Zıplanacak içerik

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. En güzel deneyimleme yolu: Al karşına Kürtçe bilen birisini; Bir de eline Farsça ve Arapça birer sözlük al... O, Kürtçe olduğunu iddia ettiği bir fiil, nesne, isim ya da sıfat söylesin... O sözlüklerden araştırın... Bu kadar... Ben aynı işlemi Ferit Develioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Lügatı ile yaptım, Aynı sonucu aldım... Deniz seviyesinde ve normal şartlar altında da aynı sonuç alınıyor...
  2. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Allah tekrarlatmasın!
  3. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Muhafazakar İslamcılar ile Ayrılıkçı Kürtçülerin kesiştikleri ortak noktaları da bu sanrıdır zaten: "Türk Ulusalcılığı sonrandan çıktı; Kürt ayrılıkçılığını devletin Türkçülük politikası ortaya çıkardı; Hepimiz Müslümanız!" Tabi tabi... Öncelikle şunu bilmek lazım: "Ulus" olgusu, öyle bir 15 yılda ortaya çıkabilecek Ve hele hele bir kişinin dikte ise oluşturulabilecek birşey değildir... Yüzyılları alır... Sizin o güya "İslam Birlikteliği" dediğiniz şey, Osmanlılar zamanında "HİÇ GERÇEKLEŞMEDİ"... Yok böyle birşey... Ulus Birlikteliğine de öyle hop diye geçilmiş değildir. Ulus olabilmenin gerekli tüm tarihsel koşulları gerçekleşmiştir ve Ulus olunmuştur... Fransız Devrimin'den ve Fransız Ulusunun olgunlaşmasından 80 yıl sonrasını düşünün... 1890ları yani... Eminim, Fransız Ulusunun kendisini gerçekleştirmesini sindiremeyenler, Bu 80 yıl boyunca hep şunu deyip durdular: "Avrupada zaten hep Hıristiyan birliği (ümmet) vardı. Almanlar, Fransızlar, Avusturyalılar böyle millet millet ayrılmazdı. Ayrılmalarının nedeni Fransızların politikaları! Zaten Fransız Ulusu kavramı da henüz yeni bişey, daha yeni çıktı; sıcak sıcak..." Sanki tarihsel süreç, onları o duruma itmemiş gibi! Sanki tarihsel süreç, Anadolu Halkını, Türk Ulusallığında birleşmeye itmemiş gibi... Birileri, bir yerlerinden çıkarıvermişlerdir Ulusallığı... Hiçbir Ulusal hareket öyle durduk yere çıkmaz, patlak vermez... Tarihin derinliklerine inen süreçler, toplumları o noktaya iter... Bunun yakın bir tarihte ya da uzak bir geçmişte olması önemli değildir. O toplumsallaşma gerçekleşmiş midir? Evet... Ulusal bir mücadele verip, Emperyalizme karşı başarı sağlamış mıdır? Evet... Devrim yasaları, kendisini kabul ettirebilmiş midir ve topluma ivme kazandırmış mıdır? Evet... Sorun artık sadece İlkel ya da Modern olup olmamadan da çıktı: Artık sorun, bir de; Devrim'i sindirip sindirememe sorunu haline geldi...
  4. Ya hu, adam Almanya'da yaşıyor... Daha neyini kanıtlasın... Ne yapsın; Alman Eğitim Müdürlüğünden yazılı belge mi getirsin!?
  5. Diyarbakırlı: Bir Etnik-Kökenin, kendi dilini geliştirmek, yaşatmak ve bireylerine öğretmek kadar daha doğal bir hakkı olamaz... Bir devletin de bu hakkı çiğnemesi, yok sayması ya da yok etmesi kadar ilkel başka bir yaptırımı olamaz... Fakat anlaşamadığımız nokta şu: Ulus-Devletler, yani vatandaşı bulunan toplumları Din, Dil, Irk ayrımına tabi tutmadan, aynı Ulusun unsuru sayan devletler; O Etnik-Kitlelerin, "Ulus" olarak benimsedikleri ortak bağı Ve o bağın tanımladığı resmi dili Eğitim Dili olarak kullanırlar... Etnik-Unsurların dilleri ise O dile sahip unsurlar tarafından, toplumsal olarak, toplumsal-sivil yapılanmalar ile ve olgular ile geliştirilir ve yaşatılır... Her zaman söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti'nin Kürtçe'yi yasaklamış olması kadar büyük bir hata daha yoktur... Ancak sonunda bu yasak 10 yıl sürmüş ve ne mutlu ki kalkmıştır. Devletin bundan sonra yapacağı tek şey; Kürtçe ya da herhangi bir Etnik-Unsura ait dilin gelişmesine engel olabilecek yaptırımlara, uygulamalara, yasalara son vermesidir; eğer varsa... Siz, Etnik-Kaygılarınıza/Irkçılığa yani işinize gelmeyen bir yasayı "Bizim dilimizin gelişmesine engeldir" diyerek, yürürlükten kaldırmak isteyemezsiniz... Eğitim Dilinin, tek bir dil olması, sizin, Kürtçeyi geliştirmeniz için engel değildir... Resmi Dilin, tek bir dil olması, sizin, Kürtçeyi geliştirmeniz için engel değildir... Kürtçe eğitimin verilmiyor olması, sizin, Kürtçeyi geliştirmeniz için engel değildir... Hiçbir zaman da engel olmamıştır... Siz "Engel" olarak görüyorsunuz diye de engel değildir... Osmanlılarda yüzlerce yıl boyunca ne Kürtçe, ne Türkçe, ne Çerkezce, ne Lazca, ne Rumca eğitim verildi... Hatta adamakıllı bir eğitim kurumu bile yoktu... Olanlar da Arapça ve Farsça veriyordu... Ancak bakın; Ne Türkçe, ne Kürtçe, ne Çerkezce, ne Lazca, ne Rumca unutulmuş değil? Öyle değil mi? Hatta hala Çerkezce ve Lazca eğitim verilmemektedir; Ancak ne Lazca, ne Çerkezce hala "Yok olma tehlikesi altındaki dil" kategorisine girmez... Kürtçe de aynı biçimdedir... Yani, siz, "Kürtçe eğitim verilmiyor diye Kürtçe yok oluyor!" dediğinizde, Buna ancak, önce kendinizi ve sonra Kürtçülük yapan bir ırkçı-duygusalı inandırabilirsiniz... Bilen birisini değil... Siz, gidip, Kürtçe kursları açabilirsiniz; elbette ki açmalısınız... Çocuklarınıza Kürtçe öğretebilirsiniz; elbette ki öğretmelisiniz... Kürtçenizi geliştirebilirsiniz; elbette ki geliştirmelisiniz... Kitaplarınızı ve Şiirlerinizi Kürtçe yazabilir, Şarkılarınızı Kürtçe okuyabilirsiniz; Elbette ki yazıp okumalısınız... Devletten tek isteyebileceğiniz şey, bunlara engel olmamasıdır... Sizin Dilinizde eğitim vermesini isteyemezsiniz... Çünkü Türkiye'de bir tek Kürtler yoktur Etnik-Köken olarak; Onlarcası var... Eğitim Dili, bir Ulusu, bütün yapan, iletişimi sağlayan en temel öğedir... Siz bunu parçaladığınız anda Kardeşlik çağrılarınız anlamsız ve çelişkili kalır... Size "Biz birlikte yaşamak istiyoruz" deseniz de inanmazlar... Düşünün; İlk ve Orta Öğretim ortalama 18-19 yaşına kadar sürüyor... Türkçey'yi 12 yaşında öğrenmiş bireyler bile Lazlar ile, Çerkezler ile, Boşnaklar ile, Türkmenler ile anlaşmakta, Onlara Uyum sağlamakta çok güçlükler çekiyorlar... Kaldı ki bu bireylerin 18-19 yaşına kadar Türkçe'yi yeterli düzeyde öğrenemediklerini düşünün... Aynı Ulusun parçası olan diğer insanlar ile nasıl anlaşacaklar? Onları nasıl bir arada tutacaksınız? Lütfen, "Eğitim Dili Kürtçe Olsun" dedikten sonra; "Biz Kardeşçe Yaşayalım" demeyin; inandırıcı olmuyor... Zira ben, birbirlerinin söylediklerini anlamayan iki kardeşe hiç rastlamadım... Birbirlerini anlayamayan insanların da kardeş kalabileceklerini hiç sanmam... Ne derseniz deyin; Toplum Bilimsel olarak, iletişim güçlüğü çeken ve birbirlerini anlayamayan kitleler: Birbirlerini anlayamıyorlardır işte; bu kadar... Ve birbirlerinin dertlerinin kaygısında olmazlar... Bunu bile bile de Etnik-Dilde eğitim istemek, İster alının, ister alınmayın: Doğrudan, bölücülüktür...
  6. Hocam, sen, Etnik-Kökenini "Kimlik" haline getirmek istedikçe; Talepleriniz her zaman "Devletten Ayrıcalık İstemek" demek olacağını anlayabilmeniz lazım... Sizin Kimliğiniz nedir? Ulusal Türk Kimliği mi? Etnik Kürt Kimliği mi? Siz Etnik-Kökeninizi Kimliklendirme yani Irkçılık peşindeyseniz, Sizin taleplerinize "demokrasidir" diyerek karşılık vermemizi nasıl isteyebilirsiniz? Öncelikle niyetinizin ne olduğunu açıkça söyleyin... Siz, çağdaşlaşmak niyetinde misiniz? Yoksa hala etnik-kökenlere göre toplumsallaşma, klanlaşma, ilkel toplumsallaşma niyetinde misiniz? Kaç kere anlattım; Anlaşılamamış olması, benden kaynaklanmıyor diye düşünüyorum... Ayrıca devlet ne zaman nasıl bir Asimile politikası gütmüş söyler misiniz? Bana, bir Asimilasyon Politikası nasıl gerçekleştirilir, Gereklilikleri ve alt yapısı nasıl olur anlatır mısınız? Ve bundan sonra, bu Asimile Politikasının, Türkiye'de nasıl uygulandığını açıklar mısınız? Bakalım, diğer konularda olduğu gibi; Örneğin, Kürtlerin kökenleri konusunda bildikleriniz! gibi, Asimilasyon konusunda neler biliyorsunuz...
  7. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
    Ben Gizli'yim mesela (aramızda kalsın) ama bir keresinde gireyim bakayım dedimdi; Şimdi browser otomatik giriyo kendisi öyle; Ben karışmıyorum . Hem ileti postaladığında millet anlıyo zaten burda mısın, değil misin? Al işte, aşşağıda gizli birisi var ya; O benim işte! Evet, ben bir "Gizli"yim... Belki bir "Gizli"yim... Ama... Ama, hangimiz gizli olmadık ki zamanında? Hangimiz, kendimizi o bilinmezliğe itmedik? Admin bile olmuştur gizli! Ama bir sır vereyim: Adminler falan görür gizlinin kim olduğunu...
  8. Vay beee... Çok güzel bir mantık, çok sağlam bir kapak... Tebrik ederim...
  9. Çok tuhaf bir olgu... Birileri, bir yerlere mayın döşüyor... Birileri ölüyor sonra... Herkes Orduya yükleniyor; Ordu yaptı diyerek... Yüklenenler de nedense hep aynı kesim: Ayrılıkçı taife... Birileri, bir yerlerde birilerini öldürüyor... Faili Meşhul... Malum; öldüren belirsiz... Herkes Orduya yükleniyor; Faili Meşhulleri Ordu yaptı diyerek... Yüklenenler de nedense hep aynı kesim: Ayrılıkçı taife... ABD'nin çok bilinen bir tarzı vardır; Ergenekon sürecinde bunu biz de yaşadık: Suçlamak istediğiniz kimselere ya da kurumlara yönelik, Onların yaptıklarını iddia edebileceğiniz komplolar düzenlersiniz... Sonra da teker teker ortaya çıkarırsınız; "Ahanda bak bunu sen yapmışsın!" Türk Filmlerindeki gibi; Diskoda dans eden fakir çocuğun cebine, Onu kıskanan zengin çocuk, uyuşturucu torbasını sıkıştırır... Polisi arar... Polis arama yapar; Ve fakir çocuk, tutuklanır: Uyuşturucu ticareti yapmaktan... Sözde Ergenenkon'u ortaya çıkaran ama nedense yok edilen silahlar ve el bombaları gibi... Adnan Aygün'ün ofisinde bulunan silah gibi örneğin: Adam zamanında bulup, polise bildirmeseydi eğer; Şu an hala içeride olacaktı ve gün yüzü göremeyecekti... Silahı buldu ama nedense o silahın ardı araştırılmadı! Erken çıktı çünkü piyasaya, Aygün tutuklanmazdan hemen önce... Şimdi Aygün bu ortamı biliyor ve artık çıkıp konuşamıyor... Sözün kısası şu: İster faili meçhuller olsun, ister bombalamalar, ister mayınlamalar... Artık "Ordunun yaptığı iş bu!" söylemlerine, benim bizzat tanıdığım Kürtler bile inanmıyor; Üzerlerine şüphe koyuyorlar... Ya Pkk'lıların ve Ayrılıkçıların Ya da güya Ayrılıkçı olmayanların savundukları o Faili Meçhulleri; PKK yapıyorsa? Ya kendileri yapıyorsa; Ordu'ya çamur atmak için? Sonuçta adı üzerinde; "Faili Meçhul"... Kimin, neden işlediği belli olmayan bir eylem, suç ve unsuru... Orduya atmak çok kolay... Kolay ama ya siz yaptıysanız bunu? Kemal Sunal'ın filminde vardı: Kemal Sunal, seyyar camcılık yapar... Kızı, camlara taş atar ve kırar... Suçu, çocuklara atar... Sonra gider camı yaptırır ve parasını alır... Camcı masumdur! Çocuklar; hınzır ve suçlu... Yemezler be abi; Adı üzerinde Faili Meşhul... Bir cinayet işlendiğinde, her adli makam önce şuna bakar: Bu suçtan kim nemalanabilir? Bu işlenmiş suç, kimi kârlı çıkarır? Kimin yararınadır? Faili Meçhullerden en çok kimler nemalanıyorsa; Suçu kimin işlediği ile ilgili en önemli ipucunuz elinizde demektir: Hiç şüphe etmeyin... Ayrılıkçılar mı nemalanıyor? PKK'lılar ve DTP'liler mi? Bunların en çok provakasyonunu Kürtçüler mi yapıyor? Suçluyu orada ararım ben önce... Düşmana karşı, görünürde haklı bir savaş başlatmanın en kısa yolu; Kıralın, kendi varisini/oğlunu öldürtmesidir... Ya da öldürülmesine göz yummasıdır... ABD'nin, Pearl Harbour'un bombalanmasına göz yumması; Ya da İkiz Kulelere ve Pentagon'a uçak düşürülmesini gerçekleştirmesi gibi!
  10. İletiniz ve iletim bellidir... Kimin, kimin soyunu, kime dayandırdığı zerre kadar umrumda değil... Siz başkalarının iddialarının temelsiz olduğunu iddia ederken (ki, tartışılır...), Sizin iddilarınızın, aslında ne kadar benzer ve çok daha tutarsız olduğunu tartışıyoruz... Görmezden değildiğiniz şeyleri tartışıyoruz; Geçiştirmeye çalışmayın... Ayrıca biraz gerçekçi olun; Bir Orta Asya Türk Kültürü'ne bakın, Bir de... Neyse, karşılaştırmıyorum...
  11. Benim bildiğim talepler: Ayrılıkçı amaçlar güden Etnik-Kökene dayalı Demokratik olmayan ve Irkçı talepler niteliğindedir. Bu nitelikte değilse, sözünü ettiğiniz talepleri alayım lütfen! Provakasyonu bırakın; Henüz tek bir bilgi ve içi dolu tek bir veri verebilmiş değilsiniz... Yukarıdaki diğer konuyu da geçiştiriyorsunuz, Farketmiyoruz sanmayın! Varsa, o konuda da, en azından bu sefer içini dolduracağınızı umduğum düşüncelerinizi bekleriz...
  12. Alla allaaaaaa... Ben mi anlatamıyorum kardeşim? Diyorum ya açıkça: Herkes, kendi dilini konuşmakta, geliştirmekte özgürdür diye... Bana ne, kim neyi geliştiriyorsa, geliştirsin... Ama devletten "Benim dilimi koru, kolla, ayrıcalık ver" gibi bir şey isteyemez... "Hak, hak" deyip duruyorsun, Neymiş o Hak? Ne hakkıymış? Hangi hakkı verme yetkisindeymişiz de vermiyormuşuz? Birşeyler söyleyip duruyorsunuz ama sadece provakatif söylemlerden ibaret... Biraz altını doldurun olur mu? Doldurun ki ne söylemek istiyorsunuz anlayalım... Sanki hak verip vermeme gibi bir konumdaymışız Ve sanki Kürtler kendi dillerini konuşamıyormuşlar gibi!
  13. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
    Napcaz ki burda?
  14. Ya hu anlaşamıyorlar diyoruz size... İsterseniz hayatımda tanıdığım ve hala daha tanıyor olduğum Kürtlerin adreslerini bile vereyim size; Diyarbakır'lı, Muş'lu, Van'lı, Bitlis'li, Mardin'li... Bir araya geldiklerinde birbirlerini anlamazlardı bildikleri Kürtçe ile... Türkçe konuşmak zorunda kalırlardı, kendi dilleri yetmezdi çünkü, Biri, diğerini anlamaz... Ya; siz haklısınız ve onlar Kürt değildi de bana, kendilerini Kürt diye tanıttılar... Ya da ben haklıyım... Ben kimselerin burada "Yok efendim, öyle bir anlaşamazlık yok!" demelerine prim vermem... Kürtlerin, dillerinin, birbirleri ile bile anlaşamayacak derecede farklılıklar gösterdiğini, Bizzay kendi yaşantılarımdan, gördüklerimden, tanıdıklarımdan biliyorum... İkisi de anne-babalarından, anne-babalarının dillerini gayet iyi öğrenmiş olan; Ancak farklı aşiretlerden ve illerden gelerek buluşmuş iki Kürt! Niçin yalnız kaldıklarında bile Türkçe ile konuşur Ve kendi dilleri ile konuştuklarında birbirlerini anlamazlar? Ben "Kürt Dili Yok" demekten ziyade, "Dil olarak nitelenemeyecek bir lehçe, yapı var" diyorum... Ayrıca inkar ettiğimi söylediğiniz iletiye bir bakın; Hem siz "Kürt" adının "Kart-Kurt" sesinden geldiğini söyleyenlerin, bu savlarını reddedeceksiniz ve onları ırkçılık ile suçlayacaksınız; Hem de, başkası, "Kürt adı Dağ anlamına gelen Kur'dan türemiştir" diyen teoriye, sırf Sümerlere dayandırıyor diye, sahip çıkacaksınız ve ama ırkçı olmayacaksınız! Bu; Turşu'nun limonla yapılamacağını söyleyip, Sirke ile yapmaya benzer... Turşu; yine turşudur, yine de ekşidir... Kürtlerin adlarının "Kart-Kurt" sesinden geldiği iddiası ne kadar doğru ise Kürtlerin adının Sümerce "Kur"dan geldiği de o kadar inandırıcı ve gerçektir... Neymiş efendim; bir de sonuna "Ti" diye bir ek gelmişmiş de... Eeee!? Hah, işte oluvermişmiş "Kürdi!" Bak seeeen! Sanki Puzzle, mübarek... Ekleye ekleye ortaya çıkmışmış! Şaka gibi...
  15. Ya hu şu açıklamanızı, şöyle sağ duyu ile bir okumanızı rica ediyorum... Ama gerçekten bir okuyun... Sümer tabletleri konusunda, dünya çapında tanınan en ünlü kişi, elbette ki Muazzez İlmiye Çığ'dır. Kendisi bile, Sümerlerin "Türk olup olmadığı konusunda" kesin bir ifade söylememekle birlikte, şöyle der: "Sümer tabletlerinin %70ini okudum ve Sümerlerin Türk olmadıklarını söyleyemem" Şunu kesinlikle biliyoruz ki; Sümerler, Türkler ile çok yakın ilişkiler ve hatta etkileşimler içindeydiler... Hadi bu neyse de; Tuhafıma giden şu: Siz, "Kürtler, adlarını, karlı dağlarda yaşamalarından ve karda yürürken 'kart-kurt' sesleri çıkarmalarından dolayı almışlardır" diyenlere bir taraftan ŞİDDETLE karşı çıkarken, Diğer taraftan da "Kürtler, adlarını, dağlarda yaşıyor olmalarından dolayı, Sümerce 'Dağ' anlamına gelen 'Kur' adından almışlardır; bilmem ne eki de vardır falan fistan." diyorsunuz... Ya hu biraz tutarlı olun, tutarlı... Ne fark var, karşı çıktığınız bilgi ile bu bilgi arasında? Sırf, birisinin, Kürtleri, Sümerlere dayandırmasından dolayı mı bu bilgi sizi tatmin ediyor yoksa? Eğer, Kürt adının Kart-Kurt seslerinden geldiğini söyleyenler, bu adı Mısırlıların M.Ö. 5000 yıl önce verdiğini söyleselerdi, o zaman tekrar bu teoriye mi inanacaktınız? Koyu ve sorgusuz bir pragmatizm görüyorum burada ben! Cyrano'nun hep değindiği gibi; Kim yazmış olursa olsun, geçmişe yönelik tarih yazdığınızda, ortaya inanması güç çelişkiler çıkıyor... Hele birde, coğrafyanın adını "Tarihsel Olarak" 'Kürdistan' diye tanımlamışsınız! Pardon ama "-istan" son-eki hangi dile aittir? Hangi dilde, tarihsel olarak "Kürd-istan" tamlaması oluşturulmuş ve benimsenmiştir, söyler misiniz? Bakın, Anadolu için kullanılan kavram çok açık ve net: Bizans ve Avrupa kökenli kaynaklarda geçiyor, 11nci yüzyılda: Turchia... Abi, "Kürdistan" adını kim kullanmış ya hu o dönemde? Ya da ne kadar geçmişten beridir o bölgeye "Kürdistan" deniyor? Ayrıca içinde her "K-R-D" harfi geçen toplumu, kendinize mal etmeyi de bırakın artık. Oldu canım; KaRaDeniz'de zaten "Kürd Denizi" demek, içinde "K-R-D" geçiyor... Hatta "KaRDak Adası"da "Kürd Adası" demek, orada da "K-R-D" var... Ve hatta Türkler, Ergenekon'dan çıkarken de Kürdleri önder alıp çıktılar:, Değil mi ki izledikleri canlı "Kurd"du? Diyebiliriz ki o canlı alelade bir "Kurd" değil, bildiğin Kürdlerdi işte... İçinde "K-R-D" var! Ahmet Taner Kışlalı'nın, çok güzel bir tespiti vardır: "Hiçbir toplum, ırmakların bir yerde yeraltına girip, başka yerden tekrar fışkırdıkları gibi; Binlerce yıl önce siyasi varlıklarını yitirdikten ve dağıldıktan sonra, Binlerce yıl sonra, hiç yok olmamış gibi ortaya çıkamazlar!" Mezopotamya ve Anadolu, uygarlıklar mezarlığıdır... Oralardan geçen kültürlerin, toplumların haddi hesabı yoktur. Bugün; Sümerlerin, Akadların, Babillerin torunları kimlerdir, kesin bir biçimde bilemezsiniz; Tespit edemezsiniz... Kaldı ki, onların Kürt olduklarını ya da Kürtlerin, onların soyundan geldiklerini söylemek, çok havada kalan bir ifade... Örnek vereyim: Yunanlılar, örneğin, Helen kültürü'nü sahiplenirler. Oysa ki bugün "Yunanlı" dediğimiz ve Yunanistan'da yaşayan insanların çoğunluğu "Aka" kökenlidirler. Oysa Anadolu'da yaşayan ve "Helen" dediğimiz uygarlık hep bu Akalar ile savaş içindedirler. En güzel örneğini, yıllarca süren Truva Savaşı'nda görürüz... Aynı ya da bir değildirler; Ancak Yunanlılar, örneğin, bu Helenlere çok sahip çıkarlar. Oysa "Rum" başkadır, "Yunan" başkadır. Rum, "Romalı" demektir, adamların tabiyeti, anlayışları farklıdır... Yunanlıların, onlarla aynı olduklarını iddia etmeleri birşeyi değiştirmez. Anadolu'daki Helenler, kültürel miraslarını, bugün Anadolu'da yaşayanlara, Bizlere bırakmışlardır. Onların mirasları üzerinde yaşarız. Halikarnas Balıkçısına, Truvalıların Türk olup olmadığını sorarlar... Şöyle yanıt verir: "Onlar Türk müdürler, bilemem; Ancak, bugün Türkler, Truvalıların da kanlarını taşımaktadırlar" Fakat bugün kimse çıkıp da; "Ahanda be, biz Truva'lıyız" diyemez değil mi? Yani arkadaşım, boşuna güdümlü tarih yazmayın... Kürtleri dayandırdığınız o toplumlar, siyasi ve toplumsal birliklerini kaybettiler ve karışıp gittiler... Nesilleri, o bölgede eridi, bitti, tanımlanamaz hale geldi... Tarihsel görevlerini tamamlayıp, doğal varlıkları sona erdi... Ardıllarındaki insanların kimler oldukları, tespit edilemez haldedir... Kürtler ise o bölgede; Araplar, Farslar, Türkmenler, Ermeniler ve Rumlar arasında kalmış, Onlardan etkilenmiş; Vardı ise eğer, kendi dillerini yitirmiş; Yoktu ise eğer, aralarında kaldıkları bu etnik-unsurların dillerini karıştırmış ve benimsemiş; Büyük olasılıkla Avcı-Toplayıcı yaşamdan çok da uzun olmayan bir süre önce geçip, Hayvancı-Tarımcı bir yaşamı benisemiş Ve buna dayalı olarak yapılanmış olan Aşiret-Klan İlkel Toplumsal yaşamını hala sürdüren bir kitledir. Bakın, hiç şüpheniz olmasın: Eğer Kürt Toplumu, söylediğiniz kültürel öğeleri, Dünya Medeniyetine verebilmiş olsaydı Ve hakikaten Sümerlere kadar dayanmış olsaydı, Emin olun ki Uyum sorunu çekmezlerdi Çağdaş Toplumsallaşmalara... Farslı bir gazetecinin, Avrupalılara çok güzel bir söylemi vardır: "Onlar, kadınları, cadı diyerek yakarlarken; Farslar, bu coğrafyada, satranç ve tavla oynuyorlardı!" Kürtler, böyle bir süreç yaşamadılar... Hala uyum gösteremiyorlar... O değil de; Dikkat ettiniz mi bilmiyorum: Verdiğiniz bilgiler, kesinlikten ziyade, ihtimallere dayanıyor ve hep soyunun tükendiği bilinen kavimler, Kürtlerin atası! olarak tanımlanıyor! Nesillerinin karışıp gittiği bilindiği halde! Arada, yüzlerce yıllık siyasi otorite ve toplumsal kopukluk olduğu halde! Ayrıca, bölgedeki isimler hep "Kürtçe"ye dayandırılmış, Oysa Farsça'ya dayandırılması daha inandırıcı olurdu... Tarih, "Sanrılar" ile ve "Olasılıklar" ile yazılmaz... "Olsaydı-Olabilir" gibi bir şey söz konusu olamaz...
  16. Noktalama işaretleri, lütfen, noktalama işaretleri kullanalım... Yanıt vermek istiyorum; ancak net bir ifade çıkaramıyorum yazdıklarınızdan... Sıfatlar, nesneler, özneler birbirlerini niteler olmuşlar; Virgül nerede, nokta nerede; Hangi anlamı, hangisi ile bağlayayım bilemedim... Lütfen, noktalama işaretlerini kullanalım... Yalnızca "Kitapların tahrif edilmesi..." konusuna değinmek istiyorum: Kur'an-ın neresinde, İncil ve Tevrat'ın tahrif edildiği yazıyor, Benimle bu bilgiyi paylaşırsanız sevinirim... Ayrıca; Kur'an, eğer İncil ve Tevrat'ın tahrif edildiklerini düşünüyorsa; Niçin tahrif edilmiş o kitapları referans gösteriyor, Eğer asılları yok ise!?
  17. Tevrat'ı aç, oku, son kısmının o kitap olduğunu göreceksin. Müslümanlar ayrı bir kitap olarak ele alır, Yahudilere göre Tevrat'ın son kısmıdır.
  18. Ben "Kürtler yoktur" demiyorum. "Kürt" adıyla anılan bir halk kitlesi elbette vardır. Bu halk kitlesinin içerisinde, o halk kitlesinin neredeyse yarısını kapsayacak kadar Kürtleşmiş başka Etnik-Unsurlar'da bulunmaktadır. Örneğin; 1914 Ermeni Tehciri ile Kürt Aşiretlerinin boyunduruğuna girerek Kürtleşen Ermeniler vardır. Abdülhamit'in Hamidiye Alayları ile Kürtlere verilen güç ve ayrıcalıklar nedeniyle, Kürtlere bağlanarak Kürtleştirilen Türkmenler, Araplar vardır. Yavuz Selim'in Alevi-Türkmen kıyımı nedeni ile Sünnileşerek Türkmenliğini korumak zorunda kalan ya da Aleviliğini koruyarak ama Kürtleşmek zorunda kalan Türkmenler vardır. Osmanlı içerisinde, Osmanlı'nın dibinde, Kürt Aşiretlerinin yüzlerce yıl varlıklarını koruyabilmelerinin, Buna karşın hepsi neredeyse devlet niteliğinde olan Türkmen Beyliklerinin bugüne var olamamasının Osmanlı'nın izlediği politikalar ile çok büyük ilgisi var. Kürt Aşiretleri, Aşiret sistemleri ile Osmanlıya hep destek vermişler, Türkmen Beylikleri ile Osmanlı ile çatışma içinde olmuştur. Galip gelen Osmanlı'da o beylikleri dağıtmış, kimini balkanlara sürmüş, Kimini de, kendisine taraftarlık yapan Kürtlerin boyunduruğunda Kürtleştirmiştir. Kürt-Alevisi dediğiniz kitlelerin kökeni de budur; Alevilik, bir Türkmen inanç sistemidir. Asimile edilmişlerdir. Siz göremiyorsunuz ama Osmanlının, Türklere yaptığı bu kıyım Ve Kürtlere yaptığı bu kayırma, Yüzyıllar süren uzun süreçte Türklerin yararına, Kürtlerin zararına olmuştur. Kürtler, yüzlerce yıl Aşiret sistemini korumuşlar ve Uluslaşma/Çağdaşlaşma sürecini yaşayamamışlardır. Uluslaşmak/Milletleşmek için, Feodal sistemin yıkılabilmesi, Aşiret sisteminin kırılması gerekir. Ama sizin savunduğunuz o Kürt yapısı hala çağdaş toplumsallaşmalara uyum sağlayamıyor, sağlayamıyorlar... Aşiret yapısını bırakamıyorlar... Osmanlı Türkleri katletti ama onların Beylik/Aşiret sistemini yıktı. Toplumsal bağları kırılan Türkler, Uluslaşma sürecine girdiler doğal olarak Ve Irk kimliğini kaybettiler. Irksal toplumsallaşmalarını kaybettiler... Yani, Ulus bilincini geliştirdiler ve 19ncu yüzyılda, Anadolu'da Ulus bilincini olgun halde gerçekleştirdiler. Kürtler, bu süreci yaşamadı, yaşayamıyorlar. Dolayısı ile Kürt olmak bir Etnik-Kökeni tanımlarken, Türk olmak artık bu tanımı aşmış, Ulusal bir ada bürünmüştür. Siz de Türk'sünüz, bir Çerkez'de Türk'tür... Anne-babanız da birer Türk... Ama istemiyorsanız, başka bir ülke vatandaşlığına-uyrukluğuna geçebilirsiniz...
  19. Sen neyi protesto ediyorsun kardeşim ya? Neyi akla mantığa bürümeye çalışıyorsunuz? 23 Nisan, bu ülkenin Cumhuriyet Rejimi'nin ilanı günüdür... Aynı zamanda Evrensel bir niteliğe bürünmüş olan bir Çocuk Bayramı'dır... Ulusal Birliği temsil eder, bütünlüğü temsil eder, içinde yaşadığınız devletin temel taşlarını temsil eder... Eğer bu yapıyı protesto ediyorsan, seni terörist ilan ettiklerini iddia ettiğin kimseleri zatan haklı çıkarıyorsun... Sen ortak değerlere sahip çıkma, Sonra da "bize terörist diyorlar" edebiyatını işle... Oldu, gözlerim doldu...
  20. Ben, Kürtlerin, 21nci yüzyılda hala Ortaçağ Aşiret Sistemi ile yaşadıklarını bilirim... Geçmişte vardılar ya da yoktular... Ben, güçlü ve köklü medeniyetlerin, öz hallerini, binlerce yıla karşın koruyabildiklerini biliyorum. Hint, Çin, Türk, Mısır, Arap, Fars, Yunan/Helen, Roma... Özgün hallerini ve kültürlerini, büyük oranda, olumlu ve uyumlu değişmelerle korurlar... Kürtler? Yani "şu, evet evet şu Kürtlere özgüdür!" diyebileceğimiz! Kürtçe ya da Kürt Kültürü, ne kadar özgündür? Çerçevesi, tipolojisi nedir? Yoktur... Ayrıntılamak istemiyorum... Gördüğünüz gibi, bir Kürt, Kürt Irkçılığı yaptığı zaman Demokrat oluyor ve kendisini de öyle niteliyor... Ancak bir Irkçı olmaMAmıza karşın, bir gerçekliği söylediğimizde, biz, Demokrat olmamakla suçlanıyoruz...
  21. "Zebur" bir din adı değildir. Tevrat'ın son bölümünün adıdır. Ayrı bir dinin de kitabı değildir. Bence asıl şaşılacak şey şu: Sanırım asıl hikmet de bu olsa gerek... Allah, kendi kutsal sözlerinden oluşan kitaplar gönderiyor... Her defasında, kutsal ve Allah sözü olmalarına rağmen yanlış anlaşılıyorlar. Sonunda en sonuncusunu gönderiyor; Ancak o da herkes tarafından yanlış anlaşılıyor... Şunun hikmetine bakın(!), sözlerini ne kadar da yanlış anlaşılmaya meyilli söylemiş(!)... Selametle...
  22. Afedersiniz ama sizin amacınız nedir, onu söyler misiniz? Yazdıklarım oldukça açık ve net... Atatürk zamanında oluşturulan müfettişlikler ile Kürtlerin oturdukları bölgelerde Sosyolojik çalışmalar yapıldı. Kürtleşen Türkmen kitleler tespit edildi. Bunların bir kısmı da Abdülhamit zamanında Kürtleştirilmeye başlanmıştı tekrardan ve biliniyordu o dönemde, olgu henüz tazeydi. Ancak Yavuz'dan beridir Kürtleştirilenlerin yeniden Türkleştirilmeleri ile ilgili bir faaliyet gerçekleştirilmedi. Bu, oralarda görevlendirilmiş kimilerinin gerekli gördüğü halde yapılmadı. Siz Kürtleştirilen Türkmenlerin varlığına hikaye diyebilirsiniz. Acı olan, sadece "hikaye" diyerek geçiştirebilecek kadar sağduyunuzu yitirmiş olmanızdır. Yavuz Sultan Selim'den tutun, Osmanlı'nın Türkmenlere ve Kürtlere karşı izlediği politikalar besbellidir. Önce oturup bir sormalısınız: "Ya hu kardeşim, Türkmen Beylikleri zamanının en güçlüleri iken ve Kürt Aşiretlerinin adı duyulmazken, Ne oldu da bu Türkmen Beylikleri yok oldu da, Kürt beyliklerini kim yaşattı, kolladı?" Daha önce bunları çok anlattım ama siz çok daha sert bir ön yargıya sahipsiniz, Açıklamak gereği bile duymuyorum... Kürtleştirilen Türkler son zamanlara ait bir şey değildir. Siz duymamış olabilirsiniz, o benim sorunum değil. Bu olgu yüzlerce yıldır var. Siz ve sizin gibi insanlar sahip çıkmadığı sürece de, Siz ve sizin gibi "hikaye" olarak adlandıracak insanların var olması kaçınılmazdır...
  23. Hıristiyanlar tek bir Tanrı'ya inanmazlar, Teslis'e inanırlar. Ayrıca hadi 3 dini biliyoruz: Hıristiyanlık, Musevilik, Müslümanlık... Dördüncüsü hangisi? Ayrıca o inançları "Büyük" yapan nedir? Sizin o inançlardan birisine inanıyor olmanız mı? İnananlarının sayısının fazla olması onları gerçek kılmaz; Kandırabilme yetilerinin yüksek olduğunu ve kanabilecek insan sayısını gösterir...
  24. Etnik anlamda Türk olmaktan söz etmeniz o kadar anlamlı değil. Türkiye'de Türk Etnik-Kökeni çok dağılmıştır, aile aile tanımlayabilirseniz, tanımlarsınız belki; Ancak toplumsal olarak Türk Irkına dayaşı bir toplumsallaşma yoktur Türkiye'de. Etnik olarak "Biz Türkler" dediğinizde kimleri kastediyorsunuz örneğin; Kimlerdir bunlar, nerede yaşarlar? Hayır, Orta Asya'dan gelen Oğuzlar yani Türkmenler gelirlerken kimseyi getirmediler. Ancak Anadolu'ya gelişleri ile birlikte, Anadolu'ya Turchia denilmeye başlanmıştır. "Türk" adı Selçuklular ile başlayan ve Osmanlı'nın politikaları ile parçalanan o Etnik-Topluluğu tanımlamaktan Bu süreç sayesinde sıyrılmış ve tüm Anadoludaki halkları niteler hale gelmiştir. Irklar, toplumsal varlıklarına göre nitelenirler. Türkler, Osmanlının, Türklerin aşiret yapısını yıkmasından ve bir kısmını da Kürtleştirmesinden bu yana Irksal/Aşiretsel bir birliktelik sağlamıyorlar. Onları da Ulusallığa iten zaten bu süreçtir. Evet, Kürtlerin önemli bir kısmı, hele hele Kürt-Aleviler Türkmen kökenlidirler. Türkiye Cumhuriyeti bu gerçeğe Atatürk zamanında sahip çıkmış; Ancak Atatürk'ten sonra ve özellikle Türk-İslamcılığın, Çok partili düzene geçiş sürecinde ivme kazanması ile Osmanlı Sevdalılığı yükselişe geçirilmiştir. Dolayısı ile Osmanlılar bir "Türk Devleti" olarak tanımlanmaya çalışılmış, Doğal olarak da "Türkleri Katleden Osmanlı" imajı engellenmiştir. Benim tuhaf bulduğum şey ise şu: Bugün, Kürtçüler, ben Kürtlerin, Türkmenleri Kürtleştirdiklerini söylediğimde buna karşı çıkıyorlar... Bir çok konuda da beni "Resmi Tarihçilik" ile suçluyorlar... Oysa, kendileri, özellikle 1950lerden beridir sürülen Türk-İslamcılığın güdümlü tarih anlayışını sürdürüyorlar... Ve Osmanlının, Kürtleri de kullanarak, Türkmenleri Kürtleştirdiğini kabul edemiyorlar... İşlerine gelmiyor çünkü, bir çoğunun kökeninin aslen Türkmen olabileceği gerçeği... Kaygı ve Korku, Kompleks oluşturmuş durumdadır bu gerçeklik onlar için... Eğer bir resmi tarihçilik varsa, bunu kendileri yapıyorlar en başta... Sizin "Olmayan Bir Şey" dediğiniz bu süreç, bütün gerçekliği ile geçmişimizde yatıyor... Kürtçe konuşan Avşar'lar, Çepniler gibi Türkmen soyları var bu ülkede... Hangi Kürtçe'yi bilenler yapacak bunu? Daha Van'lı bir Kürt ile Mardin'li bir Kürt karşılaştıklarında Kürtçe anlaşamıyorlar... Çok iyi hatırlıyorum, lisans okurken, Van/Muradiye'li bir arkadaşım ile Diyarbakır/Ergani'li bir arkadaşım Kürtçe ile anlaşamıyorlardı. Aynı şekilde Muş/Varto'lu veya Ağrı/Bayezıt'lı Kürtler de birbirleri ile anlaşamıyorlardı, iyi Kürtçe bilmelerine karşın... Hangisi tespit edecek o eksikliği, neye göre tespit edecek? Bende bunu diyorum işte... Eğer Kürtçe geliştirilmeli ise bunu Kürtler yapabilirler ve yapmak haklarıdır. Ancak devletten, o dili geliştirmek ya da korumak gibi bir hak talep edemezler... Çok farklı birşey söylemiyoruz...
  25. Ya hu sen diyorsun ki "Şu şu harflerin kullanımının önünü açsın"... Ee bu ne demek? Bir kere Abece'nin tümden değiştirilmesi demektir... Türkçe'de yani Resmi dilde kullanılmayan harflerin, kullanılıyormuş gibi kabul edilmesi demek... Siz, özel olarak bu harfları kullanabilirsiniz, devletin ve başka bir kurumun buna karışmaya hakkı yoktur. Kaldı ki klavyenizde bu harflerin olmasına da karışmıyor değil mi? Ancak resmi bir tanımlama getirilmesini isteyemezsiniz. Ha, ama devlet şuna karışmamalı; Bir dile özgü açılacak sivil kurslara, kültürel faaliyetlere ya da yazınlara karışmamalı ve engellememeli... Karışması da yalnızca Ulusal Güvenlik çapında olmalı... Ve şu "İlk Etap" lafına da bitiyorum... "Son Etap" nedir peki?

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.