Zıplanacak içerik

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Fuzuli... Bütün sabrımla, anlamayanın siz değil de, anlatamayanın ben olduğumu kabul ederek, söylemek istiyorum ki; "Ordu'nun Darbe yapması demek, Ordu'nun, doğrudan siyasete karışması demektir ve bu kabul edilemez; Ordu'nun siyasete karışması demokratik değildir, çağdaş değildir." Bundan hareketle, şunu ekliyorum: Ordu, kendi yapısını ve Anayasa'nın kendisine verdiği yetki ile irticacı hareketleri engellemekle yükümlüdür. Fethullah Gülen ve cemaati bir siyasi oluşum değildir ve Fethullah Gülen, Ordu'ya sızma emrini vermiştir; bu eyleme girişmiştir. Dolayısı ile Ordu'da kendisini korumakla yükümlüdür... Fethullah Gülen'e Akp/Siyaset aktif ve kanıtlanabilir bir destek vermişse, Ordu yine de siyasete karışmamalı belki ama yine kendisini korumaya yönelik önlemleri almalıdır... Bu, Ordu'nun en doğal hakkıdır. Adamlara "Madem ki bize sızma isteğiniz var, buyrun efendim, kapımız size açıktır" diyecek değil herhalde! Fuzuli... Yine, bütün sabrımla, anlamayanın siz değil de, anlatamayanın ben olduğumu kabul ederek, söylemek istiyorum ki; "Demokrasiler silahla ve güç ile korunmazlar. Demokrasinin koruyucusu ne Ordu, ne de Polis gibi silahlı kuvvetler olabilir... Ancak Demokrasiler, Demokrasi karşıtı oluşumlara da izin veremez ve bu çerçevede yasalar ile önlemlerini alır. Eğer önlemlerini alamıyor ise, ortada demokratik bir ortamdan söz edilemez." Ordu, kendi içerisinde, kendi yapısını koruyacak önlemler alabilir; kendini koruması için illa ki siyasete karışması gerekmemektedir. Fakat öncelikle siyasiler, ordunun kendini korumasına da müdahale etmeye çalışmaktadırlar ve ardından da ordu'yu siyasetin içine çekerek, demokratikleşmeye sekte vurmaktadırlar. Türkiye'deki darbelerin hepsi, siyasilerin etkin çağrısı ve yöntemleri ile yapılmıştır, ordu buna alet olmuştur; bugün darbe karşıtı olan Fethullah bile 80 darbesini alkışlamıştır; bugün güya yargılamaktadır; bu bir çelişkdir... Bu milletin hiçbir yerde durduğu yok; ne isteyip istemediğini kendisi bile bilmiyor: Zira önce Asala, ilkeli ve aydın bürokratlarımızı katletti... Sonra Hizbullah, Aydın ve okumuş insanlarımızı katletti... Aynı süreçte PKK ve türevleri de halkı birbirine düşürdü... Bunlar bir amacın, üç ayağıydılar ve başarılı oldular... Şimdi halk; Onları temsil eden aydın ve ilkeli bürokratlardan, Onlara yol gösteren aydınlardan Birbirine kaynaşmış olmaktan mahrumdur... Yazıktır...
  2. Fuzuli; Ben Darbeci bir zihniyete sahip olmadığım gibi, ne Ordu'nun darbe yapmasını onaylıyorum ne de siyasete karışmasını... Ben diyorum ki; Siyaset ile Ordu ilişkisi karşılıklıdır: Ordu, Siyasete karışmamayı taahhüt ederken, Siyaset'te, Ordu'ya karışmamayı taahhüt eder ya da etmelidir... Atatürk'ün anlayışı da bu şekildedir... Fakat bu ilkeyi, hangisi çiğnerse, diğeri de ona göre savunma mekanizması geliştirmek zorunda kalır... Ordu, siyasete etki etme eylemine giriştiğinde; Siyaset'in bir takım kararlar alarak, bunu önlemeye çalışması gerekliliktir... Siyaset, Ordu'ya etki etme eylemine giriştiğinde, Ordu'nun bir takım kararlar alarak, bunu önlemeye çalışması gerekliliktir... Dolayısı ile Akp, Darbe zihniyetine karşı bir takım önlemler almaya girişebilir; Eğer öyle bir etkiyi gerçekçi olarak kanıtlayabilirse... Kaldı ki Akp bundan daha fazlasını yapmış; Ordu'nun siyasete karışmasını önlemeğe giriştikten sonra, Ordu'ya etki etmeye kalkışmıştır... Ordu'nun bünyesine etki etmeye kalkışmıştır, dolaylı olarak da olsa... Bunun yanında, Ordu'ya etki etmek kararlılığında olduğu bilinen Fethullah ile ilişkisi toplumca da bilinmektedir; Ordu tarafından da kestirilebilmektedir... Ordu, siyasete ya da Akp'ye karışsın demiyorum; Fakat bir Tarikat'e karışma hakkına sahiptir... Siyasilere karşı ise bir kendini koruma önlemi alma hakkına da sahiptir... Eğer o partinin, o tarikata etkin bir desteği var ise ve bu çok net bir biçimde kanıtlanırsa; İlk saldırıyı Akp'nin yapmış olduğu ve Ordu'nun da gereğini yapacak kararlılıkta olması gerektiği açıktır... Olgu, bunu gerektirir... Amerikasını cartını curtunu bilmem ben; Olay budur... Ayrıca çalışmalarım var...
  3. Fethullah Gülen'in zerre kadar sevmem; Hatta Apo ne kadar tehlikeli ise, Fethullah Gülen çok daha tehlikeli birisidir Türkiye için... Bu ülkenin belirli kuruluş ilkeleri vardır ve bu ilkelere düşman birisi, Doğal olarak bu ülkeye de düşmandır... Fethullah Gülen, Ordu'ya sızmayı hedef göstermiş birisidir... AKP, irticanın odağı ile ilişkisi olduğu savı ile anayasa mahkemesine gitmiş bir partidir ve irticai eylemleri bilinmektedir. Dahası, AKP'nin Fethullah ile olan ilişkisi de bellidir... Askeriye, kendisini hedef göstermiş bir yapı ile mücadele etmek hakkına sahiptir. Ordu, siyasete karışma hakkına sahip değildir. Fakat herhangi bir tarikat, kendisini hedef gösterdiğinde, karışmak gibi bir hakkı elbette vardır. Ayrıca Ordu'nun siyasete karışamazlığı, karşılıklı bir ilkedir: Siyaset'te Ordu'ya karışamaz ve etki edemez... Dolayılı yoldan da olsa güdüm altına alamaz, almaya kalkışamaz... Siyaset bu ilkey bozduğu anda, Ordu, elbette ki karşı önlem alacaktır, savunmaya geçecektir. AKP'nin kararları ve Fethullah'ın hedefleri, Ordu'yu savunmaya geçmek ve önlemler almak zorunda bırakmıştır; Olay budur... Ordu'nun en temel görevlerinden birisi de, irticai eylemlere karşı koymaktır... Fethullah, İrticai bir yapılanmanın başıdır ve Ordu doğal olarak asli görevini yapmaktadır. Ben, açık ve net konuşmayı severim... Her ne kadar işine gelmeyenler, anlamazlıktan gelse de söylediklerimi; Şu söyleyeceğim şey işinize geleceği için, anlayacağınızdan zerre kadar şüphem yok!: Eğer o belge gerçek ise, ordu gereğini yapmıştır... Eğer o belge gerçek değil ise; Ordu görevinin yapamamaktadır...
  4. Ben, devletin olumsuz bir takım yasaklamalarının karşısında olduğumu bin kere söyledim... Boşuna provakasyon yapmayınız... Nasıl ki devletin, bir etnik unsurun kültürünü ve dilini yasaklamasına karşıysam, Etnik-milliyetçiliğe/Irkçılığa da karşıyım... Ayrıca, öyle bir yazmışsınız ki, sanki ben gitmişim de koymuşum yasaklamaları... Beni, o yasaklamaları koyanlarla aynı kefeye koyabilmenizin nedeni nedir? Amacınız nedir arkadaşım sizin? Ben bin keredir demiyor muyum, devletin o türlü uygulamalarını desteklemediğimi? Daha ne yapayım? Neyi anlamıyorsunuz? Derdiniz nedir?
  5. Bunlar bir yana Gelincik; Hepsi, Laz ya da Çerkez olduklarının da bilincinde; Türk Ulus Kimliği'ni de kabul edebiliyorlar... Ee, çünkü adamlar bir kere Irkçı değiller ve Türk Olmanın, bir ırka mensup olma anlamına gelmediğini biliyorlar...
  6. Ya hu Biji... Valla bıktım artık anlatmaktan... Ben, o dillerin geliştirilmesine, var kalmasına karşı mı çıktım? Karadeniz'de ne kadar kaldığın önemli değil, benim bir tarafım bizzat Laz... Ben de yeterince o dillerin yaşaması ile ilgili kaygılara sahibim, merak etmeyin... O dillerin geliştirilmesi konusunda devlet bir takım yasalar çıkarabilir; Ancak o dilleri geliştirmek, devletin sorumluluğunda değildir; Halkın sorumluluğundadır... Devletler, halkın ortak değerleri üzerinden hareket eder... O yüzden Eğitim dili de, Resmi dil de, o ulusun ortak değeri haline gelmiş olan dil olarak tespit edilir. Ben size açıkça soruyorum: Siz, bu ülkede, bu ülkenin tüm etnik unsurları ile birlikte bir bütün olmak kaygısında iseniz; 18 yaşına kadar ortak bir dilde eğitim görmeyip, ortak bir değer yaratamamış farklı etnik kökenden insanların iletişim kurmalarını ve bir bütünlük sağlamalarını nasıl sağlayabileceksiniz? Telepati ile mi iletişim kuracaklar? Yoksa ben Kürtçe'nin öğretilmesine ya da gelişitirilmesine karşı değilim ve bunu hep söyledim... Fakat Eğitim dili, aynı ulusun farklı etnik kökenlerinden olan insanlar arasında ortak değer yaratan en önemli gereçtir... Ha ama diyorsanız ki: "Kardeşim diğer etnik unsurlar umrumda değil; kimse ile bir bütünlük oluşturmak istemiyorum, o yüzden mecburi eğitim sürecinde Kürtçe eğitim görmek istiyorum..." Size "Bölücü/Ayrıştırıcı" dediğimizde gocunmayın...
  7. Türkiye'de onca Etnik-Unsur var ve hiçbirisi Ulusal tanımlamadan rahatsız değil... Kimi Kürtlerin rahatsız olmasının temel nedeni de kendi Irkçı amaçlarına ulaşmak için bir "Tiran" yaratma çabalarıdır. "Tiran" nedir? Eski anlamını bırakın; Tiran, kendi amacınızı haklı kılmak üzere yarattığınız ve yıkmaya yöneldiğiniz yapı ya da akımdır. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti'nin doğal Tiran'ı, Osmanlı idi... Siz de kendinize yapay bir Tiran yaratma çabasındasınız ve bulabildiğiniz tek şey; Ulusalcılık... İyi de niçin bu yapıdan bir tek Kürtler şikayetçi? Neden Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Araplar şikayetçi değil? Neden hepsi uyum içinde ve benliklerini koruyorlar? Evet arkadaşım; Ulusal Anlayış asla Faşizanlık değildir... Siz sindiremiyorsunuz ve Etnik-Kökenci/Irkçı düşüncelerinizi haklı kılmanıza yarıyor diye, o iddia gerçeklik taşıyacak değil... O eylemleri Kürtlük adına yaptığınızda, bu elbette ki bir Irkçı yaklaşım olur... Çünkü Kürtçülük, Ulusal bir akım değildir; Irkçı bir akımdır... Bir Ermeni, Arap, Fars, Türkmen ya da Laz, çıkıp "ben Laz kökenli bir Kürtüm" diyemez... Çünkü öyle bir tarihsel kökeni, gerçekliği yoktur... Fakat "Ben Laz kökenli bir Türk'üm" diyebilir...
  8. Sadece Faşizm değil... Bu süreci destekleyen Kürtlerin aynı zamanda Irkçı olduklarını da eklemek lazım...
  9. Olamaz... Çünkü, Kürt Etnik Kökenli olmayıp da kendisini "Kürt Ulusunun Öğesi" olarak tanımlayabilecek bir Etnik unsur olmadığı gibi, Kürtlük de bu Ulusal yapıya bürünebilecek bir potansiyelde ve yapıda değildir. Biraz gerçekçi olun... Bugün bir Kürt devleti kurulduğunda, halk tabakasının ve devletin örgütlenmesinin niteliği nasıl olacaktır? Sadece Kürt Etnik-Kökeninden gelenlere dayanacaktır elbette... Siz, "Hadi Ulus Olalım" demekle olunabilecek sanıyorsunuz sanırım Ulusallığı... Yok efendim, öyle olmuyor ne yazık ki! Tarihsel bir süreci barındırır; O toplumsal yapının, o Ulusal yapıya bürünebilecek özellikte olmasına dayanır... Kürtlerde bu özellik yoktur... Son 60 yıldan söz etmiyorum farkındaysanız; Atatürk döneminden söz ediyorum... Kaldı ki, Türkiye'nin son 60 yılından böyle şikayetçi olan birisinin, Özerklik gibi bir şeyi savunabilmesi ve bir yönetimin güdümünde yaşamayı istemesi zaten çelişki... İncirlik'teki Amerikan Askeri ile Aşiretleri mi bir tutuyorsunuz? Ne alakaları var?
  10. Nedir bu "Demokratik Özerklik"? Türkçesi şu: "Bizim henüz bir Ulus olabilme yeteneğimiz, öyle bir toplumsal gerçekliğimiz yok; kendi aramızda bile bir bütünlük sağlayamıyoruz. Ne bir ideolojik altyapımız ve ne de devlet yönetmeye dair kültürel ve örgütsel birikimimiz var. Bu süreci gerçekleştirebilecek tutarlı bir ideoloğumuz, önderimiz bile yok! Bizi bir arada toplayabilecek bir ülkü de yok! O yüzden devlet bize özerklik versin; biz zamanla, bu 50 yıl olur, 60 yıl olur, belirli bir devlet politikası edinelim ve zoraki uluslaşma yoluna gidip, Kurmançi olmayanları bile Kurmançileştirelim; sonrasında... hala özerk kalırız canım, lafı mı olur!" Lafı ılıtmayalım: Bir kesim Kürtler, bugün için bir millet niteliği kazanamayacaklarını ve bunun tek çaresinin de özerklikte geçtiğini; Irkçı bir devlet kurmanın ve Irkçı bir toplumsallaşma sağlayabilmenin tek yolunun bu olduğunu gördüler... "Özerk Yapılanma"nın özellikleri ne olacak? İyi bir tahlil edin, toplumsal, kültürel ve örgütsel yaptırımları ne olacaktır, inceleyin... Amaç; "Biz kendi başımıza Irkçılığa dayalı bir Kürt Bütünlüğü sağlayamıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti bize yardım etsin"dir Özerklik talebinde... Arkadaşın birisi, bir kitlenin ne kadar çok haysiyetli olduğundan söz etmişti... Örnek vereyim: Türk Ulusu'nun, Kurtuluş Savaşı'nda aldığı en kilit noktası karar şu idi: "Manda ve Himaye kabul edilemez." Hangisi daha onurludur ve haysiyetlidir? Bir devletten bölünmek istediğiniz gerçeğini, uzun bir sürece yayarak "yok yok, özerklik istiyoruz" perdesine bürüyüp, devlet deneyimi edinmeyi amaçladığınız bu süre içersinde, o devletin yamağı gibi yaşayıp, sonunda Irkçı bir devlet kurmak amacı ile toplumsallaşmak mı? Yoksa, bünyesinde bulunduğunuz devletin ve toplumun çağdaş ve ortak değerlerine uyum sağlayıp, onurluca yaşamak mı? Özerklik, demokratikçeymiş! Hiç bilmesek, yutturacaklar!!!
  11. Niye her yanlışı Türkiye'de bulmak gibi bir alışkanlığınız var? Ermenistan'ın hiç suçu yok değil mi? Hiç yanlışı yok!!! Eğer Türkiye taraflardan biri ise; Kesinlikle suçludur! Budur sizin algınız... Hep görüyoruz... Türkiye ile Ermenistan sınırının açılmasının Türkiye'ye ekonomik olarak öyle ahım şahım bir yararı yok; Türkiye'nin zaten Asya ile bağlantı açısından geliştirmekte olduğu ve Gürcistan üzerinden giden hat projeleri vs. var... Gerçi AKP onların da altına dinamit koymaya hevesliydi ama, neyse... Nedeni belli oldu: Ermenistan'ı bahane edecekmiş meğer! Ermenistan ile sınırın açılmasının ne yararı olabilir? Ermenistan'daki Ermeniler, Türkiye'deki Ermeniler'den çok daha kötü durumdalar ekonomik olarak. Ve Diaspora'dan besleniyorlar. Eğer Türkiye kapıları açarsa, diaspora'nın, Ermenistan üzerindeki güdümü zayıflayabilir. Gerçi AKP bu amaçla yapmıyor bu işi; sırf taviz olsun da neyden taviz verirsek verelim mantığı ile yapıyor ama ister istemez böyle bir getirisi de olabilir. Hocalı Katliamı'nın hesabı da elbette ki sorulmalı ve Azerbaycan yalnız bırakılmamalı; Fakat şu da var ki Azerbaycan da hala Kıbrıs'ı tanımadığı gibi Kıbrıs'ta yaşanan katliamları da sorgulamıyor bile! Demek ki her ülke, ilişkilerinde pragmatist davranıyor... Yine de bu, Hocalı Katliamının hesabını sormamayı gerektirmez ama Türkiye en azından, madem ki zamanında, o olayı sahiplendi; Bu tutarlılığını sürdürmeli ve onurlu bir duruş sergilemeliydi.... O zaman sahiplenip, şimdi görmezden gelmek, tutarsızlıktır...
  12. Bir de, aynı ülkenin, farklı etnik-kökenlere sahip tüm vatandaşlarının iletişim kurabilmelerini, anlaşabilmelerini, ortak değerler yaratabilmelerini sağlayan "Ulusal Dil" vardır. Örneğin; Fransızca, İngilizce, Almanca, Rusça, Çince birer "Ulus Dili"dirler. Hayır, millet olabilmek için birilerinin dillerini unutması elbette ki gerekmiyor; Anlamadığım şey şu: Niçin, her tartışmada; "Kürtler kültürlerini unutmasınlar" dememe karşın, sanki aksini söylemişim gibi propaganda yapma kaygısı taşıyorsunuz? "Kürtler Kürtçeyi unutmasınlar, hatta geliştirebilsinler" dememe karşın, sanki aksini söylemişim gibi propagada yapma kaygısı taşıyorsunuz? Ben, "Kürtler, anlaşabilsinler diye dillerini unutmalıdır" mı dedim? Bir dil o kadar kolay öğrenilmiyor. Hele hele aynı ülke içinde bulunan farklı kökenden insanların ortak paydası olan bir dil için, çok daha hassas davranılır her zaman. Bugün burada Kürt, Çerkez, Laz, Arap etnik kökenli insanlar bir arada tartışabiliyorlar çok rahat bir şekilde; Türkçe ile... Bunların hepsinin, ancak 18 yaşından sonra Türkçe öğrendiklerini düşünün! 18 yaşından sonra öğrenmiş olduğunuz bir dile ile, farklı etnik kökenler arasında bir ortak değer yaratamazsınız. Sizin kaygınız da zaten bu toplum ile bir bütün olmak değil; Farklılaşmak, ayrışmak, parçalanmak... Ben, baba tarafımdan etnik-dil olan Laz'ca ile eğitim görüp, Türkçe'yi 18imden sonra öğrenseydim... Çerkez arkadaşlarımız Çerkezce ile eğitim görüp, Türkçe'yi 18lerinden sonra öğrenselerdi... Siz Kürtçe ile eğitim görüp, Türkçe'yi 18inizden sonra öğrenseydiniz... Arap arkadaşlar Arapça eğitim görüp, Türkçe'yi 18inden sonra öğrenselerdi... Diğerleri de aynı biçimde olsaydı... Bugünkü yaşınızı baz alın; ben 26 yaşımdayım: 7 yıldır biliyor olduğunuz bir dil ile ortak bir değer yaratabilir miydiniz? Bizim kaygımız, ortak değerlerimizi yaratabilmek, yaşatabilmek... Sizin kaygınız ise ortak değerleri zayıflatmak, yok etmek: Bu, bu kadar açık ve net... Kürtler, Lazlar, Çerkezler ya da diğerleri elbette ki kendi etnik-dillerini unutmamalı ve geliştirmeliler. Bin kere söyledim: Devlet, geliştirmeleri yönünde engelleyici bir uygulama koyuyorsa; kaldırmalıdır... Fakat Ulusal Dil; tektir... Ve her birey bunu öğrenmekle yükümlüdür... Ulus Dili konusundaki hassasiyet ile Etnik-Dil ile ilgili hassasiyeti aynı kefeye koyamazsınız... Derdi, bu ülkenin diğer etnik-kökenlerde insanları ile bir bütün olmak gibi bir kaygı ve hassasiyet olmayan birisi için iş değişir... O zaman etnik-dil ile eğitim konusunda inat edebilirler; Bir ırkçı için normal bir eğilimdir tabii ki...
  13. Richard Dawkins bu konu ile ilgili olarak şuna benzer birşey söyler: "Darwin, çağının hemen tüm Avrupalı bilim adamları gibi Irkçı söylemlerde bulunmuştur, edindiği bilgiler belki onu böyle düşünmeye itmiştir... Fakat sonuçta böyle bir yanlış bilgiye sahip olması, evrimin olmadığı anlamına gelmez" kabilinden... Darwin'in ırkçılığa kayan söylemleri kabul edilemez belki, fakat bunun Evrim ile alakası nedir? Taliban'ın terörist bir Müslüman olması, İslam'ı/Müslümanlığı kötülemeyi mi gerektirir? Böyle düşünün birde?
  14. Çok ne anlıyorum ve başka anlama çekmiyorum... Türkiye'de Kürtler ile ilgili karmaşa 1500lere dayanır... 1800lere gelene kadar Kürtleştirilen Türkmenleri/Alevileri görmezden gelmeyin! Ayrıca Osmanlı 1800lerde Türkçülük gütmemiştir; Aksine Abdülhamit ile birlikte Kürtlere büyük ayrıcalıklar tanınmış ve İslamcılık güdülmüştür. Tanzimat ile birlikte Osmanlıcılık ile birlikte İslamcılık ağırlık kazanmıştır. Türkçülük ise İttihat ve Terakki'nin başta olduğu 1908 ve 1914 yılları sürecinde güdülmüştür, daha fazla değildir. Anayasa, kimsenin Etnik-Kökenine dokunmamaktadır... Ulusal-Vatandaşlık bağının tanımını yapmaktadır: Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı her birey, vatandaşlık bağı ile "Türk" olarak nitelenir... Irkınızı zerre kadar önemsemez... Türk ırkını da zerre kadar önemsemez... Aynı Ulusun bireyi olmakla gurur duyan bir sürü Etnik-Unsur varken, siz niye gocunuyorsunuz? Kökeninizin Kürt olmasını yadsımıyoruz; yadsıyanlara da karşı çıkıyoruz... Ulus birlikteliğini adlandırıyoruz "Türklük" ile... 18 yaşına kadar etnk-dil ile eğitim almış olan aynı ülkenin insanlarının ortak değeri ne olacak? Hangi dili öğrenip, hangi dil ile anlaşacaklar 18 yaşından sonra? Ya da öğrenebilecekler mi? Türk Dili, bir Ulus dilidir ve Kürtlerden başka herkes bunu seve seve kabul eder, benimser... Siz niçin illa ki Etnik-Dil ile eğitim görmek hevesindesiniz? Irkçılık değil midir bu? Ayrıştırmacılığa, iletişimsizliğe neden olmaz mı? Aynı ülkenin insanı olan Türkmenler, Çerkezler, Arnavular, Lazlar, Boşnaklar, Araplar, Farslar, Kürtler, Zazalar hep etnik dillerde eğitim görünce, nasıl bir ortak kimlik yaratabilecekler? Bunu nasıl sağlayabileceksiniz? Bir de tutup, ayrıştırmacı olmadığınızı söylüyorsunuz ve kendinizi Alperenciler ile Ülkücüler ile ayrı tutuyorsunuz... Ne farkınız var onlardan? Onlar da Ulus Kimliği yerine, Türk Etnik Kökenini dikte ediyorlar... Siz de Kürt Etnik Kökenini... Aynısınız, hiç farkınız yok...
  15. Ayrıca şunu her zaman söylemişimdir ve eski iletilerimden de bulup gösterbilirim: Her zaman söylediğiniz zihniyeti, bölücülük ile eş değer tutmuşumdur ve Türk Etnik Milliyetçiliği güden Alperenciler, Ülkücüler ya da benzerleri ile Kürt Etnik Milliyetçiliği yapanların birbirlerini beslediklerini söylemişimdir... Ben bunu bu kadar açık ve net bir biçimde her zaman her yerde dile getiririm... Ve yukarıda söylediğinizin aksine; O tavır da bölücülük oluyor ne yazık ki...
  16. Ben de bunun doğru olduğunu, ancak bunun bir de tarihsel yani taa Osmanlı'ya kadar dayanan temellerinin olduğunu ve bugünkü sorunun da tam olarak bu yapının korunmasından dolayı gerçekleştiğini söyledim... Bunda anlaşılmayan ne var? Ya hu Biji, on bin kere mi yazmam gerekiyor? Irk ya da Kültür olarak ne olup olmadığını ya da ne olup olamayacağınız zerre umrumda değil... Anlattığım şeylere bir bakar mısın? Ben sizin Türkmenleşmenizden mi söz ediyorum? Elbette ki "Uyum"dan kastettiğim şey o değil; anlamazlıktan geliyorsunuz... Toplumun büyük kısmı "Töre Cinayeti"nin ne olduğunu unutmuş, ama bir kısmı hala bu geleneği sürdürüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı "Başlık Parası"nı geçmişte bırakım, ama bir kısmı hala bunu sürdürüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı "Berdel" "Levirat" gibi uygulamaları bırakmış, ama bir kısmı hala bunu sürdürüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı "Kız çocuklarını erken evlendirmek"ten vazgeçmiş ve okumaları gerektiğini kanıksamış, ama bir kısmı hala erken evlendirme ve okutmama kafasını sürdürüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı "Kan Davası" geleneğini bırakmış, ama bir kısmı hala bu geleneği sürdürüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı "Aşiret ilkel toplumsallaşması"nı bırakmış, ama bir kısmı hala sürdürüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı Anayasal ve Çağdaş Medeni Hukuku benimsemiş, ama bir kısmı hala Tarikat ya da Aşiret Töre yasaları ile yaşamaya çalışıyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı, büyükşehirlere gittiğinde, farklı etnik-kökenden insanlarla aynı mahallelerde yaşayabilirken, bir kısmı illa ki kendisiyle aynı etnik-kökenden gelen insanlarla guruplaşarak mahalleler kurmak gibi bir yapılanmaya giriştiğinde; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı aile kurmayı belirli bir plan dahilinde yapıp, çoluk-çocuk edinmekle ilgili korunma yollarını ve gerekliliğini kabul ediyor, ama bir kısmı hala düzinelerce çocuk yapmayı güçlü ve köklü olmanın göstergesi olarak kabul ediyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı, kadınların toplumda artık etkin bir yer edinmesinin gerekliliğini kabul ediyor, ama bir kısmı hala kadını alınıp verilen ve hatta takas edilen bir nesne olarak görüyor ve üremekte kullanıp, başını önünden kaldırmaması gerektiğini düşünüyorsa; Bu Uyumsuzluktur... Toplumun büyük kısmı, Uluslaşabilmenin ne demek olduğunu benimsemiş, ama bir kısmız hala Etnik-Kökenine göre bağ kurma peşindeyse; Bu Uyumsuzluktur... Size kültürünüzü değiştirin derken, Kürtlüğünüzü bırakın demiyorum... Bugün Ulus Kimliği kabul ettikleri halde tüm Etnik-Unsurlar kültürlerini yaşatmaktadırlar... Ayrıca o yapının kırılması, her zaman var olan kültürleri daha da güçlendirmiştir... Haysiyet konusuna gelince: Kitleleri neye göre haysiyetli ya da haysiyetsiz ilan edebiliyorsunuz? Ve madem ki Kürtler daha haysiyetli, Neye göre? Siz, bir Etnik-Kökeni haysiyetli kılmakla, ırkçılık yapmış olmuyor musunuz? Biraz tutarlı olur musunuz? Ayrıca beni Türk Solu denilen kesimle bir tutmak huyundan da vazgeçiniz... Ne o kesimdenimdir, ne Alperenci, ne Ülkücü... Ben Devrimciliği ve Bilimselliği ilke edinmişimdir ve gerçekliği ispat edilmiş şeylerden başka bir şeyi savunmam... Türk Irkı dediğiniz Orta Asya'lı ırkın ne yapıp yapmadığı, ne olup olmadığı zerre kadar umrumda değil... Orta Asya'lı bir Kazak'tan, bir Özbek'ten, bir Türkmen'den daha fazla ilgilendiriyor beni bir Hakkari'li Kürt... Görmek istediğiniz gibi nitelendirmeyin beni... Ayrıca, dediğim gibi: Bir toplumbilimci, Aborijinlerin, hala kabile anlayışı ile yaşadıklarının tespitini yaptığı zaman, onlara hakaret etmiş mi oluyor?
  17. Siz (ve ben), Kürtlerin adlarının "Dağlarda yürürken çıkardıkları kart-kurt sesi"nden gelmediği konusunda taraftarız... Fakat siz değil miydiniz, Kürtlerin adının "Sümerlerde -dağ- anlamına gelen 'Kur' ve -dağlı- anlamına gelen 'Kurtye' adından geldiği"ni söyleyen? İlk teori ile ikincisi arasında ne fark var? Öyle ki Sümerler ve dilleri binlerce yıl evvel yok oldu... Onlardan arta kalanlar binlerce yıl bir örgütlenme kuramadı... Oldukları yer birçok kere farklı halklarla karıştı, yok oldu... Ve yine de kendinizi Sümer ilan edebildiniz... Başkası söylüyor diye küçümsediğiniz teorinin aynısını, siz kendiniz kabul edebiliyorsunuz! Böyle çelişki olur mu? Ayrıca "Türk" adının kökeni konusunda bir süreklilik vardır ve tarihsel bir kopukluk yoktur. En eski Çin yazıtlarında bile geçen bir adlandırma olduğu gibi, o adı taşıyan topluluklar, hiçbir zaman tarihsel bir yok oluş ya da kopukluk yaşamamıştır... Örneğin, binlerce yıl önce yok olup, binlerce yıl sonra "aha biz geldik" demek gibi bir tuhaflık sergilemezler...
  18. Uçan Şahin ve Biji Tirkiye... Ben, Kürtlerin toplumsal yapıları ve tarihsel temelleri ile ilgili bir takım tezlerde (ki aslında gerçekliklerdir) bulunuyorsam eğer; Siz bu konulara hakim iseniz ve eğer muhatap iseniz; Bunun gerçek olmadığını ispatlamakla yükümlüsünüzdür... Şu halde, kendinizi muhatap ve konuya hakim kabul ediyorsunuz; Fakat tek bir bilgi kırıntısı bile yazamıyorsunuz... Gelin tartışalım şu Kürtlerin, bu güne kadar Aşiret yapısını nasıl koruyabildiklerinin toplumbilimsel ve siyasi, tarihsel, toplumsal gerçekliklerini? O yapının kültürel öğelerini, özelliklerini, kafa yapısını ve toplum psikolojisini ele alalım? Kürtlerin bu açıdan kültürel olarak kazanımlarını ve toplumpsikolojilerini, edinimlerini ve katkılarının ne olup olmadığını ele alalım... Kürtlere ne kazandırmıştır, ne kaybettirmiştir; irdeleyelim? Bu yapıdaki bir topluluk, neye uyum sağlayabilir, neye sağlayamaz; Buyrun bilgi verin... Öyle, beni ırkçılıkla falanla filanla suçlamak çok kolay... Bende buraya iki slogan atar ve sizi birçok şey ile suçlayabilirim... Ve bunlara da sadece kafası ancak sloganlar ile uyarılabilen eğitimsiz kitleler kanabilir... Biz işimizi Bilim ile, toplumsal ve tarihsel gerçeklikler ile sürdürürüz, onlara dayanırız... Buyrun, bana, söylediklerimin tarihsel ve toplumsal olarak aslında gerçek olmadığını kanıtlayın... Değilse laf atıp kaçmak tartışma etiğini hiç uymuyor... Benim dayanaklarımın ne olduğu çok açık... Siz beni, Türk Irkçılığı ile kendisini kaybetmiş zihniyetin temelsiz teorileri ve sanrıları ile bir tutarak, Beni karalamak gibi bir çabaya girebilirsiniz; Öyle olmadığımı beni tanıyan herkes bilir ve o yüzden bu benzetmenizi ciddiye bile almıyorum...
  19. Diğer toplumların, yüzlerce yıl sürecinde Feodal/Aşiret yapısından kurtulup Uluslaşabilmelerine karşın, Kürtlerin bu Aşiret Yapısını yine yüzlerce yıldır koruduklarını ve bu yüzden Uluslaşamadıkları gerçeğini, Ve bugün yaşanan toplumsal sorunlarında tam olarak bundan kaynaklandığı gerçeğini, Kürtlerin, diğer toplumlarla olan uyumsuzluklarının nedeninin de bu yapının onlara benimsettiği kültürden kaynaklandığı gerçeğini öğretiyorum... Ve emin olun ki, bu konuları, sizden kat be kat daha iyi biliyorum...
  20. Yapma lütfen Ali... Diyelim ki ben, sizin evinizi, kumarda birisine devrettiğiniz ile ilgili bir belgenin var olduğunu iddia ettim... O belgenin varlığı mı ispatlanabilir? Yoksa yokluğu mu? Ve yükümlülük kimdedir? Yani; İddia eden kişi olarak ben mi o belgenin var olduğunu ispatlamakla yükümlüyümdür? Yoksa siz mi olmadığını ispat etmekle yükümlüsünüzdür? Benim bildiğim; Eğer birisi bir iddiada bulunuyorsa, o belgenin gerçekliğini kanıtlamak yükümlülüğü de o kimseye aittir... Ve o iddianın gerçekliğini kanıtlayana kadar, o iddia hikayedir... Çağdaş Hukuk'ta şu vardır: "Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur" Suçu ispatlanmadığı yani belgenin gerçekliği kanıtlanmadığı durumda; O suçlu ilan edilen taraf: Masumdur... Gerçekliğini ispat edemediği belgeye dayanarak, birisini suçlu addetmek ise elbette ki "Yalan" ya da "İftira"dır... İşin felsefesine girmeye gerek yok; Hukuken de böyle...
  21. Siyasi ve iktidare gelmiş bir partinin işleyişine, Ordu'nun karışmasının karşısındayım... Elbette ki Ordu'nun AKP'yi bitirmek gibi bir eylemi, planı varsa; Bu, Darbeci bir zihniyettir ve onaylanamaz... Fakat, Ordu, kendisine sızmayı ve kendisinde kadrolaşmayı hedef göstermiş bir Tarikat'ı hedef alabilir mi? Elbette ki... Fethullah Gülen, Ordu'ya sızmayı hedef göstermiş bir kimsedir... Üyeleri de bu yönde çalışmaktadır... Laik yapısını korumakla yükümlü olan Ordu, kendisini hedef gösteren bir yapılanmayı, elbette ki hedef olarak tanımlayacaktır. Bundan daha doğal başka hakkı daha yoktur... Ordu'nun Siyaset'e, Siyaset'in Ordu'ya karışmaması, karşılıklı bir ilkedir. Ordu, Siyaset'e karışmamayı taahhüt ederken; Siyaset'te Ordu'ya karışmamayı taahhüt eder... Fakat Siyaset, Ordu'yu hedef almış bir tarikata destek veriyor Yani Ordu'ya dolaylı da olsa etki etmeye çalışıyorsa; Yine Ordu'nun kendini savunma hakkı doğacak ve eyleme girişecektir: Elbette ki bu etki sürecini ispatlamak koşulu ile... Dolayısı ile; Ordu Siyaset'e karışmamalı... Siyaset'te Ordu'ya karışmamalı... Eğer bir Tarikat, Ordu'yu etkisine almayı hedef haline getirmişse; Ordu'nun o Tarikat'a karşı önlemleri ya da eylemleri elbette ki olacaktır... Fakat, Siyasi bir parti ve hele hele baştaki parti O tarikat ile bu yönde bir ilişki içerisinde ise Ordu yine elbette ki kendisini savunacaktır... Bundan daha doğal bir şey daha olamaz... Düşünsenize; İktidarın yaptıkları şu yönde: Fethullah'ın alt yapısını besleyen sistem İmam Hatip Liseleri... ve İmam Hatip Liselerini, Akp, Düz Liseler konumuna getirmeye çalışıyor... Bu, aynı zamanda İmam Hatiplilerin, Ordu'ya da doğrudan girebilmeleri anlamına geliyor; En azından AstSubay kadrosundan... Son dönemde AstSubaylıktan Subaylığa geçiş de kolaylaştırıldı... Umarım bu size bir ışık tutar...
  22. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Evet, %100 yeterlidir... Hatta hepsini kopyalayabilirim size... Kanser hastasına "Siz ne yazık ki kansersiniz" demek, o kişiyi küçümsemek demek değildir. Kürtler ile ilgili söylediklerim, sizin sindiremediğiniz ama onların kendi gerçeklikleridir... Örneğin; Afrikalı kabilelerin, helikopter'e, uçan bir hayvandır diyerek taş atıp kovalamaya çalıştıklarını gördükten sonra; O insanların hala teknoloji ile tanışmadıklarının tesbitini yapmak Ya da Aborijinlerin hala kabile kabile bir totem etrafında yaşadıklarını tanımlamak Ve toplumsal yapılarının modern olmadığını belirtmek de hakaret değildir... Öyle ise Freud, "Totem ve Tabu" kitabı boyunca, Aborijinler'e sayfalarca, hakaretin birini indiriyor diğerini bindiriyor! Öyle mi? Kürtlerin toplumsal gerçekliklerini anlatıyoruz Diyarbakırlı...
  23. Katılıyorum ve hatta şüphe bile duymuyorum böyle olduğundan... Nasıl ki birileri Münevver'in cesedi üzerine üşüştü ve nemalandıysa; Birileri de o Ceylan'ın cesedini dramatize edip, kendileri onu kullandılar, nemalandılar ve üzerine üşüştüler... 34 PKK'lının her birini; ayağına gitmiş ve yarımşar saatlik sorgulamış, hemencecik de karar vermiş Mahkeme'nin kararının "Uygun" olduğunu savunanlar ve hatta uygunsuz olduğunu düşünmek bile istemeyenler; Ceylan hakkında verilecek karara da, yapılacak tespite de güvenmek zorundadırlar. Ancak olay yine aynı kafa yapısı: "Hep biz haklıyız! Biz ne dersek, o doğrudur!" Yüzyıllardır süren; aynı toplum yapısının içselleştirttiği aynı toplumsal mantık: "Biz diyorsak; doğrudur!" Ceylan'ı kimin öldürdüğü ya da nasıl öldüğü önemli değil; Askeri mi karalamak istiyorlar? Ölen kişinin kim olduğu da önemli değil... Askeri karalayın; Mahkeme ya da Savcı, askerin suçsuz olduğunu kabul ederse, bağırın: "Bu devlet bize sahip çıkmıyor!" Niye? Çünkü onların kafasındaki kararı vermedi o savcı! Ama Mahkeme, DTP'nin kapatılmaması yönünde mi karar verdi? Güvenin o zaman mahkemeye... Çünkü onların kafasındaki kararı verdi... Ama güdümlü bir Mahkeme, o 34 katilin "Pişman değiliz, Sayın Apo'nun öğüdüyle indik" demelerine karşın "Aman efendim, pişmansınız işte; ama henüz pişman olduğunuzu bilmiyorsunuz!" diyerek salıverdi mi? Hah, işte o zaman güvenin mahkemelere... Çünkü onların kafalarındaki kararı verdi... Ancak onların işine gelmeyen bir karar mı verdi mahkeme? Hemen bağrışırlar: "Bu devlet bizi dışlıyor!" Ya hu bu kadar korkunç büyüklükte bir kompleks, kişilik karmaşası olur mu? Bu nedir böyle yaaa! Annemin bir lafı vardır; "Bilmem neyden nem kapmak" diye... Vicdan ve Onur dediğimiz şey, sadece toplam 10 harflik iki kelimeden ibaret oluyor kimileri için...
  24. Öyle yapıyorum... Benim hayatta en sevmediğim şey "Siz-Biz" ayrımıdır... İstediğiniz kadar iyi niyetli olduğunuzu düşünün; "Siz-Biz" ifadesi ile başlayan her tümcenin, en baştan ayrıştırmacı-ötekileştirici olduğunu düşünüyorum... Ben hala Kürtleri "Biz" olarak görüyorum; Sizin, Kürt olmayanları "Siz" olarak nitelemenize karşın... Yine anlamamışsınız... Size, Aşiret yapısına sarıldınız demedim... Hatta, Aşiret yapısının yıkılmasını istediğinizi söylediğinizi de ifade ettim... Benim söylediğim şey; Aşiret yapısının yıkılmasını istemenize rağmen, O yapının sonucu olan, o yapının oluşturduğu kültüre, sıkı sıkıya bağlı olmanız; O yapıyı/etnik oluşumu kimlik haline getirmeye çalışmanız Ve toplumsallaşmanızı, Etnik-Kökeniniz üzerinden gerçekleştirme amacında olmanız... Düşüncelerinin değiştirip değiştirmemekte özgürsünüz... Ancak şöyle düşünün: İki kişi var ve birisi "Ak'ı çok severim" diyor, diğeri de "Beyaz'ı çok severim" diyor... Bunları "Ak sevenler" ve "Beyaz sevenler" diye ayırabilir miyiz? Hayır... İkisini de aynı guruba alırız... Ak = Beyaz'dır çünkü... O yüzden, sizi de, söylemlerinizin örtüştüğü kesim ile birlikte andığımızda, Bundan gocunmayın... Oradaki "Siz" ifadesini, kişisel algılamayın... Bakın, Teokrasinin yıkılmaya mahkum olduğunu söylerseniz, bu gerçekçidir; Çünkü teokratik olduğu halde yıkılmış devletlere bir sürü örnek verebilirsiniz... Sosyalizmin yıkılacağını söyleyebilirisiniz, bu gerçekçidir; Çünkü Sosyalist olduğu halde yıkılmış, parçalanmış sistemlere örnek verebilirsiniz... İmparatorlukların yıkılacağını söylerseniz, bu gerçekçidir; Çünkü imparatorluk olduğu halde yıkılmış devletler vardır... Irkçı olduğu için yıkılacak sistemlerden söz edebilirsiniz; Çünkü örnekleri vardır, yıkılmış... Ve bunlardan daha modern toplumsallaşma örnekleri verebilirsiniz... Çünkü hepsi yıkılmış ve yerine yeni bir model gelebilmiştir... Fakat henüz Ulus Devlet anlayışı bir yıkıma girmemiştir. Hatta hala çok dinamiktir ve canlıdır... Bunu, PKK ve Kürtlerin tavırları karşısında Bu Ulusun tüm diğer etnik-unsurlarının aynı duyguda birleşebilmesinden de anlayabilirsiniz... Örneğin Çerkezler: "Aman canım, ölenler nasılsa Çerkez değil" dememişlerdir... Ya da Lazlar veya Boşnaklar... Hepsi aynı ortak tepkiyi vermişlerdir... Mavi, zaten böyle bir Türkiye'de yaşayabilmeyi öngörüyorum! Bunun neyini tartışacağım? Diliniz, dininiz, ırkınız ne olursa olsun; Zerre umrumda değil... Aynı topraklarda, birlikte yaşama azminde olmaktır aslolan... Fakat şöyle de bir gerçeklik var: Bu farklı unsurları bir arada tutan şey ne olacak? Hangi bağ olacak? Örneğin; Lazlar 18 yaşına kadar Lazca eğitim gördü; Kürtler Kürtçe; Çerkezler Çerkezce; Ermeniler Ermenice; Araplar Arapça; Farslar Farsça; Rumlar Rumca; Boşnaklar Boşnakça; Arnavutlar Arnavutça; Makedonlar Makedonca; Türkmenler de Türkçe ve hatta Zazalar Zazaca; Soraniler Sorani... 18 yaşına kadar, aynı topraklarda yaşadığı insanlarla ortak bir iletişim bağı geliştirememiş bunca etnik unsuru, 18 yaşından sonra yetişkin ve tek bir etnik kökene ait bireyler olarak yetiştirdiğinizde, hangi bağ ile bağlı tutacaksınız birbirlerine ve nasıl sağlayacaksınız iletişimlerini? Birisinin, diğerini ötekileştirmesine ne ile ve nasıl engel olabileceksiniz; 18 yaşına kadar ortak bir değer oluşturamadıkça? Buyrun, Ulusal Bağ'dan daha modern bir toplumsal bağ örneği geliştirin ve bunun gerçekleşmiş örneğini gösterin... Ayrıca Ulus Birlikteliğinin çökmüş bir örneğini de verip; Yerine hangi daha modern bir toplumsal bağın gelişmiş olduğunu örneklerseniz, sevinirim... Zira ben, düşüncelerimi, ütopyalar üzerine değil, Var olan ve gerçekleşmiş olan olgular ve olaylar, kavramlar üzerine kurarım; Hayallerle işim olmaz... Ortak bir kimlik, ortak değerler üzerinden yükselir... Siz, farklı etnik kökenden unsurlar bir arada tutmak için, nasıl bir eğitim sistemi, nasıl bir toplumsal bağ, nasıl bir resmi dil kabulü öngörüyorsunuz? Bu ülkede sadece Kürtler yok; Bunu aklınızda tutunuz... Ben o sıralarda henüz çocuktum ne yazık ki... Ancak o sıcak dönemlerde birşeyler yapabiliyor olsaydım, yapardım... Şimdi ne yapıyorum? Merak etmeyin, birçok insana/öğrenciye, sizin o mağara duvarıdaki gölge olarak tanımladığınız toplumsal bağın Ne kadar gerçek olduğunu gösteriyorum... Umarım sevinmişsinizdir...
  25. Çok kötü yaa, hala bu çağda, kadınlara "Toprak/Tarla" gözüyle bakılması...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.