Zıplanacak içerik

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Şöyle diyelim: Türkiye'de Etnik-Kökenlerin kültürlerini geliştirmeleri yönünde kısıtlamalar ya da geliştirmelerini engelleyebilecek yasalar var ve Kürtler de bunları fırsat bilik Irkçılık yapıyorlar... Söylediğinizin en açık anlamı budur...
  2. ********************* İster il bazında alın, ister bölge bölge hesap edin, ister ülke genelinde ele alın... Nüfusa orantıladığımızda, DTP'nin hali içler acısıdır... AKP eğer, kendisini başa getiren güçlerle anlaşmamış olsaydı, Meclis yüzünü göremezdi DTP; Merak etmeyin...
  3. Bakalım... En Son Nüfus Sayımında: İstanbul: 12.697.164 kişi İzmir: 3.795.978 kişi Diyarbakır: 1.492.828 kişi Son Seçimlerde Seçime Katılan: İstanbul: 8.829.393 kişi İzmir: 2.795.020 kişi Diyarbakır: 801.778 kişi Seçimlerde Oylar: İstanbul'da AKP: 3.083.593 kişi CHP: 2.578.623 kişi DTP: 323.778 kişi İzmir'de CHP: 1.108.079 kişi AKP: 616.156 kişi DTP: 12.792 kişi Diyarbakır'da DTP: 234.109 kişi AKP: 111.809 CHP: 1.815 DTP'nin, Diyarbakır'da aldığı oyların toplamı; AKP'nin İstanbul'da aldığı oyların toplamından: 2.849.484 kişi daha azdır... Yani AKP İstanbul'da, Diyarbakır'da seçime katılanların toplamından bile 2.030.000 kişi kadar fazla oy almış... Diğerlerini hesaplamıyorum bile... Doğu'nun, nüfusu en yüksek olan ilinin Diyarbakır olduğunu göz önünde bulundurursak Ve Doğu'daki diğer illerdeki seçmen sayısının, çok çok daha az olduğunu düşünürsek... Karşımıza çok sempatik bir durum çıkar... Siz sanırım "%" üzerinde hesap edince, bunu çok büyük bir sayı sanıyorsunuz. Çocukların Gelişim Dönemleri ile ilgili kısa bir bilgi: Çocuklar, Bütünlük/Parça edinimini kazanamadığı Ve soyut düşünce yeteneğini henüz geliştiremediği 1-6 yaş dönemin sırasında; Farklı büyüklükteki iki pastadan birisini 4, diğerini 8 parçaya böldüğünüzde, 8 parçaya böldüğünüz küçük pastanın, 4 parçaya böldüğünüz büyük pastadan daha büyük olduğunu sanırlar... Ya da şöyle açıklayayım: Diyelim ki 10,000 kişilik bir kitlenin %10'u okuma-yazma biliyor. Bu okuma yazma bilenlerin ise %10'u da sadece Lise diploması almış. Bu diploma alanların %10'u da üniversite sınavına girmiş. Siz, orana baktığınızda; Görüyorsunuz ki, hepsi de %10 değerinde... Fakat hangisi, hangi sayının %10'u? Siz, %10'luk okuma-yazma bilen kesim ile %10'luk üniversite sınavına katılanların sayısını eşit olarak algılıyorsunuz sanırım... Ya da adı "Üniversite Sınavı" diye, daha çok sayı sanıyorsunuzdur... Oysa okuma-yazma bilenlerin sayısı: 1.000 Üniversite sınavına girenleri sayısı ise: 10'dur... Şimdi buna bakarak, hangi partinin ne kadar kötü olduğuna kafa yorabilirsiniz... Türkiyedeki tüm seçmenlerin sayısını alın ve DTP'ye kaç kişi oy vermiş bir bakın... Doğu illerinde toplam kaç kişi DTP'ye oy vermiş, ona da bir bakın...
  4. Bu ülke, Afganistan içinde hassasiyet gösterdi; Bosna'da Sırp kıyımı içinde... Hep olaya güdümlü bir taraftan bakıyorsunuz... Azerbaycan, Türkiye'nin, kafkaslardaki kapısıdır. Devletlerin, diğer coğrafyalarda stratejik açıdan dostları bulunur her zaman. Azerbaycan'ın korunması ve kollanması, Türkiye'nin çıkarları doğrultusundadır; Gerçek olan budur... Ermenistan'ın, Türkiye ile o bölgedeki Türk kökenli devletler arasında kurulmasının nedeni, sizce, orada Ermenilerin çoğunlukta olması mıydı gerçekten? Yoksa Rusya'nın, Türkiye ile o ülkeler arasındaki bağı kopartmak istemesinden mi kuruldu orada Ermenistan. Tarihsel bir gerçekliktir ki; Azerbaycan ile Türkiye'nin çıkarları onları dost yapmaktadır... Kara kaşımız ya da kara gözümüz değil... Aynı şekilde Türkiye; Irak'taki, Musul ve Kerkük'teki Kürtlere de sahip çıkmakla yükümlüdür. Çünkü orada yaşayandan belki de daha çok Kürt vardır Türkiye'de... Kaldı ki Özal zamanında, Halepçe Katliamı sürecinde de sahip çıkılmıştır Kürtlere; Binlerce Peşmerge ve Kürt yerleşimci, Türkiye'ye kabul edilmiştir... Yapmasa mıydık!? Ve nasıl ki Kafkasyadaki Çerkezlere, Bosnadaki Boşnaklara, Kıbrıstaki Kıbrıslı Türklere sahip çıkıyorsak; O bölgedeki Kürtlere ve Türkmenlere de sahip çıkılması gerekmektedir... Ha bunu ister çıkarlarınıza uydurarak yaparsınız, isterseniz romantik bir insan sevgisi ile... Sonuçta, Türkiye'nin her açıdan o bölgedeki insanların haklarını savunması gibi bir gerçeklik vardır. Siz, Kıbrıs'ın, gerçekten orada Türkler yaşıyor diye mi önemsendiğini sanıyorsunuz? Ya da PKK'nın, DTP'nin ya da Kürtçülerin, gerçekten Kürtleri ve etnik haklarını önemsediklerini mi sanıyorsunuz? Siyasetler, politikalar ne yazık ki insan sevgisi ile birlikte ay ışığında, bir çift mumun yandığı akşam yemeğinde, romantizm dolu duygular ile işletilmiyor... Elbette ki Ermenistan'ın çıkarlarının karşısında olunacak... Çünkü Ermenistan'ın çıkarları, Türkiye'nin çıkarları ile zıttır... Ha siz şimdi bana gelir, siyasette insafsızlıktan falan söz edersiniz... Sizin o habire övdüğünüz ya da sözünü ettiğiniz, Kurtuluş Savaşı sırasındaki Kürtçü-Ayrılıkçı kesim var ya hani? Aynı dönemdeki en büyük düşmanları ve anlaşamadıkları kesim; Ermenilerdi... Çünkü, o Kürtçü-Ayrılıkçı kesimin "Kürdistan" sınırları içinde hayal ettikleri toprakları, Sevr sürecinde ve Lozan sürecinde Ermeniler çoktan istemişti! Öyle Ermeni-Severlik yapmayın... Kürtlerin, onca zaman İngiliz İşgaline başkaldırmayıp, İşgal yönetimi Fransızlara geçince işgal etmelerinin nedeni de bununla paraleldir: Fransızlar, aktif olarak Ermenileri desteklemişlerdir bölgede... Boghos Nubar Paşa ile Kürtçü Osmanlı Paşası Şerif Paşa'nın çekişmelerini bir bulup okuyun isterseniz, Paris Barış Konferansı sürecinde... Hem, Kürt Aşiretlerinin, "Şerif Paşa Bizi Temsil Edemez, Bizi BMM Temsil Eder" biçimindeki ifadelere de rastlarsınız belgelerde... Dolayısı ile çıkarları zedelenince, Kürtler de Ermeni Düşmanı kesilebiliyor... Siz hiç merak etmeyin...
  5. İnsanlarda içgüdü yoktur; Sonra "tarafsız" dediğiniz başlıkta, hep nedense "taraflı" haberleri alıntılıyorsunuz... Ayrıca bu eylemden PKK'nın sorumlu olabileceğini söylememizden niçin rahatsız oluyorsunuz? Ben çocuğun Kürt olmasından rahatsızlık duymuyorum; Bir "İnsan" olarak yaklaşıyorum... Savunmadığım şeyi, bana mal etmeyiniz... Zira bunun, etik bir şey olmadığını düşünüyorum...
  6. Türkiye'de "Türk" ırkına dayalı olarak bir arada bulunan bir ırk kitlesi gösterir misiniz bana? Antropolojik olarak Türk adı bir ırk adı olabilir... Toplumsal bir olgudan söz ediyoruz... Toplumsal olarak Türkiye'de Türk adı, bir Ulus adıdır; Irk adı değil... Bana, söylemlerle gelmeyin; Savınızın ispatlarını ortaya koyarak gelin...
  7. Yazıyı okumuyorum bile! Zira, kendinizin olmayan düşüncelere biz zaten ulaşabiliyoruz ve muhtemelen, yazıda yazılmış olanların aksini de kanıtlayan onlarca da yazı bulabiliriz... Siz, algıladığını biçimiyle tanımlayın: "Ulusalcılık Nedir?" Böyle yapın ki, paylaşımlarınızda samimi olduğunuzu düşünelim ve sizin de fikir yürütebildiğinizi bilelim...
  8. O zaman bunların hesabını sorun doğruca... Henüz katil belli değilken, Orduyu ya da Devleti suçlayan ifadeleri alıntılayıp durmayın... Çok merak ediyorum, sorumlusu PKK çıkarsa ne yapacaksınız?
  9. Siz askerlik yaptınız mı? Ya da Ceylan'ın abisi gerekli yeterlilikte bir bilir kişi midir? Mardindeki Bilge Köyü olayında televizyonu izlerken, insanlar ağıt yaparken, kameraların kaydettiği bir görüntü vardı. Adamın birisi, ağıt yakanlardan birisine, şu sufleyi veriyordu: "-'Devlet yaptı bunu, kahrolsun devlet!'- diye söyle" diyordu... Ön yargı bellidir... Havan mermileri öyle nokta atışı yapmazlar, kaldı ki bir kızı tam karnından vursun! Düştükleri yerde de 5 ile 10 metre yarıçapında krater oluştururlar. Kişilere yönelik kullanılamıyorlar; Toplu guruplara atılıyorlar. Yaklaşık olarak 60lık bir havan ortalama küçüklüktedir ve 1,5 Km menzili vardır. RPG7 ile LAV ise roketatardırlar. LAV tek kullanımlıktır. RPG7 ise tekrar mermisini koyarsınız, kullanırsınız. Bir Tankın gövdesinde hasara neden olabilecek yapıdadırlar ve krater bırakırlar düştükleri yerde. Hedefe varınca, patlarlar ve parçalarlar... Genelde toplı hedeflere, tanklara falan atılırlar. T40 BombaAtar'lar ise, atıldıkları hedeflerde patlarlar; Toplu hedeflere karşı kullanılır... Mermi çekirdeği patlayıcı niteliktedir ve kıza denk geldiğinde; Öyle sadece karnını parçalamakla bırakmaz... Tanesini bulmakta zorlanırsınız... G3 piyade tüfeğinin altına takılır. 300m menzili vardır. Tabur'dan falan ateş etmekle hedefin tam karnına isabet ettiremezsiniz; İmkansıza yakındır. En az 70 metreden ateşlenir. Kişiye tam isabet için Ve hele hele karnından vurmak için, oldukça yakından ateşlemeniz gerekir... M79 da BombaAtar'dır. Terminatör2'de t-800'ün kullandığı BombaAtar'ın hemen aynısıdır. 40mm'dir. Toplu hedeflere atılır; T40 ile benzer özelliklere sahiptir. Atıldığı yerde patlar... Bunlardan başka, bir tabur düzeyinde bombaatar var mı, bilmiyorum... Ben askerlik yaparken bunları kullandım ve bir kıza atıldıklarında, o kızdan eser bırakmayacaklarını çok iyi biliyorum. Ayrıca, bir taburdan, bir kişiyi karnından vurabilecek yapıda değillerdir. Patladıkları yerde, sadece kişiyi değil, çevresindekileri de yok eder ya da parçalarlar... Mayınlar ise Anti-Personel ise zaten krater oluştururlar... Ve bir insana patlamazlar. Patlamalar için artı ağırlık konulması suretiyle bubi tuzağı oluşturulması lazım. Anti-Personeller ise genelde öldürmezler ve ayak koparırlar ya da parçalarlar. Ölürse, kan kaybından ölür. Kısacası: O bomba, o kıza, kesinlikle yakından atılan bir bombaydı... Ve kesinlikle tabur'dan atılmadı... Ve yukarıdaki bombaatarlardan birisi de olmadığı kesin... Kızın abisinin ise atanı gördüğü konusunda yalan söylediğine kalıbımı basarım: Kız, koyun otlatmaya gidiyor... Birisi bombaatar ile bomba atıyor!.. Ya da Havan, RPG7, LAV veya M79 ile... Ve sen o bombanın nereden atıldığını, anında tespit ediyorsun! Oldu canım: Maşallah, Ceylan'ın abisi Rambo'dan daha yetenekli! Bari atanın ağızındaki sakızın markasını da söyleseydi de inandırıcı olsaydı!
  10. Gelincik... Ne yazık ki bunun hesabını PKK'ya soran tek bir kimseye rastlamadım şimdiye kadar... Bu, bana hep, Kürtlerin Öldürülmelerinden ve kimilerine yapılan işkencelerden şikayet edenlerin Aslında o kadar da samimi olmadıklarını düşündürmüştür bana... DTP niçin, PKK'nın öldürdüğü onlarca Kürt'ün hesabını sormuyor PKK'ya? Ya hu bu öldürülen Kürtler, onların bir siyasi parti olarak bulundukları ülkenin vatandaşı değiller miydi? Onu bırakın; Onlar insan değiller miydi? Hem de, haklarını koruduklarını söyledikleri Kürtler ile aynı etnik kökendendi kardeşim onlar yaa... Burada, "PKK olmasaydı, Kürtlerin haklarının farkında olmazdık" diyebilen hangi arkadaş, PKK'nın öldürdüğü canların hesabını da sormuştur PKK'ya? PKK'yı desteklememek ayrıdır... PKK'nın, Kürtlerin hakkını! hatırlatabildiğini söylemek ayrıdır... PKK'ya, aldığı canların hesabını sormamak iste apayrı birşeydir, acıdır, samimice değildir, inandırıcı değildir... Hiç, bir Kürt olarak PKK'ya hesap soran çıkmış mı şimdiye kadar? Ben hiç görmedim... Samimiyet de sanırım bundan ileri gelir... Mantık şu sanırım: "PKK nasılsa bizdendir; kol kırılır, yen içinde kalır... Öldürürse, PKK öldürsün; gerisi, ister çamurdan olsun!"
  11. "Kadar" değil, "Oran"... Oy oranını nüfusa vurursak... Nüfusu da, seçime katılanlar-katılmayanlar biçiminde göz önünde bulundurursak... O bölgede ya da seçim merkezinde olmadığı halde, oyları kullanılmış gibi gösterilenleri de hesaplarsak... Çok hoş bir tablo çıkar karşımıza...
  12. Diyarbakırlı; Çok açık ve net söylüyorum: Bu cinayeti (dikkat edin; cinayet diyorum) kimin işlediği belli değil... Ortada çok büyük bir takipsizlik ve sorumsuzluk var... Olayın takibi ile ilgili sorumsuzluk yapanlar tespit edilmeli, yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır... Olayı gerçekleştirenler kimse, tespit edilmeli, yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır... Fakat olayım faili belli değilken, birileri çıkıp "Ahanda devlet yaptı" ya da "Ahanda ordu yaptı" dememelidir. Öyle bir provakasyon yapıldığı an, ben, bu provakasyonu yapanlardan şüphelenirim; "Niçin böyle bir provakasyon yapma gereği duydular" diye! Olay oldu, DTP'li milletvekili anında geldi... Daha Bilimsel ve Criminal incelem gerçekleşmeden, bu saldırıyı devletin gerçekleştirdiğinden emin bir şekilde suçlamalarda bulundu, provake etti... Ben, bunu yapan insanlardan şüphelenirim ve doğrudan onlardan beklerim bu eylemin sorumluluğunu... Yarın birgün, eylemi PKK'nın gerçekleştirdiği ortaya çıkarsa, O kimseler, PKK'dan hesap soracaklar mı? Ya da DTP'liler ve Kürt Etnik Milliyetçileri, çıkıp da, PKK'ya hesap sordular mı Öldürdüğü Kürtler için? Hem, PKK'nın katlettiği askerlerden, ordu personelinden söz ediyoruz... Ya hu bu adamlar, Kürtleri de katletti... Neden sadece askerler öldürülmüş gibi yapıyoruz, bilmiyorum... Ama neden Kürtler çıkıp da "Ya hu, siz neden bunca Kürt'ü öldürdünüz ve DTP madem ki bizi temsil ediyor; neden PKK'ya bunun hesabını sormuyor?" diye sorgulamıyor hiç anlamıyorum... Gerçekten anlamıyorum...
  13. O yazıyı alıntılayan kişinin, Yarasa'nın, Türk Etnik Milliyetçisi olmadığını biliyorum... Çünkü, belki kişisel bilgi olacak ama, Etnik-Kökeninin Türk Etnik Kökeni olmadığını biliyorum... Fakat yazının asıl sahibi kim? Asıl sahibi olduğu söylenen kişinin de O yazıyı sahiplenmediğini; Onun yazmamış olduğunu öğrendik... Yazının başlığından Yarasa'yı ve o yazıyı yazmadığını söyleyen yazar'ı sorumlu tutmamakla birlikte; "Türk"lüğü bir Etnik-Köken olarak ima eden, Bunun karşısında da Kürt Etnik Kökenini koyan Ve böylelikle sözde iki etnik-kökeni karşılaştıran Ya da birisinin diğerine hesap sorması anlamı yükleyen bu türlü söylemleri Ulusalcılık olarak tanımlamıyorum ve Ayrıştırmacılık olarak niteliyorum...
  14. Size soralım bakalım: Irkçılık nedir? Toplumsal temelleri nelerdir?
  15. Uçanşahin... Sizin söyleminize bakarsak, Amerika Irak'a girerken "Ben Demokrasi ve Özgürlük Götürüyorum" dedi... Demek ki "Demokrasi ve Özgürlük" demek, Amerika'nın yaptığı gibi Bir ülkeye girip, 3 senedir 1 milyondan fazla insanı ve sivili öldürüp, Oradaki insanları Dinlerine, Dillerine ve Irklarına göre ayrıştırıp, Petrollerini ve tarihi zenginliklerini Amerika'ya götürmek Ve o ülkeyi de, arta kalanlarını da sömürmek demek! 300 yıldır Avrupalılar, sömürgelerini; "Size medeniyet getiriyoruz!" diyerek sömürdüler ve katlettiler... Demek ki medeniyet demek, bir ülkeyi sömürmek ve insanlarını katletmek demek! O zaman hadi gelin; Örgürlükçü olmayalım... Demokrat olmayalım... Medeni/Çağdaş olmayalım... Laf oyununu yapan sizsiniz... Söylediklerimi çürütebilmek uğruna, artık kendi egonuzu bile feda edip; "Ben de 'Türk' adını ırk anlamında kullanıyorum" demeye getiriyorsunuz... Vicdan... Türk adının tarihsel kökeni bellidir... Hangi anlama geldiği ve Türkiye'de bir Türk Etnisitesinin olmadığı bellidir. Siz isterseniz gidip dağlara taşlara seslenin "Türk" diye, Siz ya da başkaları, keyfine göre ne anlamda kullanıyorsa, bu zerre kadar önemli değildir. Ben kendim Türkmen'im... "Türkmen" olarak adlandırılan insanların kendilerine "Türk" demediklerini çok çok iyi biliyorum... "Yörük" ya da "Türkmen" derler... Ama "Türk" demezler... Bana öğretmeye çalışmayın!
  16. Diyarbakırlı; Söylediğim gibi bazı kesimler Türk Etnik Milliyetçiliği gibi bir yöneliş sergilemektedir, Bunun da temelini söyledim... Fakat bu yöneliş asla tarihsel, toplumsal ve kavramsal bir gerçeklik ortaya koyamaz... Yaptıkları, benim gördüğüm kadarıyla, Etnik-Milliyetçilik elbette... Ben, özellikle lisans yıllarımda bunu anladım... Ve Kürt Etnik Milliyetçileri ile aralarında fark yoktur... Kanunlara aykırı mıdır? Kanunları, iktidarlar koyuyor ne yazık ki... Fakat Ulusallığa aykırıdır... Anadolu'da gerçekten bir Türk Etnisitesi yok... Antropolojik açıdan Anadolu'da "Türk Yoktur" demiyorum. Elbette ki Irk olarak soyu Türklerden gelen insanlar var; Benim anne tarafım örneğin... Fakat bunlar, "Türk Etnisitesi" olarak tanımlanabilecek bir toplumsal bağ sergileyemezler. Irklarına dayalı toplumsal bağ anlayışları ya da ihtiyaçları yok edilmiştir çünkü. O yüzden yeniden öyle bir bağ yaratamazsınız. "Etnisite" dediğimiz kitle yapısı, aynı etnik yapıdan kimselerin Aynı Etnik yapının kaygıları çerçevesinde yaşamlarını sürdürmeleri demektir. Türkmenlerdeki bu yapı kırılmış ve etnik kaygıları yok olmuştur. O yüzden toplumsal açıdan bir Türk Etnisitesi göremezsiniz... İşte tam olarak bu nedenden dolayı Türk Etnik Milliyetçileri, Anadoluda başarısız olan ve olacağı belli olan kesimdir. Fakat Kürt Etnik Milliyetçiliği öyle değildir. Hala Kürtler, Aşiret temelinde, Etnik-Kökene dayalı etnisitelerini sürdürürler... Bu Feodal yapı, kendileri için ve ülke için de zararlı bir yapıdır... Anlaşıp anlaşamamaktan daha da öte, Ulusun tüm unsurlarını kapsayıcı nitelikteki talepler; Hem en demokrat ve hem de en Ulusal nitelikteki bir tavırdır. Bugün, Türkmenlerin de kültürleri yok oluyor; Hem de Kürtlerin kültürlerinin yok olduğunu düşündüğünüzden çok daha büyük bir hızla... Devletin adı "Türkiye"... Ulus adı "Türk"... Ancak en hızlı yok olan kültürel yapı Türkmenlerinki... Bunu büyük kesinlikle söyleyebilirim; Çünkü ben Kürtleri de gördüm, Çerkezleri de gördüm; Ailemin bir tarafının mensubu olduğu Türkmenleri de görüyorum... Ben hiçbir zaman "etnik-unsurların varlıkları zaman zaman yok sayılmadı" demedim. Hatta Kürtçenin 10 yılda olsa, yasaklanmasını ilkellik olarak niteledim... Ben, devletten yapılacak taleplerin, Irkçılık/Etnik Milliyetçilik yaparak İSTENEMEYECEĞİNİ, Bunun "DEMOKRATİK OLAMAYACAĞINI" söyledim her zaman... Ancak, Devletten istenenler de önemlidir... Devletin, kime ait olursa olsun, herhangi bir etnik unsurun kültürünü koruma ve kollama görevi OLAMAZ. Nitekim devlet, Türkmenlerin de kültürlerini korumamaktadır. Zaten en doğalı da budur. Devlet, sadece, o kültürün gelişmesine engel olabilecek yaptırımlar varsa, onları kaldırmakla ve o unsurların kültürlerinin gelişmelerine engel OLMAMAKLA yükümlüdür... "Kamu Hizmeti" dediğiniz alan, Ulusun, bütün unsurlarının Ortak Alanıdır. Dolayısı ile burada Resmi Dil olarak tanımlanan dil kullanılır. Ben, Kürtçe'nin değil sadece, herhangi bir Etnik-Dilin, Resmi Alanda ve Resmi Eğitim'de kullanılmasının Ulusal bir duruş olmadığını biliyorum. Baba tarafım Laz, fakat Lazca'nın Eğitim Dili olarak kullanılmasını istemiyorum... Burada size karşı Ulusal tavır sergileyenler arasında, kendisi Çerkez olanlar da var; Fakat Çerkezceyi Eğitim Dili olarak, onlar da istemiyorlar... Balkan Göçmeni olanlar da var; Ancak ne Makedoncayı, ne Boşnakçayı, ne Arnavutçayı Eğitim Dili olarak istemiyorlar... Ya da Araplar, Arapçayı Eğitim dili olarak istemiyorlar; Gerçi Kuran Kurslarında öğretiliyor ama o da ayrı bir çelişki zaten! Yine Farslar da var bu ülkede... Biz bu devleti, onlarla da birlikte kurduk... Herhangi bir Etnik-Dilin yayında yer alması konusuna ise hiç karşı çıkmadım... Elbbette ki kendi dilinizde yayın yapın; Ben Kürtçe, Çerkezce ya da Boşnakça, Arapça vs. bilmediğim için izlemeyiveririm ya da takip etmeyiveririm o yayınları, olur biter... Benim için sorun yok... Fakat bu yayınları devletten bekleyemezsiniz. Devlet size, o yayınları yapmanız için gereken izinleri vermekle ve engel olmamakla yükümlüdür. Etnik Kültür, o Etnik Kültüre sahip insanlarca yaşatılır; Devletçe değil... Ben Kürtleri aşağılamadım... Kürtlerin içinde bulundukları Aşiret Yapısının, onların kültürlerini gitgide yozlaştırdığını; Bu yüzden büyük şehire geldiklerinde Uyumsuzluk yaşadıklarını, Ulusal Bağ'a katılmakta da bu yüzden başarısız olduklarını vurguladım... Benim "Çağdaş" olarak nitelediğim Kürt arkadaşlarıma baktığımda, Bunu çok daha net görüyorum... Hepsi, Aşiret bağını reddetmiş... Aşiret yapısının onlara içselleştirdiği Etnik-Milliyetçilik/Kan Bağı/Irkdaşlık anlayışını dışlamış... Kürtlüklerini ve Kürtçelerini ise çok daha canlı bir biçimde yaşatan ve ifade eden insanlardı... Kürtlerin kökenleri konusunda ise yine dalga geçmedim. Kürtlerin kökenlerinin; temelsiz olduğunu düşündüğüm "Kart-Kurt seslerine" dayandığı biçimindeki iddiaya karşı çıkanların, Kürtlerin kökenlerini; Sümerce "Dağ" anlamına gelen "Kur" adına dayandırabilmeleri ile dalga geçtim; Çünkü birisi ne kadar temelsiz ve değersiz ise, Diğeri de o kadar temelsiz ve değersiz bir iddia... Ve yine, binlerce yıl önce yok olmuş bir toplumun, binlerce yıl sonra yeniden, hiç yok olmamış gibi ortaya çıkamacaklarını belirttim. Örneğin, Bugün kimse çıkıp da "Biz Truvalıyız" diyemez... Ya da "Biz Gaşka'yız" diyemez değil mi? O yüzden Kürtlerin soylarını, yok olmuş Sümerlere, Hititlere, Hattilere, Gurrilere ya da Medlere dayandırmaya çalışmanın gerçekçi olmadığını söyledim... Onlar, artık yok olmuş ve binlerce yıldır ortalarda görünmeyen toplumlardır... Süreklilikleri kalmamıştır... Kürtçe konusunda da; Kürtçenin yapısı ile ilgili edinebildiğim ve deneyimlediğim, gözlemlediğim bilgileri aktardım...
  17. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Ermenistan Anayasası'nda, Ağrı, Ermenistan'ın Batı sınırları içerisinde yer alıyor... Vatansever her kimsenin, bu yargıya sahip devlete, durup dururken taviz vermesini elbette ki sindiremez... Ayrıca Hocalı Katliamı da hala akıllardadır... Ama biraz da vicdan; lütfen... Herkesi "Ermeni Düşmanı" ilan etmek çok kolay; Ulusalcıları bile saplantılı düşman olarak ima ediyorsunuz ya! Helal, hiçbir şey demiyorum daha...
  18. Diyarbakırlı... Şu kırmızıladığım üst tanımları, anlam itibarıyla tanımlamak istiyorum; Ancak mavilediğim ast tanımların demokratik ve ulusal tanımlar olduğunu düşünüyorum... Lütfen yazımı, önyargınızı bir kenarıya bırakarak okuyunuz... - Kürtlerin, kendilerini net bir biçimde ifade etmeleri gerektiği... Burada katılmadığım nokta; Sizin, bu talebi "Kürt Etnisitesine Dayandırarak" yapmanızdır... Mevcut yasalar, Kürtlerin, örneğin, kendi dillerinde konuşmalarını kısıtlıyor mu? Demektir ki o yasalar, diğer etnisitelerin de dillerinin konuşulmasını kısıtlayıcı niteliktedir. İşte Ulusal Bağ, bu noktadan sonra yapılan savunularda kopuyor ya da güçleniyor... Siz, o talebi "Kürtlerin kendilerini ifade hakları kısıtlanıyor" biçiminde yaparsanız; Bu ne demokratik bir talep olur, ne de Ulusal anlamda bir talep olur... Çünkü aynı konuma düşebilecek, aynı mağduriyeti yaşayabilecek bir sürü etnisite vardır. Ancak bu hakkın talebinin Kürtlüğe dayandırılması ile onların haklarını savunmadığınız gibi Haklı bir talebi, belki istemeyerek, Etnik-Milliyetçiliğe bürüyerek, haksız-karşıt bir yapıya büründürüyor oluyorsunuz... Dolayısı ile savunum şudur temel olarak: "Herhangi bir Etnik-Unsurun, kendisini ifade etme biçimlerinin kısıtlanmasına karşıyım..." Burada Kürtlüğü ya da Kürtçeyi bayrak yapmaya gerek yok; Çünkü herhangi bir Etnik-Unsurun varlığına saldırıya açık yasalar var ise Bu tehlike, diğer unsurlar için de geçerlidir... - Kürtlerin kendilerini ifade etmelerine engel olmak isteyen bir tabaka var... Bu ifade biraz... haklı... Biraz da abartılı gelmiştir bana hep... Türkiye'de özellikle 1950lerden beridir Türk Etnik Milliyetçiliğini de kapsayan bir Türk-İslamcılık aşılanıyor... Bunun yanında Etnik-Türkçülükten sıyrılmış bir İslamcılık anlayışı ile Az-buz İslamcılıktan sıyrılmış Etnik-Türkçülük de var elbette... Fakat, Etnik-Türkçülük, bir gerçeklik olarak, Anadolu'da gerçekleşemeyecek birşeydir. Çünkü Anadolu'da bir Türk Etnisitesi yoktur... Sadece bir Ulus Kimliği olarak, miras kalmış bir kültür yapısı vardır... Ki o kültür yapısı da Orta Asya'dan da, Mezopotamya'dan da, Balkanlardan ve Rumlardan da izler taşımaktadır... Onu da değerli kılan, bu çeşitli bütünlüğüdür... Türkiye'de bir "Türk Etnik Anlayışı" yaratılmaya çalışılmıştır, ancak bu başarılı da olamamıştır... Ancak İslamcılık anlayışı büyük oranda başarılı olmuştur Ve emin olun ki Etnik-Türkçülükten kat ve kat daha tehlikelidir. Çünkü Türk-İslamcılığa da bürünebilmektedir Ve Kürt-İslamcılığa da bürünebilmektedir... Hatta bu çerçevede; Nasıl ki "Kürt" adını "Kart-kurt" seslerine dayandırıyorlar ise "Türkmen" adını bile "Türk + İman" biçiminde, güya, temellendirerek İslamcılığa atamaktadırlar... O yüzden Türkmen ile Türk arasında kesin bir ayrımın olduğunu savunuyorum... Etnik-Türkçü bir tabaka var Türkiye'de elbette, Ancak bu kesinlikle başarılı olamayacak bir özelliktedir... Çünkü tarihsel kökeni yoktur bir kere... Toplumsal gerçekliği yoktur... Tarihsel ve toplumsal gerçekliği olmayan hiçbir yapı, sağlam kalamaz... İslamcılığın ise hem tarihsel hem de toplumsal bir temeli vardır; Fakat çağdaş, modern bir yapı değildir... Dolayısı ile bunda da savunum şudur temel olarak: - Herhangi bir Etnik-Unsurun, kendi kültürünü yaşatmak doğal azmine, Etnik-Milliyetçilik yaparak ket vurmak isteyen bir kitle ya da düşünce elbette ki ilkeldir ve çökertilmelidir... Bir kitle, başka bir kitlenin Etnik-Kültürünü yaşatmasına nasıl engel olabilir? Etnik-Kökenini, Kimlik olarak benimsediğinde engel olabilir... Bunu benimsediğinde, diğer bir kültürü yok etme haklılığını kendi saplantısında yaratabilir... Türkmen-Etnik-Kimliğini benimsemiş bir akımın da Türkmen-Etnik-Kimliğini ululaması da bu çerçevede kabul edilemez... Diğer söylediklerinizde katılmadığım nokta yok gibi... Elbette ki yalnızca Kürtlerin aşiret sistemine yüklemiyorum sorunu... Her zaman söylüyorum: Etnik-Milliyetçilikler, birbirlerini destekler... Kürt Etnik Milliyetçiliğini besleyen, Türk Etnik Milliyetçiliğidir elbette... Fakat; Türk Etnik Milliyetçiliğini de besleyen, yine Kürt Etnik Milliyetçiliğidir... Bu konuda "öncelik" yoktur... Yani; "Önce kim başlattı" sorusuna yanıt bulmak; "Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar" gibi Ya da "İlk yoğurt nasıl mayalandı" gibi bir sorudur... Bir kısır döngüdür... Fasid dairedir... Dolayısı ile zaten Anadolu'da toplumsal olarak var olmayan ya da yok olmuş "Türk Etnik Kökeni"ni Ve Aşiret yapılanmasını sürdüren "Kürt Etnik Kökeni"ni ululayan Etnik-Milliyetçiliklerin tümünü reddetmek gerekiyor... Bu bağlamda en temel ortak bağ olarak karşımıza "Ulus Birlikteliği" çıkıyor... Siz bu bağı, adının "Türk" olmasından dolayı benimsemiyorsunuz ve ırkçı bir anlama bürüyorsunuz... Fakat tarihsel ve toplumsal olarak öyle olmadığı açıktır. İşte sizinle büyük oranda ve aslında bir tek bu noktada anlaşamıyoruz. Ancak ne yazık ki her toplumsal bağı tanımlayan ideolojinin ya da kuramın bir omurgası vardır... Benim benimsediğim bağın omurgası da tarihsel, toplumsal ve kavramsal "gerçekleştirilebilmişlikler"dir... O yüzden "Ulusal Birliktelik", taviz veremeyeceğim tek noktadır... Genel çerçevesi de: Dini, Dili, Irkı ya da Etnik-Kültürü/Kökeni ne olursa Ve bunları nasıl yaşatırsa yaşatsın; Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olan herkesin, Uyrukluk bakımından "Türk" adı ile tanımlandığı anlayışıdır... Bunun altında, her etnik-kökenin, kendi kültürünü yaşatma ve geliştirme hakkı tanınmalı Ve engelleyici ya da bu hakkı kısıtlayıcı yasalar kaldırılmalıdır... Fakat bu kültürü geliştirme ve sürdürme hakkı, O kültüre sahip olan kitlenindir; Devlet böyle bir sorumluluğa sahip değildir... Nitekim devlet, Türkmen Kültürü'ne de sahip çıkmıyor... Bu görevi zaten üstlenmemelidir de... Doğrusu budur... Tüm çabamız bu yönde...
  19. Çok açık ve net bir biçimde diyorum ki Sayın Diyarbakırlı: Doğuda ortaya çıkan sorun ya da olgu, kesinlikle Aşiret yapısından Ve o yapıdan rant sağlayan siyasilerden, siyasi güdümlerden, aşiret reislerinden ve geleceğe yönelik amaçları olan dış unsurlardan kaynaklanmaktadır. Yoksa halk kitlesi ve kişilik olarak Kürtlere, Kürtlüğe, Kürt Kültürüne ya da diline bir karşıtlığımın olmadığını her zaman söylüyorum... Ne kadar katılırsınız ya da katılmazsınız bilemem; Ancak, toplumsal ve siyasal olarak ortada bulunan bu aksaklığın ya da uyum sorununun veya sorunun giderilmesi için Bu ranttan geçinenlerin ve o aşiret yapısının yok edilmesi lazım... Bu, devrimsel bir süreçtir. Şu kesindir ki her devrim, o devrimin gerçekleştiği halk kitlesine büyük bir özgüven ve ivme kazandırır. Kürtler bu yapıyı ve bu zinciri kırdıklarında, artık o ivmeyi ve özgüveni alacaklar; O uyum sürecine hızla girecekler Ve kültürlerini daha net bir biçimde ifade edebileceklerdir... Bu, hep böyle olmuştur... O zaman geldiğinde; Biz Ulusalcıların "Bölünme Kaygısı", Siz Kürtlerin "Yok Olma Kaygısı" doğal sürecine girecek ve giderilecektir... Uyum, kendiliğinden ortaya çıkacaktır...
  20. "Türk'üm" derseniz "Ulusdaşım" oluyorsunuz... Irkınızın ya da ırkımın çok bir önemi yok... Demezseniz, aynı Ulusal Bilinci paylaşmıyoruz demek oluyor... İlla ki karşıtım olduğunuz anlamına gelmiyor...
  21. Diyarbakırlı... Şöyle mi düşünüyorsun yani: Şunu biliyoruz ki, ordu da bir G3 mermisinin bile patlaması yalnızca emir ile olur... Emir verecek kimse yoksa, asker, yaşamsal bir durum olmaksızın, emniyetli bir bölgede kullanamaz. Hele hele havan gibi bir atış gücündeki silah, bir tim'te yani en az üç-beş kişilik bir grupta kullanılır ve yine kullanılması için yukarıdan bir emrin gelmesi şarttır. Hele ki operasyon anında değilse... Yani şöyle: Havanı kullanacak olan tim, Ceylan'ın annesine "makarna yap" demesini ve koyunlarını otlatmaya gitmesini bekledi. Ceylan geldi... Havanın ateşlenmesi için emir verildi ve ateşlendi... Kız öldürüldü... Aynı anda, oraya gönderilebilecek savcıya haber verildi: "Biz bir kızı parçaladık, aman ha gitmeyin..." Savcı, onu, olay mahalline çağıranlara: "Bizim asker kızı parçalamış, aman ha dellileri yok edene kadar bekleyelim, yarın giderim" dedi... Sonra askerin ve savcının bu işbirliğine polis ve imam da dahil edildi ve polis'e; "Aman ya hu bizimler kızı havanlamışlar, sizin karakolda öylesine bi tetkik yapacağız, delilleri oraya getirsinler" denildi... Bu zincir böyle gidiyor... Yani tüm devlet ve birimleri bir olmuşlar, Ceylan'a komplo düzenlemişler... Demek ki çok şey biliyordu kızcağız... Yok yok, böyle olmadı bu... Ben size olayı söyleyeyim; Büyük olasılıkla PKK'nın yaptığı bir eylem bu... Devlet görevlililerinin de sorumsuzluğu ve oradaki adli mekanizmanın ilgisizliği ve korkaklığı da cabası... Ceylan ise bu kokuşmuşluğun ufacık kurbanı... En haklı haykırışı Ceylan'ın ağabeyi yaptı: "Bizim canımız bu kadar ucuz mu?" Ne kadar haklı oysa... Kimseyi suçlamamıştı bu öfkesinde; En büyük ve o an için en bilinen haklılığını hakırdı: "Görevlilerin ilgisizliği ve kokuşmuşluğu" Olayı kim yaptı? Hala bilmiyoruz... Niye illa ki devlet yaptı diye üsteleniyor Ve sanki devlet yapmış izlenimi verecek sorular soruluyor? Devletin yaptığının en nesnel kanıtı nedir? Devletin yaptığını işaret eden tüm söylemlerin yalnızca spekülatif ve provakatif olduğunun farkındasınızdır sanırım!
  22. Diyarbakırlı; PKK, Sosyalisy temelde kurulmuş bir örgüt ve ideolojik açıdan Feodalizmi yıkmayı amaçlaması doğal... Fakat pratik açıdan bunun yanından bile geçmediğini düşünüyorum; Çünkü dikkat ederseniz, Doğu'daki aşiretler Devletçi/PKK Karşıtı ve PKK'lı/Devlet Karşıtı gibi bir ayrıma gitmiş... Yani PKK, belki de kaçınılmaz olarak, eninde sonunda Aşiret yapısına dayanmak zorunda kaldı... DTP'de buna güzel bir örnek; PKK ve Aşiretlerin siyasallaşması açısından... Elbette ki partilerin oy kaygıları da o yapıyı ayakta tuttu... Sonuçta, oradaki Aşiret yapısı, nasıl ki yüzlerce yıl önce Osmanlı için bir rant kapısı, bir faydalanma aracı, bir güvence olduysa; Bugün de aynı görevi görüyor yönetenler açısından... Fakat olan Kürtlere oluyor... Bu rant yüzünden oyları ve hakları sömürülüyor... O yüzden uyum sorunu yaşıyorlar; Ve bu yapının kesinlikle kırılması lazım... Bucak Aşireti olgusu ise zaten tam bir olumsuzluk... Ona hiç girmiyorum bile... Nasıl ki PKK'yı destekleyen aşiretler, geçmişteki çıkarları uğruna yapıyorlarsa Bucak Aşireti de tamamen çıkarları için Devletçidir bence... Devlet, desteğini çektiği an ve çıkarlarını PKK'dan umdukları an; PKK gider ve yerine Bucak gelebilir; Hiç şüpheniz olmasın... Bakın, Kan Davalarından tutun Töre Cinayetlerine kadar hiçbir suç, bir ırka ya da etnik-kökene mal edilemez... Kürtlerde, böyle suçlar ortaya çıkıyorsa eğer, Bu Kürt olduklarından değil elbette... Başka bir toplumu, aynı yapıya, Aşiret Yapısına hapsetsek, Yine o toplumda da Töre Cinayetlerini görürdük; Ya da kan davalarını... Öyle ki suçları sadece Kürtler de işliyor değil elbette... Demokrasinin nasıl ki dini, dili ve ırkı yoksa; Suçun da yok ne yazık ki dini, dili ve ırkı... Kaldı ki Aşiret Toplumsal Yapısının en temel hukuk sistemi Töre'dir... Dünyanın her yerinde bu böyledir; O yapının kendi iç dinamiği budur... Ahlak yapısı da AtaErkil'dir... AtaErkil yapı, o toplumu Ensest İlişkiye iter mi? Bu çok havada kalan bir iddia... Ben Ensest türü bir suçun, diğer toplumlarda da görülebildiğini düşünüyorum ve biliyorum. Bu Ensest konu ile ilgili yapılan araştırmanın dinamikleri, değişkenleri, sabiteleri nelerdir bilmiyorum. Bilimsel çerçevesi nedir, onu da bilmiyorum. Suçun işlenmesi ve cezalandırılmasının gerekliliği elbette ki birinci derece önemli; Fakat bu süreçte suçun içselleştirilmesi toplumsal bir sorundur... Aşiret yapısı, genelde, suçu işleyenin töre tarafından cezalandırılmasını öngörür... Ve bu kurallar her zaman erkek lehine işler... Beni kastediyorsanız eğer, hakikaten üzücü olur... Kürtlerin sapkın olduklarını düşünmüyorum... Eğer Kürtlerin ahlaki sistemlerini eleştireceksek, bu, onların Kürt olmalarına değil; Ancak içerisinde bulundukları Aşiret/Feodal yapıya dayandırılarak yapılabilr... Kürt olmak, sapkın olmak demek değildir... Benim, ahlak anlayışlarını örnek aldığım ve hatta belki de bazı eylemlerde bana ahlak dersi bile veren ya da beni de utandıran Kürt arkadaşlarım oldu çokça... Fakat şu kaçınılmaz ki, bu Kürt arkadaşlarım, Aşiret yapısından kopabilmiş ve ancak böylelikle kendi kültürlerini geliştirebilmiş insanlardı; EN AZ sizin kadar Kürttüler... Ancak yine gördüğüm bir şeydir ki; Aşiret yapısı ile yoğrulmuş bir kimsenin de Ne kadar eğitilse bile, o yapıyı bilinç altında koruduğu sürece Topluma uyum sağlayamadığını gördüm... Kaçınılmaz olan şudur: Kültürler, diğer kültürler ile olan etkileşimleri çerçevesinde gelişir... Her toplum için kesin yargı budur... Aşiret yapısı, Kürt Kültürünü çürütüyor, siz ne derseniz deyin... O yapıyı savunan insanların da, o yapının yetiştirdiği insanlar olduğu bellidir... Siz, kültürünüzü geliştirmek istiyorsanız, o yapıdan kurtulmak Ve diğer kültürlerden alıp, o kültürlere vermek zorundasınız...
  23. Ya hu, kimsenin, birini, diğerine üstün gördüğü yok... Uluslar, ortak kimlikten hareket ederek ayakta dururlar. Yapılan da, ortak paydaların önemsenmesi ve diğerlerinin de, etnik-unsurların kendilerinin geliştirmesi sürecidir... Burada "Türk Ulusal Birliğini" savunan kaç kişi evinde oturup yayık ayran içip, harman dalı oynuyor ki? Türkçe ile ne alıp veremediğiniz var bilemiyorum; Türkçe, bu Ulusun ortak değeridir... Bu, Türk Irkını üstün kılmak demek değildir. Ayrıca, Türkiye'de üstün kılınacak bir Türk Irkı Toplumsallaşması göremezsiniz; Neyi kime üstün kılacak!?
  24. Ben sanırım biraz... ya da daha doğrusu, biraz fazla umursamazım...
  25. Bir varmış hiç yokmuş... Zamanında sana bu eleştirileri yapan bir kitle var idiyse bilmiyorum; Sana bu eleştiriyi yapan birisi olduğumu çok net hatırlıyorum... Ve Osmanlıca bilen birisi olmama karşın, Osmanlıca değil de günümüz Türkçesi ile yazdığında, Emin ol ki çok anlaşılır ve sempatik oluyorsun... Bu değişim yönünde gösterdiğin medeni bilinç için seni gerçekten takdir ederim...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.