Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
AÇILIM VE SONRASI!
Mavi, kusura bakma... Seni okuduğum zaman, karşımda Sırrı Sakık ile konuştuğumu hissediyorum... Hep aynı demokrasi ve kardeşlik mesajları; Ama hep aynı demokrasi ve kardeşliği kullanma çabası... Demokrasiyi içselleştirmeye çalışan birisi olarak; Ne olduğuna/kökenine saygı duyduğum sizin gibi insanlar tarafından "Ben de demokratım ama öncelikle Kürdüm" denilerek, her zaman öykündüğüm demokrasinin kullanıldığının açıkça hissettirilmesi beni artık iğrendiriyor ve küstürüyor... Ne insanlığa ve ne de demokrasiye inanasım kalmıyor... Gerektiği zaman "Türk" olmayı becebilseydiniz, Aynı Ulusal kaygıları beslerdik Mavi... Siz, insanlara, sizin Kürt olduğunuzu bilmeleri gerektiği çerçevesinde yaklaşıyorsunuz... Çünkü sizi tanımlayan şey; Kürtlüğünüz... Böyle olduğuna inandığınız için Kürtlüğü bir Kimlik olarak tanımlıyorsunuz... Kendinizi kandırmayın; Siz, önce kendinize bir Kürt olarak bakıyorsunuz... Diğer insanların da kendilerini nasıl nitelediklerini mutlaka önemsiyorsunuz... Çünkü size nasıl baktıklarını ve size nasıl bakmaları gerektiğini Kendinizi onlara nasıl tanıtmanız gerektiğini önemsiyorsunuz: Bir Kürt olarak... Budur... Etnik kökeniniz alın sizin olsun Mavi... Benim için Kürt değilsiniz; önce insansınız... Bu ülkenin geçmişini paylaştığımız bir yurttaşsınız... Yurttaşlık bağı ile Türksünüz; Bu sözcük karşısında komplekse kapılsanız bile... Kökeni Türk ırkından olan birisi de zerre kadar umrumda değil... İnsani değerlere önem vermiyorsa, Hiçbir insani değere de layık değil... İstediğiniz kadar sindiremeyin: Türk demek, Ulusal bir bağ demektir... Irk demek değildir... Bu, budur... Ama Senin söyleminle mi ifade edeyim: "Sen bir Kürtsün, Ben bir Türkmenim... Senin yaşadığın kaygıları yaşamam için Ortak bir bağımız, bir nedenimiz yok..." Bunu mu diyeyim? İnsanı bu uç noktaya itiyorsunuz... Mavi, kimliğinin Kürt olmasını istiyorsan; öylesindir... Ben bir Vatandaşım ama sana bir Kürt olarak yaklaşırım o zaman... Ve sana tanınmasını isteyeceğim haklar, Etnik-kökenini Ulusal bağdan, vatandaşlıktan üstün tutan bir kimseye tanınmasına razı olacağım haklardan fazla olamaz... Değer verdiğiniz bir insan olduğumu sanmıyorum... Düşüncelerini ve ılımlılığını kullanabileceğiniz birisi olarak gördüğünüzü düşünüyorum... Dediğim gibi: Bir Etnik-Milliyetçiyi, söylemlerine bakarak tanıyabilecek kadar Etnik-Milliyetçi tanıdım hayatımda... Şecerelerini bile verebilirim... Hele hele Etnik-Milliyetçi olmadığını söyledikleri halde Etnikleri ile gurur duyanları tanımada iyice piştim sanırım... Size hayatınızda ve arkadaşlıklarınızda başarılar dilerim... Saygılarımla...
-
AÇILIM VE SONRASI!
Oysa yanıtsız bıraktığın bir sürü soru ve çıkmaz var Mavi... Sen gidersin belki ama Onlar hep seni bekleyecekler...
-
ZAZADAN MEKTUP
Bu bir inanıp inanmamak meselesi değil... Olanlar ve olgular, anlatıldığı gibidir... İletinizin içeriğinde tek bir bilgi kırıntısının olmadığı gerçeği, tartışmaya katkıda bulunamadığınızı ortaya koyuyor... Anlatılanı anlama niyetinde olduğunuzu sanmıyorum...
-
KÜRT SORUNU...FEODALİZM...OSMANLI DEVLETİ!
Gerçekten çok güzel bir tespit... Bu tartışmaların olduğu dönemde siteye uğrayamadığımdan dolayı görememişim ama hakikaten yerinde bir tespit...
-
ZAZADAN MEKTUP
Ya hu Cyrano size: diyor... Ve siz hala "Cumhuriyet kurtarabilmiş mi?" diyorsunuz... Cumhuriyet kurtarmak istemiştir ama Kürtler kurtulmak istememişlerdir... Mavi'de soruyor: "Neden beni değil de ağaları muhatap aldı devlet" diye... Aynı yanıt: Çünkü Kürtler, ağalarının önderliğini tercih etmişler, onların boyunduruğunda ve kölemenliğinde yaşamayı istemişler ve devletle kendilerinin değil ağalarının muhatap olmasını desteklemişlerdir... Cumhuriyetin, kendilerine ulaşmasını istememişler, uzak durmuşlar, kaçmışlardır... Hala laf oyunları yapıyorsunuz.... İstediğiniz kadar kabul etmeyin: Sorun Cumhuriyet Rejimi ya da tutumundan kaynaklanmamaktadır. Sorun, Kürtlerin geleneksel toplumsal örgütlenmelerinin yani Aşiret yapısının çürüklüğünden, ilkelliğinden ve bu yapının, onların dünya ve yönetim algılarını, kültürlerini de ilkel kılmasından kaynaklanmaktadır. Hakikaten de hangi halk, kendisini ağanın boyunduruğundan kurtarmak isteyen bir rejim devinimine karşı koyarak, ağasının boyunduruğunda yaşamayı tercih etmiştir? Evet bazı şeylerde aksaklıklar var ama bu rejimde değildir onlar...
-
ZAZADAN MEKTUP
Cyrano dostum, tek kelimeyle; Mükemmel... Yazının bütünü mükemmel... Ben sadece Mavi'ye şu üç soruyu sormak istiyorum, eğer yanıtlamak isterse: -Gerçekten Kürt Etnik-Milliyetçiliği yapmadığınızdan emin misiniz? -Gerçekten Doğu halkının bilincini, emeğini, hayat hakkını sömüren Aşiret yapısının çökmesini istediğinizden emin misiniz? -Gerçekten de yazdıklarımızı okumaya değer bulup okuyor ve anlamlandırmaya değer bulup üzerilerine düşünüyor musunuz?
-
ZAZADAN MEKTUP
Mavi, umarım olaya sadece "Devlet insanları öldürdü" diyerek bakmıyorsundur sadece... Daha önce dediğim gibi: Belirli ilkeler çerçevesinde kurtuluş savaşı vermiş ve o ilkeler çerçevesinde yapılanmış; Osmanlının kayırdıklarını artık kayırmayan, Osmanlının verdiklerini artık vermeyen, Osmanlının ihya ettiklerini artık etmeyen bir devlet vardır... Ekonomik ve toplumsal yapılanması, toprak sistemi çok başkadır... Dersim İsyanına kadar aynı nedenlerden kaynaklanan bir sürü isyan görmüştür... Ve kalıcı çözüm aramaktadır... Dersim, dönemde erişilebilecek en zor yerlerden birisidir ve Aşiret yapısı çok güçlüdür... Siz bunu amacın aslında feodalizm değil de batılılaşma olduğunu söylemişsiniz... Çok eksik bir tespit... Aslında amaç hem feodalizmin çöküşüdür ve hem de batıdır... Çünkü batı, feodalizmi aşarak ortaya çıkarmıştır Ulusal kimlikleri... Hayır hayır, ne bu kadar basit ve ne de bu mantığı çözememiş durumdasınız... Etnik-Köken tanımlamasının mantıksızlığını gösteren çok basit bir örnekti sadece benimkisi... Ve yanıtınız ne kadar haklı bir örnek olduğunu ortaya koyuyor... Niçin mantığını çözememiş olasın ki Mavi? Ve sen kendi kökenini bir kimlik olarak bu kadar üstelerken, anne ve babası ve hatta dedeleri farklı etnik-kökenlerden olan insanları tanımlama konusunu neden bu kadar basit buluyorsun bana bunu açıklar mısın? Ha ama etnik kökenini tanımlamak madem bu kadar basit ve gereksiz: niçin kendini illa ki herşeyden önce Kürt olarak tanımlıyorsun? Annen-baban Kürt... Olmasaydı ne olurdu? Kaybedeceğin ne olurdu? Örneğin Kürtçeye yapılan yasaklamayı o zaman haklı mı bulacaktın? Kürt olmasan ne olurdun Mavi? O işkenceleri ve haksız yargılamaları da haklı bulacak mıydın o zaman? Kürtçenin yasaklanmasını haksız bulman için illa ki kendini Kürt olarak tanımlaman mı lazım? Mavi, kimse senin Kürt olmandan rahatsızlık duymuyor... Her zaman diyorum; bir Türkmene sorun "sen nesin" diye... "Ben Türk'üm" demez... "Ben Yörüğüm, Ben Manavım, Ben Boşank'ım, Ben Türkmenim, Karakeçiliyiz biz, Tatarız..." der.... Senin de "Ben Kürt'üm" demende bir sorun yok, elbette diyebilirsin... Amma ve lakin o insanlar bu kökenlerini "Kimlik" olarak edinme kaygısında değillerdir... Kendi sülalemden ve akrabalarımdan, çevremden biliyorum... Senin Kürtlüğün, seni ilgilendirir... Beni değil... Ve rahatsız oluyorum, çünkü gözümüze sokup duruyorsun; Nedir bu kaygın? Senin kökenin, seni ilgilendirir... Ve eğer sen gerçekten insani değerleri ve ortak paydaları önemsiyorsan Seni, diğer insanlar ile ortak paydada buluşturacak ortak değerler seni tanımlamalıdır... Hem geleceksin bana insanlık dersi vereceksin... Hem de insan olmaktan önce kendini Kürt olarak tanımlayacaksın... Kürtlüğün, senin Etnik-Kökenindir ve benim bunu öğrenmeye ihtiyacım yok. Ben senin ile iletişimimi, ortak paydalarımız üzerinden kurarım. Ortak paydalarımız da bize bir ortak kimlik kazandırır ki ne senin Kürt olman, ne benim Yörük olmam, kimliğimiz değildir... Daha da doğrusu, kimliklerimizi Etnik-kökenlerimiz üzerine kurmaya ihtiyacımız yoktur? Niçin kimliğini Etnik-Kökenin üzerine kurasın? Sadece Kürtlerle iletişime geçmek için mi? Sadece Kürtler ile iletişime geçmeyi önemsediğin için mi? Senin Kürt olman, Kürt olmayanlar ile iletişiminden daha önemli olduğu için mi? İnsanların sana yaklaşırken, senin Kürt olduğunu bilmelerini önemsediğin için mi? Şimdi kimse bana çıkıp da; "Niye Kürtlükten alınıyorsunuz, kendisini Kürt olarak tanımlasa ne olur" lafazanlığı yapan olmasın; Kimlik, bireyin kendisini tanımlamada öncelik verdiği değerler üzerine kuruludur. Ve Kimlik, sizin diğer insanlara bakış açınızı, kendinizden hareketle tanımlar... Eğer bir kimse kendi kimliğini Etnik-Kökeni ile tanımlıyorsa, Diğer insanlara bakışı da kendisini tanımladığı o kaygıdan uzak değildir; Bunun esresi ötresi yok... Bu, budur... Sen kendini Kürt olarak tanımlamak kaygısı güdüyorsan ve bunu İnsanlarla iletişiminde bir Kimlik olarak edinmek istiyorsan, Diğer insanlara yaklaşımında bunu yani etnik kökeninin bilinmesini, Kendinin öyle tanımlanmasını önemsiyorsundur... Mavi, lütfen bana, kavramları bilmiyormuşum muamelesi yapma... Milliyetçiliğin, Etnik-Milliyetçiliğin ne olup olmadıklarını çok iyi biliyorum... Kürt olduğunu söylemen elbette ki Milliyetçilik değil. Milliyetçilik, "Ulus" ifadesine ulaşabilmiş kavramlar ile yapılır. Tabii ki burada "Irkçı" temelli bir Milliyetçiliği kastetmiyorum; Ulusallığı tanımlayan milliyetçilik anlayışını kastediyorum... O yüzden "Kürtlüğünüzü" söylemeniz, Ulusal bir anlam taşımaz... Ancak Kürtlüğünüzü bir Kimlik olarak üstelemeniz sizi Etnik-Milliyetçi yapar; İster kabul edin, ister etmeyin... Ayrıca "Türk" olmayı, başka etniklere bedel olmak olarak algılamanız... Anlatamamışım hala "Ulus" kavramını ve "Türk" adının niçin Ulus niteliğine büründüğünü... Hala "Aman Türk olmasın, bize bir gol atmış olurlar!" kompleksini yok edememişiz... Tamam ya hu, Türk de değilsiniz, sizinle aynı Ulustan da değiliz... Siz Kürtsünüz, ben de Yörük (ya da istediğin gibi olsun: 'Türk' diyelim)... Farklıyız... Farklılıklarımız tanımlasın bizi, oldu mu Mavi... Bu mudur hoşunuza giden? Ortak bir kimlik oluşturmayalım! Olur mu? Yapma Mavi... Daha bir Ulus bilinci edinmemişsiniz; Bir bedenin parçası olabilmeyi nasıl umuyorsunuz söyler misiniz? İnsan olma hakkını Etnik-Köken kaygısı ile tanımlamanız zaten oldukça anlamlı... Lütfen romantize etmeyelim, olur mu? Ben, senin Kürt olmandan rahatsız olmuyorum... Kimsenin Etnik-Kökeninden rahatsız olmuyorum... Beni, bakış ve niyet ile öyle lanse etmeyiniz... Benim rahatsız olduğum şey: Sizin, kendinizi Etnik-Kökeninizin kaygısına düşerek Etnik-Kökeniniz ile tanımlamanız Ve bana da Etnik-Köken kaygısı ile yaklaşmanızdır... İstediğiniz kadar Kürt olabilirsiniz; Ama Kimliğinizi "Kürt" olarak tanımladıkça, benim algıladığım şey; Sizin bir "Kürt" olarak bilinmek istediğinizdir... Siz herşeyden önce bir Kimlik olarak "Kürtlüğünüzle" bilinmek kaygısındaysanız, Benim sizden rahatsız olmamamı bekleyemezsiniz... Kendinizi nasıl kimliklediğiniz, diğer insanların kimliklerine nasıl yaklaştığınızı da tanımlar... Kendi kimliğinizi bir "Kürt" olarak tanımlıyorsanız, Bana da denim Etnik-Kökenim çerçevesinde yaklaştığınızı anlamak çok kolay... Ve ben, bana Etnik-Kökenimin kimliğim olarak tanımlanması ile yaklaşılmasından rahatsızlık duyarım. Çünkü beni tanımlayan şey, elimde olmadan, doğumumla ait olduğum ırk değil; Benim seçeneklerim ve içselleştirdiğim kavramlarımdır... Size bundan daha açık ve net olarak nasıl anlatabilirim bilemiyorum... Ayrıca "Aydın" konusunda yazdıklarımı, sizin yazınıza yanıt olarak yeniden dönerek okuyunuz... Ekleme yapmaya gerek duymuyorum, ekleyebileceğim bir tanımınız yok.... "Kürt Aydını" demeniz beni rahatsız etmedi; sadece güldüm... Çünkü Aydın'ın Kürdü, Yörüğü, Müslümanı, Hıristiyanı olmaz... Aydın bu kaygıları aşmıştır ve kendisini bu kimliklerle tanımlamaz... Kendisini bunlarla tanımlamayan birisini bunlarla tanımlamak da size ve de bana düşmez... Kitap önermenize de gerek yok; Kavramların anlamlarını, onları öğretebilecek kadar biliyorum... Kendi okuyacağım şeyleri de kendim seçebilirim... Sağolun...
-
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
Yanlış anlaşılmalar olabilir Dünyahepimizin, kusura bakma... Madem ki "kendi ölülerini kendi davaları açısından değerlendirirler" anlamı vermek istediniz; Sanırım sizin hakkınızdaki yargılarım, iletinizi değerlendirirken bir ön-yargı halini aldı... Tekrar kusura bakmayın... Sanırım iki sorunuz da şu: Ben ikisinin de şehit olmadıklarını düşünüyorum... Ben resmi birisiyimdir; resmiyete önem veririm herşeyden önce... Bir kavramın toplumda ifade ettiği ortak anlamın resmi olarak ifadesi üzerine kuruludur kabullerim... Elbette ki kavramların esiri değiliz ve kavramları bir yaratıyoruz; Ancak ortak bir anlaşı sağlamak için, kavramların ortak bir anlam ifade etmesi lazımdır... Ben "Şehitlik" kavramını, bireyin, içerisinde bulunduğu toplumun birlikteliği ile oluşturduğu devlet örgütünlenmesinin bir parçası olarak, Yine o toplumun yararına kendi varlığından feragat etmesi ile, kendi varlığını bu uğurda feda eden o bireyi tanımlamak açısından ele alıyorum. Resmi olarak da böyledir... Ancak Bir Şeriatçıya sorarsanız; ne Türkiye devleti için ne de İslam olmayan başka bir devlet için olan hiçbir ölüme "Şehitlik" denemez! Bir katı devrimci de, devrimci olmayanların ölümüne "Şehitlik" demeyebilir... Yine bir ülkücü de bunu zıttında ama aynı düşüncede olacaktır... Ancak insanların toplumsallaşmalarını ifade eden en üst örgütler, küçük ideolojik guruplar değil; devletlerdir ve devlet yapılanması bugün için evrenseldir... O yüzden tüm devletlerin ve o duyguyu paylaşan toplumlarının -doğru ya da yanlış- ortak kabullerini genel-geçer olarak kabul ederim... Örneğin Kurtuluş Savaşını kazanamasaydık, ölenlere asla Şehit diyemeyecektik: Vatan haini olarak tanımlayacaktık... Ancak ne zaman ki devlet resmi örgütlemesini tamamladı ya da o ölenlere resmi bir tanımlama getirebilecek düzeye geldi; O ölenlere "Şehitlik" verildi ve öyle tanımlandı... Bu açıdan ne Deniz Gezmiş, ne de Abdullah Çatlı birer Şehit değillerdir... Ancak onlara "Şehit" adlandırması yapılmaması, ölümlerinin "Onuru" ile uzaktan yakından ilgili değildir... İnsanlar genellikle düşmanlarına "Şehit" yakıştırması yapamazlar ve geleneksel olarak da bu benimsenmiştir. O yüzden "Şehit" kavramı bu anlamı ile bugün kendisini gerçekleştirmiştir. Ancak insanlar, ne kadar düşman da olsalar, savaştıkları ya da mücadele ettikleri insanların çabası ölüm ile sonuçlandığında Onların bu fedakarlıklarına "Onurluluk" tanımlamasını yapabilmektedirler. Abdullah Çatlı ya da Deniz Gezmiş'in ölümlerinin hangisinin Onurlu olup olmadığını söylemek gibi bir kaygım yok. Ancak yine de Abdullah Çatlı'ya değinmemekle birlikte Deniz Gezmiş'in inandığı dava uğruna onuruyla öldüğünü söylemeyi borç bilirim. Ancak ister "Şehit" deyin, ister "Onurluluk" deyin; Hiçbir ideolojinin ve örgütlenmenin "İnsan" ortak değerinden daha değerli olduğunu düşünmüyorum. Bu açıdan ne bir örgütün, kendi ideolojisi uğruna insan öldürmesini ve ölmeyi göze aldırmasını; Ne de bir devletin, insanlarını ölmek ve öldürmek zorunda bırakmasını tasvip etmiyorum... Hiçbir savaşın amacı, insan yaşamından daha değerli değildir; Ancak ne yazık ki yine Atatürk'ün dediği gibi: Savaşlar insanlık dışıdır ama sizi düşman görenler, sizi bir çarpışmaya ve öldürüşmeye mecbur bırakabilirler... Söylediğim gibi Dünyahepimizin... Bu sitelerde insanlar, insanlara "Şehit" tanımlamasını verebilirler... Ancak bu, onların kuruntusudur... Ama şunu not olarak eklemek isterim: Salt "kuruntu" diyerek, insanların edindikleri manevi duyguları da kırmak istemem. İnsanlar "Şehitlik" kavramına, benim kabul ettiğim katı-resmi anlamından çok daha fazlasını; büyük manevi bir anlam yüklemiş olabilirler... Bu açıdan Che Guavera'da, Abdullah Çatlı'da ya da en solundan en sağına kadar her ölüm "Şehit-Şehitlik" olarak tanımlanabilir... Ancak bu, o tanımlamayı yapanların ortak değerleridir ve onları ilgilendirir; bu beni ilgilendirmez, benim tanımlamamı da ilgilendirmez... Ayrıca kavramların "Birkaç bin yıllık" anlamlarına bakmayınız... Bugün büründükleri anlamlara bakınız...
-
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
Dünyahepimizin: Önce konu başlığına bak ve sonra da kendi iletini bir oku... İletilerinde, kafanda tasarladığın anlamı veremiyorsan, söz konusu olan şey benim anlamama ya da okumama sorunum değildir... Ben senin aksine, diyecek çok laf buluyorum da... diyemiyorum...
-
AÇILIM VE SONRASI!
Mavi, Cyrano'nun söylediklerine katılıyorum; kusura bakma... Ayrıca; abi sen "açılım, saçılım" diyorsun da, açılımın neyi kapsadığını ve hedefini biliyor musun? Ya hu daha açılımı ilk ağızına alanlar ne olduğunu bile söylemediler tam netliği ile... Ortada Apo'nun ve DTP'nin "Açılım"dan ne anladıkları dönüp dolaşıyor sadece... Hem senin talebin nedir? Nasıl bir açılım istiyorsun? Kürtlerin diğer etnik-unsurlardan ayrıca hakettikleri nedir? Neye göre hakediyorlar bunu; boncuk mu üretiyorlar! Örneğin senin kendini kendin olarak ifade edebilmen neye bağlıdır söyler misin? Şu an Türkiye'de ne var da, sen kendini kendin olarak ifade edemiyorsun? **** Hayır hakkaten romantiğe bağlayıp; işkenceler, yasaklamalar falan diyorsunuz ama Nedir abi açılım? Hadi Kürtçenin yasaklanması insani değildir dediniz; Hakkaten de öyle, insani değil... Ve bugün Kürtçe yasak değil; onur duyarım... Kürtçenin geliştirilmesi de yasak değil... Kürtçe öğrenilebilecek dershaneler açılabiliyor rahatlıkla... Ee televizyon kanalını devletin kendisi açtı ve radyo yayını yapan Kürtçe kanallar zaten var... Yakında Kürtçe özel kanallar da açılacak, sorun değil... Kürtçe kasetler zaten var... Kürtçe gazete de çıkar; o hiç büyültülecek bir sorun değil... İyi de abi sen ne istiyorsun bana onu söyle... Kendini kendin olarak ifade edebilmek için ne istiyorsun? Ya sen bana desene: -Kardeşim, Kürtçe resmi dil olsun, -Kardeşim, Kürtçe eğitim dili olsun, -Kardeşim, Türk bayrağının yıldızı daire içine alınıp, çevresi sarı ve yeşil yapılsın, -Kardeşim, mümkünse Kürdistan addolunan bölgenin çevresi bir çizilsin... Ya Başbakan kişisi Lozan'ı delip Resmi Kimliği ile Resmi Kanalda, Ulusa Seslenişini Kürtçe yaptı; Dahası mı var bunun!? Bu mudur? Yoksa nedir? Hayır yani bıkkınlık geldi artık sırf talep etmenizden ama neyi talep ettiğinizi söyleyememenizden... Belki kendiniz bile bilmiyorsunuz... Habire "şunlar yapıldı, bunlar yapıldı; ben Kürtüm, ille de ben Kürtüm"... Senin Kürtlüğünle alıp veremediğimiz yok, ne yapabiliriz ki? Bende Yörüğüm/Türkmenim, Kayı boyundan Karakeçiliyim; oldu mu? "Sen de Türk-mürk değilsin, tamam, al senin olsun; Kürtsün sen; Bana ne senden ve sorunlarından; yemişim ulusallığı da, vatandaşlığı da"mı diyeyim illa ki? Rahatlayacak mısınız o zaman, rahatladınız mı? Hayır onca söyleniyorsunuz, sonra da "Ben Etnik-Milliyetçi değilim" diyorsunuz... Ulusalcılıkla nedir alıp veremediğiniz? Ulusalcılıktan daha modern bir kavram getirin, onnu sahiplenmezsem beş para etmeyeyim diyorum daha ne diyeyim; Onu da yapamıyorsunuz... Samimi değil mişiz... Ben çok gördüm Mavi, demokrasi ayakları ile Etnik-Milliyetçilik yapanları; Tanıyabiliyorum... Ya yapmayın, bırakın... Neyse ya hu...
-
AÇILIM VE SONRASI!
Biji... Bir insanın kendi dilini öğrenmesi, geliştirmesi, çocuklarına öğretmesi ve kalıcı kılması onun en büyük hakkıdır... Önemli olan bu hakka nasıl sahip çıktığınız, Bu hakkı nasıl tanımladığınızdır... Etnik-Kökeninize dayanarak mı meşru kılmaya çabalıyorsunuz? Yoksa dilinizi geliştirmenin İnsani ve Medeni vatandaşlık hakkınız olduğunu benimseyerek mi? Ancak Üniter devletler, resmi dil olarak tek bir dili seçerler ve o dil üzerinden resmi bir yapılanma gerçekleştirirler. Türkiye'de Türkçedir bu dil... Çünkü Anadolu'da Ulusal Kimlik bunun üzerinden tanımlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Kürtçe'nin gelişimini kasıtlı olarak engelleyici uygulamalar mı yapmıştır? Haksızdır elbette... Türkiye Cumhuriyeti Kürtçe'nin konuşulmasını mı yasaklamıştır? Haksızdır elbette... Ama Devlet hiçbir Etnik-Kökenin dilini geliştirmek gibi bir kaygıda olamaz. Bunu yapmak, o Etnik-Kökenin bireylerine ait bir görevdir. Devlet, Evrensel Kültür faaliyetleri çerçevesinde destekleyebilir ama bire bir sorumluluk alamaz... Bu konuda Türkiye'nin eksiklikleri elbette ki fazla; Ve bu yüzden diyorum: Türkiye'de demokrasi hala yerleşememiştir... Her zaman söylerim: Musul-Kerkük'teki Kürtler, Orta Asya'daki Türklerden daha yakındırlar bize... Keşke ABD'nin yarattığı Saddam'ın Irak'ının yıkılması sürecinde Türkiye'yi "Karşıt" olarak tanımlayıp daha öncesinden de PKK'yı desteklemeselerdi de Onların demokratik haklarını kazanmalarına biz de en az onlar kadar sevinseydik... (Ki eğer Demokratik Hak, oyların Kürt Oyu, Türkmen Oyu, Şii Oyu, Arap Oyu, Sünni Oyu biçiminde Irksal ve Dinsel açıdan değerlendirilmesi ise...) Daha önce tekrarladığım gibi: Türkiye'de Kafkaslarda yaşayanlar kadar Kafkas, Musul-Kerkük'te yaşayandan daha çok Kürt, Bosna'da yaşayandan daha çok Boşnak vardır... Bosna'da Boşnaklar, Kafkasya'da Çerkezler/Çeçenler vs, Musul-Kerkük'te Kürtler ve Türkmenler daha insani ve daha demokratik yaşama koşullarına ulaştıkça elbette sevinirim... Aynı zamanda Türkiye'nin Ulusal bütünlüğüne saygı duyan bir Kürt'te Avrupa'da bir başarı kazandığında sevinirim, sevinmek gerekir... Ancak dediğim gibi; "Biz" algısını öteleyip, "Sen-Ben" algısını yaratanlar kimler? Niçin Avrupada Türklerin başarılarına seviniliyor da, Kürtlerinkine sevinilmiyor? Bunun tek sorumlusu Türkler midir? Yıllarca toplumun sorunları "Kürt Sorunu" olarak kabul ettirilmiş Ve toplumun kendi öz vatandaşları, birbirlerinin etnik kökenlerini umursar hale getirilerek birbirlerine yabancılaştırılmış... Dahası Türkmen kökenli ve Kürt kökenli vatandaşlar bilerek ya da bilmeyerek bu yabancılaşmayı sahiplenmiş... Dışarıda başarı elde eden Türkler, Türkiye'nin adını benimsemiş; Dışarıda başarı elde eden Kürtler, Kürtlüklerini ön planda tutmuşlar... Bu durumda Kürt ile Türkmen kökenliler, birbirlerinin başarılarını sahiplenirler mi? Bugün birbirlerinin ve aslında kendilerinin olan sorunları sahiplenmiyorlar... Kürtler, sanki diğer etnik kökenlerden uzak durmak için sorunları "Kürt Sorunu" olarak benimsiyorlar ve dillendiriyorlar... Diğer Etnik-Kökenliler de sanki işlerine gelirmişçesine "Hayır kardeşim, Kürt sorunu değil; bu benim de sorunum" diyemiyorlar... Yani sizin verdiğiniz bu Türklerin ya da Kürtlerin başarılarına sevinip sevinmeme durumu, Her açıdan Ulusal Kimliğin parçalanması ve sahiplenilmemesi ile ilgilidir... Kürtler, Türk ulusal adından kompleks duydukça ve sahiplenmedikçe, bu addan alındıkça; Diğer etnik kökenliler de işlerine gelirmiş gibi bu sürece duyarsız davrandıkça; Kimse, aynı ulusun parçası olan bir vatandaşın başarısına, Sırf, Etnik-Köken denilen gereksiz tanımlamadan ve kaygıdan dolayı; sevinemez... Sözlerinizi yanlış anladıysam özür dilerim ama çarpıtmak istemedim... Yalnız şu iyi ayırt edilmeli: Kürtler bazı talepleri hangi bilinç ile talep ediyor? -"Ulusal" bir bilinç ve insani hakları çerçevesi ile mi talep ediyorlar? -Yoksa "Etnik-Milliyetçi" bir kaygı ile mi talep ediyorlar? İşte birisinin bölücü olarak adlandırılıp adlandırılmaması, bu bilinçlerden birisinin edinimi, diğerinin reddi ile başlıyor... Aynı biçimde, Kürtçenin yasaklanmasına destek veren bir Türk de (etnik-kökeni ne olursa olsun), Etnik-Milliyetçi bir Kürt kökenli kimseden çok daha farklı değildir... Bilmem bu defa iletinize tam olarak karşılık verebildim mi...
-
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
İyi de Dünyahepimizin... Onların Çatlı'ya "Şehit" demeleri, "Çatlı"yı şehit yapmaz ki!? Bu da onların hüsn-ü kuruntusudur; Aynen sizin terör örgütü öldürülmüşlerini "Şehit" olarak adlandırmanız gibi...
-
AÇILIM VE SONRASI!
Şu sorularıma yanıt verseniz daha iyi olmaz mı? Bakın din Show Tv'de Yunanistan'ın "Kos" adasında yaşayan Türk kökenli Yunanlıları (Yunan Vatandaşlarını) gösterdiler. Kimisi Rodos'tan kimisi de başka adadan gelmiş... Kimisi de hep oradaymış... Röportajda haberci, röportaj yaptığı kişinin kökenini soruyor ve şöyle yanıt alıyor: "Türk asıllıyız biz, Yunan vatandaşıyız..." Bakın: "Yunanistan vatandaşıyız" demiyor... Çünkü artık "Yunan" kavramı, Yunanistan'da bir "Ulus Kimliği" olarak kendisini gerçekleştirmiştir. Örneğin ben Kıbrıs'ta askerlik yaptım ve Kıbrıslı Rumlar ile Yunanistanlı Yunanlılar bir ve aynı değildirler. Bulgaristan'dan göçen göçmen yengelerim var ve soruyorum; Akrabaları kendilerini "Bulgar vatandaşı" yani "Türk asıllı Bulgar" olarak tanımlıyorlar... Makedonya'da da öyle örneğin... Ve bu tarihsel olarak Osmanlının, Türkmenlere yaptığı en büyük iyilik... Eğer Osmanlı, zamanında Türk Beyliklerinin o katı beylik yapısını parçalamasaydı, Türkmenler belki de Kürtler gibi hala İlkel Aşiret yapısını, aynen savunuyor ve koruyor olabileceklerdi... Ama öyle olmadı... Osmanlı, Kürtlerin aşiret yapısını korumayı ve Türkmenlerin aşiret/beylik yapısını çözmeyi ve parçalamayı Kendi çıkarları açısından daha uygun buldu... Ve yaptı... Yüzlerce yıl Kürtlerin aşiret yapısı "zamana ve çağa" karşın korunurken, Türkmenlerinki dağıtıldı... Bu, onlarda, toplumsal olarak "Uyum"a açık bir kültür geliştirdi... Beylerini adeta Tanrı'nın Gölgesi olarak gören anlayış silindi gitti... Yönetim ve toplumsal bağ anlayışı açısından değiştiler ama hep Türkmen kaldılar... Ve bu sayede Modern kavramlara açık hale geldiler... Almanya'daki Türk asıllı Almanlar da farklı değil... Alman Vatandaşılar... Bu benim için sorun değil, benim kaygım da değil... Onlar sorun yaşadıklarında, eğer insani değerleri yok ediliyorsa; Onlar hakkında savunu yapmam için onların "Türk asıllı" olup olmamaları değildir kıstasım... Onların, birer insan olarak haklarının yeniyor olmasıdır... Hangi Etnik-Kökenden geldikleri önemli değil... Ama oradaki Türkler, Almanya devletini yıkmak amaçlı bir örgütlenme, ideoloji geliştiriyorlarsa Ben elbette ki buna dahil olmam ve desteklemem... Kısaca: "Kürtler neden hala Aşiret yapısına sıkı sıkıya bağlıdır?"ın toplumsal yanıtı buradadır... "Kürtlük neden Ulusal bir tanımlama olamaz?"ın yanıtı buradadır... "Kürtler Ulusallaşmaya karşı çıkarken (örnekleri forumda fazlasıyla var) Türkmenler niçin karşı çıkmamışlardır?"ın yanıtı da buradadır... Türkmenlerin gösterdikleri bu uyumu, Türkiye'ye başka bölgelerden göçen ve geldikleri bölgelerdeki toplumsal yapıları doğal olarak değişen etnisiteler de göstermiştir; Yani Türkmenlere özgü birşey değildir... Bu, Ulusallaşma sürecini yaşayabilmekle ve İlkel Ortaçağ Feodal/Aşiret yapısından sıyrılabilmekle ilgilidir... Bugün "Türk" adı bir "Ulus" adı olarak kendisini gerçekleştirmiştir; Çünkü bunu gerçekleştirebileceği bir geçmişe sahiptir... "Kürt" adı ise en azından bir kaç yüzyıl daha sadece ve sadece Etnik bir kökeni tanımlamaktan daha öteye gidemeyecek Ve "Türk" adının büründüğü anlama bürünemeyecektir... Bu herşeyden önce bir Kültür sorunudur... Kürtlerin öncelikle "İlkel Aşiret örgütlenmesi"nden vazgeçememesi sorunudur... Kimi Kürtlerin de "Ya hu madem Aşiret yapısı gerçekten ilkel; ben Kürtlerin Aşiret yapısını reddediyorum ama inat değil mi; Türk adı nasıl olur da Ulus adı olarak kendisini gerçekleştirir? Kürt örgütlenmesini kabul etmiyorsam; Türk Ulusal yapısını da kabul etmiyorum!" inatlaşmasından ve kompleksindeni alınganlığından başka birşey değildir... Haa, insanları "Bölücü" diyerek susturabileceğimizi sanıp sanmamamız konusuna gelince: Elbette ki kimseyi susturabileceğimi sanmıyorum... Ama birisi ya bölücüdür ya da değildir... Bir konu hakkında ya yeterince bilgiye sahiptir ve söylemlerini bilgi üzerine temellendirmiştir; Ya da boş ve kuru lafazanlıktan öte gidememiştir... Tarihsel olarak kendisini modern anlamda gerçekleştirmiş bir Ulusal Kimliği ya kabul edebiliyordur; Ya da ait olduğu ilkel kabile ve aşiret yapısının çürüklüğünü sindiremeyip, Sırf bu sindiremezlikten dolayı bir Ulusal Kimliğe hınç besleyip, onu reddediyordur... Bugün sizin "Kürt Sorunu" olarak adlandırdığınız bir olgu varsa Türkiye'de Bu sorunun temellerini, 21nci yüzyıla ayak uyduramayan toplumsal yapılanmaya sahip Aşiretlerde aramanız en mantıklısıdır... O yapıyı çökertmesine izin verilmeyen devlet de hata yapmıştır elbette; Ancak o yapı çözüldüğünde sorunların büyük çoğunluğu hallolacaktır... Hakkari'den Diyarbakır'a kadar Aşiret önde gelenlerinin altında 4x4'lerin olması, Son model cep telefonlarını kullanıyor olmaları; Onları çağdaş yapmaz... Bu, "semer vurma" meselesine benzer... Yazdıklarım açık ve nettir... Saygılarımla...
-
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
Devlet Çatlı'ya resmi olarak "Şehit" ünvanı mı vermiş?
-
AÇILIM VE SONRASI!
Sizi anlıyorum, merak etmeyin... Sadece yanlış bilgilere katılmama gibi katı bir huyum var; o kadar...
-
PkkLI OĞULA 'ŞEHİT' DENİLEBİLİR
Devlet, o devleti oluşturan insan topluluğunun, kendilerine daha iyi hizmet ve toplumsallaşma sağlanabilmesi için yapılandırılmış bir örgütlenmedir. Bir devletin uygulamalarından hoşnut olunmuyorsa belirli durumlarda belirli şeyler yapılır: - Eğer devlet tüm kurumları ile artık işlemez bir hale geldiyse, doğal olarak yıkılma sürecine girmiştir; yıkılır... Yerine yenisi kurulur: Osmanlı Devletinin yıkılarak, yerine yeni devletlerin kurulması gibi... - Eğer devlet kurumları ile hala işler halde ise ancak halka yeterli memnuniyeti veremiyorsa ya da belirli bölgelere belirli hizmetleri götüremiyorsa; o devlete sahip çıkılır ve aksaklıkları bu bilinç ile giderilmeye çalışılır... Bu açıdan "Yurtsever" ve "Hain" kavramları ortaya çıkmaktadır. İlk süreçte, yıkılmakta olan devlet sizi istediği kadar "Hain" olarak adlandırabilir; nihayetinde doğal olarak siz kazanırsınız. Çünkü o devlet doğal yıkımını yaşamaktadır. Aynen, istediğiniz kadar Komünist olmayın; Çarlık Rusya'nın yıkılması ve Komünist Rusya'nın kurulması gibi... Aynen, istediğiniz kadar Kapitalist olmayın; Federasyon Amerikasının son bulup Amerika Birleşik Devletlerinin kurulması gibi... Aynen, istediğiniz kadar Türkiye karşıtı olun; Osmanlı'nın yıkılıp, Türkiye Cumhuriyetinin kurulması gibi... Süreç sonunda kurulan yeni örgütlenme de bir "Yurtsever" olarak yerinizi alırsınız... Doğal süreç işlemiştir... İkinci süreçte ise tüm kurumları işler olduğu halde, bir takım aksaklıklara ve hem de giderilebilecek aksaklıklara dayanarak Halihazırda işler bulunan toplumsallaşma ve örgütlenmeye bir karşı duruş bulunmaktadır... Bu açıdan "Dava"nın güdümünün ne olduğu önem kazanır... Eğer siz var olan örgütlenmeyi, o örgütlenmenin bireylerine rağmen dağıtmayı düşünüyor ve onlara silah çekiyorsanız; Ve bunu o örgütlenmenin bir parçası olarak yapıyorsanız; Elbette ki Hainsinizdir... PKK'lılar insan mı? Elbette ki insanlar... Çatıştığı 18-19 yaşlarındaki PKK'lıyı öldürmek zorunda kaldığını gözleri dolarak anlatan emekli askerler tanıyorum... Elbette kimse ölümü hak etmiyor... Ancak eğer sabitimiz "İnsan Değeri" ise; Kimi kahraman ilan edeceğiz? Kimi şehit ilan edeceğiz? İnsani Değerlere sahip çıkaran, var olan aksaklıkları giderme yönünde çaba sarfedenlere mi Şehitlik vereceğiz? Yoksa insani değerleri bir kenarı bırakıp, maşa olarak silah kullananlara mı? Elbette ki Yunanlı bir asker, vatanını korumak sürecinde can verdiğinde, bu onun toplumu için kutsal bir ölümdür ve benim için saygı değer bir fedakarlıktır... Aynı şekilde vatan savunmasında verilen her can kutsaldır... Ölümü kutsamıyorum ve savaşları reddediyorum... Ancak savaşma mecburiyetinde bu sonuç ortaya çıkıyor... Atatürk'ün Kurtuluş Savaşında söylediği gibi: "Bu durum (savaş alanındaki Türk ve Yunan şehitleri kastederek) insanlık için utanılacak bir durumdur. Ancak ne var ki bizi savaşmak zorunda bıraktılar." Çanakkale savaşlarında da aynı tavrı görürüz... Kısaca: Bir terör örgütü ve siz; diğer bir terör örgütünü "Şehit" ilan edebilirsiniz... Bu sizin ve onların hüsn-ü kuruntunuzdur...
-
ZAZADAN MEKTUP
Birde bana dersin "Güzel yazıyorsun" diye... Ben güzel yazıyorsam; bu yukarıdaki ne? Ben sana söyleyeyim karşılaşacağın cümleyi: "Devlet niçin halkı değil de ağaları muhatap aldı?" İyi de ağa için silaha sarılan da yine o halk değil miydi?
-
ERKEKLER VE KADINLAR
Sevgili mouchette ve Mavi, söylediğim kitap kadın beynini hormonal ve biyolojik açıdan bilimsel verilerle ele alan bir kitap. Bir Erkek olarak kitabı korka korka okudum; Bilirsiniz; kadınların daha ince düşündükleri gerçeğinden korkarız biraz Ama şu var ki kadınlar hakikaten de bu yüzden kaybediyor. İnce ayrıntılar arasında kaybolup gidiyorlar... Derler ya hani; çok bilen çok yanılır... Çok bildikleri için değil ama çok şey arasında kayboldukları için yanılıyorlar... Erkekler öyle değildir; Çok ince düşünmezler, daha yüzeyseldirler ve o yüzden sorunları yanıtlamakta gecikmezler. Doğru ya da yanlış bir sonuca varırlar ve o yüzden deneme-yanılmalar ile doğruya daha çabuk ulaşırlar. Deneyimleri daha fazla olur Kadınlar sadece doğruya odaklanırlar Daha ince düşünüyor olmaları, onlar için bir dezavantaja dönüşür... Tabi bunlar benim kişisel düşüncelerim; Evrensel ya da genel-geçer ve tümüyle gerçek doğrular değil...
-
AÇILIM VE SONRASI!
Anlattıklarımı hala kavrayamıyor olmanız benim sorunum değil. Al işte, yine aynı tavır... Sanki biz Türkiye'nin, Türkiye dışında yaşayan Kürtleri de savunmaması gerektiğini söyledik! Bilader, Türkiye'de, Musul ve Kerkük'te yaşayandan daha fazla Kürt yaşamaktadır; Kuzay Iraklı Kürtler, 1990da ilk önce Türkiye'ye sığınmışlardır... Türkiye'de Kafkaslarda yaşayanlardan belki de daha fazla Çerkez ve Kafkaslı vatandaş vardır... Türkiye'de Arnavutlukta yaşayanlar kadar Arnavut, Bosna-Hersek'te yaşanlar kadar Boşnak, Bulgaristanda yaşanlardan daha çok Pomak vardır... Bulgaristandaki Türkiye ile bağı olan ve Türkiyenin tarihsel sorumluluğunda bulunan bir topluluk olumsuzluklar yaşıyorsa Türkiye elbette ki onlara sahip çıkacak ve kızılca kıyameti koparacaktır... Bunun neyini yadırgıyorsunuz? Ancak Türkiye aynı tavrı Kuzey Iraktaki Kürtler için de, başka ülkelerde yaşayan Kürt kökenli Türk vatandaşları için de göstermek zorundadır; Çünkü Kuzey Iraktaki Kürtler üzerinde de Tarihsel sorumlulukları vardır... Kuzey Iraktaki Kürtlerin de Türkiye üzerinde sorumlulukları vardır... Ancak şunu düşünmek lazım: Kuzay Iraklı Aşiret Reisleri ve Türkiye dışında yaşayan Kürt Kökenli Türk vatandaşları, Türkiye'ye nasıl bakmaktadırlar? Ucundan köşesinden toprak kazanılması gereken bir devlet olarak mı görmektedirler? Yoksa Tarihsel bağları ve sorumlulukları, ortak geçmiş ve gelecekleri olan bir devlet olarak mı? Sizin pek tabi kendinizi bu devletin tarihsel ve Ulusal bir parçası olarak görmediğiniz bellidir... Sizin gibilerin de öyle bakmadıkları bellidir... Peki devletten daha ne sorumluluğu bekliyorsunuz; Henüz Ulusallık ve Vatandaşlık bilincinizi geliştirememişken siz..? Her sorumluluğu Türkiye Cumhuriyetine atmakta çok yeteneklisiniz; Ama ne yazıki olay ve olguları tarihsel bütünlüğü içerisinde ele almaktan yoksunsunuz... O yüzden tahlillerinizin değerli olmadığı kanısındayım; Kusura bakmayın... Saygılarımla...
-
ZAZADAN MEKTUP
Onun filmi de çevrilmişti DemirEfe... Ama bin kere de izletsen; anlatamazsın... Lise'de bir hocam çok güzel söylemişti: "Irkçılık bir kıvılcım gibidir; bir kere düştü zaman, artık düşmüştür..." Kürtçülük de böyledir... Kimi zaman demorasiye bürünür, aydın olmaya bürünür, insan haklarına bürünür, eşitlik ve özgürlüğe bürünür... Ama yine de Irkçılıktır...
-
ERKEKLER VE KADINLAR
Louann Brizendine'nin "Kadın Beyni"ni okumanı öneririm Mavi... O kitabı okuduktan ve Türkiye'de belirli bir dönemde araştırma yaptıktan sonra; Türkiye'de Kadın Algısı konusuna eğilmeye karar verdim direk... Feminizm noktasında elbette değil; Ama kadınlar erkeklerden çok daha ince düşünüyorlar, bu kesin... Ancak çok daha ince düşündükleri için hep vakit kaybediyorlar Valla bak...
-
neden böcek yemiyoruz?
Benim de aklıma hep şu Warner Bros'un çizgi filmindeki sahneler gelir... Hani aç kaldıklarında birbirlerini kızarmış tavuk olarak görürler ya! Süperdir
-
neden böcek yemiyoruz?
Abi "Açlığa karizma olmaz" diyorum, daha ne diyeyim!? Valla Cyrano, o filmdeki gibi bir dağda ya da denizde kalmana bakar abicim... Karşındakileri tereyağlı tavuk kızartması gibi görmeye başladığında sorarım "yer misin?" diye...
-
AÇILIM VE SONRASI!
Örgütlü... Kimler tarafından ve hangi amaçla, kime ve neye karşı örgütlü? Örgütlenmeleri ne kadar demokrat bir tavır içeriyor? "Bilinçli" derken, kemikleşmiş Feodal Kürt Örgütlenmesinden kaynaklanan kültürel yapıyı "Kürtlük" olarak tanımlayan "Bilinçli!" kesimden mi söz ediyorsunuz yoksa? "Türk Kardeşlerine" mi? Pardon ama zaten kendileri de bu ülkenin vatandaşı olmakla birlikte "Türk" değiller mi? Deseniz ki "Türkmen, Çerkez, Laz, vs kardeşlerine" diye; O zaman çelişkisiz bulurum deyişinizi... Ancak şu halde bölücü bir söylem içerisindesiniz ve kardeşlikten söz ediyorsunuz... Tuhaf...
-
neden böcek yemiyoruz?
Bu olayın filmi de çevrilmişti ve izlemiştim... Beni çok etkilemişti zamanında ve o an; Çaresiz kalındığında, hayatta tutabilecek herşeyin yenilebileceğini düşündüm... Ya düşünsenize; Bir dağda kalmışsınız ve teker teker ölüyorsunuz... Hem de açlıktan... Ölenler, o buzulda bozulmamacasına kaskatı duruyor... Kilolarca etten başka birşey değiller... Yemezseniz, siz de öleceksiniz öyle...