması. Bu katılım, ya doğrudan veya temsilcileri tarafından olmalı. - Hukukun Üstünlüğü: Demokratik ilerici hukuk kurallarının, her kurum, kişin üstünde olmalı. Bunlar eşit genel uygulanmalı. Yasalardan olmayan bir yetkinin olmaması. Hukuk sistemi; toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal yapısına uygun olması. Toplum düzeninin sağlanması demokratik hukuk kurallarıyla olanaklı. - Denetim: Devletin her kurumu ve organı halkın doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla denetlenmesi. - Uzlaşma Kültürü: Toplumların faklı sınıf, kültür ve inançlardan olduğu gerçeğine saygı gösterilip, bunları gözeten bir toplumsal uzlaşma. (sosyal konsensüs). Uzlaşma, insani evrensel değerlerinde olanaklı. Bunlarda, özgürlük, adalet, eşitlik, barış, karşılıklı saygı, sevgi ve çevre sevgisi temelinde olur. Bu değerler tüm insanların ortak değerleridir. Hiçbir kurum, ve kişi açıktan bunlara karşı çıkmaz. Bunlar demokratik uzlaşmanın en sağlam adil değerleri olurlar. - Fırsat eşitliği: İnsanlara (vatandaşlara) ekonomik, sosyal, politik, eğitim, kültürel alanda tam eşit yaygın bir fırsat eşitliği demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. - Laiklik : İnanç ve din özgürlüğü tam olmalıdır. Devlet din işlerine karışmamalı. İnsanlar, dinlerini özgürce seçmeli ve inançlarını özgürce yaşamalı. Din ve inanç insanların vicdani sorunu olarak kabul edilmeli. - Bilime saygı: Doğruluğu kanıtlanmış, doğal v sosyal yasalara saygı. Bilimsel sonuçların halkın bilgisine sunulması. - İnsan sağlığına ve doğaya saygı: Üretim ve hizmetlerin yerine getirilmesinde; insan sağlığına ters, canlı yaşamı tehdit eden, zararlı olan ve doğayı tahrip eden hiç üretim ve “hizmete” izin verilmemeli. Yer altı ve yerüstü kaynakların toplumun ortak malı olarak kabul edilmesi. “Bir ülke toprak ise, insanlar bitki. Demokrasi ise, güneş ve yağmurdur. Bitkinin gelişmesi, gürleşmesi, derinlere kök salması, meyve vermesi ancak güneş ve yağmurla olanaklı. İnsanin gelişmesi özgürleşmesi, kültürlü olması, mutlu olması ancak demokrasiyle olanaklı. Buda ancak mevcut “Batı demokrasisini” aşan, ilerici bir demokrasiyle olur.”
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
soralim nelerini onaylamiyorsunuz sayin 'mavi olmayan gökyüzü' ,, savunmadiginiz kisiyi neden savunuyorsunuz demokrasi adinami? yoksa özel mesleginizlemi ilgili?
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
Dagdaki teröristin secmenide var ne yapacagiz simdi?
-
şiirlerden hoşlanmam bir şiir okudum!
YAVAŞÇA ÖLÜR ONLAR Yavaş yavaş ölürler seyahat etmeyenler. Yavaş Yavaş ölürler okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar. Yavaş yavaş ölürler, İzzetinefislerini yıkanlar, hiçbir zaman yardım istemeyenler. Yavaş yavaş ölürler alışkanlıklara esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler, ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen veya bir yabancı ile konuşmayanlar. Yavaş yavaş ölürler ihtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar, tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar, yavaş yavaş ölürler. Yavaş yavaş ölürler aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar. Pablo NERUDA
-
Büyük Türk Devrimi Travma olarak Tanımlandı
internet cikdi travma olduk,, evlendik travma olduk heygidi günler hey! Türkiye, Türkiye! Oooooo oooo... Yer gök inlesin bu sesi dinlesin Hep seninleyiz Türkiye! ... oooo Türkiye Türkiye haydi zafere Türkiye Türkiye ooooooo ...
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
akp'yi savunan tek Adam 'AKP kapatılırsa Hindistan’a kaçarım' Kısa bir süre önce “Muhafazakar eşcinselim” diyerek olay yaratan Cemil İpekçi, kapatma davası süren AKP’yi savundu “Bence AKP kesinlikle kötü bir parti değil. 60 yıllık hayatım boyunca Özal’dan sonra gördüğüm en iyi hükümet. Bu partiye hep gerici deniyor. Gericilik ne yaptılar bilmiyorum ama Türkiye’ye hiç ileri bir parti gelmediki. AKP işçilere ve Alevilere indi. Belediyeleri çok iyi çalışıyor. Bence şu anda Türkiye için daha iyi bir parti yok. Tansu Çiller zamanında 1 gecede kaç iş yeri kapandı.” İpekçi, AKP’nin kapatılma davası hakkında ise “Şu dönem çok kötü olur. Zaten herkes bu dava yüzünden bütün işleri askıya aldı. Yurt dışıyla bütün iş bağlantılarımız kesilir. Ekonomik açıdan Türkiye’ye çok zarar verir. Benimde artık krizlerle uğraşacak gücüm kalmadı. Bütün işlerim kapatma davası yüzünden iptal oldu. AKP kapatılırsa .Hindistan’da yaşarım. Doğduğumdan beri olan bu siyasi belirsizlikler yüzünden neler çektik. Bu kaosu gençlerimize yaşatmaya hakkımız yok. Dış güdümlü bir bölünmeyi hak etmiyoruz.” dedi.
-
EURO 2008 Haberleri
Birlikte kutlamak! Hürriyet-Başyazar Ertuğrul Özkök ve BILD-Başyazar Kai Diekmann yazıyorlar: Ülkelerimizin milli takmları bu akşam Avrupa Futbol Sampiyonasın'da yarı finali oynuyor. Efsane takımlar çoktan elendi, biz yarı finaldeyiz. Hem Türkiye hem Almanya için büyük bir gurur kaynağı. Ama bizi başka şeyler de birbirine bağlıyor. 2.5 milyon Türk kökenli insan Almanya'da yaşıyor, çalışıyor, ekmeğini sağlıyor. Türk bilimadamları, siyasetçileri, sanatçılar, sporcular Almanya'nın hayatına zenginlik katıyor. 3 milyondan fazla Alman, her yıl Türkiye'ye gidiyor. Binlerce Alman, Türkiye'nin çesitli sehirlerine yerleşmis, hayatın orada geçiriyor ve onlar mutlular. Milli takımlarımız tarihlerinde ilk defa Avrupa Kupası yarı finalinde karşı karşıya geliyor. Hepimiz biliyoruz ki, bu maçın bir galibi olacak ve Avrupa finalini oynayacak. Ama bu Yarı Final maç, bir kader maçının da ötesindedir. Bu, Avrupa için de önemli olan birlikteliğimiz için çok büyük bir sanstır. Maç kimin kazanacağını bilmiyoruz. Ama biz BILD ve Hürriyet gazetelerinin genel yayın yönetmenleri, maç kimin kazanması gerektiğini simdiden biliyoruz. Dostluk ve beraberlik. Bu günkü maçtan, finale kim kalırsa kalsın, Alman-Türk dostluğu galip ayrlmalı. Galip gelen takım birlikte kutlayalım ve finalde birlikte destekleyelim. Almanya'da 2006 yılnda yapılan son Dünya Kupası, hatıralarmızda çok güzel sahneler bırakt. Türkler ellerinde Türk ve Alman bayrakları ile Almanya'nın galibiyetini kutladı. Bugün de aynı sahneleri yasamayı arzu ediyoruz: Birlikte sevinen Almanlar ve Türkler. Biz işte bu duygularla bu ortak yazıyı kaleme aldık. Takımlarımız basarılı oldu. Yasasın Türk milli takm. Yasasın Alman milli takm. Bu metin, Türkiye'nin en büyük gazetesi Hürriyet ile Almanya'nn en büyük gazetesi BILD’de ayn anda yayınlanıyor. Gemeinsam feiern! Heute spielen die Nationalmannschaften unserer Länder im EM-Halbfinale gegeneinander. Legendäre Mannschaften sind längst ausgeschieden, wir sind dabei. Das ist für die Türkei und für Deutschland ein Grund, stolz zu sein. Aber uns verbinden noch andere Gemeinsamkeiten. 2,5 Millionen türkischstämmige Menschen leben und arbeiten in Deutschland. Türkische Wissenschaftler, Politiker, Künstler, Sportler bereichern die deutsche Gesellschaft. Mehr als drei Millionen Deutsche fahren jedes Jahr in die Türkei, Tausende leben dort und sind dort glücklich. Zum allerersten Mal stehen wir uns jetzt in einem Halbfinale gegenüber. Nur eine Mannschaft kann das Endspiel erreichen, es geht um Sieg oder Niederlage. Aber dieses Halbfinale ist viel mehr als ein Entscheidungsspiel: Es ist eine Riesenchance für unser Miteinander, das so elementar ist für Europa. Wir wissen nicht, welche Mannschaft heute gewinnt. Aber wir, die Chefredakteure von Hürriyet und BILD, wir wissen schon jetzt, wie die Sieger heißen müssen: Freundschaft und Miteinander! Die deutsch-türkische Freundschaft muss heute als Gewinnerin vom Platz gehen, egal, wer das Endspiel erreicht. Lasst uns die siegreiche Mannschaft feiern und sie auch im Finale unterstützen! Die WM 2006 hat uns wunderbare Szenen aus Deutschland geschenkt: Türken, die mit deutschen und türkischen Fahnen die deutsche Mannschaft bejubelten. Wir wünschen uns, dass wir heute wieder solche Bilder sehen werden: Deutsche und Türken, die gemeinsam feiern! Mit diesen Gefühlen haben wir diesen Text gemeinsam geschrieben. Unsere Mannschaften haben es geschafft! Es lebe die türkische Nationalmannschaft! Es lebe die deutsche Nationalmannschaft! Dieser Kommentar erscheint gleichzeitig in Hürriyet, der größten Zeitung in der Türkei, und in BILD, der größten Zeitung Deutschlands.
-
Günün Espirisi
Macin baslamasina 5.saat 46 dakika var
-
EURO 2008 Haberleri
Yolunuz açık olsun çocuklar! Yolunuz açık olsun çocuklar! Hepimiz nefeslerimizi tuttuk. Türkiye Almanya maçına kilitlenip, adeta soluk alıp vermelerimizi bile unutuk. Gayet tabiidir ki zor bir gün olacak. Kazananla sevineceğiz, kaybedenle de üzüleceğiz. ALMANYADA HAYAT DURDU
-
Günün Espirisi
Macin baslamasina 23.saat bir dakika var
-
EURO 2008 Haberleri
Fatih Terim’e anlamlı hediye Ender Ertan'dan milli takIm şarkIsI Türkiyemspor eski Başkanı Ender Ertan Milli Takım için „Kupayı öperek gel” şeklinde şarkı besteledi. Ertan, Fatih Terim’in babalar gününü de kutlayan bir mektup gönderdi. Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim’e bir mektup yazarak, Babalar Gününü kutlayan ve Ay Yıldızlı ekip için bestelediği „Kupayı Öperek Gel“ şarkısını gönderen müzik sanatçısı ve Berlin Türkiyemspor’un eski Ender Ertan’ın bu girişimi, Terim tarafından Çek Maçına davetiye ile cevaplandırıldı. Hazırladığı klibi ve mektubu özel bir kurye ile Fatih Terim ve oyuncularının İsviçre’de kamp yaptığı otele gönderen Ender Ertan, ardından gelen bir telefonla çok mutlu olduğunu söyledi. Fatih Terim’in postayı aldıktan sonra şarkıyı dinlediğini ve mektubu okuyunca çok duygulanarak kendisini aradığını belirten Ender Ertan, „Fatih Hocamla görüştüm ve bana hayatında aldığı en anlamlı babalar günü hediyelerinden biri olan bu mektup ve şarkıyla çok mutlu olduğunu, moral verdiğimizi söyledi” dedi.
-
EURO 2008 Haberleri
Alman Kalecİsİ Jens Lehmann „Hayatımı vereceğim!“ Alman Milli takım kalecisi Lens Lehmann Euro 2008’in yarı finalinde Türkiye ile yapacakları zorlu maç öncesinde BILD Gazetesi redaktörü Walter M. Straten’in sorularını yanıtladı. BILD: Eşiniz nasıl? Portekiz maçından sonra yarı final için kendine gelebildi mi? Lehmann: Bütün gün boyunca az su içmişti. Ve maçın son dakiklaları onun için çok heyecanlı geçmiş. Heyecan onu çok etkilemiş. Ama Çarşamba günü yine çok heyecanlı bir şekilde tribünde oturacak. BILD: Portekiz maçında size çok iyi notlar verildi. Bu performans yükselişi nereden kaynaklanıyor? Lehmann: Bütün turnuva boyunca kendimi iyi hissetim. Ve ilk maçlarda da kötü hislerim yoktu. Baskı gittikçe yükseldi. Ama ben nakavt oyunlarını severim. Bu maçlarda kendimi daha iyi hissediyorum. BILD: Çarşamba günü yine zehir yeşili renkli formayla mı çıkacaksınız? Lehmann: Seçeneğim olursa siyah ve zehir yeşili arasında yeşili seçerim. Çünkü bize şans getirdi ve göze çok batıyor. Bu karşımdaki forvet oyuncularını da etkileyebilir. BILD: Türkiye bizim rakibimiz. Bizim için iyimi? Lehmann: Ben Türklere karşı oynamayı çok seviyorum. Sadece spordan değil, Alman ve Türklerin ilişkisi çok olduğundan dolayı Türklere karşı oynamayı seviyorum. Türkiye büyük bir ülke ve çok saygı duyulacak insanlar var. BILD: Bu söyledikleriniz sanki Türkiye’ye bir aşk ifadesi! Lehmann: Türkiye’nin büyük bir geçmişi ve tarihi var ve Türkler, 2.Dünya savasından sonra Almanya’yı ekonomik olarak kalkındırmak için büyük katkıları oldu. Gençliğim de Essen’de bir çok Türk arkadaşım genç ve çocuklarla birlikte oynadım. Başka ülkelerin içinde Türkiye’ye karşı çok sıcak bir ilişkim var.[/b] BILD: Avrupa şampiyonasında öncesinde oynanan futbol topu çok eleştirildi. Siz de bu topu kritize etmiştiniz. Kaleciler bu toptan çok mu korkuyor? Lehmann: Bu top kaleciler için çok büyük bir herausforderung. Şut antrenmanda kaleye şut atılırken futbolcular gülüyorlar. Sanki bu top garip yollar seçiyor. Futbolcular şaşırıyor ben mi vurdum diye. Çünkü top acayip bir şekilde kavis çiziyor. Kaleciler için böyle topları tutmak çok zor. Ancak son saniyede topu nasıl tutacağına karar veriyorsun. Umarım ki top çok güzel bir şekilde ellerime gelir. BILD: Löw’ün yeni taktiği 4-2-3-1 ile kendinizi emin hissediyormusunuz? Lehmann: Deplasmanda her takım 4-5-1 sistemi ile defanta emin oynayabilir. Portekiz’e kaşı bunu iyi yaptık. Ben herkesin söylediği gibi herşey fevkaladeydi bu sistmle diye söyleyemiyorum. Çok hatalar yaptık. Örneğin bunlardan biris de oyun kurmada. Bu hataları tekrarlamamamız lazım. BILD: Yarı finalede elenirseniz yada finalden sonra Oliver Kahn gibi 2006’da ki gibi milli takımı bırakacakmısınız? Lehmann: Ben sadece Çarşamba günü maçına konsantre oluyorum. Viyanaya gitmiş bile olsak, bu konuda bir şey söyleyebileceğimi şu an sanmıyorum. Acelem de yok. BILD: Jogi Löw daha önce yarı finale ve finale çıkacağını söz vermişti. Sizde bu kadar yüreklimisiniz? Lehmann: Türkiyeye karşı yarı finaldeki maç benim için en önemli maç. Bir daha yarı finalden elenmek istemiyorum. Oyuncu olarak gallibiyete söz veremem Ama sadece bunu söylemek istiyorum. Elimden geleni yapacağım ve hayatımı verceğim. BILD: Hayatınızı mı? Bundan daha fazklası olmaz ki! Lehmann: Ne dediğimi anlıyorsunuz. Spor hayatımı kastettim. Özel hayatım aileme ait.
-
EURO 2008 Haberleri
- EURO 2008 Haberleri
Dostluk kazansın! Dostluk kazansın! Sonunda beklenen oldu. Türkiye Almanya yarı finalde karşı karşıya geliyor. Türk Milli Takımı Avrupa Futbol Şampiyonasında futbolun heyecanını yeniden yazıp tarihe geçti. 2006 Dünya Şampiyonası’nda izleyemediğimiz Ayyıldızlı ekip bu kez Avrupa’nın en iyi dört takımı içinde. Dünyanın en önemli futbol ülkelerinden birisi olan Almanya ile bütün iyi dilekleriyle güzel bir futbol maçı izlemeye hazırlanıyoruz. İki ülke insanı arasında geçmişten bu güne uzanan tarihi dostluğun bir kez daha kazanacağı bir müsabaka olması herkesin ortak dileği. Bundan yola çıkan Türk ve Alman ünlüler de her türlü sonuçta kaybedenin olmayacağı mesajlarını verdi. Biz de aman dikkat diyoruz ve bu tarihi maçın bir futbol şölenine havasında izlenmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Maç öncesi verilen mesajlar ise şöyle : Wolfgang Schäuble Wolfgang Schäuble Wolfgang Schäuble (Almanya İçişleri ve Spordan sorumlu Bakanı): Türk ve Alman dostluğunun bir kez daha pekişmesi için çok önemli bir karşılaşma. Almaya ile Türkiye’yi, çok uzun bir geçmişi olan bir futbol geleneği de birleştiriyor. Alman Antrenörler Türk futbolunun gelişmesinde çok büyük katkı sağlarken, Almanya da yetişen Altıntop kardeşler ve Yıldıray Baştürk gibi Türk kökenli futbolcular da Bundesligaya renk katıyor. Futbol bize önyargıları ortadan kaldıran güzel bir olanak sunuyor. Futbol uyumu ve birlikte yaşamı destekleyen çok önemli bir etkinlik. Beraberce şenlik gibi kutlanması gereken bir maç olacak. Bu noktada karşılaşmanın skorunun hiç bir önemi yok. Sadece iyi olan Değil Türk-Alman dostluğu da kazansın. Frank-Walter Steinmeier (Almanya Dışişler Bakanı): Umarım tüm taraftarlar benim gibi dostça bir yarı final görür. Hiç kimse kalkıpta bu bu futbol şenlliğini rahatsız etmesin. Ali Babacan ve Frank-Walter Steinmeier Ali Babacan ve Frank-Walter Steinmeier Ali Babacan (Türkiye Dış İşleri Bakanı): Bu maç pek çok açıdan tarihi nitelikler taşıyor. Öncelikle Türkiye ilk defa Avrupa kupasında yarı finale yükselmiş ve ilk dörde girmiş bulunuyor. Bütün dünyanın takdirle izlediği, Türkiye’yi ve Türk futbolunu çok olumlu bir şekilde yeniden değerlendirdiği bir süreci yaşıyoruz. Bizi başarıyla temsil eden ve ilk dörde giren milli takımıza da bu vesile ile ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Türkiye ve Türk futbolunu dünyaya tanımak adına olağanüstü bir performans sergilediler. Bu karşılaşma,Türk-Alman dostluğunun perçinleneceği başka bir yakınlaşma olsun. Bizim Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız ve Türkiye’de yaşayan yaklaşık 70 bin civarındaki Alman vatandaşlarımız da heyecanla bu maçı takip edecekler. Bu maçın öncesinde ve sonrasında göreceğimiz tablo, Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın belli bir olgunluk seviyesine ulaştıklarını ve Alman toplumunun sorumlu birer parçası olduklarının da kanıtı olacaktır. Kuşkusuz aynı olgunluk ve sorumlu yaklaşım, Almanlar içinde son derece büyük önem taşıyor. Dolayısıyla bu maçın sonucu ne olursa olsun, kazanan Türk-Alman dostluğu olsun istiyoruz. Taraftarlara da çağrımız olası provakasyonlara gelmemeleri, duyarlı ve ölçülü olmalarıdır. Futbolda yenmekte var, yenilmekte. Her iki sonuçta da, coşkulu duygularla yaşamak kuşkusuz herkesin hakkı. Ama bu davranış ve tepkilerde, sorumluluğu üzerimizde hissetmeliyiz. Klaus Wowereit Klaus Wowereit Klaus Wowereit (Berlin Eyalet Başbakanı): Almanya Türkiye maçı Berlin için çok önemli bir olay. Çünkü Almanya’nın Başkenti’nde çok Türk insanımız yaşıyor. Bu nedenle bizim kentimiz hiç bir zaman kaybetmez. Dileğim sevinç dolu ve dostça bir futbol bayramı yaşayalım. Bütün futbol severlere sesleniyorum. Maç esnasında ve maçtan sonra iki tarafta birbirine saygılı olsun. Joachim Löw (Alman Milli Takım Teknik Direktörü): Almanya’da Türkler ve Almanlar arasında çok güzel bir dostluk ilişkisi var. Maçı izleyen seyirciler birbilerini desteklesinler ve takımlarına tezahürat yapsınlar. Dileğim Provakasyon olmasın. Kenan Kolat (Almanya Türk Toplum Başkanı): Biz şimdiden finaldeyiz. Ya Türkiye ya Almanya bu iki milli ekip de bizim mtakımız. Bizi dostça bir futbol bayramı bekliyor. Bu maçın sonucu ne olursa olsun hem Alman, hem de Türkler kazanacak. Gül Keskinler (DFB Uyumdan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi): Türk ve Alman Milli takımlarının büyük mücadeleler vererek yarı finalde birbirlerine rakip olmaları, sportif müsabakaların en keyifli anları olsa gerek. Sporun birleştirici, sağlıklı, barışçıl, heyecan verici, coşturan tüm etkilerini yaşayıp, kazanan takımla sevineceğiz, kaybedene de mutlaka üzüleceğiz. Çünki kaybeden de bizim bir yarımız olacak, kazanan da. Özellikle bu maçta sahaya çıkacak futbolcu ve teknik adamlara büyük görev düşüyor. Sahadan ekranlara yansıyacak olumsuz görüntüler, toplumsal etkisi çok daha geniş olabiliyor. Türk yada Alman tüm anne ve babalar çocuklarıyla konuşmalı ve taşkınlıklardan kaçınmalı, güzel bir ortamda en güzel şekilde maçı izlemeliyiz. Bu bir müsabaka ve sonuçlarını şimdiden kestirmek mümkün değil. Bu nedenle bunun bir futbol müsabakası olduğunu unutmamalı. Mehmet Matur (Berlin Eyalet Futbol Federasyonu Yöneticisi): Almanya Türkiye yarı final karşþılaþmasında, 47 yıllık dostluğun devam edeceği, güzel bir müsabaka olmasını arzu ediyorum. Aynı zamanda Başkent Berlin’de kurulacak olan Fan Meile de Türk ve Alman 2 futbolcuyu, yada süpriz bir teknik direktörü çağırarak, maç öncesinde roportajlarla yarı final heyecanını desteklemeyi planlıyoruz. Almanya bu maç için favori gösteriliyor, ancak Türk Milli takımı da þu ana dek verdiği mücadele ile, ne denli iyi bir turnuva takımı olduğunu kanıtlamıştır. Türk yada Alman kazanan kim olursa olsun, finalde de o takım bizi temsil edecek. Diĝer Konular Cumali Kangal (Berlin Türk Spor Birliği Başkanı): Turnuvanın en heyacanlı maçlarını çıkararak çeyrek finale yükselen Türk Milli Takımı son saniyelere kadar verdiği inançlı mücadele ile skoru lehine çevirebildiğini tekrar tekrar ispatladı. Diğer bir grupta ise ikinci vatanımız olan Alman Milli Takımı bir turnuva takımı olma özelliğini korudu ve çeyrek finale yükseldi. Bu kez kader her iki takımımızı yarı finalde karþşı karşıya getirdi. Bu karşılaþma sonrası takımlardan birisi turnuvaya veda edecek. Sonuç ne olursa olsun kazanan takımımızın sevincini yaþayacak ve daha sonraki yapacağıı maçlarda başarılı olması için destekleyeceğiz. Cihan Selçuk (Türkiyemspor Futbolcusu): Ben TeBe ve Hertha Berlin’de futbol eğitimi aldım. Almanya ile Türkiye’nin yarı finalde karşılaşması benim için çok büyük bir heyecan. Her iki takımın maçlarının ardından, Türk ve Alman bayrakları sallayarak Kudamm’a koştuk. Burada yetişmiş bir genç olarak, taraf tutmakta zorlansam da, yüreğimin % 60 Türkiye’den yana. Ancak Türk Milli takımında sakatlıklar ve cazalar nedeniyle kadro eksiğimiz çok. Alman Milli Takımıda bizim takımımız. İyi olan kazanmalı ve sportmence bir yarı final olmalı. Seyirci desteğimizi de centilmence göstermeli ve iyi olanı alkışlayarak yolumuza devam etmeliyiz. Final heyecanımızı kazanan takımızla sürdüreceğiz.- Gencim milliyetçiyim milletten şikayetçiyim
öyle duruma gidiyoruz ki bu ülkede yabancilar yerli,, basta ingilizler olmak üzere! buna nazaran Türküm diyenler yabanci durumuna sürükleniyor??? iste bu noktada genclerin ülkemizi bilinc altinda neden yabancilarla paylasmak istemedikleri yani avrupa birligine girmek istemediklerini anliyabiliriz! buna nazaran kendilerininde neden yurt disina gitmek istediklerini? kendi ülkelerini paylasmiyorlar haklilar buna nazaran cagdas insanca insan kalitesinde yasamak istiyorlar.. bakin size bir gözlemimi anlatayim.. Rusya hollanda macindan sonra gerci bu ruslarin bütün yaptigi karsilasmalardan sonra yasadigimiz olaylar evet cevremizde ne kadar rus varsa Türklerden on kat daha coskulu sokaklarda sevinc turlari atmalari tabiiki Rus bayraklariyla? Ailece attiklari cigliklari da haric.. bir dakika bunlarin hepsi Alman asilli Rus Almanya tarafindan onsene icinde Almanyaya getirilenler sayilari milyonlari asiyor? evet gercekten bunlar Alman cünkü hepsi Almanca biliyor burda bir oyun yok? ben almanim diye gelen yok belki istisna olabilir? herneyse bunlar neden Rusya macinda degisik bir milliyetcilik sergilediler? bu nasil bir Milliyetciliktir? bunlari Rusya bayraginla sokaga döken nedir.. burda aklima tabikii Türk arkadaslarim ermeni asilli olsun rum asilli olsun arnavut asilli olsun asirlardir yasadigimiz musevi vatandaslarimizin sorunlarida aklima gelmedi degil... simdilik bu kadar Efendi Türkler- SOLLINGEN VE MADIMAK KATLIAMI
Ne yapacaksin arkadasim Arap Milliyetciligi fellah Milliyetciligi tatli geliyor- SOLLINGEN VE MADIMAK KATLIAMI
SOLLINGEN VE MADIMAK KATLIAMI, Sollingen müze madimak kebab salonu Dua edelim bunlar cig et yeme salonu yapmamislar,, birde oraya gidip yemek yiyenlerde ne mide varmis ****** - EURO 2008 Haberleri
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.