Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Osmanlı'nın Kürtler ile ilgili durumlarının yolunda gitmesinin nedeni, yapının özerk olup olmaması ile ilgili değildir... Osmanlı, oradaki Aşiret yapısını, 1500lerden beridir, kendi yararına ayakta tutmuştur. Bu da Aşiretlerin elbette ki işine gelmiştir ve rant elde etmişlerdir halk üzerinde. 1800lerden beridir Osmanlının iç dinamikleri bir çıkmaz haline gelmiş ve Kürt Aşiretler daha çok ekonomik çıkar peşine düşmüştür. Vergi sisteminde daha çok geliri hedeflemişlerdir. Cumhuriyet Döneminde de Irki özellikler ön plana çıkarılmadı... Vatandaşlık özellikleri ön plana çıkarıldı; Ortak değerler ön plana çıkarıldı... Ortak değerlerin ön plana çıkarılması, diğerlerinin asimilasyon edilmesi demek değildir...
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
İyi de, ben hiç adaleti savunmadım ki? Hep söylerim; Türkiye'de, her yapı gibi, Adalet Sistemi'de çökertilmeye çalışılmaktadır ve şu an adalet gayet sorgulamaya açıktır...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Şu iletiyi okursanız, Özerklğe yakın mıymış, yanından bile geçmiyo muymuş anlarsınız...
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
Arkadaşım; Türkiye'deki Adalet Sistemi'nin keşmekeş olduğunu savunana bendim... O adalet sistemine güvenmemi söyleyen ise siz...
-
Atatürk “Kürtlere Özerklik” Sözü verdi mi?
Biji, lütfen, ayırt etmek lazım... Osmanlının son dönem toprak yapısını bir inceleyin bakalım, özerklik mi varmış yoksa merkeziyetçilik mi? Merkeziyetçiliğin tipleri vardır öncelikle... Osmanlı'nın Doğu'da uyguladığı sistem, vergilerin toplanmasının devredilmesine dayanırdı. Mültezimler, belirli bir miktarı merkeze peşinen öderler ve vergiyi, tespit ettikleri oranda kendileri toplarlardı. Bu, Özerklik değildir ve ekonomik açıdan %100 merkeze bağımlılıktır; Merkez'in doğrudan yetki vermesi ile toplarsınız... Ekonomik açıdan doğrudan merkeze bağlılık ise Özerkliğin olmadığının en temel kanıtıdır... Bundan başka, bölgede oluşturulan silahlı güçler, özellikle Abdülhamit döneminde oluşturulmuş Yerel Aşiret Güçleri'ne dayanan Hamidiye Alayları idi. Bu alaylar hukuki olarak kesinlikle Osmanlı Hukukuna bağlı idiler. İç yapıları ve hukukları, yapılanmaları Osmanlı Hukukuna göre yapılandırıldı. Bir suç işlediklerinde, doğrudan Osmanlı'nın Askeri Mahkemeleri'nde yargılanırlardı. Merkeze bağlı yerel güçler olarak oluşturuldular ve örneğin rütbeleri de merkezden atanıyor, rütbe alacak kişiler İstanbul'da yetiştiriliyordu. Askeri açıdan da doğrudan merkeze bağlılık da, Özerkliğin bir benzerinin bile olmadığının en önemli kanıtıdır... Toprak parçası olarak ise bölge zaten bir Osmanlı Toprağı olarak anılıyordu. Ülke içerisinde, Hamidiye Alaylarının "Sorumluluk Sahaları" dışında bir sınırlandırma olmamıştır. Sorumluluk Sahası da askeri bir uygulamadır ve Özerklik demek değildir. Yani Kürdistan Bölgesi, kesinlikle bir özerk yapıda değildir. Merkeze doğrudan bağlı bir yapılanması vardır. Osmanlı Devleti, Özerk yapıları yalnızca Balkanlarda ve Afrika Kıtasında kurmuştur. Örneğin; Eflak, Boğdan, Trablusgarp, Mısır... Buraları hep Özerk bölgelerdir ve bakıldığında doğrudan tam anlamı ile Özerk oldukları bellidir. Mısır'ın kendi askeri yapısı vardır. Eflak'ın kendi vergilendirme sistemi vardır. Trablusgarp'ın kendi yönetim adlandırması ve görevlendirmesi vardır. Buraların yapısı Kürt Aşiretlerin bulunduğu yapı ile karşılaştırılamaz bile. Kürtlerin bulundukları yerleşimler her zaman Yerel Yönetimler açısından ele alınmıştır. Haydi diyelim ki söylediklerim yanlış: Bana, Kürtlerin o yaşadıkları bölgede yapılandırılmış olan "Özerkliğe Yakın! Bir Sistem"in özelliklerini ve hangi kanunlar ile bu şekilde yapılandırıldığını anlatır mısınız? Çok rica ediyorum... Ayrıca Atatürk bölgenin adına "Kürdistan" derken, Özerk bir bölge olarak değil, Coğrafi bir yaşam alanı olarak tanımlamıştır... Aynen; Anafartalar, Suriye... vb gibi tanımlamalar kullanırken... Suriye'de o zaman bir ülke değil, Osmanlı Ülkesinde bir yerleşim yeriydi... Anafartalar zaten öyle... Dolayısı ile siz bir bölgenin Coğrafi Tanımlamasını değiştirebilirsiniz... "Doğu Anadolu" adını da değiştirebilirsiniz... "Ege Bölgesi" adını da değiştirebilirsiniz... "Ege Bölgesi" denmesi örneğin, bölgenin "Helenlere Ait Olduğu"nun itirafı mıdır sizce? Malum, "Ege : Aigeean" bir Helen Kıralının adıdır... Yunanlılar çıkıp şöyle diyebilir mi? "Atatürk, Küçük Asya'yı kurtadığından vicdan azabı duydu ve Ege adını verdi!" Hayır... "Kürdistan" adı coğrafi bir tanımlamadır ve Coğrafi isimler değşkenlik gösterebilir... "Yurt" anlamında kullanılmamıştır hiç...
-
ILK ASKIMI ARIYORUM
İlk aşk... O duyguyu tattıran ilk kişi... Belki de hiç unutamayacağınız tek kişi... Ben, ilk aşık olduğumda 12 yaşındaydım. Ortaokula gidiyordum. Aşye diye bir kızdı. Küt saçlıydı ve sınıfın en akıllısıydı. Çok zeki ve özgüveni çok yüksekti. Belki de o kadar kendisine güvenen başka bir kız daha yoktur diye düşünürdüm. Ve o kadar zeki. Daha o yaşta, o kadar çok sevilir mi? Bilmem... Sevmiştim işte... Çok güzel bir duyguydu... Çük küçük, bıdık, masum bir duyguydu... Kapkara gözleri vardı... O dimdik yürüyüşünü hiç unutmam; sırtında çanta ile... Gittiği yolu bile ezberlemiştim... Herkes biliyordu sevdiğimi... Bir ben ona söyleyememiştim... Bir sürü bir sürü birşeyler oldu arada... Ortaokul bitmek üzereydi; Son gündü... Yolunun üzerinde beklemiştim söylemek için... Hiç o kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum; Hala aklımda kalbimin güm güm çarpışı... Her gelen sesi, o sanıyordum... O, o gün, o yoldan gelmedi... Ondan sonra bir daha hiç görmedim onu... Ama hep yüreğimin bir köşesi ona aitti sanki; Bilmiyorum... Aradan 12 yıldan fazla zaman geçti... İnternette malum bir sitede, tesadüfen rastladım... O mağrur kıza bir ileti yolladım... Bir hafta boyunca konuştuk neredeyse... Bir hafta boyunca, 12 yıl önce söyleyemediğim ne varsa söyledim... Bir hafta sonunda buluştuk birgün... 10 saati birlikte geçirdik... 12 yıldır neler yaptığımızdan konuştuk gün boyu... Olsaydık, olur muydu dedik... Akşam saat tam 9da otobüsüne bindi... Gitti... Bir daha ona hiç görünmek istemedim... Hiçbir yerde... Geçmiş, geçmişte kalır... Ama gerçek şudur ki; İçinizde de bir iz bırakır... İlk Aşklar iyidir, güzeldir, farklıdır... Yaşayamadığınız çok şey varsa Ve yeterince özlemişseniz; Tekrar görüşmeye değer... Tekrar kaybetmek ne kadar üzüntü verse de... "Soğuk Dağ" filminde, kör adama soruyordu adam; "10 dakikalığına görebilmek için ne verirdin?" Kör adam cevapladı; "Hiçbir şey vermem!" Sordu: "Neden?" "Evlat..." dedi kör adam; "Sen kazanıp, tekrar kaybetmekten bahsediyorsun!" Belki tekrar tekrar kaybetmek... Gerçekten acı veriyor; bilemem... Ama emin olun, İlk Aşkınızı, bir kere ve son kere görmek Çok şeye değer...
-
Kürt Milliyetçiliği ve Türkiye
Ben Kürtleri ve Kürtçeyi küçümsemediğimi söyleyebilirim...
-
Yapılan bir araştırmaya göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizdeki her dört Kürt kadından biri ensest ilişkiye (yakın akrabalar arasındaki cinsel
O sistemin üyeleri ayakta tutuyor, başka kim olacak! Aşiret yapısının yıkılmasının tek yolu; Ulus Kimliği benimsemek ve Aşiret üretim biçimine, toplumsallaşmasına direnmektir... Aşiret yapısını ayakta tutan en güçlü öğe ise; "Kültürümüz yok ediliyor" korkusuyla, o kan bağını, o kan bağına dayalı örgütlenmeyi, "Biz aşiret yapısına karşıyız" diyerek ayakta tutmaktır... Etnik-kökeni kimlik olarak üstelemektir... O bölgede ne Ensest yok edilebilir, ne de töre cinayetleri, ne da kan davaları... Bunların hepsi katı AtaErkil Aşiret yapısının hukuk ve ahlak yapısının sonuçlarıdır... Bir yapı, halka rağmen ayakta duramaz... Halk destekliyorsa ancak ayakta durur... Aşiret yapısı ayakta duruyorsa, Bunun hesabını önce o yapıya tabi olan halka sormak lazım... Yine de Ensest gibi bir olayı Kürtlere mal edemeyiz elbette... Her toplumda görülebilecek bir suçtur...
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
Demişsiniz... Demiştiniz... Başka sorum yok sayın yargıç; Sanık sizindir!
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Alla allaaaa... Takkenin düşmesi gibi bir durum yok ki! Neye bu kadar şaşırıyorsunuz? Zaten en baştan beridir söylediğimiz şeyi söylüyoruz... Kürt Etnik-Kökenini, Kimlik olarak benimsemek Irkçılıktır; Çünkü Kürtlük, bir Etnisitedir... Kimliğinizi, Etnisitenize göre tanımladığınızda, Hitler'den farkınız kalmaz... Türklük bir Ulusal bağdır; Tarihsel bir adlandırma, atamadır... Irksal bir anlamı ve bağı yoktur Anadolu'da... O yüzden, kimliğiniz açısından; "Ben Kürdüm" demek Irkçılıktır... "Ben Türküm" demek Ulusalcılıktır... Etnik-KÖKEN'ininizin ise ne olduğu kimseyi ilgilendirmez; O zaman ister "Ben Kürt'üm" deyin, ister "Ben Yam-yam'ım" deyin... "Türklük" Ulusal bağından vazgeçebilirsiniz; Uyruğunuzu değiştirebilirsiniz... Fakat "Kürtlüğünüzü" değiştiremezsiniz... O sizin Etnik-Kökeninizdir... O yüzden siz, seçiminiz olmadan geldiğiniz Etnik-Köken'den sorumlu olmadığınız gibi; Sanki bir üstünlük vasfıymış gibi, diğer bireylere nazaran bir Kimlik olarak edinemezsiniz... Avcı-Toplayıcı ilkel yaşamından Klan-Aşiret ilkel yaşamına geçişte önem taşır insanların Etnik-Kökeni... Modern/Çağdaş toplumlarda ve Ulusal üretim ilişkilerinde Etnik-Kimliğinizin zerre kadar değeri yoktur... Kimlik olarak edinmeye çalışmak da, ilkel bir toplumsallaşma çeşidine öykünmek demektir... Devrim ile özdeşleşemez, bağdaşamaz... Anlatamadık hala Ulus ile Etnik-Köken arasındaki farkı...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Türkiye, Türk Ulusu'nun Memleketidir... Bu Ulusa; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürtler, Türkmenler, Çerkezler, Lazlar, Boşnaklar, Araplar, Farslar vs. hepsi dahildir. "Ben Türküm" demek sadece vatandaşlık bağını temsil eder... "Ben Türküm" ibaresini "Irk"a indirgeyen bir Türkmen Etnik-Kökenine sahip kimsenin Bir DTP'liden ya da bir Kürt Etnik-Milliyetçisinden farkı ve onlardan daha fazla bilgi ve eğitimi yoktur... O kimsenin, bu Vatan uğruna canlarını veren şehitler için çok yoğun duygusal bir his beslemesi de bu gerçeği değiştirmez... Evet, "Türkiye Türklerin Memleketi" derken "Irkçılık" olmuyor. Çünkü Anadolu'da "Türk Irkına Dayalı bir Toplumsallaşma" çeşidi göremezsiniz. Dolayısı ile Türk Irkının nitelenebileceği bir memleket anlayışı yoktur, olamaz... Türk adı, Irk ayrımı yapılmadan Ulus anlamı içerir... Fakat Türkiye'de bir Kürt Etnisitesi vardır ve Kürt Etnisitesine dayalı toplumsallaşmalar da vardır. Kaçınılmaz olarak, Kürtlüğe atanarak istenen her hak, Irkçılık yapmaya %100 açıktır. Irka dayalı talepler, görüşler, dünyanın her yerinde "Irkçılık"tır...
-
Pis tuzak! Ceylan’ı PKK mayını parçalamış...
Hani Türkiye'nin Adaletine güvenmemiz gerekiyordu? Geçende bundan söz eden sizdiniz sanırım!
-
Atatürk “Kürtlere Özerklik” Sözü verdi mi?
Biji, alıntıladığın bu bilgilerden, hangiler "Özerklik" ve "Otonom" anlamı taşımaktadır, söyler misin? "Yerel Yönetim"lerden aöz ediliyor... O dönemde "Yerel Yönetim" nedir? Osmanlının kurduğu Eyalet Sistemi'nin tamamen çözüldüğü bir ortam var ve yeni bir yapılanmaya gidiliyor. Bu süreçte, Yerel Yönetimler ile ilgili yapılacak olanların, 1924 Anayasası'nda yer alacağını, yapılmış olanların da 1921 Anayasası'nda yer aldığı söyleniyor. Neymiş bu "Yerel Yönetimler"in özellikleri? "Bir yerel yönetim, diğer bir yerel yönetimin iç işlerine karışamayacak" Bakıyoruz, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Yerel Yönetimlere; Gerçekten de, örneğin; Diyarbakır İl Meclisi'nin Diyarbakır ile ilgili aldığı bir karara, örneğin, Bitlis İl Meclisi ya da İzmir İl Meclisi karışamıyor... Ya da Diyarbakır İl Meclisi'de diğerlerine karışamıyor... Bu, özerklik ya da otonom değildir; Ancak "Yerel yönetimlerin iç işlerine, diğerlerinin karışamaması ilkesi"dir... Ayrıca "Musul" ile ilgili bilgilere dikkat edin. "Ülke içerisinde bir sınır çizme ve ayrıcalık verme işleminin yapılamayacağı"ndan söz ediliyor ve sınırın, İngilizler'in etkisinde olan Musul ile ve orada İngiliz Güdümünde bulunan Kürtler ile ilgili bir kapsam olduğu da anlaşılıyor. "Ulusların kendilerini yönetme hakkı"ndan ne anlaşılması gerektiği ise kongreler döneminden ve Misak-ı Milli'den beridir bellidir zaten. Kürtler, Çerkezler, Türkmenler, Araplar ya da diğerleri, aynı Ulusun parçası olarak kabul edilmekte ve bağımsızlık azim ve kararları bir bütün olarak işlenmektedir. "Kürt Ulusu" diye bir Ulus tanımlaması da yapılmamaktadır. Ayrıca, Atatürk'ün "Kürdistan" tanımından tam olarak ne anladığı ortadadır: O dönemde ne Anafartalar bir ülke ya da özerk bölgedir, ne Suriye bir ülke durumunda ya da bir özerk bölgedir, ne de Kürdistan... Buraları hep birer coğrafi alan ve bölge adlarıdır. Aynen Atatürk'ün "Lazistan" adını kullanması gibi... Lazistan'da bir ülke ya da özerk bölge adı değildir. 19ncu yüzyıla kadar bu türlü coğrafi adlandırmalar hep olmuştur. Örneğin, Batılılar, Anadolu'ya "Turchia" derlerken, Selçuklu ve Osmanlı, aynı coğrafya için "Rum-ili/Rumeli" demişlerdir. Osmanlılara göre, bu bölge "Rumların yaşadığı"; Batılılara göre ise "Türklerin yaşadığı" bölgedir. Kürtlerin yaşadığı bölge için "Kürdistan" denilmesi, orayı "Özerk" ya da "Otonom" bir yönetim şekline bürümez. Bölgenin yapısı bellidir: Feodal-Aşiret yapısı... uydurmasına gelecek olursak... Atatürk'ün 1923 yılında İzmir ve Eskişehir'de yaptığı konuşmaların yer aldığı ve Arı İnan'ın yayınladığı kitapta, bu bilgiye rastlamadım. Fakat Kaynak Yayınlarının yayınladığı kitapta yer aldığı konusunda bilgi aldım. Ancak Orhan Çekiç'in makalesine baktığımızda, kendisinin bu kaynağa ulaştığını ve oradaki metinde geçen gerçek anlamın, Özerk olmaktan çok çok daha başka olduğunu, Yerel Yönetimleri yani; Valilik, Kaymakamlık, Belediyecilik gibi yönetim birimlerini kastettiğini anlıyoruz. Ayrıca "Kürtlere verilmiş söz!" şeklinde bir ifade kullanılıyor. Belgelerden de anlaşılacağı üzere, hazırlanan belge "Kürtlere" ya da "Kürtleri temsil eden bir yönetime" gönderilmemiş... Yine TBMM'ye bağlı bir kuruma gönderilmiş... Anayasada yapılacağı söylenene düzenlemeler de zaten yapılmış: 1924 Anayasası ile ülke de İl İdareleri ve buna bağlı olarak İl Meclisleri kurulmuştur. Bugün bile il meclislerine, halkın seçtiği kimseler katılır; Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerde, çoğunluk Kürt olur; Lazların çoğunlukta bulunduğu yerlerde de çoğunluk Laz..; Çerkezleri bol bulunduğu yerlerde de çoğunluk Çerkez olur... Kastedilen şey, o dönemin kavramları çerçevesinde ele alındığında Özerklik ya da Otonomi değil; Yerel Yönetimlerdir... Valilikten tutun İhtiyar Heyetine kadarki yapılanmayı içeren bir teşkilatlanmadır.
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Bir "Irkı Temsil Ederek" yapılan siyaset, ne zamandan beridir "Demokrasi" olarak adlandırılıyor? Demokrasi niyetinde değil ve Irkçılık amacındaysanız; Etnik-Kökeninizi Siyasi ve Toplumsal Kimlik olarak taşıyın!..
-
Atatürk “Kürtlere Özerklik” Sözü verdi mi?
5 Maddelik, kişiye özel belge ile ilgili olarak yapılan araştırma ise şudur:
-
Atatürk “Kürtlere Özerklik” Sözü verdi mi?
Sayın Biji'nin alıntılamış olduğu ileti, günümüz Türkçesine çevrilmiş bir iletiydi. İletideki "Yerel Yönetim" "Ulusların kendisini yönetmesi" gibi ifadelere bakınca, bu kavramların iyice öğrenilmesi gerektiği düşüncesinden emin oldum. Tarihli olmayan belgenin özgünlüğü ve gerçek anlamı ile ilgili tarama yaparken, başka bir yazıda, bu belgey ile ilgili yapılan açıklamaya rastladım ve alıntılamak gereği hissettim. Öncelikle, tek başına okunduğunda, içeriğindeki kavramların, o dönemde ifade ettiği anlamlarını bilen birisi için bile "Özerklik/Otonom" anlamı vermeyen 5 maddelik, Biji'nin alıntılamış olduğu belge şudur:
-
Seni Sana Sorsalar Söyleyeceğin İlk Şey Nedir
I-ıh... Sorunlu değil; Asabi...
-
Seni Sana Sorsalar Söyleyeceğin İlk Şey Nedir
Asabi...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Biji... Hala, senin anlamadığını değil de, benim anlatamadığımı düşünüyorum; düşünmek istiyorum... O yüzden özetleyeyim: Ne dedim; Ulus bilinci ve birlikteliği, bazı yapıların kırılması ile gerçekleşir... Feodal, kan'a dayalı yapıların kırılması ile... Türklük nasıl ortaya çıktı? Türkmen-Etnik Kökeninin ve yapısının kırılması ile... Yavuz'dan beridir, Anadolu'da kırılan Türkmenlerin haddi hesabı yoktur... Toplumsal yapıları paramparça edilmiştir... Ve başka bir yapıya bürünme ihtiyacı doğmuştur doğal olarak... Kan'a dayalı olmayan başka bir toplumsallaşma; Çünkü kan'a dayalı yapıları artık yok edilmişti... Osmanlı'yı bu açıdan tanıdığımda, ilk olarak nefret etmeme neden olan bakış açısı: "Benim Etnik-Kökenimi yok etmiş" biçimindeki bir düşünceden kaynaklandı... Hakikaten de birçok Türkmen boyu ya Kürtleştirilmiş ya da Balkanlara sürülmüş... Tam karşılığı şu: Yok edilmişler... Etnik-temelde düşündüğünüzde, üzülüyorsunuz buna... Siz kabul etmiyorsunuz gerçi bunu ama; var... Birçok Türkmen boyu ya katledildi, ya Kürtleştirildi, ya da Balkanlara sürüldü ve savaşlarda-tampon bölgelerde katledildi... Bugün Anadolu'da niçin Türkmen Beylikleri yok? Siz söylediğiniz "Etnik-Kökeninizin yok olma tehlikesi yok!" ifadenizin aslında gerçekleşmiş olmasından dolayı... Benim, kaybolabilecek ve ona göre biçimlenebileceğim, ona göre toplumsallaşmış bir Türk Etnik-Kökeni yok... Bunu diyorum sürekli: Bir Türk Etnisitesi yoktur Anadolu'da... Kendi sülaleme bakıyorum; Ne aşiret reisimiz var, ne de hepsi Türkmen... Babannem Laz... Baba tarafımdan uzak nesilden göçmenlik varmış... Anne tarafı Yörük... Anadolu'da "Ben Türk'üm" diyenlerin hepsi farklı Etnik-Kökenlerden ya da aileleri son derece karışık... "Ben Kürt'üm" diyenlere bakın! Farkı göreceksinizdir... Daha üst seviyede modern bir kimlik edinmem için tüm koşullar gerçekleşmiş... Kan bağına ihtiyacım yok... Olmamalı da zaten... Daha sonra baktığımda ne gördüm dersiniz? Benim, "Yok oldu" diyerek hayıfladığım kültür, aslında hala devam ediyor... Nasıl? Aşiret/Klan yapısına ihtiyaç duymadan sürüyor... Binlerce yıldır, çeşitli biçimlere dönüştüğü gibi, dönüşerek ama özünü koruyarak devam ediyor... Böyle de devam edecek... Nasıl mı? Ege Kültürü ile Yunan Kültürü'nü ayıramazsınız örneğin... Aynı oyunları oynarlar, aynı yemekleri yerler, aynı içkileri içerler... Yunanistandaki biraz daha Yunanlıdır, Egedeki biraz daha Türkmen... Araplar ile içiçe olunan yerlerdeki Türkmen Kültürü, Arap kültürü ile içiçedir... Birisi biraz daha Arap, diğeri biraz daha Türkmen... Erzurum'da örneğin; Ermeni kültürü ile Türkmen kültürü karışmıştır; Sarı Gelin'i Ermenice de söylerseniz anlarlar, Türkçe de... Ama bu kültürler yine de kendilerine hastır, sürerler... Bu açıdan şunu diyorum: Belki de Osmanlı, o beylik yapısını yok etmeseydi, Bugün, Anadolu'da var olan kültür böyle gelişemeyecekti... Daha ilkel, kan'a dayalı, keskin çizgiler ile ayrılmış bir yapıda sıkışıp kalacaktı... Bu gerçek... Merak etmeyin; Aşiret yapısını kırdığınız an, Kürt Kültürü çok daha güçlenecektir... Daha uyumlu ve daha bilinçli bir biçimde gelişmek fırsatı bulacaktır... Çünkü bu yapıyı kıramadıkları sürece ne diğer toplumlara karşı açık olabilirler, ne de gelişebilirler. Toplumların gelişebilmesini en temel koşulu, açık ve esnek olabilmeleridir. Korkmayın; Hiçbir toplum, kendi öz kültürünü bırakamaz... Diğer toplumlarla etkileştiklerinde, diğer toplumlardan aldıklarını kendilerine özgü bir biçimde geliştirirler ve bünyelerine katarlar. Kürtleri Aşiret yapısı bunu engelliyor işte... Ya sonunda dağılıyorlar ya da kendi içlerinde tümüyle eritiyorlar Ama benzeşemiyorlar; özgünleşemiyorlar... Zaman zaman Kürtlerin, millet/uyum yapısına uyum sağlayamadıklarını söylüyorum. Aşirete dayalı toplumların uyum sağlayamaması zaten normal; Ama aşmaları lazım bu yapıyı... Bunu küçümsemek olarak algılıyorsunuz ama öyle değil. Ve bu söylediğim, onları bir Afrikalı yerli kabileler gibi zayıf bir kültüre sahip oldukları konumuna koyduğum anlamına da gelmiyor... Ben, lisans eğitiminin ilk yıllarında, Türkmen Kültürünün yok edildiği konusunda üzülüp, Etnik-düşmanlıklar beslemeye yoğrulurken, Bir Kürt arkadaşım şöyle demişti: "Sence binlerce yıllık köklü bir kültür, birkaç yüzyılda yok olmadıysa, bundan sonra yok olabilir mi?" Değişerek, benzeşerek gelişmek başkadır... Bunu anladığınızda, Etnik-Kökene dair bir kaygınız kalmıyor: Su, yolunu buluyor çünkü... O yüzden, etnik-kökenim zerre kadar umrumda değil... Kürtler, Aşiret yapısını yüzlerce yıl Osmanlı güdümünde koruyarak, biriktirdikleri kültürel yapıyı çok kemikleşmiş bir biçimde korudular... Bu, belki de binyıldan daha fazla bir süreçte kökleşebileceğinden daha güçlü bir halde... Ancak bu yapı artık tarihteki görevini tamamladı ve modernleşmesi lazım... Yoksa, diğer toplumlar Ulus birlikteliklerini kurdukça ve toplumsal bağları modernleştikçe, onlar iyice geride kalacaklar bu aşiret yapısı ile... Toplumsal yapılar, kendi içerisine kapandıkça çok daha kırılgan olurlar... Uyum sorunu yaşamak, o toplumu birden bire de çökertir... Kürt Kültürü dediğiniz kültürünüz, aşiret yapısı ile iyice kökleşti; Fakat yine bu yapı yüzünden iyice kırılganlaştı ya da kırılganlaşıyor... Bakın, bir 50 yıl sonra hala devam ederse, Daha da artacak o uçurum ve Aşiret yapısının "koruduğunu" iddia ettiğiniz yapı Kendi kendine ve çok kalıcı bir biçimde, Aşiret yapısı yüzünden yok olacak ya da büyük darbe yiyecek... Kendinizi ele alın... Bir taraftan Aşiret sistemine karşısınız... Fakat o Aşiret sisteminin dayattığı kültürü de körü körüne savunuyorsunuz aslında; Bu çelişkidir... O Aşiret kültürünü, Kürt Kültürü olarak kemikleştirmeyin... Merak etmeyin; Yüzlerce yıldır bu kadar korunmuş bir kültür Bir kaç senede yok olmaz... Bunun ironisini yapmaya çalışıyorum devamlı: 10 yıllık yasaklanma sürecinde Kürtçenin unutulduğunu söylüyor kimi arkadaşlar... "Bu kadar kolay unutulabilen bir dil mi?" diye sordurmak istiyorum kendi kendilerine... Soramıyorlar... Bence siz, kendi kültürünüzden korkuyorsunuz... Zayıf olabileceğinden korkuyorsunuz... Bireysel olarak unuttuğunuz ve diğerlerinin de unutmasından korktuğunuz bir kültürden! Çerkezlere bakın; 150yıldan fazladır, kendi öz vatanlarından sürülmüş haldeler Anadolu'da... Fakat "Ulusal Kimlik" ile birlikte kendi öz kültürlerini çok güçlü bir biçimde yaşatıyorlar... Boşnaklar... Türkmenler... Araplar... Lazlar... Aynı şekilde... Ben de tekrarlıyorum: Herhangi bir Etnik-Kökene sahip insanların, o kültürün öğelerini Ve kendi dillerini yaşatmak kadar doğal bir başka hakları daha olamaz. Fakat kültürü yaşatma işini devlet üstlenemez. Bugün, Türkmen kültürünü de yaşatan devlet değildir. Hatta aslına bakarsanız, devlet/iktidar, İslamcılık politikası ile tarikatlari desteklemekte Ve Türkmen köyleri, giderek Arap Kültürüne bürünmektedir. Bunun, en azından Manisa'daki örneklerini tek tek verebilirim... Ve Ege ve Akdeniz bölgelerinde bir çok köy'de benzer adımların olduğundan haberdarım... Yine de bir kültürü koruma ve geliştirme hakkı devletin değil, O kültüre sahip insanlarındır. Devlet, Kürt Kültürünün ve dilinin gelişimine engel olan yasalar var ise kaldırmalıdır... Bu yöndeki yaptırımlarına son vermelidir. Ancak devletin uygulayabileceği tek şey; Bu ülkede yaşayan bireylerin ortak paydalarını geliştirmektir. Ne derseniz deyin; Türkçe, bu ülke bireylerinin ortak paydası haline gelmiştir. Devlet bir tek buna eğilebilir; Fakat siz; Kürtçe kurslar mı kurmak istiyorsunuz? Kürtçe yayın mı yapmak istiyorsunuz? Kürtçe televizyon mu açmak istiyorsunuz? Kürtçe radyo mu olsun istiyorsunuz? Kürtçe gazete mi çıksın istiyorsunuz? Kürtçe kitap mı basmak istiyorsunuz? Kürtçe kaset/cd mi çıkarmak istiyorsunuz? Sadece Kürtçe'ye özgü değil, Tüm diğer Etnik-Dillere de aynı hakkı vermek koşulu ile Bunları yapabilmelisiniz... Fakat, bunları devletin yapmasını bekleyemezsiniz... Bu hakları talep ederken de, sadece kendi Etnik-Kökeninizi umursayarak talep etmeniz demokratça değildir... DTP'de bu yüzden demokrasi kaygısında ve amacında olan bir parti, kesinlikle, değildir... Devlet, Ulusal Bütünlük kapsamında sadece bir kontrol yetkisine sahip olur, o kadar... Aynen Türkçe yayınlarda olduğu gibi... Bu kontrol mekanizması da her devlette vardır... Yapmak istediğiniz bu şeyleri, O kültüre ve dile sahip insanlar yapabilirler... Devlet değil... Örneğin, Çerkezce'yi yaşatmak ve geliştirmek Devletin değil Çerkezlerin ödevidir... Türkmen Kültürünü yaşatmak için de aynısı geçerlidir...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Ceylan Önkol konusunda hangi serzenişe karşı çıkmışım ben? Ben, o saldırıyı, henüz kanıt yokken ortada, devlete ve orduya mal etme çabasının etik olmadığından söz ediyorum... O saldırıyı, PKK'nın yapmadığını nereden biliyorsunuz? Olay yerinde tahkikatın zamanında yapılmamasının cezalandırılması konusunda fikir söylemedim bile; Söylenecek birşey yok çünkü... Elbette kesinlikle cezalandırılması gereken bir sorumsuzluk... Ha ama sorumlusu ordu ise, Elbette ki suçlusu yine kesinlikle cezalandırılmalıdır... Varsaymaya gerek yok; Kürtler, millileşme sürecinden çok uzaklar... Kimse kimseye Türk Ulusundan olmayı dayatmadı. Son Osmanlı Meclisinde Misak-ı Milli'yi kabul edenler , tüm Osmanlı tebaasını temsil ediyordu; Kürtler de dahil... Misak-ı Milli; kongrelerde "Vatan Çehresi" olarak kabul edilirken Kürtlerden de kimseler vardı. Mücadele, Türk Ulusal Kimliği ile verilirken ve Millet Meclisine "Türk" adı verilirken; "Bizim yazgımızı Türklük temsil eder" diyerek telgraflar gönderenler de aynı kesimdi; Kürtlerdi... Ogün ve Bugün devlete karşı çıkan ve bu adın kendilerine dayatıldığını söyleyenler, Osmanlının verdiği ayrıcalıkları, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte kaybeden Aşiretlerdir; Kendimizi kandırmayalım... Kimsenin kimseye dayattığı yok... Zaten kabul edilmiş birşeydir... Koruculuk sistemini desteklemediğimi söyledim; Fakat PKK'nın ve onu destekleyenlerin karşısında devlet başka çıkar yol bulamamıştır belki! Bu açıdan bakın birde... Fakat, söylediğiniz tarzda yaşanan haksız olaylar, elbette ki cezasız kalmamalıydı; Bu konuda hep bu fikirde olmuşumdur; bilinir... Geçerli bir neden değil: Türkmenlerin aşiret yapısı yüzlerce yıl önce yok edildi ve toplumsallaşmaları kırıldı; Ayrıca dillerinde ne eğitim alabildiler ne de yayın yapabildiler değil mi? Malum gazete ve televizyon icat edilmemişti bile... Bugün Kürtler bu teknolojik gelişmeye rağmen bile kültürlerini kaybedebiliyorlarsa, Bu, o kültürün kendi iç dinamiklerinden kaynaklanmaktadır. Bir kültürü, kendi içine ne kadar çok kapatırsanız, o kadar çok kırılgan ve yıkılmaya eğilimli olur. Töre ve töre kaynaklı cinayetler, Aşiret sisteminin ilkel-hukuk sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti çağdaş bir devlettir ve eylemlerini hukuk belirler. PKK ise bir terör örgütüdür ve tam anlamı ile yok olmadığı sürece hala bir terör örgütüdür. Hiçbir devlet, terör örgütlerine "aman, biz töre cinayeti gibi kan davası güdüp de üzerine gitmeyelim" romantikliği yapmaz; gerçeklikler ile hareket eder. PKK'yı sevmememiz, Kürtleri sevmediğimiz anlamına gelmez... Benim, en yakın arkadaşlarım, çoğunlukla Kürt'tü... Asteğmen iken, askerlerimden beni en çok sevenler Kürt kökenli askerlerimdi ve diğerlerini bırakın sadece Kürt askerlerim, kaç sene geçmesine rağmen, devamlı arayıp sorarlar hala... PKK'ya elbette ki kin güdeceğim; Fakat Kürtlere değil... Bana o verilen sözlerden bahseder misiniz? Belgeler misiniz, nedir o unutulan sözler? Sadece bunu istiyorum, bakalım yapabilecek misiniz... Hep sözü ediliyor "söz verildi" diye ama nedir bunlar? Nerede verilmiştir? Belgesi, bilgisi, tanığı nedir, kimdir? Öcalan'ın gerçek anlamı ile Aşiret sistemine karşı olduğunu hiç sanmıyorum. "Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz" denir; 70'lerin akımları ile heyecanlı-sosyalist bir kimlik edinmiştir; Ancak tutarlı ve ilkeli olmadığı kesindir. 30 yıl boyunca devleti hedef alacağına, Kürtleri boyunduruğunda tutan aşiretleri hedef alsaydı, çoktan başarılı olmuştu. Bugün bakın; onu destekleyen DTP hep aşiret partisi! Çok açık değil mi? Yalnız şu var: Siz PKK'yı ve stratejisini destekliyor musunuz, Desteklemiyor musunuz? İletileriniz öyle bir hava estiriyor ki... Neyse... Yanıt bekliyorum... Ya hu anlamak mı istemiyorsunuz? Kürt olduğunuzu elbette ki unutmamalısınız... Bunu savunmadığımı da onlarca kere söyledim... Bir kimse Etnik-Kökenine ait kültürü ve dili yaşatma hakkına sahiptir ve bu en doğal hakkıdır. Devletin buna engel olmaya çalışması da en büyük ilkelliktir. Ve engel olabilecek yaptırımları yok etmesi, kaldırması, uygulamaması gerekir... Ortak Kimlik, 1000 yıldır yaşadığımız Anadolu'da yarattığımız ortak değerlere sahip çıkmaktır. Kendimizi aynılıklarımız ile değil de farklılıklarımız ile kimliklendirirsek, Nasıl ortak bir paydada buluşabiliriz? 1000 yıl önce kimin nereden geldiği zerre umrumda değil... Birlikte yaşadığımız sürece bakıyorum ben... Kürt'ü Türk'ü bırakın, diğerleri ile benzeşen bir sürü Etnik-köken dolu Anadolu'da... Hangisini, hangisinden ayırt edeyim.. Siz ister kabul edin, ister etmeyin; Anadolu'daki tüm Etnik-Unsurların kabul ettiği ve benimsediği gibi, Türkçe, bu ülkenin, tarihsel olarak ortak dili haline gelmiştir. Türk Ulus Kimliği de öyle... Anadolu'da tarihsel olarak artık bir Irk adı değildir, olamaz, öyle bir gerçekliği de yoktur... Sizin, "Türk" olmaklığı, bir "Irka aidiyet" olarak algılamanızdan dolayı o açıklamayı yaptım. Türkiye'de, Türk Irkına dayalı bir toplumsallaşma biçimi göremezsiniz. Irka dayalı toplumsallaşmanın en önemli örneği Aşiret yapısıdır ve Türkmenlerin bu yapısı yok edilmiştir. O yüzden bir Ulus anlamı taşıyabilecek duruma evrilmiştir ve artık ırkı nitelemez. Bu süreç 19ncu yüzyılda tepe noktasına varmış ve doğal olarak Anadolu'da bir Türk Ulus kimliği ortaya çıkmıştır. Ulus kimliğine bürünmek, yüzlerce yıllık bir süreç alır. Atatürk'ün çıkıp "Hadi Ulus olalım" demesi ile olacak birşey değildir; Yüzlerce yıllık birikimi vardır, toplumsal altyapısı vardır. Türk Ulusunun altyapısı da o yüzden geçmişe dayanır. Türkiye'de, Kürtlerin Kan'a/Soy'a/Irk'a dayalı katı toplumsallaşmasının bir benzerini Türkmenler için gösteremezsiniz. Bu yüzden "Türkmen" ile "Türk" ayrımı yapıyorum... "Türk" Ulus adıdır... "Türkmen" ise, o çekindiğiniz, alındığınız asıl addır ve kimse kimseye "Sen Türkmensin" baskısı kurmaz... "Benim Milletim/Ulusum" dediğimde, ben, bu ülkede yaşayan; Kürtleri, Lazları, Çerkezleri, Arapları, Türkmenleri, Pomakları, Boşnakları, Rumları, Arnavutları, Ermenileri vs. kastediyorum. Ve elbette ki Orta Asya'da yaşayan bir Özbek, Kazak ya da Türkmenistanlı bir Türkmen'den daha çok önemseyeceğim bu insanları... Fakat, hiç kimse ve hiçbir kitle, gözümde ilah değildir... Kendi ırkını ilahlaştıran ve diğerleri ötekileştiren Ben miyim? Yoksa siz mi? Sonuçta, etnik-kökenini, kimlik olarak edinme çabasında olan ben değilim... Sizsiniz... Etnik-Kökenim zerre kadar umrumda değil... Peki sizin?
-
Kürt Milliyetçiliği ve Türkiye
Taypa'nın yeterli açıklamayı yaptığını düşünüyorum... Diyelim ki o sorulara yanıt vermiştiniz; Her konuda tekrar tekrar konuşabilirken, Niçin yeniden cevaplayamıyorsunuz? Hem siz değil miydiniz, Doğru bildiğiniz şeyleri tekrar tekrar yazmaktan bıkmayacağını söyleyen? Kaldı ki; O sorulara asla ve asla yanıt vermediniz. Sadece konuyu saptırıp, başka yönlere çektiniz. İsterseniz forumdaki bütün iletilerimiz dökelim önümüze; O kadar da iddialıyım... Bir insan size "Nasılsın?" diye sorduğunda, Sizin ona "Havalar da ısındı" demeniz, yanıt vermek demek değildir. Tüm Türkiye ve Dünya Halkları biliyormuş! Eminim Çin'in ana gündem maddesi her zaman Kürtler'dir... Afrikalı Yerliler ve Amerikalı Kızılderililer, Kürtler hakkında bir tek yazı okumadan yapmıyorlardır sabah kahvaltılarını...
-
'Diyarbakırspor devletin değil Kürt milletinin takımı'
Bak, bu 10 numara bir söz işte... Bir de "Ulusçuluk"un "Irkçılık" demek olmadığını, Bizim de "Irkçı" olmadığımızı, "Türk" adını, Anadolu'da bir ırka istinaden kullanamayacağımızı (çünkü Anadolu'da öyle bir ırksal toplumsallaşma biçimi yoktur) anlayabilirsek Çok süper olacak...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Savcılarının, hakimlerinin İktidar partisinin mülakatı ile atandığı; Adaletinin, siyasi iradeye bağlı bakanının olduğu; hakiminin, hükümlüye "sen hoca efendimiz hakkında nasıl böyle dersin!" diyerek hitap ettiği; keşmekeşe döndürülmüş bir adalet sistemine mi güvenmemi bekliyorsunuz? Aynen; ben de söylediklerimi yaşantılarım ile elde ettim... Kürtler eğer bir Millet olabilecek yapıda olsalardı, bir Millet olsalardı, söylediğin gerçekçi olurdu elbette. Hiç bir toplum, Aşiret/Feodal yapısını kırmadan Millileşemez. Kürtlerde, sözde Milliyetçiliği bile Aşiret reisleri yapıyor! Bu mudur Millet? Tarihin hangi safhasında görülmüş ya da idealize edilmiş? Devlet tarafında olsun ya da karşısında olsun; tüm aşiret yapısına karşıyım. Sivil insanların, silahlandırılmasına da karşıyım. Yalnız öyle bir cümle kurmuşsunuz ki; Sanki dağa çıkanlar, Aşiretlerin güdümünde çıkmamış gibi... Sanki devlet tüm toprak ağalarına hakimmiş gibi... Sanki tüm aşiretler devletçiymiş de, bölücü değilmiş gibi... Belki, dağdakiler destekleyen aşiretleri de yargılamak gelir aklınıza... Belki de bin kere söylemişimdir ama sanırım anlaşılamıyor. İnsanların kendi dillerini yaşatmak en doğal ve karşı çıkılamaz haklarıdır. Fakat "Aşiret sistemi"nin kırılması demek, o kültürün yok edilmesi demek değildir. Bakın, Türkmen Aşiretleri, yüzlerce yıl önce yok edildi ve Türklük bir Ulus Kimliği olarak ortaya çıktı. Bugün kültürleri hala yaşıyor... Hem de daha uyumlu ve bilinçli... Kürtlerin de Ulus kimlik kazanamamalarının en önemli nedeni hala Aşiret yapısını aşamamış olmalarıdır. Töre cinayetleri örneğin: Eğitimsizlikten olmaz... Aşiret yapısının hukuk kuralı töredir... O yüzden töre cinayetleri bitmeyecek aşiretler oldukça... Çağdaş Hukuk sitemine uyum sağlamaları için, Aşiretlerin yıkılması gerekiyor... Aşirete dayalı yaratılan kültürün de değişmesi gerektiği kesindir elbette... Değişmekten kastım; Kürtlerin, çağdaş toplumsallaşmalara uyum sağlayabilecek yapıya evrilebilmeleridir. Bunu başarmak için gerekli olan şeyi yapmaları; Yani Aşiret sistemini ve tabii ki tarikat sistemini yok etmeleridir. PKK, eğer bu sisteme karşı olsaydı ve gerçekten Kürtlerin Ulus olabilmelerini isteseydi, Ve Apo gerçekten bir ideolog, bir önder olabilseydi bu tespiti yapabilir ve savaşını önce Aşiretleri yok etmeye doğru yapardı. Aşiretleri yok edince, merak etmeyin, Kürtler zaten ya Ulus olarak ortaya çıkacaklardır Ya da var olan Ulusal kimlikle bütünlük sağlayacaklardır. Siz onların mevcut toplumsallaşmalarını kırmazsanız, Ulusal toplumsallaşmaya yönelemezler... Tarihte, Kürtlere en büyük kötülüğü yapan iki unsur vardır: Kürtlerin Aşiret yapısını yüzlerce yıl koruyup kemikleştiren Osmanlı; Kürt Bölücü Aşiretlerin güdümünde olan PKK... Tarihin bize gösterdiği gerçekliklerden kaçamayız... Siz istediğiniz kadar Kürtlere "Ulus/Millet" deyin... Değiller... Bu bir gerçeklik... Bunu, benim kadar PKK, DTP, Apo'da çok çok iyi biliyorlar... Amaçlarının gerçekten Kürtleri bir Ulus yapmak olduğunu mu sanıyorsunuz? Kürtlerin; PKK, Aşiretler ve siyasi dehaları var kaldıkça Uluslaşabileceklerini mi sanıyorsunuz? Ulus olabilmenin en temel öğesi, feodalizmin yıkılmasıdır... Ne PKK, ne DTP, ne Apo buna dair tek bir yöneliş gerçekleştirmemiştir... Ayrıca hem bütünlükten söz ediyorsunuz, hem de "Başka bir halk" olarak niteliyorsunuz... Bu da sizin, ne kadar bütüncül bir anlayışa sahip olduğunuzu gösteriyor... Kesin kanaatim şudur ki; En az PKK ve DTP kadar Kürtlerin Aşiret yapısına karşısınız ve gerçekten bir ortak paydada buluşabilme amacına sahip değilsiniz... Hala bizi Irkçı sanıyorsunuz... Bir de kendinize bakın; Ben etnik-kökenimi kimlik olarak benimsemiyorum, size, etnik-kökenimi söz konusu etmiyorum... Peki, ya siz? Var olmadığı halde, Türk Irkı kaygısını yaratan sizlersiniz... Çünkü Ulus ile Irkı birbirine karıştırıyorsunuz... Bin kere anlattık; Neyse... Toplumsal benlik kaygıları, alınganlıklar, aşağılık kompleksi kültür haline gelmişse; Bunu elbette ki ben yok edemem...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
2-PKK'nin silahlı eylem yapmasına kesinlikle karşı olan biriyim ve öldürülen herkes için üzülen biriyim. 5-PKK VE ONUN GİBİ İLLEGAL HER ÖRGÜTE KARŞIYIM... Bundan o kadar emin değilim... Bunu sadece ilgili iletinize dayanarak söylemiyorum; Genel olarak, söylemleriniz; PKK'nın dayattığı söylemler ile örtüşüyor... Daha önce de sordum: Bana, devletin şu Asimilasyon politikasını bir anlatır mısınız? Ve lütfen, bir Asimilasyon politikasının gereksinimleri ve kararlılıkları nelerdir; Bunları da ayrıntılayarak... Bakalım Türkiye nasıl bir Asimilasyon politikası gütmüş, anlayalım... PKK'yı yaratan; Çağdaş bir toplum temelinde kurulmuş olan Türkiye Devletinin benimsediği: Modern bir toplumsallaşma biçimi olan Ulus Birliğini; Aşiretlerin elinde, halkı sömürmelerine yarayan ayrıcalıkları alan Halkçılık bilinicini; Beylik ve paşalık gibi ayrıcalıkları yok eden Cumhuriyetçilik bilincini; Değişebilmeyi, uyum sağlayabilmeyi, yenileşebilmeyi gerektiren Devrimcilik bilincini sindiremeyen İlkel ve Ortaçağa ait Aşiret ve Kültür Yapısıdır... Siz, Aşiret yapısının ve bunun doğurduğu kültür örüntüsünün karşısında mısınız? Değil misiniz? Sorun budur... Zamanında bunu çok kereler de sordum ama yanıt alamadım... "Ulus" bilincinden daha modern bir toplumsallaşma biçimi biliyorsanız, söyleyin de bilelim ve uygulayalım! Siz "Ulus" deyince "Hitler"in "Nazizm"ini anlıyorsunu, sorun bu... Ya da... Aslında bir daha keşfettim... Sanırım sorun, devrimci olup olamamaktan kaynaklanıyor... Değişebilmeyi sindirip sindirememek... Kalıplara takılıp kalmak ya da kalmamak... İşte, bütün mesele budur...
-
KÜRTÇE'YE RESMİ DİL YOLU AÇILDI
Ne yazık ki devletler "Romantik Hıristiyanlık Kuralları" ile yönetilmiyor, ki sağ yanağımıza vurana sol yanağımızı çevirelim... Birileri size kurşun sıktığında, öldürmeye kastettiğinde, devletler de kendilerini savunma haklarını aynı şekilde kullanırlar... Deneyecek tek çare o kalmıştır zira... Ne yapsaydı devlet; PKK'ya ses çıkarmasa mıydı? Talebe bakar mısın!