Zıplanacak içerik

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Dayı'dan her zamanki gibi mükemmel bir yanıt:
  2. Çinlilerin, topraktan insan yaratmak gibi bir amaçlarının olduğunu hiç sanmıyorum. Ancak eğer, topraktan insan yaratmak diye bir şey varsa ve bu bilimsel bir şey ise Mutlaka bir gün o da başarılır...
  3. Çok zekiceydi...
  4. Mavi, söylediklerimi anlamamış olmanız konusuna girmiyorum bile... Ben, sizin ya da diğer kimselerin "Aşiret Yapısı Yoktur" dediğini iddia etmedim zaten... Sanki "Siz, Aşiretlerin varlığını reddediyorsunuz" demişim gibi niye davranıyorsunuz; Ne alaka? Nedir bu? Yazımı daha dikkatli okumanızı tavsiye ederim... Aksine, siz Aşiret yapısının varlığını ve kaldırılması gerektiğinin gerçekliğini kabul ediyorsunuz; Fakat, o yapının size benimsettiği kültürü ve dünya algısını, yaşantısını da, ne tuhaftır ki, sıkı sıkıya tutuyorsunuz, savunuyorsunuz... Bu bir çelişkidir... Örneğin; İnsanların öldürülmesine karşı çıkıp, katillere çiçek sunmak gibi bir çelişkidir... Unutmadan; Ne tuhaftır ki, bende aynı şeyi sizler için düşünüyordum... Mavi, hep söylüyorum; Amerika'nın Irak'ı "Ben oraya demokrasi ve özgürlük götürüyorum" diyerek işgal etmesi ve insanları katletmesi Demokrasiyi ve Özgürlüğü, Amerika'nın yansıttığı şekilde mi algılamamızı Ve Özgürlük ve Demokrasi'ye karşı çıkmamızı mı gerektirir? Başka bir örnek vereyim: Atatürk 1907de İttihat ve Terakki'ye katılıyor. Katıldıktan hemen sonra, İttihat ve Terakki'den, Ordu ile Siyasetin içiçe olup olmaması kaygısı nedeniyle ayrılıyor. Atatürk; Ordu'nun siyasete, siyasetin de orduya karışmaması gerektiğini savunuyor... Dolayısı ile Atatürk, daha o dönemde Darbeci zihniyetine de karşı, Ve bundan sonra İ.T. ile aralarına keskin ayrımlar giriyor... Ondan hemen sonra İ.T. Darbe yapıp, Abdülhamit'i tahttan indiriyor... Ve dahası, Atatürk çok partili düzene geçiş denemelerinde şunu şart koşuyor: Siyasete atılacak olanlar, Ordu'dan istifa edecekler... Kazım Karabekir istifa ediyor ve İttihat ve Terakki'nin başına geçiyor... Yani Atatürk, Askerin siyasete karışması ve darbe yapması konusunda kesin bir fikre sahip Ve her zaman da bunun arkasında durmuş: Asker, siyasete karışamaz... Bugüne değin darbe yapanların tümüne bakıyoruz, Darbelerini "Biz Atatürkçüyüz" diyerek yapmışlar... Onların "Atatürkçüyüz" propagandası yapmış olmaları, Atatürk'ü Darbeci yapar mı? Ya da o Darbeciler, gerçekten Atatürkçü müdürler? Hangi iktidar ya da hükümet "Ulusalcıyız" diyerek neler yapıyor... Onların "Ulusalcılık"ın altına sığınmaları, Ulusalcılığı, Irkçı ya da herhangi bir Etnik-Kökene Karşıtlık anlayışı anlamına sokmaz... Aynen Yavuz Selim'in İslam'ın altına sığınarak binlerce Alevi'yi katletmesinin sorumluluğunu, İslam'a yükleyemeyeceğimiz gibi... Aynen Amerika'nın Demokrasi'nin ardına sığınarak binlerce Iraklıyı katletmesinin sorumluluğunu, Demokrasi'ye yükleyemeceğimiz gibi... Ulusalcılığın ardına sığınarak yapılanları da Ulusalcılığa yükleyemezsiniz... Benim savunduğum şeyi "Senin ulusalcılığına göre!" diyerek niteleyemezsiniz... Ulusalcılığın ne olup olmadığı ve tarihsel tanımı, gerçekliği bellidir. Bana göre falan da değildir... Daha modern bir toplumsallaşma biçimi sunmadığınız durumda, Daha ilkelini savunmuş olmaktan öteye gidemezsiniz... İnsanlar bir arada yaşamak için belirli bağlara ihtiyaç duyarlar... İlkel insanlarda bu totemdir falandır filandır... Sonra Kan bağı/klan olmuştur... Sonra Din bağı olmuştur... En sonra Ulus Birlikteliği oldu ve şu an daha modern bir toplumsal bağ yok... Varsa söyleyin, onu benimseyelim... Etnik-Kökeninizi, kimlik olarak edinmek kaygısında olduğunuz sürece, Nasıl bir toplumsallaşma kaygısında olacağınız da bellidir ve bunun çağdaş bir model olmayacağı kesindir. Ulusallık; Aynı toprak üzerinde geçmişte birlikte yaşamış, bugün birlikte yaşamakta olan ve gelecekte de birlikte yaşayacak olma azminde olan kitlelere denir... Bizim, üzerinde durduğumuz gerçeklik budur ve kimsenin dili, dini, ırkı da zerre kadar umrumuzda değildir... O zaman umrunda olmayan kesimler ile aynı söylemleri kullanmamanız daha inandırıcı olmaz mı? Söylediklerimi yine yanlış anlamışsınız... Uluslar, birliktelik üzerinden hareket ederler... Aynı ortak duyguları paylaşırlar... Benim gibi düşünmeyenlerin acılarına sessiz kalırım diye birşey söylediğimi hiç hatırlamıyorum... Eğer söylediysem de halt etmişim... Ben, Kürtlerin, kendilerini, ortak kaderi ve bağı kullandıkları Ulus'tan soyutladıklarını niteledim sadece... Bütün bir Ulus, aynı ortak kaygıları paylaşır ve aynı ortak duygular üzerinden bütünleşirken Siz kendinizi o duygulardan ayrı kılarsanız, ayrı nitelerseniz, kendi kendinizi ötekileştirirseniz; Örneğin PKK gibi bir terör örgütünün ilk defa katliam yaptıkları günü "Şenlik" olarak adlandırıp, kutlarsanız; Binlerce insanı katletmiş bir örgütü sahiplenirseniz; O örgütün elemanlarını çiçekler ile karşılaşırsanız; O örgüt, sizin kendi halkınızı da katlettiği halde, "Terör Örgütü/Katil" bile diyemez ve hatta demek için Ulus ile pazarlık ederseniz; O örgütün ve onun siyasi kanadının söylemlerini dillendirirseniz; O Ulus'da elbette ki sizi kendisinden görmeyecektir... Bugün Kürtlerin yaşadıkları da budur... Acı ama gerçek... Bu, sizin gerçekliğiniz... Bu, Kürtlerin gerçekliği... Bu, bizim gerçekliğimiz... Devamlı olarak "Türk halkı ile Kürt halkının bir kavgası yok" diyorsunuz... Bu söylem bile başlı başlına kavga sebebidir... Neden mi? "Türk" dediğinizde içeriğine; Çerkezler, Lazlar, Ermeniler, Boşnaklar, Türkmenler, Arnavutlar, Rumlar, Araplar, yani bu ülkenin, etnik kökeni ne olursa olsun tüm vatandaşları giriyor... Onların hepsi kendisini Ulus adı ile "Türk" olarak niteliyor... "Kürt" dediğinizde ise; Sadece Kürtler giriyor... Yani, "Türk" denildiğinde, aslında içeriğinde olması gereken; Ancak sizin illa ki "Türk-Kürt" biçiminde kullanarak kendinizi, diğer etnik-unsurların bütününe yani Ulus'a ötekileştirdiğiniz kesim, kendiniz... Bu ülke de sadece Kürtler yok... Bu ülkede, siz "Türk" dediğinizde, o adı ortak değer olarak alan tüm diğer etnik-unsurlar var... Siz "Siz Türkler-Biz Kürtler" dediğinizde, Bütün bir Ulusa karşı, tek bir etnik-kökeni yani kendinizi ötekileştirmiş oluyorsunuz... Burada tartışanlar ele alın: Sadece benim kökenimde bile bir tarafım Laz... Aramızda Çerkezler var, Boşnaklar var, diğer etnik-kökenden insanlar var... Ama hiçbirimiz "Biz Lazlar-Siz Türkler", "Biz Boşnaklar-Siz Türkler", "Biz Çerkezler-Siz Türkler" demiyoruz... Hepimiz "Bir Türkler" diyoruz, Aynı ortak değeri paylaşıyoruz... Tek "Siz Türkler-Biz Kürtler" diyenler sizlersiniz... Bunu söylüyorsunuz ve sonra da bizim sizi ötekileştirdiğimizi iddia ediyorsunuz... Siz, kendi kendinizi ötekileştiriyorsunuz... Siz, kendi kendinizi dışlattırıyorsunuz... Siz, kendi kendinizi ayrıştırıyorsunuz... Size anlattıklarım martaval ya da duvardaki gölgeler gibi gelebilir... Ne yazık ki bu sizin sanrınız... Topluma ve o toplumun benimsediği değerlere bir bakın; Bütün etnik-unsurlar çok iyi anlaşabilirken, Kürtlerin niçin dışlandığına bir bakın...
  5. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Sinema sanatçıları (Türk) biyografileri
    Annem, Kadir Savun'un, dedemin arkadaşı olduğunu söylerdi hep... Ne kadar doğru bilmiyorum ama her filmi oynadığında: "Bak, dedenin arkadaşı çıktı" der... Çok iyi bir oyuncuydu...
  6. Arkadaşın "Türk" adına karşı karşıtlığı biliniyor zaten; Normaldir Filistin ile Karabağ'ı ayrı tutması... Belki, Türkiye'ye de Ermenistan'ın uyguladığı çözümü tavsiye ediyordur PKK ile ilgili sorun için... Madem ki o türlü bir çözüm ile artık kan akması duruyor ise...
  7. Siz, kendinizi bu Ulus'un bir parçası olarak görüyor musunuz ki, Bu Ulus'un bir bireyinin, kendisini bu Ulus'tan görmeyenler için üzülmesini bekleyesiniz? Daha önce de söylemiştim: Bu ülkede herkes; Çeçenlerin, Çerkeslerin yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür, Çünkü bu ülkede, Kafkaslarda yaşayanlar kadar Kafkasyalı insan var Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür... Etnik-Kimliğe bürünmezler... Bu ülkede herkes; Boşnakların, Makedonların, Arnavutların yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür; Çünkü bu ülkede, Balkanlarda yaşayanlar kadar Balkanlı insan var Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür... Etnik-Kimliğe bürünmezler... Bu ülkede herkes; Çin'deki Uygurların, Türkmenlerin yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür, Çünkü bu ülkede, Asya'da yaşayanlar gibi Türkmen kökenli insan var Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür... Etnik-Kimliğe bürünmezler... Bu ülkede herkes; Filistinlilerin, Iraklıların yaşadıkları acılar ve işgaller için üzülür, Çünkü bu ülkede, Filistinde, Irak'da yaşayanlar gibi Arap kökenli insan var Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür... Etnik-Kimliğe bürünmezler... Bu ülkede herkes; Rumlar acılar yaşasalar, emin olun ki onlar için de üzülür, Çünkü bu ülkede, hala yaşayan Yunan/Rum kökenli insan var Ve hepsi kendisi bu Ulusun parçası olarak görür... Etnik-Kimliğe bürünmezler... Bu ülkede herkes; Halepçe'de Kürtleri yaşadıkları acılar ve işgaller için üzüldü ve sınırını oradan gelenlere açtı, Çünkü bu ülkede, oradalarda yaşayanlar kadar Kürt kökenli insan var... Ne yazık ki yine de Kürtler, kendilerini bu Ulus'un bir parçası olarak göremedi... Ne yazık ki gerek bu ülkede, gerek İran'da, gerek Irak'ta, gerek Suriye'de ve hatta Ermenistan'da hiç bir Etnik-Unsur, Artık Kürtlere birşey olduğunda o kadar da üzülmez... Çünkü Kürtler, illa ki kendilerini, herhangi bir Ulusun parçası olarak görmemekte ısrar ediyorlar... Ve her Ulus birlikteliğini, illa ki Irk Birlikteliği yani kendileri gibi algılayarak, parçalamaya yöneliyorlar... İran, Irak, Türkiye... Hangisinde rastlarsanız rastlayın, o ülkeler için tek parçalayıcı unsur rolünü hep Kürtler üstleniyorlar... Özgürlükçü oldukları için mi? Hayır... Oyun, onların üzerine oynandığı ve yapılarının da oyunun parçası olmaya uygun olmasından dolayı... Dolayısı ile; Bu ülke de insanlar, Ceylan için de üzülmeyi bilir, diğer katledilmiş Kürtler için de... Katledenlere de hesabını sormayı da bilirler... Fakat siz, Ceylan'ı savunacağım diye tüm Ulus'a çamur atarsanız Ve ayrılıkçılığınızı, Ceylan'ın üzerinden provake ederseniz; Bu Ulus, elbette ki Ceylan'ın hesabını sorma konusunda sizi yalnız bırakacaktır... Her yerde böyle olur, böyle olacaktır... Siz, PKK'ya, katlettiği canların hesabını sormak yerine; Onları çiçekle karşılayıp, PKK'nın katlettiği canların hesabını devlete ve Ulus'a yüklediğinizde, Elbette ki o Ulus, sizi yalnız bırakacaktır... Bundan daha doğal ne olabilir... Siz yalnız kalmak istiyorsunuz; Bu Ulusun sizi yalnız bırakmak istemesinden kaynaklanmıyor bunlar... Ceylan'ı, tek bir kişi olarak ele almayın; Haksızlık yapılan tüm herkes açısından ele alın... Burada hatayı, sizden nefret edenlerde aramayın... O kitleleri kendinizden nefret ettirirken; Kendinizde arayın... Sık sık soruyorum: Bü ülkede, tüm etnik-unsurlar, birbirleri ile çok iyi anlaşırlarken ve kaynaşırlarken, Neden Kürtler ile uyuşmazlık yaşanıyor sadece? Bir tek siz doğrusunuz da, Tüm diğer etnik unsurlar mı yanlış yaklaşıyor? Yoksa bir tek sizde mi var yanlışlık?
  8. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Forum Oyunları
    Ben, Delifırtına'ya da gıcığım, sana da gıcığım abla
  9. Kürtçülerin/Kürt Irkçılığının Çelişkileri... Kürtçülük yararına konuşmayanları yargılayabilmek... Çok büyük bir algı yanlışlığı var... Devrimi ya da Yenileşmeyi sindirebilip, sindirememekle ilgili... Ya da Değişimi içselleştirip, içselleştirememekle ilgili... Bir Devrim, Yenileşme nasıl olur? Nasıl yapılır? Ya da bir kültür nasıl yok olur? Bir sorunun temelleri nasıl tespit edilir? İnsanlar, ne ile, ne kadar kolay mimlenebilir? Bu forumda, Kürtler ile ilgili bir çok tartışmada, bazı tespitlerde bulunulduğunda, doğrudan lanse edildiğimiz şey; "Siz Kürt Düşmanısınız" ifadesi oluyor... Kaldı ki bunu söyleyen kesimin "Türk Düşmanlığı" su götürmez bir biçimde net bir şekilde dururken karşımızda... Yine de biz suçlu oluyoruz... Kim, ne olursa olsun ve kim nasıl nitelerse nitelesin... Olay, bazı şeyleri sindirip sindirememekle ilgili... Siz eğer, içinde bulunduğu toplumu, aydınlatabilmek niyetinde bir kimse iseniz Daha doğrusu; Bir "Aydın" iseniz, Yapacağınız tek şey var: "Gerçekleri söylemekten korkmamak" Ve o gerçeklikleri kabul edebilmek... Atatürk'ün gerçekleştirdiği devrimlere ve ne kadar cesur olabildiğine Ya da ne kadar gerçekten devrimci olabildiğine bakalım: Annesi çok dindar bir insandı ve Atatürk'ün kendisi de gençliğinde, yaz aylarındaki tatil dönemlerini, Selanik'te Mevlevi tekkehanesinde geçirmişti. Yani o inanç sistemini özümseyebilmiş birisi idi. Fakat şu tespiti yapmakta ne duygusal davrandı, ne de gocundu: "Bu yapı, bizim toplumumuzu geri bırakmaktadır" Ve Tekke ve Zaviyeleri kapattı... Atatürk, Osmanlı Eğitim sisteminde yetişmiş bir Osmanlı Subayı idi... Ülkesini seven bir subay olarak Hareket Ordusu'nda Kurmay Yüzbaşı olarak görev aldı... Daha öncesinde de ülkesini seven bir subay olarak İttihat ve Terakki'ye katıldı, fakat uzlaşamayıp, ayrıldı. Ancak şu tespiti yapmakta gocunmadı ve sindirebildi: "Bu yapı, bu eğitim sistemi, bu ordu teşkilatı, toplumun yararına değildir, değiştirilmelidir" Ve kendisinin de yetiştiği sistemi yok etti, yok edebildi, yenisi kurdu. Atatürk, bir vatansever olarak, Çanakkale'de, yönettiği birlik ile birlikte ölümüne savaştı... Liman von Sanders'in önerisi ile Gurup Komutanı oldu ve kazandı... Yine bir Osmanlı Zabiti olarak Trablusgarp'ta canı pahasına savaştı, Trablusgarp Osmanlı elinde kalsın diye; gözleri uzun bir süre görmedi... Suriye'de savaştı; sonra onun ölümüne neden olacak sıtma hastalığına yakalandı; üçüncü kere yakalandığında, siroz'a çevirdi ve öldü... Atatürk "Osmanlı Düşmanı" mı idi? Hayır... Atatürk, Osmanlı'nın artık çökmeye mahkum olduğunu kabullenebilecek kadar gerçekçi birisiydi... O çöküş sürecine tanık oldu; Merak etmeyin, izlerken zevk almadı; Yaşadı, o sistemin kalıntılarını temizleme yürekliliğini gösterdi. Bundan gocunmadı; Kendisini var eden yapının kalıntılarına, gerçeklikler karşısında romantik bir pembe hayaller ile kapılmadı... Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu... Atatürk, mensubu bulunduğu Ulusun edindiği ortak dili ifade etmekte olan Abece'nin yetersiz olduğunu kabul edebildi. Hayatının büyük bölümünü, o eski alfabeyi kullanarak ve severek kullanarak geçirmiş birisi olmasına karşın O alfabenin, o topluma artık yararı olmadığı kararını alabildi. Ve o alfabe'yi değiştirdi... Atatürk, Arap Alfabesi düşmanı mıydı? Hayır... Sadece yürekli ve gerçekçi idi... Kendi toplumunu, duygusallığından/romantizminden daha fazla önemsiyordu... Uluslaşabilmiş olan toplumunun, kılık kıyafette çağdaş olamadığının kararına varabildi. Oysa annesi de, kardeşi de, eşi de o kıyafetleri giyiyordu... Kendisi de ömrünün yarısını Fes giyerek geçirdi neredeyse... Atatürk fes düşmanı mıydı? Giyim-kuşam düşmanı mıydı? Hayır... Gerçekçiydi... Toplumun eksikliklerinin gerçekliğine varabiliyordu... Ölçü'den tutun, hafta sonu tatili ayrımına kadar... Medeni yasalardan, hukuki yasalara kadar... Kadınlara seçme-seçilme hakkının tanınmasından diğerlerine kadar... Hangi devrimi ele alırsanız alın... Her Devrim, şu anlama gelmektedir ve demektir ki Atatürk şöyle diyebilmiştir: "Kardeşim, bu devrimleri yapıyoruz; çünkü bu toplum, bu devrimleri yaptığımız alanlarda, çağın gerisindedir..." Bunu demekle Atatürk, kendi üyesi bulunduğu Ulus'u Aşağılıyor muydu? Her söylevine bakın; Toplumsal, kültürel ya da başka bir yapının, o toplumu geri bıraktığını söyleyebilmek cesaretini gösterebilmiştir... Ve devrimleri gerçekleştirebilmiştir... O devrimleri gerçekleştirebilmek için, öncelikle, çok iyi bir birikiminizin, çok kapsamlı ve engin bir dünya görüşünüzün, çok yetkin bir gerçekçilik algınızın olması gerekir... Öncelikle romantik davranmamanız gerekir... Eğer siz bir Aydın ve bir Devrimci iseniz, Toplumun, çağın gerisinde kaldığı gerçeğini kabul edecek, Çağın gereğinin ne olduğunu tespit edecek Ve o toplumu tutup, yukarı çekeceksiniz; Gerekirse var olan kültüründe değiştirmelere gideceksiniz... Bu, sizin, yükümlülüğünüzdür... Toplumunuza karşı sorumluluğunuzdur... Peki Kürtçü Irkçı arkadaşlar ne yapamıyorlar? Öncelikle, Kürtlerin kültürel olarak çağın gerisinde olduklarını kabul edemiyorlar; Duygusal davranıyorlar... Ve kendilerinin, Kürt Kültürünü koruduklarını sanıyorlar... Böylelikle koruyabileceklerini sanıyorlar... Kürtlerin iyiliğini gerçekten düşündüklerini sanıryorlar... Peki gerçekte kimdir Kürtleri önemseyen? Onların Aşiret yapısından kaynaklanan kültürlerinin, töre'nin, dünya algısının, hayat anlayışının, toplumsal yapının; Onları çağın gerisinde bıraktığını ve Kürtlerin, bu yapıyı kırarak, o kültürü iyileştirmeleri gerektiğini söyleyen birisi midir? Yoksa Kürtlerin, bu Aşiret yapısından kaynaklanan katı toplumsal yapılarının korunması ile övündüğünü söyleyen bir Kürt mü? Hem de Aşriet yapısını reddettiğini söyleyebilerek! Kürtler, kendi Etnik-kitlelerini çağın gerisinde bırakan öğeleri niçin sadece 80 yıl ile sınırlandırıp, hep topu Türkiye Cumhuriyeti'ne atarlar? Çünkü, hedefleri sadece o devlettir de ondan... Gelincik'in bir lafı vardı: "Gerçekte ne olduklarını itiraf edemedikleri"nden... Çelişkileri çok büyük: Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat o aşiret yapısının biçimlendirdiği katı kültürün korunması için var güçleri ile çabalıyorlar; 'biz hiç değişmedik' diye onur duyuyorlar; değişememek onur duyulabilecek bir şeymiş gibi!.. Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat her şeye karşın Etnik-Kökene dayalı bir toplumsal kimlik edinme yarışındalar; hem de kendi etnik kökenlerinin ne olduğunu umursamayanları "Irkçı" ilan edebilerek!.. Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Yine de Kürtlerin, aslında bu yapıdan kaynaklanan ve var olan statükolarının daha da güçlendirilmesini talep ediyorlar; hem de aşiret reisleri önderliğinde... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat, kendi dilleri arasındaki farklılığın temel nedeninin ve tarihsel köklerinin bu yapıdan kaynaklandığını kabul edemiyorlar; devlete yüklüyorlar... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat o yapının dikte ettiği parçalanmışlığı, uyumsuzluğu savunuyorlar... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat geri kalmışlıklarını bu yapıya değil de, henüz 80 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'ne yüklüyorlar; sanki daha öncesinde çağa uyum sağlayabiliyormuşlar gibi... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat Milletleşmek isterken bile bunu Aşiretler önderliğinde yapma çelişkisine düşüyorlar... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat nerede bir başka Kürt ile karşılaşsalar, önce hangi aşiretten olduklarını sorguluyorlar... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat nedense diğer insanların etnik-kökenlerini illa ki umursuyorlar ve onlara etnik-kökenleri ile yaklaşıyorlar; kendi etnik-kökenlerini, kimlik olarak edinmeye çalışıyorlar; kavimdarlık yapıyorlar. Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Fakat o yapının söylemlerine, diktelerine, buyruklarına sıkı sıkıya bağlılar... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Ancak o yapının getirdiği çağdışılıktan da memnunlar... Aşiret yapısına sözde karşı çıkıyorlar; Ancak, Ulus Birlikteliğine olan uyumsuzluklarının, bu yapıdan ve bu yapının onlara benimsettiği bakış açısından, kişilikten kaynaklandığını kabul edemiyorlar... Yani: Aşiret yapısına karşı çıkıyorlar; Ancak Aşiret yapısının onlara benimsettiği her şeye de sıkı sıkıya bağlı kalıyorlar... Bu ne yaman bir çelişkidir böyle! Biz, Kürtlerin, onları dağa uyumsuz hale getiren bu katı çerçevenin kırılması, onların, günümüz gerçekliklerine uyum sağlayabilmelerinin sağlanması gerektiğini söylediğimizde; Kürt Düşmanı ilan ediliyoruz... Tabi yaa, zaten; Mao, Çinli düşmanı idi... Ernesto, Kübalı düşmanı idi... Lenin, Rus düşmanı idi... Fransız devrimciler, Fransız düşmanı idi... Mahatma Gandhi, Hintli düşmanı idi... Ayaetullah Han, Afganlı düşmanı idi... Sanayi devrimini gerçekleştirenler, teknoloji düşmanı idi... Kimdir düşman? Halkını çağın gerisinde bırakan statükoyu, o statükonun korunması ile onur duyarak korumak amacında olan bir kimse mi? Yoksa o halkı, kendi halkı gibi benimseyip, onların gerçekliklerini tespit edip, çağa ayak uydurmalarını amaçlayan mı? Her suçu devlete yüklemek kolay... Her suçu, kendisinden olmayana yüklemek de çok kolay... Hiç kendinizi yormayın arkadaşlar... Çok açık ve net: Kürtler, ne yazık ki, onlara bu kültürü benimseten toplumsal yapıları yüzünden, çağdaş değildirler... Sırf o yapı yüzünden demokratikleşemiyorlar... Sırf o yapı yüzünden Ulus olabilmenin bilincine varamıyorlar; Ve siz de sırf o kültür ile yoğrulduğunuz için Ulus bilincinin ne olduğunu hala kavrayamıyorsunuz... Sırf o yapı yüzünden töre cinayetleri, kan davaları oluyor; Suçu eğitimsizliğe atmayın; eğitim alamamış binlerce insan var... Töre cinayetleri ve kan davaları, eğitimsizlikten olmaz; Aşiret/Klan yapısının hukuk sisteminin bunlar olmasından dolayı olur... Sırf o yapı yüzünden hala meydanlara, aşiret reislerinin çağrıları ile çıkabiliyorlar... Sırf o yapı yüzünden oy verirken, kime vereceklerini aşiret reisinden öğreniyorlar... Sırf o yapı yüzünden çağıdışılar... Sırf o yapı yüzünden modernleşemiyorlar... Sırf o yapı yüzünden uyum sağlayamıyorlar... Kimin ırkının, soyunun, sopunun ne olduğu; Kimin Türkmen, kimin Çerkez, kimin Laz, kimin Kürt, kimin Boşnak kökenli olduğu zerre kadar umrumda değil... Benim soyumun nereden geldiği de, ırkımın ne olduğu da zerre kadar umrumda değil... Ve siz ne derseniz deyin; Kürtler, toplum olarak benim kendi öz gerçekliğim... Çünkü onlar, benim mensubu bulunduğum Ulus'un öz be öz parçasıdırlar... Ben, bu Ulusa ait bir fert olarak, onların gerçekliklerini görmekle; Onlara yapılan haksızlıklar varsa, onların giderilmesine çalışmakla yükümlüyüm... Fakat o yapılan kimi uygulamaların, sırf sizin ayrılıkçı güdümlerinizi desteklemesi amacıyla, güdümlü olarak yorumlanmasının da elbette ki karşısındayım... Sizin algınız ise sinsanları nereye itiyor? Bu ülkede, milyonlarca Çerkez, Laz, Boşnak, Arnavut, Arap, Türkmen vs. "Ben Türk'üm" Ulus birlikteliğini, hiç bir kompleks duymadan kabul ediyorlar... Bu nitelemenin, bir Irk anlamı içermediğini çok iyi biliyorlar... Fakat Kürtler ne yapıyor? O Aşiret kültürünün, o Aşiret/Kan Bağı yapısına karşı çıkanlara bile dikte ettiği/benimsettiği gibi Bu Ulus bağını, inatla "Kan Bağı/Irk Bağı" olarak niteliyorsunuz... Neden bir Çerkez, bir Laz, bir Arnavut, bir Boşnak böyle nitelemiyor? Çünkü onlar da artık Kürtler gibi kan bağına dayalı bir toplumsallaşma sergilemiyorlar... Onların toplumsal yaşamlarını biçimlendiren şey, Kürtleri biçimlendiren şey ile aynı değil; Kan bağı, Aşiret bağı, Etnik-köken bağı değil... O unsurlar, birbirleri ile uyum sağlayabilirken, Kürtler neden uyum sağlayamıyor? Yine ister kabul edin, ister etmeyin; Bunun nedeni, kültürünüz... Kültürünüzü şekillendiren Aşirete dayalı toplumsal yapınız... Hiç boşuna: "Biz Aşirete karşıyız" demeyin... Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz... Savunularınıza bakın; Karşı çıktığınızı söylediğiniz sistemin kafa yapısının öğelerini savunuyorsunuz... Bizi, hiç boşuna "Kürt Düşmanı" olarak nitelemeyin... Çünkü kimilerinin aslında Ulusal Birliğe Düşman olduğunu çok iyi görebiliyoruz... Savunular çok yavan: Ulus-Devlet anlayışının artık yıkıldığını iddia ediyorlar... Bana, Ulus-Devlet anlayışı ile yıkılmış olan tek bir devlet gösterebilir misiniz? Ya da diyelim ki Ulus-Devlet anlayışı artık modern bir anlayış değildir; Daha moderni nedir? Söyler misiniz? Daha ileri gidelim; Diyelim ki bir Kürt Devleti kuruldu ve muradınıza erdiniz... Toplumsal yapısı kimlere dayanacaktır? Kürtlere... Peki bu, Irkçı bir devlet olmakta öte gidebilecek midir? Tek tip, sadece Kürtlerden oluşan... Peki Türkiye'de "ben Türk'üm" diyen insanlar, Etnik-Kökenlerini sürdüremiyorlar mı? Çok rahat sürdürüyorlar... Bence insanlar, herşeyin yanlış gittiğini düşündüğü yerde Şunu sorgulamalılar: "Ya ben yanlış gidiyorsam?" Türkiye'de hiçbir etnik-unsur birbirinden nefret etmezken, Ve "Türk" adına kin beslemezken; Neden hepsi birlikte Kürtlerden nefret etmeye başladılar Ve neden sadece Kürtler, "Türk" adından nefret ediyor oldular? Gerçi hepsini de aynı kefeye koyamayız... Bir çoğu Ulus-Kimliğin ne olduğunu biliyor ve farkında... Farkına varamayanların da yapısı belli... Tek sarıldıkları söylem: Dilimiz yasaklandı... Tamam, hatadır, yapılmaması gerekiyordu... Peki, şimdi yasak mı? Hala yasak mı? Artık o yasaklar kalkmadı mı? Daha neyin kavgasını veriyorsunuz; Dilimiz yasaktı diyerek? 2000 yıl önce de Çinliler, Orta Asya'lı Türkleri öldürüyorlardı; Gidip dava mı açalım? Ya da 1000 yıl önce Latinler, Bizans'ı yağmaladı; Yunanlılar, İtalyan'lara dava mı açsın? Ama neden illa ki dillendiriyorlar; Çünkü, kendi parçalanmışlarının suçunu atabilecekleri daha başka ele avuca sığar nedenleri yok! Gerçi o da ele avuca sığar, inandırıcı birşey değil ama İşte, umut ve fakir ilişkisi... Peki 80 yılda, bir toplum bu kadar parçalanır mı? Ya da 10 yılda? Hayır, Kürtlerin parçalanmışlığı, yine onların kendi öz toplumsal yapılarından kaynaklanır... Yüzlerce yıl, o yapıyı korumalarından kaynaklanır... Türkmenler de o yapıyı korusalardı, Türkmenler de büyük olasılıkla, her bölgede büyük parçalanmışlıklar yaşayacaklardı... Ama işte, yine Aşiret Kültürü'nün verdiği bir toplumpsikolojisi bu: Kendine yontmaz; Suçu başkasında arar... Çünkü kendisi kusursuz olmak zorundadır... Kendi parçalanmışlıklarının suçunu, kendisinde arayamaz o yüzden... O Aşiret sistemini reddetse bile, olsun; Ulus Devlete yükler... Yeter ki kendisini suçsuz çıkarabilsin... İnsana verdiği değer de böyle... PKK, Kürtleri mi öldürmüş? Aman canım, hesabını sormaz... PKK' da Kürt'tür çünkü... Topu devlete at; PKK'yı devlet yarattı deyiver... Yine kendini haklı çıkar... Hep aynı kafa yapısı... Hep aynı kültür öğesi... Hep aynı özellik... Hangi olayı, hangi olguyu ele alırsan al... Ceylan'ı da alsan, Bilge Köyü'nü de alsan; Aynı, aynı, aynı... Hep "Ben haklıyım" demece... Başkacası yok... Hiç boşuna bizleri Kürt Düşmanı ilan etmeyin... Siz, kendi kendinizin düşmanısınız... Kendi kendinizi; Hem çok fazla seviyorsunuz, Hem de hiç sevmiyorsunuz...
  10. Ya hu Biji, arkadaşım, "Kürtlerin Boyun Eğmemesi" diyorsun... Kastettiğin kitle, 800 yıl önce de, 80 yıl önce de, 8 gün önce de Aşiret Yapısı ile güdülen bir kitle. Aşiret'in özelliği nedir? Aşiret Reisinin doğru bulduğu; doğrudur... "Oy ver" dediğine verilir... "İsyan et" dediğinde edilir... Hangi toplumbilimsel kitaptan bakarsan bak, hangi aşireti incelersen incele; Yapısını, töresinin özelliklerini, bundan farklı bulamazsın... O yüzden "yok efendim Kürtler boyun eğmedi, yok efendim çok özgürlükçüydüler" gibi hikayeler anlatmayın lütfen... O yapıdaki bir insan/kitle, bu kavramların ne olup olmadığı ile, Neye isyan edip etmemesi gerektiği ile ilgilenmez. Aşiret/Tarikat reisi ne derse, onu yapar... "Kürtler" değildir boyun eğip eğmeyenler; "Kürt Aşiret Reisi"dir buna karar veren... Gidin, o dönemdeki Kürtlerin, İngiliz işgali ile Fransız işgaline neden farklı tepkiler verdiklerini inceleyin. İngilizler, geldikleri yerin yapısına dokunmazlar ve yönetimlerini ona göre kurarlardı; Kürtlerin aşiretlerinin kayırılmışlıklarına da dokunmadılar, o yüzden Kürt Aşiretleri İngilizlere karşı belli başlı bir isyan hareketinde bulunmadılar. İngiliz İşgal Yönetiminin, Fransızlara devredilmesi ve Fransızların Ermenileri kayırması, Kürt Aşiretlerinin çıkarlarına son vermesi ile Kürt Aşiretleri ancak isyan etmiştir ve Kuva-i Milliye'ye bağlanmak istemişlerdir. Yani aşiret reisinin çıkarı zedelenmediği ve aşiret reisi emretmediği sürece, işgalin olup olmadığı bile onları o kadar ilgilendirmemiştir. Yine oradaki isyancı birliklerin örgütlenip, Türk Hareketine bağlanması da, Eski Osmanlı Subayı yani Yeni Ulusal Mücadele'nin kadrosunca gerçekleştirilmiştir. Bugün de aynı kafa yapısı devam etmektedir. Siz bile aynı kültürün deyişlerinden çok farklı şeyler söylemiyorsunuz ve iletmiyorsunuz... Dolayısı ile Kürtler, bugün bir demokratik mücadele verebilmekten yoksundurlar. Kaldı ki, böyle bir mücadele verdiğini iddia edenler de, yine Aşriet reisleridir. Bugün, dağdan inen o PKK'lılara çiçek atan, slogan atan veya Apo'nun resmini taşıyan, zafer işareti yapan kitleye "Özgürlük nedir?", "Demokrasi nedir?", "Kürt olmak nedir?", "Ulus olmak nedir?" diye sorsanız, Alacağınız cevap şudur: "Vallaha beyin, bizim reis daha eyi bilir!" 80 yıl önce ister Şeyh Sait olsun, ister başkası olsun; Çıkan İsyanlar "Kürt İsyanı" değildir. Kürtlerin katıldıkları ama Aşiret/Tarikat Reislerinin çıkarlarını güden isyanlardır. O yüzden ne Milli bir yapıları vardır, ne de Kürtçü bir yapıları vardır. Kürtlerin katılmış olmaları, Milli bir özellik katmaz... Kaldı ki; O Şeyh Sait isyanı ve diğer isyanların tümü, yine hep diğer Kürt Aşiretlerinin yardımları ile bastırılmıştır. Böyle bir millilik olabilir mi? Sadece Şeyh Sait isyanı değildir o bölgede çıkan isyanlar: Nasturi isyanlarından tutun Koçgiri, Dersim ayaklanmalarına kadar birçok ayaklanmanın bastırılmış olmasına karşın Hala etkilerinin sürdüğü bir dönemdir. İlla ki Şeyh Sait ayaklanmasına kilitlenip kalmayın... Sözünü ettiğiniz kararlar da hep isyan çıkaran aşiretlere yönelik alınmıştır. O kararlardan haberleri bile olmayan, devletle sorun yaşamamış bir sürü Kürt Aşireti vardır; Özellikle Mardin-Derik çevresinde vs... Süreci de bilmiyorsunuz ki siz!
  11. Fuzuli, forumda şimdiye kadar gördüğüm en güzel eleştirilerden birisiydi hakikaten... Hele hele son cümleniz, gerçekten tam bir dürüstlük örneği, gerçekten... İnançlı olup olmamayı bir kenarı bırakın, Konuyu tartışmıyorum, Sadece bu iletinizi takdir etmek istedim...
  12. Bu türlü konuları yeterince tartıştık... Bir isyan gerçekleştiğinde, isyan edenleri ödüllendirmezsiniz ve isyanın tekrar etmemesi için gerekli önlemleri alırsınız... Boşuna parmaklarınızı yorup, kopyala/yapıştır yapmayın... Asimile politikası dediğiniz şey, tek bir karar ile ve bir kaç yıllık bir süre ile sınırlı değildir. Onlarca yılı kapsar ve çok geniş bir çerçevesi olur... Öncelikle bir devlet geleneğidir bu türlü politikalar... Türkiye'de böyle bir devlet geleneği ve sürekliliği yoktur...
  13. Türkiye Cumhuriyeti, sistemli bir Asimilasyon politikası güdebilecek bir devlet değildir... Haydi diyelim ki güttü; Tarihte, Asimilasyon politikası gütmüş tüm devletler içerisinde, en beceriksizidir sanırım... Çünkü Asimilasyona dair zerre bir eylem planı yok, bir sonuç yok, bir olgu yok... Başarısız bir Asimile politikasının da zaten tartışmasının yapılması anlamsızdır... Kaldı ki; zaten öyle bir politika da yoktur... Bu söylediğiniz Osmanlı Devleti için geçerlidir ve bende bundan söz ediyorum... Fakat Osmanlı Korumacılığı, o Aşiret yapısına kayırmalara yaparak sağlamıştır. Cumhuriyet kurulduğunda, bu kayırılmışlıklarını kaybeden bu Aşiretler, Türkiye'ye karşı durmuşlar ve bu sefer de o yapıyı kendileri korumaya yönelmişlerdir. Daha sonra ise siyasi alanda ranta dönüşmüştür bu. Siz o devrimlere ve demokrasiye sahip çıkmaz ve hatta yıkmaya çalışırsanız, devletin demokratik olmasını da bekleyemezsiniz... Kürtler hangi zaman diliminde devrimce ve demokrat olabilmişler? Bende bundan söz ediyorum, fakat bu 1950lerden sonra, özellikle Çok Partili Dönem'den sonra olan birşeydir... Burada da asıl süç Siyasilerin ve Aşiret reislerinindir; Çok açık ve net... Bir devrimci olamayacağınız belli zaten... Türk Devrimi'nden Çerkezler, Arnavutla, Lazlar, Araplar, Türkmenler niçin alınmadılar ve bunu kültürlerine bir saldırı olarak algılamadılar da; Sadece Kürtler algıladı? İstediğiniz kadar şatafatlı cümleler kurun: Kürtlerin toplumsal yapılarının ve bu yapıdan kaynaklı kültürlerinin, Anadolu'daki diğer toplumlar ile olan uyumsuzluklarının temel nedeni olduğu ve modernleşmelerine engel olduğu gerçeğini örtbas edemezsiniz... Nereden tutarsanı tutun, nereden bakarsanız bakın, sonuç böyledir... Bir kere ben hiçbir zaman "Kürtler, Dağ Türkleri'dir" demedim ve demem de... Fakat siz kendinizi "Dağ Sümer'i" olarak nitelediniz... "Dağ Türkleri" ya da "Kart-Kurt sesleri" iddialarını kabul etmeyen bir kimsenin; "Kürt adı, Sümerlerin 'dağ' demek olan 'kur' adından; Kürtler, Sümerlerden türemişlerdir" demesi ve kabul etmesi zaten oldukça ilginç! "Dağ Türkü" değilsiniz ama "Dağ Sümerisiniz" öyle mi? İkisi de temelsiz... Hele hele binlerce yıl önce yok olmuş bir topluluğa bağlama çabası, zaten eğreti... Ben "Kürt yoktur" demedim... Söylemediğim şeyleri, söylemişim gibi gösterip, laf oyunu yapmayınız... Kürtler, bir kitle olarak gerçektir ve vardırlar... Fakat bununla birlikte, kültürlerinin, toplumsal yapıları nedeniyle çağdaş olamadığı da Onların kendi gerçeklikleridir... Kürt Sorunu olarak adlandırdığınız olgunun kökenleri bellidir. Kürtlerin toplumsal kişilikleri ve Kürtçülerin de kişilikleri bellidir. Bugün, Kürtlere dair talepler, Irkçı olmaktan öteye gidememektedir. Önceki iletimde, yazdıklarım açık ve nettir... Tek bir ifadesini bile çürütemeyeceğiniz de bellidir...
  14. PKK, başımıza Türkiye Cumhuriyeti dolayısı ile bela olmamıştır. Kürtlerin kendi toplumsal yapılarının uyumsuzluğu ve devrim sürecini sindirememeleri bu sonuca neden olmuştur. Devlet keyfinden yapmadı değil mi bazı sürmeleri... Ayrıca Türkiye hiçbir zaman sistemli bir Asimile politikası gütmemiştir. Asimilasyon geniş çaplı bir projedir. Öncelikle bir devlet geleneğidir; gelen iktidarlar ile değiştirilemeyecek bir proje olması gerekir. Türkiye'de henüz bir devlet geleneği yoktur ki; Asimilasyon projesi olsa bile sahip çıkan olsun! Söylediklerinizin zerre kadar temeli bulunmamaktadır... Ayrıca, bir terör örgütünün katliamlarını kınamanız için neden başkalarına ön koşul sunuyorsunuz? Bu, sizin, PKK'yı kınayamayacağınız ve sempatizanı olduğunuz gerçeğinden kaynaklanıyor olmasın sakın? Değilse, gerçekten kınayabilecek olsanız, koşul sunmazdınız değil mi? Çocuk oyunu mu bu? Kaldı ki PKK'nın katlettiği Kürtlerin, yine sizin ırkdaşlarınızın hesabını sormanızı istiyorum sadece... Hadi katlettikleri Türkmenler boşverin, onlar zaten umrunuzda değil, onu biliyoruz... Sadece ırkdaşlarınız için kınayın ki, diyeyim; "Ahanda bu arkadaş, ucundan kıyısından, gerçekten de insan hayatını önemsemeye yavaş yavaş başladı" Siz onca insanın hesabını PKK'ya soramazken, Ceylan'ın hesabını sormayı bu kadar provake ettiğinizde, İnandırıcılığınızı fazlasıyla yitiriyorsunuz Ve o kızcağızın cesedi üzerinden pazarlık yapıyorsunuz, siyaset yapıyorsunuz... Arkadaşım, bakın bu sorun son 25 yıllık bir sorun değildir... Cumhuriyet ile birlikte ortaya çıkan 85 yıllık da bir sorun değildir... Bu, yüzlerce yıllık geçmişi olan, Önce Osmanlı'nın Kürt ve Doğu Politikası ile temelleri atılan, Sonra Batının Şark/Sömürgecilik Sorunu/Politikası ile Kürtleri alet eden bir olgudur... Yapabildiğiniz tek şey, tüm olanın bitenin suçunu devlete yıkmak... Ya hu ne mübarekmiş şu Kürt önderleri... Onlara hiç kusur bulabildiğinizi görmedim... Ya hu bu Kürtleri güden aşiretler ve önderleri, tarikatler ve şeyhleri geçmişte neler yaptı? Neler yaptılar da bugüne gelindi? Hiç sorguladınız mı? Hayır... Çünkü tek yapabildiğiniz şey, tüm suçu devlete yüklemek... Ne menemmiş bu devlet ya hu! Güya çok seviyorsunuz, Ancak bir o kadar da kin kusuyorsunuz...
  15. Vatanı, bir çift kadın göğsüne satabileceğini söylediğinde, Ahmet Altan hakkaten beni de rahatsız etmişti... Taraf'ın ve Ahmet Altan'ın ve hatta zamanında yazıları ile milleti gaza getirip, bugün sadece anılarını anlatmakla dönekleşen babasını ne ve kim olduğu bellidir... Aynen... PKK'nın katlettiği Kürt insanlarımız için de aynı hesabı sorabildiniz mi PKK ve taraftalarından ya da Kürt Irkçılarından ve kendi vicdanınızdan? Şehit ettikleri insanlar için birşey demiyorum bile... Hatta DTP ve PKK'nın öncü kadrosu, reisleri, ilkel güdümcülerinin dağlara çıkıp, daha neyin ne olduğunu bilmeden ellerine silah tutuşturup, çatıştırdığı gençleri de hesaba katmıyorum bile... Katarsam, o hesap soramazlığınızın ve PKK'yı "Kürt Haklarının Hatırlatıcısı" olarak savunurluğunuzun altında ezilebilirsiniz... İşte yine Gelincik'ten doğru ve çarpıcı sözler...
  16. Süper yaaa... Aşiret/İlkel Toplumsal yapısını "Benliği muhafa etmek" diyerek yüceltebiliyorsunuz ya! Pes doğrusu... Acaba Kürtler, sanki, gerçekten de "Benliği Koruma Kaygısı" güdebilecek bilinçte bir kitle midir? Yoksa Aşiret ve Tarikat reisinin iki dudağı arasından çıkacaklarla hareket edebilecek bir toplumsal kişilikte midir de bu yapıyı korumuştur? İyice bir irdelemek lazım... Yoksa, gören de; kültürünün demokrasiye dayandığı, her bireyinin ne düşündüğünün had safhada önem taşıdığı, töre cinayetlerinin - kan davalarının - başlık parası ve berdel geleneğinin olmadığı bir kitleden söz ediyorsunuz sanacak... Şimdi bunları da "Eğitim"e dayandırmayın... Bunlar, Kürtlerin, o korudukları ile övündüğünüz kültürün en temel özellikleri, insan algısı ve hukuk anlayışıdır... Korumaya devam edin işte; Oldukça modern ve çağdaş çünkü! Ayrıca, Kürtlerin bu kültür yapısını koruyan, daha doğrusu kemikleştiren de Kürtler değildir. Osmanlı ve Osmanlı'nın politikalarıdır... Gidin; Yavuz Selim'in Kürt politikalarında, Türkmen Aşiretlerin dağıtılıp, Kürt Aşiretlerinin kayırılmasından ve bu ilkel yapının kemikleştirilmesinden alın, Celali İsyanları sonrasında Ayan olarak güçlenen aşiretlere 1808de Sened-i İttifak ile de ayrıcalıkla verilerek tekrar o yapının kemikleştirilmesini de ekleyin, Abdülhamit'in Hamidiye Alayları ile Kürtlerin bu Aşiret/İlkel yapılarının, Osmanlı yararına olacak biçimde tekrar korunmasına ve kemikleştirilmesini inceleyin, Ve bu süreci, bu güne kadar sorgulayın... Bakalım, Kürtler kendi kültürlerini koruma konusunda hakikaten yetenekli miydiler? Yoksa Osmanlı mı, onların bu yapılarını zoraki ve Türkmenleri katlede ede, katlettire ettire, asimile ede ede korudu? Ve dahası: Bakalım görebilecek misiniz ki; "Kürtlerin koruduğunu sandığınız Kültürün", aslında Din/Kan bağına bağlı bir Tarikat/Aşiret ilkel toplumsal birlikteliği olduğunu Ve bu yapı yüzünden Kürtlerin modernizme ayak uyduramadıklarını... Sizin "Korunan Kültür" diyerek övündüğünüz kültür, bu, kana ve inanca dayalı çağ-ötesi toplumsallaşma biçiminin benimsettiği kültürdür Ve Kürt Kültürü dediğiniz, yüzlerce yıldır bundan ibarettir; Bir damla fazlası da değildir... Çünkü kapalı bir kültürdür... Onu kapalı yapan da Türkiye'nin politikaları değil, aksine Osmanlı'nın politikaları olmuştur... Osmanlı'nın verdiği ayrıcalıklar ve bu sayede koruduğu, kemikleştirdiği Aşiret yapısı olmuştur onları kapalı kılan... Türkiye, aşiretleri dağıtarak bu süreci sonlandırmak istemiştir, Ancak bu sefer de Kürt Aşiretlerinin kendilerini bunu istememiştir ve o yapıyı, çağdaşlaşmaya inat korumuşlar, daha da içlerine kapanmışlardır... Şimdi ise bu yapıdan kaynaklanan ve çok daha uyumsuz, çok daha olumsuz bir kültür yapısına sahiptirler... Siz de bununla gurur duyuyorsunuz; helal! Eğer korunması ile övündüğünüz kültür bu Dinsel/Klansal çağ-ötesi kültür yapısı ise; Kalsın, biz almayalım... Biz; değişimden, devinimden ve devrimden yanayız... Değişim, sizin kültürünüzü yok edebilir ya da daha doğrusu siz böyle bir korkuya kapılmış olabilirsiniz... Fakat gerçekten, bu türlü kapalı toplumlar yok olmaya mahkumdurlar. Fransızlar, feodal yapıyı yok ettikten sonra kültürlerini geliştirebildiler oldukça... İngilizlerde, feodal yapı ortadan kalktıktan sonra kültürleri gelişebildi bu kadar çok... Türklerin Aşiret/Feodal yapısı Osmanlı tarafından kaldırıldıktan sonra o kültür bu kadar güçlendi ve kendisine geldi... Çin'den tutun Rusya'ya kadar hep aynı şeyi görürsünüz... O yapı kırılmaz ve ona bağlı kültür değişemez ise o kültür gelişemez... Kürtler de o yüzden gelişemeyecek; Bu Aşiret/Tarikat yapısına bağımlı olarak ortaya çıkmış o kültür yapısını "Benliği Korumak" olarak algılayan ve övünen bireylere sahip oldukları için gelişemeyecekte zaten... Hiç güçlü bir kültür olduğunu sanmayın, bu türlü kapalı ve kemikleşmiş toplumlar; Çevresinde gittikçe güçlenen açık kültürler arasında, birden bire yok olmaya mahkum olmuşlardır hep... Siz sadece öncelikle Osmanlı'nın dayatması ile 20nci yüzyıla kadar var kalabilmiş olmanıza, Ve 20nci yüzyıldan sonra da iletişim imkanlarının oldukça gelişmiş olmasına şükredin... Yoksa bugün sizinle tartıştığımız tek şey, Geçmişte Kürdistan denilen coğrafi bölgede hangi halkın yaşayıp yaşamadığı değil; Kürdistan denilen coğrafi bölgenin o coğrafi yapısı, üzerinden akan nehirler, dağları, taşları olurdu... Sizin de en büyük çelişkiniz budur zaten: Aşiret yapısına karşısınız Ama Aşiret yapısından kaynaklanan çağdaşlaşamayan kültür ile gurur duyuyorsunuz... Büyük çelişki... Bir kere; aydın, ilkeli ve devrimci bir insan, toplumunun gerçeklerini kabul eder... Atatürk; Harf, Kılık-kıyafet, Eğitim, Ölçü gibi devrimleri Ulus'un, Osmanlı Tebaa'sı olmak sürecinde, modernleşebilen toplumlardan, bu açılardan geride kalabildiğini kabul edebildiği, sindirebildiği, tespit edebildiği için yaptı, yapabildi; o yüzden tam anlamı ile bir Devrimci, İlkeli ve Aydın'dır... Açık açık söyledi: Harfte, Kılık-kıyafette, Eğitimde ya da kimi kültürel öğelerde geri kalındığını; kadınlara hak verilmediğini!, bu toplumsal yapıyı değiştirmek, böylelikle geliştirmek gerektiğini... Ve bunların nedenleri doğru olarak tespit edip, o nedenleri de yok etti ve devrimler yaptı... Siz ne devrimci olabilirsiniz, ne de diğerleri; Hiç kusura bakmayın... Bir kere; Kürtlerin kültürleri ve neden uyum sağlayamadıkları ile ilgili gerçeklikleri kabul edemiyorsunuz ve sindiremiyorsunuz... İkincisi; Bu sorunların nedenlerini ve temellerini yanlış tespit ediyorsunuz... Kürtleri özgür kılmak isteyenin aslında biz olduğumuzu görmekten ziyade, bunu kendinizin yaptığınızı sanmanız, zaten oldukça çelişkili... En iyisi daha fazla üzerinize gelmeyeyim...
  17. Ya hu binlerce yıldır mı yasaktı? Siz Türkiye'yi nereden izliyorsunuz? Anadolu'da Kürt Aşiretleri yüzlerce yıl el üstünde tutuldu, kayırıldı ve yine de Kürtçe, Kürtlerin ortak değeri OLAMADI... 10 yıllık yasaklamaya mı buluyorsunuz bu bölünmüşlüğünüzü? Birde, bir dil, bunca yıllık bir yasaklama ile bu kadar bölünebilir, anlaşılmazlaşabilir mi? Türkçe yüzlerce yıl boyunduruk altındaydı, hatta bir kısım Türkmenler de Kürtleştirildi yüzlerce yıldır... Fakat, Türkçe hiç bölünmedi? Devletin yasakları; Elde somut olan ne? Ben yasak olduğu dönemde bile Kürtçe konuşmaktan çekinen, düğününde derneğinde çalmayan-söylemeyen tek bir Kürt'e rastlamadım; Ne menem bir yasakmış bu böyle! Evet, Farsça'dan ve Arapça'dan aparma bir lehçedir. Ve biz ne Farsça, ne Arapça'yı, hakim bir biçimde biliyoruz... O yüzden konuştuğunuzda, sizi anlayamayacağız... Bu da sizi haklı kılan birşey olamaz zaten... Örneğin, sizin Moğolca'yı anlamamanız, onun Ural-Altay dil grubundan olmadığını kanıtlamaz. Bizde Kürtçeyi anlamıyoruz diye, Kürtçeyi dil olarak kabul edecek değiliz.
  18. Ben de maddeler halinde cevaplayayım en iyisi... Ulus Birlikteliğinin yıkılması ve İslamlaşma-Bölünme konusunda, karşı-devrimin bir ilerlemesi var; evet... Dilinizdeki bakla bu muydu? Türkmenlerin/Oğuzların bu bölgeye niçin gelmek zorunda kaldıklarını, o süreçleri biliyor musunuz peki? Ne yapaydılar? Asya'da kuraklığa, açlığa, işgale, katledilmelere maruz kalıp, yine de: "Aman ya hu, başka yere göçersek, orayı işgal etmiş oluruz; göçüp de işgalci durumuna düşmeyelim!" mi deselerdi? Ayrıca, o dönemlerde, bugünkü gibi bir "Yurt" anlayışı mı vardı? "İşgal" dediğiniz şey, savaş ile olur... Türkler, Anadolu'ya gelirlerken ne Kürtler ile savaştılar, ne Ermeniler ile... Ne Kürtlere karşı bir işgal gerçekleştirdiler, Ne de Ermenilere karşı... Anadolu'ya geldiklerinde, Anadolu, Bizans'ın toprak politikasınca boşaltılıyordu zaten Rumlardan, Türkler de göçebe bir toplum olarak, geçiş güzergahına konaklamışlar, otağılarını kurmuşlardır. 900lerden beridir Anadolu'ya yerleşmişler, yurt edinmişler; 1010larda Tuğrul ve Çağrı Beyler, keşiflere çıkmışlar, Savaşları da ilk kez Bizansa karşı gerçekleştirmişlerdir... Bölge ise zaten Bizansın otoritesinin zayıf olduğu, koptuğu bölgedir... Kimi işgal etmiş Türkmenler; Bizans'ı mı? Kürtlerin siyasi teşekkülleri mi vardı ki, onları işgal etsinler? Kelimelerle oynayıp, toplumları işgalci göstermeye çalışmayın. Osmanlı'nın Balkanlara yerleşmeler politikaları handiyse ama Oğuzların Anadolu'ya yerleşme süreci bambaşkadır. Ayrıca Kürtlerin ne oldukları da bilinmemektedir; kaldı ki Anadolu'ya sonradan mı geldiler, yoksa orada yoktan mı türediler bilmiyoruz... Sahi, Kürtler, o bölgede, durup dururken, topraktan mı türediler? Başka bir yerden gelmediler mi? Orada mı evrildiler homo sapiens sapiens'e? Size göre bütün göçer toplulukları doğrudan işgalci mi ilan edelim? Kimse Kürtlerin aynı ırktan geldiğini söylemiyor. Kürtlerin kökenlerinin de ne olduğu zerre kadar umrumuzda değil; İsterseniz afrikalılardan gelmiş olsun, isterse hintlilerden, isterse buğdaydan başaktan türemiş olsun... Hatta Türk ırkının ne olup olmadığı da önemli değil... Biz, Ulus'tan söz ediyoruz... Anladınız mı? Savaşın soğuk yüzünden bıkan o PKK'lılar o yüzden Apo'ya "Sayın Önderimiz" diyorlardı ve o yüzden Apo'nun emri ile indiklerini söylüyorlardı değil mi? Bu, bir Nazi'nin: "Ben tüm Yahudileri severim; bunu Hitler'in talimatı ile söylüyorum!" demesi kadar inandırıcı... O halkı sömüren DTP, PKK, AKP ve Kürt Toplumsal Yapısının, Kültürünün, yaşam anlayışının kendisidir... Ecevit'in sloganı gibi: Bu düzen, değişmelidir; Bu aşiret yapısı, bu kültürel kapalılık, uyumsuzluk, çağ-dışılık; Ne derseniz deyin...
  19. Kürtler, tarihsel olarak zaten "Türk"türler ve elbette bu ülkenin vatandaşıdırlar... Bu ülkenin vatandaşı olan herkes, zaten Türk'tür ve Kürtler de bu yüzden "Türk"tür... Bunda bir sorun yok ki...
  20. Diyorum size; Ceylan'ı kim katletti bilmiyorum ama bulsunlar, getirsinler hepsini en ağır dille kınayayım Fakat şu iletinizle şunu anlıyorum: Bir kişiyi öldürürsen; Katil, Binleri öldürüsen; Kahraman olursun... Tsk, Ceylan'ı öldürdü ise ve bu kanıtlanırsa; Katil... Fakat PKK binlerce insanı katletti ve bunu kesinlikle biliyoruz; ama gözünüzde ve ifadelerinizde onlar Kahraman... Siz, kınama beklenmesi için, benim ne yapıp yapmayacağıma mı göz dikiyorsunuz? Diyelim ki ben Ceylan'ı öldüreni kınamadım; Bu sizin PKK'yı kınamamanızı mı gerektirir? PKK'yı onaylamanızı mı gerektirir? Benim düştüğüm hataya, düşmenizi mi gerektirir? Samimi olun lütfen biraz... Hala PKK'yı, katlettiği insanlar adına kınayamıyorsunuz; Toplasam, onlarca kere size bu çağrıda bulunmuşumdur... Boşuna "Biz bu ülkenin bütünlüğünü istiyoruz" ayağı yapmayın... Bu itibarla "Gaflet" sözcüğünü, onurunuza iade ediyorum... Sizden, silahlı hareketin yanlış olup olmadığını söylemenizi istemiyorum... PKK bör terör örgütü müdür? Bir katil yuvası mıdır? İdeolojisi ve yöntemi katletmeye mi dayalıdır? Sempatizanları ve militanları da aynı kefede midir, değil midir; katil midirler? Kürtleri temsil ederler mi, etmezler mi? Açık ve net: PKK katil midir, değil midir? Ve katiller karanfil ile çikolata ile mi karşılanır? Bunu soruyorum... Esnek yanıtlar vermeyin; Silahlı hareket tanımı çok esnek, devletler kendi vatandaşlarını korumak için de silah kullanır; polis de halkı korumak için silahlı harekete başvurur... Özgürlükçülük, Irkçılık yapmak demek değildir... "Ben kendi kültürümü koruyorum, özgürlükçüyüm" diyerek, ırkçılık yaptığınızda ve ulusal bağlara saldırdığınızda; özgürlükçülüğünüz çok yavan kalır... Kürt Aşiretlerinin ve Kürtlerin ne tür haksızlıklara karşı durduğunu bana tarihten örnekleri ile kanıtlar mısınız? Kürtlerin, Anadolu'da tarih sahnesine siyasi-politik olarak çıkışları ilk Yavuz ile olmuş, sonra yine duralamış ve sonra yine Abdülhamit'in itelemesi ile olmuştur; her zaman otoriteden yana ya da aşiret reisinin çıkarlarından yana çıkışları olmuştur. Yaşam tarzını nedir? Neye dimdik duruştur? Neye karşı dimdik durmuşsunuz? Uygarlaşmaya ve Uluslaşmaya karşı dimdik durduğunuzu biliyoruz zaten ve ondan bahsediyoruz; evet, Uygarlaşmaya karşı Aşiret/İlkel yapısını korumak yönünde dimdik duruyorsunuz; bu tespitte sorun yok! Arkadaşım, ortaya sürdüğün bahaneler çok sudan: Büyükşehirlere yerleşen Boşnaklar, Çerkezler, Araplar, Makedonlar, Arnavutlar'da çok yoksulluklarla ve eğitimsizlikle geldiler Türkiye'ye ve hatta onların arasında kalan Rumlar, Ermeniler, Yahudiler de birbirlerinin dillerini bilmiyorlardı. Hatta Yahudiler, 1500lerden beridir İzmir'de olmalarına rağmen, 1930lardan itibaren Türkçe öğrenmeye ve Yahudi olmayanlarla toplumsal ilişkilerini geliştirmeye, bütünleşmeye başladılar... En güzel örneği Sakarya'dır bence, gördüğüm yerlerden birisi olarak... Boşnak'ından tut Kürt'üne, Laz'ına, Arnavut'una, Türkmen'ine, Makedon'una, Çerkez'ine kadar her çeşit halk vardır ve temelde bir kuşak öncesi Türkçeyi neredeyse bilmemektedir bile... Fakat yine orada da Kürtler'in de yaşamalarına karşılık, diğer etnik-unsurlar birbirleri ile anlaşabilirlerken, ikinci kuşak Kürtler bile kimseyle anlaşamamaktadırlar! Ya hu gidin kendiniz görün... İzmir'e gidin ya da; İzmir'de çok kozmopolit bir yapı vardır ve yine Kürtler'den başka uyum sorunu çeken halk yoktur; uyum sorununu halledebilenler de aşiret yapısını artık iyice reddetmiş ve bu yapıdan doğan kültürlerinin olumsuz yanlarını kesinlikle reddetmişlerdir... Veya İzmit'e bakın... Ben Kıbrıs'a da gittim, çok farklı birşey görmedim... İstanbul'da da çok farklı bir özellik sergilemiyorlar; Gop'a gidin, Bayrampaşa'dan Esenler'e kadar çeşitli etnisiteler görürsünüz ama en keskin biçimde uyum sağlayamayanlar yine Kürtlerdir. Hemen sorunları devlete atamak çok kolay... Kaldı ki, sorunun temelinde Aşiret/Tarikat sistemini yok etmek isteyen Halkçı-Laik-Cumhuriyetçi bir Türkiye Devleti'nin kararlılığı ve bu yeni uygar yapıyı sindiremeyen Aşiret/Tarikatların ve onların tebaalarının bu devrimleri sindirememeleri yatmaktadır. Devrim, çağdışı kitlelere uyum sağlamaz; Çağdışı kitleleri, bugüne taşımayı hedefler... Uyamayan yani kangren olmuş kolu kesmesi kadar doğal bir şey de yoktur... En azından Türkiye, kesmekten ziyade, uyum sağlayabilmeleri için, her kitleyi biribirine ılıtmayı denemiştir... Sorun; sizin, devrimciliği ne kadar sindirip sindiremediğiniz ile ilgilidir... Siz henüz kültürün ve toplumsallaşmanın ne olduğunu ve dinamiklerinin de ne olduğunu bilmiyorsunuz... Değişim kaçınılmazdır... Ve siz o yaşam tarzınızla, bu uyumsuzluğunuzu bir yüzyıl daha sürdürürsünüz, merak etmeyin... Yaşam tarzları değişmek zorundadır, değiştirmeyen bir toplum yoktur zaten yer yüzünde... Öyle olsa, o zaman gidelim hepimiz Homo Sapiens'ler gibi mağaralarda yaşayalım tekrar; Bugüne bakınca, atalarımızın yaşam tarzlarına ihanet etmişiz ne de olsa; İnternet falan kullanıp, motorlu araçlar kullanıp, etleri ateşte pişirip yiyoruz, baksanıza!
  21. Şimdiye kadar PKK'yı kınamanız konusunda bir sürü çağrı yaptık... Bir kere bile PKK'yı, katlettiği insanlar açısından kınamadınız bile... Ne siz, ne Dtp yapabildi bunu... Ancak kalkıp, PKK'nın yaptıklarını neredeyse demokratik bir mücadele ve özgürlük savaşçılığı olarak nitelediniz... Hatta çiçek attınız... Biz olmasak, kalkıp, Pkk'yı birebir Devrimci bir hareket olarak niteleyeceksiniz... Devrimcilik, Özgürlükçülük, Demokratlık bilmesek yutturacaksınız... Tarih karşımızdadır... Tüm devrimleri,ulusları ve bunların karşısında karşı-devrimleri inceleyin... Karşı Devrim'in örnekleri arasında Kürtçülüğü, PKK'yı ve Kürtlerin toplumsal yapılarını koymaktan kendinizi alamazsınız... Özgürlükçü mü olmuş Kürtler? Özgürlükçü Kürt kökenli Türklerin var olduğu kaçınılmaz bir gerçek; Kendi çevremden görüyorum... Fakat, kusura bakmayın ne siz ve ne de hala Doğu'dan kopamamış Kürtler ('Türk' diyemiyorum, çünkü hala Ulus zihniyeti kazanamamış Aşiret kafa yapısından kopamamış kitlelerdir; bu açıdan "Kürt Kökenli Türk" modern, "Kürt" ise ırka dayalı bir eski tanımlamadır), Özgürlükçü ve dışarıya açık değillerdir... Kesinlikle değillerdir... Aşiret yapısına karşı olsanız bile, kültürünüzün asıl kaynağının bu Aşiret yapısı olduğunu ve kültürünüzün, dünya algınızın, toplumsal yapılanmanızın, uyumluluğunuzun değişmesi gerektiğini kabul edemiyorsunuz... Aşiret yapısını reddediyorsunuz; Ancak ne tuhaftır ki, O Aşiret yapısının şekillendirdiği o kültürü ve o kafa yapısını değiştirmeyi savunamıyorsunuz... Bu devrimcilik değildir... Bu, "Ben yaptım, oldu" demektir...
  22. Benim, Anadolu'da, Irkçılığını yapabileceğim bir Türk Irkına dayalı Toplumsallaşma biçimi yoktur... Irkçılığı yapılabilecek bir Anadolu Türk Irkı Tipi'de yoktur... Öyle bir Etnisite bulunmamaktadır ki Irkçılık yapayım! Önce savunduğunuz değerlere bir bakın; Tüm savunularınız, bir etnik-kökene dair kayırmacı ve ayrıştırmacı istekler... Kürtlüğe dair... Önce bir Kürtlerin toplumsal ve toplumpsikolojik yapılarını tahlil edin... Duygusal ve Romantik yaklaşmayı bir bırakın ve eleştirebilmekte tarafsız olun... O PKK'lıların dağdan inmelerinin tek nedeni, Apo'yu da bu sürece dahil etmek niyetinden ve Tayyip'in politikalarının sözüm ona başarılı olduğunu provake etmekten başka birşey değildir. Siz Akp'nin ve Dtp'nin birlikte çalışmadıklarını mı sanıyorsunuz? Apo "Ben bu devletin adamıyım" da diyebilecek kadar ilkesiz ve önder olmaktan uzak birisidir. Bu, onu önder olarak edinenlerin ve onun bir çözüm noktası olabileceğini savunanların da çapını belli eder. Doğudaki Devletçi olan ve Devletçi olmayan Aşiret ayrımını bir inceleyin; Bakalım söylediklerimden farklı ne göreceksiniz... Ya da yeryüzünde Uluslaşabilmiş tüm Ulusları inceleyin ve karşılaştırın bakalım; Kürtlük ile benzerliklerini görebilecek misiniz? Süreçlerini bir karşılaştırın bakalım... Nasıl bir çıkmaza gireceksiniz... Kendinize yapay düşmanlar türetiyorsunuz; sözümona Kürtçü Ulusal bir Mücadele verebilmek için... Kendinize yapay ortak bir dil türetiyorsunuz; sözümona Kurmançi'yi kullanarak; Zazaları, Soraniler, Goranileri Kurmançileştiriyorsunuz... Kendinize yapay ama aydın olmaktan uzak önderler ediniyorsunuz; Apo, Zana, Ahmet Türk vb... Kendinizce Ulusal bir mücadele veriyorsunuz; Aşiret liderlerinin önderliğinde; tebessüm bile edemiyorum bu ironiye... Amerikan Devrimi'ni halk ve önderleri yapmıştır... Fransız Devrimi'ni halk ve önderleri yapmıştır... Rus Devrimi'ni halk ve önderleri yapmıştır... Türk Devrimi'ni halk ve önderleri yapmıştır... Bu devrimleri yapabilmek için toplumu hazırlanmıştır, toplumpsikolojik olarak olgunlaşmıştır, evrilmiştir, zincirlerini kırabilecek hale gelmiştirler... Kürtler ise Aşiret Reislerinin buyrukları ile güdümleniyorlar... Hala o kafa yapısı var... Bana taleplerden söz ediyorsunuz; O halkı bırakın: Daha siz Ulus ne demektir, ne demek değildir; Devrim nedir ne değildir bilmiyorsunuz... Kürtlerin nasıl bir kültürel yapıya sahip oldukları, Bu Ulusun diğer etnisitelerine nasıl uyum sağlayamadıkları, Gittikleri büyük şehirlerde nasıl uyum sorunları yaşadıkları gün gibi bilinmektedir. Ve bunların tek temel nedeni de toplumsal yaşam tercihleridir... Bu tespitleri yapmak çok zor değil... Töre cinayetlerini, namus davalarını, kan davalarını habire eğitimsizliğe yüklemek artık kabak tadı veriyor. Hayatında eline kalem almamış milyonlarca insan var; Fakat tek bir kimse için ne töre cinayeti işlerler, ne de kan davası güderler... Anadolu'da hiç duydunuz mu Kürtlerden başka töre cinayeti işleyenleri ya da kan davasu güdenleri? Bunlar, Aşiret yapısının hukukudur, elbette onlardan çıkacak çoğunluka: Traktör altında ezilme kazaları! ya da damdan düşme kazaları! nedense hep kadınlarda görülüyor Doğu'da! Bu gerçeklikten kaçamazsınız... Tahlil edin, kültürel yapıyı bir inceleyin, büyük şehirlerdeki ve memleketlerindeki Kürtlerin nasıl uyum sorunları yaşadıklarını bir gözlemleyin... Çok zor değil... Bu uyum sorununu Ulusallığa atamak çok kolay... Fakat ispatlamanız imkansız... Felsefede şöyle bir ilke var: "Yokluğun yokluğu ispatlanamaz". Eğer Ulusallığın çıkarsız bir yapı olduğunu düşünüyorsanız, Daha modernini bize sunmak zorundasınız Ve sunabilirseniz, bizde bunu kaçınılmaz olarak kabul etmekle yükümlüyüz... Değilse ister özerk bir yapılanma olsun, İster ayrı bir devlet kurulsun; Kürtlerin dayanacağı halk kitlesi, farklı etnisiteler olamayacak Ve yalnızca Kürt Etnik Kökenine sahip insanlar olacaktır... Bu da o ülkeyi ya da özerk yapılanmayı Irkçı bir özellik olmaktan öteye götüremeyecektir... Bunu ister görmezden gelin, ister açık açık görün... Çok renkli, süslü püslü, romantik laflar etmenize gerek yok: Olan biten ve Kürtlerin toplumsal gerçeklikleri gün gibi ortadadır... Ulus yapı, hala, günümüzün en güçlü ve en tutarlı, en modern toplumsallaşma biçimidir... Daha moderni henüz ortaya çıkmamıştır... Çıktığı an ise kabul etmekten zerre kadar şaşmayacağız... Fakat daha modern bir toplumsallaşma biçimi ortaya çıkacaksa, Bunu Kürtlerin yapamayacağı kesinlikle ve kesinlikle bellidir... Henüz Ulus olamamış bir toplumun, Ulus olmaktan daha modern bir toplumsallaşma biçimi ortaya çıkarmalarını Ve hele hele demokratikleşebilmelerini; Hatta ve hatta bir ülkeye de demokrasi getirmelerini bekleyemezsiniz... Henüz Ulus Birlikteliğini sindirememiş kimselerin de bu türlü bir yapıyı idealize etmelerini de bekleyemezsiniz; Kendinizden umut etmeyin... Ne derseniz deyin; Bu ülkede bir sorun var, evet: Fakat bu sorun, Ulustan değil, o devletin modern ilkelerini sindiremeyen, çağdaşlığa ayak uyduramayan bir toplumsal yapıya sahip olan kitlelerden kaynaklanmaktadır... Kürtlüğe dair talepler, her zaman "Irkçılık" olmaktan öteye gidemeyecektir... Kimse size dilinizi konuşmayın demiyor... Dilinizi geliştirmeyin de demiyor... Bunlara karşı yapılan eylemlerin de hata olduğunu da söylüyoruz... Fakat sizin derdiniz, bunlar değil... Açık ve net olun; Birlikte yaşama azminde ve kararlılığında değilsiniz... Öyle olsa idi, taleplerinizin ve düşüncelerinizin, insanları keskin bir şekilde ikiye ayırdığını farkederdiniz: "Kürt olanlar" ve "Kürt olmayanlar"... Bugün bakın Türkiye'ye, çevrenize; Çerkez'i de, Laz'ı da, Türkmen'i de, Arap'ı da, Boşnak'ı da, Fars'ı da, Alevi Türkmen'i de, Sünni'si de, Arnavut'u da, Makedon'u da ve hatta Kürtleştirildiğinin bilincinde olan Alevi Kürt'ü de ve hatta ve hatta devletçi diye tabir edilen öz be öz Kürt Aşiretleri bile; Yine Kürtlere karşı keskin ön yargılar edinmiş durumda ve PKK'lı o teröristlere karşı aynı duyguları beslemekteler... Daha dün, üst mahallemizden Kürt bir teyze çıkıp, o PKK'lılara ve çiçek verenlere lanet etti... Daha ne diyeyim? Peki ya siz? Siz ne yapabildiniz? Ortak bir duyguyu paylaşabildiniz mi? Bir fıkra vardır: Temel, otoban'dan giderken, radyo'da bir anons duyar; "Şu anda E5'te otomobilin teki ters şeritten, ters istikamette gitmektedir..." Temel, sinirlenerek radyoyu kapatır ve şöyle söylenir; "Yalancı herif, bu şeritteki herkes ters yönden gidiyor bana doğru!" Kimsenin sizi sevmediği bir ortamda, şöyle düşünün: Belki de siz, gerçekte kimseyi sevmiyorsunuzdur? Burada "Ben Türk'üm ama Kürtler davalarında destekliyorum" propagandalı nick'lere de güvenmeyin... Çoğunun, sürekli aynı kişiler tarafından alınıp provakatörlük yapıldığını bilmiyor değiliz... Biz de "Ben Kürt'üm ama hepimizin bölücü olduğumuzu biliyorum" diyen nick'ler almayı biliriz, Ama bunu yapmayı onurumuza yediremiyoruz... Bu tavırlardan dolayı artık tartışmanın tartışma etik sınırını da aştığını düşünüp, tartışmayı bırakan arkadaşlarımız var Ve bende artık bu türlü tartışmacılar ile tartışmayı etik bulmuyorum...
  23. Kendinizi kandırmayın; Teslim olan PKK'lılar ve devamında teslim olacakların olması bir oyundur... Besbelli ki AKP tarafından: "Hadi bakın, biz bu işe el attık, yoğun eleştiriler aldık; bari bazı PKK'lılar dağdan insin de, yaptığımızın işe yaradığı belli olsun, işe yaradı sanılsın!" denilmiş... Ayrıca DTP'nin Apo'yu bu sürece dahil etme amacı ile de birebir örtüşen bir fırsattır bu; Öyle ki gelen teröristler, Apo'nun da referansını taşımaktadırlar, "O olmazsa bu işi bah çözersiniz" demekteler... Bununla birlikte, PKK'nın katlettiği sivillerin bile hesabını, Ordu'ya ve kimi politikalara mal eden zihniyete zerre kadar bir şey demiyorum: Hele hele "Ergenekon" gibi bir sanrının var olduğuna sığınanları da tutarsız buluyorum... Daha o adamları tutuklayanlar bile ne için tutukladıklarını, suçlayanlar bile ne için suçladıklarını, ne olduklarını ortaya koyduklarını iddia eden savcılar bile ne olduklarını bilmiyorlar; Siz nereden öğrendiniz ne olduklarını? Mustafa Balbay mı terörist? Türkan Saylan mı? Emin Gürses mi? Bu kimseleri tanyor musunuz? Bu insanları, dağdan inen katiller ile bir mi tutuyorsunuz? Yazık, aydınlık adına yazık! Boşuna "Korku Terörü" yaratmaya çalışmayın. Ne siz, ne de diğerleri, PKK'ya, katlettiği sivillerin, Kürtlerin bile hesabını sorabilecek değilsiniz... PKK diye bir terör varsa, bunun kayıtsız şartsız nedeni, Kürtlerin içinde bulundukları toplumsal yapıları, bu yapının onlara benimsettiği kültür ve yaşam biçimi ve toplum psikolojisidir. PKK'nın amacı da, niyeti de, kim olduğu da, onu savunanlar da, destekleyenler de, bu süreçten umuda kapılanlar da; bellidir... Bu ülkede onlarca insan, onlarca aydın, onlarca asker öldürüldü... Onları öldürenleri kahraman ilan edip, "Barış Gurubu" olarak adlandırabiliyorsunuz... Hem de amacınızın bölücülük olmadığını söyleye söyleye ve teslim olanların da Apo'nun isteği ile ve Apo'nun talepleri koşulunca geldiklerini bile bile... Apo'nun da ne istediği belli: "Kürtlere has güvenlik güçleri, Kürtlere özerk yerel yönetim ve en sonunda devlet" Evet, sevinebilirsiniz Diyarbakırlı... O katiller bugün serberstçe dolaşıyorlar... Onların katlettikleri insanlar da ölmüş ve gömülmüş bir halde ama eğer "Ruh" diye birşey varsa, evet, onlar da özgür bir halde dolaşıyorlar şu an: Bedenlerinden özgür bir halde; Ne kadar güzel... Artık devir değişti, çok doğru: Sağ duyudan yoksun olduğu halde, sağ duyu propagandası yapanların; Demokrasiden yoksun olan Aşiret/Çağdışı toplumsal yapılı insanlar oldukları halde, demokrasi propagandası yapanların; Vicdanı kalmamış oldukları halde, Vicdan propagandası yapanların; Özgürlüğün ve Devrim'in ne demek olduğunu bilmeyenler oldukları halde, Özgürlükçülük oynayanların; Uluslaşmayı sindirememiş Kürt Irkçıları oldukları halde, İnsanlık/Hümanizm propagandası yapanların; Ülkeyi bölmeye yönelik her desteği verdikleri halde; 'Bu ülke bölünmez, bölünmesini istemiyoruz' rolünü kesebilenlerin; Bu ülke için arkadaşları, akrabaları, eşleri, çocukları can verenleri; Vatan Haini ve Uzlaşmazlık Düşmanı ilan edilebilenlerin; Dahası; Artık olaylarının, vicdan ve onur gibi kavramlardan ve erdemlerden çok çok çok uzak bir hal aldığı, Yüzlerin kösele gibi olduğu ve pişkinliğin had safhaya vardığı insanların Sözlerinin geçtiği bir devir var artık... Haklısınız... Abi, hiç boşuna kandırmayalım kendimizi... ToplumBilimsel ve ToplumPsikolojik gerçeklikler var ve ben bunlara yaslanırım: Artık, gerçekten duyarlı insanlar isyan ediyor... Anlaşılıyor; O insanların kökenlerinin Kürt olup olmaması zerre umrumda değil Ve Kürt olup olmamalarında da değil sorun... Ancak, O Aşiret ve Tarikat kültüründen yetişmiş her insan, elbette ki bu yukarıda saydığım kişiliği edinmiş olacak. Bir kere, yapısı; Aşiret/Kan... Çıkara dayalı bir kültür, pragmatist... "Bey ne derse o olur" mantığı var... "Önce ben" mantığı var... "Onlardan iseniz, sorun yok!"... Kendilerinden olan yaşasın, onlardan olanlar bu ülkenin vatandaşı... O kendilerinden olanların öldürdükleri Kürtler ne peki? Mantık şu: "Aman canım, ölmüşlerse ölmüşler; kol kırılır, yen içinde kalır... Onların hesabını, bu teslim olan PKK'lılardan sormayıverelim! Ne de olsa onlar da Kürt; bizden..." Ee abi, öldürdükleri asker, vatandaş, öldürdükleri Kürtler? "Ya hu, dağdakiler de bu ülkenin çocuğu, yeter ki dağdan inip, özgürce yaşasınlar! Bak 'özgürce yaşasınlar' dedim, onlar 'özgürlükçü' insanlar, özgürlük için ölen ölmüş, kalan sağlar bizimdir" Öldürdükleri bu ülkenin çocuğu değil miydi? "Ee onun hesabını devletten soralım bakalım, devlet ne diyecek!" Bu ne demek yaaa? Adamlar, Cumhuriyetin, Laikliğin, Devrim'in kazanımlarını, kendi çıkarları ile pekiştiremiyorlar diye, artı bir çıkar elde edemiyorlar diye dağa çıkıyorlar, insanları öldürüyorlar ama bunun hesabını devletin rejimine soruyoruz: "Sen neden bu insanların İlkel-Aşiret yapısını yok etmeye çalıştın, onlara halkıçılık, laiklik, cumhuriyetçilik uygulamaya kalkıştın?" diyerek... Ya hu boşuna... İlker01'in de dediği gibi "Yazılacak çok şey var ama gerçekten gerek yok artık". Anlatamazsın abi... Anlatılamaz... Hitler'den nefret ederim... Ancak O'nun "Kavgam"ını okuduğumda, Yahudilerden niçin nefret ettiğini çok net bir biçimde anlatmıştı. Yaşadığı yerlerden tanıdığı Yahudilerin, aslında ne kadar ırkçı ve ne kadar bencil olduklarından söz eder... Yahudilerin bu toplumsal psikolojilerinin ve bunun topluma olan yansımalarının, Hitler'i bu noktaya ittiğini çok rahat gözlemleyebilirsiniz o kitabında... Churchill şöyle der: "Keşke, Kavgam'ı ciddiyetle okuyup anlasaydık; O zaman bu adamı durdurabilirdik..." Onlar bile, zamanında oluruna bıraktıkları Hitler'in bu kadar büyük bir katliam yapacaklarını sanmıyordu... Beni de ırkçı falan ilan etmeye çalışmayın laf oyunları ile; Bu forumda görebileceğiniz, en keskin ırkçılık düşmanlarından birisiyimdir... Fakat, gerçeklikler ayrı... Kürtleri, bu toplumpsikolojisine iten o Aşiret yapısı, içten yıkılamaz... Bu artık imkansız... Görüldüğü üzere, Kürtlerin kendileri bu yapıya sahip çıkıyorlar... Ve bu yapı, çok belli ki onların kültürlerini de, kendilerini de, toplumsal psikolojilerini de Toplumun bütünü ile bir uyumsuzluğa götürüyor... Bir çözülme, anlaşılamazlık yaratıyor... Bu uçurum bugün, güya demokrasi taraftarlarınca daha da açılıyor... Git gide yükseliyor... Birgün o yapı dışarıdan çökertilmek zorunda kalınır... Bu kaçınılmaz... Çünkü artık diğer toplumlar Uluslaşırken, arada kangren gibi bir yapı, Irkçı bir yapı yaşamaya çalışıyor. O aşiret yapısına karşı olduklarını söyleyenler bile, bakın, Kürt Irkçılığından başını alamıyorlar... Bugün, bir tanesinin yıkılmış olduğunu bile gösteremezken; "Ulus Devletlerin artık son bulduğunu, çağını tamamladıklarını" iddia edebiliyorlar... Neden? Çünkü kendi Irkçı toplumsal amaçlarını tek doğrulayabilecek iddia bu kafa yapısı! Fakat, Ulus Devlet'ten daha modern bir toplumsallaşma da gösteremiyorlar; Çünkü yok... Çünkü Ulus Toplumu hala en dinamik, en canlı, en işlevsel yapı... Böyle bir yapıda, elbette ki Aşiret Toplumu uyumsuzluk yaşayacak! Bunu suçu, o Ulus Yapı'da değil, O Aşiret yapısındadır... Kürtler bugün Ulus ile bir sorun yaşıyorlarsa, bunun nedeni Ulus kavramında değil... Onların kültürlerinde, o kültürü doğuran toplumsal yapılarında, o toplumsal yapının hukuk ve insanlık algısında... Azıcık Toplum Bilimlerden anlayan bir kimse, Bu çıkarımı daha lisans1 eğitim düzeyi ile bile yapabilir! Sonunda bu Aşiret düzeni yıkılır... Er ya da geç olur ama yıkılır... Fakat yanında, o yapıyı, kemikleşmiş bir biçimde savunanları da götürür... Burada Irkçılıklarını demokratikliğe bezeyen arkadaşlar Türkiye'yi nereden takip ediyorlar bilmiyorum; Fakat, siz, Akp iktidarda diye, ona oy verenlerin bu politikaları desteklediğini hiç sanmayın... Bu türlü politikalar, o ülke için canlarını verenlerin, kendilerine büyük haksızlık yapıldığını düşünmelerine neden olmaya yatkındır ve gerçekten de haksızlık yapılıyor... Bu potansiyel daha da birikir arkadaşlar... Siz, şehit ailelerine gereken yardımı yapmaz, gerekli yaşam standartını temin etmezken, O kişiyi şehit edenleri direk özgür bırakıyor ve hatta pişmanlık yasası diyerek o adama ve ailesine bakıyor, imkanlar tanıyorsanız; Bunda çok büyük çelişkiler var... Siz, birisi şehit olmuşken "aman canım, her şehit ailesi ile de görüşemem ki" diyerek küçümserken, PKK'lılar dağdan, ülkenin bölünmesine yönelik fermanlar getirdikleri halde, valinizi, belediye başkanınızı bilmem neninizi onlara refakatçi olarak gönderiyorsanız; Bunda çok büyük çelişkiler var... Hiçbir bünye, bu kadar çok çelişkiyi bir arada barındıramaz... Siz bugün bayram ediyorsunuz ve bunun gerçekten demokratik olduğunu sanıyorsunuz... Ve Kürtler, toplumsal yapılarının temelsizliğine, onları Ulus yapabilecek bir ortam mücadelenin yokluğuna, onları Ulus yapabilecek bir dilin, kültürün, birikimin, ideolojinin, önderin yokluğuna rağmen, sözüm ona, Millileşmeye çalışıyorlar... Ve bunu, çevrelerindeki tüm diğer toplumların düşmanlıklarını kazanarak yapıyorlar... Diyarbakır Haber Sitesini okuyorum, adamlarda öyle bir kafa yapısı var ki, hala, şu söylemi çok sıkı benimsiyorlar "İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki diğer kavimler!" Ya hu kim bu kavimler? İran mı? Türkiye mi? Bu ne kafa yapısıdır, bu ne feodalizmdir, bu ne kancılıktır, bu ne ırkçılıktır? Hala kavimcilik kafa yapısı ve hala Şeyh Sait propagandası var... Dediğim gibi, Kürtler, bu bölgede ne kadar toplum varsa, onların düşmanlığını kazanıyorlar... Bugün içinizden "oh ne güzel, sonunda böleceğiz!" diye sevinip, buraya "yok efendim, bölünmesini istemiyoruz" diye yazarken ve aslında hiç inandırıcı olamazken, Bu bilediğiniz düşmanlıklar öyle bir birikir ki; Sonunda en zayıf halka kim ise, olan onlara olur! 85 yıl öncesini hatırlayın... Bu topraklarda kurtuluş mücadelesine başlayanlar, Aşiret Kürtleri değil, Çerkezi, Lazı, Yahudisi, Hıristiyanı ile Türk Ulusu idi... Kürt Aşiretleri, kendi topraklarında Ermeniler kayırılmaya başlandığında bu mücadeleye katılmayı akıl ettiler; Daha öncesinde değil... Deneyimli bir siyasetçinin ve ideoloğun çıkıp, kimi Kürt aşiretlerini kayırıp, diğerini öteleyip, ikisini birbirine düşürmesine bakar bu çözülme... Hala Devletçi Aşiret - Devletçi Olmayan Aşiret diye bir kafa yapısı var... Sonuçta hala Aşiret anlayışı temelde... Kürtleri Ulus yapmak isteyenler de Aşiretler! Ya hu dünyanın hangi örneğinde var, Aşiret/Feodal yapı kırılmadan oluşabilen bir Ulus! Araplar bile sırf katı kavimdarlıktan dolayı hala Ulus olamıyorlar; Ümmet bile olamıyorlar... Kürtler nasıl olacak? Bu kadar yenilemezi yutulamaz, çiğnenemez, komik bir çelişki olur mu?
  24. Siyasi/Politik/İdeolojik bir hale bürümüşseniz; Irkçılıktır... Savunduğunuz şeyler, bir Etnik-Unsur temeline dayandırılıyorsa; Irkçılıktır... Taleplerinizi de bundan farklı bir biçimde sürdürmüyorsunuz...
  25. Ya hu onların yaptıklarına da, uygulayıcılarına da "ilkellik" diyorum, daha ne diyeyim? Hayret birşey...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.