Efendi Türkler tarafından postalanan herşey
-
EURO 2008 Haberleri
Türk taraftarlar Hırvatlartla kavga etti IKI TÜRK ÖLDÜRÜLDÜ Türkiye'nin Hırvatistan'ı yendiği 13. Avrupa Futbol Şampiyonası çeyrek final maçının son dakikalarında, maçı Viyana Belediyesi binasının yanındaki meydanda izleyen taraftarlar arasında kavga çıktı. Polis ve sağlık görevlileri, "Türk taraftarların Hırvat taraftarlara saldırdığını" savunurlarken, olaylar sırasında 12 kişi yaralandı. Bu olay sonrası devam eden kavgada Türkler, Hırvatların lokalini bastı. Baskına silahla karşılık veren Hırvatlar, iki vatandaşımızı öldürdüler Türkler'in yoğun olarak yaşadığı Ottakring bölgesinde ise Hırvat ve Türk taraftarları ayırmak için müdahale eden özel giyimli çevik kuvvet polislerine çok sayıda şişe atılması üzerine, polisin kimi caddeleri kordon altına aldığı kaydedildi. Polis, buradaki kimi kişilerin gözaltına alındıklarını bildirdi, ancak sayı vermedi.
-
EURO 2008 Haberleri
cok sevindim Arkadasim tesekkür Bilic'den Terim'e 'sus' işareti Bilic'den Terim'e 'sus' işareti 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda oynanan Hırvatistan - Türkiye karşılaşmasında, teknik direktörler arasında ufak bir gerginlik yaşandı. Türk Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim tepkisini gösterdiği bir pozisyonda, Hırvatistan Milli Takımı Teknik Direktörü Bilic'ten 'sus' işareti gördü. Bu arada Euro 2008 B Grubu'nda oynanan Avusturya - Almanya karşılaşmasında, teknik direktörler Josef Hickersberger ve Joachim Löw tartışınca, hakem tarafından tribüne gönderilmişti. SEMİH'TEN EN ANLAMLI CEVAP Fatih Terim'e sus işareti yapan Hırvat teknik adama, en anlamlı mesajı Semih Şentürk verdi. Maçın 120. dakikasında Hırvatlar'ı çökerten Semih, yaptığı 'sus' işareti ile anlamlı bir gönderme yaptı.
-
FOTO! FOTOĞRAFLAR
Frankfurt Nürnberg hatti
-
EURO 2008 Haberleri
Hırvatistan maçında korkutan tesadüf Türkiye'nin, çeyrek final maçını yönetecek İtalyan hakemin annesi Hırvat çıktı. Ay-Yıldızlı ekibimizin Hırvatistan ile yapacağı çeyrek final maçını, İtalyan hakem Roberto Rosetti yönetecek. Rosetti nin annesinin Hırvat olduğu belirtilirken, Hırvat index.hr adlı internet sitesinde "Türkiye ye karşı 12. futbolcumuz Rosetti mi olacak?" başlığı kullanıldı. 24 Sata gazetesinde de "Hırvatistan ın çeyrek final maçını Hırvat çocuğu yönetecek" denildi. 41 yaşındaki Roberto Rosetti nin annesinin Hırvatistan ın Pula şehri yakınındaki Vodnjan kasabasında doğduğu; İtalyan hakemin bir seminer dolayısıyla geldiği ülkede annesinin doğduğu toprakları ve burada bulunan kiliseyi ziyaret ettiği belirtildi. Rosetti Hırvatlar ın uğurlu hakemi sayılıyor.
-
EURO 2008 Haberleri
Almanya yarı finalde Hırvatistan'ı yendiğimiz takdirde, Portekiz'i 3-2 yenen Almanya rakibimiz olacak EURO 2008'de yarı finale çıkan ilk takım Almanya oldu, turnuvanın favorilerinden biri olan Portekiz ise kupaya veda etti. Bu skorla, Hırvatistan'ı yenmemiz halinde yarı finalde karşılaşacağımız ekip de Almanya olacak. EURO 2004'ün finalisti Portekiz'i 3-2'lik skorla geçen Almanya'da goller üç farklı isimden, Schweinsteiger, Klose ve Ballack'dan gelirken Portekiz'in tek golünü Nuno Gomes kaydetti. Portekiz'de yıldız futbolcu Cristiano Ronaldo etkili bir futbol sergilemezken Nuno Gomes attığı golle tarihe geçti. Maçın adamı ise 3 golde de payı bulunan Schweinsteiger'di. Karşılaşmanın ilk yarısı tutuk bir golle başlarken Almanların 2-0 öne geçmesi Portekizlileri canlandırdı. Almanlar önce Podolski'nin getirdiği topta Schweinsteiger'in golüyle öne geçti. Hemen ardından sahneye yine Schweinsteiger çıktı. Onun kullandığı serbest vuruşta topu ağlara gönderen Klose ile Almanlar farkı ikiye çıkardı. Bu golden sonra oyuncu değişkliğine giden Scolari Moutinho'yu oyundan çıkararak Meirelles'i sahaya sürdü ve oyunun şekli bir anda değişti. İkinci golden sonra Almanya kalesinde daha fazla görünen Portekiz 40.dakikada Nuno Gomes'in attığı golle skoru 1'e indirdi. Portekiz bu golle soyunma odasında umutlu gitmeyi başardı. İkinci yarıda beraberlik şansı için Almanya kalesine yüklenen Portekiz bir anda golü kendi ağlarında gördü. 62.dakikada Michael Ballack Klose'nin attığı golün adeta kopyasını atarak farkı ikiye çıkardı. Bu golde Portekizli futbolcuların faul itirazı vardı. Maçın son dakikalarında oyuna sonradan giren Postiga'nın attığı gol Portekiz'i bir hayli umutlandırsa da karşılaşmanın kalan bölümünde gol olmayınca Portekiz beraberliği yakalayamadı ve Panzerler yarı finale yükseldi. Panzerlerin yarı finaldeki rakibi ya Türkiye yada Hırvatistan olacak
-
EURO 2008 Haberleri
Hırvatlar’ı sakın abartmayın Rıdvan Dilmen, yarınki yarı final maçını VATAN için değerlendirdi: “Korktuğum tek özellikleri var. Rakip defanstan top çıkarırken aynı anda 4 kişi birden pres yapı-yorlar. Savunmamız zayıf, buna dikkat etmeliyiz.” “Çek maçından önce şansımız % 50’den azdı. Şimdiyse %50-50. Hücum hattı Nihat, arkasında Tuncay, solda Arda, sağda Hamit olursa şans artar.” RIDVAN DİLMEN, TÜRKİYE’NİN adından en çok söz ettiren TV yorumcusu Rıdvan Dilmen, Spor Müdürümüz İbrahim Seten’i ziyaret ederek fotoğraftan da anlaşılacağı gibi keyifli bir futbol sohbet yaptı.. Dilmen, Hırvatistan’ın analizi sırasında önemli ipuçları verdi. İsviçre maçının ilk devresi bittiğinde EURO 2008’den İstanbul’a dönüş bavullarımızı hazırlamaya başlamıştık.. Ama artık çeyrek finaldeyiz.. Ve Hırvatistan’ı yenersek futbol tarihimizde ilk defa yarı finale yükselme şansını yakalayacağız.. Sence şansımız ne kadar? “ASLINDA Nihat’ın dün verdiği demeç bana söz bırakmayacak kadar yeterli.. ”Biz kötü oynayarak çeyrek finale çıktık“ diyor. Gerçekten, Milli Takım’a baktığımızda Servet ve Arda’nın dışında Çek maçının son 10 dakikasını saymazsak, herkes bireysel anlamda kapasitesinin altındaydı.. Yani 270 dakikanın 260 dakikasını kötü oynadık.. Nihat bildiğimiz Nihat değil.. Gol atmasına rağmen Semih değil.. Mevlüt değil.. Mehmet Aurelio değil.. Emre değil.. Hamit değil.. Hakan Balta, G.Zan, Emre Aşık değil.. Bakın 9 kişi saydım.. Eğer çeyrek finalin devamı olacaksa bu oyuncuların yarısının normal performanslarıyla oynamaları gerekiyor.. Uçmalarına gerek yok.. O zaman herkes kadar şansımız olur.. Bizim forvetlerden Semih Şentürk Süper Lig’de 17, Nihat Kahveci La Liga’da 18, Mevlüt Erdinç Fransa’da penaltısız 11 gol attı.. Bunlara Tuncay Şanlı’nın Premier League’deki 8 golünü eklemedim.. Bu futbolcuları ilk 3 maçta futbol olarak ortada göremedik.. Özellikle bu isimlerin performansı artarsa Türkiye herşeyi yapabilir.. Fatih Terim, Allah’tan herkesin favorisi Portekiz’e karşı taktik hata yaptı.. Bizim hesabımız zaten İsviçre ve Çekler’i geçmekti.. İsviçre maçının ilk yarısını saymıyorum.. Çünkü, yağmurun azizliğine uğradık.. O maçın 2. yarısından itibaren, Çek maçının bitimine kadar Fatih Terim gerçek antrenörlüğüne döndü.. Yani Allah’tan Portekiz maçındaki hatalardan ders aldı. (En ufak örnek Mevlüt ile Arda’nın yer değiştirmesi.) Bu minik bir ayrıntı ama takıma büyük değişiklikler getirdi.. Turnuvada bir tane takım var ki, geriden gelip 2 kez maçı çeviren, o da biziz.. Hem de pivot santforumuz olmamasına rağmen.. Bu, çeyrek final öncesi ve inşallah olursa sonrası için büyük özgüven sağlıyor.. Geriye de düşsek oyuncularımızda, ”Biz zaten 2 maçı çevirdik, hatta eleme grubunda hem Norveç hem Yunan maçlarını çevirdik, yine çeviririz“ duygusunu oluşturdu. Mesela Hırvatistan için de ”Öne geçsek bile gevşemeyelim, aman ha!“ kuşkusu ve güvensizliği yarattı..” Hırvatlar’ın 3 maçını izlediniz.. En büyük özellikleri neler? “HIRVATLAR’IN korktuğum tek özelliği var, başka da abartılacak özelliği yok.. Bir kere birlikte oynamanın verdiği çok önemli avantajları var.. Pres zamanlamasını en iyi yapan takım.. Bazen kendi sahanda top oynamana imkan veriyorlar, öteki yarı sahada pres yapıyorlar. Bazen de robotlaşmış gibi, şok pres uyguluyorlar savunmana.. Öyle bir baskı yapıyorlar ki, hazırlık paslarında hataya zorluyorlar seni.. Bizim stoperlerimiz zaten topu oyuna sokarken zorlanıyorlar.. Bu yüzden bu tehlikeyi bertaraf etmek için gerekirse basit ve uzun oynamak lazım bazı anlarda.. Sanki hepsinde aynı merkezden yönetilen bir kulaklık var, ”Haydi“ diyorlar, 4 kişi aynı anda rakibe basıyor, dağıtıyorlar.. Özellikle önde.. Onun zamanlamasını da iyi ayarlıyorlar.. Ben şuna bakıyorum.. Biz oynayarak kazanan bir takımız.. Bu yüzden oyuncularımızın kapasitelerinin ilk 3 maçtaki gibi son 10 dakikalarla sınırlı olmaması lazım..” Sonuçta yarı finale yükselme şansımız ne kadar? “BENCE maç ortada, iki tarafın şansları da yüzde 50-50.. Çek maçında ”Şansımız yüzde 50“ diyemiyordum.. Bizim şansımız daha azdı.. Şimdi artan güvenimiz önemli bir faktör.. Hırvatlar da çeyrek finale gelene kadar önemli bir gruptan çok rahat çıktılar, 3 maçta 9 puan yaptılar, onların da özgüveni var.. Ama biz son Çek maçıyla onların kafasında bir kuşku bıraktık.. Onlar bizi daha çok düşünecekler..” Volkan ve Mehmet Aurelio’nun cezalı olması takımı nasıl etkiler? “KALE Rüştü’nün, onda problem olmaz.. Tabii Aurelio’nun yokluğu dezavantaj.. Fatih Hoca göbeğe Mehmet-Ayhan ikilisini koyabilir. Hamit-Mehmet de yapabilir.. İnşallah Emre düzelir. En azından oynayabildiği kadar oynasın. Bir şartla, temposunu 90 dakikaya göre ayarlamadan oynasın.. Yani ekonomik oynamasın, 40, 45, 50 dakika ne kadar dayanabiliyorsa o kadar oynayıp çıksın.. Çek maçında ilginç bir nokta yakaladım.. Tuncay ikinci yarıda iyi olduğumuz bölümde Nihat’ın hemen arkasında oynadı, Alex’in pozisyonunda.. Çok etkili oldu, rakip defansın bütün dengelerini bozdu.. Yani ilerde Nihat, arkasında ikinci forvet gibi Tuncay, solda Arda, sağda Hamit oynarsa şansımız yükselir..
-
EURO 2008 Haberleri
Servet şoku Fatih Terim, Servet Çetin'in Hırvatistan maçında forma giyemeyeceği açıkladı A.A Avrupa Futbol Şampiyonası Çeyrek Finali'nde Hırvatistan ile karşılaşacak olan (A) Milli Futbol Takımı'nda, teknik direktör Fatih Terim, bir ilke adlarını yazdırarak, yarı finale çıkmak istediklerini söyledi. Terim, maçın oynanacağı Ernst Happel Stadı'nda düzenlediği basın toplantısında, Türk Milli Takımı'nın 8 yıl aradan sonra tarihinde 2. kez çeyrek finale kaldığını hatırlatarak, şöyle konuştu: ''Bu başarımızın devamı olarak bir ilki başarıp, yarı finale adımızı yazdırmak istiyoruz. Bu nedenle de tüm milletimizin ve burada bulunan gazetecilerin pozitif enerjisine ihtiyacımız var. Medya ile kavgam varmış gibi yansıtılıyor. Ben işini iyi yapan her medya mensubu ve haber emekçisine saygı duyuyorum. Eleştirilerin de bu işin bir parçası olduğunu biliyorum. Benim sorunum annelerin arkasına saklanıp da faullü yumruk atanlarla ve yalan haberle. Siz de yanlış yapanlara sahip çıkmayın.'' TERİM'DEN, SİLAHLA SEVİNENLERE TEPKİ Fatih Terim, Türk halkından silah atarak sevinmeyi bırakmalarını da isteyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bizi seven, bizimle üzülen herkesten bir ricam olacak. Silah atarak sevinmeyi bırakalım. Türkiye'de 10 yaşındaki İzel de dahil olmak üzere bazı insanların silahla yaralandığını duyduk. Bu küçük kızımıza ve tüm yaralılara acil şifa diliyorum. Ne olur bizim sevincimizi başkasının üzüntüsü haline getirmeyin.'' "SERVET OYNAMAYACAK" Milli Takımlar Teknik Direktörü Terim, sakat futbolcuların sayısının her geçen gün artığını ifade ederek, ''Servet'i de bugün buradaki üniversite hastanesine gönderdik ve bu futbolcumuzun çeyrek finalde kesinlikle oynayamayacağını, yarı finalde de oynama ihtimalinin az olduğunu öğrendik. Ancak bizim bir felsefemiz vardı baştan beri. Kalan oyuncularımızla yolumuza devam etmek. Çünkü biz bu çocuklara güvendik ve yola çıktık. Sakatlanarak geri gönderdiğimiz oyuncuların yerine de oyuncu çağırmayacağımı söylemiştim. Bu felsefemizi hala sürdürüyoruz. Bugünkü idmanı da 17 futbolcumuzla yapacağız. Buraya seçilen 23 futbolcu bir diğerinin yerine rahatça görev yapacaktır. Demek ki felsefemiz devam ediyor'' diye konuştu. Terim, bu akşamdan itibaren çok ciddi anlamda bir mücadelenin eşiğinde olduklarını vurgulayarak, şunları kaydetti: ''Bu akşam bizim için yüz yıl savaşları başlıyor. Belki 90 dakika, belki 120 dakika, belki de penaltılarla sonuca gideceğiz. Bunların hepsine hazırlıklı olacağız. Biz hep geriden geldik, Hırvatlar daha hiç geriden gelmedi ve mağlup olmadı. Umarım onlara bu duyguyu geride kalma ve mağlup olma duygusunu yaşatırız. Maça galibiyetle başlayan biz oluruz.'' Terim, maçın uzatmaya veya penaltı atışlarına gitmeyeceğini umduğunu ifade ederek, ''Futbolcularıma da bu yönde bir telkinde bulunmadım. Gönlüm 90 dakikada, hatta daha erken sonuca gitmekten yana'' ifadesini kullandı. Nihat Kahveci de 90 dakika içinde sonuca gitmeyi istediklerini belirterek, ''Çünkü çok yorulduk. Yarı finale yükselirsek hiç değilse dinlenmek için vaktimiz olsun'' dedi. Öte yandan, ilk 15 dakikası basına açık olan antrenmanda teknik direktör Terim, futbolcularını orta sahaya toplayarak uzun bir konuşma yaptı.
-
EURO 2008 Haberleri
'İnşallah eleniriz yoksa **** kim durduracak' İşte Hıncal Uluç'un isyanı... Hıncal Uluç'un bugünkü duası Hırvatistan karşısında kazanılacak zafere şimdiden kilitlenmiş milyonları kızdıracak. Ancak Uluç bu duayı etmekte haksız da sayılmaz. İşte Uluç'un köşesine taşıdığı halı isyanı: İNŞALLAH ELENİRİZ!.. İnanın fena halde böyle diyesim geliyor.. Hatta çıkıp duaya çağırasım geliyor, mahalleyi.. Bu kahrolası Allah'ın belaları yüzünden, hem de ulusça en ihtiyaç duyduğumuz günlerde zafere lanet edip, yenilgi dilenesim geliyor.. Hep ayni hikâye.. Hep ayni trajedi.. Bir futbol maçı kazandık mı patlayan tabancalar ve durup dururken ölen masumlar.. Çek maçı biterken, Sevgili spiker kardeşim Melih sevinç çığlıkları atma yerine öğüt veriyordu başımıza gelecekleri bildiği için.. "Sakın silaha sarılmayın, sakın şarjör boşaltmayın.. Masumları öldürmeyin" diye.. Ama sarıldılar.. Cinsel iktidarsızlıklarını, eksik erkekliklerini saklamak için her fırsatta silaha sarılanlar, güya havaya saydırdıkları kurşunlarla gene, zaferi kana boyadılar. Yığınla yaralı var.. 12 yaşındaki İzel şimdi yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor. Çıkar mı belli değil.. Çıksa bir daha sağlıklı olur mu belli değil?.. Söyler misiniz, dünyada hangi maçı kazanmak buna değer?. İnsan canından kıymetli bir şey var mı?. O canın bedeli var mı?.. Her zaferin ardından bu haberleri kanıksadık. En acısı da bu.. Kanıksamak.. Ateş düştüğü yeri yakıyor, ötesinin umurunda değil. **** KİM DURDURACAK? Bu ülkede medya medya olsa, gerçekten dördüncü güç olsa, bu yasa değişmez mi?.. Caydırıcı hale getirilmez mi?. Kutlamalarda silah gösteren ve sıkanların hayatını kaydırsak, bir daha sayabilir mi, ****?.. Medya medya olsa, bu Meclis'i yeni yasaya zorlamaz mı, insanlarımızın canı için.. Sıkanlar bu Meclis'te.. Milletvekili, hatta bakan var, sıkan, sıkanı teşvik eden.. O zaman İmam cemaat hikâyesi.. O film adına geçen **** kim durduracak?.. Hırvat zaferi kaç cana mal olur, düşünebiliyor musunuz?.. Türkiye, yarı finale, finale çıkarsa, hele bir de Maazallah şampiyon olursa kaç masum ölür?.. Kızar mısınız bana "İnşallah eleniriz" dersem?..
-
FOTO! FOTOĞRAFLAR
AVRUPA'DA KUTLAMALAR ÇEYREK FİNALDEYİZ- Almanya'daki kutlamalardan görüntüler.
-
KPSS SORUSU OLSAYDI NE CEVAP VERİRDİNİZ
SALTANAT NASIL KALDIRILDIYSA CUMHURİYET ÖYLE KORUNUR Artık Türkiye yeni bir döneme giriyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 14 Mart 2008 günü iktidardaki AKP hakkında kapatma davası açması çığır açan tarihi bir ataktır. Bu büyük girişim, tarihe Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da saptadığı gibi, karşı devrime dur diyen büyük eylemin başlangıcı olarak geçecektir. Kapatma davasından sonra, Anayasa Mahkemesi’nin 5 Haziran 2008 günlü kararıyla üniversitelerde türbana serbestlik getiren Anayasa değişikliğini iptal etmesi de sürecin yeni atılımlarla sürdüğünü gösteriyor. Cumhuriyet yargısının, bütün milletin “makûs talihini” yenme azmini ortaya koyan bu kararlarını, dar hukuk tartışmalarıyla anlamaya ve açıklamaya çabalamak boşunadır. SALTANAT NASIL KALDIRILDIYSA CUMHURİYET ÖYLE KORUNUR Olay Atatürk’ün Saltanat kaldırılırken Meclis’teki sıranın üzerine çıkarak söylediği kadar sadedir ve kesindir: “İhtimal bazı kafalar kesilecektir, fakat saltanat kaldırılacaktır.” Saltanat böyle kaldırılmıştır ve Cumhuriyet de ancak Atatürk gibi davranarak bu yıkımdan kurtarılacaktır. Tecrübeli bir siyaset adamı, buna “ Devrim muhafızlığı” dedi. Olay budur! Kemalist Devrim, Türkiye’nin temelidir. Bağımsızlık o devrimle kazanılmış, üzerinde yaşadığımız coğrafya o devrimle vatan yapılmış, saltanat ve hilafet o devrimle yıkılmış, Cumhuriyet o devrimle kurulmuş, padişahın kulu şeyhin müridi olan insanlarımız o devrimle yurttaş ve millet olmuş ve özgürleşmiş, o devrimle aydınlanmış ve çağdaşlaşmıştır. ANAYASA VE PARTİLER REJİMİNİN TEMELİ Anayasa Hukuku ve Siyasi Partiler Hukuku da o devrimin hukuku olacaktır. Çünkü Türkiye, o devrimin üzerinde durmaktadır. Milletin birliği ve toprak bütünlüğümüz, özgürlük ve demokrasi, hep o devrim temelinde vardır. O devrim gitti mi, bizi var eden bütün bu kavram ve ilişkiler de çözülüp gitmektedir. Arkada kalan 60 yılın dersi budur. Öyleyse Türkiye’deki Anayasa ve hukuk sisteminin temeli, Kemalist Devrim’dir. Kemalist Devrim’i yıkmaya yönelik her girişim, her eylem yasadışıdır ve sonu perişanlıktır. KARŞI DEVRİMİN VE DEVRİMİN YASALLIĞI CEPHE CEPHEYE Kemalist Devrim’i savunan, hayata geçiren, ayağa kaldıran ve hedeflerine ulaştıran her çaba, her eylem de yasaldır. Yaşadığımız süreçte, karşı devrimin meşruluğu ile Kemalist devrimin meşruluğu cephe cepheye gelmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Anayasa Mahkemesi bu büyük gerçeği saptadıkları için, önlerine gelen yargı sorunlarını geniş ufuklu ve sağlam bir hukuk anlayışıyla çözmektedirler. Üniversite ortamında “Anayasa ve Partiler Rejimi” adlı kitabın ilk basımını yazdığımızdan bu yana, 40 yıldır hep bu gerçeği anlatmaya çalıştık. Anayasanın da, Siyasi Partiler Hukukunun da ancak bu anlayışla geçerli bir yoruma kavuşturulacağını belirttik. Şimdi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tarihi iddianamesinde ve Anayasa Mahkemesi’nin tarihi kararında bu anlayışı görmek, eşsiz mutluluktur. Türk milletinin de, Türk yargısının da, Cumhuriyet Devrimi’nin de ufku açılmıştır. PRETOR IUS NON FACERE POTEST! Karşıdevrimcilerin ve Neoliberallerin anlayamadıkları şudur: Hiç kimse kanun maddelerindeki sözcükleri çekiştirerek, ne hukuk yaratabilir ne geçerli hükümler verebilir. Roma Hukuku’nda öğrendiğimiz bir ilke vardı: “Pretor ius non facere potest”! Yani Pretor, hukuk yaratamaz! Hukuk, toplumların temel dinamiklerinin belirlediği süreçlerde oluşur ve onunla oynanamaz. Bırakalım iki buçuk Fethullahçıyı, Roma’nın pretorları bile hukuk yaratma gücüne sahip değillerdi! İşte ABD güdümlü Cumhuriyet yıkıcıları da hukuk yaratma kudretine sahip değillerdir! Non facere potest! 2007-2008 sürecinde ortaya çıkan gerçek budur. AKP yöneticileri ABD güdümlü mafya tarikat rejiminin anayasasını da yapıp karşı devrimi tamamlamaya çalışmışlardır. Ve şimdi Atatürk’ün hukuku, yine Meclis’in sıralarının üstünden onlara seslenmektedir: “İhtimal bazı kafalar kesilecektir!” “KESİLECEK KAFA” Burada kesilecek olan kafa, bir siyasal partinin kafasıdır. Hukuk diliyle konuşacak olursak, karşıdevrimi tamamlama macerasına kalkışan parti kapatılacaktır. Cumhuriyet Devrimi’nin hukuku bu kadar sadedir; bu kadar yalındır ve bu kadar ezicidir. Hukuk çokbilmiş yorumcuların ve laf cambazlarının göstermek istedikleri gibi karmaşık ve anlaşılmaz değildir. Tam tersine hukuk, çobanların anlayacağı kadar basittir; çünkü onlar için yapılmıştır. Tehdit ortadadır ve açıktır. Cevap da açık ve kesin olacaktır: Cumhuriyet’i yıkamazsınız. Hiç bir siyasal parti Türk Devrimi’yle kurulan milli devleti, vatanın bütünlüğünü, Atatürk Cumhuriyeti’nin ortaçağdan kurtulmuş ve aydınlanmış, özgür insanıyla işletilecek halk yönetimi ve çağdaşlaşma hedefini ortadan kaldıramaz ve yıkıma uğratamaz. YIKILMIŞ İKTİDAR PARTİLERİ ÇÖPLÜĞÜ İktidar partisi olmak, hiçbir partiye Cumhuriyeti yıkma ve ülkeyi pazarlama yetkisi vermez. 1960’taki DP de iktidar partisiydi, Vahdettin de sultandı, 600 yıllık bir iktidarı temsil ediyordu. Saltanat kaldırılırken homurdananlar, mırıldananlar, fısıldaşanlar oldu. Bunların ret oyu için kaldıracakları kaç parmakları vardı? İşte Atatürk o zaman “İhtimal bazı kafalar kesilecektir” dedi. İşte milli irade böyle geldi. Saltanattan yana milli irade olur mu? Emperyalizm güdümünde, cemaat ve tarikattan yana milli irade olur mu? Tarih bu yönüyle yıkılmış iktidarlar çöplüğüdür. Hitler de 15 yıl iktidar koltuklarında oturdu. Toplumlar yasadışı buldukları iktidarları yıkmanın çeşitli yöntemlerini bulmuşlardır. Türkiye’nin iki yüzyıldır devam eden devrim süreci, bu alanda çok yaratıcıdır; zengin örnekler üretmiştir. YASALLIĞIN TEMELİ VE SINIRI Kapatılan iktidar partisinin başka biçimlerde hayatını sürdüreceği, yerine yeni partilerin kurulacağı öne sürülüyor. MNP, MSP, RP, FP örnekleri veriliyor. Bölücü partilerin de HEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP örneklerinde görüldüğü gibi siyasal hayatımızın demirbaşları olmaya devam ettiği ve edeceği belirtiliyor. Bu saptama, arkada kalan karşı devrim sürecinin olgusudur. Eğer o süreç devam edecekse, zaten o zaman Türkiye kalmayacak demektir. O yorumcuların görmediği, görmek istemedikleri gerçek budur. Türkiye Haçlı güdümündeki Cumhuriyet yıkıcılığına ve vatan bölücülüğüne siyasal yasallık tanıyamaz. Geçmişte tanıdığı için bugün bir yıkımla karşı karşıya kaldık. Atatürk, karşıdevrimci irticaya ve liberalizme yasallık tanımadığı için Cumhuriyeti inşa edebilmişti. Terakkiperver Fırka ve Serbest Fırka tecrübeleri yeterince öğreticidir. Öyleyse Türkiye bu sorunu temelli çözmek ve siyasal meşruiyeti, Cumhuriyet devrimi ve vatan bütünlüğü zemini üzerine istikrarlı olarak oturtmak zorundadır. Anayasa ve SPK’nin yorumu da Türkiye’yi kuran Türk devrimi temeline dayanmak zorundadır. Cumhuriyetle ve vatanla oynanamaz. Çok partili rejim bu sorunların çerçevesi içinde olmak zorundadır. BOP EŞBAŞKANI MİLLİ İRADEYİ DEĞİL ABD’NİN İRADESİNİ TEMSİL EDİYOR Milli irade, bağımsız ve özgür milletin iradesidir. Yönetimlerin ABD’den tayin edildiği bir ülkede milli irade olmaz. Türkiye’yi dış ve iç borç batağına düşürenler, iktidar formülünü de, dış borç alabilme “liyakatine” bağlamışlardır. Ve kime dış borç verileceğini de, Atlantik ötesindeki süper devlet belirlemektedir. Böylece Türkiye, iktidarların dışardan tayin edildiği bir kısır döngü içine hapsedilmektedir. Nitekim Başbakanlık koltuğunda oturan Tayyip Erdoğan, kendisini bir başka devlet hiyerarşisi içinde ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eşbaşkanı olarak tanımlıyor. Milli irade bu çemberin içinde oluşmaz. Ancak ve ancak bu çemberin kırılmasıyla, devlet bağımsızlığı, millet özgürlüğü ve aydınlanmış yurttaşla gerçekleşir. ABD’nin BOP eşbaşkanları milli iradeyi değil, ABD’nin iradesini temsil etmektedir. Öte yandan geniş yığınların mafya, tarikat ve cemaat ağlarında kıvrandığı, şeyhlere, ağalara bağlandığı bir ülkede ortaya çıkan irade milletin özgür iradesi değil, mafyaların, cemaat ve tarikatların iradesidir. YENİDEN KURULUŞ Bu açıdan Türkiye’nin siyasal rejimi gelmiş, devlet bağımsızlığını sağlamak ve Ortaçağ ilişkilerinden kurtulmak meselesine dayanmıştır. Parti kapatma Türkiye’yi Kemalist Devrim temelinde yeniden kurmak, toplumu bu temelde özgürleştirme görevinin ilk adımı olarak tarihi önemdedir. Türkiye, Kemalist Devrim’i tamamlama kararıyla Anayasasını ve siyasal partiler rejimini sağlam temele oturtacaktır.
-
İnsanoğlunun 4 yıllık ömrü mü kaldı?
benim bildigim Afganistana dogru yol aliyorlarmis bir kismida irana ...................
-
İran’da polisin yeni hedefi kadın bileği
evet sayin ftoyd' bunlar insanlari maymunlastirmak icin elinden geleni arkalarina koymuyorlar kafa bulduklari dogmalariyla,, Demokrasilerde insanlari güzellestirmek icin elinden geleni arkasina koymuyor, burda bu cagda HZ Ömer yasasaydi herhalde Demokrasinin tacini takardi! dogmalarin degil? saygilarimla
-
KPSS SORUSU OLSAYDI NE CEVAP VERİRDİNİZ
Anayasal Demokrasi... Anayasa Mahkemesi, hukuki hile yapılarak TC’nin temel niteliklerini belirten anayasanın ilk üç maddesinin içinin boşaltılmasının mümkün olamayacağına karar vermiştir. Dr. Alev COŞKUN 1961 Kurucu Meclis Üyesi Anayasa Mahkemesi, AKP’nin Meclis’ten geçirdiği, ‘üniversitelerde türbanla eğitim yapılmasına izin veren’ anayasa değişikliğini geçen hafta 9’a karşı 2 oyla iptal etti. Bunun üzerine gazetelerin köşe başlarını tutmuş katıksız AKP yandaşları ve özellikle Özbudun ve Serap Yazıcı gibi anayasa hukuku öğretim üyeleri, “bu kararın hukuka, anayasaya aykırı olduğunu” ileri sürdüler. Kimi yandaşlar ise işi rejim kavgasına götürdüler; eski Meclis Başkanı Bülent Arınç “Bu sisteme cumhuriyet denir mi” diye tepki gösterdi. Bunlara göre Anayasa Mahkemesi, anayasada yapılan değişiklikleri, anayasanın 148’inci maddesine göre esas bakımından değil, ancak şekil bakımındaninceleyebilir. Gerçekten, anayasanın 148. maddesi, Anayasa Mahkemesi’nin “anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceleyip denetleyeceğini” belirtmiştir. Doğrudur; 1971 yılında yapılan bir değişiklikle, Anayasa Mahkemesi’nin anayasada yapılan değişiklikleri esas yönünden değil sadece şekil yönünden denetleyebileceği hükmü getirildi. Böylece Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri daraltıldı. Ancak Anayasa Mahkemesi özellikle 1974 yılından bu yana anayasanın ‘değişikliği teklif bile edilemez’ maddeleriyle ilgili düzenlemelerde, bu gibi değişikliklerin temelde bir şekil unsuru olacağını kabul etti. Bu maddelerde yasama organı değişiklik yaparsa, ben bunu şekil değişikliği olarak kabul eder ve denetlerim diye karar verdi. Örneğin, Anayasa Mahkemesi 1975/87 sayılı, 33 yıl önce verdiği kararında, yukarıda belirtilen ilke gereğince “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelere ilişkin anayasa değişikliğini iptal” etmişti. Böylece Anayasa Mahkemesi, anayasada yapılan değişikliklerin Cumhuriyetin temel ilkeleriyle ilgisi noktasında ‘esasın biçim yönünden incelenmesi’ deyimini kullanarak verdiği kararda, anayasadaki devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu kuralı ile Cumhuriyetin niteliğinin değiştirilemeyeceğine karar vermiştir. Böylece şekilden giderek esasın değiştirilemeyeceğini belirtmiştir. Bu kararın anlamı açıkça şudur: Yüksek mahkeme ‘Cumhuriyetin niteliği söz konusu olduğunda’ anayasa üstü bir norm oluşturmuştur. İran olmak Kuşkusuz Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, anayasal demokrasiyi ve Cumhuriyeti koruyucu bir kurucu işlev mahiyetindedir. Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir yetkisi var mıdır? Hiçbir kuşkuya gerek yoktur ki, bütün dünyada anayasa mahkemelerinin böyle yetkisinin olduğu kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesi bu ilke kararlarını 1975/87 ve 1977/4 ve 1977/117 sayılı kararlarıyla yinelemiş, bu ilke kararına süreklilik kazandırmıştır. İşte son karar bu ilke kararlarının devamıdır. Bu kararla, bir yabancı gazetenin yazdığı gibi Türkiye İran olmaktan kurtulmuştur. Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde türbanla eğitim yapılmasına izin veren anayasa değişikliğini haklı olarak anayasanın ilk üç maddesine karşı bir hukuk hilesi olarak kabul etmiş, “hukuka dolanmak” olarak nitelemiştir. Anayasa Mahkemesi, TC’nin değiştirilemez maddelerini “hukuki hile” yolu ile dolanıp onların içini boşaltmanın mümkün olmadığını ve demokrasimize aykırı olduğunu ortaya koymuş oluyor. Çünkü anayasal demokrasi demek, devlet yetkisini kullanan tüm organ, makam ve mercilerin bu yetkilerini ancak anayasal çerçeve içinde kalarak yapabilmeleri demektir. Anayasa Mahkemesi’nin anayasanın temel ilkelerine dayanarak verdiği kararları, anayasal demokrasinin vazgeçilmez meşru parçasıdır. Anayasa hukukçusu D. Bornum’ un belirttiği gibi “Bir demokraside çoğunluk iktidarının baskıcı eylemlerinin denetlenmesi, sınırlanması ve gerektiğinde frenlenmesi demokrasinin gereğidir.” Bunu da anayasa mahkemeleri yapar. Anayasa Mahkememiz son kararında kanımızca anayasa koyucunun amacına uygun bir yorum yaparak (originalizm yorumu) bir kez daha anayasamızın ilk üç maddesini güçlendirmiştir. Yine anayasa hukukçusu Meny’ nin belirttiği gibi Anayasa Mahkemeleri “yargısal, yarı siyasi organlar olarak çağdaş Batı demokrasilerinde önemli rol oynarlar. Onlar yargısal ve hukuki kurumlardır, ama frenler ve dengeler sistemini uygulayarak bir ölçüde siyasetin de önünü açarlar.” Kimi AKP yandaşı, tetikçi köşe yazarları bu yazdıklarımızın ayırdına varamasalar da anayasa hukukçuları Özbudun ve Yazıcı bu yazdıklarımızı bilmezler mi? Bilmez olurlar mı? Bu yazdıklarımızın önemli bir kısmı, Özbudun’un anayasa hukuku kitabında var. Ama onlar yine de anayasanın 148. maddesine gönderme yaparak, Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini aştığını söyleceklerdir. Öyleyse aşağıdaki örneklere yanıt versinler: • 205 yıl önce 1803 yılında ABD Federal Yüksek Mahkemesi, mahkemelerin, yasaların anayasaya uygunluğunu denetleyebilecekleri kararını (Marbury vs. Madison davası) verdiği zaman, bu yetki anayasada yoktu. Bu yetki anayasa mahkemesinin kararı ile yaratılmıştı. • 140 yıl önce 1868 yılında ABD anayasasına “ÖZGÜRLÜĞE kavuşan köleleri korumak amacını” taşıyan bir madde kondu.Yüksek mahkeme daha sonra bu maddeyi “cinsiyet ve ırk ayrımlarını yasaklayacak” biçimde genişletti. Yani mahkeme fiilen anayasayı değiştirdi. Unutulmasın, anayasal yorum sadece pozitif anayasa maddelerine dayanarak inşa edilemez. Anayasal demokrasilerde yasama ve yürütme anayasanın temel ilkelerine, uymak zorundadır. Çünkü gerek yasama gerek yürütme gerekse yargının yetkileri anayasanın temel ilkeleriyle sınırlıdır. Anayasa mahkemesi yargıcı Hugo L. Black’in dediği gibi “yazılı anayasa mücadelesinin amacı, iktidardakilere kendi keyfi arzularının değil hukukun egemen olmasını sağlamaktır”.
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
Olmak ya da Olmamak İDEOLOJİ VE YALAN Üç önemli makamda oturan üç kişi; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayip Erdoğan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç. Üçü de son günlerde, bir zaman yaptıklarını veya söylediklerini bir zaman sonra inkâr etme yoluna gitmeleriyle gündeme geldiler. Ortada çok önemli bir ideolojik sorun bulunuyor. Karşımızda Ortaçağ ideolojisi bulunmaktadır. Önce neler söylendi ve nasıl inkar edildi, ona bakalım: ABDULLAH GÜL Abdulah Gül, 2003 Mayıs ayında Vatan Gazetesi'nden Sedat Sertoğlu ile görüştü. Bu görüşmede ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma üzerinde mutabakata vardıklarını açıkladı. Sedat Sertoğlu bu görüşmeyi gazetesinde 24 Mayıs 2003 günü yayınladı. Aydınlık gazetesinden Özer Çetinkaya, bu görüşmeden iki ay sonra Abdullah Gül'e anlaşmayı sordu. Gül, iki ay önce söylediklerini inkar etti. İşçi Partisi olayın üzerine gitti. Doğu Perinçek defalarca konuyu gündeme getirdi, basın toplantıları yaptı. Gül, bütün bu iddialar karşısında susmayı tercih etti. Aydınlık dergisi son olarak Hasan Bögün'ün Kukla Devlet'i konu alan haberinde gizli anlaşmaya bir gönderme yaptı. Bunun üzerine Abdullah Gül adına Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığından bir tekzip gönderildi Dergi'ye. Tekzip'te özetle, böyle bir gizli anlaşmanın olmadığı, ABD ile sadece insani yardım konularında anlaşma yapıldığı söylenmektedir. Aydınlık Dergisi bu hafta bayilerde olan sayısında konuyu geniş olarak ele aldı. Söz konusu "Gizli Anlaşma"yı tekrar yayınladı. Anlaşma imzalandıktan sonra geçen 5 yıl içinde AKP'nin nasıl Gizli Aanlaşmaya uygun hareket ettiğini kanıtlarıyla ortaya koydu. Abdullah Gül'ün gazetelerde yer alan "ABD ile birlikte hareket ediyoruz ve Ortadoğu'daki bütün rejimler değişecek" şeklindeki sözlerinin haber kupürleri de Aydınlıkta yer alıyor. Yani ortada bir yalan var. RECEP TAYYİP ERDOĞAN Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya, AKP İddanamesi'nde; Recep Tayip Erdoğan'ın Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkanlık görevi üstlendiğini, Büyük Ortadoğu Projesinin ise Müslüman ülkelere "Ilımlı İslam" rejimleri gerçekleştirmeyi amaçlayan bir Amerikan projesi olduğunu yazmıştı. AKP adına Recep Tayip Erdoğan imzasıyla Anayasa Mahkemesine sunulan ön savunmada; Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkanlık gibi bir görevin söz konusu olmadığı, Erdoğan'ın BOP'ta değil "Medeniyetler İttifakı" projesinde eşbaşkanlık görevini üstlendiği yazıldı. Ve Başsavcının BOP ile Medeniyetler İttifakını birbirine karıştırdığı iddia edildi Başsavcı, bunun üzerine Esas Hakkındaki Mütaala'sında, herhangi bir karıştırmanın olmadığını, Tayip Erdoğan'ın Türkiye'nin de parçalanmasını öngören Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkanlık görevini üstlendiğini kanıtlarıyla ortaya koydu. Recep Tayip Erdoğan, bizim tespit ettiğimiz kadarıyla ilk kez 15 Şubat 2004 akşamı Kanal D ekranında Fatih Altaylı'nın Teke Tek Programında, Büyük Ortadoğu Projesi'ni savundu ve 'Diyarbakır'ı bu Proje içinde bir merkez yapacaklarını' açıkladı. Ondan sonra tam 31 ayrı yerde yaptığı konuşmalarda övünerek BOP içindeki eşbaşkanlık görevini açıkladı. Bunların hemen hemen hepsi kameraların karşısında gerçekleşti. Bazıları AKP'nin internet sitesinde duruyor. Ve Tayip Erdoğan Anayasa Mahkemesi'ne verdiği, altında imzası olan Savunma'da, "Ben BOP'ta değil Medeniyetler ittifakında eşbaşkanım diyor. Yani yalan söylüyor. HAŞİM KILIÇ Gelelim Anayasa Mahkemesi Başkanına. Salih Mirzabeyoğlu'nun liderliğini yaptığı şeriatçı İBDA-C örgütünün 1975 -1977 yılları arasında yayınlanan yayın organı "Gölge" Dergisinin Ankara temsilcisi olduğu ortaya çıktı. Adı Dergi'nin künyesinde, bir sayısında H. Kılıç, diğer sayılarında Haşim Kılıç olarak açıkça yazılı. Haşim Kılıç'ın adı, Salih Mirzabeyoğlu'nun 1991 yılında yayınlanan anı-romanı "Tilki Günlüğü"nde, beş ayrı yerde Sayıştay'daki görevi zikredilerek geçmektedir. Demek ki Haşim Kılıç söz konusu grupla 1980'li yılların sonuna kadar ilişkilerini sürdürdü. Salih Mirzabeyoğlu'nun arkadaşlarının çıkardığı Baran dergisinin 1 Mayıs 2008 tarihli sayısında Avukat Ahmet Arslan tarafından kaleme alınan makalede; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, 1975 1977 yıllarında yayınlanan "Gölge" dergisinin Ankara temsilcisi olduğunu yazıldı. Kanıtlar ortada. Ama Haşim Kılıç yaptığı açıklamada 'söz konusu dergi ve grupla hiçbir ilişkisinin olmadığını' açıkladı. Yani yalan söyledi ORTADAKİ GERÇEK Ortaçağ ideolojisi yalanı mücadelenin bir aracı olarak görür. Takiyye, olduğundan başka görünmek, yani yalan söylemek düşmana karşı mücadelede, meşru mücadele silahıdır. Ele aldığımız üç olayda kime yalan söylenmektedir? Türk halkına. Bu da normaldir. Çünkü Ortaçağ ideolojisine sahip kişi, kendi ideolojisinden olmayanı düşman olarak görür. Tayip Erdoğanlar, Abdullah Güller ve Haşim Kılıçlar kendilerinden olmayanı düşman olarak görme eğilimindedirler. Onun için "yalan"ı vicdanlarında meşrulaştırmakta ve kullanmaktadırlar. Üç örneğin ortaya koyduğu gerçek budur.M.Gültekin
-
İran’da polisin yeni hedefi kadın bileği
Kot pantolonu çizmenin içine sokmanın İslami kurallara aykırı olduğu belirtilerek BUNLAR HERHALDE TINER CEKIYOR? baska izahi yok!
-
milli müsâbaka
Sizin kadar sevindik Sizin kadar sevindik Almanya’nın en etkili gazetesi, sayfalarını sevinç ve coşkumuzu yansıtan fotoğraflarla süsledi. Avrupa’nın diğer yayın organları da millilerimizin bu büyük başarısına geniş yer ayırdı. A Milli Futbol Takımımız’ın 2-0 geriden gelip 3-2 kazandığı Çek Cumhuriyeti maçı Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. Almanya’nın en etkili gazetesi Bild zaferimizi Türkçe olarak, "Sizin Kadar Sevindik" başlığı ile duyururken sayfalarını sevinç ve coşkumuzu yansıtan fotoğraflarla süsledi. Avrupa basınında çıkan yorumlar şöyle... ZDF: "İki kez mucize gerçekleştiren bu Türklerin önünde şapka çıkarmak lazım." Bild: "Çılgın av! Türkiye Euro 2008 mucizesini gerçekleştirdi. Fatih Terim’in ay yıldızlı 11’i daha şimdiden ’Son dakika’ şampiyonu." Kicker: "Büyük moral. Nihat Türkiye’yi mutluluğa götürdü." Sport Bild: "Terim mucize yarattı. En büyük Türkiye." İTALYAN BASINI La Gazzetta dello Sport: "Kaleci Cech yumurtlayınca Türkiye tarih yazdı." Corriere dello Sport: "Çılgın Türkler geriden gelip Çekleri solladı." Tuttosport: "Türkiye şovu. Ay yıldızlılar göz kamaştırdı." La Stampa: "Türk işi. Terim, İtalya’ya da ışık tuttu: "Umarım bizim zaferimiz İtalya’yı da dolduruşa getirir." İl Messaggero: "Anneciğim Türkler geliyor." İNGİLİZ BASINI The Daily Telegraph: "Türkiye 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın geri dönen kralı." The Times: "Türkiye uluslararası futbol tarihinin en müthiş geri dönüşlerinden birini yaşadı." The Guardian: "Nihat’ın mucizesi, Cech’in felaketi." Reuters: "Türkiye, olağandışı bir mücadeleyle çeyrek finalde." Fox Sports: "Bugün Ne Öğrendik? Hiçbir zaman, Türkleri devre dışı bıraktığını sanma." İSVİÇRE BASINI Blick: "Türkler inanılmazı başardı." Le Matin: "Türkiye, Arda’nın muhteşem golüyle şahlandı ve cehennemden çıktı." L’express: "Türkler, Cenevre’de tarih yazdı, imkansızı başardı." L’equipe: "Türkiye’den saygı duyulacak uyanış." FRANSA BASINI L’Equipe: "Türkiye çok uzaktan geldi." Le Figaro: "Çılgın bir maç. Türkler inanılmazı gerçekleştirdi." DANİMARKA BASINI Jyllands Posten: "Türklerin dönüşü şahane oldu." Politiken: "Dram maçta sarsılan Türkler birden yüceleşti." Ekstra Bladet: "Cech, Türkiye’ye yardım etti." İSPANYA BASINI Marca: "Avrupa kupasının en deli maçı oldu. Türk mucizesi. Başaktör ise Nihat Kahveci." As: "Türkiye, iyi futboluyla değil, inancıyla kazandı." MACAR BASINI Nemzetisport: "Türk sevinci! Kara çorba (Türk kahvesi) sonradan geldi." Hid Magazin: "50 yıl sonra Osmanlı tokadı Çeklerin suratında patladı." Samsungsport: "Türk fanatizmi tur atladı, Fatih bayram yaptırdı." RUSYA BASINI utro.ru: "Çeklere Türk hamamı. Türkler giden maçı çevirmesini bildi." Newsru.com: "Euro 2008: Türkler İçin Bayram, Çekler İçin Matem." Interfaks: "Macera filmi gibi maçı Türkiye kazandı." Sports.ru: "Nihat: Şah ve Mat." YUNAN BASINI Türkler! Cesur Yürekliler takımı 2004’ün Avrupa Şampiyonu Yunanistan Euro 2008’e erken veda ederken A Milli Takımımız’ın çeyrek final başarısı Komşu’da yankı uyandırdı. Dini bayram nedeniyle dün gazetelerin çıkmadığı Yunanistan’da, haber içerikli internet siteleri, ay yıldızlılarımızı "Cesur Yürekli" takıma benzetti. Siteler, "Nereye varılıp varılamayacağını kimse bilemez. Ancak Çekleri yenmek yürek istiyordu. Yalnızca yürekli olmak da yetmezdi. Terim paniklemeyi engelleyen isim oldu. Düşünceleri berrak, oyunları hızlıydı" yorumunda bulundular. Fatih Terim’in takımdaki düzeni ile adeta resital verdiğini ve satranç tahtasında karşı takımı mat eden taraf olduğunu yazan yayın organları, Nihat Kahveci’nin ise takım kaptanı olmaktan öte ekibini sırtlayan oyuncu olduğunu belirterek, karşılaşmanın "en değerli oyuncusu" olduğu görüşünde de birleştiler. ............................ Avrupada yasayan her Türk bilir! o ülkenin insanlari en az Türkler kadar sevinmislerdir,, neden en az bizim kadar? biz baska ülkenin insanlari icin O kadar sevinebiliyormuyuz?
-
İran’da polisin yeni hedefi kadın bileği
İran’da polisin yeni hedefi kadın bileği Ahlak polisi şimdi de kot pantolonların paçalarını kıvıran ve kapri giyen kadınlara savaş açtı. Kadının ayak bileğinin görünmesinin İslam’a aykırı olduğunu söyleyen polis bu kıyafetleri satan mağazaları da kapatıyor İran’da geçtiğimiz yaz kadınlar son dönemlerin en şiddetli giyim-kuşam denetimine maruz kalmıştı. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın talimatıyla aralarında 100 kadın polisin de bulunduğu 1000 kişilik bir ekip başkent Tahran’da saçını tam olarak örtmeyen, kısa manto, dar pantolon, vücuda yapışan elbise giyen kadınları yaka paça polis araçlarına doldurdu. Ahlak polisi kıyafet kurallarına uymayanlara bir daha böyle giyinmeyeceklerine dair bir belge imzalattı. İkinci kez aynı kıyafetle yakalanmaları durumunda tutuklanarak mahkemeye çıkartılacakları ve kırbaç cezasıyla karşı karşıya kalacakları hatırlatıldı. Erkeklere saç denetimi Ardından kış aylarında da “çizme operasyonu” yapıldı. Kot pantolonu çizmenin içine sokmanın İslami kurallara aykırı olduğu belirtilerek bu şekilde giyinen kadınlar uyarıldı. İşte bu kılık-kıyafet denetimlerinin son halkası dün başladı. Ahlak polisi bu kez kısa pantolon, bilekten paçaları kıvrık kot, kapri gibi kıyafetleri giyen kadınların peşinde. Amaç İslam’a aykırı şekilde ayak bileklerini gösteren kadınları tespit etmek. Polisin açıklamasında bu tür kıyafetler satan mağazaların da kapatılacağı belirtildi. Batı tarzı saç kestiren erkekler de denetimden nasibini alacak. Ayrıca Batı tarzı saç kestiği, kaş aldığı, dövme ve makyaj yaptığı belirlenen berberler de kapatılacak. İran’ın aşırı-muhafazakâr lideri Ahmedinecad’ın 2005’te iktidara gelmesinden sonra magazin dergileri, bilardo, nargile ve Batı tarzı müzik gibi birçok şeye yasak konuldu.
-
KPSS SORUSU OLSAYDI NE CEVAP VERİRDİNİZ
sayin karabekir' birkere net bir cevab alamadim burda bir yanlislik var düzeltelim,, ikincisi yazmak icin birseyler aramama gerek yok bu parti kapatilirsa onun yolsuzluk dosyalarida bizim önümüze konmayacak.. eger bu konuda verilecek cevapda kaynak sikintisi yasadigimi düsünüyorsan yaniliyorsun? amac yazilani birdaha yazmamak prensibinden kaynaklaniyor yoksa icinde soluklandigimiz kütüphane degil birak kütüphaneyi soludugumuz cagdas hava bile yeter. saygilarimla
-
EURO 2008 Haberleri
Bu, dünya futbol tarihine hediye edeceğimiz bir zafer.. Önümüzden ‘Çek’ilin, Çılgın Türkler geliyor Euro 2008’de çeyrek finaldeyiz! 74’te 2-0 gerideyken, 15 dakikaya sığdırdığımız Arda ve Nihat (2)’ın golleri bizi Viyana’ya taşıdı... ÖSS’NİN heyecanı mı, yoksa Çek maçı mı rüyalarına girmiştir bizim futbolcuların? Ya da kamuoyunun, “Ha işte şimdi doğru kadroyu bulduk” demesi mi korkutmuştur Çekler’in hocası Brückner’i? Tüm yaşlılığına rağmen Feldkamp’tan genç olan Karel Brückner, Portekiz maçının kahramanı Baros’u kulübeye çekip Koller’i oynatınca zil çalıp göbek de attık. Tamam işte şansımız da yaver gidiyordu. Ama maç başlayınca her şey değişti. Koller her hava topunu alıyor, sağına soluna indiriyor. Canı isteyince kendisi şut atıyor. Biz ise hiçbir hücum organizasyonu içinde değiliz. 11’de Jankulovski’nin ortasında Koller’in kafası dışarı gidiyor ama biliyoruz işte yiyeceğiz bir gol. 18-30 arası 3 Koller tehlikesini ucuz atlatıyoruz. 34’te orta sahamızdaki hata sağdan bek Grygera’nın akınını beraberinde getiriyor. Onun ortasında kaçınılmaz nihayet gerçekleşiyor. Koller kafaya çıkıp sittin senedir yaptığını yapıyor ve kafayla topu ağlara gönderiyor: 0-1. Aynı Koller 42’de ensesiyle bile gol arıyor ama bu kez top dışarı gidiyor. KADERİMİZ BU DEĞİL! İKİNCİ yarıya Sabri’yi Semih’in yerine alarak başlıyor Terim. 47’de Nihat’ın Jackie Chan’ı kıskandıracak vuruşu dışarı gidiyor. Belli ki devre arasında motive edilmişler. 53’te Hamit sağdan serbest atış kullanıyor. Tuncay’ın şok kafası Cech’te kalıyor. 61’de Jan Koller orta sahanın hemen önünde bomboş kaldı. Tek başına gitti ama gücü vuruşa yetmedi. Bir dakika sonraysa golü yedik. Sionko sağdan ortaladı. Uzak direğe atak yapan Plasil, Emre Güngör’ün sakatlığı yüzünden 10 kişi kalan takımımıza acı bir ders verdi: 0-2. MAÇIN 71. dakikasında Polak’ın yakın mesafeden şutu direktepatlayınca adeta şans bize döndü. Ve moral bulan takımımız son 15 dakika şov yaptı. İşte unutulmaz 3 golün hikayesi: DK.75: Hamit zıpkın gibi sağdan sıfıra indi. Geriye çevirdiği top Çek defansını geçti. Arkada tilki gibi bekleyen ‘son imparator’ Arda, topun gelişine sağ ayak içiyle topu Cech’in eli ve direğe çarptırarak ağlara gönderdi: 1-2 DK.87: Hamit, Sabri’yle verkaç yapıp bir motor gibi yine sağ çizgiye kaçtı. Yüksek ortasında Cech, Mhyre-vari topu elinden kaçırınca kaptan Nihat orada bitiverdi: 2-2 DK.89: Volkan’ın uzun topu Galasek’ten sekti. Hamit tek pasla araya Nihat’ı kaçırdı. O da, 18’e girip uzak köşeye ayak içini bıraktı: 3-2. Skor muhteşemdi... Volkan’ın tatsız kırmızı gördüğü uzatmada Tuncay bir süre kaleye geçti. Ve coşkulu geceyi 3-2’lik galibiyetle kapattık ve tarih yazdık. Şimdi sırada Hırvatistan var. Bekle bizi Viyana... Türkler geliyor!
-
GENELKURMAY’IN “YENİ DÜŞMAN” TANIMI
HAŞİM KILIÇ İSTİFA ETMELİDİR “İBDA-C’yi kuran ekiple bağlantıları açıklanan Haşim Kılıç istifa etmelidir” Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın geçmişte İBDA-C’yi kuran ekiple bağlantıları olduğuna ilişkin savları değerlendiren İşçi Partisi Genel Sekreter v. Av. Mehmet Cengiz Haşim Kılıç’ı istifaya çağırdı. Cengiz şunları söyledi: AKP’nin kapatılması için dava açılması ve İddianamenin Anayasa Mahkemesi’nce kabulü ile türbana yönelik Anayasa değişikliklerinin iptal edilmesinden sonra yargıya yönelik saldırılar yoğunlaştı. Saldırıların hedefinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Abdurrahman Yalçınkaya ve iptal kararında imzası bulunan 9 Anayasa Mahkemesi üyesi var. Anayasa Mahkemesi kurumsal olarak hedef alınıyor ancak bu kurumun başkanı Haşim Kılıç özenle ayrı tutuluyor. Dikkat çekici bu gelişmeler yaşanırken, İstanbul’da yayımlanan “Baran” dergisinin 1 Mayıs 2008 tarihli sayısında çarpıcı bir sav yer aldı: Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, daha sonra İBDA-C olarak adını duyuracak olan Salih Mirzabeyoğlu’nun önderliğindeki hareketin 1975-76 yıllarında çıkardığı “Gölge” dergisinin Ankara sorumlusuymuş. Belirtilen dergide Av. Ahmet Arslan imzasıyla şu satırlar yer alıyor: “Salih Mirzabeyoğlu’nun yıllardır cezaevinde olmasına mukabil, yaşamları Salih Mirzabeyoğlu’nun çevresinde gezinmekle ve bundan prim devşirme hesabı ile geçmiş kişilerden birisi Cumhurbaşkanı, birisi Başbakan, birisi Anayasa Mahkemesi Başkanı…” “12 Eylül öncesinde Salih Mirzabeyoğlu’nun başında bulunduğu hareketin yayın organı olan Gölge Dergisinin Ankara sorumlusu, şimdi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’tı”. Av. Ahmet Arslan’ın belirttiğine göre; “Salih Mirzabeyoğlu üstat Necip Fazıl’ın en yakını iken, Akıncılar örgütünün liderliğini yaparken, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan da Mirzabeyoğlu’nun çevresinde görünmeye çalışıyordu”. Sözü edilen Gölge dergisinin 75-76 yıllarındaki sayılarını bulduk. Ekte kapaklarını ve bazı çarpıcı başlıkları ile temsilcilerinin de yer aldığı künyelerini sunuyoruz. Gölge dergisinin “Ankara Temsilcisi” ibaresinin karşısında “H. Kılıç” yazıyor, bazılarında da açıkça “Ankara Temsilcisi: Haşim Kılıç”. Haşim Kılıç’ın adı halen cezaevinde bulunan İBDA-C lideri Mirzabeyoğlu’nun kitabında da sık sık geçiyor. “İBDA”, “büyük doğuş” anlamında bir sözcük. İBDA-C örgütü mensupları, kendilerini “Büyük Doğu Hareketi” olarak da tarif ediyorlar. Mahkemeye sunulan Emniyet raporuna göre; “İBDA-C’nin amacı ‘Başyücelik Devleti’ ismiyle tüm Ortadoğu ülkelerini kapsayan tam bağımsız bir İslami devlet kurmak”! Çok değil, bundan iki ay kadar önce -31 Mart 2008 günü- AKP’nin kapatılmasına yönelik İddianame, daha Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmeden yaptığı açıklamada, “İddianamenin reddedilmesi gerekir” anlamına gelecek beyanlarda bulunarak oyunu açıklayan Haşim Kılıç’ın bu davadan çekilmesini istemiş ve “Anayasa Mahkemesi 10 üye, 1 temsilci ile toplanıyor” demiştik. Nitekim beklendiği gibi oldu. Haşim Kılıç önceden açıkladığı ve beklendiği şekilde oy kullandı. Bu belirgin tutumunu, Anayasa değişikliğinin denetimine ilişkin oylamada da sürdürdü. Haşim Kılıç, “tapu memuru” değil, Anayasa Mahkemesi Başkanıdır. Hakkındaki savlar, Yüksek Mahkemenin saygınlığı ile bağdaşmamaktadır. Özetlediğimiz savlara göre, ortak bir geçmişi paylaştıkları Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan hakkında da karar vermek durumunda olan Haşim Kılıç’ın bu görevi sürdürmesine olanak yoktur. İstifaya çağırıyoruz.
-
EURO 2008 Haberleri
Türkiye: 3 - Çek Cumhuriyeti: 2 A milli futbol takımımız 2-0 geriye düştüğü maçı 3-2 alıp Çeyrek finale yükseldi... 75'GOLLLLLLLLLLLLLLLL Sağ kanattan hareketlenen Hamit'in arka tarafa çevirdiği pası, bekletmeden plaseleyen Arda, Cech'i avlamayı başardı ve topu direğin dibinden filelere gönderdi... 68'Arda'nın ceza alanı içine doğru harektlenen Tuncay'a verdiği şık pasa, Tuncay kafayı vurdu, top yine Cech'te kaldı. 62' GOL Malesef ikinci golü de kalemizde gördük... Jaroslav Plasil 52' Sol kanatta rakibinden sıyrılan Arda'nın ortası Nihat'ın başının üstünden ters kanada açıldı. Burada topu kontrol eden Sabri'nin ortasını defans uzaklaştırdı. 48' Soldan şık hareketlerle ceza sahasına sokulan Arda'nın içeriye çevirmek istediği topu defans uzaklaştırdı 34' GOL Jan Koller... Sağ kanatta topla buluşan Grygera'nın yaptığı ortaya, ceza sahamız içindeki Koller kafayı vurdu. Volkan'ın çabasına rağmen top ağlarımıza gitti.. 22' Sol kanattan takım arkadaşıyla duvar pası yaparak hızla gelen Jankulovski'nin arka direğe giden ortasını Sionko içeri çevirdi. Koller'den önce topa müdahale eden Servet mutlak bir golü önledi... 19' Topa sahip olma TÜRKİYE: %53 Çek Cumhuriyeti: %47 16' Tuncay'ın ceza sahasının dışından çektiği şut, yandan auta gitti... 12' Aurelio'nun ceza sahasının sol çaprazından arka direğe doğru yaptığı ortaya Tuncay istediği vuruşu yapamadı ve top auta gitti... 10'Servet'in Koller'e yaptığı faul sonrası hakeme itiraz eden Aurelio, sarı kartla cezalandırıldı... 7' Korneri paslaşarak kullanan Çekler'de, Plasil'in ceza sahasının sol köşesinden çektiği şut auta gitti... 1' Maçın hemen başında Matejovsky'nin ceza sahamızın dışından çektiği şut üstten auta gitti... STAD: Stade de Geneve HAKEM: Peter Fröjdfeldt TÜRKİYE: Volkan, Hamit, Emre Güngör, Servet, Hakan Balta, Arda, Tuncay, Mehmet Topal, Aurelio, Semih ve Nihat ÇEK CUMHURİYETİ: Cech, Grygera, Ujfalusi, Rozehnal, Jankulovski, Galasek, Matejovsky, Polak, Sionko, Plasil, Koller İYİ BAŞLAMAK ÖNEMLİ Terim, Çek Cumhuriyeti maçının final havasında geçeceğini belirterek, 'Umarım, maçın başında yapmak istediklerimizi sonuna kadar götürürüz ve sonuç lehimize olur' dedi. Fatih Terim, Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinde, mücadele ettiği A Grubu'ndaki son maçında yarın TSİ 21.45'de Çek Cumhuriyeti ile karşılaşacak olan A Milli Takımın, şampiyona öncesi bu kadar deneyimli olmadığını belirterek, şöyle konuştu: 'Ama başarıya aç bir takımdı. Eleme grubu maçlarında, İsviçre maçında elimizden geleni yaptık. Çek Cumhuriyeti maçında da final maçı havasında oynayarak elimizden gelen başarıyı ortaya koyacağız. Her ne kadar kendimizi işimize versek de özellikle maksatlı yorumlar yapan, huzurumuzu kaçırmak için bu yayınlara hala devam edenleri biliyoruz. Yabancı basının bu tür haberlerini anlıyorum da bizim basına anlam veremiyorum. Şuraya bakar mısınız. Çok önemli bir maçın arifesinde neleri konuşuyoruz. Şimdilik daha fazla bu konuyu konuşmak istemiyorum. Ama İstanbul'a dönünce bu arkadaşlarla hesaplaşacağız.' İSTATİSTİKLER 'ÇEK' DİYOR Terim, istatistiklere bakınca Çek Cumhuriyeti'nin, Türkiye'ye karşı bariz bir üstünlü olduğunu hatırlatarak, 'İstatistiklere bakınca Çekler çok daha başarılı olmuş. Ama biz de bir çok seriyi bozduk. En son İstanbul'daki maçta 2-0'dan 2-2'ye getirdik. Demek ki bizim kazanma zamanımız gelmiş. Çekler, özellikle penaltılarda 20'de 20 atmışlar. Ama her seri bir yerde bozulur. Demek ki bu serinin bozulma zamanı gelmiştir bizim için' diye konuştu. Maçın penaltılara kalmaması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade eden Terim, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Umuyorum 90 dakika içinde işi bitiririz. Bunun için de muhakkak ki oyun dahilinde hamlelerimiz olacak. Zaten ben oyuncularımı penaltıya çalıştırmadım, bugün de çalıştırmayacağım. Maçı kazanmak için oyun içinde hangi hamleyi yapmamız gerekiyorsa risk alarak onu da yapacağız.' Sakat futbolcuların durumuyla ilgili de açıklamalarda bulunan Fatih Terim, 'Emre Belözoğlu ve Tümer kesin oynamayacak. Servet ise düz koşu yapacak. Maça kadar daha 24 saatimiz var. Öyle ümit ediyorum ki yarın oynayabilecek' dedi. Terim, bir çok takımın yıldız futbolcularının ciddi anlamda sakatlandığını ve maçları tamamladıklarını ifade ederek, 'Bizim Carnavalo, Frei gibi takımdan çıkacak kadar sakat futbolcumuz olmadı. Bu da sağlık ekibimizin ne kadar iyi çalıştığını gösteriyor' diye konuştu. Havanın yağmurlu olmasının her 2 takım açısından da aynı şartları taşıdığına dikkati çeken Terim, 'Havanın yağmurlu olması sadece bizi değil, her 2 takımı da aynı ölçüde etkiliyor. Ama umarım İsviçre maçındaki tufanı yaşamayız. Onun dışındaki her şarta uyacaktır takımımız' dedi. A.A
-
AKP KAPATILACAK... Evet evet iddialıyım, bu partı kapatılacak...
- KPSS SORUSU OLSAYDI NE CEVAP VERİRDİNİZ
TBMM tarafından, Anayasada belirtilen durumlarda milletvekili dokunulmazlıgının kaldırılmasına veya üyeligin düsmesine karar verilmesi halinde, bu kararların iptali icin Anayasa Mahkemesine basvurulması mümkünmüdür? degilmidir? diye soru soruyoruz günlerdir bekliyoruz? cevap yok bu bir ikincisi Türban yasagıni kaldıran yasa önerisi birilerin önüne geldigi zaman anayasanın 2. ve 4. maddelerine aykırıdır diyebilirdi. Demedi, öneriyi görüşülmek üzere komisyona gönderdi. ücüncüsü hükümet, bu yasanin geri dönecegini bal gibi biliyordu amaclari ülkeyi muz cumhuriyetini cevirmek soyduklari cil cil altinlarin üzerine yatmak muz cumhuriyetinde ruhen yasayan genc kizimiz Hümeyniye asikmis ama onun oglu kalksa seninle evlenmek istiyorum dese sii diye almaz yani bunlarin kafasi bu kadar karisik Birde Anayasa Mahkemesi, kendi kendine karar vermiyor. Cumhurbaskanının, ya da 110 milletvekilinin basvurusu üzerine alıyor. Mahkeme üzerine düseni yapmıstır. BURASI MUZ CUMHURIYETI DEGIL YASALAR BELLI- ARAMIZDAN BIR TANRISAL GÜC DAHA AYRILDI
ARAMIZDAN BIR TANRISAL GÜC DAHA AYRILDI FAKAT ODA NE? TANRISAL GÜCE DESTEK YAGIYOR! Erbakan'ın affına AKP, MHP ve DTP'den destek; CHP'den itiraz! Milli Görüşü’ün yasaklı Lideri Necmettin Erbakan’ın, kapatılan RP’nin kayıp trilyonuyla ilgili davadan aldığı cezanın affı için, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yapılan başvuru dilekçesine AKP, MHP ve DTP’den destek geldi. CHP ise söz konusu öneriyi “hukuki ve etik” bulmadı. Kapatılan RP'nin son genel başkanı ve eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın, kayıp trilyon davasından aldığı cezanın affı için Cumhurbaşkanı Gül'e yazılan dilekçe siyasilerinde gündeminde. AKP, CHP, MHP ve DTP temsilcileri, söz konusu af talebine ilişkin ANKA'nın sorularını yanıtladılar. -AKP : “AFFEDİLMESİ GEREKİR”- AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, Erbakan’ın, kayıp trilyon ile ilgili aldığı cezanın, sağlık ve yaş durumuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı makamından istediği “af” talebinin yerine getirilmesi gerektiğini savunurken, bu yetkinin Cumhurbaşkanı’nın takdirinde olduğunu da hatırlattı. Ergün, “Af talebi kullanılabilir. Cumhurbaşkanının takdirindedir. Cumhurbaşkanı geçmişte bu tür af yetkileri kullandı. Kullandığı yetkilerin olumsuz sonuçları oldu tabi. Ancak, ilgili mahkemelerin vereceği kararla, sağlık şartları ve yaşlılık durumu göz önüne alındığında son derece olağan karşılanmalı. Üstelik başbakanlık yapmış Türkiye Cumhuriyetinde bulunmuş birisi” dedi. Erbakan’la birlikte siyaset yapan AKP Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu da, “Affedilirse yerinde olur. Türkiye’ye hizmet etmiş bir insandır. Başbakanın bu şekilde hor görülmesini hoş karşılamam. Cumhurbaşkanının af yetkisi var. Kullanırsa çok iyi olur. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yetkisi ve takdirinde” diye konuştu. -MHP: “ERBAKAN’IN BÖYLE BİR DURUMA DÜŞMESİNİ İSTEMEZDİK”- MHP Genel Başkan Yardımcı Faruk Bal, Anayasa’nın verdiği hükümlerle Cumhurbaşkanının, hasta ve yaşlı kişilerin işlediği suçların “af etme” yetkisine sahip olduğunu belirterek, “Yaşı malum. Sağlık durumu da adli tıptan alınacak raporla affı gerektirecek bir durumu tespit ederse ve Adalet Bakanlığı tarafından Cumhurbaşkanlığına verilmesi durumunda ‘af’ yetkisi kullanılabilir. İsterdik ki, Sayın Erbakan’ın, böyle bir mahkumiyet kararıyla karşı karşıya kalmasaydı. Tamamen Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde bu hakkını kullanabilir. -DTP: “SİYASİ AYMAZLIK VE GAMMAZLIK”- DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’da, Erbakan’ın düştüğü durumu üzüntüyle karşıladığını ve bu durumdan, eski mesai arkadaşlarının vicdanen rahatsız olmaları gerektiğini savundu. Kaplan, “Parayı kendi şahsi için kullandığını sanmıyorum. Parti için kullanmış. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının bu duruma düşmesi üzüntü vericidir. Sağlık durumu ortada, insani açıdan da bakmak lazım. Başbakan olması siyasette çok uzun yol alması nedeniyle bu cezayı alması doğru değil” diye değerlendirdi. Kaplan, “Buna benzer geçmişte çıkan afları karşılaştırdığımız zaman, birçok af kararında suç ayırımı yapılmış. Cumhurbaşkanlığı makamı değerlendirme yapacaktır. Hukuki boyutu uygunluktur. Cumhurbaşkanlığı değerlendirecektir. Yaşlı ve hasta olanlar için benzer durumlar olmuştu. Siyasi suçlarda da çok oldu” şeklinde konuştu. Kaplan şunları söyledi: “Türkiye’nin imajı açısından çok kötü. Bütün mal varlığına el konuyor. Bu durum siyasetçinin kendi aymazlığından kaynaklanıyor. Biraz da siyasi gammazlık. Hocanın ortaya çıkan bu talebiyle birlikte kendi yol arkadaşları kendilerini sorgulamaları gerekiyor. Vicdanen sorgulamaları gerekiyor.” -CHP: “HUKUKİ VE ETİK OLMAZ” CHP Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe, Erbakan için hukuki bir engelin olmadığı, sağlık ve yaş durumu nedeniyle böyle bir taleplete bulunmasının doğal olduğunu belirtti ve "Ancak, makamda bulunan sayın Cumhurbaşkanı Gül aynı davadan yargılanıyor. Aynı davadan yargılanan birisinin böyle bir talebi değerlendirmesi cezai hukuk açısından uygun değil" diye konuştu. CHP Mersin Milletvekili İsa Gök ise, Erbakan’la ilgili “af” talebinin bilinçli yapıldığını ve bunun alt yapısının hazırladığını öne sürdü. “Cumhurbaşkanının af yetkisi var, hukuki değil etik değil yasaya uydurabilir” değerlendirmesinde bulunan Gök, “Yasal hale uydurulabilir etik değildir. Kamuoyu vicdanın da kaldıramazlar. Erdoğan yasaklar içine girmesi, Gül’ün dosyasının bulunması, Erbakan’a af imkanının yaratılması AKP içinde farklı dini gruplar arasında siyasi çekişmelerin su yüzüne vurmasıdır” dedi. Cumhurbaşkanının af yetkisinin de olduğunu belirten Gök, “Türkiye suç işleme ve af etme konusunda ‘Af Cenneti’ haline geldi. Namuslular bu aflarla cezalandırılıyor. Erbakan ya da başkası suçu tespit olmuş ve siyasi kişiliğinden veya duruşundan ötürü veya mal varlığı gereği af yetkisinin kullanılması, Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılması adaletsizliğe bir kucak daha destektir” şeklinde konuştu. Gök şöyle devam etti; “Bu ülkede sıradan olan vatandaşlarımız nasıl işledikleri suçlardan ötürü cezalandırılıyorsa özellikle siyasi kişilikler aynı şekilde cezalandırılmalıdır. Zaten AKP iktidarı TCK, CMUK ile cezaların infazı hakkında kanun ile ilgili çalışmalar yaparken kayıp trilyon davasından dolayı Erbakan ve diğer sanıkların kurtulması için her türlü alt yapı hazırlandı v e konutta ceza yöntemi getirildi. Anlaşılan o ki AKP Milli Görüş’ün, seçmen kitlesine daha sıcak görünmek ve onlardan destek ümidiyle Erbakan üzerinden bu gruba sıcak mesajlar verilmek istiyor.ANKA- ARAMIZDAN BIR TANRISAL GÜC DAHA AYRILDI
Hoca emekli maaşını da kaybetti Tüm mal varlığını yitiren Erbakan kara günler yaşıyor Kayıp trilyon davası nedeniyle ev hapsi çeken Necmettin Erbakan’ın üç evi, bir yazlığının ardından emekli maaşına da haciz kondu. Kapatılan RP’nin eski genel başkanı, Necmettin Erbakan hayatının en kara günlerini yaşıyor. RP’nin Hazine’den aldığı 1 milyon YTL yardımı usulsüz kullandığı gerekçesiyle 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edilen Erbakan, cezasını Altınoluk’taki yazlığında çekerken bir yandan da geçim derdine düştü. Faizlerle birlikte 12 milyon YTL’ye ulaşan borcu nedeniyle Maliye’nin haciz işlemi başlattığı Erbakan, üç evi ve bir yazlığından sonra maaşına da haciz konuldu. Erbakan’ın Ziraat Bankası’na yatan 3 aylık 20 bin YTL, emekli maaşı icra takibi sonucu bloke edildi. Erbakan’ın avukatları şimdi maaşın 4’te 1’ine haciz konması için çabalıyor. Teminat bulamadı Erbakan, “Kayıp Trilyon” davasında verilen para cezasına bir türlü çözüm bulamamıştı. Ankara 7. İcra Müdürlüğü, Maliye’nin başvurusu üzerine Erbakan’ın gayrimenkulleri üzerine haciz işlemi başlatmıştı. Erbakan evlerini kurtarmak için bankalardan kredi kullanmak istemiş ancak, kredi için gerekli teminati bulamamıştı. Teminat gösteremediği için kredi arayışı başarılı olamadı. Bir zamanlar gösterişli bir hayat süren Milli Görüş lideri, banka teminatı göstermesi için yakınlarından da destek bulamadı ve son olarak maaşına haciz kondu. Bu aşamadan sonra Erbakan’ın İstanbul Fatih’te babadan kalma bir evi, Ankara Ayrancı ve Balgat’ta iki evi ve Altınoluk’taki yazlığı Maliye’nin talebi üzerine satışa çıkarılabilecek. Bu arada Erbakan’ın 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından geçirdiği 11 aylık tutukluluk süresinin, yatacağı süreden mahsup edilmesi başvurusu da reddedildi. Mahkumiyet kararını da veren Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi, Erbakan’ın avukatlarının bu başvurusunu geri çevirdi. Böylece Erbakan 2 yıl 4 ay ev hapsinin tamamını yatacak. Mahkeme ‘kayıp trilyon’ davasında Erbakan’ın da aralarında bulunduğu 74 sanığa evrakta sahtecilikten 1 yıl 2 ay ile 2 yıl 4 ay arasında değişen hapis cezaları vermişti. - KPSS SORUSU OLSAYDI NE CEVAP VERİRDİNİZ
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.